Suriye-İsrail müzakereleri yeniden başlar mı?

Görevde oldukları dönemde bir araya gelen ABD’nin eski Başkanı Bill Clinton (ortada), İsrail’in eski Başbakanı Ehud Barak (solda) ve Suriye’nin eski Dışişleri Bakanı Faruk eş-Şara.
Görevde oldukları dönemde bir araya gelen ABD’nin eski Başkanı Bill Clinton (ortada), İsrail’in eski Başbakanı Ehud Barak (solda) ve Suriye’nin eski Dışişleri Bakanı Faruk eş-Şara.
TT

Suriye-İsrail müzakereleri yeniden başlar mı?

Görevde oldukları dönemde bir araya gelen ABD’nin eski Başkanı Bill Clinton (ortada), İsrail’in eski Başbakanı Ehud Barak (solda) ve Suriye’nin eski Dışişleri Bakanı Faruk eş-Şara.
Görevde oldukları dönemde bir araya gelen ABD’nin eski Başkanı Bill Clinton (ortada), İsrail’in eski Başbakanı Ehud Barak (solda) ve Suriye’nin eski Dışişleri Bakanı Faruk eş-Şara.

Suriye-İsrail barış görüşmeleri yeniden başlar mı? Daha önce Tel Aviv ile Şam arasındaki iletişim kanallarını açan Rusya ve ABD şimdi nerede? İstenen bedel ve sunulan ödüller neler?
Her ne kadar bu sorular uzun süredir gündemde olsa da Şam ile Tel Aviv arasında gizli müzakerelerin var olduğuna dair inanç son haftalarda diplomatik kulislerde güçlü bir şekilde konuşulmaya başlandı. Elbette bu durumun arkasında gerçekçi bir neden yatıyor. Bu neden, Şam’ın ne zaman büyük bir dönüşüm veya tecrit ile karşı karşıya kalsa ‘Washington'a giden yol, Tel Aviv'den geçer’ sözü doğrultusunda ‘çıkış’ müzakerelerine yeniden başlamasıdır.
Suriye’nin eski Devlet Başkanı Hafız Esed, Sovyetler Birliği’nin ve Doğu Bloku’nun çöktüğü ve yeni dünya düzeninin ortaya çıktığı şartlar değişim rüzgârları estirdiğinde, 1991 Madrid Barış Konferansı'na katılmaya karar verdi. Ardından İsrail’in eski Başbakanı Ehud Barak ve eski Dışişleri Bakanı Faruk eş-Şara'nın öncülüğünde İsrail ile doğrudan müzakerelere girerek 2000 yılının başlarında iki ülke arasında doğrudan görüşmelere kapıyı araladı. Yirmi yıllık müzakereler, Şam'ı müttefiklerin kaybedildiği fırtınadan, bölgedeki ve dünyadaki dönüşümlerin sancılarından kurtarmak için yeterliydi. Ancak dönemin Suriye Devlet Başkanı Hafız Esed 2000 yılında, görüşmelerin sona yaklaştığı bir dönemde barış anlaşmasını imzalayamadan öldü.

