Macron Lübnan’da havuç ve sopa stratejisini uyguluyor

Fransa Cumhurbaşkanı, Büyük Lübnan’ın 100’üncü yıldönümünü kutlamak için Cebel-i Lübnan bölgesinde ülkenin ulusal sembolü olan sedir ağacını dikiyor (AP)
Fransa Cumhurbaşkanı, Büyük Lübnan’ın 100’üncü yıldönümünü kutlamak için Cebel-i Lübnan bölgesinde ülkenin ulusal sembolü olan sedir ağacını dikiyor (AP)
TT

Macron Lübnan’da havuç ve sopa stratejisini uyguluyor

Fransa Cumhurbaşkanı, Büyük Lübnan’ın 100’üncü yıldönümünü kutlamak için Cebel-i Lübnan bölgesinde ülkenin ulusal sembolü olan sedir ağacını dikiyor (AP)
Fransa Cumhurbaşkanı, Büyük Lübnan’ın 100’üncü yıldönümünü kutlamak için Cebel-i Lübnan bölgesinde ülkenin ulusal sembolü olan sedir ağacını dikiyor (AP)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Lübnan siyasi elitleriyle ilgilenme yaklaşımı ‘kadife eldivenli demir yumruk’ olarak ya da ‘havuç ve sopa’ siyasetine başvurma şeklinde özetlenebilir.
Elysee kaynaklarının, artık sır olmayan 6 noktayı içeren ‘yol haritası’ çerçevesinde şartları kamuoyuna açıklayan Macron, Beyrut’a bu amaçla yeni bir ziyarette bulunmayacak. Macron’un topu attığı siyasi elitlerin ise reformları yaparak “Lübnan’ı Kurtarma” sürecini işletmeleri gerekiyor. Bu bağlamda Macron, Lübnan’ı yalnız bırakmanın ve ona yardım etmekten kaçınmanın ‘iç savaşa girmek anlamına geldiği’ konusunda uyardı.
Fransa Dışişleri Bakanı Jean-Yves Le Drian da geçen hafta Lübnan’ı uyarmış ve Lübnan devletinin reform süreci olmadan muhtemelen ‘yok olacağını’ belirtmişti.
Fransa Cumhurbaşkanı, görevinde başarısız olması ve Lübnanlı yetkilileri işbirliğine yöneltememesi durumunda ülkesinin güvenilirliğini riske atacağının farkında.
Beyrut’a ikinci ziyareti sırasında ABD merkezli Politico gazetesine açıklama yapan Macron, “riskli bir bahis oynadığını ve sahip olduğu tek şeyi, yani siyasi sermayeyi masaya koyduğunu” ifade etti. Ancak Macron, her fırsatta “Lübnan’ın iç işlerine karışmadığını” dile getirerek, “sadece Lübnan’a yardım etmek istediğini” belirtti. Fransa Cumhurbaşkanı, “kendisini ve Lübnan’ı kurtarmak için rejime son şans verdiğini söylerken, durumun manda aşamasına dönmek olmadığını” kaydetti.
Macron’un tavrı, Lübnan’a yardım etme ve Lübnan’ı kurtarma davetine ve daha fazlasını yapma vaatlerine kapı aralıyor. Macron, liman patlamasından 48 saat sonra Beyrut’a gelen ilk devlet başkanı olmuş, ancak tek devlet başkanı olmamıştı. Emmanuel Macron, Fransız yardımlarını sağlarken elleri boş değildi. Yaklaşık 500 askerin yer aldığı 750 kişilik bir ekip, enkazları kaldırmaya başlamak için ağır ekipmanlarıyla Lübnan’a ulaştı. Daha sonra Macron, 250 milyon avroluk taahhütlerle sonuçlanan yardım toplamak için uluslararası bir toplantı düzenledi. Lübnan meselesinin karmaşıklığı göz önüne alındığında Macron, Fransız diplomasisini ‘siyasi yolu açmak, kurumsal boşluğu doldurmak ve yeni bir hükümet kurma yolunda gerekli koşulları sağlamak için’ geniş bir kampanyaya dahil etti. Bu amaçla taraflar, ‘mandaya’ benzer bir durum elde etmek için Körfez, Arap, bölgesel ve uluslararası düzeylerdeki