ABD, Lübnan’da ‘reform önceliğini’ vurguluyor

Lübnan Ordu Komutanı General Joseph Avn, dün ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker ile bir araya geldi.
Lübnan Ordu Komutanı General Joseph Avn, dün ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker ile bir araya geldi.
TT

ABD, Lübnan’da ‘reform önceliğini’ vurguluyor

Lübnan Ordu Komutanı General Joseph Avn, dün ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker ile bir araya geldi.
Lübnan Ordu Komutanı General Joseph Avn, dün ABD Dışişleri Bakan Yardımcısı David Schenker ile bir araya geldi.

Lübnanlı sivil aktivistler ve yeni kurulan parti ve toplulukların temsilcileri, geleneksel partizan çerçeveden uzakta, çarşamba akşamı Beyrut’a varışının ardından kendileriyle görüşen ABD Dışişleri Bakanı Yakın Doğu İşlerinden Sorumlu Yardımcısı David Schenker'e vizyonları, durum değerlendirmeleri, değişim umutları, reform gerekliliği düşüncelerini aktardılar.
Schenker, iktidardaki Lübnanlı yetkililerle görüşmek yerine sivil toplum kuruluşları temsilcileri, bağımsız aktivistler ve parlamentodan bağımsız milletvekilleri ile bir araya geldi. 
Yeni kurulan beş farklı sivil kuruluş ve parti toplulukları temsilcileri, çarşamba akşamı Zoom üzerinden düzenlenen ve yaklaşık bir saat süren toplantıda Schenker'e geçiş dönemi hakkındaki endişe ve görüşlerini, yolsuzluğun gölgelediği Lübnan siyasi sisteminde başarıya ulaşma olasılığına dair düşüncelerini aktardılar. Nitekim Cumhurbaşkanı Mişel Avn, Mustafa Edib’i yeni bir hükümet kurmakla görevlendirmişti.
Söz konusu topluluklardan kaynaklar; Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Lübnan'a yönelik ilk ziyaretinde olduğu gibi ABD tarafının kendilerine görüşme teklifinde bulunduğunu, kendilerinin Schenker'den görüşme talebinde bulunmadıklarını bildirdi. Kaynaklar açıklamadaki şu ifadeleri aktardılar:
“Yürütülen çalışmalar ve harcanan ciddi çabalar, Lübnan'daki yabancı ülke büyükelçilikleri tarafından fark edildi. Çalışmamızı vizyon sahibi ve yeni bir değişim gücü şeklinde tesis ettik. Zira uluslararası toplum reformları önemsiyor ve Lübnan siyasi sınıfını bu yönde ilerletmek istiyor. Nitekim bu toplantılar, uluslararası toplumun sesimizi duyması açısından son derece önemlidir.”
Kaynakların Şarku’l Avsat’a verdiği bilgilere göre söz konusu toplantının katılımcıları reformların gerekliliği konusunda fikir birliğine vardı. Aynı zamanda kamu sektöründe reform yapılması gerektiği zira bunun siyasi sahneyi düzenlemeye açılan bir kapı olduğu vurgulandı. Seçimleri etkileyen siyasi istihdamların ve kayırmacılığın son bulması, bu minvalde bağımsız bir yargının tayin edilmesi, hesap verebilirlik ve şeffaflığın etkinleştirilmesi zorunluluğuna da işaret edildi. Diğer yandan bazıları ise Lübnan'da özel sektörün karşı karşıya olduğu tehlikelere işaret etti.
Yeni kurulan Gelişim Partisi temsilcisi ve sivil aktivist Dr. Laury Haytayan, Şarku’l Avsat’a verdiği demeçte toplantının katılımcılarının aktivist siyasi hareketler olarak vizyonlarını sunduğunu bildirdi. Haytayan açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Demokratik mekanizmalar aracılığıyla, inisiyatifler ve fikirler ortaya koyarak değişimi destekleyen tutumumuzu vurguladık. Siyasi bir hareket olarak bizi, yolsuzlukla lekeli mevcut Lübnan gerçeğine yönelik taleplerimizi, arzularımızı, itirazlarımızı ve değişim talebimizi dinlemeleri için ABD, Fransa ya da herhangi başka bir tarafa açığız.”
Protestolarda aktif rol alan sivil güçleri ve değişim taleplerini temsil eden aktivistlerin yer aldığı toplantıya Gelişim Partisi, Vatan Yürüyüşü Hareketi, Ben Kırmızı Çizgiyim, RELebanon (Yeniden Lübnan) ve Minteshreen toplulukları da katıldı.
Schenker’in bu büyüyen siyasi hareketlerin yaklaşan seçimlere itiraz etmeye hazır olup olmadığını sorduğuna değinen kaynaklar şu açıklamalarda bulundular:
“Schenker’e, demokratik mekanizmalar ve seçimler yoluyla değişime kararlı olduğumuz; diğer yandan yeni partilerin kurulmakta olduğu, Lübnan'ın 17 Ekim ayaklanması sırasında tanık olduğu protestolardan doğan güçlerin kendisini gösterdiği bilgisi verildi. İnsanlar değişime, kuruluşlar dahilinde değişim sağlayacak şahsiyetlerle iletişim kurmaya kararlı.”
İktidara girmeyi reddettiklerini söyleyen aktivistler şunları söylediler:
“Mevcut siyasi sistem tarafından kontrol edilen ve radikal bir değişim yaratma gücü olmayan bir hükümete dahil olmayı reddediyoruz. Ancak bizler mevcuduz; bir fark yaratmak için yürüttüğümüz çalışmalar ise ciddi.”
Kaynakların aktardıklarına göre Lübnanlı aktivistlerin bir sonraki hükümetle ilgili endişelerini cevaplayan Schenker, ABD’nin kişileri değil programı önemsediğini, yeni bakanların ve hükümetin çalışma programının açıklanmasını beklediklerini bildirdi. Aynı zamanda “Reformlar olmadan Lübnan’a mali destek verilmeyecek” dedi.
Washington’ın Fransız girişimine engel olmadığını ifade eden Schenker, erken parlamento seçimleri yapılıp yapılmaması konusunda ABD’lilerin belirli bir tutumunun olmadığını hatırlattı.
Petrol uzmanı Dr. Haytayan’ın Güney Lübnan sınırlarındaki deniz ekonomik bölgesinde yer alan petrol ve doğalgaz zenginliğinden yararlanmasını sağlayacak deniz sınırlarının çizilmesi ile ilgili sorusuna ise bu konuda bir müzakere çerçevesinin bulunduğunu ancak değişikliklerin henüz İsrail’in onayını almadığını kaydetti.
Diğer yandan Lübnan Ordu Komutanı General Joseph Avn dün, Beyrut'taki ABD Büyükelçiliği Maslahatgüzarı Win Dayton ve Büyükelçilik Savunma Ateşesi Robert Meine ile beraberinde Schenker’i ağırladı. Söz konusu görüşmede ülkedeki mevcut durum ve iki ülkenin orduları arasındaki iş birliği ele alındı.



Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
TT

Hamas yanlısı bir araştırmacının özür tweeti, destekçileri arasında öfkeye yol açtı

Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)
Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Cibaliye Mülteci Kampı’nda İsrailli rehinelerin cesetlerini arayan İzzeddin el-Kassam Tugayları savaşçılarının yanında duran Filistinli bir çocuk, 1 Aralık 2025 (EPA)

Hamas yanlısı Filistinli bir araştırmacının, hareketin siyasi büro üyelerinden birinden kamuoyu önünde özür dilemesi, özellikle bu özrün söz konusu üyenin siyasi bir açıklamasına yöneltilen eleştirinin ardından gelmesi nedeniyle Hamas destekçileri arasında tepkiye yol açtı.

Katar’da yaşayan ve Hamas’a desteğiyle bilinen Filistinli siyasi araştırmacı Mahmud Hamid el-İle, salı akşamı X platformunda, hareketin yine Katar’da bulunan siyasi büro üyesi Muhammed Nazzal’dan özür diledi. El-İle, özrünü bir ay önce aynı platformda Nazzal’ın Hamas’ın silahları ve Gazze Şeridi’ndeki geleceğine ilişkin açıklamalarının ardından paylaştığı bir mesajda yer verdiği ifade nedeniyle yaptı.

Krizin kökeni, geçen yıl ekim ayında Reuters’ın yayımladığı bir habere dayanıyor. Haberde, Nazzal’a Hamas’ın Gazze Şeridi’nde silah bırakıp bırakmayacağı sorulduğunda verdiği yanıt aktarılmıştı. Nazzal, “Evet ya da hayır diyemem” ifadesini kullanmış, ardından “Silah meselesi genel bir ulusal konudur ve yalnızca Hamas’la ilgili değildir. Sahada silahlı gücü olan başka gruplar da var” demişti.

Bu açıklamalar Hamas içinde geniş çapta tepki çekti. Tepki gösterenler arasında, sözlerin muğlaklığı nedeniyle eleştiriler yönelten araştırmacı Mahmud el-İle de vardı. El-İle, açıklamaların hem siyasi büro üyesi tarafından yapılmış olmasına hem de hareketin farklı kademelerindeki, özellikle Gazze’de yaşayan veya aslen Gazze kökenli olan diğer yöneticilerin tutumlarıyla çelişmesine dikkat çekmişti.

Nazzal’ın sözlerine yönelik itirazların büyümesi üzerine Hamas bir açıklama yayımlayarak beyanların ‘bağlamından koparıldığını’ bildirdi.

