Pentagon, BAE'ye F-35 satışı için İsrail'e tazminat ödeyecek

Gantz’ın Washington ziyareti sona erdi

ABD Savunma Bakanı ve İsrailli mevkidaşı, Salı günü Pentagon girişinde böyle selamlaştılar (AFP)
ABD Savunma Bakanı ve İsrailli mevkidaşı, Salı günü Pentagon girişinde böyle selamlaştılar (AFP)
TT

Pentagon, BAE'ye F-35 satışı için İsrail'e tazminat ödeyecek

ABD Savunma Bakanı ve İsrailli mevkidaşı, Salı günü Pentagon girişinde böyle selamlaştılar (AFP)
ABD Savunma Bakanı ve İsrailli mevkidaşı, Salı günü Pentagon girişinde böyle selamlaştılar (AFP)

İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz, ABD'nin İsrail Büyükelçisi David Friedman’ın, İsrail’e Birleşik Arap Emirlikleri'nin (BAE) ABD'den F-35 savaş uçağı alması halinde ancak 6-7 yılda teslim edilebileceğini söyleyerek, güvence vermesine rağmen ABD’li mevkidaşı Mark Esper ile İsrail'in askeri üstünlüğünü korumak için bir takım adımlar attı. Buna göre Gantz, söz konusu satış ile ilgili ABD Savunma Bakanlığı’nda (Pentagon) bir komisyon oluşturulmasını ve ABD’nin BAE’ye modern bir silah satışı yapması nedeniyle İsrail ordusuna tazminat ödenmesini talep etti.
ABD ziyareti sırasından Bakan Gantz'a eşlik eden kaynaklar, Beyaz Saray'da ve Pentagon'da görüştüğü yetkililerin İsrail'in talebini tam olarak anladığını ve bir talep listesi aldığını, bu talepleri olumlu yönde inceleme sözü verdiklerini söylediler.
Kaynaklar, Gantz'ın ziyaretinin ana başlıklarının ‘iki ülke arasındaki stratejik ilişkilerin’ yanı sıra ‘İran dosyasına ilişkin ortak bir vizyon oluşturulması ve bu vizyonun mevcut aşamadaki gereklilikleri’ olduğunu, ancak BAE’ye silah satışı meselesinin diğer başlıkları gölgede bıraktığını belirttiler. Gantz’ın dün gerçekleştirdiği 24 saatlik ani ziyareti sırasında, Beyaz Saray’da Donald Trump'ın damadı ve danışmanı olan Jared Kushner ve Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O'Brien ile Pentagon’da ise ABD Savunma Bakanı Mark Esper ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral Mark Milley ile görüştüğü açıklandı.
Gantz'a ABD'nin İsrail'in Ortadoğu'daki askeri üstünlüğünü koruyacağını söyleyen Esper, “Herkese savunma ilişkilerimizin dayanak noktalarından birinin İsrail'in bölgedeki askeri üstünlüğünün korunması olduğunu söylüyorum. ABD, bunu taahhüt eder ve Savunma Bakanlığı bu taahhüde saygı duyar. İsrail’in güvenliğini koruma konusundaki eski Amerikan politikasını desteklemeye devam edeceğiz” ifadelerini kullandı.
Öte yandan Gantz, ABD ile yakın savunma ilişkilerini sürdürme sözü verirken bunun bir ‘ayrıcalık ama aynı zamanda bir zorunluluk’ olduğunu vurguladı. Gantz, “Bu mesele askeri üstünlükle bağlantılı olduğu kadar, aramızdaki önemli işbirliğimizle de ilişkilidir” dedi.
Gantz, Kushner ile yaptığı görüşmenin ardından yaptığı açıklamada, “ABD’nin bölgeye barışı getirme çabalarına ve İsrail’in güvenlik üstünlüğüne bağlılığına müteşekkiriz” şeklinde konuştu. Gantz ve Kushner yaptıkları görüşmede, ‘sürecin temel taşı olarak İsrail'in güvenliğine bağlı kalırken’ bölgedeki istikrarı garanti altına alacak diğer anlaşmalar üzerinde çalışmanın yollarını tartıştılar.
 Tel Aviv'deki kaynaklara göre Gantz, Savunma Bakanlığı ve İsrail Hava Kuvvetleri Komutanı Amikam Norkin’in görev süresinin bitmesinin ardından yerine gelmesi beklenen İsrail Hava Kuvvetleri Genel Kurmay Başkanı General Tomer Bar öncülüğündeki bir ekip tarafından yapılan bir dizi yeni talebi Washington’a iletti. Bu talepler arasında, İsrail’e uzun mesafelerde uçabilen son model bir helikopter olan  ‘Talatator V-22’ ve gelişmiş ‘F-15 EX’ model savaş uçağının yanı sıra  ‘F-35’ savaş uçağını tespit edebilen radarlar ve normal radarlardan kaçabilen Boeing KC-46 model iki yakıt ikmal uçağı gibi modern silahların İsrail’in havacılık envanterine dahil edilmesi yer alıyor. Bununla birlikte siber savaşta iki ülke arasındaki işbirliğinin derinleştirilmesi de talep edildi.
Reuters dün, BAE’nin 2 Aralık'taki Bağımsızlık Günü öncesinde ABD ve BAE'nin F-35 savaş uçağı satışı için ön anlaşmaya varacağı yazdı.
Yediot Aharonot gazetesinden Nahum Barnea’nın yaklaşık iki ay önce duyurduğu anlaşma, Başbakan Binyamin Netanyahu’nun bilgisi dahilinde ABD’nin İsrail ile BAE anlaşmasına dahil ettiği bir alışverişin yapılmış olması ihtimali nedeniyle, uluslararası camia büyük yankı uyandırmış, İsrail'de ise kamuoyu tarafından şiddetle eleştirilmişti. Anlaşma, ordu komutasının yanı sıra konudan haberdar edilmemeleri sebebiyle Gantz ve Dışişleri Bakanı Gabi Aşkenazi'yi de kızdırmıştı.
İsrail’in eski Savunma Bakanı, muhalefetteki milletvekili Avigdor Lieberman Knesset'in (İsrail parlamentosu) gündemiyle ilgili olarak dün yaptığı açıklamada, Başbakan’ın askeri kararlar verilmesi durumunda hükümet ve ordu gibi ilgili kurumlara gitmeden anlaşma yapmasını yasaklayan bir yasa çıkarılmasını önerdi. Lieberman, ‘BAE ile yapılan anlaşma, iyi bir anlaşma. Ancak Netanyahu'nun ordu komutasını, Savunma ve Dışişleri bakanlarını önceden bilgilendirmesi gerekirdi. Netanyahu'nun bu konuda bilgilendirme yapmaması, ciddi anlamda kötü niyetli bir davranıştır” dedikten sonra önerisini açıkladı.
Buna karşın ABD’nin İsrail Büyükelçisi David Friedman, tüm bu eleştirilere karşı Netanyahu'yu savunarak, gereksiz bir kargaşanın yaşandığını söyledi. Friedman öncelikle BAE’nin ilk uçağı anlaşmanın imzalanmasından, ancak 7 yıl sonra teslim alabileceğini, ikinci olarak da İsrail ve ABD arasında, İsrail'in Ortadoğu'daki askeri üstünlüğünün korunmasına bir anlaşma olduğunu vurguladı.



