Dünya çapında Kovid-19 vaka sayısı 30 milyon sınırına yaklaştı

Londra'da bir açık hava restoranı (Reuters)
Londra'da bir açık hava restoranı (Reuters)
TT

Dünya çapında Kovid-19 vaka sayısı 30 milyon sınırına yaklaştı

Londra'da bir açık hava restoranı (Reuters)
Londra'da bir açık hava restoranı (Reuters)

Hazırlanan istatistiklere göre yeni tip koronavirüs (Kovid-19) dünyada en az 924 bin 968 kişinin yaşamını yitirmesine yol açtı. Dünya Sağlık Örgütü’nün (WHO) Çin'deki ofisinin geçen yıl Aralık ayı sonunda salgının ortaya çıktığını duyurmasından bu yana vaka sayısı ise 30 milyona yaklaştı.
AFP’nin haberine göre, söz konusu verilere göre salgının başlangıcından bu yana tüm dünyada 29 milyon 61 bin 830 koronavirüs vakası kaydedildi. İyileşenlerin sayısı ise 19 milyon 334 bin kişiye ulaştı.
AFP’ye göre bazı ülkeler ciddi vakalar dışında testler yapmazken, diğer ülkeler ise takip için vakaların temas ettiği kişilere test yapmaya öncelik verdiğinden bu rakamlar gerçek vaka sayısının sadece bir kısmını yansıtıyor. Diğer taraftan, çoğu gelişmemiş ülke de imkansızlıklar nedeniyle sınırlı sayıda test yapılıyor.
Dünya çapında Pazar günü 3 bin 844 yeni ölüm ve 253 bin 832 vaka kaydedildi. Son 24 saatte en fazla ölüm kaydeden ülkeler Hindistan (1 bin 136 ölüm), ABD (494) ve Brezilya (415) oldu. Johns Hopkins Üniversitesi’nin istatistiklerine göre, 6 milyon 520 bin 235 vakadan 194 bin 81 ölümle koronavirüsten en çok etkilenen ülke ABD oldu. Ülkede iyileşenlerin sayısının ise en az 2 milyon 451 bin 406 kişiye yükseldiği bildirildi.
ABD’den sonra en çok etkilenen ülkeler arasında 4 milyon 330 bin 455 vaka ile 131 bin 625 ölüm kaydeden Brezilya, ardından 79 bin 722 ölümle (4 milyon 846 bin 427 vaka) Hindistan, 70 bin 821 ölümle Meksika (668 bin 381 vaka) ve 41 bin 628 ölümle İngiltere (368 bin 504 vaka) yer aldı.
Bunlardan sonra en çok etkilenen bölgelerden Peru, 100 bin kişi başına 93 ölümle nüfusuna göre en fazla ölümün yaşandığı ülke oldu. Peru’yu Belçika (86), İspanya (64), Bolivya (63) ve Şili (63) izledi.
Bugüne kadar Çin (Makao ve Hong Kong hariç),  85 bin 194 vakadan (Pazar ve Pazartesi arasında 10 yeni vaka) 4 bin 634 ölüm kaydetti. Ülkede iyileşenlerin sayısı ise 80 bin 415 kişiye ulaştı.
Latin Amerika ve Karayipler bölgesi Pazartesi gününe kadar (sabah saat 11.00) 8 milyon 282 bin 745 vakadan 310 bin 597 ölüm kaydetti. Avrupa bölgesi 4 milyon 495 bin 833 vakadan 221 bin 352 ölüm kaydederken, ABD ve Kanada'da birlikte açıklanan ölüm sayısı 203 bin 292'ye (6 milyon 656 bin 859 vaka) ulaştı.
Asya'da 116 bin 93 ölüm (6 milyon 553 bin 850 vaka), Ortadoğu’da 40 bin 141 ölüm (1 milyon 686 bin 419 vaka), Afrika’da 32 bin 616 ölüm (1 milyon 355 bin 521 vaka) ve Okyanusya’da 877 ölüm (30 bin 604 vaka) kaydedildi.
Söz konusu rakamlar, AFP ofisleri tarafından yetkili ulusal makamlardan toplanan verilere ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından yayınlanan bilgilere dayanılarak hazırlandı.
Ulusal otoriteler tarafından sayılarda yapılan değişiklikler veya bunların yayımlanmasındaki gecikmeler nedeniyle son 24 saat içinde güncellenen sayılar bir önceki günün sonucuyla tam olarak eşleşmeyebilir.

