Sergen Yalçın: Transferde tüm gücümüzle çalışıyoruz

Sergen Yalçın: Transferde tüm gücümüzle çalışıyoruz
TT

Sergen Yalçın: Transferde tüm gücümüzle çalışıyoruz

Sergen Yalçın: Transferde tüm gücümüzle çalışıyoruz

Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, transferde acele etmediklerini belirterek, “Camiamızı zora sokmak istemiyoruz. Geleceğimizi karartmak istemiyoruz. Yavaş yavaş hepsi olacak” dedi. Balotelli ismine onay vermediğini belirten Yalçın, “Beşiktaş’ın santrforunu TV’den izleyip alamazsınız. Soru işareti olan biri isim alamayız. O yüzden bu bölgede ağır hareket ediyoruz” şeklinde konuştu.
Beşiktaş Teknik Direktörü Sergen Yalçın, Nevzat Demir Tesisleri’nde bir basın toplantısı düzenledi. Takımın son durumu, transferler ve gelecek planları hakkında konuşan Yalçın, “Uzun zamandır konuşmuyordum. Sezon başlamadan böyle bir toplantı düzenleyelim dedik. Yeni sezon planlaması, kulübün ekonomik durumu, federasyonun kısıtlamaları, transfer durumlarını konuşarak futbol camiasına doğru ifadeler vermek istedik. Değişik haberler dönüyor. Bütün takımları zorlu bir süreç bekliyor. Kadro kurma, transfer yapma anlamında zorluklar çekiyoruz. Her türlü konuya açıklık getirmek istiyorum” dedi.

“Burak giderek elimizi rahatlattı”
Transferde bütçe planlaması dahilinde dikkatli adımlar attıklarını belirten Yalçın, “Geçen sezon bittikten sonra takımımızın yüzde 70’i ayrıldı. İki oyuncumuz feshetti. Kiralıklar gitti. Boşa çıkanlar da gitti. Burak Yılmaz haricinde gidenler bizim kontrolümüzde değil. Burak ayrılarak kulübe ekonomik olarak katkı sağladı. Elimizi rahatlattı. Bazı oyuncularımızın gitmesi gerekiyor. Bütçe kısıtlaması var. 3 sene önce 100 milyon olan bütçe limitimiz 30 milyon Euro civarında. Ekonomik olarak bu zorluğu yaşıyoruz. Transfer yapmakta zorlanıyoruz. Sezon bittiğinde 8-10 oyuncu istediğimi belirtmişti. Hala da arkasındayım. Alacağımız 4 oyuncu taraftarımızı heyecanlandıran oyuncu olması lazım. Diğerleri de alternatif olması. Tabi bütçeye de uymamız lazım. Aldığımız isimlerin bütçesi camiaya çok uygun. Bir ağırlık yok. Transfer döneminde eleştiri alıyoruz ama bu çok normal. Transferin bitmesine daha süre var. Görüşmeler yapılan isimler var, takıma katılacak isimler var. Biraz sabretmemiz gerekecek. Pandemiden sonra beklenen bir durum değildi bu ekonomik şartlar. Elimizden geldiğince, caimanın menfaatleri için buna uymalıyız. Transferde evet biraz gerideyiz ama zamanla arayı kapatırız” ifadelerini kullandı.
PAOK maçında rakiplerinin kendilerinden daha iyi olduğunu söyleyen Yalçın “Sezonu 3. sırada bitirdik. Ulaşabileceğimiz pozisyona ulaştık. Ama sezon bittikten sonra Şampiyonlar Ligi ön eleme maçını oynamamız gerekiyordu. Eylülde oynamamız gereken maçı pandemi nedeniyle erken oynadık. Hazırlıksız yakalandık. PAOK maçında eleştirildik evet saha içi organizasyonumuz kötüydü. 3-4 günlük antrenmanla maça çıktı. Zordu takımı maça hazırlamak. Daha iyi hazırlanabilirdik, turu geçebilirdik ama bu futbol. Rakibimiz bizden daha hazırdı. Son oynadığımız Sivas ve Antalya maçlarımız daha iyiydi. Gençleri gördük. İyi hazırlık maçları oynadık” şeklinde konuştu.