Paylaşımına gelen tepkilerin ardından birkaç gün sonra eleştirisini silmek zorunda kalan el-İle, krizin bu noktada sona erdiğini düşünüyordu.

Özrün sebebi neydi?

Ancak özrün yayımlanması, bunun nedenine ilişkin yeni soru işaretleri doğurdu. Daha sonra X platformundaki bazı Hamas yanlısı kullanıcıların paylaşımlarına ve Katar’daki hareket kaynaklarının Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamalara göre, olayın arka planında Muhammed Nazzal’ın attığı adım bulunuyor. Buna göre Nazzal, uzun yıllardır ikamet ettiği Doha’da Katar resmi makamlarına Mahmud el-İle hakkında şikâyette bulunarak, kendisine hakarette bulunduğu ve manevi zarar verdiği iddiasını gündeme getirdi.

ghy
Katar'ın başkenti Doha'da İsrail’in hava saldırısı düzenlediği bina (Reuters)

Kaynaklardan birine göre, pek çok kişi, aralarında bazı üst düzey yöneticiler de olmak üzere, arabuluculuk yaparak anlaşmazlığı çözmeye çalıştı, ancak Nazzal, kendisine yönelik ifadeler nedeniyle X platformu üzerinden kamuoyuna açık bir özür yayınlanmasında ısrar etti. Bu şart yerine getirilince, Nazzal’ın başka bir talepte bulunmaması ve anlaşmazlığın kapanması üzerinde uzlaşıldı. Buna rağmen Nazzal’ın ‘maddi tazminat talebinde ısrar ettiği’ ifade edildi.

Hareketle ilişkili başka kaynaklar ise ‘Mahmud el-İle’nin özrünün krizi çözmek için yalnızca ilk adım olduğunu, sürece müdahil olan bazı kişilerin Nazzal’ın öfkesini yatıştırmak ve onu şikâyeti geri çekmeye ikna etmek amacıyla el-İle’yi bu yöne yönlendirdiğini’ aktardı.

Aktivistler arasında öfke

Hamas’ın içinden ve dışından birçok isim özür meselesine tepki gösterdi. Tepki verenler arasında Filistinli gazeteci Muna Havva da vardı. Havva, sosyal medya hesabında, “Filistin’deki özgürlük hareketlerinin tarihinde, ne yaşanırsa yaşansın, bir liderin kendi mensuplarından birini üçüncü bir tarafa ya da başka bir otoriteye şikâyet ettiği tek bir örnek dahi yoktur. Bu davranış ne ulusal örgütlerin ahlakıyla ne de kabile geleneklerinde kabul gören en basit sığınma kurallarıyla bağdaşır. Utanç verici, acı verici, üzücü” diye yazdı.

Havva bir başka paylaşımında ise şu ifadeleri kullandı: “İsrail’in bugünkü genişlemesi kadar tehlikeli bir dönem görülmedi; tarih de Gazze’de halkımızın yaşadığı kadar vahim bir katliama tanıklık etmedi. Bu felaketin ortasında, halkımızın önde gelen isimlerinden biri, bir gencin attığı bir tweet yüzünden onu başka bir devlete şikâyet ediyor; geçimini ve güvenliğini riske atıyor. ‘Direniş’in liderleri halkımızdan ateş altında direnmelerini isterken, tek bir eleştiri cümlesine dahi tahammül edemiyor.”

Ayrıca Hamas gibi gruplara verdiği destekle bilinen aktivist Cemil Mikdad da konuya ilişkin paylaşım yaptı. Mikdad, “Hamas’tan bir yönetici, Katar’da yaşayan bir Filistinliyi, hakkında Katar mahkemelerinde dava açtıktan sonra uzun bir özür metni yayımlamaya zorladı; üstelik yalnızca kendisini eleştirdiği bir önceki paylaşım yüzünden!” ifadesini kullandı. Mikdad sözlerini şöyle sürdürdü: “Harika gerçekten… Nereye geldik? Halk olarak eleştirme hakkına sahip olduğumuz ve bizi dinlemekle yükümlü olan liderlerimiz, şimdi Arap mahkemelerini bize karşı bir güç olarak kullanıyor. Bu da ne demek oluyor? Siz ne hale geldiniz böyle, cahiller?!”

Hamas’ın silahlı yapısının geleceği, hareketin üst düzey isimlerinin açıklamalarında uzun süredir farklılık gösteren bir başlık olarak öne çıkıyor. Hamas’ın yurt dışı sorumlusu Halid Meşal, geçtiğimiz cumartesi günü İstanbul’da düzenlenen bir panelde, “Hamas’ın ancak bir Filistin devleti kurulması hâlinde silah bırakabileceğini” söyledi.

