Bilim insanlarından sıradışı teori: Yüz maskeleri aşı etkisi yapabilir

Araştırmacılara göre maskeler, maruz kalınan mikrop miktarını azaltıyor (Unsplash)
Araştırmacılara göre maskeler, maruz kalınan mikrop miktarını azaltıyor (Unsplash)
TT

Bilim insanlarından sıradışı teori: Yüz maskeleri aşı etkisi yapabilir

Araştırmacılara göre maskeler, maruz kalınan mikrop miktarını azaltıyor (Unsplash)
Araştırmacılara göre maskeler, maruz kalınan mikrop miktarını azaltıyor (Unsplash)

Tüm dünya etkili ve güvenilir koronavirüs aşısını beklerken, bir araştırma ekibi ortaya provokatif bir teori attı. Buna göre maskeler bazı insanlarda kaba bir aşı etkisi yapıyor.
New England Journal of Medicine'de Salı günü yayımlanan ama henüz kanıtlanmadığı belirtilen iddia, asırlık bir yönteme dayanıyor. Söz konusu yöntem, bireylerin koruyucu bir bağışıklık tepkisi oluşturması için bir patojene kasıtlı olarak maruz bırakılmasını gerektiriyor. İlk önce çiçek hastalığına karşı denen yöntem çok riskli olduğu için gözden düşmüş ama modern aşıların yolunu açmıştı.
Koronavirüsle enfekte edilen hayvanlardan elde edilen veriler, maskelerin, kullanıcının karşılaşacağı virüs miktarını azaltabildiğini göstermişti. Araştırmacılar da vücuda sızan az sayıda patojenin, virüsü hatırlayabilen bağışıklık hücrelerinin üretilmesini sağlayabileceğini iddia ediyor.
Makalenin yazarlarından, Kaliforniya Üniversitesi, San Francisco’dan bulaşıcı hastalık uzmanı Dr. Monica Gandhi, “Virüsü kapabilirsiniz ama asemptomatik olursunuz. Asemptomatik enfeksiyon oranlarını maskelerle artırabilirseniz nüfusu aşılamanın (variolation) bir yolunu bulabilirsiniz” dedi.
Öte yandan bütün bunlar, maskeli kişilerin virüse kasıtlı olarak maruz kalması gerektiği anlamına gelmiyor. Dr. Gandhi, kalabalık toplanmalara atıfla, “Bunu kesinlikle tavsiye etmiyoruz. Virüs partileri yapmayın” diye konuştu.
Teorinin kanıtlanabilmesi için maskeli ve maskesizken virüse maruz bırakılan kişilerin verilerinin klinik deneylerle karşılaştırılması gerekiyor. Ancak bu, pek de etik değil. 
Teori, makaleye katkı koymayan başka uzmanların da ilgisini çekiyor ama bu uzmanlar da yeterli veri olmadan bunu desteklemeyi doğru bulmadıklarını ifade ediyor.
Buna göre söz konusu teorinin yanlış yorumlandığı durumda maske takan insanlar rehavete kapılabilir ve koronavirüse karşı alınması gereken diğer önlemleri gevşetebilir.
Makalenin yazarları arasında yer almayan Arizonalı epidemiyolog Saskia Popescu, “Bu teoriyi destekleyebileceğimiz kadar veri yok” dedi ve ekledi:
"İnsanların diğer tüm korunma stratejilerini uygulamaya devam etmesini istiyoruz."
 
Independent Türkçe, New York Times



Akıllı telefonlardaki sistem, ayda 300 deprem tespit etti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash
TT

Akıllı telefonlardaki sistem, ayda 300 deprem tespit etti

Fotoğraf: Unsplash
Fotoğraf: Unsplash

Bilim insanları, Android akıllı telefonları gerçek zamanlı deprem dedektörlerine dönüştüren yeni bir sistem geliştirerek büyük bir sarsıntıdan önce halkı daha hızlı uyarma potansiyeline sahip bir yol buldu.