“Onay vermediğim tek isim Balotelli”
Balotelli transferine onay vermediğini açıklayan Yalçın, “Sürekli ‘Hoca basın aracılığıyla mesaj verdi’ diyorlar. Böyle bir şey yok. Yönetimle planlama içindeyiz. Tek olmaz bu. Ben oyuncu bazında konuşuyorum, onlar mali bazda. Sezon bitiğinde planlamamızı yaptık. Her şey istediğiniz gibi gitmiyor. Ama biz yönetimle birlikte işletiyoruz bu işi. Transfere sadece onayı ben vermiyorum. Vermediğim tek onay Balotelli idi. Balotelli’nin soru işaretleri vardı bende. Net oyuncu değildi. Ben bu sorumluluğu alamazdım. Siz sorumluluk almak istiyorsanız alabilirsiniz dedim: Ortak karar vermeye çalışıyoruz. Kendi önerdiklerimiz var yönetimin önerdiği isimler var. Kapasitesi varsa, mali olarak uygunsa kapımız her oyuncuya açık. Biz transferde ortak karar veriyoruz. Kolay değil yüksek bütçeli oyuncuları almak. Kontratlar 4 sene 5 sene olanlar. Biraz sabır ve zaman istiyor. Yönetimle elimizden geleni ortak kararlarla yapıyoruz. Bu sene aldığımız oyuncuların bütçeleri ortada. Kimseye yüksek rakam vermedik. Anadolu takımlarında ne alıyorlarsa onu verdik. Olması gereken, oynayabilecek isimleri aldık. Atakan’ı aldık. Adin döndü. Altyapıdan 4 isim çıkardık. Altyapı konusunda eleştiri alıyorum bu doğru değil. Geçen sene kimleri oynattığım ortada. Genç isimleri zaman zaman kullanıyorum. Gençlere değer veriyoruz, yetiştirmek istiyoruz. Ama burası PAF takım da değil. Büyük camia. Hedefe oynayan bir takım olacağız. 50 maçı oynayacak bir kadroya sahip değilim ama daha görüştüğümüz isimler var. Başkanımız ve yönetim ellerinden geleni yapıyor. Kısa zamanda umarım 3 kulvarda mücadele edecek geniş bir kadroyu yapabiliriz Bölgesel olarak sıkıntı yaşadığımız yerler var. Görüşmeler sürüyor. 6 oyuncu olmaz da 5 oyuncu olur. Rakamlara takılmamak lazım. Belki içeriden diğer isimlerle alternatif oluştururuz. Olması gerek net olan mutlaka hedef koyabileceğimiz oyuncular almalıyız. Bizi hedefe götürecek 3-4 net kreatif isim almalıyız. Bunun için de yönetim tüm gücüyle çalışıyor” şeklinde konuştu.

“Beşiktaş’ın santrforunu TV’den izleyip alamazsınız”
Golcü transferi için dikkatli davrandıklarını belirten Yalçın, “Santrfor transferi yapılmalı. Santrfor bizim için çok önemli. Bu bölgede hata yapamayız. Montero savunma için alındı. Gelecek vaat eden oyuncu listesi için aldık. Maliyeti yüksek değil. Alacağımız santrforun maliyeti yüksek olacak. Beşiktaş’ın santrforunu TV’den izleyip alamazsınız. Soru işareti olan biri isim alamayız. O yüzden bu bölgede ağır hareket ediyoruz. Balotelli’ye o yüzden onay vermedim. Geçen sene bir sürü maçta ceza aldı. Bize daha net, maçı kazandıracak, gol atacak isim lazım. Larin’den de memnunuz. Çok iyi döndü ama o bölgeye mutlaka bir isim almamız gerekiyor. Sağ bekimiz yok. 4-5 bölgede sıkıntılarımız var. Heyecanlanmamız için, taraftarı heyecanlandırmamız için bazı isimlerle görüşüyoruz. Acele etmememiz gerek. Camiamızı zora sokmak istemiyoruz. Geleceğimizi karartmak istemiyoruz. Yavaş yavaş hepsi olacak. Bu süreç bizi biraz zora sokacak ama önümüz aydınlık. Santrfor oyuncusu aldığımızda tartışılmayacak bir isim olmalı. Neden koşmuyor neden gol atmıyor denmemesi lazım. Şampiyonluk için en önemli bölgelerden birisi santrfor” dedi.