Trump: Putin’in Navalni’nin ölümüyle ilgili sorumluluğu ‘muhtemelen’ olabilir

ABD eski Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD eski Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump: Putin’in Navalni’nin ölümüyle ilgili sorumluluğu ‘muhtemelen’ olabilir

ABD eski Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD eski Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD eski Başkanı Donald Trump, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in, geçtiğimiz ay hapishanede hayatını kaybeden Rus muhalif Aleksey Navalni’nin ölümüne’ muhtemelen’ karışmış olabileceğini söyledi.

Navalni, geçen ay Arktik hapishanesinde gizemli koşullar altında 47 yaşında öldü.

Şarku’l Avsat’ın Fox News’ten aktardığı habere göre Trump kanala verdiği röportajda, Putin’in Navalni’nin ölümüyle ilgili sorumluluğu olup olmadığına dair gelen bir soruya, “Bilmiyorum, ama belki, yani muhtemelen diyebilirim” şeklinde bir yanıt verdi.

Trump, “O genç biriydi, yani istatistiksel olarak uzun bir süre hayatta kalması beklenirdi. Yani alışılmadık bir şey oldu” diye ekledi.

Avrupa Birliği (AB) ve ABD, Navalni’nin ölümünden doğrudan Rusya’yı sorumlu tuttu ve Kremlin’e yeni yaptırımlar uygulama yönünde harekete geçti.

Ancak Trump, iki yılı aşkın süredir Ukrayna’ya yönelik geniş çaplı bir işgal yürüten Putin’e karşı şu ana kadar yumuşak bir tutum sergiledi.

Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı Trump, ayrıca seçimleri kazanması halinde Ukrayna’ya yardımı durduracağına ve Kiev’i Moskova ile müzakere masasına oturmaya zorlayacağına söz verdi.

Röportaj sırasında Trump, Putin’in Ukrayna’yı ‘yutmasına’ izin vermekle, Kiev’e silah göndermek arasında bir seçim yapmak zorunda kalmamayı umduğunu da söyledi.

Trump, “Umarım iş o noktaya gelmez” diyerek, şu an başkan kendisi olsaydı, savaşın ‘asla yaşanmayacağını’ bir kez daha iddia etti.

Navalni’nin ölümünün ardından Trump, mahkemelerde yaşadığı hukuki sıkıntıları Navalni’nin maruz kaldığı zulme benzetti, ancak bu konuda Putin’e herhangi bir suçlama yöneltmedi.

Putin, Pazar günü seçim zaferinin ardından Ruslara hitaben yaptığı konuşmada, Navalni’nin hapishanedeki ölümünü ‘üzücü bir olay’ olarak nitelendirdi.

Rus lider, Navalni’nin ölümünden kısa bir süre önce, Batı ülkelerinde hapiste olan bazı kişilerle takas edilmesine yönelik kendisine yapılan teklife sıcak baktığını da ekledi.


TikTok gerçekten Çin merkezli mi?

TikTok logosu (AFP)
TikTok logosu (AFP)
TT

TikTok gerçekten Çin merkezli mi?

TikTok logosu (AFP)
TikTok logosu (AFP)

ABD Temsilciler Meclisi’nin geçen hafta TikTok’un ülkede yasaklanmasına yol açabilecek bir yasa tasarısını kabul etmesinin ardından, son derece popüler olan bu uygulamanın ABD’deki geleceği belirsizliğe gömüldü.

Şarku’l Avsat’ın CNN’den aktardığı habere göre ABD’deki siyasetçiler, Pekin’in uygulama üzerindeki etkisinden endişe duyuyor ve Çinli sahibini TikTok üzerindeki kontrolü bırakmaya zorluyor.

