Lübnan’daki bölünmeleri yeniden canlandıran fikirler

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, ‘sivil devlet’ çağrısında bulundu (AFP)
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, ‘sivil devlet’ çağrısında bulundu (AFP)
TT

Lübnan’daki bölünmeleri yeniden canlandıran fikirler

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, ‘sivil devlet’ çağrısında bulundu (AFP)
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, ‘sivil devlet’ çağrısında bulundu (AFP)

Tony Boulos
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, Yüksek Komiser Henri Eugene Gouraud’ın manevi halefi sıfatıyla, Büyük Lübnan’ın kuruluşunun 100’üncü yıl dönümü münasebetiyle Lübnanlılarla bir araya geldi. Macron’un sonraki 100 yıl boyunca ‘yeni bir toplumsal dönem’ oluşturulması hakkındaki sözleri, mevcut rejimin geleceği hakkında karmaşık bir mezhep kompozisyonuna dayalı yeni yorumlara ve bölünmelere kapı açtı. Lübnan halkı, mevcut sistemi geliştirmek isteyenler ile Taif Anlaşması'nın tüm hükümlerinin uygulanması gerektiğini savunanlar arasında bölünürken sistemi ‘sivil devlete geçiş’ yönünde değiştirmek isteyen sesler de yükseldi. Aynı şekilde federal sistemin Lübnan'ı kontrol eden mezhep uygulamalarının çaresi olduğuna inanan bir kesim de ortaya çıktı.
Ancak Pine Residence sarayında Fransa Cumhurbaşkanı’na sunulan ve memnuniyetle karşılanan ‘sivil devlet’ başlığı altında siyasi sistemde yapılan değişikliklerin tartışılması, birçok kişide ‘Şii mezhebinin demografik gelişimiyle orantılı şekilde sayısal bir çoğunluğa ilişkin mezhep kotalarına dayalı uzlaşmacı demokrasi formülünün’ içinin boşaldığı korkusunu artırdı.
Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Macron Beyrut’a ulaşmadan önce rejim değişikliği ihtiyacı nedeniyle ‘Lübnan’ı sivil devlet olarak’ ilan etme çağrısında bulundu. Avn açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
“Lübnan’ın mezhep sisteminden sivil devlete dönüşmesi, Lübnan’daki mevcut sistemin ilerlemenin önünde bir engel haline gelmesinden dolayı ülkenin kota sisteminden kurtuluşu anlamına geliyor.”

6 ‘kanton’
Dayîm Federal Kongresi Genel Sekreteri Dr. Alfred Riachi de duruma dair şu değerlendirmelerde bulundu:
“Lübnan’daki siyasi sistemin şekli üzerinde Pine Residence sarayındaki tartışmalardan ortaya çıkan öneriler, özellikle de ‘sivil devlet’ önerisi bilim dışıdır. Çünkü mevcut Lübnan’da sivil bir sistem olduğu, yani ne dini ne de askeri olduğu bilinciyle, sivil devlet bir şey laiklik ise başka bir şeydir.”
Söz konusu öneriler arasında Hristiyanların pahasına Şii toplum için uygun demografik değişimden yararlanmaya yönelik masum niyetler olduğunu belirten Riachi sözlerini şöyle sürdürdü:
“Siyasi mezhepçiliği ortadan kaldıran yaklaşım buysa, çok aptalca olacaktır. Bunun Hristiyanlar üzerindeki yıkıcı etkisi, limandaki 4 Ağustos patlamasından bin kat daha fazla olacaktır. Bu durum kaçınılmaz olarak bir bölünme talebine yol açacaktır.”
Lübnan’ın savunma ve dış politikaları hususundaki anlaşmazlığın, ‘melez bir merkezi sistemin’ sonucu olduğunu belirten Genel Sekreter şunları söyledi:
“Mevcut sistem, ‘her mezhebin kuşatıldığı ve diğer mezheplere karşı koyabilmek ve onlarla yüzleşebilmek için gücünü güçlendirmesi gerektiği’ izlenimini veriyor. Bu yüzden mezhepler yardım aramaya veya dış güçlerle ittifak arayışına girmekte, ayrıca Sünni mezhebine bağlı Bilgi Şubesi ve Hristiyanlara bağlı devlet güvenliği gibi güvenlik kurumlarının devralınması yoluyla da devlet aracılığıyla güvenlik garantisine sahip olmaktadırlar. Hatta Hizbullah’ta olduğu gibi paralel bir askeri güç kurma noktasına bile ulaştılar.”
Riachi, Lübnan’da federal bir sistem benimsemenin, mezheplerin yabancılaşması ve birbirlerinden korkmaları ikilemine, güvenceler sağlayarak çözüm oluşturacağı görüşünde. Sonuç olarak aralarındaki çatışmayı içeriye aktarmanın, dışarıda zorbalık yapma veya topluluğun gücünü güçlendirme ihtiyacının var olmamasına yol açtığını kaydetti.
Mezheplerin demografik örtüşmesi ve Lübnan’ın küçük yüzölçümü ışığında Lübnan’ı bir grup federal bölgeye ayırma olasılığına da değinen Dr. Alfred Riachi, uzmanlardan oluşan bir komitenin, demografik bileşenlerle ilgili kapsamlı bir araştırma yaptığını ve Lübnan’ın birleşik bir federal devlet içinde 6 kantona bölünebileceğini vurguladı.

