BAE ve Bahreyn Beyaz Seray’da İsrail ile tarihi barış anlaşmasını imzaladı

Beyaz Saray'da İsrail-BAE-Bahreyn arasındaki anlaşmanın imzaları atıldı (Reuters)
Beyaz Saray'da İsrail-BAE-Bahreyn arasındaki anlaşmanın imzaları atıldı (Reuters)
TT

BAE ve Bahreyn Beyaz Seray’da İsrail ile tarihi barış anlaşmasını imzaladı

Beyaz Saray'da İsrail-BAE-Bahreyn arasındaki anlaşmanın imzaları atıldı (Reuters)
Beyaz Saray'da İsrail-BAE-Bahreyn arasındaki anlaşmanın imzaları atıldı (Reuters)

İsrail ve iki Arap ülkesi arasında dün Beyaz Saray’dan barış dumanı yükseldi. ABD Başkanı Donald Trump bu gelişmeyi "yeni Orta Doğu'nun şafağı” diye niteledi. Trump, bu kervana 5 Arap ülkesinin daha katılacağını duyurdu.
Beyaz Saray’ın bahçesinde birkaç yüz kişinin toplandığı kalabalık karşısında İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan ve Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif bin Raşid ez-Zeyani ile anlaşma imzaladı.
Bu iki anlaşmayla birlikte, 1979’da Mısır ve 1994’te Ürdün’den sonra İsrail ile normalleşme adımı atan Arap ülkelerinin sayısı 4’e yükseldi.
Trump’ın ev sahipliğinde Beyaz Saray’ın güney bahçesinde düzenlenen imza töreninde anlaşma metni Arapça, İbranice ve İngilizce olmak üzere 3 dilde imzalandı. Metin başlangıçta BAE-İsrail tarafı daha sonra İsrail-Bahreyn tarafından imzalandı. Liderler salgın sebebiyle sağlık tedbirlerine uygun olarak el sıkışmaktan kaçındılar.
ABD yönetimi yetkilileri, Kongre’nin bazı üyeleri, eski yetkililer ve aralarında Sudan ile Umman Sultanlığı’nın ABD Büyükelçileri’nin de bulunduğu 700’den fazla misafirin katıldığı tarihi tören sırasında İsrail’i Başbakan Binyamin Netanyahu, BAE’yi Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan ve Bahreyn’i ise Dışişleri Bakanı Abdullatif bin Raşid ez-Zeyani temsil etti.

Trump: Yeni Ortadoğu
ABD Başkanı Trump, Beyaz Saray’ın balkonundan yaptığı konuşmada, “Tarihi bir dönüşüme ve yeni bir Ortadoğu'ya tanıklık ediyoruz. Bir ay içinde İsrail, BAE ve Bahreyn'in karşılıklı elçilikler kuracağı, sağlık, güvenlik ve ekonomi alanlarında işbirliği yapacağı iki barış anlaşması imzalandı. Abraham (İbrahim) Anlaşması Müslümanlara Mescid-i Aksa’da namaz kılmanın ve İslami mekanları ziyaret etmenin kapılarını açacak” dedi. Trump, ilk yurtdışı ziyaretini Ortadoğu’ya yaptığını ve Suudi Arabistan’da 54 devlet ile “uygarlık düşmanı ve aleyhtarına karşı birleşme ve bölge halklarının hayatın ve çocuklarının geleceğinin şekline kendileri karar vermesi” konusunda konuştuğunu söyledi. Trump konuşmanın sonunda “Bu, dünya için büyük bir gün” ifadesini kullandı.

