Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu bölgedeki kalıcı barışın yolu Ermenilerin işgal ettikleri her karış Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu bölgedeki kalıcı barışın yolu Ermenilerin işgal ettikleri her karış Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor
TT

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu bölgedeki kalıcı barışın yolu Ermenilerin işgal ettikleri her karış Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor

Cumhurbaşkanı Erdoğan: Bu bölgedeki kalıcı barışın yolu Ermenilerin işgal ettikleri her karış Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, “Azerbaycanlı kardeşlerimize tüm imkanlarımızla ve tüm kalbimizle destek vermeyi sürdüreceğiz. Bu bölgedeki kalıcı barışın yolu Ermenilerin işgal ettikleri her karış Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor. Ermenistan yönetimini her şeyi bir kenara bırakıp ısrarla Türkiye’ye iftira atma gayreti de kurtaramayacak. Bu haydut devlete destek verenleri, kendilerine insanlığın ortak vicdanı önünde hesap sorulacağı konusunda ikaz ediyorum” dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, TBMM 27. dönem 4. yasama yılı açılış programında konuştu. TBMM’nin 27. dönem 4. yasama yılının hayırlı olmasını dileyen Erdoğan, “Tarihimizi ne kadar iyi bilir ona ne kadar iyi sahip çıkarsak geleceğimize o derece güvenle bakabiliriz. Tüm adımlarımızı bu anlayışla atıyoruz. Henüz birkaç asırlık geçmişe sahip toplulukların ve devletlerin kendilerine köklü tarihler uydurma gayretlerinin gerisinde işte bu hakikat vardır. Türkiye, gerisinde kesintisiz ve çok geniş bir coğrafyaya yayılmış 2 bin 200 yılı aşkın devlet geleneği olan dünyadaki nadir ülkelerden biridir. Böyle bir ülke, kökü de, geleneği de, ahlakı da olmayan, gücünü sömürgecilikten ve aç gözlülükten alan devletlerle aynı yöntemleri kullanamaz. TBMM’nin yasama alanında temsilcisi olduğu kadim ve asil duruş evlatlarımıza bırakacağımız en kıymetli hazinedir. Ülkemizin teröre mücadelesinde ve uluslararası alanda haklarını korumak gayretlerinde net tutum sergileyen meclisimizin tüm mensuplarına şükranlarımı sunuyorum. Aynı şekilde Kıbrıs ve Azerbaycan Türklerinden, Balkanlar ve Kuzey Afrika’ya kadar her yerde kardeşlerimize samimi destek veren Meclisimiz, milletimizle birlikte tüm dostlarımızın da umut kaynağı olduğunu göstermiştir. Bu yıl Büyük Millet Meclisimizin dualarla, tekbirlerle, heyecanla, coşkuyla açılışının 100. yıl dönümüydü. Korona virüs salgınının yayılma günlerine denk gelmesi sebebiyle bu önemli yıl dönümünü maalesef arzu ettiğimiz görkemde kutlayamadık. İnşallah Cumhuriyetimizin 100. kuruluş yıl dönümünü hedeflerimize de ulaşmış olarak şanına layık kutlamalarla karşılayacağız” ifadelerini kullandı.
“Bizim meclisimiz herhangi bir meclis değildir” diyerek sözlerini sürdüren Erdoğan, “Burası ‘hakimiyet kayıtsız şartsız milletindir’ ilkesiyle milli iradenin tecelligahı olmuş yerdir. Burası, ‘ya istiklal ya ölüm’ şiarıyla ülkemizin istiklal harbini bizzat yönetmiş gazi bir meclistir. Burası, ‘hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım’ meydan okuyuşuyla istiklaline ve istikbaline sahip çıkan bir milletin evidir. Burası, coğrafyamızdaki son sığınağımız, Türkiye Cumhuriyeti devletini kuran meclistir. Türkiye’nin çok partili siyasi hayata geçmesiyle başlayan demokratik dönüşümlerde hep TBMM tarafından gerçekleştirilmiştir. Nice darbelere ve darbe girişimlerine, muhtıralara, vesayetin sinsi oyunlarına rağmen bu kutlu çatı daima temsilcisi olduğu milletin onurunu korumuştur. Burada hatırlamak istemediğimiz kimi müessif hadiselerde yaşanmıştır ama bu durum meclisimizin temsil ettiği değerlerin yüceliğine halel getirmez. Özellikle, 15 Temmuz gecesi bu meclisin ortaya koyduğu cesur ve kararlı duruş dünya demokrasi tarihine geçmiştir. Türkiye’yi demokrasiye bedel ödemeden sahip olmuş bir ülke diye itham edenler, umarız, 15 Temmuz gecesi bu bühtanlarından dolayı utanç duymuşlardır. Milletimizin yaşadığı veya savuşturduğu her sıkıntının ardından milli iradenin tecelligahı olan meclisimiz, üstlendiği sorumluluğun gereğini yerine getirmeyi bilmiştir. Ülkemizin elde ettiği tüm kazanımlarda en büyük pay sahibi meclisimizdir. Sadece son 18 yılda bu çatı altında gerçekleştirilen reformlar, yapılan düzenlemeler, alınan kararlar, sergilenen tutumlar özellikle hayranlık verici bir başarı hikayesidir. İnşallah önümüzdeki dönemde meclisimiz çok daha büyük başarılarla tarihi yazmayı sürdürecektir” açıklamasında bulundu.
