Avrupa ülkelerinden salgının artacağı uyarısı

Roma’da maske takmak zorunlu hale getirildi. (Reuters)
Roma’da maske takmak zorunlu hale getirildi. (Reuters)
TT

Avrupa ülkelerinden salgının artacağı uyarısı

Roma’da maske takmak zorunlu hale getirildi. (Reuters)
Roma’da maske takmak zorunlu hale getirildi. (Reuters)

Avrupalı ​​yetkililer dün yaptıkları açıklamada Avrupa'nın ikinci bir koronavirüs (Kovid-19) dalgasıyla karşı karşıya kalacağı "zor" ayların yaklaşmasından endişe ettiklerini bildirdiler. Çoğu Avrupa ülkesi salgının yayıldığı şehir ve bölgelerde izolasyon önlemlerini yeniden sıkılaştırdı.
Almanya Başbakanı Angela Merkel dün Brüksel'de düzenlediği basın toplantısında koronavirüs vakalarıyla ilgili son verilerin endişe verici olduğunu söyledi. Şarku’l Avsat’ın Reuters haber ajansından aktardığı habere göre Almanya Başbakanı "Herkes vaka sayısının arttığından herkes endişe duyuyor ve en zor ayların henüz gelmediğini biliyor" dedi.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Başkanı Ursula Von der Leyen, Avrupa'daki Kovid-19 salgınının yeniden endişe verici hale geldiğini ve salgınla mücadeleye odaklanmaya devam edilmesi gerektiğini belirtti. AB üyesi ülkelerin liderlerini Brüksel'de bir araya getiren AB Konseyi toplantısının ardından basına açıklamalarda bulunan Leyen, "Epidemiyolojik durum endişe verici bir hal aldı. Bu nedenle geçen ilkbaharda yaşadığımız vahim duruma geri dönmemek için konuya ciddi bir şekilde odaklanmalıyız" ifadelerini kullandı. AB’nin Kovid-19’a aşısı elde etme yolunda ilerleme kaydettiğini belirten Leyen, "Bu, krizin aşılmasını sağlayacak uzun vadeli çözümlerin temel unsurudur” dedi.
İtalya'da ise Sağlık Bakanlığı yaptığı açıklamada son 24 saatte 2 bin 548 vaka daha kaydedildiğini, bunun 23 Nisan'dan bu yana en yüksek sayı olduğunu bildirdi. Ayrıca ülkede hastanede tedavi gerektiren vaka sayısının yüzde 50 oranında arttığı ve yoğun bakım ünitelerindeki hastalarda da ise yüzde 19 artış kaydedildiğini aktardı. Sağlık Bakanlığı’nın açıklamaları, İtalya Başbakanı Giuseppe Conte’nin ülkede eylül ayının ortasında sona eren olağanüstü halin ocak ayı sonuna kadar uzatılması için parlamentoya talepte bulunacağını duyurmasından birkaç saat sonra geldi.
İtalya Sağlık Bakanlığı'nın açıkladığı yeni rakamlar, Başbakan Conte'nin vatandaşlarını komşu ülkelerdeki epidemiyolojik durumla ülkedeki mevcut durum karşılaştırıldığında aşırı iyimser olmaya karşı uyardığı açıklamalardaki endişeleri doğrular nitelikte. Bu, gelecek ayların İtalya'nın tüm bölgelerde sıkı kapanma önlemleri aldığı geçen bahardaki durumdan daha zor geçebileceğine işaret ediyor. İtalya'daki sağlık krizinin yönetimini denetleyen bilimsel komite, Eğitim Bakanlığı'nın 900'den fazla okulda koronavirüsün yayıldığını açıkladı. Açıklamada eğitim faaliyetlerinin yeniden başlamasıyla ilk epidemiyolojik etkilerin ortaya çıktığı, önleyici tedbirlerin sıkılaştırılması gerektiği vurguladı.
Komite Koordinatörü yaptığı açıklamada, mevcut genel epidemiyolojik durumun özellikle sağlık cihazları ve merkezleri üzerindeki baskı açısından ilkbahardaki durumla kıyaslanamayacağını belirterek bazı bölgelerde önleyici tedbirleri sıkılaştırmak için hızlı hareket edilmesi gerektiği konusunda uyardı. 
