Suudi Arabistan’ın son 90 yılı, özellikle çatışma ve anlaşmazlıkların eksik olmadığı bölgede daha hoşgörülü ve barışçıl bir dünyaya ulaşma amacıyla yürüttüğü diplomatik çabalara tanık oldu.
Suudi Arabistan, barışı teşvik etmek, Arap veya İslami düzeyde söylemi birleştirmek, nefreti reddetmek, Arap ve İslam halkları ile dünyanın diğer halkları arasında iletişim köprüleri kurmak ve yaşanan krizleri kontrol altına almak konularında önemli bir yer teşkil ediyor.
Bu bağlamda Riyad, tarafları bir araya getirmek, savaşları sona erdirmek, bölgesel ve uluslararası düzeyde hoşgörü ve bir arada yaşama değerlerini teşvik etmeye çalıştığı anlaşmalar, zirveler, konferanslar ve belirli projelerde farklılıklar ve anlaşmazlıkları çözmek için büyük çaba gösteriyor.
Siyasi anlaşmalar
Bu çabalar arasında, Lübnan’ın birliğini yeniden tesis eden ve iç savaşı sona erdiren 1989 yılında Taif Anlaşması ve Kral Selman ve Veliaht Prens Muhammed bin Selman’ın himayesinde 2018’de imzalanarak Etiyopya ile Eritre arasındaki en uzun çatışmayı sona erdiren Cidde Barış Anlaşması bulunuyor.
Suudi Arabistan, 2018’de Cibuti ile Eritre arasında 10 yıldan fazla süren büyük kopmanın sona ermesine katkıda bulunmakla birlikte geçtiğimiz yıl sonunda Yemen’de taraflar arasında barışın temelini oluşturan Riyad Anlaşması’nın imzalanmasına da ev sahipliği yaptı.
Riyad, Temmuz 2018’de taraflar arasında uzlaşma oturumlarına ev sahipliği yaparak Afganistan’da güvenlik ve istikrar konusundaki kararlılığını pekiştirdi.
Ayrıca Afgan uzlaşmasını sağlamakla birlikte terör ve radikalizmi durdurma çabalarının görüşüldüğü ‘Afganistan’daki Barış ve İstikrar Üzerine Uluslararası Müslüman Âlimler Konferansı’na ev sahipliği yaptı.
Suudi Arabistan, farklı din ve mezheplerden din adamlarını bir araya getiren Dünya İslam Birliği (Rabıta) ve Kral Abdullah Dinler ve Kültürler Arası Diyalog Merkezi’nin konferanslarını da düzenledi.
Birlikte yaşama değerlerini güçlendirme
Bu çabaların, 2006 yılında Irak’taki mezhep çatışmasını durdurma amacıyla imzalanan Mekke Deklarasyonu ve 2019’da ılımlılık konferansında 139 ülkeden bin 200 temsilci tarafından onaylanan Mekke Bildirgesi de dahil olmak üzere bir takım belgenin oluşturulmasında somut bir etkisi oldu.
Bu anlaşma ve bildirgeler, çeşitli tarafların bir araya gelmesinde, savaşların sona ermesinde, kalkınmanın yeniden sağlanmasında, birlikte yaşama değerlerinin tesis edilmesinde ve barışın sağlanmasında büyük rol oynadı.
Suudi Arabistan’ın çabaları yalnızca anlaşmalara ev sahipliği yapmakla sınırlı kalmadı, Müslüman şeyhler, rahipler ve hahamlar arasındaki toplantıları koordine etmek gibi farklı din ve kültürlerden köprüler kurmak gibi birlikte yaşama değerlerini teşvik etmenin önemini ifade eden birçok sembolik hareketi de içerdi.
Suudi Arabistan, liderlik pozisyonuna bağlı olarak, bölgede barış getiren anlaşmalar, ülkeler arasındaki işbirliğini artırmaya yönelik ittifaklar ve Suudi Arabistan’ın himayesinde stratejik bir düzeye yükselen ortaklıklar ile Arap, İslami ve bölgesel siyasi sahnede birçok değişikliğe de imza attı.
Bununla birlikte teröre destek veren devletler listesinden bazı ülkelerin isimlerinin çıkarılması ve uluslararası yaptırımların kaldırılmasının yanı sıra Arap ve İslam ülkeleri ile uluslararası toplumu bu ülkelerin yanında olmaya teşvik etmek için de çalıştı.