Koronavirüsün vurduğu New York’ta ofisler halen boş

New York’taki ofislerde çalışanların sayısı, salgının görece kontrol altına alınmasına rağmen önemli ölçüde azalmış durumda. (New York Times)
New York’taki ofislerde çalışanların sayısı, salgının görece kontrol altına alınmasına rağmen önemli ölçüde azalmış durumda. (New York Times)
TT

Koronavirüsün vurduğu New York’ta ofisler halen boş

New York’taki ofislerde çalışanların sayısı, salgının görece kontrol altına alınmasına rağmen önemli ölçüde azalmış durumda. (New York Times)
New York’taki ofislerde çalışanların sayısı, salgının görece kontrol altına alınmasına rağmen önemli ölçüde azalmış durumda. (New York Times)

ABD’nin finans merkezi New York’ta yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını gerileme dönemine girdi. Ancak şirketler çalışanlarını yüksek gökdelenlerdeki ofislerdeki iş yerlerine geri dönmeye çağırmakta halen tereddüt ediyor. Bazıları da şehir içinde uzun vadeli düzenlemeler konusunda endişeli.
Son dönemde yapılan anketlere göre New Yorktaki ofis çalışanlarının sadece yüzde 10'undan azı geçen aya kadar ofislerine geri dönerken, büyük şirketlerin dörtte birinden biraz fazlasının ise yıl sonuna kadar çalışanlarını ofiste çalışmaya çağırması bekleniyor. Bu şirketlerden yüzde 54'ü, Temmuz 2021'e kadar ofiste çalışmaya geri döneceğini bildirdi.
New York'ta ofis alanlarını kiralamaya yönelik talepler önemli ölçüde düştü. 2020’nin ilk sekiz ayında imzalanan yeni ofis kiralama sözleşmelerinin sayısı, bir yıl önceki sözleşmelerin neredeyse yarısı kadar. Bu yıl ofis kiralama pazarında 20 yılın en büyük düşüşünün yaşanması bekleniyor. Şirketler kısa vadeli sözleşmeleri tercih etse de çoğu mülk sahibi sözleşmelerin şubat ayına kadar geçerli olmasını kabul ediyor.

Geç toparlanma
Mevcut durum, New York'un finans durumuna ve dünyanın en büyük şirketlerinin genel merkezi olarak konumuna yönelik açık riskler taşıyor. Gayrimenkul alanında hizmet veren Cushman & Wakefield şirketine göre New York şehri metrekare bazıda Londra ve San Francisco'nun toplamından daha fazla ofis alanına sahip. Ofis alanları New York ekonomisinin temelini oluştururken ofis binalarından alınan emlak vergileri şehrin toplam yıllık vergi gelirinin yaklaşık yüzde 10'unu oluşturuyor.
Daha endişe verici olan ise toparlanmanın 11 Eylül saldırıları ve 2008 mali krizinin ardından yaşanandan çok daha yavaş olması ihtimali. Bunun en büyük nedeni, mevcut salgının şirketleri gayrimenkul ihtiyaçlarını temelde yeniden düşünmeye sevk etmesi olarak görülüyor.
Hukuk bürosu Greenberg Traurig’in gayrimenkul avukatlarından olan Robert J. Ivanhoe, yeni ofis arayışını erteleyen yaklaşık 20 müşterisi olduğunu aktardı. Ivanhoe açıklamasında şunları söyledi:
"Şu an şirketler yeni bir iş modeli formüle etme konusunda daha dikkatli düşünüyorlar. Örneğin evden çalışacak iş gücünün oranı ne kadar olacak ve ne kadar süre çalışacak? Daha önce hiçbir durum bu kadar alt üst etmemişti.”
Gayrimenkul şirketi Colliers International tarafından sunulan emlak piyasasına ilişkin veriler, bu yıl ocak ayından ağustos ayına kadar imzalanan ofis kiralama sözleşmelerinin toplam 1,3 milyon metrekareyi kapsadığını ve bu oranın geçen yıl ilk sekiz ay boyunca kiralanan alanın yarısından azına karşılık geldiğini gösterdi. Buna karşılık kira sözleşmelerinin kapsadığı alanlar, geçen yılın sonunda 18 yılın en yüksek seviyesine ulaşarak yeni kira sözleşmesi ve mevcut kira sözleşmelerinin yenilenmesinin ardından yaklaşık 3,9 milyon metrekare olarak gerçekleşti.
Gayrimenkul danışmanlığı şirketi Wharton Properties’in CEO'su Ruth Colb Haber konuyla ilgili yaptığı açıklamada, "Ofis alanı kiralama konusunda kullanılan en yaygın kelimeler erteleme, iptal ve gecikme oldu" dedi.
Yemek dağıtımı alanında faaliyet gösteren Freshly firmasının yöneticilerinin mart ayında, 29 kattan oluşan ve Art Deco Mimari yapısıyla öne çıkan 2 Park Avenue'de 50 bin metrekarelik ofis alanı için kira sözleşmesi imzalamak üzere hazırlandıkları biliniyordu. Ancak Freshly'nin kurucusu ve CEO'su Michael Wystrach'a göre koronavirüs salgını New York'ta birkaç ay boyunca kapanmaya yol açınca bu durum şirketi büyüme planlarını ertelemeye zorladı. Şirket bugün halen yeni bir ofis alanı düşünüyor. Ancak Wystrach, yeni bir kira sözleşmesinin mevcut durumda imzalanacağından emin olmadıklarını ifade etti. Wystrach açıklamasında "New York’ta uzun vadeli imkanların olacağına inanıyoruz" dedi.