Sağlık Bakanlığı, yeni vakaların en fazla İtalya’nın kuzeyindeki Veneto bölgesinde tespit edildiğini, Napoli kentinde de yoğun salgın odaklarının ortaya çıktığını ve bölge valisinin tamamen kapanma uyarısı yapmasına neden olan güney bölgesi Campania’da salgın tespit edildiğini bildirdi. Lazio ve çevresinde iki haftadır kaydedilen yeni vakaların sayısındaki hızlı artışla birlikte bölge yetkilileri başkent Roma ve banliyölerinin sokaklarında maske takılmasını zorunlu hale getirdi. 
İtalya Sağlık Bakanı Roberto Speranza açıklamasında şu ifadeleri kullandı:
"Mücadeleye devam ederek güvenlikli duruma ulaşana kadar 7 veya 8 ay daha fedakarlıkta bulunmalıyız. Aşı ve tedavinin yokluğunda, koronavirüse karşı mücadelemizde kullanacağımız tek silah davranışlarımız ve önleyici tedbirlere bağlılığımızdır.”
Speranza, AB ülkeleri için yeterli miktarda aşının gelecek yılın ortasından önce hazır olmayacağına dikkat çekti. Sağlık Bakanı’nın bu açıklamaları, Oxford Üniversitesi'nde geliştirilmekte olan ve Avrupa ülkelerindeki sağlık çalışanlarına ve savunmasız gruplara bu yılın sonuna kadar dağıtılacak aşıyı üreten şirketi ziyareti sırasında geldi. Speranza açıklamasında, İtalya'daki durumun halen çok kritik olduğunu vurguladı. Ayrıca özellikle başkent Paris'teki durumu "büyük bir endişe kaynağı" olarak niteledi. İspanya ve Fransa'daki mevcut durumdan duyduğu endişeyi de dile getirdi.
İspanya'da günlük vakalar her ne kadar 10 bin sınırının altında olsa ve hafif bir düşüş kaydedilse de ölenlerin sayısı 182'ye yükseldi. Yoğun bakım ünitelerinde tedavi edilenlerin sayısında da yüzde 12 artış kaydedildi. Madrid özerk bölgesi sakinleri, zamanı halen belirsizliğini koruyan kapatma önlemleri konusunda merkezi hükümet ve özerk yönetim arasındaki çatışmanın artmasıyla birlikte endişeliler.
Başkent Madrid, hastanelerin çoğunu maksimum kapasitelerini aşacak duruma getiren salgınla karşı karşıya. Merkezi hükümet, krizi yönetmek için bir dizi önlem benimsemiş ve Madrid'i ile çevresindeki 10 kasabayı tamamen kapanmaya mecbur etmişti. Ancak bu önlemlerin ne zaman uygulanmaya başlayacağı ve özerk hükümet yetkililerin bunlara uyup uymayacağı ise henüz bilinmiyor.
Dünya Sağlık Örgütü (WHO) Halk Sağlığı ve Çevre Direktörü Dr. Maria Neira, Şarku’l Avsat ile yaptığı telefon görüşmesinde şunları bildirdi:
“İspanya'daki epidemiyolojik durum endişeye neden oluyor. WHO uzmanları haftalardır Avrupa’da İspanya'yı salgının en yaygın olduğu ülke yapan nedenleri analiz etmekle meşguller. Şu ana kadar nedenlerine dair bilgiye ulaşamadık." 
Daha önce İspanya Halk Sağlığı Ajansı'nı yöneten Dr. Neira sözlerine şöyle devam etti:
“Koronavirüsün aileler içinde bulaşması ve yaz tatili döneminde gençlerin ihmalkar davranışları tek başına bu yüksek vaka oranını açıklamaz. Ayrıca vakaları tespit etmek için yapılan muayenelerin kapsamlı ve etkili olabilmesi için birleşik bir komuta altında yürütülecek bir strateji uygulanması lazım.”
Neira, şu anda dünyada en fazla endişeye sebebiyet veren salgın odaklarını Hindistan, Meksika, Brezilya ve bazı Avrupa ülkeleri olarak sıraladı. Aşı satın almak için sözleşme imzalayan ülkelerde ilk partilerin önümüzdeki yılın başlarında hazır olmasını beklediğini söyledi. Neira aşıların tüm ülkelere eşit olarak dağıtılmamasının ve en azından ilk aşamada sağlık personeli ve savunmasız grupların aşılanmamasının sonuçları konusunda ise uyardı.