“Övgüyü aldığımız gibi eleştiriye de açık olmalıyız”
Gitmesini istemediği tek isimin Elneny olduğunu ifade eden tecrübeli çalışırıcı, “Rıza Çalımbay ile Fatih Aksoy konusunda konuşmadım. Fatih yetenekli bir isim ama bence çok fazla takılıyoruz. Bir karar verdik ve uyguladık. Bazı transferleri, takasları yapmak zorundayız. Sezon sonunda söyledim belki bazı kararlarımız eleştirilecek ama yapmak zorundayız. Fatih konusunun neden bu kadar gündeme geldiğini anlamıyorum. Sivas’ın da Fatih konusunda bize bir teklifi olmadı. İnşallah Fatih iyi yerlere gelir. O bölgemiz dolu. Biz Fatih’i kadromuzda düşünmedik ve böyle bir karar verdik. Maçlar kaybedebiliriz ama niye böyle yaptık, niye böyle oldu gibi söylemlere girmemeliyiz. Hepimiz insanız, bazen doğru bazen yanlış yaparız. Keşke gitmesin dediğim oyuncu Elneny. Merkezde çok faydalı olabilecek bir oyuncu. Elneny’in rakamları çok yüksek. Arsenal’in oyuncusu zaten. Giden isimlerin rakamları çok yüksek. Belli bütçelerin üstünde isimlerdi ve gitmeleri mali açıdan bize katkı sağladı. TFF’nin bütçesi için bunların ayrılması lazımdı. Onları takımda tutmamız mümkün değil. Fena oyuncular değildi ama bazı şeyleri yapmamız gerek. Sonuçta performanslar bizi eleştirecek ama yaptığımız işin karşılığı bu. İşler iyi gittiğinde övgüyü alıyorsak, kötü gittiği zaman eleştiriye de açık olmalıyız. Taraftarımızın bilmesi gereken şu; camiamızın sağlıklı gitmesi için elimizden geleni yapıyoruz” şeklinde konuştu.

“Kaleci transferi düşünmüyoruz”
PAOK maçında Douglas’ın neden oynatmadığını açıklayan Yalçın, “Douglas ile hafta içi maçtan önce konuştum. Hazır mısın diye sordum. O da kendini hazır hissetmediğini söyledi. Doğru bir tavır sergiledi bence. Sakatlıktan çıkmıştı. Ben de oynatmadım. Dorukhan gibi, Larin gibi aylardır maç oynamayan isimler vardı. Ellerinden geleni yapmaya çalıştılar. Planlamadığımız bir Şampiyonlar Ligi maçıydı. Keşke ligi 4. bitirseydik direkt UEFA Avrupa Ligi'ne gidecektik. Şimdi eleme oynayacağız” dedi.
Kaleci transferi düşünmediklerini de belirten Yalçın, “Kalede hiçbir sıkıntımız yok. En rahat yerimiz kale. Utku iyi bir kaleci. Ersin’e de çok güveniyoruz. Kaleci transferi hiç düşünmüyoruz. Herkes yabancı kaleci diyor ama biz iki isme de güveniyoruz. Kaleci transferi yapmayacağız. Ersin ve Utku ile devam edeceğiz. En güvende olduğumuz bölge şu anda kale” açıklamasını yaptı.

“Aboubakar’ın ciddi sakatlık problemi var”
Aboubakar’ın listelerinde olduğunu belirten Yalçın, “Aboubakar, Cisse, Kalinic, Ze Luis isimleri doğru. Birkaç isim de var. Aboubakar iyi bir oyuncu. Camiamızı bilen bir isim. Ama ciddi bir sakatlık problemi var. Sakatlıktan geçer mi geçemez mi onu bilmiyorum. Bunlardan biri de olur başka da olabilir. Ama mutlaka biri olmak zorundu” şeklinde konuştu.