Uluslararası kararlar Taif’e dayalı
Diğer yandan siyasi aktivist Avukat Emin Beşir, Lübnan krizinin bir rejim veya anayasa krizi olmadığını ve Taif Anlaşması’nda da yer almadığını belirtti. Beşir “Devleti kontrol eden, Ulusal Uzlaşı Belgesi’ni ve anayasayı duvara vuran yasadışı bir silah krizidir” dedi. Özgür Yurtsever Hareket’in, Mişel Avn’ın cumhurbaşkanlığına gelmesi üzerine Taif’in aksine, kendi mezhebinin en güçlüsü’ ilkesinin uygulanması için Hristiyanları Taif Anlaşması’ndan ihraç ettiğini belirten Beşir, “Hizbullah, Şii toplumunu ‘aşırı güç ve İsrail ile terörizmle mücadele bahanesiyle’ Taif’ten ihraç etti. Bu da ona anayasayı geçersiz kılma hakkını verdi” ifadelerini kullandı.
Avukat, tüm Taif hükümlerinin uygulanmasının ‘Lübnan’ı bazılarının görkemli sloganlar olarak öne sürdüğü bir sivil devlete taşıyacağı’ göz önüne alındığında, mevcut sistemi değiştirmeye yönelik herhangi bir öneriyi reddetme çağrısında bulundu. Avukat Beşir sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bu anlaşma, Lübnanlılara 120 binden fazla ölüme mal oldu. Avn yanlısı akım ve Hizbullah ittifakı, kendisini İran’ın ABD’lilerle müzakere eden ve Fransızları ticari bir arabulucu olarak getiren yükselen bir güç haline gelmesinden sonra yeni bir rejim inşa etmek için bölgede farklılık gösteren güç dengesinin temeline koymak istiyor. Uluslararası meşruiyet kararları, Ulusal Uzlaşı Belgesi’ne ve anayasa ile Taif Anlaşması’na dayanıyor. Bu anayasayı değiştirir veya geliştirirsek, tüm uluslararası meşruiyet kararlarını çökerteceğiz. 1559 sayılı karar, Taif Anlaşması’na dayalı silah münhasırlığına ve 1701 sayılı karar da Taif Anlaşması’na dayanmaktadır. Ayrıca 1680 sayılı karar, anayasada öngörülen Lübnan oluşumunun kesinliğine dayanmaktadır. Bu oluşum nihai hale geldiğinden sınırların Suriye ile sınırlandırılmasını talep edebiliriz ve anayasadan sapma durumunda sınırları çizmeye gerek kalmaz.”
Taif’e yönelik tekrarlanan suikast girişimlerinin ülkeyi bilinmeyene sokacağına işaret eden Beşir konuya dair şunları söyledi:
“Garantör sağlama girişimleri, başbakanın yetkilerinin azalmasıdır. Sonuç olarak rolünü azaltarak ve korkunç iç savaş öncesine geri dönerek bütün mezhepleri tehlikeye atıyor. Anayasayı veya rejimi değiştirmek kolay değildir. Bu mezhep merkezli siyasi yönetimler, eşitlik yerine idealizme başvurarak yeni güç dengesi uyarınca bir sistem ortaya koymak isterlerse, o zaman yasak olana giderler. Haldeh’deki son olaylar, işlerin nereye ulaşabileceğinin iyi bir göstergesidir.”

