Cezayir'de erken seçimler “anayasa reformunu” tamamlayacak

Gazeteci Halid Drareni’nin hapsedilmesi protesto etmek için, dün (Pazartesi) başkent Cezayir’in merkezinde gazetecilerin düzenlediği yürüyüşten bir kare (DPA)
Gazeteci Halid Drareni’nin hapsedilmesi protesto etmek için, dün (Pazartesi) başkent Cezayir’in merkezinde gazetecilerin düzenlediği yürüyüşten bir kare (DPA)
TT

Cezayir'de erken seçimler “anayasa reformunu” tamamlayacak

Gazeteci Halid Drareni’nin hapsedilmesi protesto etmek için, dün (Pazartesi) başkent Cezayir’in merkezinde gazetecilerin düzenlediği yürüyüşten bir kare (DPA)
Gazeteci Halid Drareni’nin hapsedilmesi protesto etmek için, dün (Pazartesi) başkent Cezayir’in merkezinde gazetecilerin düzenlediği yürüyüşten bir kare (DPA)

Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun, erken yasama seçimlerinin yılsonundan önce düzenlenmesi hususundaki istekliliğini ifade etti. Cumhurbaşkanına yakın çevreler, “Tebbun’un bu yaklaşımını, 1 Kasım 2020’de oylamaya sunulacak olan “anayasa değişikliğinin doğal bir sonucu olarak gördüklerini” ifade ettiler.
Mevcut parlamento, önceki Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika (1999-2019) döneminde ülke yönetiminde bulunan ve yolsuzluk suçlamasıyla hapiste tutulan tüm liderler aleyhinde “iktidar partilerinin çıkarları için yalan dolan üreten” yapı olarak tanımlanıyor. Başkan Tebbun önceki gece devlet televizyonunda iki yerli gazeteciye verdiği röportajda, yeni anayasanın kabulünden sonra seçimlere gidileceğinin sözünü verdi.
Aralık 2019’da seçilerek göreve gelen Tebbun, önceki Başkan Buteflika’yı istifa etmek zorunda bırakan protestolara cevap vermek için siyasi ve ekonomik reformlar uygulayacağını vadetmişti.
Cumhurbaşkanı Tebbun, anayasanın, “halkın seçtiği seçilmişlere yetki verdiğini” belirterek, “eğer halk değişiklik istiyorsa, daha önce hüküm süren belirsizliklerin içinde kalmamanın tam zamanıdır” ifadelerine yer verdi. 
Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyaları sırasında Tebbun, Buteflika yönetiminin uygulamalarını kırmak için “Yeni Cezayir” sloganıyla ortaya çıkmıştı. Ancak, muhalifleri ve Halk Hareketi aktivistlerinin büyük bir kısmı, Buteflika hükümetinde bakan olarak görev yaptığı gerekçesiyle Tebbun’u “önceki yönetimin uzantısı” olarak görüyor.
Tebbun verdiği röportajda, anayasa taslağı üzerinde referandum çağrısında bulunarak, “Cezayir devletinin bir ailenin hakimiyetini uygulayan grupların hizmetinde değil de, daha etik ve halkın hizmetinde olması için Cezayirli kadın ve erkeklerin anayasa referandumuna katılmasını istiyoruz” ifadelerine yer verdi. Tebbun ayrıca, “verdiğimiz sözleri yerine getirmeliyiz ve anayasa referandumundan sonra seçim yasasını gözden geçireceğiz. Yılsonundan önce seçilmiş kurumlara ulaşacağımızı umuyoruz. Ancak özellikle sağlık şartları olmak üzere tüm koşulları dikkate almalıyız” sözleriyle eklemede bulundu.
Tebbun, “izleyecekleri yolu tayin edecek tek merciinin halk olduğunu” vurgulayarak, “baştan sonra şeffaflık ilkesinin pekiştirilmesi ve ilgili tüm kesimlerin hesap verebilirliğini sağlanması gerektiğini” ifade etti. Bu konuyla ilgili olarak, “Cumhurbaşkanlığı kurumunda mali denetim yapılmasıyla ilgili herhangi bir sorunum yok” ifadelerine yer verdi.