Türkiye’nin 2023 hedeflerine ulaşma yolculuğunda meclise düşen daha çok görevlerin olduğunu vurgulayan Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin diğer kurumlar gibi Meclisin de kendi alanına yoğunlaşabilmesine imkan sağladığını belirterek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Elbette böylesine köklü yönetim sistemi değişikliklerinin ideal uygulama seviyesine gelmesi vakit alacaktır. Eski alışkanlıklarla yeni bir sistemi sürdürmenin zorluklarını her alanda yaşıyoruz ama her geçen gün yasama, yürütme ve yargının yeni sistem doğrultusunda kendini geliştirdiğini görüyoruz. Yeni reformlarla hukuki ve icrai olarak tespit ettiğimiz aksaklıkları gideriyor, çıtayı sürekli yukarıya taşıyoruz. İnşallah, Türkiye bu konuda da dünyaya örnek olacak başarılara da imza atacaktır. Meclisimizin yeni yasama yılında bu çerçevede çok önemli çalışmalar gerçekleştireceğine inanıyorum. Siyasi rekabet ile ülkeye ve millete hizmet yarışı arasındaki çizginin en iyi konduğu ve korunduğu yerin meclisimiz olması gerektiğini düşünüyorum. Yeni dönemde meclis çalışmalarına katkı verecek her partiden milletvekillerimize teşekkür ediyorum.”
Mevcut küresel düzenin işleyişinin değişmesinin gerekliliğine vurgu yapan Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Sizlerin de dikkatini çekmiştir. Millet olarak son dönemde her yılımızı geçmişte on yıllar boyunca yaşanan gelişmelere ve daha fazlasına şahit olduğumuz bir kesafette geçiriyoruz. Bu durumun iki önemli sebebi vardır. Birincisi; Türkiye’nin istikrarsızlıklar, çekişmeler, kavgalar, krizler sebebiyle uzunca bir süre ihmal ettiği demokratik ve ekonomik atılımları bu dönemde hayata geçirmiş olmasıdır. Bu atılımların her biri içerde ve dışarda çıkarları zarar görenlerin çok büyük direnişleri ve saldırılarıyla karşılaştı. Milletimizin ve meclisimizin desteği ile karşımıza çıkan engelleri birer birer aşarak bugünlere geldik. Gelişmelerin bu derece hızlanmasının ikinci sebebi dünyanın geldiği yeni yol ayrımıdır. İkinci Dünya Savaşı sonrasında galipler tarafından kurulan siyasi ve ekonomik uluslararası düzen artık her alanda çatırdıyor. Salgın döneminde yaşananlar bu yıkılışın çok daha açık şekilde görülmesini sağlamıştır. BM’den başlayarak mevcut küresel düzenin tüm insanlığı kucaklayacak şekilde işleyişinden sorumlu kurumların tamamı tıkanmıştır. Dünyanın karşılaştığı yeni sınamalar, krizler, ihtiyaçlar karşısında etkisiz kalan bu kurumlar kırılganlığı daha da artırıyor. Gelişmiş denen ülkelerin gerçek bir kriz durumunda kendi vatandaşlarına dahi hayırlarının dokunamadığı görülmüştür. Koskoca yerkürenin bir avuç muhterisin ipoteği altına alındığı bu çarpık düzenin aynı şekilde devam etme şansı kalmamıştır. Bir süredir her platformda dile getirdiğimiz dünya beşten büyüktün tespiti işte bu gerçeğin ifadesidir. Ya, mevcut kurumlar güvenliği, istikrarı ve refahı insanlığın tamamına yansıtacak şekilde yeniden yapılanacak ya da bu ihtiyacı karşılayacak yeni kurumlar inşa edilecek. Biz her şeye rağmen mevcut kurumların hakkaniyete uygun şekilde yeniden yapılanmasıyla bu ihtiyacın karşılanabileceğini düşünüyoruz. Küresel düzenin işleyişinin değişmesi gerektiği tespitimizi ilk söylediğimizde konuya mesafeli yaklaşanlar bulunuyordu. Salgın sürecinde ortaya çıkan tablonun ardından bu kesimlerin de bize destek vermeye başladıklarını görüyoruz. Dünyanın doğusu ve batısı ile kuzeyi ve güneyi ile her köşesinin güvenliğe ihtiyacı vardır. Dünyanın nerede yaşarsa yaşasın tüm insanların huzuruna ihtiyacı vardır. Dünyanın herkese yetecek kaynaklarının adaletli şekilde dağılımına ihtiyacı vardır. Dünyanın rabbimizin bize emaneti olan havasının suyunun ağacının tüm güzelliklerinin korunmaya ihtiyacı vardır. Bunları sağlayacak bir küresel yönetim düzeni kurmamız şarttır. Aksi taktirde dünyanın dört bir yanında ucu gelişmiş ülkelere de dokunacak şekilde çatışmaların, acıların, zulümlerin, yağmaların, yeniden başlaması kaçınılmaz hale gelecektir. Türkiye olarak insanlığı işte böyle bir tehditten kurtaracak çözümleri gündeme getirmenin tartışmanın ve neticeye ulaştırmanın gayreti içindeyiz” dedi.