Özellikle Pekin merkezli ByteDance’in sahibi olduğu TikTok’un, Çin hükümetiyle veri paylaşabileceğinden veya platformunda görüntülenen içeriği değiştirebileceğinden endişe ediliyor.

Şu ana kadar bu endişeleri destekleyecek çok az kanıt var.

TikTok hiçbir zaman Çin ana karasında faaliyet göstermedi.

Singapurlu CEO’su Shou Zi Chew, ABD’li yetkililer tarafından sorgulandığında bu gerçeği defalarca dile getirdi.

TikTok gerçekten Çin merkezli mi?

Görünüşte bunun cevabı ‘hayır’ gibi görünebilir.

ABD mahkeme belgelerine göre TikTok ilk olarak Nisan 2015’te Kaliforniya’da kuruldu.

TikTok, Çin ana karasında hiçbir zaman var olmadı. Ancak uygulama, Pekin’in tartışmalı bir ulusal güvenlik yasasını yürürlüğe koymasından kısa bir süre sonra geri çekildiği Temmuz 2020’ye kadar Hong Kong’da mevcuttu.

O dönemde TikTok, Trump yönetiminin artan baskısı karşısında Çin’den uzaklaşmaya çalışıyordu.

Çin’de TikTok’un Douyin adında farklı bir sürümü var.

Douyin, TikTok’tan önce piyasaya sürüldü ve devasa Çin pazarında sansasyon yarattı.

Güçlü algoritması TikTok’un temeli ve küresel başarısının anahtarı oldu.

CEO Chew, Mart 2023’te TikTok’un Çin merkezli olup olmadığı konusunda ABD Kongresi’nde ifade verdi.

Chew bu soruya doğrudan cevap vermedi, yalnızca uygulamanın ülkede mevcut olmadığını ve genel merkezinin Los Angales ve Singapur’da olduğunu söyledi.

Ancak TikTok, karmaşık, çok katmanlı bir kurumsal yapı aracılığıyla, özel sektöre ait bir teknoloji devi olan ByteDance’in mülkiyetinde.

Uygulama, Delaware’de kurulmuş ve Culver City, Kaliforniya merkezli bir limited şirket olan TikTok LLC’ye ait.

LLC, Cayman Adaları’nda kayıtlı ve merkezi Şangay’da bulunan TikTok Ltd tarafından kontrol ediliyor.

Bu firmanın sahibi yine Cayman Adaları’nda bulunan ve merkezi Pekin’de bulunan ByteDance şirketi.

fvde
TikTok CEO’su Shou Zi Chew (AFP)

ByteDance’in web sitesine göre, şirket TikTok’u küresel bir kısa video ürünü olarak geliştirdi ve resmi olarak Mayıs 2017’de piyasaya sürdü.

Altı ay sonra rakip Musical.ly’yi satın aldı ve ardından onu ana platformla birleştirdi.

TikTok’un kendi web sitesine göre de, dünya çapındaki yan kuruluşlarının tümü Bytedance şirketi altında yapılandırıldı.

ByteDance Çin merkezli mi?

Bunun yanıtı kesinlikle ‘evet’.

Şirket bilgilerine göre ByteDance, 2012’de yazılım mühendisi Zhang Yiming ve üniversiteden oda arkadaşı Liang Rubo tarafından Pekin’de kuruldu. O zamandan beri de Pekin’de bulunuyor.

Zhang, 2021’de ByteDance’in CEO’luğundan istifa etti ve şirketin yönetimini, kurucu ortağı olan Liang Rubo’ya devretti. 

Geçen yılki Kongre duruşmasında CEO Chew, ByteDance’in Çin merkezli bir şirket olup olmadığına ilişkin hiçbir soruyu doğrudan yanıtlamadı.

Yalnızca ByteDance’in Çin’de birçok işletmeyi işleten Çin merkezli özel bir şirket olduğunu, ancak doğası gereği ‘küresel’ olduğunu söyledi.

Chew, ByteDance’in yüzde 60’ının Carlyle Group, General Atlantic ve Susquehanna International Group gibi küresel kurumsal yatırımcılara ait olduğunu, firmanın yüzde 20’sinin Zhang’a, yüzde 20’sinin ise dünya çapındaki çalışanlara ait olduğunu belirtti.

Şirketin beş yönetim kurulu üyesinden üçünün ABD’li olduğunu da ekledi.

Çin hükümeti ByteDance veya TikTok’un sahibi mi veya kontrol ediyor mu?

Chew, Kongre’ye, ByteDance’in Çin hükümetine ait olmadığını veya Çin hükümeti tarafından kontrol edilmediğini vurguladı.

Ancak diğer birçok Çin merkezli şirket gibi ByteDance da, yasal olarak parti üyesi çalışanlardan oluşan kurum içi bir Komünist Parti komitesi kurmaya mecbur.

Şirketin Başkan Yardımcısı ve Yazı İşleri Müdürü Zhang Fuping, parti komitesinin sekreteri olarak görev yapıyor.

Komite sık sık partiyi ve Çin lideri Şi Cinping’i incelemek için oturumlar düzenliyor.

Pekin hükümetine göre 2018’deki bir oturuma Zhang Yiming ve yönetim ekibi katıldı.

Ayrıca diğer rakipleri gibi, ByteDance şirketi de, Çin hükümetinin, önemli yan kuruluşlarından birinde ‘altın pay’ olarak adlandırılan hisseyi almasına izin vermek zorunda kaldı.