Tebbun, “Sınır Tanımayan Gazeteciler” gözlemcisi Halid Drareni’nin iki yıl hapis cezasına çarptırılması meselesiyle ilgili olarak “gazetecilere yönelik ihlal” olayları hakkında konuşmayı reddetti. Bu konuyla ilgili bir soruya verdiği cevapta, “İfade özgürlüğünün sınırları yok. Ancak, gazeteciler ve idari çalışanlar dahil olmak üzere herkes için geçerli yasalar bulunuyor. Daha önceki bir konuşmamda ifade özgürlüğü konusuna değinmiş ve ‘dünyada bize benzeyen ülkelerden herhangi birinde 180 tane gazetesi ve 8 bin 500 gazetecisi olan başka bir ülke var mı?’ sorusunu sormuştum. Ayrıca, söz konusu gazetelerin baskı kağıtları devlet tarafından destekleniyor ve bu gazeteler hükümet duyurularından yararlanıyorlar. Ancak her şeyin sonunda, tüm bu imkanlardan yararlanan gazetelerde yayınlanan tüm yazılar kamu güvenliğini aşağılayıcı nitelikte. Buna rağmen söz konusu gazetelere dokunulmadı, ekonomik ve ticari herhangi bir yaptırıma da maruz bırakılmadı” ifadelerine yer verdi.
Cumhurbaşkanı Tebbun, “Sınır Tanımayan Gazeteciler” örgütü genel sekreterinin, örgüt muhabiri Drareni ile birlikte uluslararası bir dayanışma kampanyası başlatması sebebiyle “Cezayir’in istikrarını baltalamaya çalışmakla suçladı. Cezayir makamları, iki gazete ve bir internet sitesine ve bunlardan birine bağlı olan bir radyo kanalına, devlet yetkililerine karşı kullandıkları uygunsuz üslupları ve genel olarak hükümet meseleleriyle ilgili aşırı görüşleri sebebiyle 6 ay aydan beridir yayın yasağı uyguluyor.
Tebbun, Gazeteci Drareni ile ilgili bir soruya verdiği cevapta, “gazetecilik sektörüyle alakası olmayan bir şahısın ve bu şahsın çalıştığını iddia ettiği kanala bağlayan resmi bir belgenin bulunmadığı bir dava üzerinden, bir ülkede ifade özgürlüğünün olmadığını şeklinde hüküm verilemez.” ifadelerine yer verdi.
Hükümet, Drareni’yi Cezayir yasaları tarafından yasaklanmış olan “yurtdışından para almakla” suçluyor. Drareni’yi savunanlar ise, Cezayir ve Afrika’daki olaylar hakkında yorum yapmak için Fransız televizyonu “TV5Monde’nin” siyasi programına müdahalede bulunması karşılığında kanaldan küçük miktarda para aldığını doğruladı. Yetkililer Drareni’nin geçen haftaki duruşması sırasında yalanladığı mesleki faaliyeti yüzünden değil de, muhalif bir aktivist olması gerekçesiyle yargılandığını vurgulamaya çalışıyor.



Hamas: Refah'taki bir tünelde mahsur kalan Hamas üyelerinin güvenli geçişine ilişkin arabulucularla görüşmeler sürüyor

İsrail ordusu, Gazze'de kontrol ettiği bölgelerle Hamas'ın kontrol ettiği bölgeleri ayırmak için ‘sarı hat’ çizdi (AFP)
İsrail ordusu, Gazze'de kontrol ettiği bölgelerle Hamas'ın kontrol ettiği bölgeleri ayırmak için ‘sarı hat’ çizdi (AFP)
TT

Hamas: Refah'taki bir tünelde mahsur kalan Hamas üyelerinin güvenli geçişine ilişkin arabulucularla görüşmeler sürüyor

İsrail ordusu, Gazze'de kontrol ettiği bölgelerle Hamas'ın kontrol ettiği bölgeleri ayırmak için ‘sarı hat’ çizdi (AFP)
İsrail ordusu, Gazze'de kontrol ettiği bölgelerle Hamas'ın kontrol ettiği bölgeleri ayırmak için ‘sarı hat’ çizdi (AFP)

Hamas Hareketi’nden bir kaynak dün yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nin Refah şehrinde bir tünelde mahsur kalan Hamas üyelerinin güvenli olarak çıkışını sağlamak için arabulucularla müzakerelerin sürdüğünü söyledi.