Azerbaycan'a destek
Türkiye’nin küresel krizlerin en çok yaşandığı coğrafyanın tam merkezinde yer aldığına dikkat çeken Erdoğan, “Balkanlar'da yaklaşık 30 yıl önce yaşanan trajik katliamların ve çatışmaların izleri hala tazedir. Bölgenin kalıcı barışa ve huzura kavuşamadığı da ortadadır. Karadeniz’de Kırım’ın işgali ile başlayan kriz her an yeniden tırmanma potansiyeline sahiptir. Kafkasya her karış toprağı ile yeni çatışma potansiyelini bünyesinde barındıran bir kriz alanı olma vasfını sürdürüyor. Nitekim Dağlık Karabağ’ı işgal eden Ermenilerin, Azerbaycan’a saldırısıyla başlayan çatışmalar bunun en somut örneğidir. Buradan bir kez daha Azerbaycanlı kardeşlerimizin işgal altındaki topraklarını kurtarma ve vatanlarını koruma mücadelelerinde yanlarında olduğumuzu belirtmek istiyorum. Özellikle, Minsk Üçlüsü denilen Amerika, Rusya, Fransa ve bunların hala 30 yıla yakın zamandır bu sorunu ihmal ettikleri için bugünlere yansıyan bu olumsuz gelişmeler karşısında ateşkes arayışı içinde bulunmaları her şeyden önce kabul edilebilir bir şey değildir. Ha, bir şey mi isteniyor, o zaman işgalcilerin bu topraklardan çıkmaları gerekiyor ki burada bir çözüme ulaşılsın. Bir milyon kilometrekarelik alandan ayrılmış olan Azeri kardeşlerimiz şu anda topraklarına dönecekleri günü bekliyor, onun hasreti içerisindeler. Buna kimse yanaşmıyor. Önce bir defa bunu bir masaya yatırın. Bunları biz Sayın Putin, Sayın Macron ile görüştük ama hep oturdular konuştular, netice yok. İşte şimdi netice zamanı ve Azeri kardeşlerimiz de kendi göbeklerini kesmenin adımını attılar. Türkiye olarak kendimizi iki devlet tek millet olarak gördüğümüz Azerbaycanlı kardeşlerimize tüm imkanlarımızla ve tüm kalbimizle destek vermeyi sürdüreceğiz. Bu bölgedeki kalıcı barışın yolu Ermenilerin işgal ettikleri her karış Azerbaycan toprağından geri çekilmelerinden geçiyor. Ermenistan yönetimini her şeyi bir kenara bırakıp ısrarla Türkiye’ye iftira atma gayreti de kurtaramayacak. Bu haydut devlete destek verenleri, kendilerine insanlığın ortak vicdanı önünde hesap sorulacağı konusunda ikaz ediyorum. Rabbim, Azerbaycanlı kardeşlerimizin yar ve yardımcısı olsun” açıklamasında bulundu.

Azerbaycan Ankara Büyükelçisi özel davetli olarak katıldı
TBMM 27. dönem 4. yasama yılı açılış programı için korona virüs nedeniyle büyükelçilere davet gönderilmezken, Azerbaycan Ankara Büyükelçisi Hazar İbrahim tek davetli olarak yeni yasama yılı açılışını kordiplomatik locadan takip etti.
2 aylık aranın ardından çalışmalarına bugün yeniden başlayan TBMM'de partilerin hazır bulunduğu yasama yılı açılış programına katılmayan HDP ise, Meclis bahçesinde oturma eylemi yaptı.



İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
TT

İsrail Güvenlik Kabinesi işgal altındaki Batı Şeria'da 19 yeni yerleşim birimini onayladı

İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)
İşgal altındaki Batı Şeria'da bulunan Hebron'da, haftalık yerleşimci turuna katılanları korumak için nöbet tutan bir İsrail askeri (Arşiv - Reuters)

İsrail Güvenlik Kabinesi dün  (Perşembe) geç saatlerde, Maliye Bakanı ve Savunma Bakanlığı'nda Yerleşimden Sorumlu Bakan Bezalel Smotriç tarafından sunulan, İşgal altındaki Batı Şeria’da 19 yeni yerleşim biriminin inşası ve mevcut bazı kaçak yerleşimlerin yasallaştırılmasına yönelik planı onayladı.

Aşırı sağ çizgideki Kanal 14, yeni planın onaylandığını ilk duyuran medya kuruluşu oldu. Haberde, yeni yerleşim birimlerinin kurulmasının ve daha önce kaçak statüsünde olan bazı noktaların yasallaştırılmasının yanı sıra, İsrail’in 2005’te Gazze ve Kuzey Batı Şeria’dan çekilme planı kapsamında boşalttığı yerleşimlere geri dönüşün de öngörüldüğü aktarıldı.

Söz konusu yerleşimlerin bir bölümü Batı Şeria’nın merkezinde, bir kısmı ise kuzey ve güney bölgelerinde, Kudüs çevresine kadar uzanıyor.

sddf
İsrail'in aşırı sağcı maliye bakanı Bezalel Smotrich, Batı Şeria'daki Ma'ale Adumim yerleşiminin genişletilmesine ilişkin bir haritayı gösteriyor (Arşiv - AFP)

İsrail Güvenlik Kabinesi onayıyla, daha önce boşaltılan Ganim ve Kadim yerleşimlerinin Cenin yakınlarında yeniden inşa edilmesinin yolu açıldı. Aynı bölgede aylardır devam eden süreçle birlikte Homeş ve Sanur’un da yeniden kurulması kararlaştırılmıştı. Kanal 14, bu gelişmeleri tam anlamıyla kuzeydeki eski yerleşimlere dönüşün tamamlanması şeklinde değerlendirdi ve Smotriç’in hamlesini yerleşim dünyasında gerçek bir devrim olarak nitelendirdi.

Birkaç ay önce de Güvenlik Kabinesi, Batı Şeria’da 22 yeni yerleşimin yasallaştırılması ve inşasına yönelik benzer bir planı kabul etmişti.

Yeni kararla birlikte, her bir yerleşim için hızlandırılmış teknik ve imar hazırlık sürecinin başlatılacağı bildirildi. Kanal 14’ün haberinde, adımın “2005’teki çekilme planıyla ağır darbe alan yerleşim projesinin tarihi bir şekilde düzeltilmesi” olarak görüldüğü ifade edildi.

ds
İsrailli yerleşimciler, işgal altındaki Batı Şeria'da yakınlardaki bir yerleşim karakolunun yakınlarında eşeklere binerek keçi ve koyun sürülerini otlatıyorlar (Arşiv - AFP)

Filistin tarafı karara sert tepki gösterdi.  Filistin'e bağlı Duvar ve Yerleşimlere Karşı Direniş Kurumu Başkanı Müeyyed Şaban, İsrail’in bu adımını “Filistin coğrafyasını ortadan kaldırmaya yönelik kolonyal bir proje kapsamında yürütülen yarış” olarak tanımladı. Şaban, bunun ilhak, ayrımcılık ve toprakların tamamen Yahudileştirilmesi hedeflerini açıkça ortaya koyan tehlikeli bir tırmanış olduğunu söyledi.

ssdc
Kudüs'ün doğusundaki İsrail yerleşimi Ma'ale Adumim'i gösteren bir fotoğraf  (AFP)

İsrail basını da Smotriç’in planlarının kapsamını gündeme taşıdı. Yediot Aharonot birkaç gün önce yayımladığı haberinde, bakanın Batı Şeria’daki yerleşim faaliyetlerini genişletmeyi amaçladığını, 2026 bütçesine bu doğrultuda milyarlarca şekelin ayrıldığını yazdı. Gazeteye göre bütçe, yeni yerleşimler kurulmasını, mevcutların statülerinin düzenlenmesini, altyapı projelerini, yol açmayı ve sağlık, eğitim ile kültür kurumlarının inşasını da kapsıyor.