bağlantılarını genişletti. Ayrıca Lübnan’ı hesap tasfiyesi için bir arena olarak kullanan zıtların etrafına bir yol çizmeye çalıştı. Bu durum, Tahran ve Washington ile iletişim kurmayı ve parlamento temsilcileri olan Hizbullah ile ilişkiyi içerirken, aynı şekilde bazı politikacılarla aynı fikirde olmadığının ilan edilmesini de kapsıyor. Macron, ülkesinin finansal, ekonomik ve sağlık sorunlarına rağmen 4 haftadan kısa bir süre zarfında Lübnan’a iki ziyaret gerçekleştirdi. Aynı şekilde Lübnan’a Dışişleri, Savunma ve Sağlık Bakanlarını da gönderdi ve Aralık ayında üçüncü bir ziyaret gerçekleştireceği sözü verdi.
Lübnan Destek Grubu’nu ve uluslararası finans kuruluşlarını Lübnan’ın yanında yer almaya ikna etmek amacıyla gerekli gördüğü reform önerilerini detaylandırmak için çalışan Macron, Lübnan’ın 2018 Baharında düzenlenen Sedir (CEDRE) Konferansı çerçevesindeki taahhütlerine rağmen gerçekleşmeyen jestlere dikkati çekti. Konferans, 11 milyar dolarlık yardım ve kredi vaatleriyle sonuçlanmış, Lübnan’daki iç anlaşmazlıklar ve sözlerin ihlali nedeniyle bir dolar bile sağlanmamıştı.
Bu bağlamda Beyrut Limanı’nda uluslararası toplum ve Birleşmiş Milletler (BM) temsilcileriyle görüşmesi vesilesiyle Fransa Cumhurbaşkanı tarafından ifade edilen son şey, uluslararası toplumu ‘Lübnan’a destek sağlamak üzere’ harekete geçirmek için Paris’in gelecek Ekim ayı ortasında veya sonunda BM himayesinde yeni bir uluslararası konferans çağrısında bulunmaya hazır olduğu oldu.
Emmanuel Macron’un, Beyrut’taki açıklamalarına ve Paris’teki Elysee kaynaklarının açıklamalarına göre Lübnanlı siyasilerden istediği karşılık, Temsilciler Meclisi’nin güvenini kazanan ve uygulamaya çalıştığı bir reform programını benimseyen bir teknokratlar hükümeti. Aynı şekilde siyasi parti liderlerinden de taahhütlerin yerine getirilmesini sağlamak üzere bu kez gerekli reformları belirli bir takvim ve takip mekanizması ile uygulayacaklarına dair güvenilir taahhütler istiyor. Ayrıca Macron, Beyrut’ta ‘tavrının sabit olduğunu, değişmediğini ve taleplere bağlı olduğunu’ söylerken, Lübnan’ın iç işlerine doğrudan müdahale gerçekleştirmediğine de dikkati çekti.
Macron’u ‘saf’ olmakla suçlamak mümkün değil. Bu nedenle Lübnanlı yetkililere ve politikacılara ‘ilk üç ayda eylemsizlik olduğunun fark edilmesi halinde yetkililere ve siyasi elitlere karşı daha acı verici baskılara hazır olduğuna’ dair çeşitli mesajlar vermeye hevesliydi. Uyarı, gerçek bir değişiklik olmaksızın ABD yayını aracılığıyla geldi. Şu ana kadar Fransa Cumhurbaşkanı, yaptırımlar ortaya koymadan yurtiçi ve yurtdışındaki temasları sayesinde yeni bir başbakan atamasında yaşanan durgunluğa son vermeyi ve çatışan tarafların tavırlarını yumuşatmayı başardı. 6 Ağustos’ta Beyrut Limanı enkazı arasında ‘ilerlemeden emin olmak için geri döneceğini’ söylediğinde çalışma ve takip rotasının gerekliliklerini yaptığını ifade etti. Ancak bugün, özellikle de Lübnanlı yetkilileri ve politikacıları hedef alarak, Lübnan’a yardım çabalarından vazgeçme yönündeki tehdit kılıcını kaldırdığında daha da ileri gitti.