ABD’nin Venezuela ablukası, Çin - Tayvan gerginliğine nasıl yansır?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
TT

ABD’nin Venezuela ablukası, Çin - Tayvan gerginliğine nasıl yansır?

ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)
ABD Adalet Bakanlığı, tankere düzenlenen operasyonun görüntülerini sosyal medyada paylaşmıştı (Reuters)

ABD'nin Venezuela açıklarındaki tankere el koyup limanları ablukaya almasıyla gerginlik tırmanırken, analistler bu hamlelerin olası Tayvan işgalinde Çin'in elini güçlendirebileceğine dikkat çekiyor.

ABD Başkanı Donald Trump, Venezuela limanlarında yaptırıma tabi tankerlere tam abluka uygulanması talimatını salı günü vermişti.

Reuters'a konuşan uzmanlar, Pekin yönetiminin Tayvan'ı ablukaya alması durumunda Venezuela'daki hamleleri Washington'a karşı koz olarak kullanabileceğini belirtiyor.

Washington merkezli düşünce kuruluşu Demokrasileri Savunma Vakfı'ndan Çin uzmanı Craig Singleton şunları söylüyor:

ABD, Venezuela'daki siyasi yapıyı değiştirmek için abluka uyguluyor, Çin de bundan hareketle sözümona güvenlik gerekçesiyle Tayvan'a karşı zorlayıcı önlemler alabilir.

Singleton, ABD'nin olası Tayvan işgaline karşı uluslararası kamuoyunu harekete geçirme kabiliyetinin Venezuela politikası nedeniyle zayıflayabileceğine dikkat çekiyor.

Trump, 11 Aralık'taki açıklamasında Venezuela açıklarında petrol taşıyan bir tankere el koyduklarını duyurmuştu. Beyaz Saray, Skipper adlı tankerin "yasadışı petrol taşımacılığı" yaptığını öne sürmüştü.

Venezuela lideri Nicolas Maduro ise tankerin ülkeden çıkarılan 1 milyon 900 bin varil petrolü taşıdığını belirterek ABD'nin hamlesini "hırsızlık ve korsanlık" diye nitelemişti. 

Venezuela ham petrolünün en büyük alıcısı olan Çin de Karayipler'deki gerginlikte Karakas yönetimini destekledi. Pekin'den dün yapılan açıklamada "tüm tek taraflı ve zorbaca eylemlere karşı olunduğu, ülkelerin egemenliklerini ve ulusal haysiyetlerini savunmalarının desteklendiği” bildirildi.

ABD merkezli düşünce kuruluşu Carnegie Uluslararası Barış Vakfı'ndan Isaac Kardon da Çin'in Venezuela'daki mevcut durumu, Tayvan'ı destekleyen küresel bir koalisyon kurulmasını engellemek için kullanabileceğini söylüyor.

Ayrıca Çin'in de benzer hamlelerle Tayvan limanlarından çıkan petrol ve doğalgaz tankerlerine el koyabileceğine işaret ediyor. Bunlara ek olarak ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı nedeniyle Tayvan Boğazı'nda oluşabilecek acil bir duruma zamanında müdahale edemeyebileceğini belirtiyor.

Pekin, "tek Çin" politikası kapsamında Tayvan'ı kendi toprağı olarak görüyor. Son yıllarda askeri baskıyı artıran Çin, adanın anakarayla yeniden birleşmesi için gerekirse güç kullanabileceğini vurguluyor.

Taipei yönetimiyse Çin tehdidine karşı ABD'nin askeri ve siyasi desteğine güveniyor. ABD'de 1979'da yürürlüğe konan Tayvan İlişkileri Yasası kapsamında Washington, olası bir Çin saldırısına karşı Tayvan'a kendini koruyacak askeri teçhizatı sağlamak zorunda.

ABD'nin Karayipler'deki askeri yığınağı

Trump yönetimi uyuşturucu kaçakçılığıyla mücadele gerekçesiyle Güney Mızrağı Operasyonu'nu başlattığını geçen ay duyurmuştu. Amerikan ordusu, dünyanın en büyük uçak gemisi USS Gerald R. Ford'un da aralarında bulunduğu çok sayıda savaş gemisiyle birlikte 15 bin askerini bölgeye sevk etmişti.

Bölgede eylülden bu yana en az 26 operasyon düzenleyen Amerikan ordusu, uyuşturucu kaçakçılığına karıştığını iddia ettiği 100'den fazla kişiyi öldürdü.

