Lübnan ve Filistin’in arzuları, İsrail’in engelleri

Lübnan ve Filistin’in arzuları, İsrail’in engelleri
TT

Lübnan ve Filistin’in arzuları, İsrail’in engelleri

Lübnan ve Filistin’in arzuları, İsrail’in engelleri

Tarihsel olarak Doğu Akdeniz’deki ilk keşif çalışmaları, Mısırlı petrol otoritelerinin gaz keşifleriyle uğraşmayı petrol keşifleriyle eş tutmaya karar vermesi sonrasında Mısır’da seksenlerin ikinci yarısında başladı. Otoritelerin bu kararı, etkin şirketlere petrol keşfetmekle aynı şekilde, gaz keşfetme ayrıcalıkları verildiği anlamına geliyor.
Geçen yüzyılın yetmişli yıllarına kadar, o dönemde yetersiz gaz nedeniyle gaz keşfedildiğinde kuyu başı kapanırdı. Ancak 1970’lerin başından itibaren petrol fiyatlarındaki artışla yavaş yavaş gaz tüketimi elektrik üretimi, petrokimya ve ağır sanayiler için tercih edilen yakıt haline geldi. Gaz talebi, petrolden kaynaklanan emisyonlara kıyasla düşük karbondioksit emisyonu yüzdesi nedeniyle artış gösterdi. Küresel olarak talep, özellikle de benzin istasyonlarının bugün elektrik santrallerinin yaklaşık yüzde 85’ini oluşturduğu Mısır’da istikrarlı bir şekilde arttı.
Mısır, Shell, Eni, British Petroleum (BP) ve British Gas gibi gaz endüstrisindeki büyük uluslararası petrol şirketlerini kendine çekmeyi başardı. Petrol şirketleri, birçok sebepten ötürü Mısır’a dikkat kesildiler. Bu nedenler arasında ‘keşiflerin geniş toprak ve sularındaki tarihi’, ‘keşif ve geliştirme sözleşmeleri’, ‘yaklaşık yüz milyon insanı içeren yerel pazarından bahsetmeksizin vasıflı yerel iş gücü’ noktaları da yer alıyor. Diğer Arap ülkelerinden önce Mısır, fabrikaların ve elektrik santrallerinin yanı sıra iç tüketim için doğalgaz boru hatları döşeyebiliyordu. Uluslararası şirketler, Mısır münhasır ekonomik bölgelerindeki devasa gaz sahalarını keşfedebildiler. Öyle ki Eni, 2015 yılında Akdeniz’in şu ana kadar keşfedilmiş en büyük gaz sahası olan dev Zohr sahasını keşfetti. Diğer açık deniz alanlarının yanı sıra özellikle de bu devasa alanın keşfi, Mısır’ın sınırlı yıllar için bile olsa (yaklaşık 2025’e kadar) doğal gazda kendi kendine yeterli olmasına yardımcı oluyor. Bu bağlamda artan gaz talebini karşılamak ve üretilenleri telafi etmek için yeni alanların keşfedilmesi gerekiyor. Aynı şekilde Mısır’da her yıl nüfus, yaklaşık yüzde 5 oranında artış gösteriyor. Bu durum, Mısır’ın ‘Doğu Akdeniz, Nil Deltası, Kızıldeniz ve Batı Sahra anakarasında sondaj faaliyetlerini sürdürmesi gerektiği anlamına geliyor. Ayrıca Mısır, gaz ihracat politikasını da tamamen yeniden gözden geçirmek zorunda.

İsrail engelleri
Mısır’ın İskenderiye’nin kuzeyi ve Port Said’deki münhasır ekonomik bölgesinde keşif başarısı, kendisine yakın ülkeleri jeopolitik Nil Deltası’nı keşfetmeye teşvik etti. 1999 yılında Filistin Yönetimi, Gazze sularında petrol aramak için British Gas şirketiyle özel bir sözleşme imzalama girişiminde bulundu. Merkezi Atina’da bulunan Consolidated Contractors International Company (CCC) ve Filistin Yatırım Fonu, 2000 yılında açık denizdeki Gazze Marine sahasını keşfeden British Gas ile güçlerini birleştirdi. Sahanın kanıtlanmış rezervleri, yaklaşık 1,50 milyar metreküp gazdan oluşuyor. Bu rezerv, nispeten sınırlı kabul edilmekle birlikte, hem Gazze Şeridi hem de Batı Şeria için sınırlı talebi aynı anda karşılamaktadır. Saha üretim için gelişmeye başladığında İsrail, onay vermeyi reddetti ve saha günümüze kadar gelişmemiş bir hale terk edildi. Bir süre sonra British Gas, küresel varlıklarını ve filolarını Royal Dutch Shell şirketine satmaya karar verdi. Varlıkların satışı ve aktarımı, Gazze Marine sahasını da içeriyordu, ancak Shell, sahayı satın almasına rağmen mülkiyetini başka bir şirkete devretme kararı aldı. Shell’den mülkiyeti devretme süreci bugün hala devam ediyor ve İsrail, sahayı geliştirme ve üretime başlama çabalarının karşısında sürekli engeller çıkarıyor.

