Koronavirüsün vurduğu New York’ta ofisler halen boş

New York’taki ofislerde çalışanların sayısı, salgının görece kontrol altına alınmasına rağmen önemli ölçüde azalmış durumda. (New York Times)
New York’taki ofislerde çalışanların sayısı, salgının görece kontrol altına alınmasına rağmen önemli ölçüde azalmış durumda. (New York Times)
TT

Koronavirüsün vurduğu New York’ta ofisler halen boş

New York’taki ofislerde çalışanların sayısı, salgının görece kontrol altına alınmasına rağmen önemli ölçüde azalmış durumda. (New York Times)
New York’taki ofislerde çalışanların sayısı, salgının görece kontrol altına alınmasına rağmen önemli ölçüde azalmış durumda. (New York Times)

ABD’nin finans merkezi New York’ta yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını gerileme dönemine girdi. Ancak şirketler çalışanlarını yüksek gökdelenlerdeki ofislerdeki iş yerlerine geri dönmeye çağırmakta halen tereddüt ediyor. Bazıları da şehir içinde uzun vadeli düzenlemeler konusunda endişeli.
Son dönemde yapılan anketlere göre New Yorktaki ofis çalışanlarının sadece yüzde 10'undan azı geçen aya kadar ofislerine geri dönerken, büyük şirketlerin dörtte birinden biraz fazlasının ise yıl sonuna kadar çalışanlarını ofiste çalışmaya çağırması bekleniyor. Bu şirketlerden yüzde 54'ü, Temmuz 2021'e kadar ofiste çalışmaya geri döneceğini bildirdi.
New York'ta ofis alanlarını kiralamaya yönelik talepler önemli ölçüde düştü. 2020’nin ilk sekiz ayında imzalanan yeni ofis kiralama sözleşmelerinin sayısı, bir yıl önceki sözleşmelerin neredeyse yarısı kadar. Bu yıl ofis kiralama pazarında 20 yılın en büyük düşüşünün yaşanması bekleniyor. Şirketler kısa vadeli sözleşmeleri tercih etse de çoğu mülk sahibi sözleşmelerin şubat ayına kadar geçerli olmasını kabul ediyor.

Geç toparlanma
Mevcut durum, New York'un finans durumuna ve dünyanın en büyük şirketlerinin genel merkezi olarak konumuna yönelik açık riskler taşıyor. Gayrimenkul alanında hizmet veren Cushman & Wakefield şirketine göre New York şehri metrekare bazıda Londra ve San Francisco'nun toplamından daha fazla ofis alanına sahip. Ofis alanları New York ekonomisinin temelini oluştururken ofis binalarından alınan emlak vergileri şehrin toplam yıllık vergi gelirinin yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuyor.
Daha endişe verici olan ise toparlanmanın 11 Eylül saldırıları ve 2008 mali krizinin ardından yaşanandan çok daha yavaş olması ihtimali. Bunun en büyük nedeni, mevcut salgının şirketleri gayrimenkul ihtiyaçlarını temelde yeniden düşünmeye sevk etmesi olarak görülüyor.
Hukuk bürosu Greenberg Traurig’in gayrimenkul avukatlarından olan Robert J. Ivanhoe, yeni ofis arayışını erteleyen yaklaşık 20 müşterisi olduğunu aktardı. Ivanhoe açıklamasında şunları söyledi:
"Şu an şirketler yeni bir iş modeli formüle etme konusunda daha dikkatli düşünüyorlar. Örneğin evden çalışacak iş gücünün oranı ne kadar olacak ve ne kadar süre çalışacak? Daha önce hiçbir durum bu kadar alt üst etmemişti.”
Gayrimenkul şirketi Colliers International tarafından sunulan emlak piyasasına ilişkin veriler, bu yıl ocak ayından ağustos ayına kadar imzalanan ofis kiralama sözleşmelerinin toplam 1,3 milyon metrekareyi kapsadığını ve bu oranın geçen yıl ilk sekiz ay boyunca kiralanan alanın yarısından azına karşılık geldiğini gösterdi. Buna karşılık kira sözleşmelerinin kapsadığı alanlar, geçen yılın sonunda 18 yılın en yüksek seviyesine ulaşarak yeni kira sözleşmesi ve mevcut kira sözleşmelerinin yenilenmesinin ardından yaklaşık 3,9 milyon metrekare olarak gerçekleşti.
Gayrimenkul danışmanlığı şirketi Wharton Properties’in CEO'su Ruth Colb Haber konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Ofis alanı kiralama konusunda kullanılan en yaygın kelimeler erteleme, iptal ve gecikme oldu" dedi.
Yemek dağıtımı alanında faaliyet gösteren Freshly firmasının yöneticilerinin mart ayında, 29 kattan oluşan ve Art Deco Mimari yapısıyla öne çıkan 2 Park Avenue'de 50 bin metrekarelik ofis alanı için kira sözleşmesi imzalamak üzere hazırlandıkları biliniyordu. Ancak Freshly'nin kurucusu ve CEO'su Michael Wystrach'a göre koronavirüs salgını New York'ta birkaç ay boyunca kapanmaya yol açınca bu durum şirketi büyüme planlarını ertelemeye zorladı. Şirket bugün halen yeni bir ofis alanı düşünüyor. Ancak Wystrach, yeni bir kira sözleşmesinin mevcut durumda imzalanacağından emin olmadıklarını ifade etti. Wystrach açıklamasında "New York’ta uzun vadeli imkanların olacağına inanıyoruz" dedi.