Boş sokaklar
Diğer yandan Midtown bölgesindeki kaldırımların pazar günleri olduğu gibi hafta içi de neredeyse boş olması dikkat çekti. Bu durum, işine ofislerden devam eden az sayıda çalışan olduğunu gösterdi.
Partnership for New York City tarafından ağustos ayında büyük işverenlerle yapılan bir anket, çalışanların yalnızca yüzde 8'inin ofislerine döndüğünü ortaya koydu. Çoğu işverenin ise çalışanlarını önümüzdeki yaz ofiste çalışmaya çağırması beklenirken, şirketlerin dörtte birinin ofislere dönüş tarihleri hakkında henüz bir karar vermediği kaydedildi.
Bazı yetkililer, emlak alanında çalışanlar ve hatta komedyen Jerry Seinfeld, New York şehrinin her türlü darbeden kurtulma gücünü kanıtlayan uzun bir tarihe sahip olduğunu savunarak New York’a dair övgü dolu açıklamalarda bulundular. Şehrin yakında yeniden hareketleneceğini belirttiler. Ancak duruma kötümser bakanlar da var. New York Hedge Fund yöneticileri de dahil olmak üzere bazı kesimler daha karanlık günlerin geleceği görüşündeler. Ayrıca bu durumun şirketlerin çalışanlarını aşı bulunup dağıtılıncaya kadar ve belki de çok daha uzun bir süre ofislerden uzak durmaya yönlendirmesini bekliyorlar.
New York’un gücünü, ekonomisini ve vergi gelirlerini geri kazanmasını ve bu iki yaklaşımdan hangisinin gerçeğe daha yakın olduğunu iyileşme oranları gösterecek.
Yatırımcılar New York'ta hızlı bir iyileşme beklemiyorlar. Empire State binasının sahibi Empire State Realty Trust ve Grand Central Terminal’in yanındaki yeni devasa One Vanderbilt gökdeleninin sahibi SL Green Realty gibi New York'ta büyük ofis alanlarına sahip şirketlerin hisselerinin bu yıl ciddi bir düşüş yaşaması dikkat çekti.
Hedge Fonu Land & Building'in kurucusu Jonathan Litt, "New York ofis alanı pazarının genel olarak önümüzdeki üç ila beş yıl boyunca sıkıntıda olacağını düşünüyorum" değerlendirmesinde bulundu. Başkanlığını yaptığı Hedge Fonu mayıs ayında bir rapor yayınlayarak Empire State Realty Trust'ın hisselerinin neden çok değerli olduğuna inandığını aktardı. Ancak sorunun büyük bir kısmının birçok şirketin yeni kira sözleşmeleri imzalamaya isteksiz olmasından kaynaklandığını kaydetti.