Gazze'den yayın yapan El-Aksa televizyonuna konuşan kaynak, İşgalci İsrail’in Refah’ta tünelde mahsur kalan direnişçilerin ayrılmasına izin verileceği yönünde medyaya bilgi sızdırarak halkı yanıltmaya çalıştığını belirtti.

ABD merkezli haber sitesi Axios'a konuşan Amerikalı ve İsrailli yetkililer, ABD'nin Hamas üyelerine İsrail’in Gazze'de kontrol ettiği bölgelerden Hamas’ın kontrolündeki bölgelere güvenli geçiş imkanı sunduğunu açıkladı.

İsrail basınına göre İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu pazartesi günü, rehinelerin cesetlerini geri almak ve İsrail ordusunun sarı hattın İsrail tarafındaki konumunu güçlendirmek için Refah'ta yeraltında ‘mahsur kalan’ yaklaşık 200 Hamas üyesinin güvenli geçişine izin verilmesini görüştü, ancak henüz bir karar alınmadı.

Başbakan Netanyahu’nun bu adımı değerlendirdiği, ancak hükümet bakanlarının eleştirileri üzerine vazgeçtiği yönündeki haberlerin ortaya çıkmasının ardından üç siyasi kaynak böyle bir bilgi paylaştı.

Netanyahu’nun ofisi, Hamas üyelerinin tünellerden çıkarılması karşılığında başka İsrailli rehinelerin cesetlerinin teslim edilmesi konusunda Hamas ile ‘anlaşma’ yapıldığı iddialarını yalanladı.

İsrailli bir yetkili daha önce yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun ‘200 Hamas üyesine güvenli geçiş izni vermeyeceğini’ söyledi. İsrail gazetesi The Times of Israel'e göre bu açıklama, İsrail'in tünellerde saklanan silahlı militanlara İsrail kontrolündeki Refah bölgesinden Hamas'ın kontrolündeki Gazze bölgesine güvenli geçiş izni vermeyi düşündüğü yönündeki haberlerin ardından yapıldı.

İsrail televizyon kanalı Kanal 12, Hamas üyelerinin silahlarını teslim etmeyi kabul etmeleri halinde İsrail'in onlara güvenli geçiş izni vereceğini bildirdi. İsrail ordusundaki kaynaklar, Hamas'ın daha fazla rehine cesedini teslim etmesi halinde tünellerdeki Hamas üyelerinin, Hamas’ın kontrolündeki bölgelere geçişine izin verileceğini söyledi.

İsrailli yetkili, Başbakan Netanyahu’nun Hamas'ın silahsızlandırılması ve Gazze Şeridi'nin askerden arındırılması konusundaki tutumunda kararlı olduğunu vurguladı.


Washington: Sudan'daki durum ‘çok karmaşık’, ancak barışı sağlamaya ‘kararlıyız’

Sudan'ın batısındaki el-Faşir'de Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) atfedilen suçları protesto etmek için Omdurman’da düzenlenen gösterilere katılan bölge sakinleri (AFP)
Sudan'ın batısındaki el-Faşir'de Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) atfedilen suçları protesto etmek için Omdurman’da düzenlenen gösterilere katılan bölge sakinleri (AFP)
TT

Washington: Sudan'daki durum ‘çok karmaşık’, ancak barışı sağlamaya ‘kararlıyız’

Sudan'ın batısındaki el-Faşir'de Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) atfedilen suçları protesto etmek için Omdurman’da düzenlenen gösterilere katılan bölge sakinleri (AFP)
Sudan'ın batısındaki el-Faşir'de Hızlı Destek Kuvvetleri'ne (HDK) atfedilen suçları protesto etmek için Omdurman’da düzenlenen gösterilere katılan bölge sakinleri (AFP)

Beyaz Saray Sözcüsü Karoline Leavitt, Washington'un Sudan'daki çatışmayı sona erdirmek için diğer ülkelerle iş birliği yaptığını doğruladı. Bu açıklama, geçen hafta paramiliter Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) bir şehri ele geçirirken toplu katliamlar yaptığına dair haberlerin ardından geldi.