Boş sokaklar
Diğer yandan Midtown bölgesindeki kaldırımların pazar günleri olduğu gibi hafta içi de neredeyse boş olması dikkat çekti. Bu durum, işine ofislerden devam eden az sayıda çalışan olduğunu gösterdi.
Partnership for New York City tarafından ağustos ayında büyük işverenlerle yapılan bir anket, çalışanların yalnızca yüzde 8'inin ofislerine döndüğünü ortaya koydu. Çoğu işverenin ise çalışanlarını önümüzdeki yaz ofiste çalışmaya çağırması beklenirken, şirketlerin dörtte birinin ofislere dönüş tarihleri hakkında henüz bir karar vermediği kaydedildi.
Bazı yetkililer, emlak alanında çalışanlar ve hatta komedyen Jerry Seinfeld, New York şehrinin her türlü darbeden kurtulma gücünü kanıtlayan uzun bir tarihe sahip olduğunu savunarak New York’a dair övgü dolu açıklamalarda bulundular. Şehrin yakında yeniden hareketleneceğini belirttiler. Ancak duruma kötümser bakanlar da var. New York Hedge Fund yöneticileri de dahil olmak üzere bazı kesimler daha karanlık günlerin geleceği görüşündeler. Ayrıca bu durumun şirketlerin çalışanlarını aşı bulunup dağıtılıncaya kadar ve belki de çok daha uzun bir süre ofislerden uzak durmaya yönlendirmesini bekliyorlar.
New York’un gücünü, ekonomisini ve vergi gelirlerini geri kazanmasını ve bu iki yaklaşımdan hangisinin gerçeğe daha yakın olduğunu iyileşme oranları gösterecek.
Yatırımcılar New York'ta hızlı bir iyileşme beklemiyorlar. Empire State binasının sahibi Empire State Realty Trust ve Grand Central Terminal’in yanındaki yeni devasa One Vanderbilt gökdeleninin sahibi SL Green Realty gibi New York'ta büyük ofis alanlarına sahip şirketlerin hisselerinin bu yıl ciddi bir düşüş yaşaması dikkat çekti.
Hedge Fonu Land & Building'in kurucusu Jonathan Litt, "New York ofis alanı pazarının genel olarak önümüzdeki üç ila beş yıl boyunca sıkıntıda olacağını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu. Başkanlığını yaptığı Hedge Fonu mayıs ayında bir rapor yayınlayarak Empire State Realty Trust'ın hisselerinin neden çok değerli olduğuna inandığını aktardı. Ancak sorunun büyük bir kısmının birçok şirketin yeni kira sözleşmeleri imzalamaya isteksiz olmasından kaynaklandığını kaydetti.