Netanyahu: Çatışmanın sonu
Trump’ın ardından konuşan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, İsrail ve Filistinliler arasında barış için gerçek bir barış vizyonu sunmasından ve bu barışın gerçekleşmesi için yaptığı arabuluculuktan dolayı ABD yönetimine teşekkür etti. “Bugün barış için yeni bir şafak” diyen Netanyahu, BAE ve Bahreyn liderlerine selam gönderdi. Netanyahu, “Bugün gerçekleştirdiğimiz barış, Arap-İsrail çatışmasına bütünüyle son verecek ve bu ortaklıkların ekonomik faydaları herkese ulaşacak. Bu yalnızca liderler arasında yapılan bir anlaşma değil aynı zamanda çok sayıda sorunla ve koronavirüs salgınıyla mücadele etmek ve refah içinde yatırım isteyen halklar arasında yapılmış bir anlaşmadır” ifadelerini kullandı.
BAE Dışişleri Bakanı Abdullah bin Zayid Al Nahyan ise konuşmasına imza töreninde bulunan tüm katılımcılara BAE halkının selamını ileterek başladı. Nahyan, “Bugün barış elini uzatmak ve barış elini tutmak için duruyorum. Barış arayışı sağlam bir ilkedir ve ilkeler onları eyleme dönüştürerek gerçekleştirilir. Bugün burada Ortadoğu'yu değiştirecek ve tüm dünyaya umut gönderecek bir olaya şahit oluyoruz” diye konuştu. Barış için cesarete, gelecek inşa etmek için bilgiye ihtiyaç olduğunu söyleyen Nahyan, anlaşmanın Ortadoğu’nun yüzünü değiştireceğini ve dünyaya umut vereceğini belirtti. “Bu girişim ABD Başkanı ve ekibinin çabaları olmadan mümkün olmazdı” diyen Nahyan, anlaşmanın meyvelerinin tüm bölgeye yansıyacağını belirterek, barış dışındaki bir seçeneğin yıkım, yoksulluk ve insani acılar anlamına geleceğini dile getirdi. Nahyan, “Genç enerjilerle dolu bir bölgenin geleceği için bugün bizi bir araya getiren yeni vizyon şekillenmeye başlıyor. BAE Devleti’nde bize göre, bu anlaşma, Filistin halkının daha çok yanında olmamızı, istikrarlı ve müreffeh bir bölgede bağımsız bir devlet umutlarını gerçekleştirmemizi mümkün kılacak. Bu anlaşma, Arapların İsrail Devleti ile daha önce imzaladığı barış anlaşmalarının üzerine inşa edildi. Zira bu anlaşmaların amacı istikrar ve sürdürülebilir kalkınma yolunda çalışmaktır. Barış için cesarete, gelecek inşa etmek için bilgiye, milletlerin kalkınması için sabır ve samimiyete ihtiyaç var. Bugün dünyaya bunun bizim yaklaşımımız olduğunu, barışın bizim ilkemiz olduğunu ve başlangıcı doğru olanın Allah’ın izniyle başarılarının parlak olacağını söylemeye geldik” diye konuştu.

Zeyani: Gerçek barış
Bahreyn Dışişleri Bakanı Abdullatif bin Raşid ez-Zeyani, konuşmasında, “Bahreyn ve İsrail arasındaki barışa destek ilanı, din, etnisite, mezhep ve ideolojiden bağımsız olarak gerçek barışa doğru tarihi bir adımdır. Ortadoğu çatışma ve güven kaybı nedeniyle bir gerilemeye tanıklık etti. Bu durum nesilleri refahtan mahrum bıraktı” dedi. Bahreyn Kralı Hamad bin İsa Al Halife’nin “İşbirliği barışı sağlamanın yoludur ve barış ancak bölgedeki halkların haklarını koruyarak gerçekleşebilir” sözünü aktaran Zeyani, Halife’nin cesaretini takdir etti.

Filistinlilere mesaj ve İran’ın müzakere masasına getirilmesi
Trump, gazetecilerin, anlaşmanın Filistinlilere verdiği mesaj ile ilgili sorusuna, “Bence onlar olan biteni izliyorlar. Bir aşamada Filistinlilerin geldiğini göreceğiz ve kumun üzerinde kan olmadan barış olacak” yanıtını verdi. Trump ayrıca 5 ila 6 ülkenin daha İsrail ile barış anlaşması imzalamasını beklediğine işaret ederek, söz konusu ülkelerin isimlerini açıklamadı.
Trump, başkanlık seçiminin bitmesinin ardından bir hafta veya bir ay içinde İran’ı müzakere masasına getirmeyi ve İran’ı zengin bir ülke yapacak yeni ve adil bir anlaşma imzalamayı beklediğini söyledi.