WHO: Salgın durumu daha da şiddetlenecek
WHO Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge, AFP ile verdiği röportajda sonbahar mevsiminin bir önceki aşamadan daha sert geçeceğini belirterek Avrupa'da ölümlerin sabit kalarak vakaların hızla artmasının salgının yeni bir yayılma dönemine girdiğine işaret ettiğini vurguladı. Ayrıca, Kovid-19 salgını nedeniyle tam bir kapatma değil, sınırlı bir kapatma uygulanması gerektiğini ifade etti.
Kluge açıklamasında, "Salgın durumu daha da şiddetlenecek. Ekim ve Kasım aylarında ölümlerde artış göreceğiz” ifadesini kullandı. Öte yandan, Avrupa'da vaka sayısı artarken günlük ölümlerin stabil olduğu kaydedildi. WHO, Avrupa'da meydana gelen günlük ölüm sayılarındaki artışın yerini vakalardaki artışa bırakmasının salgının yeniden yayılmaya başladığının işareti olduğunu bildirdi. Kluge konuyla alakalı yaptığı açıklamada, "Ülkelerin bu tür kötü haberleri duymak istemediği bir noktadayız ve bunu anlıyorum" dedi. Kluge, aynı zamanda “Salgının bir noktadan sonra gerileyeceğine inanıyoruz” dedi.
Avrupa'daki Dünya Sağlık Örgütü, salgınla mücadeleye yönelik önlemleri görüşmek ve beş stratejisi üzerinde anlaşmaları için Pazartesi ve Salı günü olmak üzere yaklaşık 50 üye ülkeyi kapsayan bir toplantı düzenleyecek. BM’nin Kopenhag merkezinden bir yetkilisi, henüz geliştirilmekte olan bir aşının tüm aşamaları bitmeden salgının sona ermesine yol açacağı vaadinde bulunanları uyardı.
BM yetkilisi Belçikalı doktor şu ifadeleri kullandı:
“Her zaman duyuyorum aşı salgının sonu olacak diyorlar. Tabii ki hayır! Aşının nüfusun tüm kesimleri için etkili olup olmayacağını bile bilmiyoruz. Elde ettiğimiz deliller bunun bazıları için etkili olacağını gösterirken diğerleri için etkili olmayacağını gösteriyor.”
Öte yandan Kluge, Avrupa'nın bir dayanışma duygusu göstereceğini umarak, "Farklı aşılar sipariş etmek zorunda kalırsak lojistik bir kabusla karşılaşacağız. Bu salgının sonu onunla yaşamayı öğrendiğimizde gelir ve bu bize bağlı. Bu son derece olumlu bir mesaj” diye konuştu.
Yeni bir salgın durumu karşısında son aylarda yetkililerin kafa karışıklığı yaşadığına dikkati çeken Kluge, halk arasındaki güvensizlik atmosferinin ışığında, sağlık krizinin son derece siyasallaştırılmış yönetimine karşı uyarıda bulundu. AFP’nin  raporuna göre Kluge, Kovid-19’a karşı verilecek yanıtların halk sağlığıyla ilgili salgın verilerine dayanması gerektiğini vurgulayarak şu ifadeleri kullandı:
"WHO birçok kez eleştirildi. Ancak tam olarak bilmediğimiz konularda açıklama yapmak çok zor. Bazıları yeterince açıklama yapmadığımızdan söz ederken, diğerleri sınırları aştığımızı düşünüyor."
Kluge, araştırmaların aşamalı olarak ilerlediğini ve eksik kaldığını, ilk kez kararların eksik bir kanıta dayalı olarak verilmesi gerektiğini söyledi. Kluge açıklamasında, “Siyaset, bazı ülkelerde bilim adamlarına göre hareket ederken ne yazık ki diğer ülkelerde insanların bilimi sorguladığını görüyoruz ki bu çok tehlikeli bir durum" dedi. 
Avrupa'da koronavirüs vaka sayısı, özellikle İspanya ve Fransa'da son haftalarda önemli ölçüde arttı. Cuma günü, WHO’nun Avrupa şubesinin 55 üye ülkesinde, WHO’nun genel verilerine göre Nisan ayında kaydedilen zirve rakamlardan daha yüksek olarak 51 binden fazla yeni vaka kaydedildi. Ancak aynı kaynaklara göre bugüne kadar günlük ölümlerin sayısı geçen Haziran ayının başından beri sabit kalarak 400 ila 500 ölüm arasında değişti. 
Kluge, salgını yönetme şeklinin geçen kış sonundaki gibi olmaması gerektiğini belirterek  şu ifadeleri kullandı: 
"Geçtiğimiz Şubat ayında tüm topluluğu hedef aldık. Ancak şimdi virüsü hedefleyeceğiz. Okullar geçici olarak ve belirli yerlerde kapatılmalı. Ancak iyi bir takip sistemi benimsersek virüsü yerel olarak kontrol edebilir ve birkaç hafta sonra kısıtlamaları hafifletebiliriz."



Mazlum Abdi: Ahmed eş-Şara Suriye’nin Cumhurbaşkanıdır ve Suriye'de iki ordu olmayacak

Görsel: Yusra Naim
Görsel: Yusra Naim
TT

Mazlum Abdi: Ahmed eş-Şara Suriye’nin Cumhurbaşkanıdır ve Suriye'de iki ordu olmayacak

Görsel: Yusra Naim
Görsel: Yusra Naim

Londra: İbrahim Hamidi

SDG lideri Mazlum Abdi, Al Majalla’ya konuştu. Ahmed eş-Şara'nın Suriye'deki geçiş sürecinin cumhurbaşkanı olduğunu söyleyen Abdi, Cumhurbaşkanı Şara’yı tebrik etmekte ‘gecikmesinin’ Şara’nın geçiş döneminin cumhurbaşkanı ilan edildiği 29 Ocak'ta düzenlenen ‘Zafer Konferansı’na katılmamasından’ kaynaklandığını belirtti.

Mazlum Abdi ile 17 Şubat'ta internet üzerinden yapılan röportaj, Cumhurbaşkanı Şara ile Şam’da SDG’nin orduya entegre edilmesini öngören anlaşmanın imzalanmasından hemen önce Al Majalla’da yayınlandı.

Abdi, Cumhurbaşkanı Şara ile anlaşmanın imzalanmasının ardından X hesabından yaptığı açıklamada, “Bu hassas dönemde, halkımızın adalet ve istikrar özlemlerini yansıtan bir geçişi sağlamak için birlikte çalışıyoruz. Tüm Suriyelilerin haklarını güvence altına alan, barış ve onurlu bir yaşam özlemlerini karşılayan daha iyi bir gelecek inşa etmeye kararlıyız. Bu anlaşmayı, tüm kesimleri kucaklayan ve iyi komşuluk ilişkilerini garanti eden yeni bir Suriye'nin inşası için gerçek bir fırsat olarak görüyoruz” ifadelerini kullandı.