Mali ve niteliksel teşvikler
Son yıllarda New York'un en büyük özel kiracısı olan WeWork gibi ortak çalışan firmalar, en büyük ofis alanı kiralamalarını gerçekleşirdiler. Cushman Wakefield’e göre bu tür şirketler geçen yıl Manhattan'da tüm yeni kira sözleşmelerinin yaklaşık yüzde 8'ini ve 2018'de de yüzde 12'sini imzaladılar. Ancak günümüzde ortak çalışma şirketleri zor koşullarla karşı karşıya ve bazılarının mevcut krizden sağ çıkmaması bekleniyor.
Diğer potansiyel kiracılar ise ne yapacaklarından veya mülk sahiplerinin kira oranlarını düşürmelerini beklemeleri gerekip gerekmediğinden emin değiller. Bu şirketler, kira ödemeden kalmayı veya ofis iyileştirmeleri karşılığında nakit gibi teşvikler bekliyorlar. SquareFoot gayrimenkul şirketi başkanı Michael Colacino "Eğer fiyatların düşeceğini düşünüyorsanız, kira değerinde yüzde 15'lik bir indirim ile bir kira sözleşmesi imzalamanın mantığı nedir?" diye sordu.
Bazı şirketler ise uzun yıllar süren geleneksel sözleşmelere bağlı kalmak yerine kısa vadeli kira sürelerini uzatmak için sözleşmeler imzalayarak kira kararlarını bilinçli olarak bu yılın sonuna veya gelecek yıla erteliyorlar. Örneğin geçtiğimiz haftalarda NBC Universal, 1221 Avenue of America'daki ikincil ofisinin kiralama süresini uzatmaya karar verdi. Hukuk bürosu Stroock and Stroock and Lavan da şehrin merkezindeki ofisi için aynısını yaptı. Ancak Colliers International'a göre uzatma kararı yalnızca bir yıl içindi. NBC Universal şirketinin sözcülerinden birine ulaşmaya çalıştık ancak kendisi yorum yapmaktan kaçındı. Stroock and Stroock and Lavan  da aramalarımıza ve e-postalarımıza yanıt vermedi.
Colliers International Şirketi’ne bağlı New York Araştırma Grubu'nun Genel Müdürü Franklin Wallach yaptığı açıklamada şunları söyledi:
“Normal koşullar altında büyük ofis binalarının sahipleri büyük şirketler için bir veya iki yıllık kira yenilenmelerini nadiren kabul ediyorlar. Daha fazla kiralanacak alanın pazara girdiği bir zamanda, yeni kiralama faaliyetlerinde de bir düşüş görülüyor. Sonuç olarak mülk sahibi kiracıyı sahibi olduğu binanın içinde tutmak istiyor."
En büyük endişelerden biri, şirketlerin yakın zamanda istifade etmeyi düşünmedikleri yüz binlerce metrekarelik ofis alanlarını kısa süre içinde düşük meblağlarda kiraya vermeye başlama ihtimali. Ofis kiralamak isteyen şirketler için alt kiralama genellikle piyasa oranlarında önemli bir indirimle daha kısa kiralama süreleri sağlıyor.
Colliers International'a göre Maurice R. Greenberg tarafından yönetilen Starr Insurance Companies  Şirketi, şu an 399 Park Avenue'de kiraladığı 190 bin metrekarelik taşeron sözleşmeyi alt kiraya vermeye çalışıyor. Gayrimenkul hizmetleri sağlayıcısı Savills tarafından hazırlanan bir rapora göre, geçen Nisan ayında 410th Avenue'de 20 bin metrekare için kira sözleşmesi imzalayan First Republic Bank, alt kira sözleşmesi için 14 bin metrekare teklif sundu. Starr Insurance Companies ve First Republic Bank şirketlerinin sözcüsü ise konuya dair yorum yapmaktan kaçındı.
Savills'e göre özellikle ikinci çeyreğin sonunda alt kiralanan alan New York'taki toplam kullanılabilir ofis alanının yaklaşık dörtte birini oluşturdu. Birçok  gayrimenkul hizmeti sağlayıcısı önümüzdeki aylarda bu oranın artmasını beklediklerini aktardı.
Ancak mülk sahipleri, kiracıların çoğu halen kiralarını ödedikleri için endişe etmediklerini vurguladılar. Aynı zamanda ofis alanı kiralamalarının yıllarca devam ettiğini ve erken sonlandırmanın son derece zor olduğunu belirttiler. New York'taki en büyük kiracılar arasında yer alan büyük finans şirketlerinin çoğu, son durgunluk sırasında yaşadıklarının aksine büyük bir baskı altında değil.
New York'un ofis alanlarının hızla toparlanabileceğinin en olumlu işareti, büyük teknoloji şirketlerinin geniş ofis alanlarını kiralamaya başlaması oldu.
Örneğin Facebook, ağustos ayının başlarında Pennsylvania İstasyonu’nun yanındaki Farley Postanesi’nin tahmini 67 bin metrekare olan mevcut tüm ofis alanını kiraladı. Amazon da mart ayında WeWork'ten Beşinci Cadde'deki eski Lord and Taylor binasını satın aldı.



Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
TT

Trump’ın açıklaması ateşkesi tehlikeye mi attı? 17. Maddeyle Gazze'de fiili bölünme ihtimali masada mı?

Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)
Filistinliler, Gazze Şeridi'nin merkezindeki Nuseyrat mülteci kampında kaplarını suyla dolduruyor (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump’ın, Gazze’deki ateşkes anlaşmasının “ikinci aşamasının değiştirileceği” yönündeki kısa ve belirsiz açıklaması, bu değişikliğin ne anlama geldiğine ilişkin soruları gündeme taşıdı.

Uzmanlara göre Trump’ın işaret ettiği değişiklik, anlaşmanın uygulanma biçiminde bir revizyon anlamına geliyor. Buna göre, İsrail’in hâlihazırda yüzde 55’ini kontrol ettiği Gazze’den çekilmesi ve Hamas’ın silahsızlandırılmasına geçilmesi yerine, 17. maddenin devreye alınması söz konusu olabilir. Bu madde, barış planının taraflardan biri kabul etmese bile tek taraflı olarak ilerletilmesine imkân tanıyor.

10 Ekim’de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasındaki 17. madde, Hamas’ın öneriyi geciktirmesi veya reddetmesi halinde, “yardımların genişletilmesi dahil, planın belirtilen unsurlarının, İsrail ordusunun terörden arındırılmış olarak uluslararası istikrar gücüne devrettiği bölgelerde uygulanacağını” düzenliyor.

Geçen ekim ayında Hamas ile İsrail arasında imzalanan “barış belgesi” sadece birinci aşamayla ilgili maddeleri içeriyordu. Bu aşama; ilk ateşkes, İsrail güçlerinin geri çekilmesi, esir takası ve insani yardım girişlerinin kolaylaştırılmasını kapsıyor. Ancak savaş sonrası Gazze’nin yönetimine ilişkin “ikinci aşama” konusunda resmî bir mutabakat sağlanmış değil.

Perşembe günü yaptığı açıklamada Trump, planın ikinci aşamasının “çok yakında değiştirileceğini” söyledi. Açıklama, sürecin tıkanması ve sahadaki ilerlemenin sınırlı kalması nedeniyle endişelerin arttığı bir döneme denk geldi; ancak Trump değişikliğin içeriğine dair ayrıntı vermedi.

Görsel kaldırıldı.
Filistinli bir kadın, İsrail'in Han Yunus'ta düzenlediği bir baskın sonucu akrabalarından birinin öldürülmesine tepki gösteriyor (AFP)

Ahram Siyaset ve Strateji Merkezi İsrail Çalışmaları uzmanı Dr. Said Okaşa, (Saeed Okasha) Trump’ın sözünü ettiği değişikliğin büyük olasılıkla 17. maddeye dayanacağını belirtiyor. Okaşa’ya göre bu adım, “eski Gazze” ve “yeni Gazze” ayrımını güçlendirecek bir fiili bölünmeye kapı aralayabilir. Bu yaklaşımı geçen ay ABD’nin bölge özel temsilcisi Steve Witkoff’un da çeşitli görüşmelerde dile getirdiğini hatırlattı.

Okkaşa, anlaşmanın geçen ay Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından onaylandığını anımsatarak, Hamas’ın silahsızlanma sürecine yanıt vermemesi gibi gerekçelerle 17. maddenin yeniden devreye sokulmasının mümkün olduğunu söyledi. Uzman, böyle bir senaryonun Gazze’de “ne savaş ne barış” şeklinde sürecek bir çıkmaz yaratabileceğini ifade etti.

Görsel kaldırıldı.
Filistinliler, Cebaliye'de yıkılan binaların enkazı arasında sokaklara kurulmuş çadırların yanından geçiyor (AFP)

Filistinli siyaset analisti Dr. Ayman el-Rakkab da, Trump’ın değişiklik açıklamasının içeriğinin belirsizliğine işaret ederek, “İsrail’in bölgede kalma isteğiyle birleştiğinde, Gazze’nin fiilen ikiye bölünmesi ihtimali güçleniyor” değerlendirmesinde bulundu.

