Çevre felaketleri artıyor ve dünya tüm bu olanlara seyirci kalıyor

Çevre onlarca yıldır art arda darbe alıyor bu da çevresel felaketlerin habercisi demek (Reuters)
Çevre onlarca yıldır art arda darbe alıyor bu da çevresel felaketlerin habercisi demek (Reuters)
TT

Çevre felaketleri artıyor ve dünya tüm bu olanlara seyirci kalıyor

Çevre onlarca yıldır art arda darbe alıyor bu da çevresel felaketlerin habercisi demek (Reuters)
Çevre onlarca yıldır art arda darbe alıyor bu da çevresel felaketlerin habercisi demek (Reuters)

Büşra er-Rabia
Dünya, Avustralya’daki orman yangınları, tanker gemilerinden petrol sızması, Beyrut Limanı’nda yaşanan patlamaların tekrarlanması gibi çeşitli bölgelerde peş peşe gelen çevresel felaketlere tanık oluyor. Öyle ki Beyrut’ta yaşanan patlama başta nitrojen dioksit olmak üzere havayı kirleten kötü gazların salınmasına ve aynı şekilde akciğer kanserine neden olan asbest maddesinin yayılmasına yol açtı. Patlamanın yakındaki bazı bölgelerde yıkılan eski evlerin yapımında asbest kullanılmıştı.

Tarih uyarıyor ve içerisinde ders çıkaracak kişiler için ibret bulunuyor
Çevre onlarca yıldır peş peşe darbe alıyor. Petrol sızıntıları, petrol felaketleri ile dolu çevresel bir tarih oluşturuyor. Bu felaketlerin en göze çarpanı 1989 yılında Alaska’da bulunan Prens William Boğazı’nda meydana gelen Exxon Valdez felaketiydi. Kazada 36 bin tondan fazla ham petrol denize yayılmış ve temizlik faaliyetleri 3 yıldan fazla sürmüştü. Bölgede yaşanan çevre kirliliği 250 binden fazla deniz kuşunu ve binlerce deniz hayvanını etkilemişti.
Bir örgütün 2019 Petrol Sızıntılarına Hızlı Müdahaleyi Güçlendirme Raporu’na göre son 50 yılda yaşanan toplam 20 kazanın sonucunda petrol tankerlerinden sızan petrolün miktarı 86,5 milyon tondan fazla. 1979 yılında Atlantic Empress ile Aegean Captain petrol tankerinin Karayip Denizi’nde çarpışması sonucu 287 bin tondan fazla petrol denize dökülmüştü. Bu olay tarihe en büyük petrol sızıntısı olarak geçti.
Aynı rapora göre, en yaygın nedenler göz önüne alındığında, kayıt altına alınan olaylarda sızıntıların sebebinin yüzde 26’sını zemine çarpma, yüzde 31’ini çarpışma, yüzde 13’ünü tanker gövdesindeki arızalar, yüzde 11’ini ekipmanlardaki arızalar ve yüzde 4’ünü ise yangınlar ve patlamalar oluşturuyor.

Tanker kazaları her gün birbirini takip ediyor
Eylül ayı başlarında Kuveyt’ten gelen ve iki milyon varil petrol taşıyan Sri Lanka’nın dev tankeri New Diamond’ın durumu kötüleşti. Sri Lanka Donanması bu haftanın başlarında yaptığı açıklamada Sri Lanka’nın ekonomik bölgesinde bir çevresel felaket yaşanma endişesi ile daha derin sulara çekmeye çalıştığı tankerde çıkan yeni bir yangının söndürüldüğünü duyurmuştu.
Sri Lanka Donanması, tankerin bir kilometre uzağında petrol sızıntısı sonucu bir küme oluştuğunu vurguladı. Bu da Hint Okyanusu’nda iki kilometre uzunluğunda bir alanda kirliliğe neden oluyor.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia kaynaklı haberine göre, Sri Lanka Deniz Çevresini Koruma Komitesi Başkanı Darshani Lahandapur malzeme ve imkanların kısıtlı olması sebebiyle ülkesinin böyle büyük bir felaketle mücadele etmek için yeterli gücünün olmadığını söyleyerek bölge ülkelerine yardım etmeleri çağrısında bulundu.
Diğer yandan Japonya bandıralı The MV Wakashio yük gemisi geçtiğimiz Temmuz ayında Mauritius Adası’nın yakınlarındaki mercan resifinde karaya oturmuştu. Bu da Hint Okyanusu’na bin tondan fazla petrol sızmasına sebep olmuştu. Mauritius ada ülkesindeki yetkililer, tankerin geçtiğimiz Ağustos ayında ikiye bölündüğünü duyurmuştu.
Reuters haber ajansına göre uzmanlar geminin kaldırılma sürecinin aylarca sürebileceğini düşünüyor. Bu da geçimini esas olarak turizm ve denizcilikten sağlayan Mauritius ülkesinin ekonomisinin ve çevresinin etkilenmesi anlamına geliyor.


