Lübnanlı eski başbakanlar: Şii İkilisi, hükümetin kurulmasını engelliyor

Lübnanlı eski başbakanlar, Edib’in Cumhurbaşkanı’nın yetkilerini ihlal ettiği iddialarına karşı çıktılar

 (AFP)
(AFP)
TT

Lübnanlı eski başbakanlar: Şii İkilisi, hükümetin kurulmasını engelliyor

 (AFP)
(AFP)

Lübnanlı eski başbakanlar, Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah’ın Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile hükümeti kurmakla görevlendirilen Mustafa Edib arasında,  Edib’in kendi çıkarları doğrultusunda Cumhurbaşkanı’nın anayasal yetkilerini ihlal ettiğini iddia ederek, mezhepçi bir çatışmayı körüklemeye çalıştığını ve bunun gerçeği yansıtmadığını söylediler.
Lübnan’ın eski başbakanları Necip Mikati, Fuad Sinyora, Saad Hariri ve Temmam Selam, Nasrallah'ın televizyon ekranlarından yaptığı açıklamalara karşı ortak bir açıklama yayımladılar. Açıklamada, “Başbakan adayı, Şii İkilisi’nin (Hizbullah ve Emel Hareketi) önüne koyduğu düğüm çerçevesinde ne Sayın Cumhurbaşkanı ile ne de herhangi bir siyasi blokla bakanlıklara aday isimler ve bakanlık koltuklarının dağılımı açısından herhangi bir istişarede bulunmadı. Çalışmaları son aşamaya gelir gelmez, iki eski bakana yaptırımlar uygulanması, bir takım komplikasyonlara ve zorluklara yol açtı. Ortak bildiride eski başbakan Hariri’nin girişiminin boşa çıkarılmasından, başbakan adayının önüne daha fazla şartın koyulmasından ve bakanlıklar için bir takım isimlerin öne sürülmesinden duydukları rahatsızlığı ifade eden eski bakanlar, bunun Fransa’nın hükümetin kurulması için başlattığı girişimde de şart koşulan, hiçbir bakanlığın belirli bir mezheple sınırlı olmadığını teyit eden anayasaya yapılmış ‘açık bir darbe’ olarak nitelediler.
Başbakan adayı Edib adına bir hükümet kurmaya çalışmadıklarını, ona bakan adayı olarak herhangi bir isim ya da bakanlık koltuğu konusunda hiçbir baskı uygulamadıklarını belirten eski başbakanlar, aksine üstlendikleri rolün, Başbakan adayı konusunda ortak bir isimde üzerinde hemfikir olunması sonrası Pine Palace'da (Fransa’nın Beyrut Büyükelçiliği resmi konutu) parlamento bloklarıyla alınan kararları uygulamak için şeffaf ve açık bir şekilde hareket etmekten ibaret olduğunu vurguladılar. Bu rolün başbakan adayına hiçbir dayatmaya sebep olmadığının altını çizen eski başbakanlar, daha ziyade, Fransa’nın girişimiyle ve halkın talebiyle uyumlu şekilde, istifa eden hükümetin kurulması sırasında benimsenen; kotaların uygulandığı, partizan uygulamaların olduğu ve siyasi bağımsızlıktan uzak mekanizmaların yeniden devreye sokulmamasına gayret ettiklerini söylediler.
Eski Başbakanlar, Hizbullah Genel Sekreteri'nin açıklamalarının, ‘Uluslararası Para Fonu'nun (IMF) yaklaşımları ve mali reformlar yoluyla ekonomiyi canlandırmayı hedefleyen Fransız girişimini baltaladığını’ belirttiler.
Mikati, Sinyora, Hariri ve Selam, Hizbullah Genel Sekreteri Nasrallah’ın “Lübnan'da 5 Mayıs 2008'de yaşananların tekrarlanmaması ve direnişin arkasını kollamak için hükümette var olmaya devam edeceğiz” diyerek, o dönemde yaşananları hatırlatmasını bulunmasının, Lübnanlılara yapılmış ‘kabul edilemez bir tehdit’ olarak nitelediler.