Aynı haberde, Smotriç’in özellikle Kuzey Batı Şeria’ya yeniden yerleşimi merkez alan bir plan yürüttüğü, çekilme planı kapsamında “yeşil hattın içine” taşınan bazı askeri üslerin yeniden bölgeye taşınmasının değerlendirildiği aktarıldı. Yerleşimci liderlerin hedefinin, 2005’te boşaltılan kuzeydeki yerleşimlere tekrar nüfus yerleştirmek ve uzun vadede Batı Şeria’ya bir milyon yerleşimci taşımak olduğu ifade edildi.


Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
TT

Putin: İran ile ilişkilerimiz olumlu yönde gelişiyor

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Moskova'daki görüşme sırasında İranlı mevkidaşı Mesud Pezeşkiyan ile tokalaşırken (Reuters)

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin bugün Türkmenistan’da düzenlenen uluslararası bir forum kapsamında İran Cumhurbaşkanı Mesud Pezeşkiyan ile yaptığı görüşmede, Moskova ile Tahran arasındaki ilişkilerin ‘son derece olumlu bir şekilde geliştiğini’ söyledi.

Şarku’l Avsat’ın Rus haber ajansı Sputnik’ten aktardığına göre Putin, görüşmede, Rusya’nın Birleşmiş Milletler’de (BM) İran’ın nükleer programı konusunda Tahran ile yakın koordinasyon içinde çalıştığını ifade etti.

dfrgt
Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin (AFP)

Putin, iki ülkenin Buşehr Nükleer Santrali başta olmak üzere çeşitli alanlarda iş birliği yürüttüğünü, ayrıca Uluslararası Kuzey-Güney Ulaştırma Koridoru gibi altyapı projelerinde birlikte çalıştıklarını belirtti. Rus lider, gaz ve elektrik sektörlerinde ortaklık imkanlarının da değerlendirildiğini dile getirdi.

Pezeşkiyan ise görüşmede, Tahran’ın Moskova ile imzalanan kapsamlı stratejik ortaklık anlaşmasının tüm maddelerine bağlı olduğunu vurguladı.


Fildişi Sahili, El Kaide ile bağlantılı militanlara karşı koymak için ABD casus uçaklarını görevlendirmeyi planlıyor

Casus uçak
Casus uçak
TT

Fildişi Sahili, El Kaide ile bağlantılı militanlara karşı koymak için ABD casus uçaklarını görevlendirmeyi planlıyor

Casus uçak
Casus uçak

Fildişi Sahili’nden iki güvenlik yetkilisi, ülkenin ABD Başkanı Donald Trump yönetiminden, El Kaide bağlantılı militanlara karşı sınır ötesi operasyonlarda kullanılmak üzere ülkenin kuzeyine Amerikan keşif uçakları konuşlandırmasını talep ettiğini söyledi. Yetkililer, Washington’dan gelecek kararın gelecek yıl netleşmesini beklediklerini belirtti.

Terörle mücadelede görevli üst düzey bir yetkili, Abidjan ile Washington’ın bölgesel güvenlik ihtiyaçları konusunda mutabakata vardığını, ancak zamanlamanın hâlâ kesinleşmediğini ifade etti.

Beyaz Saray yorum talebine yanıt vermezken, Pentagon şu anda Fildişi Sahili’nde operasyon planı olmadığını açıkladı. ABD Dışişleri Bakanlığı ise değerlendirme yapmaktan kaçındı, ancak “Amerikan çıkarlarıyla bağlantılı olduğunda terörle mücadele hedeflerimizi sürdürmeye devam edeceğiz” açıklamasını yaptı.

Fildişi Sahili Savunma Bakanlığı da yorum talebine yanıt vermedi.

Washington, geçen yıl Batı Afrika’daki ana üssünü kaybetmişti. Nijer’in güvenlik desteği için Rusya’ya yönelmesi üzerine ABD, 100 milyon dolar değerindeki insansız hava aracı (İHA) üssünden çıkarılmıştı.

Bu üs, Sahel bölgesinde El Kaide ve DEAŞ bağlantılı gruplara ilişkin kritik istihbarat sağlıyordu. Küresel Terörizm Endeksi’ne göre, geçen yıl bölgede bu gruplarla bağlantılı faaliyetler nedeniyle 3 bin 885 kişi hayatını kaybetti. Bu sayı, dünya genelindeki terör kaynaklı ölümlerin yarısına denk geliyor.