İmza töreninden önce
Sabahın erken saatlerinden itibaren ABD Ulusal Muhafızları, Beyaz Saray girişinde düzenlenen resmi karşılama töreninde yolun her iki tarafına ABD, İsrail, BAE ve Bahreyn bayrakları astı. ABD Başkanı üç ülkenin temsilcisini kabul etti. Beyaz Saray’a ilk gelen Bahreyn Dışişleri Bakanı Zeyani oldu. Zeyani’yi BAE Dışişleri Bakanı Nahyan ve İsrail Başbakanı Netanyahu takip etti. İkili görüşmelere ABD Başkan Yardımcısı Mike Pence, Dışişleri Bakanı Mike Pompeo ve Trump’ın damadı ve danışmanı Jared Kushner da katıldı. Beyaz Saray’ın dışında ise birçok ABD ve Arap örgütünden çok sayıda Filistinli barış anlaşmasına karşı siya bayrak kaldırarak protesto eylemi düzenledi.

Beyaz Saray’ın anahtarı
Trump, Oval Ofis’te Netanyahu ile yaptığı görüşmede altın renginde bir anahtar hediye ederek, bunun ‘Beyaz Saray’ın anahtarını temsil ettiğini’ söyledi. Netanyahu da Trump’a “İsrail halkının kalbinin anahtarına sahipsiniz” diye yanıt verdi. Trump, gazetecilerin sorularına verdiği yanıtta, “İki barış anlaşmasının İsrail'in bölgedeki soyutlanmasını azaltacağını” belirtirken, Netanyahu ülkesinin soyutlanmadığını, güçlü bir ekonomiye ve Ortadoğu’da güçlü ilişkilere sahip olduğunu ifade etti. Netanyahu, “Şu anda kendini soyutlanmış hisseden İran” dedi.

F-35 savaş uçakları
Trump, imza töreninden önce Fox News televizyonuna yaptığı açıklamada, İsrail’in sahip olduğu silahlara benzer şekilde Ortadoğu’daki diğer ülkelere gelişmiş silahlar satmaya hazır olduğunu belirterek, BAE’nin F-35 savaş uçaklarını satın almasında bir engel olmadığını kaydetti.

Pompeo: 3 yılın meyvesi
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, barış anlaşmalarının ABD yönetiminin üç yıllık çalışmasının sonucu olduğuna işaret ederek, yakında başka ülkelerin de barış sürecine katılacağını vurguladı. Pompeo, bölgedeki istikrarsızlığın sebebinin İsrail-Filistin çekişmesi değil, İran olduğunu ve barış anlaşmalarını yalnızca Türkiye ve İran’ın eleştirdiğini söyledi.

İsrail’in güvenliği
Beyaz Saray’dan üst düzey bir yetkili, önceki akşam gazetecilere yaptığı açıklamada, İsrail ve BAE arasındaki anlaşma belgesinin İsrail ve Bahreyn arasında ilan edilen barış anlaşmasından daha büyük olacağını söyledi. Yetkili, bu durumun, 13 Ağustos’ta ilan edilen İsrail ve BAE arasındaki anlaşmanın tamamlanması için harcanan sürenin Bahreyn ile yapılan anlaşmadan daha uzun olmasından kaynaklandığını belirtti. Yetkili, İsrail’in Batı Şeria’nın bazı bölgelerini ilhak edip etmeyeceği sorusuna verdiği yanıtta, ortak açıklamada bu meselenin net bir şekilde ifade edildiğine işaret ederek, İsrail’in BAE ve Bahreyn ile diplomatik ilişkiler kurmasının karşılığında ilhak meselesini ‘askıya’ almayı kabul ettiğini ifade etti. ABD yönetiminin barış anlaşmalarına daha fazla ülkenin katılması için çalıştığını kaydeden yetkili, ABD’nin İsrail’in güvenliğini hiçbir şekilde tehlikeye atmama taahhüdünün altını çizdi.

