Suudi Arabistan’ın kuzeyinde 120 bin yıllık insan izleri

Suudi Arabistan’ın Tebük bölgesindeki arkeolojik keşiflerde bulunuldu
Suudi Arabistan’ın Tebük bölgesindeki arkeolojik keşiflerde bulunuldu
TT

Suudi Arabistan’ın kuzeyinde 120 bin yıllık insan izleri

Suudi Arabistan’ın Tebük bölgesindeki arkeolojik keşiflerde bulunuldu
Suudi Arabistan’ın Tebük bölgesindeki arkeolojik keşiflerde bulunuldu

Suudi Arabistan, Arap Yarımadası’nda 120 bin yıldan daha eskiye dayanan, en eski insan kalıntılarının ortaya çıkarıldığını duyurdu.
Bulgular, şimdiye kadar Arap Yarımadasındaki en eski insan varlığının bilimsel kanıtı olarak kabul ediliyor.
Kültür Bakanlığı tarafından dün düzenlenen basın toplantısında, Uluslararası Suudi ortak ekibinin Tebük bölgesindeki (Suudi Arabistan’ın kuzeyinde) kuru bir gölün çevresinde 120 bin yıldan daha eski olarak tarihlenen, içerisinde insanlar, filler ve yırtıcı hayvanların ayak izlerinin de bulunduğu bir dizi arkeolojik keşif yapıldığını açıkladı.
Kurumun açıkladığı araştırmada irili ufaklı gruplar halinde gezen antilop ve sığırgillere ait hayvanların ayak izlerinin yanı sıra 7 insan, 107 deve ve 43 filin ayak izine rastlandığı kaydedildi.
Ayrıca fillere ve antiloplara ait de 233 fosil bulundu. Bölgede bazı hayvanların kemik parçalarında diş izlerinin tespit edilmesiyle yırtıcı hayvanların varlığı kesinleşti.
Kültür ve Miras Kurumu başkanı Dr. Yaser El-Herbish düzenlenen basın toplantısında arkeolojik bulgulara dai bilgiler verdi. Söz konusu keşfin Arap Yarımadası’nda yaşayan en eski insan kalıntılarının varlığına bilimsel kanıt niteliğinde olduğunu belirten Herbish, bölgede 7 farklı insan kalıntısı ile birçok farklı türden de hayvan kalıntısı olduğunu kaydetti. Bu çeşitliliğin eski Arap Yarımadasının topografyasına dair fikir verdiğini de sözlerine ekledi.
Herbish ayıca üst düzeyde yapılan bu ve diğer arkeolojik keşiflerin, dünyanın dört bir yanından üniversiteler, devlet kurumları ve araştırma merkezleri ile iş birliği içerisinde çalışan Suudi Arabistan’ın çeşitli bölgelerindeki arkeolojik kazı çalışmalarında meydana gelen gelişimini gösterdiğine dikkat çekti.
Arap Yarımadası’nın tarihinin derinliğini gösteren keşif fotoğraflarını da inceleyen Herbish konuşmasında farklı şekillere sahip olan antik eserlerin, miras faaliyetlerinin ayrılmaz bir parçası olduğunu ve bunların arkeoloji, kentsel miras, el sanatları ve somut miras olmak üzere 4 ana başlık altında toplandığını kaydetti.
Kurumun faaliyetlerini arkeolojik alanda gerçekleştireceği büyük ve somut başarılara dayandıracağını vurgulayan Herbish sektör faaliyetlerini iyileştirmek ve bilimsel araştırma ve tanıtım faaliyetlerini genişletmek için çalışacağını bildirdi.
Dr. Al-Herbish ayrıca kazı ve araştırma çalışmalarını yürüten uluslararası ekip hakkında da kurumun Fransa, Almanya, İngiltere, Japonya, Çin ve Avusturya’dan uluslararası enstitüler, merkezler ve üniversite yetkilileri ile iş birliği yaptıkları noktalarda kendilerine güvendiğini söyledi. Arkeolojik keşiflerin bilimsel detaylarının uluslararası özel dergilerde önümüzdeki iki gün içerisinde yayınlanacağı bilgisini verdi.
Herbish, Suudi Arabistan’ın içinde ve dışında arkeolojik eserlere yönelik özel sergiler düzenlemenin yanı sıra kurumun arkeolojik alanları ziyaretçilere açmak için çalıştığını da belirtti. 
Kültür ve Miras Kurumu, yerel ve uluslararası platformlarda ulusal mirasa dikkat çekmek bağlamında arkeolojik tanıtım ve bilinçlendirme faaliyetlerini içeren özel araştırma ve çalışmalar yayınlamaya hazırlanıyor.



