ABD İran’a yönelik BM yaptırımlarının yeniden yürürlüğe girdiğini açıklaması ne anlama geliyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

ABD İran’a yönelik BM yaptırımlarının yeniden yürürlüğe girdiğini açıklaması ne anlama geliyor?

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump yönetimi, İran’a yönelik tüm BM yaptırımlarının yeniden yürürlüğe girdiğini ve İran’a uygulanan konvansiyonel silah ambargosunun Ekim ayı ortasında sona ermeyeceğini bildirdi.
Ancak Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) üye 15 ülkeden 13’ü Washington’un söz konusu adımının geçersiz olduğunu belirtiyor.
Diplomatlar, İran’ın nükleer silah geliştirmesini önlemeyi amaçlayan uluslararası nükleer anlaşma kapsamında kaldırılan yaptırımların yeniden uygulanmasını muhtemelen sadece birkaç ülkenin kabul edeceğini söylüyor.
BM İran’a yönelik yaptırımlarının bir kez daha yürürlüğe girdiğini duyuran ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, “Bugün yaptırımlara geri dönüş, uluslararası barış ve güvenliğe doğru bir adımdır” ifadelerini kullandı ve BM ülkelerinin bu yaptırımları uygulamaması halinde ‘sonuçları’ olacağı konusunda uyardı.

İran’a silah ambargosu neden sona eriyor?
BMGK, 2007’de İran’a silah ambargosu uyguladı.
Söz konusu ambargo İran, Rusya, Çin, Almanya, İngiltere, Fransa ve ABD arasında 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşması uyarınca 18 Ekim’de sona erecek.
Anlaşma, Tahran’ın kendisine yönelik yaptırımların kaldırılması karşılığında nükleer silah geliştirmesini engelliyor.
Trump, eski başkan Barack Obama yönetimi tarafından yapılan nükleer anlaşmadan 2018’de çekildi ve bunu ‘şimdiye kadar ki en kötü anlaşma’ olarak nitelendirdi.
ABD, geçtiğimiz ay BMGK’da İran’a yönelik silah ambargosunun süresini uzatma girişiminde başarısız oldu.

Bu karar 2015’de imzalanan nükleer anlaşma için ne anlama geliyor?
Nükleer anlaşmaya dahil olan taraflar, anlaşmayı korumaya kararlı olduklarını vurgularken, İran, ABD’nin BM’deki hamlesine rağmen anlaşmanın yürürlükte kalacağını belirtti.
İngiltere, Fransa ve Almanya, geçtiğimiz Cuma günü  BMGK’ya gönderdikleri bir mektupta, İran’a yönelik yaptırımların askıya alınmasının 20 Eylül’den sonra da devam edeceğinin altını çizerek, “Nükleer anlaşmayı korumak için yorulmadan çalıştık ve hala buna bağlıyız” ifadelerini kullandı.

Hangi yaptırımlar yürürlüğe girecek?
BM yaptırımlarının geri dönüşü, İran’ı araştırma ve geliştirme dahil zenginleştirme ve yeniden işleme faaliyetlerini askıya almaya ve bu faaliyetlere veya nükleer silah sistemlerinin geliştirilmesine katkıda bulunabilecek herhangi bir şeyin ithalatını yasaklamaya zorlayacak.
Aynı zamanda İran’a yeniden silah ambargosu uygulanmasını, nükleer silah fırlatma kapasitesine sahip balistik füzeler geliştirmesinin engellenmesinin yanı sıra onlarca kişi ve kuruluşa karşı özel yaptırımların yeniden başlatılmasını da içerecek.
Ayrıca ülkelere İran’a ve İran’dan yapılan gönderileri denetleme ve yasaklanmış kargolara el koyma yetkisi verilecek.