Kushner: Canlı bir gelecek
Kushner, anlaşmanın imzalanmasından birkaç saat önce gazetecilere yaptığı açıklamada, anlaşmaların imzalanmasının Başkan Trump'ın güçlü liderliğinin ödülü olduğunu ve BAE, Bahreyn Krallığı ve İsrail Devleti liderlerinin vizyonunu yansıttığını söyledi. Anlaşmaların üç ülkenin ‘büyük başarısı’ olduğunu ve çatışmalara odaklanmak yerine bölgede iyimserlik ve umudu güçlendireceğini belirten Kushner, “Şu an herkes sınırsız imkanlarla dolu canlı bir gelecek oluşturmaya odaklanıyor” dedi. Analistler, Abraham (İbrahim) Anlaşması’nın özel bir önemi olduğuna dikkat çekerek, bu önemin Trump yönetiminin ‘pragmatik barış’ anlayışını kabul ettirmesinden kaynaklandığını ifade ediyorlar. Analistlere göre Trump yönetimi bu anlayış doğrultusunda ekonomik, güvenlik, askeri, sağlık, tarım ve bilimsel anlaşmalara kapı aralıyor ve aynı zamanda BAE ve Bahreyn gibi diğer Arap ülkeleri İsrail’in üstün teknolojisinden, savunma sisteminden ve tarım alanındaki ilerleyişinden faydalanmaya teşvik ediyor.



Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
TT

Trump gerçekten Venezuela petrolünün mü peşinde?

ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)
ABD, Venezuela devletine ait petrol ve doğalgaz şirketi PDVSA'yı da yaptırım listesine almıştı (AFP)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki petrol tankerine el koyup Karakas yönetimine yeni yaptırımlar getirmesiyle Karayipler'de gerginlik arttı.

ABD Başkanı Donald Trump, çarşamba günü yaptığı açıklamada Venezuela açıklarındaki petrol tankerine "iyi bir gerekçeyle" el koyduklarını savunmuştu. Venezuela Dışişleri Bakanlığı'ndan yapılan açıklamadaysa ABD'nin hamlesi "hırsızlık ve uluslararası korsanlık eylemi" diye nitelenmişti.

ABD Adalet Bakanı Pam Bondi, X'ten yaptığı paylaşımda operasyonun görüntülerine yer vermiş, tankerin Venezuela'dan İran'a petrol taşıyarak yaptırımları deldiğini öne sürmüştü.

Amerikan medyasında yer alan haberlerde, el konan tankerin adının Skipper olduğu yazılmıştı. ABD Hazine Bakanlığı, İran Devrim Muhafızları ve Hizbullah arasındaki petrol kaçakçılık ağında rol oynadığı gerekçesiyle Skipper'ı 2022'de yaptırım listesine almıştı.

80 milyon dolarlık petrole el kondu

Wall Street Journal'ın analizine göre el konan tankerde yaklaşık 80 milyon dolar değerinde petrol var, bu da Venezuela'nın aylık ithalatının yaklaşık yüzde 5'ine denk geliyor.

ABD'nin tankere baskın düzenleyerek Venezuela yönetimini ekonomik felce uğratmak istediği yazılıyor. Ham petrol satışları Latin Amerika ülkesinin ihracat gelirlerinin yüzde 90'ından fazlasını oluşturuyor.

Diğer yandan Washington, Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro'nun eşi Cilia Flores'in üç yeğenini, Maduro'yla bağlantılı bir iş insanını ve Venezuela petrol sektöründe faaliyet gösteren 6 nakliye şirketini yaptırım listesine eklediğini de dün duyurdu.

