Şarku’l Avsat’a konuşan Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin: Topraklarımız başkalarının hesaplaşma sahasına dönüştürülemez

Bağdat’tın Riyad ile ilişkilerini ‘en iyi seviyeye çıkarmak’ istediğini ifade eden HüseyinTürkiye'nin ülkesinin egemenliğini ihlal etmesini de eleştirdi.

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, geçtiğimiz Çarşamba günü Brüksel'deki Avrupa Birliği (AB) Genel Merkezi’nde yetkililerle bir araya geldi (DPA)
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, geçtiğimiz Çarşamba günü Brüksel'deki Avrupa Birliği (AB) Genel Merkezi’nde yetkililerle bir araya geldi (DPA)
TT

Şarku’l Avsat’a konuşan Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin: Topraklarımız başkalarının hesaplaşma sahasına dönüştürülemez

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, geçtiğimiz Çarşamba günü Brüksel'deki Avrupa Birliği (AB) Genel Merkezi’nde yetkililerle bir araya geldi (DPA)
Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin, geçtiğimiz Çarşamba günü Brüksel'deki Avrupa Birliği (AB) Genel Merkezi’nde yetkililerle bir araya geldi (DPA)

Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin'in Avrupa gezisinin üçüncü durağı olarak Paris’i ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında Hüseyin, ağırlıklı olarak Fransız mevkidaşı Jean-Yves Le Drian ve diğer yetkililerle görüştü. Hüseyin’in, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ‘Irak’ın egemenliğini destekleme girişimi’ ile gerçekleştirdiği Bağdat ziyaretinden üç haftadan kısa bir süre sonra Paris’i ziyaret etmesi dikkat çekti. Macron, Bağdat ziyaretinde, ülkesinin, yeniden yapılanması sürecinde Irak'ın yanında olmaya, ona siyasi, savunma, güvenlik ve ekonomik destek sağlamaya, ikili ilişkileri ilerletmeye ve Fransız vatandaşlığına sahip veya Fransız topraklarında ikamet etmiş olan ve şuan SDG'nin elinde bulunan DEAŞ’lılar için bir çıkış yolu bulmak amacıyla çalışmaya hazır olduğunu ifade etmişti.
Irak Dışişleri Bakanı Şarku’l Avsat’a verdiği röportajda Avrupa turunun hedeflerini anlattı. Avrupa Parlamentosu’ndan önümüzdeki Haziran ayında Irak'ta yapılması planlanan parlamento seçimleri için gözlemci göndermesini ve anı şekilde AB’den ülkesinin adını terörü finanse eden veya kara para aklamaya izin veren ülkeler listesinden çıkarmasını talep ettiğini açıkladı. Fuad Hüseyin, Paris ziyaretinin hedeflerinden birinin, Irak Başbakanı Mustafa el-Kazimi'nin Ekim ayı ortalarında gerçekleşmesi muhtemel olan Fransa ziyaretine hazırlık yapmak olduğunu belirtti. Hüseyin’in açıklamasına göre bu ziyaret sırasında ele alınacak konulardan biri de Irak'ın Fransa’dan Irak ordusunun ihtiyaçlarına göre çeşitli silahlar satın alma talebi olacak. Diğer yandan Iraklı bakan ziyareti sırasında ülkesinin tutuklanan DEAŞ üyelerinin ‘yükünü tek başına kaldıramayacağını’ vurguladığını da kaydetti. Irak topraklarında ya da Suriye'nin doğusunda SDG'nin elinde tutuklu bulunan DEAŞ üyelerinin vatandaşları oldukları ülkelerin onları almayı reddettiklerinin ve şuan bulundukları yerlerde kalmalarını istedikleri biliniyor. Bakan Hüseyin, Irak ile Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerle ilgili olarak ise, Bağdat'ın Riyad ile ‘daha ​​iyi ilişkiler kurmayı’ ‘bir görev’ olarak nitelendirdiğini vurgulayarak, yakında Suudi Arabistan'ı ziyaret etmeyi planladığını belirtti. Hüseyin, Suudi Arabistan'ın ülkesine birçok sektörde yardımcı olabileceğini de sözlerine ekledi. Irak'ın Türkiye ile ilişkilerine gelince, Bakan Hüseyin Türkiye'nin Irak’ın egemenliğini ihlal etmesini eleştirirken, ülkesinin ‘Türkiye ile çatışma peşinde olmadığını’, egemenliğine saygı duyulması halinde diyalogu tercih ettiğini ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nu Bağdat'ı ziyaret etmeye davet ettiğini belirtti. Bakan Hüseyin ayrıca ‘Irak topraklarının başkalarının hesaplaşma ve sorunlarını çözme sahasına dönüştürülemeyeceğini’ çünkü bunun ‘bölgede bir felakete’ yol açacağını vurguladı.
İşte Irak Dışişleri Bakanı Fuad Hüseyin ile yapılan röportajın tam metni:

*Irak Dışişleri Bakanı olarak ilk kez Berlin, Brüksel ve Paris’i kapsayan bir Avrupa turu gerçekleştiriyorsunuz. Bu turun hedefleri nelerdir? Irak içindeki karşılığı nedir?
İkili düzeydeki temel hedefler, üç Avrupa ülkesiyle ilişkilerin güçlendirilmesine dayanıyor. Brüksel ziyaretinin amacı ise, AB ile işbirliğini güçlendirmek ve Kuzey Atlantik Antlaşması Örgütü (NATO) ile istişarelerde bulunmaktır.  Bazıları ekonomik ve ticari anlaşmalarla ilgili faydalı görüşmelerde bulunduk. Elbette Irak'ta Avrupalı ​​şirketlerin yardım ve desteğine ihtiyacımız var. Bu yüzden Avrupa'ya gidiyoruz. Amacımız, bu ilişkileri güçlendirmenin yanı sıra gerek Irak'taki gerek bölgedeki siyasi ve güvenlik durumunu ve Avrupa’nın bu durumla nasıl başa çıkılacağını gözden geçirmektir.
Brüksel’de Belçika Dışişleri Bakanı ile yapılan görüşmenin yanı sıra NATO Genel Sekreteri, AB Dış Politikası Yüksek Temsilcisi ve Avrupa Parlamentosu temsilcileri ile görüşmeler yapıldı. Avrupa Parlamentosu’nda önümüzdeki yıl Haziran ayında Irak'ta yapılması planlanan seçim süreçlerinin izlemesi için gözlemciler gönderilmesini talep ettik. AB ile bir işbirliği ve ortaklık anlaşmamız var. Bu temelde anlaşmayı somut eylemlere ve projelere dönüştürmeye çalışıyoruz. Ticaret, enerji ve insan hakları alanlarında çeşitli ortak komisyonlar kuruldu. Söz konusu komisyonlar, iki taraf arasındaki anlaşmayı girişimlere ve eylemlere dönüştürmek için çalışmalarına başladılar. Paris'te Fransa Dışişleri Bakanı ile yaptığımız görüşmede çeşitli konuları ele aldık. Bunlardan bazıları bölgedeki son durum, ikili ilişkiler, Cumhurbaşkanı Macron'un Bağdat ziyaretinin sonuçları ve Başbakan Mustafa el-Kazimi'nin önümüzdeki ay Paris'e yapacağı ziyaretin hazırlıklarıyla ilgiliydi. Bakan Le Drian ile bölgedeki son gelişmelerin ve Washington ile ilişkilerin yanı sıra Irak'taki güvenlik sorunları, DEAŞ ve üyelerinin durumu ve Fransa'nın rolü hakkında görüştük. Tüm bu sorunlar gündeme getirildi.