“Tecrit kutusu”
Lübnan Başbakanı Refik Hariri 2005 yılında suikasta kurban gittiğinde Şam kendisini ABD, Avrupa ve Arap ülkelerinin ‘tecrit kutusunda’ buldu. Ayrıca tüm gözler Tel Aviv'e çevrildi. 2008 yılına gelindiğinde iki taraf arasında Suriye’nin amacı ‘tecridi kırmak’ olan gizli müzakereler kanalı açıldı. Bu gizli müzakereler sonucunda tecrit kırıldı ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed uluslararası camia ve Arap ülkeleri tarafından düzenlenen konferanslara, turlara ve zirvelere davet edildi. Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından da desteklenen müzakereler birçok sebepten dolayı çöktü. Esed, Aralık 2008'den itibaren doğrudan müzakereleri kabul etmemeye başladı.
Burada İsrail’in eski Başbakanı Ehud Olmert’in, ABD’nin eski Başkanı George W. Bush'un “Eğer Esed ile bir anlaşma imzalarsanız bu beni çok mutlu eder. Çünkü Suriye Devlet Başkanı’nın Washington'a giden yolun Kudüs'ten geçtiğini bilmesini istiyorum” sözlerini aktardığını hatırlatmamakta fayda var.
Şam artık ABD’nin tecrit kutusundadır. ‘Senarist’ önceki deneyimleri tekrarlayacak mı?  Her şeyden önce Suriye artık ne 1991’deki ne de 2008’deki ülke değil. Artık şehirler enkaza dönmüş, ekonomisi çökmüş ve üç ayrı nüfuz alanına bölünmüş durumda. Ülkede, ABD, Rusya, Türkiye, İran ve İsrail olmak üzere beş ülkenin güvenlik gücü bulunuyor. Anı şekilde Arap bölgesi de 30, hatta 10 yıl öncesiyle  bile aynı değil. Artık bugünün dünyası, dünün dünyasından çok farklı.

“Barışçıl sinyal”
Şam’dan kamuoyuna açık olarak gönderilen ilk ‘barışçıl sinyal’, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ile İsrail ve Bahreyn ile İsrail arasında anlaşmaların imzalanmasından sonra geldi. Şam, ana müttefiki Tahran’ın söz konusu anlaşmalara yönelik tutumunun aksine iki anlaşmaya yönelik resmi bir açıklama yapmadı ve sessiz kalmayı tercih etti.Buradaki sessizlik siyasi bir tutumdur. Ne var ki BAE-İsrail anlaşması, BAE’den Şam’a yapılan insani yardım sevkiyatıyla aynı zamana denk geldi.
Aslında Suriye’den gelen bu barış sinyali, 2018 ortalarındaki bir gelişmeye dayanıyor. Söz konusu gelişmede ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran’ın Ürdün ve Golan Tepeleri sınırlarından çıkarılmasının yanı sıra Suriye ve İsrail taraflarını ayırmak için işgal altındaki bölgede bulunan ‘uluslararası güçlerin ayrılması’ karşılığında Suriye hükümet güçlerinin ülkenin güneyine geri dönmesi ve muhalif güçlerin bu alandan çekilmesini içeren bir anlaşmaya sponsor oldular.
Putin’e göre Golan Tepeleri’ndeki yeni askeri düzenlemeler, yani 2011 öncesindekiler, dönüş ve geri çekilme konularında Birleşmiş Milletleri’n (BM) 338 sayılı kararı ile uyumlu. Bununla birlikte şu an Şam ile Tel Aviv arasında üç başlığa dair cevaplar verilmesi gereken daha büyük bir adıma dikkat çekiliyor. Bu başlıklardan ilki ABD-Rusya sponsorluğu. ABD’nin arabuluculuğu, Rusya’nın Suriye'deki askeri varlığı ve Moskova ile Tel Aviv ve Şam arasındaki güçlü ilişkiler de dahil olmak üzere çeşitli nedenlerle artık yeterli değil. İkincisi, İran’ın Suriye’deki askeri varlığı. Bu dosya, ABD, Rusya ve İsrail’i bir araya getiren ortak bir konu. Bu konu daha önce 2018 anlaşmasında da test edilmişti. Tel Aviv, Şam’ı ‘normalleştirmeye’ ve ‘normal barış ilişkilerine’ tabi olmaya ikna etmeye, Tahran ve Hizbullah’tan vazgeçmesi için bölgesel tavizler vermeye, ticaret yapmaya ve elçilikler açmaya yöneldi. Fakat Tel Aviv, Şam’ın Suriye ile derin bir ilişkisi olan Tahran ile olan ittifakından vazgeçmesini isteyebilir mi? Peki, Rusya böyle bir anlaşma yapabilir mi? Büyük pazarlık, Amerikan ve Türk kuvvetleri de dahil olmak üzere tüm güçleri kapsayabilir mi? Bu tür düzenlemeler için Şam'dan istenen iç siyasi bedel nedir?
Üçüncü başlık ise Golan Tepeleri’nin geleceği. Başkan Trump, İsrail'in Golan Tepeleri üzerindeki egemenliğini genişletme kararına destek veriyordu. Ancak Şam buna karşı çıktı ve kararı ‘geçersiz’ olarak değerlendirdi. Rusya, egemenliği, jeopolitik çıkarları ve güvenlik düzenlemelerini birleştiren ‘sihirli bir çözüm’ sunabilecek mi? Böyle bir anlaşmanın ABD seçim sonuçlarıyla ve Beyaz Saray'daki ‘sorunsuz geçiş’ ile bağlantısı ne olabilir?