İşler bu noktaya nasıl geldi?
ABD, İran’ın nükleer anlaşmayı ihlal ettiği konusunda geçtiğimiz ay BMGK’ya şikayette bulundu.
Nükleer anlaşmadan çekilmesinden bu yana Washington, Tahran’ı yeni bir anlaşma müzakeresine geri dönmeye zorlamak için güçlü tek taraflı yaptırımlar uyguladı.
İran ise buna yanıt olarak, zenginleştirilmiş uranyum stoku da dahil olmak üzere anlaşmanın getirdiği temel kısıtlamaları ihlal etti.
ABD, nükleer anlaşmayı sistemine dahil eden 2015 BMGK kararına göre, İran’a yönelik tüm BM yaptırımlarını yeniden uygulamak için 30 günlük bir süreç uyguladığını savunuyor.
BMGK’nın İran’a uygulanan yaptırımları askıya almaya devam etme kararını 30 gün içinde oylaması gerekiyordu.
30 güne kadar böyle bir karar kabul edilmediği takdirde, 2015 yılında imzalanan nükleer anlaşmadan önce yürürlükte olan tüm BM yaptırımları otomatik olarak yeniden uygulanacaktı. Ancak böyle bir karar oylamaya sunulmadı.
Washington, nükleer anlaşmadan çekilmesine rağmen kendisini hala katılımcı ülke olarak görerek adım atıyor.
BMGK’daki 15 ülkeden 13'ü, artık taraf olmadığı nükleer anlaşma kapsamındaki bir süreci kullanan Washington’un hamlelerini geçersiz sayarak karşı çıkıyor.

ABD şimdi ne yapacak?
Reuters’a konuşan kaynaklara göre Trump, BM’nin İran’a yönelik konvansiyonel silah ambargosunu ihlal eden herkese yaptırım uygulamasına izin veren bir yürütme emri çıkarmayı planlıyor.
Demokrat Joe Biden’in seçimi kazanması halinde onun liderliğindeki bir yönetim İran ile nasıl başa çıkacak?
Üç üst düzey İranlı yetkili tarafından Reuters’a yapılan açıklamaya göre İran liderliği, Trump’ın Demokrat rakibi Biden’in 3 Kasım’daki ABD başkanlık seçimlerinde kazanması halinde anlaşmayı kurtarabileceği umuduyla nükleer anlaşmaya olan bağlılığını sürdürmeye kararlı.
Nükleer anlaşmayı müzakere ettiği sırada Obama’nın yardımcısı olan Biden, İran’ın tüm hükümlerine uymaya başlaması durumunda ABD’nin anlaşmaya geri döneceğini söyledi.
Biden’in seçim kampanyası sözcüsü Andrew Bates, “İran nükleer anlaşmaya sıkı bir şekilde uymaya geri dönerse, ABD İran’ın istikrarsızlaştırıcı eylemlerine karşı koymak için anlaşmaya yeniden katılacak ve onu geliştirecek” dedi.



Trump, "yaptırım uygulanan Venezuela petrol tankerlerine" abluka uyguluyor

Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
TT

Trump, "yaptırım uygulanan Venezuela petrol tankerlerine" abluka uyguluyor

Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)
Karayipler'de hazırlık seviyesini yükseltme çabaları kapsamında, ABD Deniz Piyadelerine ait iki Osprey uçağı Porto Riko'dan havalandı (AFP)

ABD Başkanı Donald Trump, dün Karakas'a yönelik baskı kampanyasında yeni bir tırmanışla, Venezuela'ya giden ve Venezuela'dan ayrılan "yaptırım uygulanan petrol tankerlerine" deniz ablukası uygulanacağını duyurdu.

Trump, ABD güçlerinin Venezuela kıyılarında bir petrol tankerine el koymasından günler sonra, Truth Social platformunda şunları yazdı: "Bugün, Venezuela'ya giren ve çıkan tüm yaptırım uygulanan petrol tankerlerine tam ve eksiksiz bir abluka uygulanması emrini veriyorum."

ABD Başkanı, Karayipler'de konuşlandırılmış devasa ABD donanma filosunun, Venezuela "daha önce bizden çaldığı tüm petrolü, toprakları ve diğer varlıkları ABD'ye iade edene kadar" "daha da büyüyeceğini" ifade etti. ABD Başkanı hangi tür petrol veya topraktan bahsettiğini belirtmedi, ancak Venezuela 1970'lerde petrol sektörünü millileştirmişti. Daha sonra, eski Başkan Hugo Chávez döneminde, şirketler çoğunluk hissesini Venezuela devletine ait petrol şirketi PDVSA'ya devretmeye zorlanmıştı.

Trump sözlerine şöyle devam etti: “Gayrimeşru Maduro rejimi, bu çalınmış petrol sahalarından elde edilen petrolü kendi faaliyetlerini, uyuşturucu terörizmini, insan kaçakçılığını, cinayetleri ve adam kaçırmayı finanse etmek için kullanıyor.”

