Irak, Körfez Savaşı'ndan bu yana kayıp olan 21 kişiden kalanları Kuveyt'e teslim etti

Ceset kalıntılarının teslim töreninde imzalar Kuveyt Mahkum İşleri Kurulu Başkanı ve Irak tarafının temsilcisi tarafından atıldı. (KUNA)
Ceset kalıntılarının teslim töreninde imzalar Kuveyt Mahkum İşleri Kurulu Başkanı ve Irak tarafının temsilcisi tarafından atıldı. (KUNA)
TT

Irak, Körfez Savaşı'ndan bu yana kayıp olan 21 kişiden kalanları Kuveyt'e teslim etti

Ceset kalıntılarının teslim töreninde imzalar Kuveyt Mahkum İşleri Kurulu Başkanı ve Irak tarafının temsilcisi tarafından atıldı. (KUNA)
Ceset kalıntılarının teslim töreninde imzalar Kuveyt Mahkum İşleri Kurulu Başkanı ve Irak tarafının temsilcisi tarafından atıldı. (KUNA)

Kuveyt’in Bağdat Büyükelçiliği’nden dün yapılan açıklamada, Irak hükümetinin 1990’da, Irak’ın Kuveyt’i işgali sırasında kaybolanlardan olduğu tahmin edilen 21 Kuveytliye ait ceset kalıntılarını teslim ettiği duyuruldu.
Ceset kalıntıları, Bağdat Uluslararası Havaalanı yakınlarında düzenlenen bir törenle Irak Savunma Bakanlığı, Uluslararası Kızılhaç Örgütü ve Birleşmiş Milletler Irak Yardım Misyonu (UNAMI) temsilcilerinin huzurunda Kuveytli yetkililere teslim edildi. Kuveyt Haber Ajansı’nın (KUNA), Kuveyt’in Bağdat Büyükelçiliği’ndeki dava ile ilgilenen ataşesi Muhammed el-Vakiyan’dan aktardığına göre “ceset kalıntılarının teslimi, Kuveytli ve diğer ülke vatandaşlarının esirleri ve kayıp şahıslar dosyasında sürdürülen yoğun çabalar çerçevesinde geldiği” ifade edildi. Yetkili, “teslim işlemlerinin Uluslararası Kızılhaç Örgütü’nün başkanlık ettiği üçlü ve teknik alt komisyonlar aracılığıyla Kuveyt, Irak, Suudi Arabistan, ABD, İngiltere ve Fransa’nın gözetiminde” yapıldığını açıkladı. Ayrıca “Yapılan ön inceleme ve teşhis çalışmalarına göre Irak hükümeti tarafından teslim edilen ceset kalıntılarının Irak’ın güneyindeki Samava Çölü’nde bulunan Kuveytli mahkumlara ait olduğu” düşünülüyor” dedi. Yetkili, kamu İdaresi aracılığıyla kalıntıların kime ait olduğunun tespiti için Kuveyt’te DNA testi yapılacağını, elde edilen adli delillerin Kuveytli kayıplara veya diğer ülkelerin kayıp vatandaşlarına ait bilgilerle karşılaştırılacağını belirtti.
Irak’taki Kuveytli tutuklular ve kayıplar meselesi, 2003 yılında Saddam Hüseyin rejiminin düşmesinin ardından Kuveyt ile Irak arasında çözülmeyi bekleyen tartışmalı sorunların başında geliyor. Bağdat yönetimi, Irak’ın İran’la olan uzun savaşı finanse etmesi için Saddam Hüseyin’e verilen mali destekle ilgili borcu kabul etmezken Irak hükümeti Kuveyt işgali sırasında yaşananlar için Kuveyt’e 11 milyar dolar tutarında özel bir tazminat ödemeyi kabul etti. Irak, 2003 yılından bu yana söz konusu tazminatın yaklaşık olarak yarısından fazlasını ödedi. Tazminat bedelinin geri kalanı ise 2014 yılından beri yaşadığı ekonomik kriz nedeniyle Irak’ın talebi üzerine ertelendi. Kuveyt de söz konusu ertelemeyi kabul etti.
Esirler, kayıp şahıslar ve tazminat meseleleri Irak’ın Birleşmiş Milletler 6. maddenin sonuçlarına tabi olmaktan çıkmasını engelleyen esas mesele olarak kalmaya devam ediyor. Irak 2012 yılına kadar 7. madde kapsamında yer alıyordu. Ancak Kuveyt ile olan özel meseleleri çözdükten ve bunu ikili bir müzakerelere dönüştürdükten sonra 6. maddeye ilerledi. Kuveyt, işgal sırasında Irak’ta kaybolan 550’den fazla esir için taleplerini sürdürüyor.
Süreç içerisinde Irak’ın çeşitli vilayetlerinde, aralarında Kuveytli esirlerin de olduğu toplu mezarlar bulunmuştu.



Naim Kasım: İran'ın her türlü destekle yanındayız

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım (Arşiv- Reuters)
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım (Arşiv- Reuters)
TT

Naim Kasım: İran'ın her türlü destekle yanındayız

Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım (Arşiv- Reuters)
Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım (Arşiv- Reuters)

Lübnan Hizbullahı Genel Sekreteri Naim Kasım dün yaptığı açıklamada, grubunun bir tarafta İran, diğer tarafta İsrail ve ABD arasındaki çatışmada “tarafsız olmadığını” söyledi.

Naim yaptığı açıklamada, “Bu nedenle İran'ın, liderliğinin ve halkının yanında olduğumuzu ifade ediyor ve bu acımasız İsrail-Amerikan saldırganlığı karşısında uygun gördüğümüz şekilde hareket ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Naim şöyle devam etti: "İsrail'in son günlerdeki saldırganlığı bu halkın direncini ve tüm baskılara meydan okuduğunu kanıtlamıştır. Ayrıca İsrail'in acizliğini, ağır kayıplarını ve saldırganlığında Amerika'nın desteğini aramaya yönelik çaresizliğini de gösterdi. Ancak bu, bizi İran'ın yanında durma ve bu kibir ve zorbalığa son verilmesine katkıda bulunacak her türlü desteği verme sorumluluğumuzdan kurtarmaz."

Kasım, “Amerika bölgeyi kaos ve istikrarsızlığa, dünyayı da açık krizlere sürüklüyor” diyerek, “İran'ın kendini savunma hakkı vardır ve bölge halkları ile dünyanın özgür insanlarının büyük lider ve İran'la aynı siperde olma hakkı vardır” dedi.

Hizbullah'ın İran lideri Ali Hamaney'in “yaklaşımına” bağlı kalması, Lübnanlıların, Tahran'ın istemesi halinde Hizbullah'ın İsrail ile İran arasında devam eden savaşa katılacağı yönündeki korkularını tazeledi. Lübnan'da resmi düzeyde bu hipotezi çevreleyen belirsizlik ve askeri analistlerin Hizbullah'ın böyle bir savaşa girebilecek askeri kapasitesi konusundaki kuşkuları göz önünde bulundurulduğunda, Hizbullah'ın İsrail ile İran arasında devam etmekte olan savaşa müdahil olacağına dair endişelerini artırıyor.