Esed rejimi döneminde kaybolan mahkûmların çocuklarıyla ilgili davada hayır kuruluşlarının başkanları tutuklandı

Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)
Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)
TT

Esed rejimi döneminde kaybolan mahkûmların çocuklarıyla ilgili davada hayır kuruluşlarının başkanları tutuklandı

Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)
Sednaya Cezaevi’nde olduğu düşünülen kayıp mahkûmların fotoğrafları Şam'ın merkezindeki Merce Meydanı’nda asılı (Reuters)

Suriye Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile koordinasyon halinde, Nada el-Gabra, Lema es-Savaf, Rana el-Baba ve devrik rejim döneminde gözaltına alınan ve kaybolan muhaliflerin kayıp çocuklarıyla ilgili dosyada yer alan diğer sanıkların tutuklandığını duyurdu. Kayıp Çocuklar Komitesi Sözcüsü, sanıklara yönelik tutuklama emrinin, çocukların aileleri ve yakınlarının kişisel iddiaları ve açılan davalar üzerine Şam Savcılığı tarafından çıkarıldığını bildirdi.

Kayıp Çocuklar Komitesi Sözcüsü Samir el-Kirbi Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Şam'daki Lahn el-Hayat Çocuk Bakım Kompleksi'ni yöneten Nada el-Gabra ve Lema es-Savaf ile Şam'daki el-Mubarrah Yetim Sponsorluk Derneği'ni yöneten Rana Muvaffak el-Baba'nın, ‘Şam Cumhuriyet Savcılığı tarafından çıkarılan bir tutuklama emrine göre, kaybolan çocukların dosyasının saklanmasına karışan diğer sanıklarla birlikte tutuklandığını’ belirtti.

El-Kirbi bu önlemin, önceki dönemlerde mahkûmların çocuklarının kaybolmasıyla ilgili davalara karıştıkları yönündeki suçlamaların arka planında geldiğini söyledi. El-Kirbi, “Resmi ve sivil makamların yanı sıra konuyla ilgili herhangi bir bilgiye sahip olan herkesi, bu çocukların akıbetini aydınlatmak ve haklarını güvence altına almak için soruşturma komitesiyle iş birliği yapmaya çağırıyoruz” dedi.

Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre, çocukların dosyasıyla ilgili bir dizi kişi tutuklandı ve bu kişiler, ‘çocukların akıbetiyle ilgili olası suiistimal ve ihlallere karıştıklarından şüphelenildiği için resmi soruşturma altına alındı.’ Söz konusu adımlar, Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı’nın 2025 tarihli ve 1806 sayılı kararı uyarınca, bu dosyayı araştırmak ve çocukların akıbetini takip etmek üzere özel bir komite oluşturulmasını takiben atıldı.

3 bin 700 çocuk yetimhanelere yerleştirildi

İnsan hakları örgütleri ve medya raporları, eski rejime muhalif mahkûmların Şam'daki yetimhanelere veya çocuk esirgeme kurumlarına yönlendirilen 3 bin 700 çocuğu olduğunu gösteriyor. Esed'in devrilmesi ve kaçışından sonra yayınlanan gizli Suriye istihbarat belgelerine göre, yaklaşık 400 çocuk tutukluluk yılları boyunca muhaliflerin ailelerinden ayrılarak Şam'daki Lahn el-Hayat Çocuk Bakım Kompleksi, Daru’r Rahme Yetimhanesi ve Çocuk Köyleri de dahil olmak üzere dört yetimhaneye yerleştirildi.