Mali ve niteliksel teşvikler
Son yıllarda New York'un en büyük özel kiracısı olan WeWork gibi ortak çalışan firmalar, en büyük ofis alanı kiralamalarını gerçekleşirdiler. Cushman Wakefield’e göre bu tür şirketler geçen yıl Manhattan'da tüm yeni kira sözleşmelerinin yaklaşık yüzde 8'ini ve 2018'de de yüzde 12'sini imzaladılar. Ancak günümüzde ortak çalışma şirketleri zor koşullarla karşı karşıya ve bazılarının mevcut krizden sağ çıkmaması bekleniyor.
Diğer potansiyel kiracılar ise ne yapacaklarından veya mülk sahiplerinin kira oranlarını düşürmelerini beklemeleri gerekip gerekmediğinden emin değiller. Bu şirketler, kira ödemeden kalmayı veya ofis iyileştirmeleri karşılığında nakit gibi teşvikler bekliyorlar. SquareFoot gayrimenkul şirketi başkanı Michael Colacino "Eğer fiyatların düşeceğini düşünüyorsanız, kira değerinde yüzde 15'lik bir indirim ile bir kira sözleşmesi imzalamanın mantığı nedir?" diye sordu.
Bazı şirketler ise uzun yıllar süren geleneksel sözleşmelere bağlı kalmak yerine kısa vadeli kira sürelerini uzatmak için sözleşmeler imzalayarak kira kararlarını bilinçli olarak bu yılın sonuna veya gelecek yıla erteliyorlar. Örneğin geçtiğimiz haftalarda NBC Universal, 1221 Avenue of America'daki ikincil ofisinin kiralama süresini uzatmaya karar verdi. Hukuk bürosu Stroock and Stroock and Lavan da şehrin merkezindeki ofisi için aynısını yaptı. Ancak Colliers International'a göre uzatma kararı yalnızca bir yıl içindi. NBC Universal şirketinin sözcülerinden birine ulaşmaya çalıştık ancak kendisi yorum yapmaktan kaçındı. Stroock and Stroock and Lavan  da aramalarımıza ve e-postalarımıza yanıt vermedi.
Colliers International Şirketi’ne bağlı New York Araştırma Grubu'nun Genel Müdürü Franklin Wallach yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Normal koşullar altında büyük ofis binalarının sahipleri büyük şirketler için bir veya iki yıllık kira yenilenmelerini nadiren kabul ediyorlar. Daha fazla kiralanacak alanın pazara girdiği bir zamanda, yeni kiralama faaliyetlerinde de bir düşüş görülüyor. Sonuç olarak mülk sahibi kiracıyı sahibi olduğu binanın içinde tutmak istiyor."
En büyük endişelerden biri, şirketlerin yakın zamanda istifade etmeyi düşünmedikleri yüz binlerce metrekarelik ofis alanlarını kısa süre içinde düşük meblağlarda kiraya vermeye başlama ihtimali. Ofis kiralamak isteyen şirketler için alt kiralama genellikle piyasa oranlarında önemli bir indirimle daha kısa kiralama süreleri sağlıyor.
Colliers International'a göre Maurice R. Greenberg tarafından yönetilen Starr Insurance Companies  Şirketi, şu an 399 Park Avenue'de kiraladığı 190 bin metrekarelik taşeron sözleşmeyi alt kiraya vermeye çalışıyor. Gayrimenkul hizmetleri sağlayıcısı Savills tarafından hazırlanan bir rapora göre, geçen Nisan ayında 410th Avenue'de 20 bin metrekare için kira sözleşmesi imzalayan First Republic Bank, alt kira sözleşmesi için 14 bin metrekare teklif sundu. Starr Insurance Companies ve First Republic Bank şirketlerinin sözcüsü ise konuya dair yorum yapmaktan kaçındı.
Savills'e göre özellikle ikinci çeyreğin sonunda alt kiralanan alan New York'taki toplam kullanılabilir ofis alanının yaklaşık dörtte birini oluşturdu. Birçok  gayrimenkul hizmeti sağlayıcısı önümüzdeki aylarda bu oranın artmasını beklediklerini aktardı.
Ancak mülk sahipleri, kiracıların çoğu halen kiralarını ödedikleri için endişe etmediklerini vurguladılar. Aynı zamanda ofis alanı kiralamalarının yıllarca devam ettiğini ve erken sonlandırmanın son derece zor olduğunu belirttiler. New York'taki en büyük kiracılar arasında yer alan büyük finans şirketlerinin çoğu, son durgunluk sırasında yaşadıklarının aksine büyük bir baskı altında değil.
New York'un ofis alanlarının hızla toparlanabileceğinin en olumlu işareti, büyük teknoloji şirketlerinin geniş ofis alanlarını kiralamaya başlaması oldu.
Örneğin Facebook, ağustos ayının başlarında Pennsylvania İstasyonu’nun yanındaki Farley Postanesi’nin tahmini 67 bin metrekare olan mevcut tüm ofis alanını kiraladı. Amazon da mart ayında WeWork'ten Beşinci Cadde'deki eski Lord and Taylor binasını satın aldı.