Bu belirsizlik sürerken, Axios haber sitesi Trump’ın 25 Aralık’tan önce Gazze’de barış sürecinin ikinci aşamasına geçileceğini açıklamayı planladığını duyurdu. Habere göre Washington, Gazze’de oluşturulacak yeni yönetim yapısı ve uluslararası istikrar gücünün son hazırlıklarını tamamlıyor. ABD Başkanı’nın, bu adımları görüşmek üzere İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile ay sonundan önce bir araya gelmesi bekleniyor.

İkinci aşamanın önünde ciddi engellerin olduğunu ifade eden Rakkab: “Barış Konseyi ile teknokrat hükümet henüz kurulmadı. Güvenliği devralacak polis gücü ve uluslararası istikrar kuvveti oluşturulmadı. Bu nedenle somut bir hareketin en erken ocak ayında mümkün olabileceğini düşünüyorum” dedi.

Okaşa, yakın vadede İsrail’in kontrolde tuttuğu bölgeyi yüzde 60 seviyesine çıkarmaya çalışabileceğini, ancak anlaşmanın genel çerçevesinde büyük bir tırmanış beklemediğini belirtti.

Geçtiğimiz günlerde Yedioth Ahronoth, İsrail’in yaklaşık iki milyon Filistinliyi sarı çizginin doğusunda İsrail kontrolündeki yeni bölgelere yeniden yerleştirmeyi, Hamas kontrolündeki bölgeleri tamamen sivillerden boşaltmayı ve Hamas unsurlarını bu bölgelerde aşamalı şekilde takip etmeyi içeren bir plan hazırladığını yazmıştı. Şarku’l Avsat’ın  Telegraph gazetesinin Batılı diplomatlara dayandırdığı haberinden aktardığı bilgilere göre ABD planının Gazze’nin kalıcı biçimde ikiye ayrılması riskini barındırdığını bildirmişti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise geçtiğimiz günlerde Barselona’da AB Dış Politika Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas ile yaptığı görüşmede, Gazze ile Batı Şeria’nın birliğinin korunması gerektiğini vurgulayarak, ayrıntıları tartışılan hiçbir adımın “bölünmeyi pekiştirmesine” izin verilemeyeceğini söyledi. Abdulati, çarşamba günü yaptığı başka bir açıklamada da, “Gazze’nin bölünmesini konuşmak dahi mümkün değildir. Gazze, Doğu Kudüs dâhil olmak üzere, kurulacak Filistin devletinin ayrılmaz bir parçasıdır” dedi.

Uzman Okaşa’ya göre Mısır, hem Gazze’nin bölünmesini hem de anlaşmayı zayıflatacak her türlü değişikliği engellemek için diplomatik çabalarını sürdürecek. Buna karşın, Trump’ın planı etrafındaki belirsizlik nedeniyle önümüzdeki döneme ilişkin tüm senaryolar hâlâ masada.


İsrail: Bütçe, Batı Şeria’daki yerleşimleri destekleyecek şekilde onaylandı

Batı Şeria'nın Kalkilya kasabasında düzenlenen operasyon sırasında İsrail askerleri, 4 Aralık 2025 (DPA)
Batı Şeria'nın Kalkilya kasabasında düzenlenen operasyon sırasında İsrail askerleri, 4 Aralık 2025 (DPA)
TT

İsrail: Bütçe, Batı Şeria’daki yerleşimleri destekleyecek şekilde onaylandı

Batı Şeria'nın Kalkilya kasabasında düzenlenen operasyon sırasında İsrail askerleri, 4 Aralık 2025 (DPA)
Batı Şeria'nın Kalkilya kasabasında düzenlenen operasyon sırasında İsrail askerleri, 4 Aralık 2025 (DPA)

İsrail’de Maliye ve Savunma bakanları, 2026 genel bütçesi hazırlıkları kapsamında Savunma Bakanlığı’nın talep ettiği ödeneğin 144 milyar şekelden 112 milyar şekele düşürülmesi konusunda anlaşmaya vardı. Buna rağmen yeni bütçe, 2025 yılına kıyasla yaklaşık 20 milyar şekellik bir artış gösterdi. Artışın büyük bölümünün, Batı Şeria’daki yerleşim projelerini desteklemeye yönlendirileceği belirtildi.