Deniz sınırı
Hem Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) hem de Lübnan, komşu bölgelerdeki keşiflerin ardından petrol arama politikaları benimsedi. GKRY ayrıca, Mısır, Lübnan ve İsrail ile deniz sınırlarını çizme girişiminde bulundu. Aynı şekilde Lübnan ile sınır çizilmeye çalışılırken, kuzeyde Suriye ve güneyde İsrail ile sınırları belirleme sorunu baş gösterdi. Şam’ın kararına göre Lübnan ve Suriye arasında deniz sınırı çizilmedi. İsrail sınırına gelince, Lübnan İsrail ile savaş halinde olması dolayısıyla Lübnanlı müzakerecilerin İsrail ile ortak bir masaya oturması mümkün değil.
Bu nedenle Lübnan ve Kıbrıs sınırları, bu sınır anlaşmasında yer alan ‘taraflardan hiçbirinin (Lübnan veya Kıbrıs) diğer tarafın (Lübnan veya Kıbrıs) önceden onayını almadan üçüncü bir tarafla anlaşma yapma hakkına sahip olmadığı’ şartıyla nihai olmayan bir şekilde çizildi. Aynı zamanda Lübnan hükümeti, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’ne deniz sınırlarını uluslararası anlaşmalara ve normlara uygun olarak belgeleyen bir muhtıra gönderdi. Bununla birlikte Kıbrıs ve İsrail, ortak bir deniz sınırı üzerinde anlaşırken, bu durum da İsrail’in Güney Lübnan donanmasının geniş alanlarını kontrol etmesine neden oldu. BM Genel Sekreterinin konuya ilişkin özür dilemesi sonrasında ABD, sorunu çözmek amacıyla Beyrut ve Tel Aviv arasında arabuluculuk girişiminde bulundu. Bu arabuluculuk, Lübnan’daki iç siyasi çatışmalara rağmen, sorunu yakın bir zamanda çözmek için diplomatik arabuluculuğa katılan bazı yetkililerin göstergeleri ve açıklamaları ile hala devam ediyor. Müzakere dosyasından sorumlu olan kişi Lübnan tarafından Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri ve ABD tarafından da Dışişleri Bakanlığı’dır.
Lübnan ve GKRY, münhasır ekonomik bölgelerini denizcilik alanlarına bölme girişiminde bulundular. Lübnan, kendi bölgesini 10 alana böldü. Şu ana kadar ‘Total’ liderliğindeki bir konsorsiyum tarafından bir kuyu açıldı ve gaz kanıtı bulundu. Ancak kuzey sularına 4 numaralı alanda rezervuar bulunmuyor. Bu çerçevede Total liderliğindeki konsorsiyumun, yıl sonundan önce güneydeki Sur sahilinin güney sularında 9 numaralı parseli kazması bekleniyor. Güney alanı, jeolojik yapısı nedeniyle umut vaat eden bir bölge olarak biliniyor.
GKRY, devam eden Türkiye’nin hamlelerine rağmen, bir dizi büyük uluslararası petrol şirketinin (Total, Eni, ExxonMobil, Qatar Petroleum ve Noble Energy) ilgisini çeken iddialı bir keşif programını uygulamak amacıyla girişimde bulundu. Afrodit sahası, diğer birkaç alanın yanı sıra yaklaşık 5 milyar metreküp gaz rezerviyle keşfedildi.
Hükümetin, ‘sıvılaştırılmış gazın Avrupa pazarına ihracatı için hem Ürdün hem de Suriye’de Arap Gaz Boru Hattı ve Akdeniz kıyısındaki iki sıvılaştırma tesisi aracılığıyla’, iç pazar ve ihracat yükümlülükleri için tedarik sağlama yükümlülüğünü yerine getirememesi sonrasında Mısır, 2011 ve 2012 yıllarında eski politikaları sonrasında yeni bir gaz politikası benimsedi. Özellikle de 2015 yılında Zohr sahasının keşfedilmesi ve 2017 yılında rekor sürede üretime başlanmasının ardından, iç yeterlilik için yerli gaz üretiminin kullanılmasına öncelik verildi.
İhracat hususunda ise Mısır’a bölgede seçkin bir rekabet gücü kazandıran Dimyat ve Idku fabrikalarından (şu ana kadar Doğu Akdeniz’de sıvılaştırılmış gaz için çalışan şirketler) sıvılaştırılmış gaz ihracatı öncelik tutuldu. Öyle ki gazın Akdeniz üzerinden Avrupa’nın güney kıyılarına taşınması amacıyla boru hatlarının inşa edilmesine itimat etmeden, sıvılaştırılmış gazın nakli için tasarlanmış gemilerle Avrupa pazarına ihraç edilmesi fırsatı sağlandı.
Ancak üreticilere gaz tedarik edebilmek için Mısır, son derece sınır miktarda Mısır gazının yanı sıra, sıvılaştırılmış gaz olarak yeniden ihraç edilecek olan gerekli gaz tedarikini sağlamak için İsrail ve GKRY ile anlaştı. Böylece Mısır, yeniden fabrikaları canlandırmaya başladı ve uluslararası yükümlülüklerini yerine getirdi. Aynı zamanda iç üretiminin çoğunu yerel pazarın tüketimi için kullanmayı taahhüt etti. Türkiye’ye uzanması ve daha sonra Türkiye üzerinden Avrupa pazarına taşınması için mevcut ihracat boru hatları ile gaz ihraç etmesi beklenen Arap Gaz Boru Hattı’na gelince, hattın inşası, Suriye’deki savaş nedeniyle durdu. Bu hatla ilgili belirli bir politikanın ise yakın zamanda kabul edilmesi beklenmiyor.