Trump’ın Çin drone’u yasağı ABD’lileri kızdırdı: İşimizi kaybedeceğiz

ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)
TT

Trump’ın Çin drone’u yasağı ABD’lileri kızdırdı: İşimizi kaybedeceğiz

ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)
ABD Temsilciler Meclisi'nin Çin Komünist Partisi özel komitesi de drone yasağı kararına destek verdiğini duyurdu (Reuters)

ABD'nin Çin malı drone'ları yasaklaması, bu cihazları ticari amaçlı kullanan Amerikalıları kızdırdı.

ABD Federal İletişim Komisyonu’nun (FCC) dün açıkladığı kararla yabancı üretim insansız hava araçlarının (İHA) ülkede satışı yasaklandı.

Ayrıca Çinli drone devi SZ DJI Technology ve Autel Robotics'in tüm iletişim ve video gözetim ekipmanları da yasak kapsamına alındı.

Bu kararla şirketlerin, iştiraklerinin ve ortaklarının ABD'de yeni drone ekipmanı ithal etmesi veya bunları satması yasaklanmış oldu.

Çin yapımı İHA’ların yasaklanması yönündeki çabalar 2017’de başlamıştı. Amerikan ordusu, siber güvenlik endişeleri nedeniyle askerlere DJI’nın drone’larını kullanmama emri vermişti.

Washington yönetimi, DJI drone’larının Çin yönetimi adına veri topladığını öne sürerken Pekin yönetimiyse iddiaları reddediyor.

ABD, DJI’yı “Çin askeri şirketi” diye de nitelemişti. Firma ise bu kategorilendirmenin iptali için açtığı davayı kaybetmişti.

DJI, ABD devletinin yürüteceği bağımsız incelemelere açık olduklarını, internet bağlantısı olmadan kullanılabilen drone’larla toplanan verilerin yerel merkezlerde depolandığını savunmuştu.

Çinli drone devi, kararın ardından yaptığı açıklamada öne sürülen güvenlik endişelerinin asılsız olduğunu iddia etti.

Diğer yandan yasak, sözkonusu İHA’ları ticari amaçlarla kullanan kişilerin tepkisini çekti. Wall Street Journal’ın aktardığına göre DJI üretimi drone’lar, ABD'deki ticari, hobi amaçlı ve yerel yönetimlerin kullandığı İHA’ların yaklaşık yüzde 70 ila 90’ını oluşturuyor.

Birçok drone kullanıcısının DJI parçalarını stoklamaya başladığı belirtiliyor. Ayrıca geçimlerini drone’lardan sağlayan kişilerin kararın iptali için Beyaz Saray ve ABD Kongresi’ne talepte bulunduğu aktarılıyor.

Drone ve uçak eğitimleri veren Pilot Institute'un kurucu ortağı Greg Reverdiau, DJI yasağıyla ilgili 8 bin kişinin katıldığı bir anket düzenlediklerini söylüyor.

Katılımcıların yüzde 43’ü yasağın şirketleri üzerinde "son derece olumsuz" veya "işlerini sona erdirebilecek bir etki" yaratacağını söylüyor. Yaklaşık yüzde 58’iyse DJI drone’ları olmadan sadece iki yıl veya daha kısa süre işlerini sürdürebileceklerini belirtiyor.

Reverdiau, Donald Trump yönetiminin yasağını eleştirerek şunları söylüyor:

İnsanlar DJI drone'larını Çin malı olduğu için satın almıyor. Bunları piyasada erişilebilir, yüksek kapasiteli ve uygun fiyatlı oldukları için tercih ediyorlar.