Arizona'da tarihi keşif: 200 milyon yıllık uçan sürüngen fosili bulundu

Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
TT

Arizona'da tarihi keşif: 200 milyon yıllık uçan sürüngen fosili bulundu

Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)
Araştırmacılar, 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti (Smithsonian)

Araştırmacılar 200 milyon yıl önce dinozorlarla birlikte yaşamış kanatlı bir sürüngen olan yeni bir teruzor türü keşfetti.

Smithsonian Ulusal Doğa Tarihi Müzesi'nden bilim insanları 2011'de, fosilleşmiş çene kemiğini ortaya çıkardıkları bu canlının, artık Kuzey Amerika'da bilinen en eski teruzor türü olduğunu belirledi.

Arizona'daki Taşlaşmış Orman Milli Parkı'ndaki ücra bir kemik yatağında keşfedilen bu canlının çene kemiği 209 milyon yıl önce volkanik kül içinde korunmuş.

Yeni türün, bir insanın omzuna rahatça tüneyebilecek kadar küçük olduğu düşünülüyor.

Bu olağanüstü fosili, müzenin FossiLab bölümünde 18 yıldır gönüllü olarak çalışan Suzanne McIntire keşfetti.

McIntire şöyle diyor:

Bu örneği ortaya çıkarmanın heyecan verici tarafı, dişlerin hâlâ kemiğin içinde olmasıydı, bu yüzden hayvanı tanımlamanın çok daha kolay olacağını biliyordum.

Ekip, diş uçlarının aşınmış olmasından yola çıkarak teruzorun, çoğu zırh benzeri pullarla kaplı balıklarla beslendiği sonucuna vardı.

Ekip yeni teruzor türüne Eotephradactylus mcintireae adını verdi. "Kül kanatlı şafak tanrıçası" anlamına gelen bu isim, fosilin bulunduğu alandaki volkanik küle atıf yapıyor.

Arizona'nın kuzeydoğusundaki bu bölge, 209 milyon yıl önce Pangaea'nın ortasında ve ekvatorun hemen üzerinde yer alıyordu.

Küçük nehir kanallarının kesiştiği bölge muhtemelen mevsimsel sellere maruz kalıyordu; bu seller kanallara tortu ve volkanik kül taşıyarak muhtemelen kemik yatağında muhafaza edilen canlıları gömdü.

Ekip toplamda kemikler, dişler, balık pulları ve koprolitler yani fosilleşmiş dışkılar da dahil 1200'den fazla fosil ortaya çıkardı.

Araştırmacılar ayrıca sivri uçlu zırhı ve ayakkabı kutusuna sığabilecek kabuğuyla, eski bir kaplumbağanın fosillerini de tanımladı. Kara kaplumbağası benzeri bu hayvan, fosilleri daha önce Almanya'da keşfedilen, bilinen en eski kaplumbağayla aynı zamanlarda yaşamıştı.

Kligman, "Bu, kaplumbağaların Pangea genelinde hızla yayıldığını gösteriyor ki bu çok büyük olmayan ve muhtemelen yavaş bir tempoda yürüyen bir hayvan için şaşırtıcı" diyor.

Independent Türkçe