Abdi, kendisine yöneltilen bir soruya verdiği yanıtta, bundan birkaç hafta önce Şam'da Cumhurbaşkanı Şara ile yaptığı görüşmenin aralarında ‘Suriye'nin toprak bütünlüğü, Suriye'de tek bir ordunun, tek bir devletin, tek bir başkentin ve tek bir bayrağın olması gerektiği şeklinde egemenlik konularının’ da bulunduğu bazı ilkeler üzerinde anlaşmaya varılmasıyla sonuçlandığını söyledi.

Abdi, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Üzerinde mutabık kaldığımız noktalar var ama uygulama mekanizmasının ve zamanlamasının görüşülmesi ve belirlenmesi gerekiyor. Sorunlar çözülene kadar müzakerelere ve diyaloğa devam etme konusunda mutabık kaldık. Toplantıyı olumlu bir toplantı olarak değerlendirdik.”

SDG'nin Suriye ordusuna katılmayı isteyip istemediği sorusuna Abdi, şu yanıtı verdi:

"Temel bir ilke olarak iki ordu değil, tek bir ordu olması gerektiğinde hemfikiriz. Şu an ordunun yeniden yapılandırılması için yerleşik bir yöntem var. Biz SDG güçleri olarak ordunun yapılandırıldığı temel yönteme kesinlikle bağlı kalacağız.”

Hazırlık sürecinin ve tartışma platformunun bir parçası olmanın önemini vurgulayan SDG lideri, Suriye'de kalıcı bir ateşkes sağlandığında SDG'deki yabancı savaşçıların ayrılacağını açıkladı.

Kürtlerin ve Suriye'nin kuzeydoğusundaki bölgelerin ‘Esed rejimi döneminde olduğu gibi ötekileştirilmesini’ reddettiğini bir kez daha ifade eden Abdi, Baas Partisi döneminde yaşananların tekrarlanmamasının önemli olduğunu vurguladı.

ABD’nin kendisini ve SDG'yi Şam ile diyalog kurmaya teşvik ettiğini ve bu konuda ‘arabuluculuk’ yaptığını belirten SDG lideri, Donald Trump'ın ilk başkanlık döneminde Türkiye'yi Ekim 2019 anlaşması kapsamındaki ‘ateşkese uymaya’ cesaretlendirdiğini belirtti.

Abdi ile Şara arasında anlaşmanın imzalanmasından iki gün önce, ABD Merkez Kuvvetler Komutanlığı (CENTCOM) Komutanı General Michael Corella Suriye'nin kuzeydoğusunu ziyaret ederek, SDG liderini Şam ile anlaşmaya varmaya teşvik etti.

Trump'ın başkanlığında ABD’nin yeniden ‘ihanet etmesinden’ endişe duyup duymadığı sorusuna Abdi, “İyimserim ve umarım böyle bir şey olmaz” yanıtını verdi.

İran ile hiçbir iş birliği olup olmadığına dair bir soruya ise Abdi, “Hayır ne o zaman ne de şimdi. İran ile gelecekte bu yönde bir ilişkimiz olmayacak. Şu an bazılarının bizi suçladığı gibi muhalefet olmaya değil, yeni yönetimin ve siyasi görüşmelerin bir parçası olmaya odaklanmış durumdayız” şeklinde cevap verdi.

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) deneyimini Suriye’de tekrarlama niyetinde olmadıklarını ifade eden SDG lideri, “Ne Suriye Irak'tır ne de Suriye'nin kuzeydoğusu IKBY’dir” dedi.

İşte Şarku’l Avsat’ın Al Majalla’dan aktardığı 17 Şubat 2025 tarihinde Zoom platformu üzerinden gerçekleşen röportajın tam metni:

Basında yer alan haberlerde Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara'yı tebrik ettiğinizi, Afrin ziyaretinden duyduğunuz memnuniyeti dile getirdiğinizi ve kendisini Suriye'nin kuzeydoğusunu ziyaret etmeye davet ettiğinizi okuduk. Ayrıca SDG, Suriye Demokratik Konseyi (SDK) ve Kuzey ve Doğu Suriye Özerk Yönetimi (KDSÖY) toplantılarının ardından yapılan açıklamayı öğrendik. Tüm bunların arka planında olan bitenleri açıklayabilir misiniz?

- Genel olarak ana hedefimizin Şam’daki yeni yönetimle diyalog kurmak olduğunu biliyorsunuz. Elbette siyasi sürecin ve yeni Suriye'nin bir parçası olmak istiyoruz. Biz (yani her iki taraf da) şimdiye kadar bu konuda istekliyiz.

Cumhurbaşkanlığı yemin törenin yapıldığı konferansta (Zafer Konferansı) biz yoktuk biliyorsunuz. Dolayısıyla (Cumhurbaşkanı Şara'yı) tebrik etme konusunda bir gecikme oldu. Ancak genel olarak, şu anda müzakereler, diyalog ve bir sonuca varmak için çalıştığımız ve diyalog içinde olduğumuz taraf Şam'daki yeni yönetim olduğu sürece, kendisini bu konuda tebrik etmemiz gayet doğal.

Biz kendi adımıza bu bölgeyi (Suriye’nin kuzeydoğusu) Suriye'nin bir parçası olarak görüyoruz ve Şam'daki yeni yönetimin Cumhurbaşkanı’nın diğer tüm bölgeleri ziyaret ettiği gibi bu bölgeyi de ziyaret etmesi bizim ve Şam'daki yeni yönetimin görevidir.

Geçiş dönemi Cumhurbaşkanı olmasından sonra Ahmed eş-Şara'yı tebrik ettiniz mi?