Independent Türkçe, Reuters, Guardian


Faşir katliamı: Kolombiyalı paralı askerler Londra’dan gönderilmiş

HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
TT

Faşir katliamı: Kolombiyalı paralı askerler Londra’dan gönderilmiş

HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)
HDK'yi ordu bünyesine dahil etme süreci nedeniyle Nisan 2023'te patlak veren iç savaş yüzünden 25 milyondan fazla kişi insani yardıma muhtaç (AFP)

Sudan'da orduya karşı savaşan Hızlı Destek Kuvvetleri'ndeki (HDK) Kolombiyalı paralı askerlerin, Birleşik Krallık'ta (BK) kayıtlı bir şirket tarafından işe alındığı iddia ediliyor.

HDK militanları, ekimde düzenledikleri saldırılarda Faşir'deki Suudi Hastanesi'ni basıp 450'den fazla kişiyi öldürmüştü. 

Ülkenin batısındaki Darfur bölgesinin en büyük kentinde düzenlenen katliamda toplamda en az 60 bin kişi hayatını kaybetmişti.

Guardian'ın incelemesine göre katliamda rol oynayan Kolombiyalı paralı askerler, Londra'da kayıtlı bir şirket tarafından işe alındı.

Zeuz Global, ABD Hazine Bakanlığı tarafından bu ay yaptırım listesine alınan kişiler tarafından yönetiliyor.

Bu kişilerden biri Kolombiya ve İtalya pasaportlarına sahip Kolombiya ordusundan emekli subay Álvaro Andrés Quijano Becerra. Subayın eşi Claudia Viviana Oliveros Forero da yaptırım listesine alınmıştı.

Şirketin başındaki diğer isimse Kolombiya ve İspanya vatandaşı Mateo Andrés Duque Botero.

Duque ve Oliveros'un Zeuz Global'ı 10 bin sterlin (yaklaşık 573 bin TL) yatırımla 8 Nisan'da kurduğu belirtiliyor. Bundan üç gün sonra HDK militanları, Sudan'daki Zamzam Mülteci Kampı'na saldırı düzenlemiş, 1500'den fazla sivili katletmişti.

HDK, 13 Nisan'da kampın kontrolünün ele geçirildiğini açıklamıştı. Haberde, kampın Kolombiyalı paralı askerlere devredildiği, bu savaşçıların da Faşir katliamını planladığı aktarılıyor.  

Haberde, firmanın Tottenham'daki adresini ABD'nin yaptırımları açıkladığı 9 Aralık tarihinden sonra Londra merkezine taşıdığına dikkat çekiliyor. Şirkete ait iki adreste de otellerin yer aldığı ve bu işletmelerin Zeuz Global'la herhangi bir bağı olmadığını savunduğu belirtiliyor.

Gazete, BK'deki şirketlerin sicil kayıtlarını tutan devlet kurumlarından firmaya dair bilgi taleplerine yanıt alınamadığını belirtiyor.

Birleşmiş Milletler Sudan Uzmanlar Paneli'nin eski üyesi Mike Lewis, BK'de kurulan paravan şirketlerin sayısının arttığına dikkat çekerek, "Spor salonuna kayıt yaptırmak BK'de firma kurmaktan daha zor" diyor.

Araştırmacı, Kolombiyalı paralı askerlerin HDK militanlarına drone ve uzun menzilli silah kullanmayı öğrettiğini, bunun Kuzey Afrika ülkesindeki iç savaşın gidişatını değiştirdiğini belirtiyor:

Sudan'daki savaş, güdümlü silahlar ve uzun menzilli insansız hava araçlarının her gün sivillerin ölümüne neden olduğu, yüksek teknolojinin kullanıldığı bir savaş. Bunların çalıştırılabilmesi için dışarıdan destek gerekiyor. Kolombiyalı paralı askerlerin operasyonunun bu dış yardımın önemli bir bileşeni olduğunu biliyoruz.

Kolombiyalı savaşçıların Sudan'daki rolü ilk kez geçen yıl ortaya çıkmıştı. Bogota merkezli medya kuruluşu La Silla Vacía'nın haberinde, 300'den fazla emekli askerin savaşmak üzere sözleşmeyle Sudan'a gittiği belirtilmişti. Bunun üzerine Kolombiya Dışişleri Bakanlığı özür dilemişti.