Bu, Çin hükümetinin artık Bytedance’ın yerel Çin birimi olan Beijing Douyin Information Service’in yüzde 1’ine sahip olduğu anlamına geliyor.

fbrgbf
İnsanlar Çin’in Zhengzhou şehrindeki bir tren istasyonunda Tik Tok logosunu gösteren bir reklamın önünde yürüyor (AFP)

Analistler, ‘altın payın’ Çin hükümetine, halka sağladıkları içerik de dahil olmak üzere teknoloji şirketlerinin günlük işlerine daha doğrudan dahil olması için bir yol sağladığını söyledi.

TikTok CEO’su Chew, ‘altın payın’ var olduğunu kabul etti. Ancak bunun Çin’deki şirketlerin internet lisansı alması amacıyla yapıldığını söyledi.

Çin Komünist Partisi ByteDance’i veya TikTok’u manipüle edebilir mi?

Çin merkezli bir şirket olan ByteDance, çok sayıda ulusal istihbarat, veri güvenliği ve siber güvenlik yasasına tabi.

Çin, 2018 yılında herhangi bir kuruluş veya vatandaşın ulusal istihbarat çalışmalarını desteklemesini, yardım etmesini ve işbirliği yapmasını gerektiren Ulusal İstihbarat Yasası’nı değiştirdi.

Bu, ByteDance’in yasal olarak istihbarat toplanmasına yardımcı olmakla yükümlü olduğu anlamına gelir.

Çin 2021’de ise, ülke dışında gerçekleştirilen ve ‘ulusal güvenliğe veya kamu çıkarlarına zarar verebilecek’ veri işleme faaliyetleri için geçerli olan yeni bir veri güvenliği yasasını yürürlüğe koydu.

Çin’de ayrıca devletin ülke toprakları içinde ve dışında ortaya çıkan siber güvenlik riskleri ve tehditlerini izlemek, önlemek ve ele almak için önlemler alacağını belirten bir siber güvenlik yasası da var.

Bu belirsiz ve geniş yasalar teknoloji şirketleri için geçerlidir ve onları düzenlemek için kullanılabilir.

Çin TikTok’un satışını engelleyebilir mi?

Evet, Pekin'in bunu yapmaya yasal yetkisi var ve bunu yapacağını zaten belirtti.

ABD eski Başkanı Donald Trump yönetiminin Ağustos 2020’de TikTok’u satmaya zorlama girişiminin ardından, Pekin, ihracat kontrol kurallarını, TikTok’un kişiselleştirilmiş bilgi öneri hizmetlerine benzer görünen teknolojiler de dahil olmak üzere, hassas olduğunu düşündüğü çeşitli teknolojileri kapsayacak şekilde revize etti.

Birkaç yıl sonra, 2023’ün başlarında Ticaret Bakanlığı Sözcüsü Shu Yuting, hükümetin konuya ilk doğrudan yanıtında, Çin’in TikTok’un herhangi bir zorla satışına karşı çıkacağını söyledi.

Sözcü Shu Yuting, uygulamanın satışı veya elden çıkarılmasının ‘teknoloji ihracatını’ gerektireceği ve Çin hükümeti tarafından onaylanması gerekeceğini belirtti.

Pekin o zamandan bu yana bu tutumunda herhangi bir değişiklik belirtmedi.


Deniz yolları… Jeopolitik çatışmalar ve doğanın öfkesi arasında dünya

 Babu’l Mendeb Boğazı küresel bir stratejik koridoru temsil ediyor. (Reuters)
Babu’l Mendeb Boğazı küresel bir stratejik koridoru temsil ediyor. (Reuters)
TT

Deniz yolları… Jeopolitik çatışmalar ve doğanın öfkesi arasında dünya

 Babu’l Mendeb Boğazı küresel bir stratejik koridoru temsil ediyor. (Reuters)
Babu’l Mendeb Boğazı küresel bir stratejik koridoru temsil ediyor. (Reuters)

Başlangıçta Yunanca'da ‘toprak’ anlamına gelen Gaia vardı. Bunun üzerine bir mücadele yaşandı ve sonucunda Sıfır Toplamlı Oyun (Zero Sum Game) ortaya çıktı. Genel olarak bir takımın kazandığını diğer takımın kaybetmesi kaçınılmazdır. Sıfır Toplamlı Oyun ile birlikte Topyekûn Savaş (Total War) kavramı ve hayati menzili kontrol etmek için düşmanı yok etme ve varlığını ortadan kaldırma ilkesi ortaya çıktı. Siyasi coğrafyanın babası olarak kabul edilen Alman coğrafyacı Friedrich Ratzel, devletin yaşam alanı (Lebensraum) hakkında teoriler ortaya koydu. Onun için millet, yaşayan bir organizma gibidir, büyür. Büyüdüğünde, coğrafi olarak onu çevreleyen insan gruplarının ve ulusların pahasına olsa bile, yaşam gereksinimlerini güvence altına almak için çevresi içinde genişlemesi gerekli hale gelir.

“Her şeyi sudan yarattık...” (Enbiya-30) Su, insan yapısının temelidir. O bahar ve kökendir. Yaşam için gerekli her şey onda bulunur. Rumen tarihçi Mircea Eliade'ye göre suyun mucizevi güçleri var. Su, Alemlerin Rabbi ile iletişim kurmak için arınma yoludur. Su, diğerlerinin yanı sıra, insan yaşamının bağlı olduğu bir ortamdır. Kara, hava, uzay ve son olarak siber ortamlarda çatışmalar ve savaşlar yaşanıyor. Kara savaşı, deniz savaşı, hava savaşı, uzay savaşı ve siber savaş var.