Değişim olmazsa siyasi elitlere yaptırım uygulanacak
Geçen pazartesi günü Le Figaro gazetesi, Macron’un, ilk ziyaretinin ardından Beyrut’tan dönüşü sırasında yaptırımlara dikkati çektiğini ortaya koydu. Gazete, Macron’dan alıntı yaptığı haberinde, “Evet. Yaptırımları düşünüyoruz. Ancak işe yaraması için bunları ABD ile birlikte gerçekleştirmeliyiz” ifadelerine yer verdi. Gazeteden bir başka kaynağa göre Macron, ‘isimlerini tanımlamadığı yaptırımlar uygulama planı üzerinde’ çalışmaya başladı. Listede Nebih Berri, Saad Hariri, Cibran Basil, Cumhurbaşkanı Avn’ın iki kızı, danışmanı Selim Cerisati ve Özgür Yurtsever Hareket’in bankası olarak nitelendirdiği ‘Cedrus Bank’ gibi birçok dini/mezhepsel kimlikten isimlerin yer aldığı kaydedildi. Aktarılana göre uygulanabilecek yaptırımlar arasında, bu isimlerin ve diğerlerinin dünya genelinde 37 gelişmiş ülkeyi içeren Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü ülkelerine seyahatlerinin engellenmesi, kaynak ve varlıklarının dondurulması yer alıyor.
Peki durum, bu kadar ileriye gidecek mi? Şu an gündemde bu soru mevcut. Cevabı ise ilerleyen günlerin getireceği gelişmelere bağlı.



“Uzaktan kumandalı silahlar ve kameralar”… İsrail, Refah’ta nasıl hareket ediyor?

Geçtiğimiz mart ayında Refah'tan yerinden edilen Filistinliler Han Yunus'a ulaştıklarında (AP)
Geçtiğimiz mart ayında Refah'tan yerinden edilen Filistinliler Han Yunus'a ulaştıklarında (AP)
TT

“Uzaktan kumandalı silahlar ve kameralar”… İsrail, Refah’ta nasıl hareket ediyor?

Geçtiğimiz mart ayında Refah'tan yerinden edilen Filistinliler Han Yunus'a ulaştıklarında (AP)
Geçtiğimiz mart ayında Refah'tan yerinden edilen Filistinliler Han Yunus'a ulaştıklarında (AP)

İsrail'in Gazze'nin en güneyindeki Refah şehrini işgal etme yönündeki açıklamaları son günlerde arttı. İsrail kaynakları, burayı Gazze sakinlerine yardım dağıtmak için “insani bölge” olarak adlandırıyor.

Ancak bununla birlikte başka bir amaç da gerçekleştirilecek: Ateşkes müzakerelerinin başarısız olması halinde askeri operasyonların genişletilmesiyle, önümüzdeki dönemde mümkün olduğunca çok sayıda Gazze sakini bu bölgeye taşınmaya zorlanacak.

Kaynaklar “Şarku'l Avsat'a”, Rafah'ta uzun süreli bir varlığın izlerine rastladıklarını, bazı bölgelere uzaktan kumandalı silahlar (otomatik makineli tüfekler) yerleştirildiğini, ayrıca demir kapılar (X -Ray) ve kameralar kurulduğunu bildirdi.