Doğu Akdeniz gazı: Örtüşen ve çelişkili çıkarlar (1)

Mısır, bölgesel bir doğalgaz merkezi olmaya çalışıyor

Bölgesel bir mücadele alanı: Doğalgaz



Hızlı Destek Kuvvetleri ile Güney Sudan güçleri arasında gerilim yaşanıyor

Nisan 2023'te Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından dağıtılan bir videodan alınan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesindeki savaşçıları gösteren bir fotoğraf (Arşiv- AFP)
Nisan 2023'te Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından dağıtılan bir videodan alınan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesindeki savaşçıları gösteren bir fotoğraf (Arşiv- AFP)
TT

Hızlı Destek Kuvvetleri ile Güney Sudan güçleri arasında gerilim yaşanıyor

Nisan 2023'te Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından dağıtılan bir videodan alınan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesindeki savaşçıları gösteren bir fotoğraf (Arşiv- AFP)
Nisan 2023'te Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından dağıtılan bir videodan alınan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesindeki savaşçıları gösteren bir fotoğraf (Arşiv- AFP)

Juba'daki haberler, Güney Kordofan eyaletinin Heglig petrol bölgesinde Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ile Güney Sudan Savunma Kuvvetleri arasında gerginlik olduğunu doğrularken, HDK iki taraf arasında herhangi bir silahlı çatışma yaşandığını reddetti.

Juba Post gazetesi, cumartesi gecesi ile pazar sabahı arasında, Juba, Port Sudan ve Nyala arasında yapılan üçlü bir anlaşma uyarınca Heglig petrol sahalarını korumakla görevli Güney Sudan güçleri ile Sudan ordusunun komşu ülkeye çekilmesinin ardından bölgenin kontrolünü ele geçiren HDK arasında keskin bir gerginliğin arttığını bildirdi.

Ancak HDK komutanının danışmanı Paşa Tabik, Facebook'ta yaptığı bir paylaşımda, Sudan yanlısı gazete ve medya kuruluşlarında Heglig'deki çatışmalarla ilgili çıkan haberlerin asılsız olduğunu belirtti. Bu arada, Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre HDK’nin müttefiki Abdulaziz el-Hilu liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) fraksiyonuyla birlikte kuşattığı Güney Kordofan eyaletinin başkenti Kadugli'den insani yardım ve BM çalışanlarının tahliyesi devam etti.


ABD, Hizbullah'ı yeniden silahlanmaya çalışmakla suçladı

Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA
Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA
TT

ABD, Hizbullah'ı yeniden silahlanmaya çalışmakla suçladı

Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA
Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA

Lübnan hükümetinin ordunun Litani Nehri'nin güneyindeki bölgeyi tamamen silahsızlandırma planını uygulamaya yakın olduğunu açıklamasından bir gün sonra, Cumhuriyetçi ABD Senatörü Lindsey Graham dün Hizbullah'ı yeniden silahlanmaya çalışmakla suçladı.

İsrail ziyaretinde, "Hizbullah'ın daha fazla silah üretmeye çalıştığını görüyorum... ve bu kabul edilemez" dedi. Bu arada, savaş ve İsrail'in ateşkes anlaşmasını sürekli ihlal etmesi nedeniyle yerlerinden edilen yaklaşık 90 bin kişi, Lübnan'ın güneyindeki sınır köylerinden iki yıl sonra yeni evlerine yerleşti ve iş yerlerini oraya taşıdı.