İsrail Şam'ı bombaladıktan sonra Ahmed Eş-Şara'yı mı hedef alıyor?

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
TT

İsrail Şam'ı bombaladıktan sonra Ahmed Eş-Şara'yı mı hedef alıyor?

Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)
Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş Şara (Arşiv)

İsrail, çarşamba günü Suriye'ye yönelik saldırılarını artırarak başkent Şam'ı hedef aldı. Newsweek, olayı, İsrail'in Süveyda'da artan mezhepsel şiddet ortamında operasyonlarını yoğunlaştırdığı bir dönemde, Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara'nın yedi aylık görev süresi boyunca karşı karşıya kaldığı en ciddi kriz olarak nitelendirdi.

Suriye Devlet Başkanı ABD Başkanı Donald Trump'ın beğenisini kazanmış olabilir ama yakında İsrail'in hedef listesine girebilir.

İsrail'in operasyonları, devrik Cumhurbaşkanı Beşşar Esed rejiminin yıkılmasının hemen ardından İsrail ordusunun askeri hedeflere yönelik geniş çaplı bir saldırı kampanyası başlatarak daha güneydeki toprakları ele geçirmesinden sonra Suriye'deki en yoğun operasyonlar oldu.

Görsel kaldırıldı.İsrail hava saldırılarının hedef aldığı Şam'daki Savunma Bakanlığı binası (AFP)

"İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun söylemleri, Şara'nın gerilimi azaltma çağrılarına rağmen tırmanırken, yeni Suriye cumhurbaşkanı, Tel Aviv'in Şara’nın da karşı olduğu İran yanlısı "direniş ekseni" ile son 21 aydır süren çatışmasında İsrail'in birçok önemli düşmanının başına geldiği gibi, hedef haline gelebilir.  

İsrail'in eski büyükelçilerinden ve şu anda Yahudi Dürzi örgütünün CEO'su olan Rida Mansur Newsweek'e şunları söyledi: “İsrail son zamanlarda, eski Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, İranlı askeri komutanlar ya da Hamas lideri gibi belirli bir liderin, ulusal güvenliğine açık bir tehdit oluşturduğunu hissettiğinde harekete geçeceğini gösterdi.”

Mansur şöyle devam etti: "Bu bir gerçek. Son iki yıl içinde yaşandı. Bu, İsrail'in ilk tercihi olmayacaktır. İsrail Suriye'de kaosu tetikleyebileceğinin farkına varabilir ama bu, kaosu en başta onun başlatıp başlatmadığına bağlı, o zaman başka liderlere de şans verilmeli."

Mansur, son günlerde aralarında kadın ve çocukların da bulunduğu yüzlerce Suriyeli Dürzi'nin, Suriye güvenlik güçleri tarafından desteklendiği iddia edilen ve aralarında yabancı ve yerel milislerin de bulunduğu Bedevi aşiretleri tarafından öldürüldüğüne dair haberler üzerine İsrail askeri müdahalesi çağrısında bulunan İsrail Dürzi toplumunun önde gelen isimleri arasında yer alıyor.

Şam'ın Dürzilerin çoğunlukta olduğu güney banliyölerinde şubat ayında Suriye güçleri ve milisler arasında yaşanan kanlı çatışmalar, Netanyahu'nun bu azınlığın kaderiyle ilgili ilk büyük tehditlerini savurmasına yol açtı. Nisan ayında yeniden su yüzüne çıkan şiddet, İsrail'in daha sert uyarılarına neden oldu ve mayıs ayında bir süreliğine yatışmış gibi görünse de son günlerde yeniden su yüzüne çıktı. İsrailli yetkililer böylece, ülkelerini bölgedeki azınlık haklarının koruyucusu olarak gösterme fırsatını yakaladı.