Google, ABD Jeoloji Araştırmaları Kurumu (US Geological Survey/USGS) ve diğer araştırmacıların geliştirdiği sistem, milyonlarca telefondan alınan verileri kullanarak bir depremden kaynaklanan en erken sarsıntı sinyallerini tespit ediyor.

Bir cihaz kümesi aynı yer hareketini kaydettiğinde, sistem bunu işaretleyerek yakın bölgelerdeki diğer cihazlara uyarı gönderiyor.

Science'ta yayımlanan çalışma, ağın ayda 300'den fazla deprem tespit ettiğini ortaya koydu. Uyarıların gönderildiği bölgelerde, daha sonra depremi hissettiğini bildiren kişilerin yüzde 85'i uyarıyı aldığını söyledi. Yüzde 36'sı sarsıntı başlamadan önce, yüzde 28'i sarsıntı sırasında ve yüzde 23'ü de sarsıntıdan sonra uyarı almış.

Çalışmada sistemin, geleneksel sismik sensörlerin yerini almasa da yoğun bilimsel ağlara sahip olmayan bölgelerde ölçeklenebilir, düşük maliyetli bir erken uyarı aracı sunabileceği belirtiliyor. Yazarlar bunun özellikle akıllı telefonların yaygın ancak sismometrelerin nadir bulunduğu, gelişmekte olan ülkeler için umut vaat ettiğini söylüyor.

Google yaptığı açıklamada, sistemin insanlara "uyarı vererek sarsıntı başlamadan önce birkaç değerli saniye" kazandırabileceğini ifade ediyor.

Bu saniyeler bir merdivenden inmek, tehlikeli nesnelerden uzaklaşmak ve korunmak için yeterli zamanı sağlayabilir.

Uyarılar, deprem sırasında daha yıkıcı olan S dalgalarından önce gelen ve hızlı hareket eden P dalgalarının saptanmasına dayanıyor. Yeterli sayıda telefon P-dalgalarını tespit ederse sistem, sarsıntıyı hissetmesine belki de birkaç saniye kalan kullanıcılara uyarılar gönderiyor. Bu saniyeler korunmak, bir ameliyatı durdurmak ya da kritik altyapıyı duraklatmak için yeterli olabilir.

2020'de çıkmaya başlayan Android Deprem Uyarı Sistemi halihazırda Birleşik Devletler, Japonya, Yunanistan, Türkiye ve Endonezya gibi çeşitli ülkelerde kullanılıyor. Doğrudan Android işletim sistemine yerleştirilen teknoloji, kullanıcıların ayrı bir uygulama indirmesini gerektirmiyor.

cdfgthy
Harita, Android'in deprem uyarı sisteminin aktif olduğu ülkeleri (açık yeşil) gösteriyor. Kırmızı ve sarı sırasıyla güçlü (MMI 5+) ve hafif (MMI 3-4) sarsıntıların yaşandığı alanlar. Gri noktalar uyarı verilmeyen algılamaları gösteriyor. Kaliforniya, Oregon ve Washington'daki uyarılar (koyu yeşil) ShakeAlert'ten geliyor (Google)

Araştırmacılar doğruluk oranı bilimsel sensörler kadar yüksek olmasa da akıllı telefonlardan gelen uyarıların en çok işe yaradığı yerlerin, telefon yoğunluğu ve güvenilir veri bağlantıları yüksek seviyedeki kentsel alanlar olduğunu tespit etti. 

Çalışma, MyShake uygulaması gibi daha önceki kitle kaynaklı deprem uygulamalarının üzerine inşa edilse de milyonlarca cihaza gömülü olması sisteme fayda sağlıyor.

Yazarlar, "Kitle kaynaklı sistemlerin giderek daha önemli hale geleceğine inanıyoruz" ifadelerini kullanıyor. 

Geleneksel sensörleri kişisel cihazlardan gelen verilerle birleştirerek daha dayanıklı, kapsayıcı erken uyarı sistemleri oluşturmak mümkün.

Independent Türkçe