- Tabii ki. Şu anda seçimler yapılana, anayasa onaylanana ve diğer yasal prosedürler üzerinde anlaşmaya varılana kadar Suriye'nin geçici Cumhurbaşkanı olarak kabul ediliyor.

Temelde diyalog ve bölgenin geleceği için sonuçlara ulaşmayı istiyoruz. Müzakere yürüttüğümüz taraf şu anda Şam'daki yeni yönetim ve bu yönetimin başında yer alan isim.

Suriye'nin toprak bütünlüğü, Suriye'de tek bir ordunun, tek bir devletin, tek bir başkentin ve tek bir bayrağın olması gibi geniş çizgiler var. Bunlar egemen ve temel noktalar.

O halde SDG lideri Mazlum Abdi, Cumhurbaşkanı Şara'yı tebrik ediyor ve devrimin bayrağının Suriye bayrağı olduğunu kabul ediyor, doğru mu?

- Evet, tam olarak böyle ve bunu teyit ediyorum.

Sizin de söylediğiniz gibi 29 Aralık'ta bir müzakere turu oldu. Şam'a gidip Şara ile görüştünüz. İki kadın yardımcınızla gittiniz, o da ekibiyle beraberdi. Bize bu görüşmeler hakkında daha fazla ayrıntı verebilir misiniz?

- Bu ilk ziyaretti. Sayın Şara ile ilk görüşmemdi. Olaylar henüz yeniydi ve ilk görüşme olduğu için yeni yönetimin bakış açısını öğrenmeye ve onları durumumuzu göstermeye çalıştık. Görüşümüzü onlara bildirdik. Olumlu bir toplantı olduğunu düşündük.

En azından iki taraf birbirlerinin görüşlerini ve çekincelerini kabul etti. Temel olarak, toplantı sırasında müzakerelere devam etme konusunda mutabık kaldık. Ana noktalarda bir sorun yok, genel hatlar üzerinde mutabıkız.

Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve SDG Genel Lideri Mazlum Abdi, 10 Mart 2025 tarihinde Suriye'nin başkenti Şam'da SDG'nin devlet kurumlarına entegre edilmesini öngören anlaşmayı imzalarken (AFP)Suriye Geçiş Dönemi Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve SDG Genel Lideri Mazlum Abdi, 10 Mart 2025 tarihinde Suriye'nin başkenti Şam'da SDG'nin devlet kurumlarına entegre edilmesini öngören anlaşmayı imzalarken (AFP)

Nedir o genel hatlar?

- Suriye'nin toprak bütünlüğü, Suriye'de tek bir ordunun, tek bir devletin, tek bir başkentin ve tek bir bayrağın olması. Tüm bunlar egemenlik noktaları ve temel noktalardır.

Ancak birçok detay ve uygulama mekanizması, zamanlama ve daha birçok konu var. Detaylarda görüş farklılıklar söz konusu. İki bakış açısında da farklılık var. Bunlar çözülene kadar müzakerelere ve diyaloğa devam etme konusunda mutabık kaldık. Bu bakımdan toplantıyı olumlu olarak değerlendirdik.

O toplantıda Afrin'i ve yerinden edilmiş insanların Afrin'e dönüşünü konuştuk. Afrin halkının Afrin'e dönüşü için garantiler ve sözler aldık ve sözlerin yerine getirildiğini gördük. Bu da memnuniyetle karşıladığımız bir tutum.

Yerlerinden edilenleri geri döndürme sözü yerine getirildi mi?

- En azından 200 bin yerinden edilmiş insanın kendi bölgelerine dönmüş olması Kürt halkı için önemli bir noktadır. Bu konu gündeme geldi. (Cumhurbaşkanı Şara'nın) Afrin ziyareti sırasında Afrin halkına aynı vaatlerin tekrarlanması olumlu bir nokta olarak değerlendirildi.

Temel ilkeler üzerinde bir mutabakatın olduğunu söylediniz. Bunlar tam olarak nedir? Temel ilkeler üzerinde mutabık kalınan beş ilke var mı?

- Bu konuda açık konuşacağım. Bunlar orduyla ilgili bazı konuların yanı sıra tek bir ordumuzun olması, kurumların birbirine entegre edilmesi, devlet kurumlarının ya da genel olarak devletin bölgelerimize geri dönmesiyle ilgiliydi.

Mevcut sınırlar korunarak tek bir çatı altında idari, askeri ve güvenlik konularında mutabıkız. Diğer noktalara gelince, açıklamalarımızda da belirttiğimiz üzere, mutabık olduğumuz noktalar var ama uygulama mekanizmasının ve zamanlamasının tartışılması ve belirlenmesi gerekiyor.

Savunma Bakanlığı'nın bir parçası olmamız gerektiğine inanıyoruz, dolayısıyla kullanılan yöntemlerde söz sahibi olmalıyız. Bunun bir parçası olduğumuz sürece ve kilit konularda görüşümüz alındığı sürece, kararlılığımızı sürdüreceğiz.

Ordunun bir parçası olma ve hazırlık

SDG'nin orduya bir bütün olarak değil, üyelerinin bireyler olarak girmesi gerektiği, özerk yönetimin feshedileceği, stratejik doğal kaynakların devlet kontrolüne geçeceği ve SDG'deki tüm yabancı savaşçıların Suriye’den sınır dışı edileceği yönünde size bilgi verildiğini duydum. Bu doğru mu? Bunlarla ilgili yanıtınız nedir?

