Irak'ın barışçıl nükleer reaktör planı

Irak'ın barışçıl nükleer reaktör planı
TT

Irak'ın barışçıl nükleer reaktör planı

Irak'ın barışçıl nükleer reaktör planı

Irak Radyoaktif Kaynakları Düzenleme Kurumu Başkanı Kemal Latif dün yaptığı açıklamada, Irak’ın nükleer statüsünün geri kazanmasına yardım etmek için uluslararası alandan talep olduğunu bildirdi. Latif, araştırma amaçlı nükleer reaktörlerin inşasına başlanması için başbakanlığın emriyle bir komisyon oluşturulduğu bilgisini paylaştı.
Kemal Latif, Irak Haber Ajansı’na (INA) yaptığı açıklamada Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un eylül ayı başındaki ziyaretine atıfta bulunarak, Başbakan Mustafa el-Kazımi’nin atom enerjisi dosyasını Fransız tarafıyla son görüşmelerinde gündeme getirdiğini, reaktörleri inşa etmeye başlamak için başbakanlık emriyle bir komisyon oluşturmanın önemini” aktardı.
Irak Başbakanı Kazımi, ekim ayı ortasında geniş kapsamlı Avrupa turunda Fransa’yı da ziyaret edecek. Gözlemciler, Irak’ın nükleer dosyasının yeniden canlandırılmasının Paris toplantılarının da gündeminde yer alacağını tahmin ediyorlar.
Fransa, daha önce de Irak’ın barışçıl amaçlarla nükleer reaktör inşa etmesine yardımcı başlıca ülkelerden biri olarak kabul ediliyor.
Irak Radyoaktif Kaynakları Düzenleme Kurumu Başkanı Latif, Irak’ın “1970 ve 1980’li yıllarda nükleer bilim alanında elde ettiği pozisyonunu yeniden kazanmayı dört gözle beklediğini” belirttiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın ve BM Güvenlik Konseyi’nin Irak’ın yararlı ve barışçıl uygulamalarla nükleer alanda yeniden canlanmasına destek kararı bunu teyit ediyor. Nükleer reaktörlerin inşa edilmesinin, tohum ışınlaması ve zararlı böceklerle biyolojik mücadele gibi tarımsal ve endüstriyel uygulamaların geliştirilmesine ek olarak tıbbi izotop ve birçok ilacın üretimine katkıda bulunacaktır. Ayrıca bu tür reaktörlerde üretilebilecek 20 farklı nükleer malzeme olduğu için çeşitli endüstriyel uygulamalarda ve bağımsız test uygulamalarında da izotoplar üretilebilir.”
Latif, Irak’ın araştırma amaçlı 10 megavat (MW) kapasiteli bir nükleer reaktörün yanı sıra, reaktörün yakınında nükleer tıp için bir hastane inşa etmeyi de planladığını ve reaktörün yapımın yaklaşık beş yıl süreceğinin tahmin edildiğini kaydetti.
Latif söz konusu projenin, Iraklı kadroların nükleer reaktörlerde çalışmak üzere eğitilmelerine ve sahip oldukları deneyime ve birikime katkıda bulunacağına, bunun da gelecekte reaktörleri kendi başlarına çalıştırmalarına imkan tanıyacağına dikkat çekti. Ayrıca Irak’ın nükleer enerjiyle elektrik üretmeye yönelmesi ve ülkenin tek ihracat kalemi olan fosil yakıtından, yani petrolden elektrik üretimini azaltması gerektiğini belirtti.
Irak Radyoaktif Kaynakları Düzenleme Kurumu Başkanı Kemal Latif sözlerini şöyle sürdürdü:
“2009 yılında bakanlığa bağlı Enerji Kurulu’na nükleer reaktör kurulması için bir teklif sundum. Halihazırdaki talebin yarısını karşılaması için reaktörlerin inşasının 2019 yılında tamamlanması gerekiyordu. Eğer o sırada reaktörleri inşa etmeye başlamış olsaydık şimdi elektrik noksanlığından zarar görmeyecek ve elektrik üretmek için daha fazla petrol kullanmak zorunda kalmayacaktık.”
Irak’ın barışçıl amaçla, Fransa’nın da desteğiyle eski Sovyetler Birliği mantığında nükleer reaktör inşa etme girişimleri yaklaşık 60 yıl öncesine dayanıyor. Bu bağlamda Irak, 1976 yılında Fransa'dan Osiris sınıfı nükleer reaktör satın aldı.
Irak, İsrail savaş uçakları tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıda yok edilmeden önce başkent Bağdat’ın güneyindeki Tuveyse’de “Temmuz 1” ve “Temmuz 2” reaktörlerinden oluşacak bir nükleer santral inşa etmeye başladı.
7 Haziran 1981’de, İsrail’e ait F15 ve F16 tipi 8 savaş uçağı, “Opera” adıyla bilinen askeri bir operasyon kapsamında Tuveyse Nükleer Santrali’ne 16 füzeyle saldırdı. Saldırı sonucunda nükleer tesis yerle bir oldu. 
İsrail, Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in savaş amacıyla nükleer silah elde etmeye çalıştığına ve bu çalışmaların kendi varlığını tehdit ettiğini savunuyordu.