Haftalarca süren askeri uçakların Venezuela açıklarında uçması, Washington'un uyuşturucu kaçakçılığıyla suçladığı teknelere düzenlenen ve 90'dan fazla kişinin ölümüne yol açan ölümcül saldırıların ardından, Trump yönetimi geçen hafta ülkeyi terk eden bir petrol tankerine el koyarak kampanyasını daha da ileriye taşıdı.

Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro, ülkesinin yakınlarında ABD askeri yığılmasının, kendisini devirmek ve uyuşturucuyla mücadele operasyonu bahanesiyle Venezuela'nın bol petrolünü "çalmak" için bir planın parçası olduğuna inanıyor. Amerika Birleşik Devletleri, Venezuela'nın petrol sektörüne yaptırımlar uygulasa da ihracatına el konulması, zaten zor durumda olan ekonomiyi felç edebilir ve Maduro rejimini olumsuz etkileyebilir.

Şarku'l Avsat'ın AFP'den aktardığına göre Venezuelalı bir danışmanlık şirketi olan Orinoco Research'ten Elias Ferrer, yaptığı açıklamada, "Petrol ihracatı olmazsa, döviz piyasası ve ülkenin ithalatı etkilenecek... ve ekonomik bir kriz yaşanabilir" diyerek, "Bu sadece ekonomik bir durgunluk değil, aynı zamanda gıda ve ilaç kıtlığı da olacak, çünkü bunları ithal edemeyeceğiz" değerlendirmesinde bulundu.

Dünyanın en büyük petrol rezervlerine sahip olan Venezuela, günde yaklaşık bir milyon varil petrol üretiyor. Ancak 2019'dan beri, petrolünü başta Çin olmak üzere karaborsada indirimli fiyatlarla satmak zorunda kaldığı bir ambargoyla karşı karşıya.

Aylar boyunca ABD, görünüşte Latin Amerika'daki uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele etmek amacıyla Karayipler'de önemli bir askeri varlık oluşturdu ve Venezuela özellikle hedef alındı. Karakas bu operasyonu, Washington ve birçok ülkenin gayrimeşru lider olarak gördüğü solcu Cumhurbaşkanı Nicolas Maduro'yu devirmeyi amaçlayan bir baskı kampanyası olarak görüyor.


Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
TT

Tayvan’ın Çin stratejisi: Merkeziyetsiz komuta sistemi

Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)
Çin ordusu son dönemde Tayvan etrafındaki askeri tatbikatlarını yoğunlaştırdı (AFP)

Tayvan ordusu, Çin'in olası saldırılarına "merkeziyetsiz komuta sistemiyle" hızlı yanıt vermeyi planlıyor.

Reuters'ın aktardığına göre Tayvan Savunma Bakanlığı, Meclis'e bu hafta sunduğu raporda, ordunun "üst kademeden emir beklemeden merkezi olmayan bir komuta yapısıyla" hareket etmesi için çalışmalar yürütüldüğünü bildirdi.

Raporda, Çin'in adayı hazırlıksız yakalamak için askeri tatbikatları aniden Tayvan'a yönelik bir işgal operasyonuna dönüştürebileceği uyarısında bulunuluyor.

Savunma yetkilileri, Çin ordusunun neredeyse her gün ada çevresinde çeşitli tatbikatlar düzenlediğini, Tayvan Silahlı Kuvvetleri'ni "sürekli tetikte tutarak yıpratmayı amaçladığını" savunuyor.

Raporda, Tayvan ordusunun Çin'den gelebilecek ani bir saldırıya karşı hazırladığı acil durum planı hakkında şu bilgiler paylaşılıyor:

Düşman aniden bir saldırı başlatırsa, tüm birimler emir beklemeden 'dağıtılmış kontrol' uygulayacak ve 'merkezi olmayan' bir komuta sistemi altında savaş görevlerini yerine getirecek.

Diğer yandan bu prosedürün nasıl koordine edileceğine dair detay verilmiyor.

Savunma Bakanlığı'nın çalışmasında, Çin'in tatbikatlar aracılığıyla muhtemel işgal senaryolarına hazırlık yaptığı iddia ediliyor. Çin'e ait savaş gemilerinin Pasifik'teki alışıldık pozisyonlarının değiştirildiği, bunların Avustralya ve Yeni Zelanda'ya doğru konuşlandırıldığı aktarılıyor.