Kurucu konferans
Anayasa uzmanı Macid Fayyad da şu değerlendirmelerde bulundu:
“Taif’teki uzlaşı ve tavizlere dayanan Lübnan anayasası, yönetimi ve esnek güç aktarımını engelleyen birçok boşluk içeriyor. Hükümetin kurulması için son tarihle ilgili sorunlar, anayasayı şu ya da bu şekilde yeniden gözden geçirmeyi gerektiren boşluklar arasındadır.”
Bazı siyasetçilerin veya anayasa hukukçularının ağzında kuruluş konferansı teriminin kullanılmasının ‘Taif Anlaşması’nın bazı maddelerinin anayasa maddeleri haline gelmesini yeniden gözden geçirmek’ anlamına geldiğini belirten Macid Fayyad, “Bazıları bunu siyasi veya mezhebi amaçlara ulaşmak için zaman zaman bir tehdit aracı olarak kullanıyor” dedi.



Dürzi liderliğinde gerilim: Suveyda’da ‘darbe girişimi’ iddiasıyla din adamları gözaltına alındı

Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)
Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)
TT

Dürzi liderliğinde gerilim: Suveyda’da ‘darbe girişimi’ iddiasıyla din adamları gözaltına alındı

Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)
Suriye Kızılayı, Suveyda'dan tutukluların teslim edilme işlemlerini takip ediyor (SANA)

Şarku’l Avsat’a konuşan Suriye’nin Suveyda şehrinden Dürzi kaynaklar, Ulusal Muhafızlar’ın yaklaşık 10 kişiye yönelik tutuklama operasyonunun, Suriyeli Dürzilerin ruhani lideri Şeyh Hikmet el-Hicri'nin politikalarına ve projelerine karşı ‘darbe’ girişiminde bulunmak amacıyla ve ‘paralel bir akım’ oluşturmaya çalıştığı suçlaması çerçevesinde gerçekleştirildiğini açıkladılar. Kaynaklar, Suveyda’da ‘çatışma’ çıkmasından endişe duyduklarını ifade ettiler.

Kimliklerinin açıklanmamasını tercih eden yerel kaynaklar, ‘Ulusal Muhafızlar’ın, şehirde gerginliğin yüksek ve güvenlik önlemlerinin yoğun olduğu bir ortamda cumartesi günü geniş çaplı bir tutuklama kampanyası başlattığını’ söylediler.

Tutuklananlar arasında din adamı Şeyh Raid el-Mutni, Asım Ebu Fahr, Gandi Ebu Fahr ve Zeydan ailesinin bazı fertleri de vardı. Kaynaklar, Zeydan ailesinin Dürzi lider Leys el-Belus’un amcaları olduğunu belirtirken, Mutni ve Ebu Fahr ailelerinin kalabalık Dürzi aileler olduklarını ve ‘bu tutuklamaların Dürzi-Dürzi iç savaşının patlak vermesine yol açabileceğinden korkulduğunu aktardılar.


Batı Şeria'daki operasyonlarına devam eden İsrail ordusu Gazze'de Gazi Hamad'ın oğlunu öldürdü

Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)
Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)
TT

Batı Şeria'daki operasyonlarına devam eden İsrail ordusu Gazze'de Gazi Hamad'ın oğlunu öldürdü

Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)
Cuma günü Batı Şeria'nın Tarkumiye köyünde Filistinlilerin tarım alanlarına ulaşmasını engellemek için harekete geçti İsrailli askerler, (DPA)

İşgalci İsrail ordusu, Tubas’tan güçlerini çekmesine rağmen dün Batı Şeria'nın çeşitli bölgelerinde saldırılarına devam etti ve Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta silahlı dört unsurun öldürüldüğünü duyurdu.