*Başbakan Kazimi’nin Paris’i ziyaret edeceği tarih kesinleşti mi?
Ziyaret büyük olasılıkla Ekim ayı ortalarında gerçekleşecek. Tarihi kesinleştirmeye çalışıyoruz.

*Cumhurbaşkanı Macron, bu ayın başlarında Irak’ı ziyaret etti. Bu ziyaret sırasında ‘Irak’ın egemenliğini destekleyecek’ bir girişim duyurdu.  Bu ne demek? Macron'un ziyareti öncesinde, Fransa’nın Dışişleri ve Savunma Bakanları tarafından ziyaret edildiniz. Bu ziyaretler, Fransızların Irak ile tüm siyasi, güvenlik, savunma ve ekonomik düzeylerde kapsamlı ilişkiler kurma arzusunu yansıtıyordu. Bu arzuya pratiğe dökebilecek ve Irak'a faydalı olabilecek özel projeler var mı?
Fransa'nın Irak ile ilişkileri güçlendirme arzusu, Irak'ın Fransa ile ilişkileri güçlendirme arzusuyla örtüşüyor. Fransız şirketlerin, Irak'a yardım etmek amacıyla ortaya attıkları ve prensipte onaylanan bir takım projeler var. Bunlar, güvenlik ve askeri konuların yanı sıra altyapı, hizmet, enerji ve petrol sektörüyle ilgili projeler.

*Fransızların Uluslararası Koalisyon çerçevesinde Irak Özel Kuvvetleri’nin eğitimine katıldığını ve Paris'in Irak'ın savunma ihtiyaçları için tedarikçi olmak istediğini biliyoruz. Bu eğilimi nasıl görüyorsunuz? Bu konuda bir arzunuz var mı?
Elbette. Fransa’nın, ister Hava Kuvvetleri, isterse de Fransız Özel Kuvvetleri veya topçu birlikleri ile olsun Uluslararası Koalisyon çerçevesinde DEAŞ’a karşı mücadelede önemli bir rolü var. Ayrıca Fransız kuvvetleri, ‘terörle mücadele konusunda uzmanlaşmış’ Irak Özel Kuvvetleri’nin eğitimine de katıldılar.

*Peki ya savunma alanında işbirliği ve Fransa’dan Irak'a silah tedariki konusunda neler söyleyeceksiniz? Satın almak istediğiniz silahların kaynaklarını çeşitlendirme gibi bir arzunuz var mı?
Askeri durumumuz nedeniyle ve DEAŞ’la mücadeleyi sürdürmemiz gerektiğinden iyi bir askeri güce ihtiyacımız var. Bugün bu alandaki uzmanlığa sahibiz, ancak Irak ordusu ve silahları, hazırlık ve eğitim kalitesi bunun için yeterli değil. Bunun için Savunma Bakanlığı ve Silahlı Kuvvetlerin eğitilmesi ve hazırlanmasının yanı sıra silahları da olması gerekiyor. Bu nedenle silah kaynaklarının çeşitlendirilmesi meselesi, stratejik ve hassas olup üzerinde çalışılması gereken bir konudur. Irak Silahlı Kuvvetleri envanterinde Fransız yapımı silahların bol olduğu biliniyor. Bu yüzden Irak’ın Fransa’dan silah satın almak istemesi şaşırtıcı bir durum değil. Fakat bu konu Irak Savunma Bakanlığı’nın sorumluluğundadır.

*Fransa, Fransız vatandaşlığına sahip olan ve şu anda SDG'nin elinde bulunan terör unsurlarının kaderiyle ilgili bir sorun yaşıyor.  Fransa, tıpkı daha önce Fransız vatandaşı olan 13 terör unsurunun Irak’a teslim edilip orada yargılanmasında olduğu gibi Irak’ın yine bu kişilerin en azından bir kısmını teslim almasını ve burada yargılanmasını kabul etmesini istiyor. Bugün Fransızların bu talebini yine kabul etmeye hazır mısınız? Bu konuyu Fransız meslektaşınızla görüştünüz mü?
Bu sorunla karşı karşıyayız. Birçok ülke bunlarla karşı karşıya. Iraklılar ve Suriyeliler dışında, farklı milletlerden (52 millet) kişilerin DEAŞ saflarında yer aldığı biliniyor. Bu da DEAŞ’ın küresel bir örgüt olduğu anlamına geliyor. Sonuç olarak bu tutukluların çoğu Irak’taki veya Suriye’deki hapishanelerde tutuluyor.  Bir de SDG’nin kontrolündeki hapishanelerde kalanlar var. SDG ayrıca, DEAŞ liderleri ve üyelerinin ailelerinin kaldığı kampları kontrol ediyor. Yani bu var olmaya devam eden bir sorun.
Bu, sorunun birinci boyutu. İkinci boyutu ise konunun, gerek Irak'ta ve Suriye'de, gerekse geldikleri ülkelerde hukuk sistemleriyle ilgili olması nedeniyle karmaşık bir hale gelmesidir. Yargı geleneğinde suçlu, suçun işlendiği yerde yargılanır. Bu kişilerin çoğu suçlarını ya Irak topraklarında işlediler ya da Suriye'de aktif olsalar dahi merkezi Irak'ta olan bir örgütün parçası ve üyeleriydiler. Bu yüzden onları, Irak yargısı yargılayabilir.

