Kişisel soruları cevaplamaktan kaçınmanın en iyi yolları

Meraklı sorulara cevap vermek zorunda değilsin

Kişisel soruları cevaplamaktan kaçınmanın en iyi yolları
TT

Kişisel soruları cevaplamaktan kaçınmanın en iyi yolları

Kişisel soruları cevaplamaktan kaçınmanın en iyi yolları

Soru ister arkadaşınızdan, ister ailenizin bir üyesinden gelsin veya çok az tanıdığınız birinden gelsin, soran kişinin merakını gidermenize gerek yok. Bu haberimizde, tartışma başlatmadan önce bu durumları yönetmenize yardımcı olmak için, kişisel sorulardan kaçınmanın en iyi yollarından bazıları verilmiştir.
Bu gibi durumlarla baş etmenin en iyi yolu bir avukat gibi düşünmektir. “Live Bold and Bloom” sitesine göre, avukatlar agresif sorgulamanın arkasındaki bütün nedenleri bilirler. Ayrıca kişisel bilgilerin yanlış kişilere geçmesinin muhtemel sonuçlarını da bilirler. Küstahça bulduğunuz ya da cevap vermek istemediğiniz sorulardan kaçınmak için bazı hileler:
Cevap vermekten kaçının: Durun ve sorunun konuyla alakasız olduğunu veya son derece özel olduğunu işaret ederek cevap verin.
Örneğin:
Soru: Bu pahalı kahveye aylık ne kadar harcıyorsun?
Cevap: Konuyla ne alakası var veya benim param beni ilgilendirir.
Soruyu görmezden gelin: Soruyu duymamış gibi konuşmaya devam edin. Böyle yaptığınızda karşınızdaki kişiye ilgisiz veya cevap vermeye değmeyecek bir soruymuş gibi mesaj göndermiş oluyorsunuz.
Örneğin:
Soru: Kaç yaşındasın?
Cevap: Tam da dediğim gibi...
Soruyu soran kişiyi savunma hattına koyun. Sorularının ardı kesilmezse, siz kendi sorularınızı yanıtlayın. Bu onları oyalamaz ancak sizi utanç verici bir duruma sokmaktan kurtarır.
Örneğin:
Soru: Soruma cevap vermedin?
Cevap: Sen nasıl cevaplardın? Veya, peki aynı soruyu ben sana sorsam? (kaba bir soru)
İzin isteyin: Bu, tuvalete gitmek, içecek almak veya yeni gördüğünüz bir arkadaşınıza selam vermek için mükemmel bir zamanlama olabilir. Bir tanesini seçin.
Örneğin:
Soru: Peki bu işin sonunda yükselecek misin... Biliyor musun?
Cevap: Biliyor musun? Lavaboya gitmem gerekiyor.
Soruyu tekrar tekrar onaylatın ve yeniden ifade edin: Sohbeti daha az kişisel bir yönde yönetmek için soruyu dolambaçlı bir şekilde onaylatın. Örneğin:
Soru: Reenkarnasyona inandığınızı duydum? Nasıl geri geleceksiniz?
Cevap: Öğrenmemiz gereken her şeyi öğrenmemiz için ihtiyacımız olan tek şeyin kısa bir hayat olup olmadığını sorarsanız daha iyi olacağını düşünüyorum.
Geciktirin: Daha fazla zaman kazanmak için soruyu netleştirmesini isteyin böylece ne kadar bilgi paylaşacağınıza karar verebilirsiniz. Örneğin:
Soru: Burası için ne kadar kira ödüyorsun?
Cevap: Sen üzgün müsün! Sorunu anlamadım. Neye göre?