İki milyon varil petrol taşıyan Sri Lanka gemisi iki kilometrelik bir alanda kirlilik oluşmasına sebep oldu (Reuters)

Kızıldeniz hazineleri kritik noktaya yaklaşıyor
Birleşmiş Milletler Çevre Programı’na göre (UNEP) Kızıldeniz, en az 125 bin Yemenli balıkçı da dahil olmak üzere 30 milyondan fazla insanın istifade ettiği su altı zenginliği ile biliniyor. Ancak, Yemen’in Ras Isa Limanı yakınlarına demirleyen Safer adlı tankerin petrol sızdırma tehlikesi bulunuyor. Böyle bir durumda bölgenin ekosistemi tahrip olabilir.
Tanker, Husi milislerinin 2014 yılında meşru hükümete yaptığı darbeden beri hizmet kapsamının dışında bulunuyor. Aynı şekilde 2014 yılında 1,1 milyon varilden fazla ham petrol taşıyan tankın belirli aralıklarla yapılan bakım çalışmaları askıya alınmıştı. Bu da deniz suyunun tuzlu olmasından ötürü tankın iskeletinin aşınmasına sebep oldu.
Aynı bağlamda, İnsan Hakları İzleme Örgütü daha önce yaptığı bir açıklamada herhangi bir petrol sızıntısı oluşmasından Husileri sorumlu tutarak “Yemen’deki Husi yetkilileri, milyonlarca varil ham petrolün Kızıldeniz’e sızma tehlikesinden ötürü BM uzmanlarının Yemen kıyılarına demirleyen dev petrol tankerine çıkmasına derhal izin vermeli” ifadelerini kullandı.



Merakla beklenen görüşme... Trump, yarın Beyaz Saray'da Zohran Mamdani'yi kabul edecek

ABD Başkanı Donald Trump ve New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani (AFP)
TT

Merakla beklenen görüşme... Trump, yarın Beyaz Saray'da Zohran Mamdani'yi kabul edecek

ABD Başkanı Donald Trump ve New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump dün akşam yaptığı açıklamada, New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani ile uzun süredir beklenen görüşmenin, aylarca süren gergin ilişkilerin ardından yarın Washington’da gerçekleşeceğini duyurdu.

Trump, “Komünist New York Belediye Başkanı Zohran Mamdani bir görüşme talep etti. Görüşmenin Beyaz Saray’da, 21 Kasım Cuma günü yapılması konusunda anlaştık. Daha fazla detayı ilerleyen günlerde paylaşacağız” dedi.

Mamdani ise ABD kanalı MS NOW’a verdiği röportajda, ekibinin Beyaz Saray ile iletişime geçtiğini belirterek, “New York sakinlerine verdiğim söz gereği, bu şehirde yaşayan 8,5 milyon kişi için faydalı olduğu sürece herkesle görüşmeye hazırım. İnsanlar burada yaşam maliyetlerini karşılamak için mücadele ediyor… Başkan ile sadece dürüstçe konuşmak istiyorum; New York sakinlerini gerçekten savunmanın ne anlama geldiğini anlatmak istiyorum” ifadelerini kullandı.

New York Belediye Başkanı seçilen Zohran Mamdani’nin Sözcüsü, yeni belediye başkanının başkanla görüşmesinin ‘olağan’ olduğunu belirterek, Mamdani’nin görüşmede ‘kamu güvenliği, ekonomik güvenlik ve yaşam maliyetleri konularını’ ele almayı planladığını söyledi.