“Gençlere gereğinden fazla değer veriyorum”
Gençlere değer veren bir hoca olduğunun altını çizen Yalçın, “Genç oyuncular hakkında eleştiri almam enteresan. Geçmişteki hocaların gençlere verdikleri sürelere bakarsınız net bilgi sahibi olabilirsiniz. Kartal Rıdvan, Atakan, Güven, Alpay, Ersin, Utku gibi isimler var. Biz PAF ligine hazırlanmıyoruz. Şampiyonluğa oynayan bir camiayız. 10-12 genç isimle çalışıyoruz. Sol bek, kaleci 19 yaşında. Kartal, Erdoğan 20 yaşında. Bana yapılan eleştirilere anlam veremiyorum. Fatih takasını yaptık ilginç şekilde eleştirildim. Altyapıya ne kadar değer verdiğim ortada. Mehmet Ekşi’yi getirdik. Perşembe günü onunla da bir toplantımız var. Altyapıya ve gençlere verilmesi gerekenden daha fazla değer veriyoruz. Benden önce bu konu hiç konuşulmuyordu, ben geldim bu konular açıldı. Burası büyük bir camia. Hedefleri olan bir camia. 15-20 genç oyuncuyla da sezona başlayamayız” ifadelerini kullandı.

“Quaresme planlarımız içinde yok”
Portekizli yıldız Ricardo Quaresma transferini düşünmediğini belirten Yalçın, “Quaresme’nın ihtimali yok. Hiç konuşmayalım bile. Biz yaş sınırını aşağıya düşürmeye çalışıyoruz. Quaresma iyi hizmetler verdi, ben de iyi hizmetler verdim oynadığımda. Quaresma önemli bir oyuncu, iyi hizmetler verdi ama bitti. Planlamamız içinde kesinlikle yok. Gökhan Töre ile ilgileniyoruz. Kendisiyle de konuştum. Malatya ile sorunu çözerse ona kapımız açık. N’Diaye de planlarımız arasında yok. Yaşı belli seviyenin üzerindeki isimleri kadromuza katmak istemiyoruz. Belki santrfor bölgesi bu kriter içine girebilir. 32-33 yaş bandında isimler istemiyoruz ama santrfor için böyle bir açık bırakabiliriz. Merkezde oynayacak oyuncularımız var. Necip bizim için önemli bir oyuncu. Örnek bir isim. Onu her bölgede kullanabiliriz. Açıkları kapatan biri isim. Şu an sağ bek oynatıyoruz. Orta sahamız kalabalık. Belki bir 6 numara planlamamız olabilir. Atiba’yı biraz dinlendirmemiz lazım. O bölgeyi Dorukhan ve Oğuzhan ile planlıyoruz” diye konuştu.

“Souza sıcak baktığım bir isim”
Fenerbahçe’nin eski oyuncu Josef de Souza’ya sıcak baktığını açıklayan Yalçın, “10 numara oynayan bir isimi kenarda kullanamayabiliriz. Orta sahada 6-8-10 gibi ayrım yapmıyoruz. Kimin oynadığı değil önemli olan kimin ne yaptığı. Bizim istediğimizi yapması önemli. Bunun için kimin oynadığı değil ne verdikleri önemli. Orta alanda da elimizdeki isimlerin hepsi oynayacak. 50 maçlık periyot var. Josef de Souza konusunda net bir şey yok. Olabilir. Sıcak baktığım bir oyuncu. Bizim kalitemize uygun bir isim. Şartlar uygun olursa değerlendirebiliriz. Bir takım kurarken, buraya 20 tane yetenekli oyuncu alamazsınız. 20 genç alamazsınız. Yetenekli isimler vardır, koşan vardır. Dişlide çok değişken isimler olmalı. Necip bizim için tamamlayıcı bir isim. Eksik bölgelerde kullanabiliriz Necip’i. Necip’e gereksiz tepkiler yapılıyor. Biz ona değer veriyoruz. Yeni dönem için çok ciddi indirim yaptı. Necip’ten başka indirim yapan isim de yok. Kapasitesi sınırlı mı evet ama takımda böyle isimlere de ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.