Jeopolitik düşüncede toprak ve su

‘Dünyanın ağırlık merkezi (Heartland) olan Avrasya’yı kim kontrol ederse, dünyayı da o kontrol eder.’ İngiliz düşünür Halford Mackinder bu şekilde teorileştirmiştir. Amerikalı düşünür Nicholas Spykman ise Rimland'ın dünyayı kontrol etmenin temeli ve giriş noktası olduğu görüşündedir. Böylece kara-deniz ikilisi oluşmuştur. Ancak Çin, 2013 yılında Kuşak ve Yol Girişimi'ni başlattıktan sonra Mackander'in düşüncesini Spykman'ınkiyle birleştirdi. Başka bir deyişle kara yolunu yani İpek Yolu'nu deniz yolu ile birleştirdi.

Şu anda Çin ile Rusya arasındaki kara yolu (Kuşak ve Yol) üzerinde gayri resmi bir ittifak kuruluyor, ancak deniz yolu dünyadaki yeni ve birincil çatışma alanıdır. Çin-Rusya ittifakı başarılı olursa eski dünya düzeninin hatlarını değiştirecek, temellerini ve yapısını henüz kimsenin bilmediği bir sistem yaratacak.

Sparta ve Atina arasındaki Peloponez Savaşı'ndan bu yana, çatışma çoğunlukla kara ve deniz güçleri arasında yaşandı. Emperyalist deniz güçleri, kara güçleri pahasına etki alanlarını genişletmeye çalışırlar. ABD ve Batı, Sovyetler Birliği'nin denize erişimi de içeren kıtasal imparatorluğunu kontrol altına almaya çalışmadı mı? Bu da bizi deniz yollarının (Choke Points) önemine getiriyor. Bu yollar dünya ülkeleri arasındaki iletişimin bel kemiğidir. Nakliye için en ucuz ticaret yolu bunlardır. Onu kim kontrol ederse dünyadaki jeopolitik öneme sahip bağlantı noktalarını da kontrol eder. Örneğin, günde 100 milyon varil olduğu tahmin edilen dünya petrol tüketiminin dörtte biri Hürmüz Boğazı'ndan geçmektedir. Benzer şekilde, bir ülke önemli bir deniz yolunu kontrol ettiğinde, bu kontrolün değeri ülkenin güç unsurlarına eklenebilir. Karadeniz'i Marmara Denizi'ne, oradan Ege Denizi'ne ve Akdeniz'e bağlayan boğazlara sahip olan Türkiye'nin durumu da böyledir.

Jeopolitiğe karşı doğanın öfkesi

Bugün Babu’l Mendeb Boğazı'nda yaşananlar, ister bölge düzeyinde ister daha geniş bir çatışma düzeyinde olsun, jeopolitik çatışmanın daha büyük bir resmini yansıtıyor. Aksi takdirde, dünyanın en önemli askeri güçlerinin Cibuti'deki varlığının anlamı nedir? Babu’l Mendeb Boğazı'nda deniz seyrüseferinin özgürlüğünü ve güvenliğini sağlamak için küresel deniz kuvvetlerinin oluşturulmasının anlamı nedir? Yakın zamanda Umman Denizi'nde İran, Rusya ve Çin arasında gerçekleşen deniz tatbikatlarının anlamı nedir?

rtgbtgr
Süveyş Kanalı'nda seyreden bir konteyner gemisi (Reuters)

Bu jeopolitik bir konu. Ancak başka bir yerde doğanın öfkesi ABD'nin yakın çevresindeki en önemli deniz yolu olan Panama Kanalı’nı etkiliyor. Bu kanal Doğu ve Batı Amerika'yı deniz yoluyla minimum 6 bin 900 kilometrelik bir mesafeyle birbirine bağlamaktadır. Bunun tersi, 19 bin kilometreye varan bir mesafeyle Ateş Toprakları’nın (Terra Del Fuego) etrafından dolaşmaktır. Panama Kanalı, Batı ve Doğu Amerika'dan hem Avrupa’ya hem de Uzak Doğu'ya giden yol güzergahı üzerindedir.

Kuraklık yakın zamanda Panama'yı vurdu ve bu da oradaki gemi trafiğini engelleyecek. Zira kanaldaki su seviyeleri aynı hizada değil. Bunu telafi etmek için, bir gemiyi bir seviyeden diğerine yükselterek bir sonraki bentten geçmesini sağlayan su bentleri inşa edilmiş. Ancak bu işlem çok büyük bir rezervuardan alınan çok fazla su gerektiriyor. Kuraklık nedeniyle bu rezervuardaki su seviyesi doğanın öfkesine uğrayarak azaldı. Örneğin, her gemi kanaldan geçtiğinde yaklaşık 50 milyon galon su denize dökülüyor. Bu miktar nereden tazmin edilecek?

Sonuç olarak, jeopolitik çatışmalar ve doğanın öfkesi arasında dünya, istikrarın istisna olduğu bir istikrarsızlık durumuna geri dönüyor.

*Bu analiz, Şarku'l Avsat için bir askeri analist tarafından yapıldı.