Trump aylardır Mamdani'yi eleştirerek onu ‘komünist’ olarak nitelendirdi ve seçilmesi halinde memleketinin mahvolacağını öngördü. Ayrıca, Uganda'da doğan ve 2018'de ABD vatandaşlığı alan Mamdani'yi sınır dışı etmekle ve şehirden federal fonları çekmekle tehdit etti.

Kasım seçimlerinde Cumhuriyetçilerin Georgia, New Jersey, Pensilvanya ve Virginia’da ağır yenilgi almasının ardından, Trump yaşam maliyetleri konusuna daha fazla vurgu yapmaya başladı. Bu konu, Demokratların kampanyalarının merkezi bir unsuru olmuş, Mamdani’nin kampanyasında da öne çıkmıştı. Trump, cuma günü sosyal medyada yayımladığı bir paylaşımda, Cumhuriyetçi Parti’yi ‘yaşam maliyetleri partisi’ olarak nitelendirdi.

Bu gelişmeler, Başkan Trump ve Cumhuriyetçi Partili müttefiklerinin ekonominin şu anda ‘hiç olmadığı kadar güçlü’ olduğunu savunduğu bir dönemde yaşanıyor.

Öte yandan New York’un seçilmiş belediye başkanı Zohran Mamdani, bu ayın başında yaptığı zafer konuşmasında, kısa bir süre önce Queens’i temsil eden nispeten az tanınan bir eyalet milletvekiliyken, ülkenin en büyük şehrinin seçilmiş belediye başkanı konumuna gelen 34 yaşındaki bir siyasetçi olarak, New York’un ‘ülkeye başkanı nasıl yenebileceğini göstermek istediğini’ söyledi.


Analitik bir okuma: Veliaht Prens'in ABD ziyareti... Ortadoğu'nun sınırları yeniden çiziliyor

Analitik bir okuma: Veliaht Prens'in ABD ziyareti... Ortadoğu'nun sınırları yeniden çiziliyor
TT

Analitik bir okuma: Veliaht Prens'in ABD ziyareti... Ortadoğu'nun sınırları yeniden çiziliyor

Analitik bir okuma: Veliaht Prens'in ABD ziyareti... Ortadoğu'nun sınırları yeniden çiziliyor

Suudi Arabistan’ın Ankara Büyükelçiliği Kültür Ateşesi Dr. Faysal b. Abdurrahman Usra

Günden güne, Suudi Arabistan’ın küresel konumu daha da güçleniyor. Krallık, bölgesel ve uluslararası güvenlik dengelerinde etkili bir aktör olarak öne çıkarken, büyük güçlerle ilişkilerinde benimsediği siyasi denge politikası ve çeşitli dosyalarda yürüttüğü koordinasyon sayesinde belirgin bir diplomatik rol üstleniyor. Riyad’ın farklı alanlarda geliştirdiği iş birliği ve arabuluculuk girişimleri, bölgesel ve uluslararası düzeyde görüş ayrılıklarının azaltılmasına katkı sağlıyor. Bu yaklaşım, Suudi Arabistan’ın küresel platformlardaki etkinliğini artırarak özellikle G20 başta olmak üzere birçok uluslararası mecrada karar alma süreçlerinde etkili bir konuma ulaşmasına imkân tanıyor. Uzmanlara göre tüm bu adımlar, Suudi Arabistan’ın siyasi ağırlığını hem bölgesel hem de küresel düzeyde pekiştirirken, ülkenin istikrar ve güvenliğin korunmasında oynadığı merkezi rolü de daha görünür hale getiriyor.

Her yeni günle birlikte Suudi Arabistan’ın lider kadrosunun uluslararası arenadaki konumu daha da belirginleşiyor. Kral Selman bin Abdulaziz’in liderliği ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın aktif rolü, ülkenin dünya liderleri arasındaki etkisini güçlendiren temel unsurlar olarak öne çıkıyor. Bu liderlik anlayışının, Suudi Arabistan’ın dış politikasındaki istikrarı ve uluslararası düzeyde artan etkinliğini desteklediği değerlendiriliyor.