Şu anda sonuç almak ya da devam etmekte olan diyalog ve müzakerelerin başarılı olmasını bekliyoruz. Bizim için asıl mesele bu. Detaylarda konuşulması gereken pek çok nokta var. Orduya gelince, bence şu anda orduyu yeniden yapılandırmanın bir yolu var ve biz SDG güçleri olarak ordunun yapılandırıldığı temel yola kesinlikle bağlı kalacağız.

Bu bölgenin kendine has özellikleri bulunuyor. Bu da askeri kurumların birleştirilmesi konusunu incelerken ele alacağımız bir konu. Askeri meselenin, daha önce de ifade ettiğim gibi, uygulama mekanizması ve zamanlaması açısından tartışılması gerekiyor. Temel ilke olarak iki ordu değil, tek bir ordu olması gerektiği üzerinde mutabıkız. Bunlar üzerinde mutabık kaldığımız hususlar.

Savunma Bakanı Tümgeneral Murhaf Ebu Kasra ile görüştüğümüzde yeni ordunun eksiksiz bir yapıya kavuşturulması için sistematik bir plandan bahsetti. SDG'nin Savunma Bakanlığı tarafından yürütülen bu yapının bir parçası olmasına hazır mısınız?

- Hazırlık ve tartışmaların bir parçası olduğumuz sürece, evet hazırız. Savunma Bakanlığı'nın bir parçası olmamız gerektiğine inanıyoruz. Bu nedenle kullanılan yöntemler ve bunların nasıl ele alınacağı konusunda söz sahibi olmalıyız. Bunun bir parçası olduğumuz sürece ve kilit konularda görüşümüz alındığı sürece, bu sürecin bir parçası olmaya karar verdik. Daha doğrusu, sürecin bir parçası olduğumuz sürece biz de bu sürece bağlı kalacağız.

Ancak Savunma Bakanlığı ile aranızda askeri düzeyde hiçbir görüşme yapılmadı, öyle değil mi?

- Bu düzeyde müzakerelerin başlatılmasını istedik.

Peki ya yabancı savaşçılar ne olacak?

- Bu bağlamda ifade etmiştim, şimdi Suriyeli olmayan savaşçıların varlığının bir nedeni var. Temelde Kürt savaşçılardan, Kürt kardeşlerimizden bahsediyoruz, onlar bize yabancı değiller. Savaş sırasında bu bölgeyi ve Kürt halkını savunmak için buraya geldiler.

Tüm bu savaşçılar geldikleri yerlere dönmeye hazırlar. Şu an Suriye genelinde ateşkes söz konusu. Sükûnet ve bir tür istikrar var. Ateşkes sağlanır sağlanmaz bu savaşçılar geldikleri yerlere geri dönecekler. Biz ateşkes bekliyoruz ama şu anda ateşkes yok. Ateşkes olduğu zaman bölgeyi terk etmeye hazırlar.

Yabancı savaşçılarla ilgili belirli bir sayı var mı? 250 kişi olduklarını duymuştum, doğru mu?

- Sayıları yüzlerle ifade ediliyor, binlerle değil. Rakamlara girmeyeceğim, sadece sayılarının binlerce değil, yüzlerce olduğunu ve Heyet Tahrir eş-Şam (HTŞ) da dahil olmak üzere diğer bölgelerdeki savaşçılar gibi büyük bir sayı olmadığını söyleyeceğim. Temelde bu konuda bir tür mükerrerlik ve bir tür adaletsizlik var. Orada bulunan yabancı savaşçıların bir kısmına vatandaşlık veriliyor. Onlarla ilgili çekincelerimiz var ama Kürt kardeşlerimizden bölgemize gelenler akrabalarını korumak için geldiler. Ateşkes olduğu sürece geri dönecekler ve dediğim gibi sayıları yüzlerle ifade ediliyor, binlerle değil.

Peki ya stratejik öneme sahip yer altı kaynaklarına (ülkenin zenginlikleri) ne olacak? Şam bu yer altı kaynaklarının tamamını almayı ve ardından kaynakların bir kısmını Suriye'nin kuzeydoğusuna harcamayı istiyor. Bununla ilgili ne düşünüyorsunuz?

- Prensipte Şam'da gerçekleşen ilk görüşmemizde de söylediğimiz gibi, bu konuyla ilgili bir sorunumuz yok. Biz eski rejim döneminde ötekileştirilen bu bölgenin tekrar ötekileştirilmesini istemiyoruz. Yeraltı kaynaklarının bu bölge de dahil olmak üzere tüm bölgelere adil bir şekilde dağıtılması gerekiyor.

Esed rejiminin düşmesi bekleniyordu, ancak kimsenin bu kadar hızlı düşmesini beklediğini sanmıyorum. Eski rejimi devirenler bile bunun bu kadar çabuk olmasını beklemiyorlardı.

Baas Partisi deneyiminin tekrarlanmaması

Şimdi KDSÖY’ü ne bekliyor? Şam, özerk yönetimi feshedip âdem-i merkezileştireceğini söylüyor. Siz bununla ilgili ne söyleyeceksiniz?

- Bu konular anayasa tartışmaları sırasında ve geçiş döneminde ele alınmalı. Her şeyin aynı kalması konusunda ısrarcı değiliz. Bizim 10-12 yıldır var olan bir siyasi ve bir de idari organımız var. Bu organın olmasının birtakım nedenleri vardı. Hizmet sağlamak ve bu bölgeyi var olan askeri ve idari kurumlardan korumak için bir gereklilikti. Şimdi genel olarak Suriye'deki durumda bir değişiklik olduğuna göre biz de Suriye'deki yeni duruma kesinlikle uyum sağlayacağız.