*Peki, bu kişileri teslim alıp mahkemelerde yargılamak ve haklarında verilebilecek kararları uygulamak istiyor musunuz?
Ortak bir anlayışa ulaşmak için konunun ilgili ülkelerle tartışılması gerektiğine inanıyorum. Karmaşık başka bir konu daha var. DEAŞ üyesi kadınların ve erkeklerin yanında DEAŞ bölgelerine gelen kadınlar ve erkekler de var.  Çeşitli evlilikler oldu ve bu evliliklerden çocuklar doğdu. Soru şu; yasal olarak bu çocuklarla nasıl ilgilenebiliriz? DEAŞ üyelerinin geldikleri ülkelerin bu konudaki sorumlulukları nelerdir? Aynı zamanda siyasi, mali ve hukuki sorumluluklar neler? Çeşitli sorularda ortak sonuçlara ulaşmak için yoğun görüşmeler yapılması gerektirdiğine inanıyoruz. Irak bu meselelerin yükünü tek başına kaldıramaz. Irak bir kurbandı, ancak DEAŞ’lı militanların büyük çoğunluğu Iraklı veya Suriyeli olsa da, çok sayıda insan bu iki ülkenin dışından gelip DEAŞ’a katıldı.

*Peki, bugün Irak-Suudi Arabistan ilişkilerinin geleceğini nasıl görüyorsunuz? Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı geçtiğimiz günlerde Bağdat'taydı. Siz de Riyad'ı ziyaret etmeyi planlıyor musunuz? Daha üst düzey ziyaretler planlanıyor mu? Kısacası, Suudi Arabistan ile Irak ilişkilerinden beklentileriniz neler?
Öncelikle dış politikamızın tüm komşu ülkelerle iyi ilişkiler kurmaya dayandığını ve Suudi Arabistan'ın komşu bir ülke olduğunu vurgulamak, isterim. Bununla birlikte Suudi Arabistan petrol üreten önemli bir ülke ve Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü’nün (OPEC) önemli bir üyesidir. Ayrıca Suudi Arabistan ile aramızda coğrafi yakınlığın yanı sıra dilsel ve dini boyutlarda köklü ilişkiler bulunuyor.
Suudi Arabistan ile ilişkilerimizin Irak için önemli olduğunu düşünüyoruz. İyi ilişkilere ihtiyacımız var ve onları inşa etme sürecindeyiz. Suudi Arabistan Dışişleri Bakanı Faysal bin Ferhan bin Abdullah Al Suud’a Bağdat ziyareti için teşekkür ettim. Tabii ki bizim de Riyad'ı ziyaret etme niyetimiz var. Ancak ilişkiler yalnızca ziyaretlere değil, aynı zamanda ticari ve ekonomik bağlar kurmaya ve karşılıklı çıkarlar ağı oluşturmaya da dayanıyor.
Çıkarlar bir birini desteklediğinde ilişkiler de doğru ve sağlıklı olmaya başlar. Biz de bu doğrultuda iki ülke arasındaki ilişkileri inşa etme sürecindeyiz. Suudi Arabistan'ın bize çeşitli alanlarda yardımcı olabileceğinin farkındayız. Suudi Arabistan merkezli şirketler, özellikle petrokimya üreten firmalar bize yardımcı olabilir. Suudi Arabistanlı yatırımcılar, Irak'a, özellikle güneydeki tarım alanlarında veya diğer verimli alanlarda yatırım yapabilirler.

*Peki ya siyasi düzeyde ilişkiler ne durumda?
Siyasi düzeyde de ilişkilerin en iyi seviyede olmasını hedefliyoruz. Suudi Arabistan'ın petrol sektöründe oynadığı kilit rolü kabul etmeliyim. Petrol üretiminde listenin başında gelen Suudi Arabistan, OPEC'de etkili bir rolü bulunuyor. Listenin ikinci sırasında ise Irak geliyor. Bu nedenle, Suudi Arabistan ile petrol sektöründe, güvenlik ve sınır konuları da dahil olmak üzere çeşitli alanlarda tam ve kapsamlı bir koordinasyona ihtiyacımız var. Suudi Arabistan ile iyi ilişkilere ihtiyacımız olduğuna inanıyorum. Bu iyi ilişkileri inşa etmek için çalışıyoruz.

*Türkiye'nin Irak topraklarındaki askeri operasyonlarını protesto etmek için Türkiye’nin Bağdat Büyükelçisi’nin üçüncü kez Dışişleri Bakanlığı’na çağrılıp protesto notası verilmesi, Türkiye ile bir takım sorunlar yaşadığınıza işaret ediyor. Türkiye ile aranızdaki sorunun temeli neye dayanıyor ve buna bir çözüm bulmak için neler yapıyorsunuz? Türkiye’den ne isteniyor? Türkiye neden Irak’ın egemenliğine saygı göstermiyor?
Türkiye, PKK'nın terör faaliyetlerine müdahale ettiği gerekçesiyle yaptıklarını haklı gösteriyor.

Sizce haklı mı?
PKK’nın faaliyetlerini desteklemiyoruz. PKK, 1991 yılında Irak dağlarına girdi. Türk ordusu o tarihten bugüne Irak dağlarında PKK ile savaşmaya çalışıyor. Türkiye’nin güvenlik endişelerini anlıyoruz. Fakat, askeri operasyonlarını anlamak zor. Irak topraklarına girilip büyük askeri operasyonlar düzenlediğinde, bazen sivillerin yaşadığı köyler bombaladığında ve üst düzey iki subay öldürüldüğünde bunu anlamak daha da zorlaşıyor. Yine de Türkiye ile iletişim kurmayı sabırsızlıkla bekliyoruz. Çünkü Türkiye ile çatışma peşinde değiliz. Diyaloga ihtiyacımız var, ancak diğerini anlamak ve somut sonuçlara ulaşmak için Irak’ın egemenliğine saygı duyulması ve Irak’ın iç işlerine karışılmaması, PKK meselesinin başka bir şekilde çözülmesi gerekiyor. Her halükarda Türkiye ile diyalog başlatmaya hazırız.

*Sayın Kazimi’ye, Ankara'yı ziyaret etmesi için bir davette bulunuldu. Öyle değil mi?
Evet. Davet edildi. Bu davete icabet için gerekli atmosferi hazırlıyoruz. Türkiye Dışişleri Bakanı'nı tüm bu konularla ilgili istişarede bulunmak üzere Bağdat'a davet edeceğim.