ABD'nin son hamleleriyle bölgedeki gerginlik tırmanırken Maduro, dün yaptığı açıklamada ülkede uyuşturucu kaçakçılığından sorumlu Tren de Aragua kartelini etkisiz hale getirdiklerini savunarak, Trump'ın asıl amacının Venezuela petrolünü çalmak olduğu iddiasını yineledi.

Trump petrolün peşinde mi?

ABD Enerji Enformasyon Dairesi'ne göre Venezuela, dünyadaki ham petrol rezervlerinin neredeyse beşte birine sahip. Yaklaşık 303 milyar varil ham petrole denk gelen bu miktar, dünyadaki en büyük ham petrol rezervini oluşturuyor. 

Diğer yandan Karakas yönetimi gerek ABD'nin uyguladığı yaptırımlar gerek de ekipman eksikliği ve devlete ait enerji şirketi PDVSA üzerindeki kontrolün sıkılaştırılması nedeniyle bu potansiyeli tam olarak kullanamıyor.

Ülkede faaliyet gösteren tek Amerikan şirketi olan petrol devi Chevron'un üretimi de Washington'ın yaptırımları nedeniyle düşmüştü.

Beyaz Saray, Karayipler'deki askeri yığınağın uyuşturucu kaçakçılığını ve düzensiz göçmen akışını engelleme amacı taşıdığını, Venezuela'nın petrol kaynaklarıyla ilgisi olmadığını savunuyor.

Ancak BBC'nin analizinde, Venezuela'daki petrol üretimini yeniden artırmanın on milyarlarca dolara mal olabileceğine dikkat çekiliyor. Diğer yandan ABD'nin yaptırımları hafifletmesi halinde Chevron'un kârının hızlıca artabileceği yazılıyor.

Bunlara ek olarak petrolün gelecekte önemini yitirmeye başlayacağı öngörüsü paylaşılıyor. Ekonomi analiz şirketi Capital Economics'ten David Oxley şunları söylüyor:

Petrol talebi bir anda düşüşe geçmeyecek ancak eskisi gibi artmaya da devam etmeyecek. Talebin zayıfladığını görüyoruz ve 2030'ların sonlarında düşüşe geçeceğini tahmin ediyoruz. Venezuela petrol sektörüne yatırım yapan herkes şunu düşünmek zorunda: Buna değer mi?

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 22 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 87 kişiyi öldürdü.

Independent Türkçe, BBC, Wall Street Journal, New York Times


İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
TT

İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)

İsrail Güvenlik Kabinesi dün  (Perşembe) geç saatlerde, Maliye Bakanı ve Savunma Bakanlığı'nda Yerleşimden Sorumlu Bakan Bezalel Smotriç tarafından sunulan, İşgal altındaki Batı Şeria’da 19 yeni yerleşim biriminin inşası ve mevcut bazı kaçak yerleşimlerin yasallaştırılmasına yönelik planı onayladı.

Aşırı sağ çizgideki Kanal 14, yeni planın onaylandığını ilk duyuran medya kuruluşu oldu. Haberde, yeni yerleşim birimlerinin kurulmasının ve daha önce kaçak statüsünde olan bazı noktaların yasallaştırılmasının yanı sıra, İsrail’in 2005’te Gazze ve Kuzey Batı Şeria’dan çekilme planı kapsamında boşalttığı yerleşimlere geri dönüşün de öngörüldüğü aktarıldı.

Söz konusu yerleşimlerin bir bölümü Batı Şeria’nın merkezinde, bir kısmı ise kuzey ve güney bölgelerinde, Kudüs çevresine kadar uzanıyor.

sddf
İsrail'in aşırı sağcı maliye bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (Arşiv - AFP)

İsrail Güvenlik Kabinesi onayıyla, daha önce boşaltılan Ganim ve Kadim yerleşimlerinin Cenin yakınlarında yeniden inşa edilmesinin yolu açıldı. Aynı bölgede aylardır devam eden süreçle birlikte Homeş ve Sanur’un da yeniden kurulması kararlaştırılmıştı. Kanal 14, bu gelişmeleri tam anlamıyla kuzeydeki eski yerleşimlere dönüşün tamamlanması şeklinde değerlendirdi ve Smotriç’in hamlesini yerleşim dünyasında gerçek bir devrim olarak nitelendirdi.