Independent Türkçe, Wall Street Journal, Newsweek


Japonya, vatandaşlık alma kurallarını zorlaştırıyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters
TT

Japonya, vatandaşlık alma kurallarını zorlaştırıyor

Fotoğraf: Reuters
Fotoğraf: Reuters

Yabancılara yönelik daha sıkı denetim için kapsamlı bir siyasi hamlenin parçası olarak Japonya, vatandaşlık almak için gereken ikamet süresini 10 yıla çıkarıyor ve dil şartı ekliyor.

Gelecek yılın hemen başlarında yürürlüğe girebilecek olan göçmenlik kurallarındaki bu revizyon, iktidar koalisyonundaki Nippon Ishin partisinin mevcut standartları çok gevşek bulması ve Başbakan Sanae Takaiçi'nin resmi bir inceleme emri vermesi üzerine geliyor.

Japonya'nın Mainichi gazetesi'nin haberine göre, Takaiçi'nin Liberal Demokrat Parti'sinin 4 Aralık'taki toplantısında özetlenen öneride görüldüğü üzere, vatandaşlığın onaylanması sadece ikamet süresine değil, aynı zamanda "iyi hal" ve başvuranın kişisel veya eş geliri ya da becerileri yoluyla istikrarlı bir geçim sağlama kabiliyetine de bağlı olacak. Ayrıca yetkililere nihai kararı vermede geniş bir takdir yetkisi bırakılacak.

Nippon Ishin, 17 Eylül'de Adalet Bakanlığı'na, yabancı uyruklu sakinlerin sayısını sınırlayacak ve yurttaşlığa kabul edilmiş kişilerin vatandaşlıklarının iptal edilebileceği koşulları belirleyecek daha sert önlemler alınması yönünde bir öneri sunmuştu.

Radikal sağcı Sanseito partisiyse daha da ileri giderek, hükümeti yabancıları etnik Japon nüfusunun önüne koymakla suçlarken, kendi iktidarında Japon vatandaşlığına kabul edilmiş kişilerin (kikajin) yasama meclisi adaylığına engel olacağını açıklamıştı.

Hükümet, önerilen kurallara istisnalar getirmeyi planlıyor; bu sayede, Japonya'da birkaç yıldır müsabakalara çıkan sporcular gibi bazı başvuru sahipleri, 10 yıllık ikamet şartını karşılamasalar bile vatandaşlık alabilecek.

Adalet Bakanlığı verilerine göre Japon hükümeti 2024'te 12 bin 248 vatandaşlık başvurusu aldı ve bunların 8 bin 863'ü yıl içinde onaylandı.

Yerel medyaya göre hükümet ayrıca kalıcı ikamet başvurusunda bulunanlar için Japonca dil yeterliliğini ve yurttaşlık eğitimini zorunlu hale getirmeyi de düşünüyor.

Görsel kaldırıldı.
Sanae Takaiçi'nin koalisyon ortağı, Japonya'daki yabancı sakin sayısına sınırlama getirmek istiyor (Reuters)

Önerilen kuralların ülkede yoğun bir çevrimiçi tartışmaya yol açtığı bildiriliyor.

Destekçiler bunları uzun süreli ikamet edenler için makul bulurken, eleştirmenler Takaiçi'nin muhafazakar hükümetinin, Japonya'nın ciddi işgücü sıkıntısıyla karşı karşıya olduğu bir dönemde göçmenliğe yeni engeller yarattığını savunuyor.

The Asahi Shimbun, hükümet kaynaklarına atıfta bulunarak, planın yabancı sakinleri "temel toplumsal bilgi, özellikle dil becerileri"yle donatmayı amaçladığını bildirdi.

Gazeteye göre önerilen ve şimdilik "sosyal içerme programı" diye adlandırılan plan, yabancılarla yerel topluluklar arasındaki yanlış anlamaları ve sürtüşmeleri azaltıp "artan yabancı düşmanlığını dizginlemeyi" amaçlıyor.

Girişim, yerel okullara kaydolmadan önce Japonca yeterliliği sınırlı olan çocuklar için destek önlemlerini içerecek.

2015'te Japonya'da yaklaşık 2,23 milyon yabancı sakin vardı. Haziran 2025 itibarıyla bu sayı yaklaşık 3,95 milyona ulaştı, yani yabancılar nüfusun yaklaşık yüzde 3'ünü oluşturuyor. Bu yabancıların yaklaşık 930 bini ülkede kalıcı ikamet sahibi oldu.