Açıkçası, Baas Partisi'nin ve eski Baas rejiminin tüm yetkileri başkentte tekelleştirmesi deneyimini yeniden yaşamak istemiyoruz. Başkentin bazı yetkileri diğer bölgelerle paylaşılmalı. Burada sadece bizim bölgemizi kastetmiyorum, tüm bölgeleri kastediyorum. Bu konular anayasanın hazırlanması sırasında ya da Ulusal Diyalog Konferansı'nda ele alınmalı.

Genel olarak bölgelerde bir tür yerel yönetim olmalıdır, ancak Esed rejiminin düşmesinden sonra Suriye’de meydana gelen değişiklikler doğrultusunda bölgemizdeki idari durumu tartışmaya hazırız.

Siz her zaman Esed rejiminin düşmesinden bahsettiniz. Geçtiğiniz aralık ayında Esed rejiminin bu kadar çabuk düşmesini bekliyor muydunuz?

- Esed rejiminin düşmesi bekleniyordu, ancak kimsenin bu kadar hızlı düşmesini beklediğini sanmıyorum. Eski rejimi devirenler bile bunun bu kadar çabuk olmasını beklemiyorlardı.

belge

Rejimin çöküşü sizi şaşırttı mı?

- Rejimin bu kadar çabuk düşmesi karşısında şaşırdık.

Diyalog konusuna geri dönelim. Yeni Suriye yönetimi bir ulusal diyalog konferansının yapılacağını ve bir hazırlık komitesinin kurulacağını duyurdu. Sanırım hazırlık komitesinin parçası olmayı ve konferansa katılmayı talep ettiniz. Siz bu hazırlık komitesi ve önerilen diyalog hakkında ne düşünüyorsunuz?

Komitenin bu şekilde oluşturulmasına ilişkin kesinlikle çekincelerimiz var. Biz sadece Kürt kesiminin değil, genel olarak bu bölgenin tüm kesimlerinin temsil edilmesini istiyoruz. Diyalog komitesinde temsil edilmesi gereken başka kesimler de var. Aramızdaki müzakereler ve diyalog başarıya ulaşırsa bunu talep edeceğiz. Mevcut yapının tüm Suriyelileri ve talepleri temsil etmediğini düşünüyoruz. Tüm kesimlerin temsilcileri bu sürece dahil edilmeli ve kapsayıcı olmalı.

Bu bağlamda Şam'la temasa geçtiniz mi?

- Geçeceğiz. Bu konuda kesinlikle bir görüşümüz olacak.

Kürt halkı anadil, eğitim dili ve hatta vatandaşlık gibi temel haklarından mahrum bırakılmıştır. Elbette tüm bunlar anayasa yazımı sırasında yeniden ele alınmalıdır.

Bildiğiniz gibi bir yasama organının oluşturulması düşünülüyor. Bir geçiş hükümeti kurma fikri de var. Bu iki organın oluşturulması konusunda sizinle herhangi bir görüşme oldu mu?

- Henüz detayları tartışmadık. Gözden geçirilmesi gereken ve eksik ele alındığını düşündüğümüz temel konu, sürece anlaşanların dahil olması. Anlaşmaya varmayanlar ise sürece katılmıyor. Bu da diyalog ilkesinin ve Ulusal Diyalog Konferansı ilkesinin özüyle çelişiyor. Anlaşmasanız bile anlaşmaya varmak için konferansa katılırsınız.

Bununla birlikte, temel çizgiler üzerinde bir anlaşmaya varmaya çalışıyoruz. Bu konferansa katılmaya istekliyiz, böylece katılmazsak eleştirilen taraf biz olmayacağız.

Müzakereler sırasında Kürtlerin haklarının anayasada yer almasını istediğinizi biliyorum. Hangi anayasa maddelerini talep ediyorsunuz?

İki farklı konu var. Suriye’nin kuzeydoğusun başka etnik kesimler ve başka bölgeler de var. Bir yönetim mevcut. Onlarca yıldır elde edilen kazanımlar söz konusu ve bu ayrı bir konu. Kürtlere gelince, onların özel bir durumu var. Kürtler, Suriye’de bağımsızlığın kazanılmasından bugüne kadar birbirini izleyen dönemlerde hep baskı gördü. Anadil, anadilde eğitim ve hatta vatandaşlık gibi temel haklarından mahrum bırakıldı. Anayasa yazılırken Kürtlerin hukuku, anadili ve hatta bölgesel yönetim meselesinin yeniden ele alınması gerekiyor. Kürt halkının siyasi ve kültürel ulusal hakları kapsamına dahil ettiğimiz ve anayasanın yeniden yazılması sırasında yeniden ele alınması gereken başka konular da bulunuyor.

Bu fikirler ortaya atıldığında Şam nasıl tepki verdi?

Prensipte karşı değillerdi ve Kürt halkının haklarının anayasada yer almasından yana olduklarını düşünüyorum ama detaylarla ilgili konuşmadık.

Dış güçler

Dış güçlerin Suriye'de olup bitenler hakkındaki görüşleri konusuna gelelim. Türkiye'nin yeni yönetim ile sizin aranızdaki diyaloğu desteklediğini düşünüyor musunuz?

- (Türkiye’nin) buna karşı çıkmaması gerekiyor ama bizim durum değerlendirmemize göre bir karşıtlık söz konusu. Bence bir engel var ve biz Türkiye'yi buna karşı çıkmamaya teşvik ediyoruz.

Peki ya ABD? O sizi Şam ile diyalog kurmaya teşvik ediyor mu?

- Tabi ki ABD bize bunu teşvik ediyor. Diyaloğa arabuluculuk ediyor ve her iki tarafı da buna cesaretlendiriyor.

ABD’liler bugünlerde size ne gibi tavsiyelerde bulunuyor?