Yerlerinden edilenlerden bazıları güneydeki şehir ve köylerde, diğer bir grup ise Beyrut'un güney banliyölerine ve bölgelerine taşınmış, bir kısmı da başkente yakın Lübnan Dağı banliyölerinde yaşamayı tercih etmiştir.


Onuncu kez... Netanyahu hükümeti, yabancı basının Gazze'ye giriş yasağının uzatılmasını talep etti

Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
TT

Onuncu kez... Netanyahu hükümeti, yabancı basının Gazze'ye giriş yasağının uzatılmasını talep etti

Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)

İsrail hükümeti, uluslararası medyanın Gazze Şeridi'ne özgür ve bağımsız erişimine izin verilmesi için Yabancı Basın Birliği tarafından verilen dilekçeye yanıt verme süresinin uzatılması talebini dün Batı Kudüs'teki Yüksek Mahkemeye üst üste onuncu kez resmi olarak iletti.

Gazze savaşının başlangıcından bu yana, İsrail'deki Yabancı Muhabirler Birliği'ni ve yüzlerce uluslararası medya kuruluşunu temsil eden Tel Aviv'deki Yabancı Basın Birliği, saha gazetecilerini Gazze Şeridi'ne ve savaştan etkilenen diğer Filistin ve hatta İsrail bölgelerine getirmeye çalıştı; ancak İsrail yetkilileri, yabancı gazetecilerin yanı sıra İsrailli gazetecilerin de girişinin ordu tarafından düzenlenen ve sıkı askeri refakat ve yayınlanmadan önce gazetecilik materyallerinin askeri sansüre tabi tutulması zorunluluğunu içeren koşullar altında gerçekleştirilen sınırlı turlarla sınırlandırıldığı istisnai durumlar dışında, sürekli olarak reddetti.

Savaşın başlamasından birkaç ay sonra, dernek İsrail mahkemelerine başvurmak zorunda kaldı ve hükümetten gazetecilerin askeri refakat olmadan Gazze'ye bağımsız olarak girmelerine izin vermesini talep etti. Ancak mahkeme, askeri operasyonları gerekçe göstererek bu talebi reddetti.

Geçtiğimiz ağustos ayında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail baskınında öldürülen beş gazeteciden birinin naaşını taşıyanlar... (AFP)Geçtiğimiz ağustos ayında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail baskınında öldürülen beş gazeteciden birinin naaşını taşıyanlar... (AFP)

Eylül 2024'te yeni bir dilekçe sunuldu ve bunun üzerine mahkeme hükümete gazetecilerin erişimine izin verecek bir plan sunması kararını verdi. Ancak hükümet, konuyu atlatmanın başka bir yolunu buldu ve mahkemeden kararın ertelenmesini ve daha fazla süre verilmesini defalarca talep etti.Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre bunu şimdiye kadar 10 kez yaptı.

Mahkeme, ertelemeyi kabul ederek İsrail'i yatıştırmaya çalışıyor gibi görünüyordu. Bu yaklaşım, İsrail politikasını bağımsız haberciliği engellemeye yönelik sistematik bir girişim olarak gören uluslararası medya çevrelerinde geniş çaplı öfkeye yol açtı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın arabuluculuğuyla sağlanan ateşkesin 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinin ardından eleştiriler yoğunlaştı ve yabancı basının erişim talebi daha da acil hale geldi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, konuyu yakın zamanda iki kez ele aldı. Fox News'e verdiği bir röportajda, orduya bu konuya "hazırlıklı olması" talimatı vereceğini söyledi.

İsrail Yabancı Basın Birliği, özellikle mahkemenin görünüşte "hoşgörülü" tavrından dolayı bu politikadan "derin hayal kırıklığı" duyduğunu ifade etti.

Filistinli Gazeteciler Sendikası bu yasağı "İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki suçları hakkındaki gerçeği gizleme politikasının ayrılmaz bir parçası" olarak görüyor.

Sendika başkanı Nasır Ebu Bekir'e göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de İsrail'in eliyle yaşananlar "tarihteki en büyük gazeteci katliamı"dır.

Açıklamasında, yaklaşık bin 500 Filistinli gazetecinin şu anda bombalamalar altında çalışmaya devam ettiğini, yüzlercesinin yaralandığını ve yaklaşık 200'ünün İsrail tarafından tutuklandığını, ayrıca birçok medya kuruluşunun da İsrail tarafından tahrip edildiğini belirtti.