İsrail'in ABD Büyükelçiliği'nde diplomat olarak görev yapan Sevsen Natur Hassun, dün Newsweek'te yayınlanan yazısında, “Suriye sınırının tamamen silahsızlandırılmasını sağlayarak, ortak değerlerimiz ve azınlık gruplarının korunması için hareket ederek, rejimin Dürzilere zarar vermesini engellemeye kararlıyız. Herkes bilmelidir ki, Suriye Dürzileri, Arap çoğunluklu bölgede, çoğulculuğun ve azınlık çeşitliliğinin son sembolüdür” ifadelerini kullandı.

Eş Şara, Dürzileri korumanın hükümeti için bir “öncelik” olduğunu açıkladı ve İsrail'i “Suriye'yi savaşa ve bölünmeye sürüklemeye çalışmakla” suçladı.

Mansur şöyle devam etti: "İsrail, Suriye'nin güneyinin Lübnan ya da Gazze'ye dönüşmesine izin veremez. Harekete geçmek için çok uzun süre tereddüt ettiğimiz o yerlerden çok acı bir ders aldık. Çok uzun süre bekledik ve çok yüksek bir bedel ödedik. Dolayısıyla İsrail'in şu anki ruh hali, 7 Ekim 2023'teki Hamas saldırısı senaryosunun tekrarlanmasını önlemek için elimizden gelen her şeyi yapmaktır."

Bu strateji, Netanyahu'nun dünkü konuşmasında da vurguladığı gibi, Şam'dan Golan Tepelerine kadar Suriye'nin güneyinde, Suveyda'yı da içine alan bir “tampon bölge” kurulmasını içeriyor.

Mansur, “Şara güneydeki Dürzilerin haklarını savunmayı taahhüt etmezse, iç savaşın ilk yıllarında kuzeydoğuda kurulan ABD destekli Kürt güçlerine benzer fiili bir özerk bölgenin oluşturulmasıyla karşı karşıya kalabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Mansur, “Dürzilere özerklik verilmesi İsrail'in Suriye'nin güneyinde istikrarı sağlamasına yardımcı olacaktır ki, bence bu herkes için faydalı olacaktır. Bu İsrail için de iyi, Dürziler için de iyi. Şam hükümeti ülkeyi birleştirmenin önemini anlamazsa, izlediği politikanın bedeli bu olacaktır" şeklinde görüşünü dile getirdi.

Görsel kaldırıldı.ABD Başkanı Donald Trump ile Suriye Devlet Başkanı Ahmed eş-Şara arasında Riyad'da görüşme (Arşiv-AP)

ABD, İsrail'in son saldırılarına desteğini çekmenin yanı sıra, Suriye'nin birliğini ve toprak bütünlüğünü de savundu ki bu mesaj, Beyaz Saray'ın Kürt müttefiki Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) merkezi hükümete entegre olmasını öngören ve şu anda durmuş olan anlaşmanın müzakere edilmesindeki rolüyle pekiştirildi.

Şarku'l Avsat'ın edindiği bilgiye göre Trump Netanyahu'ya yakın dururken, ABD lideri aynı zamanda mayıs ayında kendisini Suriye'ye yönelik yaptırımları kaldırmaya ikna ettiği belirtilen Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile de yakın ilişkiler kurdu.

Erdoğan dün yapılan kabine toplantısında, Suriye'nin bölünmesine yönelik iddiaları sert bir dille eleştirerek şunları söyledi: "Suriye'nin bölünmesine dün de razı olmadık, bugün de yarın da asla razı olmayacağız. Ülkenin toprak bütünlüğü pahasına Suriye'nin güneyi ile kuzeyi arasında bir koridor oluşturmayı hayal edenler asla amaçlarına ulaşamayacaklar."

"Suriyeli kardeşlerimizle dayanışma içinde bunlara engel olacağız ama İsrail ile soruna bulaşanlar er ya da geç büyük bir hesap hatası yaptıklarını anlayacaklardır."