Perşembeyi cumaya bağlayan gece, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ile Savunma Bakanı Yisrael Katz arasında uzun bir toplantı gerçekleştirildi. Katz’ın, bütçeyi İsrail ordusu komutanlığıyla koordineli şekilde hazırladığı ve ordunun 7 Ekim 2023’ten bu yana karşı karşıya kaldığı güvenlik tehditleri nedeniyle acil bir bütçe artışına ihtiyaç duyulduğunu vurguladığı bildirildi.

ty
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, zorluklarla başa çıkmak için bakanlığının bütçesinde artış talep etti. (DPA)

Bugün öğle saatlerinde İsrail hükümeti, 2026 yılına ilişkin 662 milyar şekellik yeni bütçeyi ezici çoğunlukla onayladı. Buna göre bütçe açığı, gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,9’u olarak belirlendi. Bütçe, nihai onay için ilerleyen dönemde Knesset Genel Kurulu’na sunulacak.

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’tan aktardığına göre, Savunma Bakanlığı’nın talep ettiği ödeneğin düşürülmesi, kamu hazinesi açısından bir kazanım olarak değerlendiriliyor. Ancak bütçenin yine de yaklaşık 20 milyar şekel artırılması, hazırlanan bütçedeki açığın ek yüzde 1 artmasına yol açarak toplamda yaklaşık yüzde 4’e ulaşmasına neden olacak.

Savunma Bakanı Yisrael Katz, Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ile yapılan anlaşmanın ardından yaptığı açıklamada, üzerinde uzlaşılan bütçenin gelecek yıl ortalamasında yaklaşık 40 bin yedek askerin göreve çağrılmasını temel aldığını söyledi. Katz, bu adımın, çok cepheli savaş koşullarında yedek askerlerin üzerindeki yükü hafifletmeyi amaçladığını belirtti.

İsrail ordusu ise bütçe hazırlıkları sırasında 60 bin yedek askerin göreve çağrılması yönünde talepte bulunmuştu.

Gazetenin aktardığına göre taraflar ayrıca, Batı Şeria’daki güvenliği artırmayı hedefleyen toplam 725 milyon şekellik bir bütçe paketinde uzlaştı. Üç yıla yayılan bu paketin; ulaşım yollarının korunması, yeni yolların yapımı, bölgede askeri üslerin inşası ve Ürdün sınır hattındaki projeleri kapsadığı bildirildi. Bu durum, özellikle doğu sınırı boyunca Batı Şeria’daki asker sayısının azaltılmasına yönelik örtülü bir mutabakat olduğu yorumlarına yol açıyor. Aynı zamanda, yeni yerleşim birimlerinin inşası, mevcutların güçlendirilmesi ve bu yerleşimlere hizmet edecek yolların açılması için çok daha fazla kaynağın ayrıldığı belirtiliyor.

xsdfrg
İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, Savunma Bakanlığı'na bütçenin azaltılması sürecindeki iş birliğinden dolayı teşekkür etti. (Reuters)

İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth, Knesset’te yakında oylamaya sunulması beklenen askerlik yasasının, 2026 yılına kadar bütçeye milyarlarca şekellik ek yük getireceğini yazdı. Gazeteye göre, Haredi gençlerin askerlikten muaf tutulması, yedek askerler üzerindeki yükü ve Savunma Bakanlığı bütçesini daha da artıracak.

Haberde, düzenli birliklerin faaliyet maliyetlerinin yedek birliklerin maliyetinin yarısından fazla olduğu vurgulandı. Savunma Bakanı Yisrael Katz’ın bu açığı kapatma yöntemi olarak zorunlu askerlik süresini üç yıla uzatmayı planladığı, Knesset’in ise Haredi gençleri zorunlu askerlikten muaf tutacak yasa tasarısını onaylayacağı belirtildi.