Buna karşın, Meşal’in açıklamasından yalnızca bir gün sonra, Hamas yetkilisi Basim Naim AP’ye yaptığı değerlendirmede, hareketin kapsamlı bir güvenlik ve siyasi düzenlemenin parçası olmak kaydıyla ‘silahların depolanması ya da dondurulması gibi seçeneklerin görüşülmesine açık olduğunu’ belirtti.

Hamas’ın siyasi büro üyelerinden Husam Bedran ise salı günü yaptığı açıklamada, sürecin ikinci aşamaya geçmesinin ‘İsrail’in ihlalleri durdurmasına’ bağlı olduğunu ifade etti. Öte yandan Hamas’ın birçok lideri ve sözcüsü, aralarında Halil el-Hayye ve Hazım Kasım’ın da bulunduğu isimler, hareketin ikinci aşamaya geçmeye ‘hazır olduğunu’ vurgulayan açıklamalarını sürdürdü.


Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
TT

Amerika Birleşik Devletleri'nin Gazze'de yakın zamanda ikinci aşamanın yaşanacağına dair beklentileri

Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)
Filistinliler, dün Gazze şehrinde fırtınanın ardından sular altında kalan caddeden geçmek için bir aracın çektiği el arabasına biniyorlar (AP)

ABD'nin Birleşmiş Milletler Büyükelçisi Mike Waltz dün Kudüs'te yaptığı açıklamada, Başkan Donald Trump'ın Gazze barış planının ikinci aşamasına ilişkin gelişmeler hakkında "yakında" duyurular beklediğini belirterek, Washington'un Hamas'ın yeniden yapılanmasına izin vermeyeceğini vurguladı.

Waltz, planın ana bileşenlerinin, hizmetleri yönetecek teknokrat bir Filistin yönetimi, ilgili tarafların maliyetleri karşılamasını sağlayacak bir finansman mekanizması ve son olarak uluslararası bir istikrar gücü olduğunu açıkladı.


İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
TT

İsrail, Gazze'ye gönderilecek yardımlar için Ürdün ile olan sınır kapısını yeniden açtı

Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)
Kral Hüseyin Köprüsü ile Ürdün arasındaki sınır geçişi (AFP)

İsrail ve Filistinli yetkililer AFP'ye verdikleri demeçte, İsrail'in, Gazze'ye yardım taşıyan kamyonlar için Ürdün ile işgal altındaki Batı Şeria arasındaki Kral Hüseyin Köprüsü (Allenby Köprüsü) sınır kapısını, kapanmasından yaklaşık üç ay sonra dün yeniden açtığını söyledi.

İsrail, eylül ayında Ürdünlü bir sürücünün sınırda ateş açarak iki İsrail askerini öldürmesinin ardından sınır kapısını kapatmıştı. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre birkaç gün sonra, sınır kapısı bireysel geçişlere yeniden açıldı, ancak savaşın harap ettiği Gazze Şeridi'ne yönelik insani yardımlara kapalı kaldı.

İsrail hükümetinin Topraklardaki Hükümet Faaliyetleri Koordinatörlüğü (COGAT) sözcüsü, "Allenby Köprüsü sınır kapısı bugün açıldı ve kamyonlar Allenby Köprüsü'nden Gazze'ye geçiyor" dedi. Adının açıklanmasını istemeyen bir Filistinli yetkili de sınır kapısının yeniden açıldığını doğruladı.

Yetkilinin açıklamasına göre, salı günü çimento ve yapım malzemesi taşıyan 96 kamyonun geçişine izin verildi. Dün ise insani yardım taşıyan 20 kamyon bu sınır kapısından giriş yaparken, inşaat sektörü için kumun da bugün girişine izin verilmesi bekleniyor.

Sınır kapısının kapatılmasından bu yana Ürdünlü yetkililer, Batı Şeria'nın kuzeyindeki Şeyh Hüseyin sınır kapısından Gazze'ye yardım ulaştırabildiklerini söylüyor. Salı günü bir İsrailli yetkili, Ürdün'den Allenby Köprüsü sınır kapısından mal ve yardım transferinin yakında yeniden başlayacağını söyledi.

Yetkili şöyle devam etti: “Gazze Şeridi'ne giden tüm yardım kamyonları, kapsamlı bir güvenlik kontrolünden geçtikten sonra, refakat ve güvenlik eşliğinde seyahat edecek… Ürdünlü sürücüler ve kargolar için güvenlik kontrolü ve kimlik doğrulama prosedürleri sıkılaştırıldı. Geçişi güvence altına almak için özel güvenlik güçleri görevlendirildi.”

Ürdün Vadisi'ndeki sınır geçişi, Batı Şeria'dan Filistinlilerin İsrail topraklarına geçmeden ayrılmalarına olanak tanıyan tek geçiş noktasıdır.

İsrail, özel izinleri olmadığı sürece Filistinlilerin havaalanlarından geçmesine izin vermiyor.