Grip ve Kovid-19'u nasıl ayırt edersiniz?

Kış mevsimi yaklaşırken, koronavirüs ve grip salgının kesişmesinden endişeleniliyor (Unsplash)
Kış mevsimi yaklaşırken, koronavirüs ve grip salgının kesişmesinden endişeleniliyor (Unsplash)
TT

Grip ve Kovid-19'u nasıl ayırt edersiniz?

Kış mevsimi yaklaşırken, koronavirüs ve grip salgının kesişmesinden endişeleniliyor (Unsplash)
Kış mevsimi yaklaşırken, koronavirüs ve grip salgının kesişmesinden endişeleniliyor (Unsplash)

Kovid-19 salgını dünya çapında etkisini sürdürürken, grip sezonu da yaklaşıyor. Grip (influenza) genellikle yıl içerisinde Ekim'den başlayarak Mart sonu ve Nisan başına kadar sıklıkla görülüyor.
Grip ve koronavirüs belirtileri arasındaki benzerliğin de Kovid-19 testlerine yönelik talebi artıracağı tahmin ediliyor. Ayrıca halihazırda Kovid-19’a yakalanmaktan korkan kişilerin kaygı seviyesinin grip belirtileri gösterdikleri durumda artabileceği düşünülüyor.
Öte yandan bireylerin grip ve koronavirüsü ayırt etmesini ve henüz test yaptırmadan önce önlem almalarını sağlayacak iki belirti mevcut.
Michigan Üniversitesi Halk Sağlığı epidemiyologu Arnold Monto’ya göre, iki hastalığı birbirinden ayırt etmenin yolu Kovid-19 hastalarında gözlemlenen ani tat ve koku kaybına odaklanmak.
East Anglia Üniversitesi KBB uzmanı Carl Philpott, Kovid-19’a yakalandığından şüphelenenlerin, kahve ve portakal gibi ürünleri koklayarak kendilerini kontrol edebileceklerini belirtiyor.
Ancak bu belirtiler Kovid-19’a yakalanan hastaların tümünde ortaya çıkmıyor. Kısa süre önce Avrupa’da yapılan bir çalışmada, hastalığı hafif seyreden 417 kişinin yüzde 85'inin bu semptomları bildirdiği ortaya konmuştu.
Diğer yandan sorunun grip olmadığını (ya da sadece grip olmadığını) gösterebilecek başka bir Kovid-19 semptomu daha var: Nefes darlığı, yani nefes almada zorlanma.
ABD Ulusal Sağlık Enstitüleri'nin internet sitesinde yer alan bir makaleye göre, Kovid-19'u şiddetli geçiren hastaların yarısı, belirtilerin görülmesinden yaklaşık bir hafta sonra nefes darlığı yaşayabiliyor.
Bu belirti, hastaların tamamlayıcı oksijen tedavisine ve hatta bir solunum cihazına ihtiyaç duyabileceği anlamına geliyor.
BGR'nin aktardığına göre bu ayırt edici iki belirti (nefes darlığıyla ani koku ve tat kaybı), tek başına görülmüyor. Grip ve koronavirüsün ateş, titreme, öksürük, vücut ağrıları, yorgunluk, kusma ve ishal gibi ortak belirtileriyle birlikte ortaya çıkıyor.
Bununla birlikte, her Kovid-19 hastası da aynı belirtileri taşımıyor. Vakaların koku kaybı ve nefes darlığı yaşamadığı durumlar da olabilir.
O yüzden bireylerin herhangi bir belirti görür görmez, ilk olarak Kovid-19'u düşünmesi ve kendilerini tecrite alması, dışarıda da sosyal mesafe uygulaması gerekiyor. Belirtiler şiddetlendiğinde ise grip ve Kovid-19 testlerine mutlaka öncelik verilmeli.



Arizona'da tarihi keşif: 200 milyon yıllık uçan sürüngen fosili bulundu

Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
TT

Arizona'da tarihi keşif: 200 milyon yıllık uçan sürüngen fosili bulundu

Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)

Araştırmacılar 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti.

Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nden bilim insanları 2011'de, fosilleşmiş çene kemiğini ortaya çıkardıkları bu canlının, artık Kuzey Amerika'da bilinen en eski teruzor türü olduğunu belirledi.

Arizona'daki Taşlaşmış Orman Milli Parkı'ndaki ücra bir kemik yatağında keşfedilen bu canlının çene kemiği 209 milyon yıl önce volkanik kül içinde korunmuş.

Yeni türün, bir insanın omzuna rahatça tüneyebilecek kadar küçük olduğu düşünülüyor.

Bu olağanüstü fosili, müzenin FossiLab bölümünde 18 yıldır gönüllü olarak çalışan Suzanne McIntire keşfetti.

McIntire şöyle diyor:

Bu örneği ortaya çıkarmanın heyecan verici tarafı, dişlerin hâlâ kemiğin içinde olmasıydı, bu yüzden hayvanı tanımlamanın çok daha kolay olacağını biliyordum.

Ekip, diş uçlarının aşınmış olmasından yola çıkarak teruzorun, çoğu zırh benzeri pullarla kaplı balıklarla beslendiği sonucuna vardı.

Ekip yeni teruzor türüne Eotephradactylus mcintireae adını verdi. "Kül kanatlı şafak tanrıçası" anlamına gelen bu isim, fosilin bulunduğu alandaki volkanik küle atıf yapıyor.

Arizona'nın kuzeydoğusundaki bu bölge, 209 milyon yıl önce Pangaea'nın ortasında ve ekvatorun hemen üzerinde yer alıyordu.

Küçük nehir kanallarının kesiştiği bölge muhtemelen mevsimsel sellere maruz kalıyordu; bu seller kanallara tortu ve volkanik kül taşıyarak muhtemelen kemik yatağında muhafaza edilen canlıları gömdü.

Ekip toplamda kemikler, dişler, balık pulları ve koprolitler yani fosilleşmiş dışkılar da dahil 1200'den fazla fosil ortaya çıkardı.

Araştırmacılar ayrıca sivri uçlu zırhı ve ayakkabı kutusuna sığabilecek kabuğuyla, eski bir kaplumbağanın fosillerini de tanımladı. Kara kaplumbağası benzeri bu hayvan, fosilleri daha önce Almanya'da keşfedilen, bilinen en eski kaplumbağayla aynı zamanlarda yaşamıştı.

Kligman, "Bu, kaplumbağaların Pangea genelinde hızla yayıldığını gösteriyor ki bu çok büyük olmayan ve muhtemelen yavaş bir tempoda yürüyen bir hayvan için şaşırtıcı" diyor.

Independent Türkçe