“Bu camiada kontrat konuşmam”
Beşiktaş ile kontrat konusunu asla konuşmayacağını söyleyen Yalçın, “Beşiktaş ile benim kontrat yapma gibi durumum yok. Bir tazminatım falan da yok. BJK camiası istediği sürece buradayım. Kontrat benim için bir şey ifade etmiyor bunu başkana da dedim. İmza törenine 25 bin taraftarın geldiği bir hocanın kontrata ihtiyacı yok. Basında ilginç bir algı yapıyorlar, ‘Hoca yönetime mesaj gönderdi’ diye. Ben her gün oturup konuşuyorum yönetimle, ne mesajı? Hoca onay vermedi diyor. Belli kısıtlamalar var zaten. Biz elimizden geleni yapmaya çalışıyoruz. Yorum yapmak için çok erken. Geldiğimizde negatif bir hava vardı, onu pozitife çevirdik. Geçen sezonu iyi bir şekilde bitirdik. Takıma Avrupa heyecanı verdik. Bizim ana hedefimiz Türkiye şampiyonluğudur. Sonra Türkiye Kupası geliyor. Daha sonra Avrupa maçlarımız var. Elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalışıyoruz. Acele etmeden ben, başkan, yönetim çalışıyoruz. Bu sene 40-50 maç oynayacağız. Önemli olan son periyotta güçlü olmak. Ligin ne olacağı belli olmaz” dedi.

“Rakiplerimizin güçlendiği doğru”
Transferde sayının çok önemli olmadığını vurgulayan Yalçın, “Rakiplerimizin güçlendiği doğru. Fenerbahçe biraz fazla transfer yaptı. Biraz onların gerisindeyiz baktığımız zaman. Önümüzde zaman var. Görüştüğümüz oyuncular var. Genç ve alternatifli bir kadro istiyoruz. Ligin ikinci yarısında 3 günde bir maç oynayacağız. Yavaş yavaş kadromuzu kuracağız. Birileri illa ki gelecek. Ayrılacak isimler de olacak. Umarım 2-3 haftalık sürede bu değişimi yaparsak elimiz güçlenecek. Sayı çok önemli değil. 7 deriz 6 olur. Ama 4-5 oyuncuya ihtiyacımız kesinlikle var” değerlendirmesini yaptı.

“Vida ve Ljajic’ten indirim talep edildi”
Adem Ljajic ve Vida’dan indirim talep ettiklerini dile getiren Yalçın, “N’Koudou için kronik sakat dedim ama ağzımdan çıktı o. Tam bilmiyorum onu. N’Koudou iyi bir oyuncu ama sürekli sakatlık yaşıyor. Ama tüm sezon boyunca onu kullanamayız. Geçen sene sakatlıklarını gördük. İyi ve hızlı bir oyuncu. Ondan maksimum seviyede yararlanacağız. Şu an sakatlığı var, Trabzonspor maçında olmayacak. Sezon içinde en maksimum etkiyi almak istiyoruz. Adem Ljajic ve Vida, ikisi de bizle beraber. Planlarımızın içinde varlar. İki oyuncunun da bütçesi yüksek. Yönetim biraz indirim talep etti. Umarım yanıt verirler bu talebe” şeklinde konuştu.



Dünyanın en prestijli bisiklet yarışı Fransa Bisiklet Turu nedir?

En iyi genç sürücüye verilen beyaz formayı giyen Alman Florian Lipowitz, Fransa Bisiklet Turu'nun 18. etabında Col de la Loze'yi tırmanıyor (AP)
En iyi genç sürücüye verilen beyaz formayı giyen Alman Florian Lipowitz, Fransa Bisiklet Turu'nun 18. etabında Col de la Loze'yi tırmanıyor (AP)
TT

Dünyanın en prestijli bisiklet yarışı Fransa Bisiklet Turu nedir?

En iyi genç sürücüye verilen beyaz formayı giyen Alman Florian Lipowitz, Fransa Bisiklet Turu'nun 18. etabında Col de la Loze'yi tırmanıyor (AP)
En iyi genç sürücüye verilen beyaz formayı giyen Alman Florian Lipowitz, Fransa Bisiklet Turu'nun 18. etabında Col de la Loze'yi tırmanıyor (AP)

Adrenalin'den herkese merhaba. Bu hafta şu anda gerçekleştirilen ve dünyanın en prestijli spor organizasyonlarından biri olan Tour de France'i inceleyeceğiz.