Çin Savunma Bakanlığı'ndan pazartesi günü yapılan açıklamadaysa Tayvan'ın "savaş çığırtkanlığı" yaptığı savunuldu. Tayvan Devlet Başkanı Lai Ching-te'nin "bağımsızlık için savaş" vurgusuyla halkı paniğe sürüklediği görüşü paylaşıldı.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

Ancak ABD Başkanı Donald Trump, Tayvan'ın kendilerine ödeme yapması gerektiğini savunarak Taipei yönetiminde soru işaretleri yaratmıştı.

Independent Türkçe, Reuters, Taipei Times


Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
TT

Ukraynalıların çoğu Rusya’ya verilecek büyük tavizlere karşı

Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)
Rusya, Ukrayna'nın Donbas bölgesinden çekilmesi şartıyla ateşkese yanaşacağını söylüyor (Reuters)

Ukraynalıların çoğu barış anlaşması kapsamında Rusya'ya büyük tavizler verilmesine karşı.

Kiev Uluslararası Sosyoloji Enstitüsü'nün (KIIS) 547 kişinin katılımıyla yaptığı ankette, Ukraynalıların yüzde 75'inin Kiev yönetiminin büyük toprak tavizleri vermesine karşı çıktığı belirlendi.

Katılımcılar, ABD ve Avrupa Birliği'nden (AB) net güvenlik garantileri alınmadan anlaşma yapılmaması gerektiğini savunuyor. Ayrıca Rusya'nın Ukrayna ordusunun büyüklüğünün sınırlandırılması talebine de karşı çıkıyorlar.

Diğer yandan yüzde 72'lik kesim, cephedeki mevcut durumun korunduğu bazı tavizler içeren bir anlaşmaya sıcak bakıyor.

Kasım sonuyla aralık ortası arasında gerçekleştirilen ankette, Ukraynalıların yüzde 63'ünün savaşı sürdürmeye hazır olduğu aktarılıyor. Katılımcıların sadece yüzde 9'u savaşın 2026'nın başlarında sona ereceğine inanıyor.

ABD arabuluculuğunda gerçekleştirilen görüşmelerde ateşkese dair somut bir adım henüz atılmadı. Ankete göre Ukraynalıların sadece yüzde 21'i ABD'ye güveniyor. Bu oran geçen yıl aralıkta yüzde 41'di.

NATO'ya duyulan güven de aynı dönemde yüzde 43'ten yüzde 34'e düştü.

KIIS direktörü Anton Hruşetski, sonuçlar hakkında şunları söylüyor:

Güvenlik garantileri net ve bağlayıcı olmazsa Ukraynalılar bunlara güven duymaz. Bu da barış planının onaylanmasına yönelik genel istekliliği etkiler.

Hafta sonu Berlin'de düzenlenen toplantıda ABD'li ve Avrupalı yetkililer, Ukraynalı heyetle bir araya gelmişti.

Almanya, Fransa, Birleşik Krallık, İtalya, Polonya, İskandinav ülkeleriyle AB yönetimi tarafından dün yapılan ortak açıklamada, Avrupa liderliğindeki Gönüllü Ülkeler Koalisyonu çerçevesinde oluşturulacak ve ABD tarafından desteklenen "çok uluslu bir Ukrayna gücü" kurulacağı duyurulmuştu.

Bu güç, Ukrayna savunma kuvvetlerinin yeniden yapılandırılmasına, hava sahasının güvenliğinin sağlanmasına ve denizlerin daha güvenli hale getirilmesine destek verecek.

Ayrıca Ukrayna için NATO'nun 5. maddesine benzer güçlü güvenlik garantileri içeren bir "barış paketi" üzerinde önemli ilerleme sağlandığı bildirilmişi.

ABD Başkanı Donald Trump da dünkü açıklamasında Ukrayna'nın talep ettiği güvenlik garantilerinin Avrupa'yla işbirliği içinde şekillendirildiğini vurgulayarak, "Savaşın yeniden başlamaması için güvenlik garantileri üzerinde çalışıyoruz" demişti.

Cumhuriyetçi lider, Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'ye seçim çağrısı da yapmıştı. ABD Başkanı, Kiev'in "seçim düzenlememek için savaşı bahane ettiğini" öne sürmüştü.

Görev süresi geçen yıl sona eren Zelenski ise Batılı müttefiklerin güvenliği sağlaması halinde 90 gün içinde seçime gitmeye hazır olduğunu söylemişti.

Ancak KIIS anketine göre, Ukraynalıların sadece yüzde 9'u çatışmalar sona ermeden seçim yapılmasını istiyor.

Independent Türkçe, Reuters, NBC