Leavitt dün düzenlenen basın toplantısında, “ABD, Sudan'daki korkunç çatışmaya barışçıl bir çözüm bulmak için aktif olarak çaba sarf ediyor. Arap ortaklarımızla düzenli temas halindeyiz ve bu çatışmanın barışçıl bir şekilde sona ermesini istiyoruz... Ancak gerçek şu ki, sahadaki durum oldukça karmaşık” ifadelerini kullandı.

Diğer yandan Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) savcıları pazartesi günü, Sudan'ın el-Faşir kentinde toplu katliam ve tecavüz iddialarına ilişkin kanıt topladıklarını açıkladı.

Mücadeleye devam

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre, Sudan Savunma Bakanı Hasan Kabrun dün, Güvenlik ve Savunma Konseyi'nin ABD'nin ateşkes önerisini görüşmesinin ardından ordunun HDK ile mücadelesine devam edeceğini bildirdi.

Kabrun, devlet televizyonunda yayınlanan konuşmasında, “Barışın sağlanması için gösterdiği çabalar ve önerilerinden dolayı Trump yönetimine teşekkür ederiz... Sudan halkının savaş hazırlıkları devam ediyor” şeklinde konuştu.

Hartum'da yapılan konsey toplantısının ardından Kabrun, “Savaş hazırlıklarımız meşru bir ulusal haktır” ifadesini kullandı.

ABD'nin ateşkes önerisiyle ilgili ayrıntılar ise açıklanmadı.

Son iki yılda on binlerce kişinin hayatını kaybetmesine ve milyonlarca kişinin yerinden edilmesine neden olan savaş, son günlerde Sudan'ın yeni bölgelerine yayıldı ve insani felaketin daha da kötüleşeceğine dair endişeleri artırdı.

Son aylarda Afrika ve Ortadoğu'daki diğer çatışmalarda arabuluculuk yapan Donald Trump liderliğindeki ABD yönetimi, Sudan'da ateşkes sağlanması için çaba gösteriyor.

Ordu yanlısı yetkililer, çatışma sona erdikten sonra kendilerini ve HDK’yi siyasi geçiş sürecinin dışında bırakacak bir ateşkes önerisini daha önce reddetmişti.

Son görüşmeler, sahada gerginliğin artmasının ardından geldi. HDK, batıdaki Darfur'da ordunun son kalesi olan el-Faşir'i ele geçirdikten sonra görünüşe göre Kordofan bölgesinde bir saldırı başlatmaya hazırlanıyor.

ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap ve Afrika İşlerinden Sorumlu Başdanışmanı Massad Boulos, pazar günü Kahire'de Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ile, pazartesi günü ise Arap Birliği ile görüşmelerde bulundu.

Görüşmeler sırasında Abdulati, ‘ülke genelinde ateşkesin sağlanmasının ve kapsamlı bir siyasi sürecin başlatılmasının önünü açacak insani bir ateşkese ulaşmak için çabaların birleştirilmesinin önemini’ vurguladı.

Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt ile bir araya gelen Boulos, ona ‘Sudan'da savaşı durdurmak, yardımları hızlı bir şekilde ulaştırmak ve ülkede iç siyasi süreci başlatmak için son dönemde yapılan çabalar hakkında ayrıntılı bir açıklama’ yaptı.


İsrail'in korkunç hapishanesi... Dirilerin mezarlığından kurtulanların tanıklıkları

TT

İsrail'in korkunç hapishanesi... Dirilerin mezarlığından kurtulanların tanıklıkları

İsrail'in korkunç hapishanesi... Dirilerin mezarlığından kurtulanların tanıklıkları

Filistinli gazeteci Şadi Ebu Sido, İsrail Sde Teiman Gözaltı Merkezi’nde yaşanan zulümler hakkında çok şey duymuş ve okumuş olmasına rağmen, 2024 yılının nisan ayında bir gece vakti gördüklerini hayal bile edemezdi. O gece, İsrail askerlerinin, polis köpeklerini Filistinli mahkûmların üzerine saldıkları ve yaşananları gülerek kayda aldıkları bir vahşete tanık oldu.