Batı Şeria'nın Salfit, Beytullahim, El Halil, Nablus ve Ramallah şehirlerinde çok sayıda Filistinliyi gözaltına alan işgalci İsrail ordusu, Cenin Mülteci Kampı’nda 24 evi yıkmaya başladı. Cenin'in Barta’a beldesinde beş Filistinliden oluşan bir hücrenin üyelerini gözaltına aldığını duyuran İsrail ordusu, bu kişilerin yakında bir eylem hazırlığında olduğunu iddia etti.

İşgalci İsrail ordusu, Genel Güvenlik Servisi (Şabak) ve İsrail polisi tarafından yapılan ortak açıklamada, Yamam Özel Birimi’nin Menaşi Tugayı’ndan gelen ve Şabak'ın yönettiği güçlerin desteğiyle dün akşam Barta'a beldesinde bir operasyon düzenlediği ve ‘yakın gelecekte’ eylem hazırlığındaki bir hücrenin üyelerini tutukladığı belirtildi. Ancak eylemin niteliği veya hangi aşamada olduğu hakkında daha fazla ayrıntı verilmedi.

İşgalci İsrail ordusu geçtiğimiz hafta sonu Batı Şeria'nın kuzeyinde bir operasyon başlattı. Bu operasyon kapsamında Batı Şeria'nın kuzeyindeki Tubas vilayetindeki Tamun ve el-Fara’a’da yüzlerce ‘hedefe’ baskın düzenlendi. İşgalci İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada ‘İsrail vatandaşlarına yönelik her türlü tehdidi’ önlemek ve engellemek için ‘önleyici tedbirler almaya devam edileceği’ belirtildi.

rft56y
Filistinli Yusuf Asasa ve el-Muntasir Abdullah'ın Batı Şeria'nın Cenin kentinde öldürülmeden önce İsrailli askerlerin önünde ellerini kaldırdıklarını gösteren bir video görüntüsü (AFP)

İşgalci İsrail ordusu, operasyon sırasında Arap ve uluslararası kamuoyunun kınamasına neden olan bir hareketle, soğukkanlılıkla infaz edilen Yusuf Asasa ve el-Muntasir Abdullah da dahil olmak üzere çok sayıda Filistinliyi öldürdü. Bu arada İsrail'in aşırı sağcı Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir, Sınır Polisi'nin gizli biriminin komutanını, biriminin üyeleri Cenin şehrinde Filistinli Yusuf Asasa ve el-Muntasir Abdullah'ı infaz ettikten sonra albay rütbesine terfi ettirmeye karar verdi.

Abdullah Hamad

İşgalci İsrail ordusu Batı Şeria'daki saldırılarına devam ederken dün geçtiğimiz ekim ayında varılan ateşkes anlaşması kapsamında geri çekildiği Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta silahlı dört unsuru öldürdüğünü duyurdu.

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamaya göre bahsi geçen dört kişi bir yeraltı tünelinden çıktı.

The Times of Israel gazetesinin haberine göre öldürülenler arasında Hamas'ın Doğu Refah Taburu Komutanı ve yardımcısı da bulunuyordu.

Hamas’tan kaynaklar daha sonra, Hamas lideri ve müzakere heyetinin üyesi Gazi Hamad'ın oğlu Abdullah Hamad'ın Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta öldürüldüğünü doğruladı.

Muhammed Hamad, kardeşi Abdullah'ın Refah tünellerinde ‘etrafı sarıldığını ve İsrail askerleriyle girdiği çatışmada öldürüldüğünü söyledi.

Tünellerde mahsur kalanlar

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP'den aktardığı habere göre bu gelişmeler, Refah’taki tünellerde mahsur kalanların akıbeti konusunda müzakerelerin sürdüğünü belirten çeşitli kaynakların açıklamalarına eşlik etti.

Refah sorunu, cesetler meselesi ile birlikte ikinci aşamaya geçişi geciktiriyor.

frgt
Pazar günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus’ta bir çadırın önünde bir mülteci yemek hazırlıyor (EPA)

Katar Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Macid el-Ensari, İsrail'in iki rehinenin cesetlerinin halen Filistin topraklarında tutulduğunu bahane ederek Gazze'deki ateşkes planının ikinci aşamasına geçişi geciktirmemesi gerektiğini söyledi.

