Şam yönetimi, vefatının 100’üncü yıldönümünde Yusuf el-Azma anısına kitap bastı

Başkent Şam şehir merkezinde Yusuf el-Azma’nın heykeli
Başkent Şam şehir merkezinde Yusuf el-Azma’nın heykeli
TT

Şam yönetimi, vefatının 100’üncü yıldönümünde Yusuf el-Azma anısına kitap bastı

Başkent Şam şehir merkezinde Yusuf el-Azma’nın heykeli
Başkent Şam şehir merkezinde Yusuf el-Azma’nın heykeli

Şam yönetimi, 1’inci Dünya Savaşı sonrasında Suriye ve Lübnan’dan sorumlu Fransız Yüksek Komiseri General Henri Gouraud’un komutasındaki kuvvetlere karşı Maysalun Savaşı’ndaki mücadelesi sırasında hayatını kaybeden Savaş Bakanı Yusuf el-Azma’nın anısına kitap bastı. Kitapta “tüm Suriye topraklarının kurtarılması” ve “farklı bir modelin” sunulması gibi siyasi içerikli mesajlar dikkat çekti. Kitabın basımı, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un Büyük Lübnan’ın kuruluşunun yıldönümünde ziyareti ettiği Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta General Gouraud’un fotoğrafı önünde poz verdiği bir dönemde geldi.
Suriye hükümetine bağlı Vatan Belgesi Kurumu, “Maysalun Destanı” hakkında yayımladığı bir kitapta bu konuyla ilgili ilk kez gün yüzüne çıkan belgelere yer verdi. Konuyla ilgili ilk anı, Yusuf el-Azma’nın arkadaşı ve Faysa Hükümeti’nin Ticaret ve Tarım Bakanı Yusuf el-Hakim’e ait. Hakim, anılarını dört parçaya bölmüştü. Bunlar Beyrut’ta 1996’da yayımlandı.
İkinci anı, Maysalun Savaşı Komutanı Tahsin Paşa el-Fakir’e ait. Ölümden kurtulan Fakir, Fransa’nın Suriye’yi tahliye ettiği 1946 yılına kadar sürgün hayatı yaşadı. 26 yıl sonra Şam Ulusal Müzesi'nde düzenlenen resmi törenle ulusal ordu bayrağını Suriye hükümetine iade etti. Fakir’in anıları 2004 yılında kitap olarak yayımlandı. Nadir kitaplardan olan bu kitap, piyasada bulunmuyor.
Üçüncü anı ise 1990 yılında Londra’da basılan “Maysalun: Bir Dönemin Sonu” isimli kitabın yazarı ve savaşta bulunan subaylardan Subhi Ömer’e ait. Vatan Belgesi Kurumu’nun kitabına, anıların ardından tarihçi İhsan Hindi’nin Maysalun Savaşı’nı konu alan ve 1967 yılında Kültür Bakanlığı tarafından basılan eşsiz kitabındaki bir araştırmaya yer veriliyor. Akabinde dönemin Eğitim Bakanı Sati Hasri’nin meşhur anıları geliyor. Hasrai, savaş öncesinde Fransızlarla siyasi müzakerelerde bulunan heyete başkanlık yaptı. Anıları 1948’da Şam’da “Maysalun Günü” ismiyle kitap haline getirildi.  Vatan Belgesi Kurumu kitapta ayrıca Fransa Hükümeti’nin arşivinde savaşla ilgili belgelerin çevirilerine yer verdi.
Kurum’un savaş yıldönümünü mevcut siyasi durumla irtibatlandırmaya çalışması dikkati çekti. Nitekim Kurum, Suriye eski Devlet Başkanı Hafız Esed’in Yusuf el-Azma’nın cesaretini beğendiğini, Azma’nın El-Muhacirin Mahallesi’ndeki evinin müzeye dönüştürüldüğüne işaret etti. Maysalun Savaşı’nın yıldönümü 24 Temmuz’da kutlanıyor. Savaşın gerçekleştiği alana öğrenci ziyaretleri gerçekleştiriliyor. Devlet Başkanı Beşşar Esed de “modern sömürgeciliğe karşı” mücadelesinde Azma’nın yolunu izlediğini belirtiyor.
Hükümetin girdiği askeri çatışmalarda askeri mühimmatın yanı sıra askerleri teşvik edecek ve morallerini sağlam tutmasına yardımcı olacak “hikaye mühimmatı” sağlamaya çalıştığı açıkça görülüyor. Zira ülke topraklarının üçte birinden fazlası halen Şam yönetiminin kontrolü dışında bulunuyor. Zira ülkenin kuzeydoğusundaki toprakların yüzde 25’i ABD liderliğindeki Uluslararası Koalisyon destekli Arap ve Kürt savaşçıların bir araya geldi Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) denetiminde bulunuyor. Türkiye destekli gruplar ise ülkenin kuzey ve kuzeybatısında toprakların yüzde 10’undan fazlasını kontrol ediyor. İran ve Rusya tarafından desteklenen Suriye hükümeti ülkenin geri kalanını yani toplamda 185 bin kilometrekareyi kontrol ediyor.
“Maysalun Destanı” anmasının ikinci gerekçesi, bu anmanın, Eylül başında General Henri Gouraud’un “Büyük Lübnan’ı” ilan edişinin 100’üncü yıldönümüne denk gelmesidir. Yusuf el-Azma beraberindeki güçlerle birlikte, General Gouraud ile mücadele için Şam-Beyrut yolu üzerinde bulunan Maysalun bölgesinde Gouraud komutasındaki askerlerin karşısına çıktı.
Şam’ın Maysalun kutlaması aynı zamanda Fransa’ya karşı bir “farklı bir model” sunma girişimi olarak görülebilir. Suriye’de birbirini izleyen yönetimler Fransız mandası ve Osmanlı yönetiminin mirasının üstesinden gelmek için bu “modeli” kullandı. Bu mirasın üstesinden gelmek amacıyla aynı zamanda cadde, sokak ve mahalle isimlerinde değişikliğe gitme yönetimi de kullanıldı
Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta çok sayıda sokağa Fransa mandası dönemine ait lider ve subayların isimlerini taşıyor. Şam’ın sokakları ise Fransızlarla mücadelede öne çıkan şahsiyetler ve olayların isimleri veriliyor. Suriye Genelkurmay Başkanlığı konutunun yanı sıra Şam şehir merkezindeki meydanda Yusuf el-Azma’nın heykeli bulunuyor. Bunun yanı sıra Şam’da Şukri el-Kuteli, Sultan Paşa el-Atraş, Salih el-Ali ve İbrahim Hannanu gibi bağımsızlık liderlerinin isimlerinin verildiği yerler görmek mümkün. Fransa mandasına bağlı Doğu Ordusu’nun 1945’te Suriye Meclis binasına hava saldırısı düzenlemesini unutturmamak adına Şam’daki bir ana caddeye “29 Mayıs Caddesi” ismi verildi. Suriye hükümeti ayrıca Şam’ın en görkemli caddesine “El Cela Caddesi” ismini verdi. Bu caddede Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nın yanı sıra Arap ve yabancı ülkelerin Büyükelçilik binaları bulunuyor. Fransa’nın Büyükelçilik binası da caddeye çok uzak değil.
Başkent Şam, bundan önce de ayrı ayrı dönemlerde bazı isim değişikliklerine şahit oldu. Nitekim Osmanlı Padişahı Reşad’a ithafen Reşadiye Caddesi’nin ismi Halid Bin Velid Caddesi olarak, Cemal Paşa Caddesi’nin ismi ise Nasr (Zafer) Caddesi olarak değiştirildi. Sultan Abdulhamit Han’ın isminin verildiği tarihi Hamidiye Çarşısı ile Mithat Paşa Çarşısı’nın isimleri ise aynı kaldı. Hamidiye Çarşısı’nın yakınlarında da aynı zamanda Selahaddin Eyyubi’ye ait büyük bir heykel bulunuyor.



Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.


Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
TT

Hamas: Gazze’ye ve işgal altındaki topraklara her türlü vesayeti reddediyoruz

Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)
Gazze şehrinin doğusundaki El-Tuffah mahallesinde yıkılmış bir bina (EPA)

Hamas, bugün (pazar) yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi üzerinde her türlü vesayet ve manda uygulamasını reddettiğini duyurdu. Hareket, yayımladığı bildiride, “Gazze’ye yönelik her türlü vesayet ve mandayı reddediyoruz. İşgal altındaki topraklarımızın herhangi bir karışı üzerinde de vesayeti kabul etmiyoruz; zorla yerinden etme girişimleri ve Gazze’nin yeniden mühendisliğine yönelik çabalarla uyumlu adımlara karşı uyarıyoruz” ifadelerini kullandı.

Açıklamada, “Ulusal birliğin sağlanması ve ulusal uzlaşı inşa edilmesi için seferber olunması, işgalin ve onu destekleyenlerin planlarıyla yüzleşmenin tek yoludur” denildi.

Hamas, arabuluculara ve ABD yönetimine de çağrıda bulunarak, İsrail’e baskı yapılmasını, anlaşmanın maddelerini uygulamaya zorlanmasını ve anlaşmaya yönelik süregelen ve sistematik ihlallerinin kınanmasını talep etti.

gth
Trump'ın planına göre Gazze'den çekilmenin aşamalarını gösteren harita (Beyaz Saray)

Öte yandan dün İsrailli yetkililer, ABD yönetiminin Gazze’de savaşı sona erdirmeyi hedefleyen planın ikinci aşamasını şekillendirmek üzere çalıştığını ve çok uluslu uluslararası bir gücün gelecek aydan itibaren Gazze’de göreve başlamasının planlandığını açıkladı.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kamu Yayın Kurumu’ndan (Kan 11) aktardığı habere göre Amerikalı yetkililer bu bilgileri son günlerde yapılan görüşmelerde İsrailli muhataplarına iletti.

ABD planına göre, barış komitesinin başkanlığını Birleşmiş Milletler’in eski Orta Doğu Özel Temsilcisi Nikolay Mladenov’un üstlenmesi, Gazze’de konuşlandırılması öngörülen uluslararası gücün komutasının ise bir ABD’li general tarafından yürütülmesi öngörülüyor.

Amerikalı yetkililere göre söz konusu gücün; güvenlik istikrarının korunması, geçiş sürecinin güvence altına alınması ve askeri operasyonların durmasının ardından Gazze’de yeni siyasi ve idari düzenlemelere zemin hazırlanması gibi görevler üstlenmesi planlanıyor.