Libya, siyasi ve askeri bölünmüşlüğü sona erdirmek için ‘barışçıl bir çözümden’ bahseden Trump'ın kronik siyasi krizi çözecek ‘planını’ bekliyor

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, ABD Afrika Komutanlığı'ndan (AFRICOM) bir heyetle yaptığı toplantıda (UBH Başbakanlık Ofisi)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, ABD Afrika Komutanlığı'ndan (AFRICOM) bir heyetle yaptığı toplantıda (UBH Başbakanlık Ofisi)
TT

Libya, siyasi ve askeri bölünmüşlüğü sona erdirmek için ‘barışçıl bir çözümden’ bahseden Trump'ın kronik siyasi krizi çözecek ‘planını’ bekliyor

Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, ABD Afrika Komutanlığı'ndan (AFRICOM) bir heyetle yaptığı toplantıda (UBH Başbakanlık Ofisi)
Libya Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) Başbakanı Abdulhamid Dibeybe, ABD Afrika Komutanlığı'ndan (AFRICOM) bir heyetle yaptığı toplantıda (UBH Başbakanlık Ofisi)

Libya siyaset sahnesine, on yılı aşkın bir süredir kronik siyasi ve askeri bölünmüşlükten mustarip olan ülkede ‘barışçıl çözüme’ yol açacak bir ABD planının yaklaşmakta olduğuna dair bir beklenti atmosferi hâkim.

ABD Başkanı Donald Trump'ın detaylarına değinmeden bu planı açıklaması, özellikle de Afrika işlerinden sorumlu danışmanı Massad Boulos'un kısa süre önce ‘herkes için adil, eşitlikçi, şeffaf ve tatmin edici başkanlık seçimleri yapılması’ gerektiğinden bahsetmesinin ardından, Libyalı siyasetçi ve analistlerin beklentilerine geniş bir kapı açtı.

Radikal değişim

Bazı Libyalı siyasetçilerin gözünde ABD'nin krize çözüm yolu ‘radikal değişim’ seçeneğinden geçebilir. Bu bağlamda Libya-ABD Koalisyonu Başkanı Faysal el-Fituri, Trump yönetiminin ‘Libya'ya geniş yetkilere sahip özel bir başkanlık temsilcisi atayarak siyasi sahneyi tamamen yeniden şekillendirmek için Birleşmiş Milletler (BM) sürecine paralel çalışacağını’ öne sürdü.

El-Fituri bu senaryoya ilişkin vizyonunu açıklarken ‘çözümün önünde engel teşkil eden mevcut organların feshedilmesi ya da dondurulması ve daha önce herhangi bir yönetim organında yer almayan tüm Libyalı bileşenleri temsil eden bağımsız bir ulusal komite oluşturulması’ temeline dayandığını söyledi.

tyu7ı8
ABD Başkanı Donald Trump’ın Arap dünyası ve Ortadoğu işlerinden sorumlu kıdemli danışmanı Massad Boulos geçtiğimiz nisan ayında Libya Ulusal Petrol Şirketi (NOC) Başkanı ile bir görüşme gerçekleştirdi. (UBH)

Libya’da iktidardaki siyasi organlar, Temsilciler Meclisi (TM), Devlet Yüksek Konseyi (DYK), batı ve doğu Libya hükümetleridir.

Daha önce Libyalı uzmanlar BM gözetiminde bir siyasi çözüm planı ortaya koymuş ve bu plan seçim yasaları, yürütme yetkisi ve kalıcı anayasa konularında çözüme ulaşmak üzere bir siyasi diyalog komitesinin oluşturulmasıyla sonuçlanmıştı.

Libya-ABD Koalisyonu Başkanı Faysal el-Fituri Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada, ‘Lübnan iç savaşını yatıştıran 1989 tarihli Taif Konferansı benzeri bir uluslararası konferans düzenlenmesi’ olasılığını değerlendirdi.

Ancak istikrarı engelleyenlerin yargılanması için Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin (UCM) ve geçtiğimiz ekim ayında ABD Senatosu tarafından kabul edilen İstikrar Yasası'nın harekete geçirilmesini öneren el-Fituri'ye göre bu yol ‘havuç ve sopa’ yaklaşımından bağımsız olmayacaktır. El-Fituri, bunun karşılığında da ‘sıkı uluslararası şeffaflık koşulları altında yeni hükümeti desteklemek üzere dondurulmuş Libya fonlarının kademeli olarak serbest bırakılmasını’ önerdi.

ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff daha önce Libya'da diplomatik başarı elde edileceğine dair güvenini ve iyimserliğini dile getirmiş, mayıs ayında The Atlantic'e verdiği röportajda Washington'un ‘Libya'da başarı elde edeceğini ve bunun yakında duyulacağını’ söylemişti.