Suudi Arabistan Başbakanı ve Veliaht Prensi Muhammed bin Selman’ın, ABD Başkanı Donald Trump ve yönetimiyle görüşmek üzere gerçekleştirdiği tarihi çalışma ziyareti, Arap bölgesinin gündemindeki meseleler ile ikili ilişkilerin güçlendirilmesi ve ortak çıkar alanlarının ele alınması amacını taşıyor. Bu ziyaret, Kral Selman bin Abdulaziz’in talimatıyla ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın davete icabet etmesiyle gerçekleştirildi. Ziyaret, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki dostane ilişkilerin önemini bir kez daha ortaya koyuyor. İki ülke arasındaki bağlar, uzun yıllara dayanan güven, iş birliği, karşılıklı saygı ve dürüstlük temellerine dayanıyor ve tarihsel olarak sağlam bir ortaklık zemini üzerine inşa edilmiş durumda.

Suudi Arabistan ile ABD arasındaki ilişkiler, 1945 yılında başlamış olup seksen yılı aşkın bir süredir sürekli gelişim, iş birliği ve karşılıklı anlayış temelinde ilerliyor. Bu köklü bağ, bölgesel istikrarın sağlanması ve küresel refahın desteklenmesinde uzun yıllar boyunca temel bir unsur olmayı sürdürecek. Ekonomik ortaklıkların genişlemesi, kritik sektörlerde artan iş birliği ve siyasi yakınlaşma, iki ülke arasındaki iş birliğinin güçlenmesini sağlıyor. Aynı zamanda bu süreç, Suudi Arabistan’ın uluslararası arenadaki etkisini pekiştiriyor ve Riyad-Washington hattındaki siyasi iletişimin ikili ilişkilerdeki temel dayanak olduğunu gösteriyor. İki ülke arasındaki bu köklü iş birliği, bölgesel ve küresel istikrarın sağlanmasında örnek bir model oluştururken, küresel ekonomiyi destekliyor, uluslararası güvenliği güçlendiriyor ve kalkınma için uygun bir ortam yaratıyor. Bu ortaklık, Suudi Arabistan ile ABD arasında yeni bir iş birliği döneminin kapılarını açıyor ve ilişkilerin derinliğini daha da artırıyor.

CNN’in haberine göre, bu ziyaretin iki ülke ilişkilerindeki derinliği ve tarihi önemi ile Suudi Arabistan’ın dünya sahnesindeki artan rolünü gösteren bir işaret olarak, ABD Başkanı Donald Trump, Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ı karşılamak için Beyaz Saray’ın tüm ağırlığını devreye soktu. Trump, üst düzey CEO’lar, eyalet valileri ve Kongre üyelerine özel davetler gönderdi ve bazı isimleri bizzat arayarak ziyaretin önemine ve Suudi ortaklığının Washington’daki ağırlığına vurgu yaptı.

Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın ziyareti sırasında ele alınacak önemli dosyalar, Suudi Arabistan ve bölge ülkelerine olumlu katkılar sağlaması beklenen başlıklar arasında yer alıyor. Ziyaret programında resmi karşılama töreni, Başkan Trump ile ikili görüşme ve iki ülke arasında ekonomi ve savunma alanlarında büyük ölçekli anlaşmaların imzalanması öne çıkıyor. Bunların yanı sıra ziyaret kapsamında düzenlenecek konferanslar ve paneller, Suudi Arabistan ile ABD arasındaki ekonomi, ticaret, yatırım ve savunma iş birliğini güçlendirmeyi hedefliyor. Bu faaliyetler, uzun vadeli ve stratejik ortaklıkların derinleşmesine, karşılıklı güven ve çıkarlar temelinde pratik sonuçlar elde edilmesine katkı sağlayacak.

Bu tarihi ve önemli ziyaret, uluslararası toplumun dikkatini yeniden Suudi diplomasisine çekti ve dünya genelinde sonuçları ve etkileri merakla takip edilmeye başlandı. Ziyaret, Suudi Arabistan-ABD ilişkilerinde kritik bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor ve iki ülke arasındaki yapıcı ve verimli iletişimin devamı niteliğini taşıyor. Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın Mart 2017’de ABD’ye yaptığı ziyaret sırasında Başkan Donald Trump ile gerçekleştirdiği görüşme, ilişkilerde önemli bir kırılma noktası oluşturdu. Bunu takiben Mayıs 2017’de Riyad’da düzenlenen Suudi Arabistan-ABD Zirvesi, ilişkilerin en önemli dönüm noktalarından biri olarak öne çıktı ve zirvede iki ülkenin ‘ortak stratejik vizyonu’ ilan edildi.