İsrail şu anda Refah'ı Han Yunus'tan (Refah'ın kuzeyi) ayıran yeni bir yol açıyor ve bu yola, 2005 yılında Gazze'den çekilmeden önce burada bulunan bir İsrail yerleşiminden esinlenerek “Morag Ekseni” adını verdi.

Refah, İsrail'in Gazze'ye yönelik askeri harekatının başladığı Mayıs 2024'te, Gazze'nin kuzeyinden güneye göç eden yaklaşık 1,2 milyon Filistinliye ev sahipliği yaptı.

Makineli tüfekler ve kameralar

Saha kaynakları Şarku'l Avsat'a, "İsrail işgal güçleri, buldozer operasyonlarını genişleterek, evleri ve çevre bölgeleri yıkarak, Morag eksenini sürekli olarak genişletiyor. Genişliyorlar ve Akdeniz'e bakan batı bölgesine (Mevasi Rafah) ulaşmaya yakınlar" dedi.

  Filistinliler geçen şubat ayında Mevasi Han Yunus'ta yıkılan binaların enkazı üzerinde (DPA)Filistinliler geçen şubat ayında Mevasi Han Yunus'ta yıkılan binaların enkazı üzerinde (DPA)

İsrail güçleri, geçtiğimiz mart ayının sonundan itibaren Refah üzerindeki kontrolünü yeniden genişletmeye başladı ve ocak ayındaki ateşkesin ardından geri dönen kalan sakinleri bölgeden göç etmeye zorladı.

Kaynaklara göre İsrail, “Morag”ın doğu bölgesini yardım alanı haline getirmek için hazırlık yapıyor. Bu, "İsrail'in açıklanan planına göre, Kerem Ebu Salim (Kerem Şalom) geçişine yakın bir bölgede kalıcı bir askeri varlığın bulunmadığı karavanlar ve ahşap odaların" izlenmesiyle kanıtlandı; bu da bunların yardım nakletmek için kullanılabileceğini gösteriyor.

İsrail, kaynakların "Gazzeliler tarafından zorla yerlerinden edilecek" alanlar olarak değerlendirdiği, Refah'ın batısındaki Tel el-Sultan mahallesi ve bitişik bölgelerdeki arazileri temizlemek için de benzer önlemler uyguluyor. Kaynaklar, "vinçlerle kaldırılıp yönlendirilen kameralar ve uzaktan kumandalı otomatik makineli tüfekler" yerleştirdiklerini kaydetti.

Demir kapılar (X -Ray)

Kaynaklar, "Morag Ekseni" çevresinde demir kapıların (X -Ray) taşındığını fark ettiklerini, ancak “bu kapıların kurulmadığını veya donatılmadığını” ve “İsrail'in planına göre insani yardım almak için bu bölgeye göçe zorlanacak Filistinliler için hazırlık olabileceğini” belirtti.  

İsrail, Gazze Şeridi'ne karşı yürüttüğü savaşında “X -Ray” kapıları birçok kez kullandı. Savaşın başlarında kontrolünü ele geçirdiği “Netzarim” ekseninde, Han Yunus'un batısında ve bazı durumlarda Refah'a da yerleştirerek, kara operasyonları sırasında bazı kavşak ve merkezleri kontrol altına alarak, Filistinlileri kontrol etmek için kullandı. Bu kapılardan geçenleri tespit etmek ve onları bu bölgelerden çıkmaya ve göç etmeye zorlamak amacıyla kullanıldı.

Daha önceki operasyonlarında bu kapılarda, "Mavi Kurt" sistemi olarak da bilinen, yüz tanıma teknolojisi olan "göz izi" tanıyan modern kameralar yer alıyordu.

İsrail istihbarat dosyalarıyla bağlantılı olan bu kameralar aracılığıyla İsrail istihbaratı, kendisinde kayıtlı olan kişilerin kimliklerini tespit ediyor. Bu durum, İsrail'in savaş sırasında, İsrail güvenlik servislerinde güvenlik dosyaları bulunan çok sayıda Filistinliyi tutuklamasına olanak sağladı.