Fransa Bisiklet Turu'na geçmeden önce bu etkinliğin bir parçası olduğu yol bisikleti yarışlarına bakalım.

Yol bisikleti yarışı 

Yol bisikleti yarışlarında sporcular genellikle asfalt zeminde uzun mesafeleri yüksek hızlarda kat ediyor. Bu disiplin, bisiklet sporunun en bilinen ve prestijli dalı. En meşhur örneği Tour de France olan bu yarışlarda bireysel performansın yanı sıra takım stratejileri de büyük rol oynuyor. Fiziksel dayanıklılık, taktik ve hız, yol bisikleti yarışlarında kazananı belirleyen unsurlardan bazıları. 
 

cdvfgthyj
Avustralya'lı Ben O'Connor, 18. etabı kazanan bisikletçi oldu (AP) 

Tour de France

Her yıl temmuzda başlayan ve iki gün tatil dahil 23 gün süren Fransa Bisiklet Turu, 21 etaptan oluşuyor. 3 bin 338 kilometre boyunca heyecanın dinmeyeceği organizasyonu bu yıl 23 takımdan 184 bisikletçi katılıyor. 

Bir gazetenin reklam kampanyası olarak başlayan Fransa Bisiklet Turu (Tour de France), artık dünyanın en prestijli bisiklet yarışı. 1903'te L'Auto gazetesinin talebi üzerine genç muhabir Géo Lefèvre, satışları artırmak için 6 aşamalı bir "Fransa Turu" yarışması önerdi.

İlk Tur'a katılan 60 bisikletçi Lyon, Marsilya, Toulouse, Bordeaux ve Nantes şehirlerinden geçip Paris'e geri döndü. Yarış, bitirilebileceğine dair şüphelere rağmen büyük bir sansasyon yarattı. Fakat bu bilinirlik beraberinde tartışmaları da getirdi. 1904'teki turda, 1903 şampiyonu Maurice Garin dahil ilk 4 sırayı alan bisikletçiler hile ve müdahale nedeniyle diskalifiye edildi. Garin bir daha asla kazanamadı ve 1904 şampiyonluğu Henri Cornet'e geçti.

Kaotik başlangıcının ardından Tur, üç haftalık zorlayıcı bir formata kavuştu. Organizatörler Henri Desgrange ve Lefèvre sınırları zorluyordu: İspanya'yla Fransa'yı birbirinden ayıran Pireneler sıradağlarını da yarışa dahil ettiler. Hatta anlatılanlara göre şampiyon Octave Lapize, Tourmalet geçidine tırmanırken organizatörler için "katiller" demiş. Ertesi yıl 2 bin 600 m yüksekliğindeki Galibier dahil Alpleri de eklediler ve mesafeyi 4 bin 800 kilometrenin üzerine çıkardılar. 

1919'da, kaosun ortasında düzeni sağlamak için Desgrange, liderlere ilk maillot jaune (sarı mayo) ödülünü verdi. Bu ödül, L'Auto gazetesinin kağıdının rengiyle uyumlu olduğu için seçildi. O andan itibaren seyirciler sarı mayoyu kimin giydiğine ya da giyebileceğine odaklanıyor ve bu gelenek hâlâ devam ediyor.

Bisikletçilerden saatler önce parkura çıkıp kalabalığı eğlendiren ve yarışın masraflarını karşılayan sponsor araçlarıyla geçit arabalarından oluşan tanıtım konvoyu, Tur'a 1930'da dahil oldu. 

1936 yılındaysa Fransız işçilere ücretli izin zorunlu hale getirildi ve böylece her temmuzda düzenlenen troisième semaine (üçüncü hafta) yarışı yazın bir ritüeli haline geldi.