*Brüksel'de gazetecilere yaptığınız açıklamada, “Komşu ülkelerden Irak'ın egemenliğine saygı göstermelerini ve Irak'ın iç işlerine karışmamalarını istiyoruz” dediniz. Önümüzdeki Kasım ayında yapılması planlanan ABD’de başkanlık seçimleri öncesinde Tahran üzerindeki baskıların artmasıyla ABD-İran gerginliği Irak’ı daha fazla etkiler mi?
Çoğu insan Irak’ın egemenliğinin nasıl korunabileceğini söylüyor. Şuan Irak topraklarında askeri bir müdahale söz konusu. ABD-İran çatışması Irak'ın iç durumuna bağlıyken bu, nasıl mümkün olabilir? Fakat Irak’ın egemenliğine saygı duyulması ilkesine bağlı kalıyor ve bu temel üzerinde çalışıyoruz. Komşu ülkelerin Irak'ın içişlerine karışması doğru ve sağlıklı değildir. Çünkü bu durum sonunda bölgede bir felakete yol açacaktır. Bizden değil, fakat başkalarından gelen tepkiler olacaktır. İster Irak'tan uzak olsunlar, ister Irak'ın komşuları olsunlar hiçbir ülke, Irak topraklarını başkalarının hesaplaşma ve sorunlarını çözme sahasına dönüştüremeyecekler.
Peki, pratikte işler bu doğrultuda mı ilerliyor?
Bu sorunlarla yüzleşecek askeri gücümüz yok. Bunların askeri güçle çözüleceğine de inanmıyoruz. Uluslararası ilişkilerde yumuşak güce başvuruyoruz, diplomasiye güveniyoruz, medya aracılığıyla da kamuoyuna hitap ediyoruz. İlişkiler kurarak, dünyanın birçok yerinden dostlarımıza farklı tutumları açıklamaya çalışıyoruz. Dolayısıyla ‘askeri araçların dışında’ kendimizi savunacağımız başka araçlarımız var. Bu yönde ilerliyoruz ve Irak'ın tutumlarına karşı büyük bir sempati ve anlayış söz konusu.  Söz konusu sempatinin bu ülkeler üzerindeki siyasi kararlara ve baskılara dönüştürülebileceğini ve böylece farklı araçlar edinebileceğimizi düşünüyorum.
*Brüksel’de AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyon Başkan Yardımcısı Josep Borrell’den Irak'ın adının terörü finanse eden veya kara para aklamaya izin eden ülkeler listesinden çıkarmalarını istediniz. Bu talebinize cevap verildi mi? Anlayışla karşılandınız mı? Yoksa sadece sözler mi verildi?
Bize göre Irak'ın, terörün sponsorları listesine koyulması tuhaf bir adım. Avrupa turu sırasında konuyu görüştüğüm bakanlara özellikle de AB dönem başkanı olan Almanya Dışişleri Bakanı Heiko Maas ve Josep Borrell’e konuyu ilettim. Ayrıca bu konuyla ilgili tüm Avrupalı ​​bakanlara bir yazı yazdım. Bana sözler verdiler. Fakat Irak Merkez Bankası ile ilgili teknik bir sorunu gündeme getirdiler. Dosyayı kapatmak için bir takım çalışmalar olacak.
*ABD Başkanı’nın, Irak’taki ABD askerlerini, sayılar 3 bine düşecek şekilde geri çekmek istediği düşünüldüğünde, bugün Irak'taki ABD askeri varlığının doğası ve geleceği hakkında net bir vizyonunuz var mı?
ABD’nin Irak topraklarındaki askeri varlığı, ülkenin güvenlik ve askeri ihtiyaçlarına dayanıyor. ABD ile yapılan görüş alışverişinde bu konudaki çalışmanın boyutları belirlenecek. Ancak Irak toplumunun isteklerini ve Irak Meclisi’nin ‘ABD askerlerinin çekilmesini talep eden’ kararını dikkate aldığımızı belirtmek isterim. ‘Ortak’ teknik komisyonun önce Irak’ın askeri ve güvenlik ihtiyaçlarını belirlemesi ve ardından atılacak ortak adımları tanımlaması gerektiğine inanıyorum. Ancak başka bir biçimde ortak çalışma olacaktır. İleride, Irak için tehdit oluşturmaya devam eden DEAŞ’a yönelik operasyonların sona ermesinin ardından ABD güçleri ile askeri ve güvenlik ilişkileri başka bir şekil alacaktır.



ABD Gazze'de iskele inşasına başladı

Gazze'deki deniz iskelesinin konumu (AP)
Gazze'deki deniz iskelesinin konumu (AP)
TT

ABD Gazze'de iskele inşasına başladı

Gazze'deki deniz iskelesinin konumu (AP)
Gazze'deki deniz iskelesinin konumu (AP)

ABD Savunma Bakanlığı (Pentagon) dün (Perşembe) yaptığı açıklamada, ABD ordusunun beklenen bir hamleyle Gazze Şeridi'ne insani yardımların girmesini sağlayacak bir iskele inşa etmeye başladığını ve iskelenin Mayıs ayı başında faaliyete geçmesinin planlandığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Reuters’tan aktardığı habere göre ABD Başkanı Joe Biden mart ayında, ABD ordusunun Gazze'nin Akdeniz kıyısında insani yardımların deniz yoluyla ulaştırılması için geçici bir iskele inşa edeceğini açıklamıştı.

İskele, İsrail'in bölgeyi harap eden ve 2,3 milyon kişiyi insani bir felakete sürükleyen savaşından altı ay sonra, Gazze Şeridi'nde kıtlığı önleme girişiminin bir parçası.

Sahada ABD askeri yok

Pentagon Sözcüsü Tümgeneral Patrick Ryder gazetecilere verdiği demeçte, “USNS Benavidez de dahil olmak üzere, ABD askeri gemilerinin denizdeki geçici iskelenin ilk aşamasının inşasına başladığını teyit edebilirim” dedi.

dfvgf
Gazze limanının uydu görüntüsü (Reuters)

Birleşmiş Milletler (BM), Gazze Şeridi'nin kıtlıkla karşı karşıya olduğu uyarısında bulunarak, Gazze Şeridi boyunca yardım erişiminin ve dağıtımının önündeki ‘büyük engellerden’ şikâyet etti.

Yardım kuruluşları ve Biden yönetimi, İsrail'e Gazze'ye yardım malzemelerinin ulaştırılmasını kolaylaştırması ve konvoylarına Gazze Şeridi içinde güvenli geçiş izni vermesi çağrısında bulundu.

Ryder, Pentagon'un Gazze'de iskele inşaat alanında küçük hasara neden olan bir tür havan topu saldırısını takip ettiğini söyledi. Ancak ABD güçlerinin henüz o bölgeye bir şey taşımaya başlamadığını ve sahada ABD askeri bulunmadığını da belirtti.

ABD'li yetkililer iskele çalışmasının, savaştan zarar görmüş Gazze Şeridi'nde ‘ordu güçlerinin karada konuşlanmasını’ içermediğini söyledi. Ancak ABD askerleri, İsrail güçleri tarafından denetlenecek olan iskelenin inşası sırasında Gazze Şeridi civarında bulunacak.