- ABD temel olarak iletişimin olması ve müzakerelerin kesintiye uğramaması gerektiğini tavsiye ediyor. ABD’ye göre en önemli nokta müzakerelerde ilerleme kaydedilebilecek yönlere odaklanmak. Genel olarak olumlu bir tutum sergiliyor.

Anladığım kadarıyla İngiltere, Fransa ve ABD, sizinle Şam arasında arabuluculuk yaptıkları gibi Şam ile sizin aranızda da arabuluculuk yapmış ve mesajlar iletmişler. Bununla ilgili ne söylemek istersiniz?

- Evet yaptılar ve halen yapmaya devam ediyorlar.

Yaptıkları en önemli atılım ya da sizi ikna ettikleri şey neydi?

- Şu an başlıca meselenin diyaloğun sürdürülmesi ve sonuçlara ulaşılması olduğunu ve ikinci işaretin de genel olarak detaylara bakmamak olduğunu düşünüyorlar. ‘Önce diyalog konusuna odaklanın ve sonra detaylara bakın’ şeklinde düşünüyorlar.

ABD, diyalog için bir zaman çizelgesi belirledi mi?

- Hayır, buna henüz belirlenmedi.

ABD’li yetkililer her fırsatta Ortadoğu’da sonsuza kadar kalmayacaklarını vurguluyorlar. Ama bence ABD’yi Suriye'ye girmeye iten nedenler terörizm ve DEAŞ meselesi ve bu nedenler halen varlığını sürdürüyor.

Donald Trump yeniden başkan oldu. İlk döneminde 2019 yılının ekim ayında aniden Suriye’den çekilme kararı alarak Türkiye'nin Rasulayn ve Tel Abyad arasında bir bölge kurmasına izin verdiğini hatırlıyoruz. Trump'ın bir kez daha aynısını yapmasından endişe ediyor musunuz?

- Başkan Trump, (ilk) başkanlık döneminin sonlarında, o dönemde savaşın durması ve Türkiye'ye ateşkes yükümlülüğü getirilmesiyle ilgili olarak aldığı kararları yeniden gözden geçirdi. Hatta ABD Kongresi, Türkiye'nin ateşkes sürecine uymaması halinde uygulanacak bazı tedbirler ve yaptırımlarla ilgili bir yasa çıkardı. Olumlu kararlar alınmıştı. Başkan Trump'ın (ilk) döneminin sonlarında bize verdiği sözleri şimdi yerine getirmesini istiyoruz.

Nedir o sözler?

- Türkiye'nin genel olarak ateşkese ve dönemin ABD Başkan Yardımcısı (Mike Pence) ile Ankara arasında imzalanan ve ‘Ekim Anlaşmaları’ olarak adlandırdığımız anlaşmalara bağlı kalması.

Kürtler tarih boyunca ABD tarafından tekrar tekrar ‘ihanet’ uğradılar. ABD'nin yeniden ‘ihanet etmesinden’ endişe ediyor musunuz?

- Bu konuda iyimserim ve umarım böyle bir şey olmaz.

Kamışlı'da, elinde Abdullah Öcalan'ın resmini tutan SDG destekçilerini gösteren bir duvar resminin önünden geçen bir adam, 16 Aralık 2024 (AFP)Kamışlı'da, elinde Abdullah Öcalan'ın resmini tutan SDG destekçilerini gösteren bir duvar resminin önünden geçen bir adam, 16 Aralık 2024 (AFP)

ABD’nin sonsuza kadar bölgede kalacağını mı, yoksa bir gün gideceğini mi düşünüyorsunuz?

Bunu öngöremem. ABD’liler her zaman bu bölgede sonsuza kadar kalmayacaklarını vurguluyorlar. Fakat bana kalırsa ABD’lileri Suriye'ye girmeye iten nedenler, terörizm ve DEAŞ meselesi. Bu nedenler hala varlığını sürdürüyor. Hem tüm bölge hem de ABD’nin çıkarları için terör tehdidi devam ediyor. ABD güçlerinin bölgedeki varlığının nedenleri halen mevcut ve bu nedenler ortadan kalktığında kesinlikle bölgeyi terk edecekler.

Yeni yönetimin size DEAŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu (DMUK) ile ilişkileri ve DEAŞ ile mücadele çabalarını devralabileceğini söylediğini duydum. Bu doğru mu?

- Bu yönde bir talep olduğunu ve buna hazır olduklarını sanıyorum.

Yeni Suriye yönetimi ile DMUK arasındaki ilişki hakkında ne düşünüyorsunuz?

- Onların da DMUK’ta yer almalarını istiyoruz ki, bu işte birlikte olalım. Bildiğiniz gibi şimdiye kadar Suriye'de DMUK bünyesinde yer alan ya da onunla ortak olan ve onunla çalışan sadece biz varız.

SDG ve HTŞ'nin DEAŞ ile mücadelede birlikte çalışması mümkün mü?

- Kesinlikle mümkün.

Bu yönde atılmış herhangi bir adım var mı?

- Şimdiye kadar herhangi bir icrai adım atılmadı, ancak prensip olarak bu konuda birlikte çalışabiliriz.

Peki ya el-Hol Kampı’na ne olacak?

- Henüz radikal bir değişiklik yok. Kampta halen DEAŞ üyelerinin ailelerinden on binlerce sivil kalıyor. Bu aileleri ülkelerine geri döndürmek için elimizden geleni yapıyoruz. Fırat'ın batısından gelen Suriyeliler de var. Daha önce Baas rejimi döneminde onları bu bölgelere geri gönderemiyorduk. Şimdi Fırat'ın batısındaki memleketlerine dönüşlerini koordine etmek için yeni yönetimle birlikte çalışıyoruz. Bu konuda yeni yönetimle temas halindeyiz.