Yüzyılın ortasına gelindiğinde Fransa Bisiklet Turu, artık ülkenin kültürel dokusunun bir parçasıydı: Dağ yollarında tezahürat yapan kalabalıklar, deniz kenarına yapılan geziler kadar Fransız yazının tipik bir özelliği haline gelmişti. 

fgthyju
Fransız Bernard Hinault ve ABD'li Greg Lemond, 1986'daki Tour de France'ta 18. etabın bitiş çizgisini birlikte geçiyor (Reuters) 

Tour de France, dünya savaşları sırasında düzenlenmedi ancak 1947'den sonra savaş sonrası bir rönesans yaşadı. Fransız bisikletçiler 1940'ların sonu ve 1950'lerde hakimiyet kurarken Louison Bobet, üç kez üst üste kazandı (1953–55). Jacques Anquetil 1960'ların başında 5 şampiyonluk elde etti. Anquetil ve Raymond Poulidor arasındaki rekabet efsanevi hale geldi.

Tur'un en büyük şampiyonları 1970'lerde çıktı. Acımasız yarışları nedeniyle "Yamyam" lakaplı Belçikalı Eddy Merckx, Fransa Bisiklet Turu'nu 5 kez kazandı (1969-72, 1974) ve 34 etap zaferiyle rekor kırdı.

Hakimiyeti çıtayı belirleyen Merckx, genel olarak gelmiş geçmiş en dominant bisikletçi kabul ediliyor. Onun ardından, Tour de France'ı 5 kazanan Fransız Bernard Hinault (1978–85) ve 5 kez üst üste kazanan İspanyol Miguel Indurain (1991–95) geldi. Anquetil, 1960'larda 5 zafer kazanan ilk bisikletçi olmuştu ve bu zaferleri 1957 ile 1964 yılları arasında elde etmişti.

1980'lerde ve 1990'larda Tur daha küresel hale geldikçe, dünyanın dört bir yanından şampiyonlar ortaya çıktı. Amerikalı Greg LeMond üç kez kazandı (1986, 1989, 1990) ve Avrupalı dışından gelen ilk şampiyon olarak yarışın uluslararası statüsünü pekiştirdi.

LeMond'un gelişi ve İspanya, Britanya, Kolombiya, Avustralya ve diğer ülkelerden çıkan şampiyonların sayısının artması, Tur'u kazanmanın artık sadece Fransızlar veya Belçikalıların tekelinde olmadığını açıkça gösterdi. 1990'da LeMond'un üçüncü zaferi, Tur'un gerçek bir "dünya" etkinliği haline geldiğinin kanıtı olarak geniş çapta kutlandı.

Ancak Tour de France'in muhteşem tarihinde skandallar da var. Özellikle doping, bu yarışa defalarca gölge düşüren en büyük unsur. 1998 Festina Olayı, bir dönüm noktasydı. Festina takımının arabasını durduran polis, büyük miktarda yasaklı madde buldu. Birkaç gün içinde Festina takımının tamamı yarıştan ihraç edildi. Bu olay, bisiklet sporunun en iyi takımlarından birinde yürütülen "planlı bir doping programı"nı ortaya çıkardı ve Dünya Dopingle Mücadele Ajansı'nın (WADA) kurulmasını hızlandırdı.

Daha sıkı testler yapılmaya başlansa da bisiklet sporunun güvenilirliği sarsıldı: Özellikle Fransız taraftarlar, 1998'deki kavgaları ve suçlamaları hiç unutmadıkları için yarışlara yeniden güven duymuyor. 

Doping nedeniyle mirası altüst olan en ünlü şampiyonsa Lance Armstrong. Teksaslı sporcu, kanseri yenerek 7 kez üst üste Tour de France'ı kazandı (1999-2005) ve uluslararası bir ikon haline geldi.

Ancak onlarca yıldır süren şüpheler, ABD Dopingle Mücadele Ajansı (USADA) tarafından kapsamlı bir soruşturma açılmasına neden oldu. 2012'de sporun yönetim organı Uluslararası Bisiklet Birliği (UCI), USADA'nın "spor tarihinin en sofistike, profesyonel ve başarılı doping programı"nın Armstrong'un zaferlerini mümkün kıldığı yönündeki bulgularını resmen kabul etti. Armstrong'un 7 şampiyonluğu da elinden alındı.

fghyjukı
Lance Armstrong, "Beni 1995'e, herkesin doping yaptığı günlere geri gönderseniz muhtemelen yine yapardım" diyor (Reuters)

Dönemin UCI Başkanı Pat McQuaid, kararın ardından "Lance Armstrong'un bisiklet sporunda yeri yok" açıklamasını yapmıştı.