Pentagon'un daha önce yaptığı açıklamaya göre Gazze Şeridi'ne ulaşan yardımın dağıtımı muhtemelen sivil toplum örgütleri tarafından gerçekleştirilecek.

İsrail'in onayı

İsrail Ordu Sözcüsü Avichay Adraee dün yaptığı açıklamada, ordunun, Gazze Şeridi'ne insani yardım girişini genişletmeye yönelik yeni ABD girişimini onayladığını ve buna katılacağını söyledi.

Adraee, X platformu aracılığıyla yaptığı açıklamada, İsrail ordusunun girişime güvenlik ve lojistik destek sağlanacağını belirtti.

Adraee, ordunun bu girişime katılmasının, Gazze Şeridi'ndeki sivil halka insani yardım ulaştırılması için uluslararası kuruluşlarla ortaklaşa yürütülen çalışmaları onayladığına dikkat çekti.


Ürdün Kralı Refah'ın işgali tehlikesi konusunda uyarıda bulundu

Ürdün Kralı II. Abdullah (Reuters)
Ürdün Kralı II. Abdullah (Reuters)
TT

Ürdün Kralı Refah'ın işgali tehlikesi konusunda uyarıda bulundu

Ürdün Kralı II. Abdullah (Reuters)
Ürdün Kralı II. Abdullah (Reuters)

Ürdün Kralı II. Abdullah, Filistin'in Refah kentini işgal edilme tehlikesi konusunda uyarıda bulundu ve Gazze Şeridi'nde acil ve kalıcı bir ateşkes sağlanmasının gerekliliğini vurguladı.

Ürdün Kraliyet Mahkemesi'nden yapılan açıklamada, Kral Abdullah'ın, Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ile yaptığı telefon görüşmesi sırasında, bölgedeki çatışma çemberinin genişlemesini önlemek ve gerilimi azaltmak için çaba gösterilmesi gerektiği konusunda güvence verdiği belirtildi.

Ürdün Kralı ayrıca " Filistin halkının tüm meşru haklarını almasını garanti altına alan, iki devletli çözüme dayalı adil ve kapsamlı bir barışa ulaşmak için siyasi çözüm bulmanın" önemini vurguladı.


Suriye Dışişleri Bakanı Washington'u Gazze'deki ateşkes çabalarını engellemekle suçladı

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal El Mikdad (AP)
Suriye Dışişleri Bakanı Faysal El Mikdad (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Washington'u Gazze'deki ateşkes çabalarını engellemekle suçladı

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal El Mikdad (AP)
Suriye Dışişleri Bakanı Faysal El Mikdad (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Faysal El Mikdad, ABD'yi, Güvenlik Konseyi'ni kasten felç etmekle ve Gazze Şeridi'nde ateşkesi engellemek için veto yetkisini kullanarak üyelerinin çoğunluğunun iradesine karşı gelmekle suçladı.

El Mikdad, Güvenlik Konseyi'nin Orta Doğu'daki duruma ilişkin bakanlar toplantısında Suriye temsilcisi Kusay El Dahhak tarafından sunulan konuşmada şunları söyledi: Şam, "Washington'un, Filistin'in Birleşmiş Milletler'e tam üye olmasını engellemek için veto kullanmasını kınıyor ve bağımsız bir Filistin devletinin kurulmasının engellenmesinin, İsrail işgalinden kaynaklanan istikrarsızlık durumunun uzatılmasına katkıda bulunduğunu doğruluyor. Suriye, Güvenlik Konseyi'ne, "İsrail'in Arap toprakları üzerindeki işgaline son verilmesini sağlamak ve uluslararası hukuk tarafından garanti altına alınan her türlü araçla topraklarını ve halkını savunma hakkını vurgulamak için" ilgili kararlarını uygulamaya koyması yönünde çağrıda bulunuyor.”  


Arap Birliği, İsrail'e silah satışının durdurulmasını istedi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Arap Birliği, İsrail'e silah satışının durdurulmasını istedi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Arap Birliği, ABD ve Avrupa Birliği ülkelerine İsrail'e silah ve mühimmat ihracatını durdurma çağrısı yaptı.

Arap Birliği, İsrail ordusunun 200'den fazla gündür saldırılarını sürdürdüğü Gazze Şeridi'ndeki gelişmeleri görüşmek üzere daimi temsilciler düzeyinde olağanüstü toplandı.

Mısır resmi haber ajansı MENA'nın haberine göre birlik, "İsrail'in Gazze Şeridi, Batı Şeria ve Mescid-i Aksa'da Filistin halkına yönelik saldırganlığını ve soykırım suçunu devam ettirmesini” şiddetle kınadı.

İsrail ordusunun Refah kentine saldırı niyetinin Filistin halkına yönelik yeni bir katliam anlamına geleceği uyarısında bulunan birlik, Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’nin, İsrail'in ateşkese uymasını ve insani yardım girişini güvence altına alan BM Antlaşması'nın 7. bölümündeki maddeler uyarınca bir kez daha karar almasını istedi.

Birlik, ABD'nin Filistin'in Birleşmiş Milletler'e (BM) tam üyelik başvurusunu veto etmesini de kınadı.

Arap Birliği, vetonun, ABD’nin bölgede barış, güvenlik ve istikrarın gerekliliklerini ve esaslarını yerine getirmekte başarısız olduğunu gösterdiğini ve iki devletli çözümü destekleyen beyanıyla çeliştiğini bildirdi.

Konsey, “ABD ve Avrupa Birliği ülkelerine İsrail’e silah ve mühimmat ihracatını durdurmaları ve İsrail'in Filistin halkına karşı soykırım suçunda kullandığı insansız hava araçlarının üretimini finanse etmeyi bırakmaları" çağrısında bulundu.

“Bölgede ve dünyada barış şansını kurtarmak, güvenlik ve istikrarı sağlamak için Filistin Devleti'ni tanımayan tüm ülkelere bir an önce tanımaları" çağrısında bulunan Arap Birliği, Gazze Şeridi’ndeki Şifa ve Nasır Hastaneleri’nde ortaya çıkarılan toplu mezarlarla ilgili uluslararası adalet kurumlarından bağımsız soruşturma yürütmesini talep etti.

Filistin 22 Nisan'da Arap Birliği'ni Gazze Şeridi'nde Filistin halkına yönelik "soykırım suçlarını" görüşmek üzere acilen toplanmaya çağırmıştı.


Güney Afrika Ulusal Meclisi Milletvekili Mandela: Filistinlilerin kararlılığından ilham alıyoruz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Güney Afrika Ulusal Meclisi Milletvekili Mandela: Filistinlilerin kararlılığından ilham alıyoruz

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Nelson Mandela'nın torunu Nkosi Zwelivelile Mandela, Filistinlilerin kararlılığından ilham alarak Filistin davasını uluslararası topluma taşıma konusunda mücadele ettiklerini söyledi.