Necef (Negev) Çölü’nde bulunan İsrail askeri gözaltı merkezinde tutulan ve Ekim 2025'te esir takası anlaşmasıyla serbest bırakılan Ebu Sido, Şarku’l Avsat'a, Mart 2024'te Gazze şehrindeki Şifa Tıp Kompleksi'nde olanları belgeleme görevini yaparken gözaltına alındığını söyledi.

Ebu Sido, “Gözaltına alındığımda askerler bana tüm giysilerimi çıkarmamı emretti. Sonra ellerimi arkamda bağlayıp kaburgalarımdan birini kırana kadar dövdüler. Ardından 10 saatten fazla bir süre yağmurda ve soğukta çıplak bırakıldım” ifadelerini kullandı.

Ancak Ebu Sido, ‘dirilerin mezarlığı’ olarak adlandırdığı hapishanede işkenceye maruz kalan tek kişi değildi. Sde Teiman'dan serbest bırakılan iki mahkûmun Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamalar, dayak, elektrik şoku, uyku, yemek ve tıbbi tedaviden mahrum bırakma ve ‘acımasız tecavüzler’ gibi korkunç olayları ortaya koydu.

Sistematik işkence

Sde Teiman, eski Askeri Başsavcı Yifat Tomer-Yerushalmi'nin tutuklanmasının ardından mercek altına alındı. İsrail makamları, Tomer-Yerushalmi'yi, gözaltı merkezlerinde İsrail askerlerinin Filistinli bir mahkûma tecavüz ettiğini gösteren bir videoyu sızdırmakla suçluyor. Başbakan Binyamin Netanyahu, bu sızıntının İsrail'in kuruluşundan bu yana ‘halkla ilişkiler açısından en büyük zarara’ yol açmış olabileceğini söyledi.

sdfr
2023 kışında İsrail'in güneyindeki Sde Teiman Gözaltı Merkezi’nde tutulan Filistinliler (AP)

Gazze Şeridi'nde savaşın patlak vermesiyle İsrail, çeşitli bahanelerle yüzlerce kişiyi gözaltına almaya başladı; onları gizli hapishanelerine attı, haklarını ellerinden aldı, herhangi bir yasal işlemden mahrum bıraktı ve avukatlara ve insan hakları örgütlerine erişimlerini engelledi. B'Tselem ve diğerleri de dahil olmak üzere İsrailli ve uluslararası insan hakları örgütleri, Sde Teiman Gözaltı Merkezi’nde ‘sistematik işkence’ ve ‘insanlık dışı muamele’ ile ilgili benzer şikayetleri belgeledi.

‘Disko’... İşkence görenlerin sesleriyle işkence

Soğukta uzun saatler bekledikten sonra Ebu Sido, askeri bir kamyonla Sde Teiman hapishanesine nakledildi. Burada, askerlerin ‘karşılama kıtası’ olarak adlandırdığı ve onun şu şekilde tarif ettiği yeni bir işkence yolculuğu başladı: “Koridorda duran yaklaşık 30 asker, tutuklular hapishaneye girmeden önce onları dövüyordu. Bazı tutuklular kan içinde kalıyordu, bazıları ise şiddetli dayak nedeniyle dişlerini veya gözlerini kaybetti.” Ebu Sido, yaklaşık 70 gün suçlamasız olarak gözaltında tutulduktan sonra soruşturma için başka bir yere nakledildi. Sorgu odasına girmeden önce çıplak soyunmaya ve ayrıntılı bir aramaya maruz kalmaya zorlandı, ardından ‘disko’ adı verilen bir yere götürüldü.

xcdf
Sde Teiman Gözaltı Merkezi’nin konumunu gösteren harita (Şarku’l Avsat)

Ebu Sido, devasa hoparlörlerin bulunduğu odada gördüklerini şöyle anlattı: “Diskoda mahkumlar saatlerce uyanık tutuluyor. Tek duyduğunuz gürültü, yüksek sesli müzik ve işkence gören diğer mahkumların çığlıkları.” Ebu Sido daha sonra başka bir işkence odasına nakledildi ve burada gardiyanlar onu ellerinden tavana asarak yorgun ve çıplak vücuduna yumruk attılar.