Oscarlı yönetmenden Yaratık itirafı: Doğru kişi değildim

1997 yapımı Yaratık: Diriliş'te bilim insanları, yaratığa tekrar ulaşabilmek için önceki filmde ölen Ripley'yi yeniden hayata döndürürüyor (20th Century Fox)
1997 yapımı Yaratık: Diriliş'te bilim insanları, yaratığa tekrar ulaşabilmek için önceki filmde ölen Ripley'yi yeniden hayata döndürürüyor (20th Century Fox)
TT

Oscarlı yönetmenden Yaratık itirafı: Doğru kişi değildim

1997 yapımı Yaratık: Diriliş'te bilim insanları, yaratığa tekrar ulaşabilmek için önceki filmde ölen Ripley'yi yeniden hayata döndürürüyor (20th Century Fox)
1997 yapımı Yaratık: Diriliş'te bilim insanları, yaratığa tekrar ulaşabilmek için önceki filmde ölen Ripley'yi yeniden hayata döndürürüyor (20th Century Fox)

28 Gün Sonra (28 Days Later) serisini başlatmasından yaklaşık 5 yıl önce Danny Boyle, sinema tarihinin en büyük bilimkurgu serilerinden birinde yer alma şansını geri çevirmişti.

Şu sıralar yeni filmi 28 Yıl Sonra'yı (28 Years Later) tanıtan yönetmen, Hollywood Reporter'a verdiği röportajda, 1997 yapımı Yaratık: Diriliş'in (Alien: Resurrection) yönetmenliğini CGI kullanımının fazlalığı nedeniyle reddettiğini söyledi.

Boyle, Mezarını Derin Kaz (Shallow Grave) ve Trainspotting'le yakaladığı çıkışın ardından filmin yapımcıları tarafından ilk tercih olarak belirlenmişti. Ancak filmi sonunda Fransız yönetmen Jean-Pierre Jeunet yönetti.

"Sigourney Weaver ve Winona Ryder'la tanıştım" diyen Boyle, teklifin ciddiyetini şöyle anlattı: 

Muhteşem insanlardı. Ama bu, CGI'la gelen geçiş dönemiydi. Yani sinemada dijital efektlerin ağırlık kazandığı o ilk zamanlar. Ve ben bununla baş edemedim.

Ridley Scott'ın Yaratık (Alien) evrenine büyük hayranlık duyduğunu belirten Boyle, şunları ekledi:

Yaratık'ın fikrini gerçekten çok seviyordum. Bu yüzden çok tutkuluydum. Ama sonra nadiren yaşadığım bir netlik anı geldi ve dedim ki 'Bu iş için doğru kişi sen değilsin.' Onun yerine gidip Olağanüstü Bir Hayat'ı (A Life Less Ordinary) çektim.

Boyle, ilerleyen yıllarda CGI'la daha fazla iç içe çalıştı. Özellikle 2007’deki Gün Işığı (Sunshine) ve 2010'da Oscar'dan sonraki projesi 127 Saat (127 Hours) bu anlamda öne çıkıyor. Milyoner'le (Slumdog Millionaire) En İyi Film Oscar'ını kazanmasının ardından gelen bu yapım, yönetmene göre riskli ama önemli bir işti.

"Oscar sonrası biraz kibirli oluyorsunuz" diyen Boyle, bu durumu iyiye kullandıklarını söylüyor: 

Çünkü 127 Saat gibi bir film normal şartlarda yapılmazdı. Ama senarist Simon Beaufoy'la aklımızda çok net bir fikir vardı. Dar, odaklı bir yöntem: Asla o kanyondan çıkmayacaktık. Ya da çıkarsak bile sadece halüsinasyonlarla. Ve James Franco bu filmde harikaydı.

Filmin en çok konuşulan sahnesi, Franco’nun canlandırdığı karakterin kendi kolunu kesme anıydı. Boyle bu sahne hakkında şunları söylüyor:

Teknik olarak çok iyi çekilmişti, protez kullanımı açısından mükemmeldi. Ama o an kameranın Franco'ya odaklandığı ana bakarsanız, sadece oyunculuğunu görürsünüz. Oyunculuğu çok güçlüydü. Pek çok kişinin baygınlık geçirdiği vakalar yaşandı.

Independent Türkçe, IndieWire, Hollywood Reporter