Filistin konusunda görüşmeler yapmak üzere İstanbul'a gelen Güney Afrika Ulusal Meclisi Milletvekili Mandela, AA muhabirine açıklamalarda bulundu.

Mandela, "Biz Güney Afrikalılar için Filistin meselesi her zaman kalbimize yakın ve değerli olmuştur. Ulusumuzun demokrasisinin kurucu babası, benim de büyükbabam olan Başkan Nelson Rolihlahla Mandela, 1995 ve 1997 yıllarında Gazze'yi ziyareti sırasında, Filistin halkının özgürlüğü olmadan bizim özgürlüğümüzün eksik kalacağını söylemiş ve Filistinlilere bu yönde bir taahhütte bulunmuştu. Bu nedenle biz Güney Afrikalılar, vefatından bu yana bayrağı onun bıraktığı yerden devraldık, temsil ettiği ve savunduğu davaları savunmaya devam ediyoruz. Filistin mücadelesini zamanımızın en büyük ahlaki meselesi olarak gördüğünden bu, onun kalbine yakın ve değerli meselelerden biriydi." ifadelerini kullandı.

- "Çok iyi biliyoruz ki bu dava uzun yıllar sürebilir"

Hem Arap coğrafyasında hem de dünyada Filistin davasını destekleyen sivil toplum kuruluşlarının (STK) şemsiye örgütlerinden Küresel Filistin'e Dönüş Kampanyası'nın da elçisi olan Mandela, Uluslararası Adalet Divanı (UAD) ve Uluslararası Ceza Mahkemesindeki (UCM) davalara atıfla "76 yıldır soykırım, etnik temizlik, savaş suçları ve insanlığa karşı suçlar işleyen siyonist gaspçı varlığı ilk kez sorumlu tutmayı başardık." dedi.

Mandela, 76 yıldır cezasız kalan İsrail'in ilk kez Güney Afrika tarafından UAD ve UCM'ye götürüldüğünü ve uluslararası mahkemelerde açılan davanın amacına ulaştığını kaydederek "Ancak çok iyi biliyoruz ki bu dava uzun yıllar sürebilir ve İsrail ya da gaspçı varlık cezasız kalmadan hareket etmeye devam edebilir. İnsani yardım çalışanlarına nasıl saldırdıklarını ve bazılarını vahşice öldürdüklerini gördük. Bu nedenle bizim için Filistin mücadelesini ilerletmeyi sağlayacak daha birçok eylemin devam etmesi gerekiyor. Dolayısıyla hükümet düzeyinde neler yapabileceğimize dair daha geniş yollara bakıyoruz, UAD ve UCM'nin tek yol olmadığına inanıyoruz." diye konuştu.

Küresel kurumlardaki reform ihtiyacının altını çizen Mandela, şunları söyledi:

Güvenlik Konseyi'nde, Birleşmiş Milletlerde (BM) nasıl reform yapabileceğimize bakmamız gerekiyor. BM bünyesinde bir önerge verildiğinde, bunun suçluların soykırım, etnik temizlik, savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlemeye devam etmesini sağlayan tek bir üye devlet tarafından sürekli olarak veto edildiğini gördük. Artık bunun herhangi bir karşı eylem olmaksızın devam etmesine izin veremeyiz. Küresel güneydeki pek çok kişi gibi biz de çok kutupluluğa odaklanacak bir yapı ya da oluşuma bakmamız gerektiğine ve çözümün bu olacağına inanıyoruz.

- "Uluslararası Özgürlük Filosu"

Mandela, Gazze'ye insani yardım götürmesi planlanan "Uluslararası Özgürlük Filosu" girişiminin önemine dikkati çekerek Güney Afrikalıların kurtuluş mücadelesinin sadece silahlı mücadeleden ibaret olmadığını, dünya çapında sivil toplumu harekete geçirerek sağlanan boykot ve yaptırım gibi bileşenlerin kullanıldığını hatırlattı.

"Özgürlük Filosu"nun, aslında UAD'nin insani yardımın Gazze'ye serbestçe girmesine ve Filistinlilere ulaşmasına izin verilmesi gerektiğini belirten kararının uygulanması yönünde bir hareket olduğunu aktaran Mandela, kendisinin de bu özgürlük filosunun hedefine ulaşması, Gazze üzerindeki kuşatmayı ve ablukayı kırmasını sağlamak için çalıştığını dile getirdi.

- "Batı medyasının bu yalanları sürdürmek için siyonist varlıkla işbirliği yaptığını biliyoruz"

Mandela, siyonizmin kolektif bir mücadele ile mağlup edilebileceğine, Güney Afrika'nın da apartheid rejimden bütün küresel güneyi harekete geçiren kolektif bir mücadeleyle kurtulduğuna dikkati çekti.

Bu çerçevede tüm Filistinli grupları birlikte hareket etmeye çağıran Mandela, Arap Birliği gibi uluslararası kuruluşların Filistin davasına tam destek vermesi ve aynı zamanda diasporada yaşayan 6 milyon Filistinlinin kendi kurtuluş mücadeleleri için en ön safta yer alması gerektiğini dile getirdi.

Mandela, 6 milyon Filistinlinin uluslararası toplumun sesi olarak Gazze'den aldıkları haberleri aktarmaları sayesinde dünyanın dört bir yanında düzenlenen eylemlerle gidişatın Filistinliler lehine dönmeye başladığını vurguladı.

İsrail propagandasının kırılmaya başladığını söyleyen Mandela, sözlerini şöyle tamamladı:

Elektronik İntifada sayesinde Gazze'den ve Batı Şeria'daki işgal altındaki topraklardan gelen haberleri gerçek zamanlı olarak tüm dünya kamuoyuna ulaştırabiliyoruz. İşte bu nedenle diasporadaki her Filistinliyi bu haberleri alacak ve kendi topluluklarında, şehir ve kasabalarında, bulundukları ülkelerde paylaşacak ön cephe askerleri olarak harekete geçirmek bizim için önemlidir. Böylece tüm küresel medyayı gerçekte neler olup bittiğiyle donatabiliriz. Batı medyasının bu yalanları sürdürmek için siyonist varlıkla işbirliği yaptığını biliyoruz. Bazı Batılı güçler, liderler, bu yalanları sürdürmek için kamuya açık platformlara çıktılar. Biz umudumuzu kaybetmedik. Filistinlilerin kararlılığından ilham alıyoruz ve onların hikayelerini ve içinde bulundukları kötü durumu uluslararası topluma taşıma konusunda Filistinlileri kesinlikle hayal kırıklığına uğratmayacağız.