Katar: Mossad Başkanı Doha’dan ayrıldı, ancak ateşkes görüşmeleri devam ediyor

Filistinliler, İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Nuseyrat kampındaki bir eve saldırısının ardından meydana gelen enkazın üzerinde (AP)
Filistinliler, İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Nuseyrat kampındaki bir eve saldırısının ardından meydana gelen enkazın üzerinde (AP)
TT

Katar: Mossad Başkanı Doha’dan ayrıldı, ancak ateşkes görüşmeleri devam ediyor

Filistinliler, İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Nuseyrat kampındaki bir eve saldırısının ardından meydana gelen enkazın üzerinde (AP)
Filistinliler, İsrail’in Gazze Şeridi’nin güneyindeki Nuseyrat kampındaki bir eve saldırısının ardından meydana gelen enkazın üzerinde (AP)

Katar Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Macid el-Ensari, İsrail dış istihbarat servisi Mossad Başkanı David Barnea’nın Katar’ın başkenti Doha’dan ayrıldığını, ancak Gazze’de ateşkes görüşmelerinin halen devam ettiğini bildirdi.

Ensari bugün düzenlediği basın toplantısında, “Barnea Doha’dan ayrıldı. Biz konuşurken teknik ekipler toplanıyor” dedi.

Barnea’nın, Katar, ABD ve Mısırlı arabulucuların katıldığı haftalar süren yoğun görüşmelerin ardından ilk görüşmelerde Katar Başbakanı ve Mısırlı yetkililerle görüşmesi planlandı.

Ana müzakerecilerin ‘önemli konuları’ tartışmasının ardından teknik ekiplerin olası bir anlaşmanın ayrıntılarını incelediğini söyleyen Ensari şu ifadelerle devam etti;

“Şu anda karşı öneriyi Hamas'a sunmayı umduğumuz bir aşamadayız ancak bu sürecin son adımı değil. Anlaşmaya varmaya yakın olduğumuzu söyleyebileceğimiz bir ana ulaştığımızı düşünmüyorum. Görüşmelerin yeniden başladığı konusunda ihtiyatlı bir iyimserlikteyiz, ancak herhangi bir başarı ilan etmek için henüz çok erken.”

Hareketi Siyasi Büro Üyesi Usame el Hamdan dün yaptığı açıklamada, herhangi bir takas öncesinde Gazze Şeridi’nden kısmi bir çekilme olacağını kabul ettiklerini bildirdi.

Hareket daha önce, İsrail’in altı haftalık ateşkes süresince Gazze’deki tüm şehirler ve yoğun nüfuslu bölgelerden çekilmesi çağrısında bulunan bir ateşkes teklifi sunmuştu.


İsrail Şifa Hastanesi'nde alıkoyduğu gazetecilerin bir kısmını serbest bıraktı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail Şifa Hastanesi'nde alıkoyduğu gazetecilerin bir kısmını serbest bıraktı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail güçleri, Gazze Şeridi'nin kuzeyindeki Şifa Hastanesi'nde alıkoyduğu bazı gazetecileri 12 saatin ardından serbest bıraktı.

Esirler Enformasyon Ofisi'nin sosyal paylaşım sitesinden yapılan yazılı açıklamada konuya ilişkin bilgi verildi.

Al Jazeera muhabiri İsmail El-Gul'un de aralarında olduğu bazı gazetecilerin Şifa Hastanesi'nde 12 saat alıkonulduktan sonra serbest bırakıldığı aktarıldı.

Açıklamada, serbest bırakılan gazetecilerin sayısına ilişkin net bilgi verilmezken, İsrail ordusundan konuya dair henüz açıklama yapılmadı.

Öte yandan Al Jazeera kanalı ise muhabiri İsmail el-Gul'un ve bazı gazetecilerin İsrail tarafından Şifa Hastanesinde 12 saat alıkonulduktan sonra serbest bırakıldığını ifade etti.

Gul, kanala yaptığı açıklamada, "İşgal güçleri Şifa Tıp Hastanesi'nde bizi kelepçeledi, gözlerimizi bağladı, gazetecileri sorguya çekti ve içerikleri yok etti." dedi.

İsrail askerlerinin Şifa Hastanesi'ne baskını sırasında teslim olmak zorunda kaldıklarını aktaran Gul, İsrail güçlerinin telefon, bilgisayarlar ve çekim ekipmanlarına el koyduğunu, elbiseleri olmadan uzun saatler boyunca kelepçeli ve gözleri bağlı olarak tuttuğunu dile getirdi.

- İsrail ordusu: Şifa Hastanesi'ndeki operasyon bu gece de devam edecek

Öte yandan İsrail ordusu, "Gazze'deki Şifa Hastanesi'ndeki operasyonun bu gece de devam edeceğini" açıkladı.

Ordu Sözcüsü Daniel Hagari, basın açıklamasında "İç Güvenlik Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) ile Askeri İstihbarat Birimi'nden (Aman) alınan istihbarat bilgilerine göre, saha komutanları da dahil olmak üzere Hamas üyelerinin hastanede saklandığı ve burayı terör operasyonları ve çatışmaları yönetecekleri bir operasyonel karargaha dönüştürdüğü" iddia edildi.

Hagari, ordunun "bu gece de hastanedeki çalışmalara devam edeceğini" belirtti.

İsrail ordu güçleri dün sabah hasta, yaralı ve yerinden edilmiş binlerce kişinin bulunduğu Gazze'deki Şifa Hastanesi'ne insansız hava araçları (İHA) ve ağır silahlarla baskın düzenlemiş, saldırıda ölen ve yaralananlar olduğu bildirilmişti.

Kanal 13 televizyonu, İsrail ordusunun Şifa Hastanesi'ne düzenlediği baskında 80 Filistinliyi alıkoyduğunu aktarmıştı.