Ensari, Katar ve bölgedeki ortaklarının şu an, birinci aşamadan ikinci aşamaya geçerek Gazze Şeridi'ndeki savaş durumunu kapsamlı bir şekilde sona erdirecek sürdürülebilir bir barışa ulaşma çabasında olduğunu söyledi.

Öte yandan pazar günü Gazze Şeridi’ndeki belediyeler, İsrail'in Gazze’deki hayati tesislerin çalışması için yeterli miktarda dizel yakıtın girişini engellemesi üzerine, hızla kötüleşen yakıt krizi nedeniyle temel hizmetlerin yakında çökebileceği uyarısında bulundu.

Gazze Şeridi Belediyeler Birliği, Han Yunus Belediye Başkanı Alaa el-Bata'nın basın toplantısında okuduğu açıklamada, ateşkesin başlamasından bu yana 50 gün içinde gelen yakıtın, yolları açmak, enkazları kaldırmak ve yerinden edilmiş kişilerin hareketliliğini kolaylaştırmak amacıyla sadece beş günlük çalışma için yeterli olduğunu belirtti.

Bata, “Krizin devam etmesi, halkın hayatını tehdit ediyor” ifadelerini kullandı.


Papa Francis: Filistin devleti, İsrail ile yaşanan çatışmanın "tek" çözümüdür

Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
TT

Papa Francis: Filistin devleti, İsrail ile yaşanan çatışmanın "tek" çözümüdür

Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)

Papa 14. Leo dün yaptığı açıklamada, İsrail ile Filistinliler arasında on yıllardır süren çatışmanın tek çözümünün bir Filistin devletinin kurulmasını içermesi gerektiğini belirterek, Vatikan'ın bu konudaki tutumunu teyit etti.

Vatikan'ın ilk Amerikalı Papa'sı Leo, Türkiye'den Lübnan'a gitmek üzere bindiği uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, "İsrail'in bu çözümü hâlâ kabul etmediğini hepimiz biliyoruz, ancak bunu tek çözüm olarak görüyoruz" dedi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığı habere göre Papa İtalyanca olarak yaptığı konuşmada, "Biz de İsrail'in dostuyuz ve iki taraf arasında arabulucu bir ses olarak, herkes için adaleti sağlayacak bir çözüme yaklaşmalarına yardımcı olmayı amaçlıyoruz" ifadelerini kullandı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, en yakın müttefiki olan ABD'nin Filistin bağımsızlığını desteklediğini belirtmesine rağmen, Filistin devletine karşı olduğunu yineledi.

Papa, sekiz dakikalık kısa basın toplantısı sırasında yaptığı açıklamada,perşembe günü başlayıp pazar gününe kadar devam eden Türkiye ziyaretine odaklandı. Papa, mayıs ayında Katolik Kilisesi lideri olarak seçilmesinden bu yana ilk yurt dışı seyahatini gerçekleştirdi.

Papa, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail-Filistin ve Ukrayna-Rusya çatışmasını görüştüğünü belirterek, Türkiye'nin her iki savaşın da sona ermesinde önemli bir rol oynadığını vurguladı.

Papa Leo Türkiye ziyareti sırasında, dünyadaki olağanüstü sayıdaki kanlı çatışma nedeniyle insanlığın geleceğinin tehlikede olduğu konusunda uyarıda bulundu ve din adına işlenen şiddet eylemlerini kınadı.

Gazze'deki İsrail ordusuna eleştiri

Genellikle temkinli ve diplomatik bir dil kullanmayı tercih eden Papa Leo, bu yılın başlarında İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri harekatına yönelik eleştirilerini artırdı.

Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen, aynı zamanda dünyadaki 260 milyon Ortodoks Hristiyan'ın ruhani lideri Patrik Bartholomeos'a da ev sahipliği yapıyor.

Papa, Türkiye'yi dinsel birlikteliğin bir örneği olarak övdü. Papa Leo, yarına kadar Lübnan'ı ziyaretini sürdürecek ve ardından Roma'ya dönecek.

Papa Leo, "Farklı inançlara sahip insanlar barış içinde yaşayabilir... Sanırım bu, hepimizin dünya çapında dört gözle beklediği bir örnek" ifadelerini kullandı.