Edward Said'in kızı Najla Said, Columbia Üniversitesi'ndeki protestoları değerlendirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Edward Said'in kızı Najla Said, Columbia Üniversitesi'ndeki protestoları değerlendirdi

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

Filistinli ve Amerikalı akademisyen ve siyasal aktivist Edward Said'in kızı Najla Said, Columbia Üniversitesi'nin, Filistin destekçisi öğrencilerin protestolarına verdiği tepkiden dolayı "hayal kırıklığına" uğradığını söyledi.

Najla Said, Columbia Üniversitesi'nde Filistin destekçisi öğrencilerin, okulun Filistin işgalini ve Gazze'deki soykırımı destekleyen şirketlere süren finansal yatırımlarını protesto etmesine ilişkin AA muhabirine konuştu.

Babasının hayatta olsaydı Columbia öğrencileriyle "son derece gurur" duyacağını söyleyen Said, "(Babam) Muhtemelen Columbia Üniversitesi Rektörü Minouche Shafik'le konuşup durumun bu hale gelmemesi için çabalardı. Bu da çok üzücü çünkü keşke burada olsaydı diyorum." şeklinde konuştu.

Said, "Birçok insan gibi ben de Columbia yönetimi konusunda derin bir hayal kırıklığı yaşıyorum. Bu işin nereye varacağından emin değilim. Konunun şu ana kadar ele alınma şekli beni çok şaşırttı. Bu denli agresif ele alınmaya devam ederse şaşırmam." ifadelerini kullandı.

Protestoya ilişkin görüntülerin kendisini çok duygulandırdığını ve gösterilere katılmaya karar verdiğini belirten Said, "Olağanüstüydü. Çoğu elinde babamın kitabını tutuyordu. Filistin'le ilgili kısmın sayfaları katlanmıştı. (Öğrenciler) İnanılmaz güçlüler ve çok gençler." dedi.

Protestoların en başından itibaren "sakin ve barışçıl" olduğuna dikkati çeken Said, ABD Kongresinden iki senatörün Ulusal Muhafız birliklerinin kullanılması çağrısının "absürt" olduğunu ifade etti.

Protestolara katılan öğrencilere normal bir ABD vatandaşına davranılması gerektiği gibi davranılmadığını belirten Said, "Emin olmamakla birlikte durumun sakinleşeceğini umuyorum ancak medya ve bazı kuruluşların bu durumu körüklemesinden endişeliyim." dedi.

- Yahudi karşıtlığı suçlamaları

Said, protestocuların "Yahudi karşıtlığıyla" suçlanmasına ilişkin, bunun öğrencilerin gözünü korkutmaya yönelik bir girişim olduğunu söyledi.

Protestocuların arasında çok sayıda Yahudi öğrencinin bulunduğunu belirten Said, "(Öğrenciler) Dikkatleri Gazze'ye çekmeye çalışıyor, kendilerine ya da başka bir şeye değil. Bunu insan hakları ve Filistin halkı için yapıyorlar." ifadelerini kullandı.

Said, "Yahudi karşıtlığı kavramı, arkasında herhangi bir dayanak olmadan kullanıldığında anlamını yitiriyor ve gerçekten var olan Yahudi karşıtlığından muzdarip insanlara zarar veriyor." diye konuştu.

- "Babam öğrencilerle gurur duyardı"

Babasının vefat etmeden önce internetin Filistin konusunda büyük fark yaratacağını ve insanların farklı kaynaklara ulaşma imkanının olacağını öngördüğünü ifade eden Said, "(Babam) Çok mutlu olurdu ve bu öğrencilerle gurur duyardı." dedi.

Said, "(Öğrencilerin) eğitim aldığını ve bu eğitimi kullandıklarını belirtmek istiyorum. Babamın ve diğer insanların çalışmaları, tarih, edebiyat, sanat ve tüm bu alanları okuma biçimlerimizi böyle değiştirdi." açıklamasında bulundu.

- "ABD'nin Gazze politikası hayal kırıklığı"

ABD Başkanı Joe Biden'ın Gazze politikasına ilişkin de görüşlerini ifade eden Said, ABD'nin "ne olursa olsun" İsrail'i desteklediğinin farkında olduğunu ancak yine de "çok hayal kırıklığına" uğradığını belirtti.

Lübnan'da olduğu sırada İsrail tarafından bombalandığı zamanı anlatan Said, "Parasını ödediğim bombalar tarafından hedef alındığım hissini yaşamıştım, bu çok berbat ve korkunçtu." dedi.

Said, "İnsanlar, çoğu zaman Biden'ın çok empati yapan birisi olduğunu söylüyor. Empatisinin sadece Filistinli olmayanlar için geçerli olmasının ne kadar incitici olduğunu anlatamam." ifadelerini kullandı.

Yaptıkları yüzünden Biden yönetimini affetmeyeceğinin altını çizen Said, "Bu berbat, açık açık yapılıyor ve çok incitici. Tam bir hayal kırıklığı." diye konuştu.

- ABD'deki üniversitelerde Filistin protestoları

Columbia Üniversitesinde Filistin destekçisi öğrenciler, okulun, Filistin işgalini ve Gazze'deki soykırımı destekleyen şirketlere devam eden finansal yatırımlarını protesto amacıyla kampüsün bahçesinde oturma eylemi başlatmıştı.

Polis, 108 öğrenciyi gözaltına almış, okul yönetimi de eyleme karışan 80 civarında öğrenciye okuldan uzaklaştırma cezası vermişti.

Columbia Üniversitesindeki Filistin yanlısı gösteriler, New York Üniversitesi (NYU), Yale, Massachusetts Teknoloji Ensititüsü (MIT), Tufts Üniversitesi, The New School ve Kuzey Carolina Üniversitesi gibi ABD'nin diğer önde gelen yükseköğrenim kurumlarına da yayılmıştı.


Rapor: Mısır, İsrail'in Refah'taki hamlelerini durdurmak için Gazze müzakerelerini ilerletmeye çalışıyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yerinden edilmiş Filistin kamplarının uydu görüntüsü (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yerinden edilmiş Filistin kamplarının uydu görüntüsü (AFP)
TT

Rapor: Mısır, İsrail'in Refah'taki hamlelerini durdurmak için Gazze müzakerelerini ilerletmeye çalışıyor

Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yerinden edilmiş Filistin kamplarının uydu görüntüsü (AFP)
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Refah'ta yerinden edilmiş Filistin kamplarının uydu görüntüsü (AFP)

Arap Dünyası Haber Ajansı (AWP), İsrail Yayın Kurumu'nun bugün (Perşembe) ismini açıklamadığı kaynaklara dayandırdığı haberinde, Mısır'ın, İsrail'in Refah'taki hamlelerini durdurmak için İsrail ile Hamas arasında esir takası anlaşması müzakerelerini ilerletmeye çalıştığını bildirdi.