İsrail güçleri, Gazze'ye yönelik saldırılara başladığı 7 Ekim 2023'ten bu yana Şifa Hastanesine ikinci kez baskın düzenliyor. İsrail, 16 Kasım'da hastaneye baskın düzenlemiş, 8 gün sonra da avluları, elektrik jeneratörünün yanı sıra binalarının bir kısmı ve tıbbi ekipmanı kullanılmayacak hale getirdikten sonra geri çekilmişti.


İsrail mahkemesinden Doğu Kudüs'te Filistinlilere ait 14 dönümlük araziye el koyma kararı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail mahkemesinden Doğu Kudüs'te Filistinlilere ait 14 dönümlük araziye el koyma kararı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 İsrail Yüksek Mahkemesinin, işgal altındaki Doğu Kudüs'te üzerinde Filistinlilere ait 3 ev bulunan araziye el koyma kararı aldığı bildirildi.

Doğu Kudüs sakinlerinden Semih Derviş, Filistin resmi haber ajansı WAFA'ya yaptığı açıklamada, İsrail Yüksek Mahkemesi'nin, Doğu Kudüs'te yer alan Gilo Yahudi Yerleşim Birimi sınırlarına girdiği gerekçesiyle arazisine ve evlerine el koyma kararı aldığını söyledi.

İsrail mahkemelerinde yaklaşık 20 yıldan beri verdiği mücadelenin sonunda toprağını ve üzerindeki evlerini kaybettiğini vurgulayan Derviş, "İşgal mahkemesi, bizim 14 dönümden fazla olan araziyi ve yaklaşık 30 kişilik ailemle içinde yaşadığımız 400 metrekarelik 3 evimize el koyma kararı aldı." dedi.

İsrail makamlarının el koyduğu arazide yeni Yahudi yerleşim birimlerini inşa etmeyi ve yol açmayı hedeflediğine dikkati çeken Derviş, söz konusu karardan sonra her an evlerinden zorla çıkarılmayı beklediklerine işaret etti.

Aslında 242 dönüm olan arazilerinin 228 dönümüne 30 Ağustos 1970'te İsrail tarafından el konulduğunu söyleyen Derviş, 242 dönümlük alandan 14 dönümün bugüne kadar ellerinde kaldığını ifade etti.

Derviş, İsrail mahkemesinin ayrıca, kararı kabul etmedikleri gerekçesiyle kendisini 20 bin şekel para cezasına mahkum ettiğini dile getirdi.


İsrail basını: Tel Aviv ile Hamas arasında esir takası müzakereleri Katar'da resmen başladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

İsrail basını: Tel Aviv ile Hamas arasında esir takası müzakereleri Katar'da resmen başladı

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

İsrail basını, Tel Aviv ile Hamas arasında esir takası anlaşmasına varılmasına yönelik müzakerelerin İsrail heyetinin Katar'a ulaşmasıyla resmen başladığını duyurdu.

Yedioth Ahronoth gazetesinin haberine göre, Mossad Başkanı David Barnea liderliğindeki İsrail heyetinin Doha'ya ulaşmasıyla birlikte Hamas ile Tel Aviv arasında esir takası müzakereleri resmen başladı.

Mossad Başkanı Barnea, bu sabah İsrail'e geri dönecek ve Mossad, Askeri İstihbarat (AMAN) ve İç güvenlik teşkilatı Shin-Bet (Şabak) yetkililerinden oluşan İsrailli üst düzey çalışma ekibi birkaç gün Katar'da kalacak.

Habere göre İsmi açıklanmayan bir İsrailli yetkili, müzakerelerin başladığını ve uzun, zorlu ve karmaşık olacağını, çok fazla sabır gerektiğini dile getirdi.

İsrail'in özel televizyonu Kanal 12'nin haberinde ise müzakerelerin Doha'da özel bir kompleksteki otelde yürütüldüğü duyuruldu.

İsrail temsilcilerinin odasını Hamas temsilcilerinin odasından ayıran bir koridor olduğu ve onların bir araya gelmelerinin beklenmediği belirtilen haberde, görüşmelerde Katarlı ve Mısırlı arabulucuların iki oda arasında hareket edeceği ifade edildi.

Habere göre, adı açıklanmayan İsrailli bir yetkili, müzakerelerin yaklaşık iki hafta sürebileceğini söyledi.

Yetkili, Katar'daki Hamas temsilcilerinin karar vermeyeceğini, kararı verecek kişinin, Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar olduğunu ve ilerlemek istenilen her noktanın, Sinvar'ın cevabı gelene kadar 24 ila 36 saat zaman alacağını dile getirdi.

Mossad Başkanı David Barnea liderliğindeki İsrail heyeti, esirlerin serbest bırakılmasına ilişkin müzakerelerin yeni turu için dün Katar'ın başkenti Doha'ya gitmişti.

Haaretz gazetesine göre İsrail heyetinde, İç Güvenlik Teşkilatı Şin-Bet (Şabak) Direktörü Ronen Bar ve İsrail ordusunda kaçırılan ve kayıp kişiler dosyasının sorumlusu Nitzan Alon'un de yer aldığı belirtildi.

Haaretz gazetesi, İsrail'in ateşkes ve esir takasına ilişkin müzakereleri arabulucular olmaksızın doğrudan Hamas'ın Gazze'deki lideri Yahya Sinvar ile yapacağını öne sürmüştü.

Hamas, 14 Mart'ta, İsrail ile ateşkes ve esir değişimi mutabakatına ilişkin teklifi Katar ve Mısır'daki arabuluculara ilettiklerini duyurmuştu.