Barakaya dönüş: Aşağılama partileri

Sorgulamanın ardından Ebu Sido, ‘baraka’ denilen kalabalık gözaltı koğuşlarına geri götürüldü. Bu koğuşlar, soğuktan veya sıcaktan koruma sağlamayan metal yapılar olup, çölün ortasında zorlu koşullarda yaşayan yüzlerce mahkûmu barındırıyor.

Ebu Sido buradaki süreci şu ifadelerle anlattı: “Her barakada yaklaşık 140 ila 160 mahkûm vardı, hepsi kelepçeli ve gözleri bağlıydı. 30 ila 40 askerden oluşan ekipler köpeklerle birlikte gelip bize yüzüstü yatmamızı emrediyorlardı. Köpeklerin sırtımızda yürümelerine, üzerimize işemelerine, bizi tırmalamalarına ve başlarıyla vurmalarına izin veriyorlardı.”

Ebu Sido, 2024 yılının nisan ayında bir gece vakti yaşanan olayı ‘tam bir insanlık dramı’ olarak tanımladı: “Mahkumlardan biri kriz geçirerek ‘Çocuklarımın yanına gitmek istiyorum’ diye bağırmaya başladı. Gözaltı merkezi yetkilileri, bastırma ekibini ve köpekleri ‘barakalara’ gönderdi. Sonra onu dışarı çıkardılar, soyduktan sonra köpeklerin ona tarif edilemez şeyler yapmasına izin verdiler.”

O zor anları hatırlayan Ebu Sido şu ifadeleri kullandı: “Gözlerimizdeki bağın kenarından yaşananları izliyorduk. Askerlerin, mahkûmun çığlıklarına eşlik eden sesler eşliğinde gülüp, yaşananları telefonlarıyla kayda aldıklarını gördük. Biz de çığlık atmaya başladık. Sıranın bize geleceğinden korkuyorduk.”

sdrt
Bir süre Sde Teiman Gözaltı Merkezi’nde tutulan eski Filistinli mahkûm Şadi Ebu Sido, Gazze'de çocuklarıyla birlikte (Şarku’l Avsat)

Ebu Sido, Sde Teiman Gözaltı Merkezi’ni ‘diriler için bir mezarlık’ olarak tanımlayarak şöyle dedi: “Korkudan aklımızı kaçırıyorduk. Geceyi gündüzden ayırt edemiyorduk ve bizi döven veya aşağılayanlar dışında hiçbir insan yüzü görmüyorduk. Bu işkenceden kurtulmak için orada ölmeyi dilerdim.”

Genç adam, mahkumların dünyadan tamamen izole bir şekilde yaşadıklarını ve 24 saatlik süre içinde tuvalet ihtiyaçlarını gidermek için sadece iki dakika süre verildiğini söyledi.

Ebu Ful... Ayağı kesilmiş halde gözaltına alındı ve kör olarak serbest bırakıldı

Bir başka korkunç hikâye ise Gazze'nin kuzeyinde yaşayan Mahmud Ebu Ful tarafından anlatıldı. Ebu Ful, bacağı kesildikten sonra tedavi gördüğü Kemal Advan Hastanesi’nde gözaltına alındı ve esaret altında yaşadığı çileli günler sonunda görme yetisini kaybetti. 2023 yılının aralık ayı sonlarında, genç Gazzeli askerler hastaneye baskın düzenlediğinde oradaydı. Ebu Ful o günü şu ifadelerle anlattı: “Beni kelepçelediler ve gözlerimi bağladılar, sonra acımasızca dövmeye başladılar. Yaralıydım ve protez bacağım vardı, sadece koltuk değneği ile yürüyebiliyordum, ama onu benden aldılar ve ellerimi arkadan bağladılar.”