Ajans ayrıca İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin en güney bölgesine yakın bir zamanda gireceğinin konuşulmasıyla birlikte, İsrail'in ‘Hamas'la müzakerelerin temelini oluşturacak yeni ana hatlar’ olarak tanımladığı taslakları hazırlamaya başladığını belirtti.

AWP, müzakereler hakkında bilgi sahibi olduğunu söylediği iki kaynağa dayandırdığı haberinde, Güvenlik Kabinesi üyelerinin bugün yapılması beklenen oturumda, müzakere ekibinden, görüşmelerin bir özetini alacağını bildirdi.

Mısır dün (Çarşamba) Gazze'de acil ve sürdürülebilir bir ateşkes sağlanması, esir değişimi ve insani yardımların ulaştırılması gerekliliği konusundaki kararlılığını vurguladı.

Mısır Başbakanı Mustafa Medbuli, ‘Filistin'in Refah kentindeki askeri gerilimin ciddiyeti ve bölgeyi istikrarsızlığa itebilecek yansımaları’ konusunda uyarıda bulundu.

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgiye göre Mısır, Katar ve ABD, Gazze Şeridi'nde ateşkes ve esir takası anlaşması sağlanması amacıyla arabuluculuk yapıyor. Ancak ocak ayından beri süren arabuluculuk çabaları şu ana kadar başarısızlıkla sonuçlandı.

Mısır Dışişleri Bakanı Samih Şukri geçtiğimiz hafta CNN'e verdiği röportajda, “Görüşmeler devam ediyor, hiç kesintiye uğramadı. Sürekli fikirler ortaya atılıyor ve hedefe ulaşılana kadar da bunu yapmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.


El Kassam: İki İsrail kuvvetini Gazze Şeridi'nin merkezindeki bir mayın bölgesine çektik

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği baskınlar sonucu yükselen dumanlar (EPA)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği baskınlar sonucu yükselen dumanlar (EPA)
TT

El Kassam: İki İsrail kuvvetini Gazze Şeridi'nin merkezindeki bir mayın bölgesine çektik

İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği baskınlar sonucu yükselen dumanlar (EPA)
İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği baskınlar sonucu yükselen dumanlar (EPA)

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın haberine göre Hamas hareketinin askeri kanadı olan İzzeddin El Kassam Tugayları dün (Çarşamba) iki İsrail kuvvetini mayın yerleştirdikleri iki bölgeye çektiğini duyurdu.

Kısa açıklamada, üyelerinin İsrail güçleri tarafından Gazze Şeridi'nin merkezindeki El-Muğraka bölgesinde iki ayrı pusuda, F-16 uçağından fırlatılan ancak patlamayan patlayıcı madde ve füzeler kullandığı belirtildi.

Açıklamada, iki kuvvetteki insan kayıpları hakkında bilgi verilmedi.


Stephanie Khoury, BM misyonu başkanlığı görevlerini üstlenmek üzere Libya'nın başkentine geldi

BM Siyasi İşler Misyonu Başkan Yardımcısı Stephanie Khoury (Misyon)
BM Siyasi İşler Misyonu Başkan Yardımcısı Stephanie Khoury (Misyon)
TT

Stephanie Khoury, BM misyonu başkanlığı görevlerini üstlenmek üzere Libya'nın başkentine geldi

BM Siyasi İşler Misyonu Başkan Yardımcısı Stephanie Khoury (Misyon)
BM Siyasi İşler Misyonu Başkan Yardımcısı Stephanie Khoury (Misyon)

Arap Dünyası Haber Ajansı'nın (AWP) Libya medyasından aktardığına göre Birleşmiş Milletler Siyasi İşler Misyonu Başkan Yardımcısı Stephanie Khoury, BM elçisi Abdullah Bathiliy’nin istifasının ardından başkent Trablus'a gelerek dün (Çarşamba) çalışmaya başladı.

Khoury, BM misyonunun görevlerini üstlenmenin yanı sıra, siyasi işler dosyasının sorumluluğunu da sürdürmeye devam edecek. Bu arada Libya Al-Marsad gazetesi, Khoury'nin dün misyon uçağıyla "lojistik nedenlerden dolayı" gelememesi nedeniyle ticari bir uçakla Libya’ya geldiğini bildirdi. Bathiliy, BM Güvenlik Konseyi'ne ülkedeki durumla ilgili gelişmeler hakkında sunduğu ve Libyalı liderlerin iyi niyet göstermediğini belirttiği brifing sonrası, geçen hafta görevinden istifa ettiğini açıklamıştı.


Husiler: Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'nda 3 askeri operasyon gerçekleştirdik

Gemileri Husi saldırılarından korumak için Kızıldeniz'de bulunan bir Amerikan destroyeri (ABD Ordusu)
Gemileri Husi saldırılarından korumak için Kızıldeniz'de bulunan bir Amerikan destroyeri (ABD Ordusu)
TT

Husiler: Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'nda 3 askeri operasyon gerçekleştirdik

Gemileri Husi saldırılarından korumak için Kızıldeniz'de bulunan bir Amerikan destroyeri (ABD Ordusu)
Gemileri Husi saldırılarından korumak için Kızıldeniz'de bulunan bir Amerikan destroyeri (ABD Ordusu)

İran'ın desteklediği Husiler, dün akşam (Çarşamba) Aden Körfezi ve Hint Okyanusu'nda, bir Amerikan gemisi ve destroyeri ile bir İsrail gemisini hedef alan 3 askeri operasyon gerçekleştirdiğini duyurdu.

Husi askeri sözcüsü Tuğgeneral Yahya Saree, Yemen silahlı kuvvetlerine bağlı Husilerin, Aden Körfezi'nde Amerikan gemisi Maersk Yorktown'a uygun sayıda deniz füzesi ile askeri operasyon düzenlediğini ve isabet kaydettiğini duyurdu.

Saree, Hava Kuvvetlerinin iki askeri operasyon düzenlediğini, bunlardan birinin Aden Körfezi'nde çok sayıda drone ile Amerikan destroyerini hedef aldığını, diğer operasyonun ise Hint Okyanusu'nda çok sayıda drone ile İsrail gemisi "MSC Veracruz"u hedef aldığını belirtti. Saree, her iki operasyonun da hedeflerine başarıyla ulaştığını ifade etti.