İsrail Başbakanlık Basın Ofisinden yapılan açıklamada ise Hamas'ın son teklifindeki taleplerinin "akıl dışı" olduğu savunulmuştu.


ABD'nin Teksas sınırında "Hizbullah bombacısı düzensiz bir göçmenin yakalandığı" iddiası

Fotoğraf: AA_Arşiv
Fotoğraf: AA_Arşiv
TT

ABD'nin Teksas sınırında "Hizbullah bombacısı düzensiz bir göçmenin yakalandığı" iddiası

Fotoğraf: AA_Arşiv
Fotoğraf: AA_Arşiv

ABD’nin Teksas eyaletinde, Hizbullah mensubu ve bombacı olduğunu söyleyen Lübnanlı bir kişinin düzensiz göçmen olarak sınırı geçerken yakalandığı ileri sürüldü.

New York Post’un ilk duyurduğu, NBC’nin ABD Gümrük ve Sınır Muhafaza Birimine (CBP) teyit ettirdiğini belirttiği haberde, Hizbullah üyesi bir kişinin gözaltına alındığı belirtildi.

Basel Bassel Ebbadi adlı 22 yaşındaki kişinin 9 Mart’ta Teksas’ın El Paso sınırından geçerken sınır devriyelerince yakalandığı iddia edildi.

Ebbadi’nin ilk ifadesinde, Hizbullah tarafından eğitildiğini, New York’a gitmek ve orada bomba yapmak istediğini söylediği öne sürüldü.

Ebbadi’nin, daha sonra ABD Göçmenlik ve Gümrük Muhafaza (ICE) biriminde verdiği ifadede ise Lübnan ve Hizbullah’tan kaçmaya çalıştığını çünkü insanları öldürmek istemediğini söylediği savunuldu.

Lübnan’da faaliyet gösteren Hizbullah, ABD Dışişleri Bakanlığınca yabancı terör örgütü listesinde bulunuyor.


Haiti'de çeteler arasındaki çatışmada 10 kişi öldü

Haiti'de çeteler arasındaki çatışmada 10 kişi öldü
TT

Haiti'de çeteler arasındaki çatışmada 10 kişi öldü

Haiti'de çeteler arasındaki çatışmada 10 kişi öldü

Haiti'de çeteler arasında meydana gelen çatışmada 10 kişi hayatını kaybetti.

Yerel basında çıkan habere göre, başkent Port-au-Prince'in güneyindeki Petionville Mahallesi'nde iki çete arasında çatışma çıktı.

Olayda taraflardan 10 çete üyesi yaşamını yitirdi.

Haiti Polis Sözcülüğü'nden konuya ilişkin yapılan açıklamada, güvenlik güçlerinin olayla bir ilgisinin bulunmadığı bildirildi.

Öte yandan Uluslararası Göç Örgütü (IOM) verilerine göre, çetelerin yol açtığı şiddet nedeniyle 8-14 Mart tarihleri arasında, 16 bin 947 kişi başkentteki evlerini terk etmek zorunda kaldı.

- Ne olmuştu?

Haiti Başbakanı Ariel Henry'nin istifasını talep eden silahlı çeteler, Port-au Prince ile Croix des Bouquets bölgesi yakınlarında bulunan iki cezaevine, 2 ve 3 Mart'ta silahlı saldırı düzenleyerek güvenlik güçleriyle çatışmıştı. Çatışmalar esnasında yaklaşık 4 bin mahkum hapishaneden firar etmiş, 12 kişi yaşamını yitirmişti.

Hükümet, 4 Mart'ta hapishaneden kaçanların yakalanması için 72 saatlik olağanüstü hal ilan edildiğini ve belirli saatlerde sokağa çıkma yasağı uygulanacağını duyurmuştu.

Haiti'de hapishaneden kaçan mahkumların yakalanması için 4 Mart'ta ilan edilen 72 saatlik olağanüstü halin süresi 7 Mart'ta 1 ay uzatılmıştı.

Amerika kıtasının en yoksul ülkelerinden Haiti, çetelerin yol açtığı şiddet sarmalı ve iktidar boşluğu nedeniyle ekonomik çöküşün eşiğinde bulunuyor. Uzun yıllardır siyasi, ekonomik ve güvenlik krizi gibi temel problemlerle boğuşan Haiti, 11 milyonu aşan nüfusuyla kıtlık tehlikesi yaşıyor.


Nijerya'da askerlerin düzenlediği operasyonda 11 kişi öldürüldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA
TT

Nijerya'da askerlerin düzenlediği operasyonda 11 kişi öldürüldü

Fotoğraf: AA
Fotoğraf: AA

 Nijerya'nın Delta eyaletinde düzenlenen saldırılarda 16 askerin hayatını kaybetmesinin ardından yapılan operasyonda 11 kişinin öldürüldüğü bildirildi.

Ulusal basında çıkan haberlere göre, ordu, Delta eyaletinin komşusu Bayelsa eyaletine bağlı Güney İjaw bölgesinde askerlerin öldürülmesi olayına karıştığı söylenen bir militan liderinin saklandığı yere operasyon düzenledi.

Operasyonda 11 kişi öldürüldü, çok sayıda yaralı kaçtı.

Nijerya'nın Delta eyaletinde hafta sonu barış koruma görevindeki askerlere yönelik saldırıda aralarında iki binbaşı ve bir yüzbaşının da bulunduğu 16 asker hayatını kaybetmişti.

Devlet Başkanı Bola Ahmed Tinubu, silahlı saldırının faillerinin yakalanması amacıyla talimat vermişti.