Independent Türkçe 


Ukrayna savaşı, Finlandiya'nın rengeyiklerini nasıl etkiledi?

Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)
Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)
TT

Ukrayna savaşı, Finlandiya'nın rengeyiklerini nasıl etkiledi?

Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)
Finlandiya'nın en kuzeyindeki Laponya bölgesi, turistlere "Noel Baba'nın resmi evi" diye pazarlanıyor (AFP)

Ukrayna savaşı, Avrupa'daki pek çok ülkeyi olası bir çatışma ihtimali nedeniyle tedirgin ederken kıtanın kuzeyinde bambaşka bir sorun yaşanıyor.

Finlandiya'daki rengeyiklerinin ölüm oranındaki artışta Rusya'nın açtığı savaşın etkili olduğu öne sürülüyor.

Ülkenin kuzeyindeki Kuusamo'da 400 yılı aşkın süredir bu boynuzlu hayvanları yetiştiren bir aileye mensup olan Juha Kujala, son zamanlarda neredeyse her gün bir rengeyiği ölüsü gördüğünü söylüyor. 

Rusya sınırlarına 40 kilometre mesafedeki çiftliğinde turistleri ağırlayan Kujala, bu durumdan Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'i sorumlu tutuyor:

Ukrayna savaşından sonra durum daha kötüleşti. Kurtlar Rus tarafından geliyor. Ukrayna'da insan avladıkları için orada kurt avlayacak kimse kalmadı. Gerçekten çok çok üzücü. Kurtlar durmaksızın öldürüyor. Sayıları o kadar fazla ki buradaki tüm sistemi tehdit ediyorlar. Bir şeyler yapmazsak birkaç yıla burada rengeyiği kalmaz. Bu çok üzücü çünkü rengeyiği yetiştiriciliği, Finlandiya tarihinin en eski geçim kaynaklarından biri.

Rusya'dan gelen kurtların rengeyiklerini öldürdüğünü öne süren tek kişi Kujala değil.

Bölgede şu teori yaygın şekilde dile getiriliyor: Finlandiya yakınlarındaki Rus topraklarında yaşayan avcılar Ukrayna savaşına katıldığı için kurtlarla birlikte ayılar, vaşaklar ve kutup porsuklarının da sayısı dizginlenmiyor ve bu hayvanlar Finlandiya'daki rengeyiklerini öldürüyor.

Rus medyasındaysa odunculuk endüstrisinin doğal dengeyi bozduğuna yönelik haberler var. 

Resmi rakamlara göre bir yıl içinde Finlandiya'daki kurt sayısı 295'ten 430'a çıktı. 

Bu yıl kurtlar tarafından öldürülen rengeyiği sayısında geçen seneye göre yüzde 70'lik bir artış yaşandığı ve 1950 civarında hayvanın yaşamını yitirdiği tahmin ediliyor. 

Ukrayna savaşının Moskova'ya yönelik tepkileri artırdığı ülkede ortaya çıkan "Rus kurtları" fikrini inceleyen bilim insanlarından Katja Holmala, "Bence bu gerçekçi bir teori olabilir" diyor.

Holmala, devlete bağlı Doğal Kaynaklar Enstitüsü'nde çalışan araştırma ekibinin, daha önce Finlandiya'daki kurtlarda görülmeyen DNA izlerini bulduğunu açıklıyor. 

Savaş öncesinde Rus devletinin avcılara kurt başına ödül verdiğini ancak son yıllarda komşu ülkede öldürülen kurt sayısının çok azaldığını sözlerine ekliyor. 

İstihbarat uzmanı John Helin de Finlandiya yakınlarındaki Rus topraklarındaki işsizliğin, o bölgelerdeki erkekleri orduya yazılmaya yönelttiğini söylüyor. 

Rengeyiklerini korumak isteyen Finlandiya devleti, nesli kritik tehlike altında görülen kurtların avlanmasına daha geniş çapta izin vermeye hazırlanıyor.

Doğal çevreyi koruma yanlılarıysa konuya dair endişelerini dile getiriyor. 

Kujala onlara tepkili:

Bu kişiler gelip burada bizim hayatımızı yaşasın da rengeyiklerini kaybettiğimizde çektiğimiz acıyı görsün.
 

Independent Türkçe, CNN, AFP