Libyalı siyasi analist Eyyub el-Evceli, Amerikan çözümünün ‘tüm siyasi tarafların diyalog masasına oturması’ yoluyla geleceği ihtimalini zayıf görüyor. Şarku’l Avsat'a konuşan el-Evceli, ‘Trump yönetiminin Libya'daki krizin taraflarından birini ortadan kaldırırken, bir tarafı güçlendireceği ve en fazla bir yıl içinde başkanlık veya parlamento seçimlerine gitmek için çözümün anahtarlarını ona vereceği’ beklentisindeydi.

“Washington, Libya'yı güvenlik ve istikrarı bozacak ya da çatışmanın tarafları arasında bir savaşı ateşleyecek her türlü girişimden uzak tutmak istiyor” diyen el-Evceli, ABD'nin ‘krizin tarafları arasındaki farklılıkların derin olduğuna’ inandığına dikkat çekti.

Mevcut organların devrilmesini dışlamak

Buna karşılık TM Milletvekili Rebia Buras mevcut siyasi organların devrilmesi senaryosuna sıcak bakmıyor. “Trump yönetimi siyasi sürecin ayrıntılarından çok dengeleri yönetmeye ve ABD'nin Libya'daki çıkarlarını sağlamaya büyük önem verecektir” diyen Buras, Beyaz Saray'ın planının ‘pragmatik olacağını, demokrasi ve insan hakları konularından çok ekonomik anlaşmalara odaklanacağını’ düşünüyor.

Şarku’l Avsat'a açıklamalarda bulunan Buras, herhangi bir planın başarısı ve sürdürülebilirliği için temel bir koşula işaret etti: ‘Libya halkının, dışarıdan dayatılan ve Libyalıların hak ve çıkarlarını dikkate almayan her türlü dikte ya da çözümden uzak, birleşik ve egemen bir devlet kurma arzusunu yansıtması.’

Bu arada gözlemciler, Libya'nın uluslararası nüfuz ve çıkar mücadelesinin bir parçası olması nedeniyle ABD'nin olası bir çözümünün Libya dosyasındaki bölgesel ve uluslararası aktörlerden soyutlanamayacağına inanıyor.

rfty6
Libya Temsilciler Meclisi'nin (TM) Bingazi'deki bir oturumundan (TM resmi sayfası)

Trablus Üniversitesi'nde uluslararası ilişkiler profesörü olan Dr. Ahmed el-Atraş, ‘ABD'nin çözüm yolunun başarı şansının, uluslararası ve bölgesel güçlerin Libya'daki çıkarlarını ve nüfuzlarını paylaşmalarına yönelik düzenlemelerle birlikte bölge için yeni bir siyasi haritanın yeniden çizilmesi konusunda uzlaşmaya bağlı olduğuna’ inanıyor.

El-Atraş, ‘uluslararası sistemde aktif olan ve BM Güvenlik Konseyi'nin daimî üyesi olan ülkeler arasında ABD dış politikasına taktiksel olarak karşı çıkan bir akımdan’ söz etti.

El-Atraş, ‘bazı ülkelerin Libya'nın içişlerine müdahalesinin derinliğini, bölgedeki yabancı çıkarlar üzerinde ciddi yansımaları olabilecek güvenlik durumunun kırılganlığını ve fiili otoritelerin yabancı baskılara boyun eğme ve iktidara tutunma tehdidini’ örnek gösterdi.

Libyalıların görüşlerinin aksine, ABD Ulusal Güvenlik Konseyi eski üyesi Ben Fishman Şarku’l Avsat'a verdiği demeçte, ABD'nin Libya politikasında bir değişiklik olduğuna dair hiçbir kanıt görmediğini söyledi.

Washington Yakın Doğu Politikaları Enstitüsü'nde kıdemli araştırmacı olan Fishman, Massad Boulos'un 20 Haziran'da Berlin'de düzenlenen Libya konulu uluslararası toplantıya katılmamasına dayanarak Trump'ın Libya siyasi çözüm planıyla ilgili açıklamasının ‘geçici’ olduğunu düşünüyor.

Geçtiğimiz hafta Trump, Libya'nın da aralarında bulunduğu birçok ülkeye yüzde 30 gümrük vergisi getirmiş ve bunun Libyalılar üzerinde olumsuz yansımaları olmayacağını savunmuştu.

Libyalı ekonomist Ömer Zermuh, “Libya'nın ABD'ye ham petrol ve küçük bir oranda petrol türevleri dışında hiçbir emtia ihracatı yok. Trump'ın açıklamalarına göre petrol bu kapsamda değil” ifadelerini kullandı.

Şarku’l Avsat'a konuşan Zermuh, “Petrole gümrük vergisi getirilse bile Libya'nın yüksek kaliteli ham petrolü için alternatif pazarlar bulması zor değil” dedi.

Öte yandan Fishman'a göre bu karar, Libyalıların ABD'ye giriş vizelerini kısıtlayan önceki karar da göz önünde bulundurulduğunda, Boulos'un Libya'da ekonomik fırsatlar arama çabalarının önüne engeller koyuyor.