Suudi Arabistan-ABD ilişkilerindeki hızlı ve köklü gelişmeler çerçevesinde, Mart 2018’de Veliaht Prens Muhammed bin Selman ile Başkan Donald Trump Beyaz Saray’da bir araya gelerek önemli dosyaları ele aldı. Ardından Temmuz 2022’de Cidde’de, Kral Selman ve Veliaht Prens’in, dönemin ABD Başkanı Joe Biden ile gerçekleştirdiği görüşmeler, bölgesel güvenlik ve çeşitli alanlarda iş birliğinin güçlendirilmesine odaklandı. Bu çerçevede Veliaht Prens, Başkan Biden ile kapsamlı bir oturum gerçekleştirerek savunma ve teknoloji ortaklıklarını pekiştirme, siyasi koordinasyon mekanizmalarını geliştirme ve diğer ortak başlıkları ele aldı. Buna ek olarak Suudi Arabistan, ABD Başkanı Trump’ın hem ilk hem de ikinci başkanlık döneminde yaptığı ilk dış ziyaretlerin adresi oldu. Trump, 20 Mayıs 2017 ve 13 Mayıs 2025 tarihlerinde Riyad’ı ziyaret ederek, iki ülke ilişkilerinde istisnai ve belirleyici bir dönüm noktası oluşturdu. Bu ziyaretler, ikili iş birliğinin stratejik önemini ve sürekliliğini pekiştirdi.

Başarıyı veren Allah’tır…


İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
TT

İsrail'in Gazze'nin güneyine düzenlediği hava saldırısı sonucu 3 kişi hayatını kaybetti, 15 kişi yaralandı

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'nde İsrail saldırısı sonucu hayatını kaybedenlerin cenaze namazını kılan Filistinliler (Reuters)

İsrail savaş uçakları, Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'un doğusuna hava saldırısı düzenlerken, sivil savunma ekipleri kanlı bir günün ardından bölgeden üç ceset çıkardı ve 15 yaralıyı tahliye etti.

Filistin Enformasyon Merkezi, ‘işgal uçaklarının bu sabah erken saatlerde Han Yunus'un doğusunda, ağır topçu bombardımanı ile eşzamanlı olarak birkaç hava saldırısı düzenlediğini’ bildirdi.

Gazze Şeridi'ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü, ‘işgal güçlerinin Han Yunus'un doğusundaki Beni Suheyla bölgesinde bir evi bombalamasının ardından üç şehit çıkarıldığını ve 15 yaralı tahliye edildiğini’ duyurdu.

Gazze Şeridi'ndeki hastanelerin sağlık kaynakları dün, ‘İsrail ordusunun 10 Ekim'de yürürlüğe giren ateşkes anlaşmasını açıkça ihlal ederek, Gazze ve Han Yunus şehirlerinde 17'si çocuk ve kadın olmak üzere 28 kişiyi öldürdüğünü’ bildirdi.

Hamas Sözcüsü Hazım Kasım bugün yaptığı açıklamada, İsrail’i Gazze anlaşmasını ihlal etmekle suçladı. Kasım, İsrail’in aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu çok sayıda kişiyi öldürdüğünü ve yaraladığını belirterek, Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi bu ‘ihlalleri’ derhal durdurmak için harekete geçmeye çağırdı.

Kasım, İsrail ordusunun ‘anlaşmanın varlığına rağmen Gazze’de büyük bir katliam gerçekleştirdiğini’ ve bu tutumun, İsrail hükümetinin arabulucular ve garantör ülkeler nezdindeki açık saygısızlığını yansıttığını söyledi. Kasım ayrıca, bu ülkelerin işgalci güçlerin Gazze’ye yönelik saldırılarını durdurmakta yetersiz kaldığını ifade etti.

dwef
İsrail'in düzenlediği hava saldırısının gerçekleştiği bölgeyi inceleyen Filistinliler (Reuters)

Kasım, “Şarm eş-Şeyh'te anlaşmayı imzalayan tüm tarafları, özellikle Mısır, Katar, Türkiye ve ABD'yi, sorumluluklarını yerine getirmeye ve işgalin saldırganlığını ve Gazze'deki savaşı sona erdirmek için yapılan anlaşmanın ihlallerini durdurmak için acil önlemler almaya çağırıyoruz” dedi.