Dopingden yakalanan başka şampiyonlar da var. Örneğin 2010 şampiyonu Alberto Contador, clenbuterol kullanımı nedeniyle bir unvanından mahrum bırakıldı ve çeşitli dönemlerden birçok bisikletçi doping testlerinde başarısız oldu. Doping, Tur'un her dönemini lekeleme tehdidi oluşturan hassas bir konu olmaya devam ediyor.

Güvenlik sorunları da tartışmalara yol açıyor. Dağ inişleri ve dar yollar, kazaların ciddi sonuçlara yol açabileceği anlamına geliyor. 1995'te İtalyan Fabio Casartelli, yüksek hızda bir iniş kazasında trajik bir şekilde hayatını kaybetti ve bu olay, daha sonra kaskların zorunlu hale getirilmesine neden oldu. 

Son yıllarda seyircilerin müdahaleleri de kazalara neden oluyor. Örneğin, 2023 Turu'nda, yola eğilen bir taraftar 15. etapta büyük bir zincirleme kazaya neden oldu: Sarı mayonun favorisi Jonas Vingegaard da dahil Jumbo-Visma takımının bisikletçileri sert bir şekilde düştü ve takım daha sonra yasal işlem başlatmayı bile düşündü.

Polis, coşkulu kalabalık ve bisikletçilerin güvenliğini arasında denge kurmak zorunda: Organizatörler, hayranların parkura geçmemelerini ve tehlikeli duman bombaları kullanmamalarını istese de uzun dağ etaplarını denetlemek, yarış yetkilileri için "sağlık ve güvenlik kabusu" olmaya devam ediyor.

Tur, aynı zamanda siyasi veya sosyal protestolar için beklenmedik bir sahne haline geldi. Dikkat çeken olaylar arasında iklim aktivistlerinin eylemleri de yer aldı. 2022'deki 10. etapta, Dernière Rénovation grubundan birkaç protestocu kendilerini yola yapıştırarak yarışan grubu engelledi ve iklim değişikliği konusunda acil önlem alınmasını talep etti. Yarış, protestocular kaldırılana kadar durduruldu. Bu eylemler dünya çapında manşetlere taşındı ve diğerlerini gelecekteki yarışlarda benzer aksaklıklar yaratmaya teşvik etti. 

Uluslararası politika da yarışta yer buldu: Bu yıl 17. etap boyunca düzinelerce seyirci, bisikletçiler geçerken Filistin bayrakları sallayıp "Özgür Filistin" yazılı pankartlar açtı, sloganlar attı ve İsrail destekli Israel–Premier Tech takımının ihraç edilmesini istedi. Bu takımdaki bir İsrailli bisikletçi kendini güvende hissetmediğinden şikayet etti.

dfghyju
Dieulefit adlı yaklaşık 3 bin nüfuslu bir kasabada mağaza işleten Vanessa Huguenin, Tur'un görünürlüğünden yararlanmak için bu etkinliğin yaklaşık iki aydır planlandığını söyledi (Reuters)

Tour de France gelişmeye devam ediyor. Modern takımlar son derece taktiksel ve genellikle veriye dayalı stratejilerle yönetiliyor. Güç ölçerlerin, aerodinamik analizlerin ve gerçek zamanlı radyo iletişiminin kullanımı, yarışları çok kontrollü hale getirdi. Hatta geleneksellikten yana bazıları bunun yarışın spontanlığını yok ettiği eleştirisinde bulunuyor.

2025'te Groupama-FDJ patronu Marc Madiot, sürekli iletişimin bisikletçileri “uzaktan kontrol ettiğini” ve kaza riskini artırdığını savunarak, yarış radyolarının ve güç ölçerlerin yasaklanmasını önererek tartışmayı yeniden alevlendirdi. Onun yorumları daha geniş bir tartışmayı yansıtıyor: Radyolar olmadan bisikletçiler daha içgüdüsel kararlar almak zorunda kalabilirler ancak takımlar radyoların kazaları veya mekanik arızaları hemen bildirerek güvenliği de artırdığını savunuyorlar.

Yararlanılan kaynaklar: The Guardian, Rouleur, AP, Aspetar, Reuters