Gazete, düzenli birlikler ile yedek birlikler arasındaki maliyet farkının çok büyük olduğunu, bazı hesaplamalara göre farkın yaklaşık yüzde 50 civarında bulunduğunu aktardı. Hesaplamalara göre bir yedek asker İsrail’e aylık 48 bin şekel maliyet getirirken, zorunlu hizmetteki bir düzenli askerin maliyeti bunun ortalama yarısı kadar. Ayrıca Maliye Bakanlığı’nın hesaplamalarına göre, herhangi bir zamanda 60 bin yedek askerin maliyeti, savaş dönemi dışındaki yıllara göre çok daha yüksek olacak; 2026 yılı için yaklaşık 13-14 milyar şekel civarında öngörülüyor.

fth
Gazze Şeridi'ndeki İsrail askerleri (Arşiv – Reuters)

Smotrich, büyümeyi yeniden canlandıracağını, İsraillilere ekonomik faydalar sağlayacağını ve genel bütçe içinde vergi indirimi yapılmasına olanak tanıyacağını düşünerek, bütçesini azaltma konusunda iş birliği yaptığı için İsrail Savunma Bakanlığı'na teşekkür etti.

İsrail hükümeti dün sabah, 2026 yılında İsrail ekonomisinin gidişatını belirleyecek olan bütçenin onaylanmasını görüşmek üzere bir toplantı düzenledi; Smotrich, geçirmeyi hedeflediği birçok reformu sundu.

Smotrich, yıllık bütçe açığının yüzde 3,2 ile 3,6 arasında olacağını, Savunma Bakanlığı ile yapılan anlaşma sonrasında ise yüzde 4'e ulaşacağını bildirerek İsrail hükümeti bakanlarını şaşırttı.

Gazze çevresindeki bazı yerleşim yerleri ve kasabaların belediye başkanları, 7 Ekim 2023'teki saldırının ardından yeniden inşa için ayrılan bütçenin azaltılmasına karar verilmesi üzerine İsrail hükümeti binası önünde protesto düzenledi.


Rapor: Netanyahu'nun Roman Goffman'ı kurumun başına getirmesi Mossad'da ‘hayal kırıklığı’ yarattı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)
TT

Rapor: Netanyahu'nun Roman Goffman'ı kurumun başına getirmesi Mossad'da ‘hayal kırıklığı’ yarattı

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, askeri sekreteri Roman Goffman ile istişarelerde bulunuyor. (DPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’nun askeri sekreteri Roman Goffman’ı yeni Mossad başkanı olarak atama kararı, kurum içinde hayal kırıklığıyla karşılandı. Şarku’l Avsat’ın İsrail gazetesi Yediot Aharonot’tan aktardığına göre, mevcut ve eski yetkililer bu değerlendirmeyi yaparken, birçok isim seçimin ‘sürpriz olmadığını’ belirtti.

Yetkililer, Netanyahu’nun Mossad içinden desteklediği adayları geri planda bırakarak Goffman’ı tercih etmesinin, onun istihbarat deneyiminin yetersizliği ve görevi erken bırakma ihtimali konusunda endişe yarattığını bildirdi. Buna karşılık Netanyahu’ya yakın çevreler, Goffman’ın ‘sadakati, sağduyusu ve agresif düşünme tarzının’ göreve uygun olduğunu savunuyor.

Netanyahu’nun bu yılın başlarında Şin-Bet’in (Şabak) başına kurum dışından David Zini’yi getirmesinin ardından, üst düzey Mossad yetkilileri benzer bir yaklaşımın tekrarlanmasını bekliyordu. Yetkililere göre Netanyahu, kendisine agresif, sadık ve ideolojik olarak uyumlu gördüğü isimleri kurum dışından seçmeyi tercih ediyor.

Eleştirmenler, bu adımın Netanyahu’nun ‘elitler’ ve ‘derin devlet’ olarak nitelendirdiği kesimlere karşı yürüttüğü daha geniş mücadelenin bir yansıması olduğunu savunuyor. Destekçileri ise Goffman’ın ‘güvenilir, ketum ve sadık’ bir isim olduğunu belirtiyor.

Bazı kaynaklar, atama sürecine ilişkin olarak Goffman’ın karar alınmadan önce Netanyahu’nun eşi Sara Netanyahu ile gayriresmi bir ‘görüşmeye’ çıktığını iddia etti. Başbakanlık Ofisi ise bu iddiayı “tamamen asılsız” diyerek reddetti.

frgt
Soldan sağa: Savunma Bakanı Yisrael Katz, Netanyahu’nun askeri sekreteri Roman Goffman, Başbakan Binyamin Netanyahu ve Netanyahu’nun Özel Kalem Müdürü Tzachi Braverman, Katar'daki saldırılar sırasında bir komuta merkezinde istişare ediyor. (Şin-Bet)

Bazı yetkililer, Goffman’ın akıcı Rusça konuşmasına karşın İngilizcesinin sınırlı olmasının, özellikle diplomatik temaslarda zorluk yaratabileceğini belirtiyor. Buna karşılık destekçileri, İngilizce hâkimiyetinin Mossad’ın temel görevleri açısından kritik bir gereklilik olmadığını savunuyor. Öte yandan, birçok üst düzey savunma yetkilisinin atamanın ardından kurum içinde bir istifa dalgası beklediği bildirildi.