Saatlerce süren dayak ve hakaretlerin ardından Ebu Ful, Sde Teiman hapishanesine nakledildi ve burada aylarca kaldı. Genç adam gözaltında geçirdiği ilk günleri şöyle hatırlıyor: “Yedi gün boyunca ellerim arkamda bağlıydı. Her hücrede yaklaşık 140 mahkûm vardı, yemek çok azdı ve dayak ve hakaretler hiç bitmedi.”

Bir gün Ebu Ful yaklaşık iki saat boyunca işkence gördü ve kafasına vurularak bayılana kadar dövüldü.

Şarku’l Avsat’a konuşan genç adam görme yetisini kaybettiği günü şu ifadelerle anlattı: “Uyandığımda görme yetimi tamamen kaybetmiş olduğumu fark ettim. Etrafımdaki gençlere hiçbir şey göremediğimi söyledim. Korkudan titriyordum ve ağlamaya başladım.”

Ebu Ful, kendisini esir alanlara tıbbi tedavi için yalvardığını, ancak sonuç alamadığını belirtti: “İlaç istedim, ama bana bağırıp alay ettiler. Karanlıkta tek başıma acı çekiyordum.” Görme yetisini kaybettikten sonra Ebu Ful, sadece işitme duyusuyla esaret hayatını yaşadı: “Mahkumların işkence gördüğünü, çığlık attığını, yardım için ağladığını ve askerler tarafından küfredildiğini duyabiliyordum.”

Ebu Ful aylarca gözaltında tutulduktan sonra son mahkûm takası anlaşmasına dahil edildi. Serbest bırakıldıktan sonra hissettiklerini şu ifadelerle dile getirdi: “Gazze'ye hiçbir şey göremeden döndüm ve ailemin artık hayatta olmadığını düşündüm... Kalabalığın içinde, annemin sesini duyduğumda onların etrafımda olduğunu fark ettim... Halen onların arasında olduğum için Allah'a şükrediyorum. Sadece bir kez olsun annemin yüzünü görmek istedim.”

zsdf
Bir süre Sde Teiman Gözaltı Merkezi’nde tutulan eski Filistinli mahkûm Mahmud Ebu Ful, Gazze'deki bir çadırda anne ve babasının arasında oturuyor. (Şarku’l Avsat)

Filistin Tutuklular ve Eski Mahkumlar İşleri Komisyonu’na göre, yıl ortası itibarıyla İsrail hapishanelerinde 10 binden fazla mahkûm bulunuyordu. Bunların arasında İsrail'in ‘yasadışı savaşçı’ olarak sınıflandırdığı bin 800'den fazla Gazzeli tutuklu da bulunuyordu. Resmi Filistin rakamlarına göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana İsrail gözaltı merkezlerinde 80'den fazla mahkûm hayatını kaybetti ve bunların yarısından fazlası Gazze Şeridi'ndendi.

Filistin Tutuklular ve Eski Mahkumlar İşleri Komisyonu Sözcüsü Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, “İşgal güçleri, iki yıl boyunca işgal hapishanelerindeki erkek ve kadın mahkumlara karşı bir dizi suç işledi” dedi.

Sözcü, İsrail makamlarının ‘gözaltı merkezlerinde başka bir tür soykırım uyguladığını, özellikle Gazze Şeridi'nden gelen mahkumlara Sde Teiman Gözaltı Merkezi’nde polis köpekleri de dahil olmak üzere çeşitli araçlar kullanılarak sistematik işkence ve tecavüz uygulandığını’ bildirdi.

İnsan hakları raporlarına göre, İsrail hapishanelerinde ve kamplarında, özellikle Sde Teiman'da bulunan Filistinli mahkumlar işkenceye ve açlığa maruz kalıyor ve bu durum birçok mahkûmun hayatına mal oluyor. Sde Teiman'da tutulmuş veya halen tutulmakta olan mahkumların sayısına ilişkin kesin bir tahmin bulunmuyor.