Ortadoğu'da çok fazla değişim yaşandı, zemin çok değişti, ittifaklar çok değişti ve yeni bir bölgesel sisteme doğru gittiğimizi düşünüyorum

Bu noktadaki iş birliği düzeyinden memnun musunuz?

- Elbette yeterli değil ama iyi bir başlangıç.

İran

Peki ya İran hakkında ne dersiniz?

- Bu soruyu sorduğunuz için gerçekten teşekkür ederim.

Açıkçası İran'ın SDG'yi desteklemek ve yeni yönetime karşı SDG ile iş birliği yapmak için hazırlık yaptığını ve yeni bir iletişim kanalı açtığını söyleyenler var...

- Bunlar bize karşı ortaya atılan iddialar ve biz bunların kaynağını çok iyi biliyoruz. Bu bağlamda İran ile geçmişte ve şimdi temasımız olmadığı gibi gelecekte de olmayacak. İran’ın SDG’ye destek verdiğine ve hatta bununla ilgili girişimlerde bulunduğuna dair çıkan tüm haberler gerçek dışı ve bu haberler kasıtlı olarak ortaya atılıyor.

Yani yeni Suriye yönetimine karşı İran ile iş birliği yapmayacağımızı mı söylüyorsunuz?

- Kesinlikle açık ve net olarak bu tutumdayız.

Suriye'de savaşın başlamasının üzerinden 14 yıl, Saddam (Hüseyin) rejiminin yıkılmasının üzerinden 20 yılı aşkın bir süre geçtikten ve Gazze savaşı, Lübnan savaşı ve Suriye'deki rejim değişikliğinden sonra yeni bölgesel düzenle ilgili ne düşünüyorsunuz?

- Yeni bir bölgesel düzen var mı bilmiyorum ama birçok değişiklik oldu. Ortadoğu'da zemin ve ittifaklar çok değişti. Yeni bir bölgesel düzene doğru ilerliyoruz ve bunu genel olarak olumlu buluyorum.

Ne Suriye Irak'tır ne de Suriye'nin kuzeydoğusu IKBY’dir. İkisi de hem demografik hem de coğrafi bölünme açısından birbirinden farklılar.

Birkaç gün önce PKK lideri Abdullah Öcalan'ın yakalanmasının yıldönümüydü, bir açılımdan söz ediliyor. Siz ne düşünüyorsunuz?

- Edindiğimiz bilgilere göre (Öcalan’ın) tutuklanmasından bu yana geçen 26 yılın ardından bir tür inceleme yapıldı. Şu an Kürt-Türk ilişkilerinde bir atılıma tanık oluyoruz. Belki de bir ateşkes uygulanacak ve yeni bir aşama başlayacak. Bu yeni aşamanın Türkiye'de Sayın Öcalan liderliğindeki Kürt ulusal hareketi ile Türk devleti arasında başlamasını bekliyorum. Tüm bunlar Kürdistan'ın dört parçasındaki Kürtlerin durumunu ve tabii ki genel olarak Ortadoğu bölgesini etkileyecek.

IKBY’deki Kürt liderler, size Şam ile müzakere etmeyi ve Suriye’nin askeri gücü olarak hareket etmeyi tavsiye ettiklerini söylediler. Bu doğru mu?

- Bu tavsiyeyi kardeşlerimden gelen olumlu bir tavsiye olarak görüyor ve gereken ciddiyetle ele alıyorum.

İyimser misiniz? Bir yıl içinde Suriye’yi nelerin beklediğini düşünüyorsunuz? Dört yıl içinde neler olabileceğini öngörüyorsunuz? Geçici Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara seçimlerin dört yıl içinde yapılabileceğini söylüyor. Bugünden başlayarak dört yıla kadar olan süreci nasıl görüyorsunuz?

- Dört yılın uzun bir süre olduğunu ve geçiş döneminin bundan daha kısa olması gerektiğini düşünüyorum. Ancak genel olarak bizim açımızdan kesinlikle bazı endişeler söz konusu. Çünkü siyasette siyah ve beyaz olmaz. Yine de bu konuda iyimser olmaya çalışıyoruz.

Mazlum Abdi ve Ahmed eş-Şara Şam’da SDG'nin devlet kurumlarına entegrasyonu için bir anlaşma imzaladı, 10 Mart 2025 (AFP)Mazlum Abdi ve Ahmed eş-Şara Şam’da SDG'nin devlet kurumlarına entegrasyonu için bir anlaşma imzaladı, 10 Mart 2025 (AFP)

Yeni Suriye'nin inşasına nasıl katkıda bulunacaksınız?

- Yeni Suriye'nin inşasına katılmaya hazır olduğumuzu ifade ettik. Bildiğiniz gibi bu bölge büyük bir potansiyele sahip. Kendi adımıza 12 yıldır her alanda büyük bir deneyim edindik. Yeni Suriye'nin inşasına hizmet etmek üzere idari ve askeri kadrolarımızla ve genel olarak bölgemizde var olan uzmanlığımızla bu hizmeti sunmaya hazırız. Biz kendi payımıza hazır olacağız ama elbette bu tek taraflı değil, iki taraflı bir mesele.

Şam'daki bazı taraflar, Suriye'nin kuzeydoğusundaki KDSÖY'ün Irak'ın kuzeybatısındaki IKBY gibi olmak istediğinden endişe duyuyor. Sizin niyetiniz bu mu?

Yukarıda söylediğim gibi ne Suriye Irak’tır ne de Suriye'nin kuzeydoğusu IKBY’dir. İkisi de hem demografik hem de coğrafi       bölünme açısından birbirinden farklılar.