 Daru’r Rahme Yetimhanesi Müdürü Beraet el-Eyyubi (SANA)

Daru’r Rahme Yetimhanesi Müdürü Beraet el-Eyyubi (SANA)

Daru’r Rahme Yetimhanesi Müdürü Beraet el-Eyyubi bir televizyon röportajında, eski rejimin yıkılmasından önce 2015-2024 yılları arasında 27 çocuğun kendisiyle birlikte yetimhanede kaldığını ve güvenlik güçlerinin bu çocukları gizli notlarla şube mahzenlerinden yetimhaneye gönderdiğini itiraf etti. Güvenlik güçleri bu çocukları gizli emirlerle yetimhaneye gönderiyor, isimlerini değiştiriyor ve Sosyal İşler ve Çalışma Bakanlığı'ndan yazılı onay almadıkça kimsenin onları ziyaret etmesine izin vermiyordu.

Esma Esed yetimlerle ilgilenmek üzere Şam kırsalındaki SOS Çocuk Köyleri’ni ziyaret etti. (SANA)Esma Esed yetimlerle ilgilenmek üzere Şam kırsalındaki SOS Çocuk Köyleri’ni ziyaret etti. (SANA)

Lahn el-Hayat Çocuk Bakım Kompleksi Müdürü Meys Acib bir televizyon kanalında yayınlanan açıklamalarında, kompleksin geçmişte özel durumları olan çocukları kabul ettiğini ve devrik Devlet Başkanı’nın eşi Esma Esed'in bu çocukların dosyalarını bizzat takip ettiğini itiraf etti. Öte yandan SOS Çocuk Köyleri yetkilileri de 2014-2018 yılları arasında resmî belge ve kayıtları olmayan 139 çocuğu kabul ettiğini ve bunların çoğunu Esed'in yetkililerine iade ettiğini ve o dönemde bakanlıktan bu tür vakaların gönderilmemesini istediğini kabul etti.

Samir el-Kirbi, çocukların akıbetinin belirlenmesi ve halen hayatta olup olmadıkları ya da toplu mezarlara gömülüp gömülmedikleri konusunda, bu çocuklar için özel toplu mezarların varlığının söz konusu olmadığını vurguladı. El-Kirbi, “Bugüne kadar yaptığımız dikkatli araştırma ve incelemeler sonucunda çocuklar için toplu mezarların varlığına rastlamadık, ancak bu çocukların yetimhanelere ve çocuk derneklerine yönlendirildiğini kanıtlayan belge ve kanıtlara sahibiz. Kayıp Çocuklar Komitesi, gerçeği ortaya çıkarmak ve çocukların ailelerine ve yakınlarına adalet sağlamak amacıyla bu dosyaları ilgili bakanlıklarla paylaşıyor” ifadelerini kullandı.

 Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR) Suriye'de Çocuklara Yönelik İhlallere İlişkin 13’üncü Yıllık Raporu, Kasım 2024Suriye İnsan Hakları Ağı’nın (SNHR) Suriye'de Çocuklara Yönelik İhlallere İlişkin 13’üncü Yıllık Raporu, Kasım 2024

Suriye İnsan Hakları Ağı (SNHR), Mart 2011'den bu yana Suriye'de Esed rejimi tarafından en az 23 bin çocuğun öldürüldüğünü, bunlardan 190'ının işkence altında hayatını kaybettiğini ve 5 bin 200 çocuğun da zorla kaybedildiğini belgeledi.

Sosyal İşler ve Çalışma Bakanı Hind Kabavat tarafından kurulan Kayıp Çocuklar Komitesi'nde Adalet, İçişleri ve Vakıflar bakanlıklarından birer temsilci ile devrik rejim döneminde kaybolan kişiler ve mahkûmlar konusunda çalışan sivil derneklerin başkanları yer alıyor.