 Filistinli tutuklular geçen aralık ayında gözleri bağlı olarak Gazze'de bir İsrail kamyonuyla taşınırken (AP)Filistinli tutuklular geçen aralık ayında gözleri bağlı olarak Gazze'de bir İsrail kamyonuyla taşınırken (AP)

Kaynaklar, İsrail'in yeni planının temel olarak yardım dağıtımını Refah'taki "insani" olarak sınıflandırdığı bölgeye bağlamaya dayandığına dikkat çekerek, bunun binlerce Filistinlinin zorla yerlerinden edilmesine yol açacağını ve İsrail'in bunu reddedenleri aç bırakmayı amaçladığını kaydetti.

Bağları koparmak

İsrail Yayın Kurumu'nun dün akşam yayınladığı habere göre, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'ndeki operasyonlarını genişletme planı, temel olarak Gazze'yi parçalamayı ve tamamen girmeden belirli bölgeleri işgal etmeyi amaçlıyor. Plan, özellikle Gazze Şeridi'nin kuzey kesiminde olmak üzere, operasyonların Gazze Şeridi'nin derinliklerinde yürütülmesine odaklanıyor.

Haberde, bakanlara bunun "Gazze'yi kontrol altına almayı, Hamas'ı yenmeyi ve kaçırılan askerlerin geri dönmesi için gerekli koşulları yaratmayı amaçlayan kademeli ve karmaşık bir plan" olduğu bilgisinin verildiği kaydedildi.

İsrail makamlarına göre plan, insani yardımların kontrolünün İsrail ordusunun eline geçmesini de içeriyor, ancak “yardımların dağıtımı, daha önce açıklanan bir mekanizma aracılığıyla özel şirketler tarafından gerçekleştirilecek ve bu mekanizmanın ana hatları, Bakanlar Kurulu'nun güvenlik kabinesi (Kabinet) tarafından onaylandı.” Ayrıca, “İsrail ordusunun Gazze sakinlerini buraya nakledeceği yeni bir insani alan oluşturulması niyetinde olunduğu” belirtildi.

 İsrail tarafından Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneyine taşınmaya zorlanan yerinden edilmiş insanlar (AFP)İsrail tarafından Gazze Şeridi'nin kuzeyinden güneyine taşınmaya zorlanan yerinden edilmiş insanlar (AFP)

İsrail kaynakları, onaylanan operasyonun ilk üç aylık maliyetinin 25 milyar şekeli (yaklaşık 7 milyar dolar) bulacağını tahmin ediyor. Bu da İsrail genel bütçesine ilave bir yük getirecek.

Filistinli saha kaynakları, İsrail ordusunun yalnızca Refah'ta bu tür bölgeler kurmakla yetinmeyeceğini, Gazze Şeridi'nin kuzeyinde, Gazze Şehri'nin doğusunda ve muhtemelen Gazze Şeridi'nin merkezinde de benzer bölgeler kurmayı planladığını teyit ediyor.

Kaynaklar, Şarku'l Avsat'a yaptıkları açıklamada, ordunun büyük çaplı bombalama operasyonları yürüttüğünü ve Şucaiye, el-Tuffah, Beyt Lahiya'nın kuzeybatısı, Beyt Hanun'un doğusu ve Cibaliye'de arazi temizleme çalışmaları yaptığını, ancak bunların Refah'ta yaptıklarından çok daha az kapsamlı olduğunu belirtti. Bunun da İsrail'in bu planı birçok bölgede geniş çaplı olarak uygulama niyetinde olduğunu gösterdiğini ifade etti. Ancak bu, planın Refah'ta başarılı olup olmadığının anlaşılmasından sonra, daha ileri aşamalara taşınacak.