Netanyahu’nun, görev süresi sona eren Mossad Başkanı David Barnea’nın önerdiği adayları göz ardı ederek, istihbarat çevrelerinde yükselmemiş olan Goffman’ı tercih ettiği belirtildi. Başbakan’ın kararını yakından takip eden kaynaklar, tercihin ‘sadakat’ ve ‘temkinli muhakeme’ ile şekillendiğini aktarırken, eski bir üst düzey savunma yetkilisi Goffman’ı ‘Netanyahu’ya son derece bağlı bir isim’ olarak tanımladı ve atamayı ‘şaşırtıcı’ olarak nitelendirdi.

Goffman’ın meslektaşları, onu ‘disiplinli bir subay’ olarak tanımlıyor; ayrıca tarih ve askeri strateji üzerine çokça okuduğu ifade ediliyor.

dfrgt
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Mossad Başkanı David Barnea Kudüs'te (DPA)

Askeri istihbaratta görev yapmış üst düzey bir yetkili, Goffman’ın ‘kurnaz ve cesur bir isim’ olduğunu söylemekle birlikte, bir Mossad başkanından beklenen operasyonel istihbarat geçmişine sahip olmadığını ifade etti.

Yetkili, “Sadece Rusça ve İbranice konuşuyor; İngilizce tek kelime bilmiyor. General rütbesini sadece bir yıl taşıdı ve bu büyüklükte bir kurumu hiç yönetmedi” dedi.

Buna karşılık, Netanyahu’ya yakın kaynaklar eleştirileri kesin bir dille reddederek Goffman’ın atanmasını ‘mükemmel bir tercih’ olarak nitelendirdi. Aynı kaynaklar, Goffman’ın Rusça bilgisi ve bölgesel hâkimiyetinin, Moskova’daki hassas görevlerde onu ‘eşsiz kıldığını’ savundu. Ayrıca askeri sekreter olarak Netanyahu’nun en yakın güvenlik danışmanı hâline geldiğini ve Hizbullah’ın üst düzey isimlerine yönelik suikastlar ile bu yıl İran’a karşı yürütülen operasyonlar da dahil olmak üzere önemli gizli faaliyetlerde rol aldığını belirttiler.

Goffman’la yakın çalışan bazı yetkililer ise onu ‘agresif ve alışılmışın dışında düşünen biri’ olarak tanımlıyor. Goffman’ın söz konusu özelliklerinin Mossad için kritik değer taşıdığı düşünülüyor. Bir yetkili, “Başbakan’ın en güvendiği güvenlik yardımcısı oydu; ne Genelkurmay Başkanı ne de Savunma Bakanı, her şeyde Goffman vardı” dedi.

Goffman’ın İngilizce eksikliğini sorun görenler olsa da, destekçileri Mossad’ın ana ilgi sahalarının (İran, Suriye ve Lübnan) İngilizce gerektirmediğini, buna karşın Rusça bilgisinin Moskova’nın İran ve diğer düşman aktörlerle olan ilişkileri nedeniyle önemli bir avantaj sağladığını vurguluyor.

Genelkurmay Başkanı Eyal Zamir’in bu hafta Goffman’la görüşerek kendisini tebrik ettiği ve ordu olarak görev değişiminde destek vereceklerini söylediği açıklandı. Mossad’ın görevden ayrılan başkanı David Barnea’nın da Goffman’la konuşup başarı dilediği belirtildi. Netanyahu ise birçok adayla görüştüğünü, Goffman’ı ‘olağanüstü mesleki yetenekleri’ nedeniyle seçtiğini söyledi. Başbakan ayrıca Goffman’ın, 7 Ekim 2023’te Hamas saldırısı sırasında evinden çıkarak çatışmaya katıldığını ve ağır yaralandığını hatırlatarak rolünü övdü.