Birkaç ay önce de Güvenlik Kabinesi, Batı Şeria’da 22 yeni yerleşimin yasallaştırılması ve inşasına yönelik benzer bir planı kabul etmişti.

Yeni kararla birlikte, her bir yerleşim için hızlandırılmış teknik ve imar hazırlık sürecinin başlatılacağı bildirildi. Kanal 14’ün haberinde, adımın “2005’teki çekilme planıyla ağır darbe alan yerleşim projesinin tarihi bir şekilde düzeltilmesi” olarak görüldüğü ifade edildi.

ds
İsrailli yerleşimciler, işgal altındaki Batı Şeria'da yakınlardaki bir yerleşim karakolunun yakınlarında eşeklere binerek keçi ve koyun sürülerini otlatıyorlar (Arşiv - AFP)

Filistin tarafı karara sert tepki gösterdi.  Filistin'e bağlı Duvar ve Yerleşimlere Karşı Direniş Kurumu Başkanı Müeyyed Şaban, İsrail’in bu adımını “Filistin coğrafyasını ortadan kaldırmaya yönelik kolonyal bir proje kapsamında yürütülen yarış” olarak tanımladı. Şaban, bunun ilhak, ayrımcılık ve toprakların tamamen Yahudileştirilmesi hedeflerini açıkça ortaya koyan tehlikeli bir tırmanış olduğunu söyledi.

ssdc
Kudüs'ün doğusundaki İsrail yerleşimi Ma'ale Adumim'i gösteren bir fotoğraf  (AFP)

İsrail basını da Smotriç’in planlarının kapsamını gündeme taşıdı. Yediot Aharonot birkaç gün önce yayımladığı haberinde, bakanın Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetlerini genişletmeyi amaçladığını, 2026 bütçesine bu doğrultuda milyarlarca şekelin ayrıldığını yazdı. Gazeteye göre bütçe, yeni yerleşimler kurulmasını, mevcutların statülerinin düzenlenmesini, altyapı projelerini, yol açmayı ve sağlık, eğitim ile kültür kurumlarının inşasını da kapsıyor.

Aynı haberde, Smotriç’in özellikle Kuzey Batı Şeria’ya yeniden yerleşimi merkez alan bir plan yürüttüğü, çekilme planı kapsamında “yeşil hattın içine” taşınan bazı askeri üslerin yeniden bölgeye taşınmasının değerlendirildiği aktarıldı. Yerleşimci liderlerin hedefinin, 2005’te boşaltılan kuzeydeki yerleşimlere tekrar nüfus yerleştirmek ve uzun vadede Batı Şeria’ya bir milyon yerleşimci taşımak olduğu ifade edildi.


Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
TT

Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bugün Türkmenistan’da düzenlenen uluslararası bir forum kapsamında İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı görüşmede, Moskova ile Tahran arasındaki ilişkilerin ‘son derece olumlu bir şekilde geliştiğini’ söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Rus haber ajansı Sputnik’ten aktardığına göre Putin, görüşmede, Rusya’nın Birleşmiş Milletler’de (BM) İran’ın nükleer programı konusunda Tahran ile yakın koordinasyon içinde çalıştığını ifade etti.

dfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Putin, iki ülkenin Buşehr Nükleer Santrali başta olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliği yürüttüğünü, ayrıca Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru gibi altyapı projelerinde birlikte çalıştıklarını belirtti. Rus lider, gaz ve elektrik sektörlerinde ortaklık imkanlarının da değerlendirildiğini dile getirdi.

Pezeşkiyan ise görüşmede, Tahran’ın Moskova ile imzalanan kapsamlı stratejik ortaklık anlaşmasının tüm maddelerine bağlı olduğunu vurguladı.