Independent Türkçe, Guardian, Sudan Tribune


ABD’de kurum isimleri Trump’laşırken tartışmalar büyüyor

ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
TT

ABD’de kurum isimleri Trump’laşırken tartışmalar büyüyor

ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, Washington'daki Kennedy Merkezi'nde (AP)

ABD merkezli Axios internet sitesi, Kennedy Merkezi Yönetim Kurulu’nun Washington’un önde gelen sanat kurumlarından birinin adına eski Başkan Donald Trump’ın isminin eklenmesi yönündeki tartışmayı gündeme taşıdı. Siteye göre kurul, merkezin adının “Trump–Kennedy Merkezi” olarak değiştirilmesi seçeneğini değerlendiriyor.

Axios’un değerlendirmesinde Trump’ın, kendisini devlet yönetiminin odak noktasına taşıyarak öncüllerinden ayrıldığı ifade edildi. Site, Trump’ın ticari imparatorluğunda ve kampanya çalışmalarında kullandığı marka yaklaşımını devlet projeleri ile kamusal alanlara da aktardığına dikkat çekti.

df
Washington'daki Kennedy Merkezi binası (Reuters)

Axios, Trump’ın ikinci dönem hazırlıklarında kişisel tanıtım amacıyla kullandığı bazı yöntemleri mercek altına aldı.

Washington'daki binaların isimlerinin değiştirilmesi

Kennedy Merkezi’nin adının değiştirilmesine ek olarak, bu ayın başlarında ABD Barış Enstitüsü’nün adı da ‘Donald Trump Barış Enstitüsü’ olarak değiştirildi.

Axios, Beyaz Saray’ın her iki yeni yapının da Trump’ın görev süresi boyunca yürüttüğü çabaları onurlandırmayı amaçladığını belirttiğini aktardı. Beyaz Saray yetkilileri ve Trump’ın kendisi, önceki yönetimler döneminde zor durumda olduklarını ileri sürdükleri bu iki kurumun ayakta tutulmasında Trump’ın belirleyici bir rol oynadığını vurguladı.

Binalardaki afişler

Trump’ın adının binalara verilmesine ek olarak, yönetimi eylül ayında Washington’daki birçok federal binayı Trump’ın fotoğraflarını taşıyan afişlerle donattı. Bu durum, yetki aşımı ve propaganda yapıldığı yönünde endişelere yol açtı.

Demokrat Senatör Adam Schiff’in ofisi tarafından yayımlanan bir rapora göre, Trump yönetiminin fotoğrafını ya da politikalarını içeren afişlerin hazırlanması için vergi mükelleflerinin parasından 50 bin dolar kullandığı öne sürüldü. Raporda, Tarım, Çalışma ile Sağlık ve İnsan Hizmetleri bakanlıklarının da benzer afişler astığı belirtildi.

Milli Park giriş kartları

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, kasım ayında 2026 yılına ait America the Beautiful ulusal park giriş kartını tanıttı. ABD’nin kuruluşunun 250. yıl dönümü dolayısıyla hazırlanan kartta, George Washington ile Donald Trump’ın fotoğraflarının yan yana yer aldığı bildirildi.

Ancak çevreyi koruma alanında faaliyet gösteren bir grup, kartta başkanın fotoğrafının kullanılmasının federal yasaya aykırı olduğu gerekçesiyle yönetime karşı dava açtı. Davada, 2004 tarihli Federal Arazilerde Rekreasyonu Teşvik Yasası uyarınca giriş kartlarında, Ulusal Parklar Vakfı tarafından düzenlenen yıllık fotoğraf yarışmasını kazanan eserin yer alması gerektiği vurgulandı. Söz konusu programın, kamu arazilerinin yönetimine milyonlarca dolar gelir sağladığı kaydedildi.

asdfr
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

Biyolojik Çeşitlilik Merkezi İcra Direktörü Kieran Suckling yaptığı açıklamada, “Ulusal parklar kişisel tanıtım için bir fırsat değildir” dedi.

Axios, Trump’ın doğum gününde (aynı zamanda Bayrak Günü’ne denk geliyor) ulusal parklara ücretsiz giriş uygulanacağını açıklamasından kısa süre sonra söz konusu davanın açıldığına dikkat çekti.

Trump hesapları

Trump yönetimi, 2025-2028 yılları arasında doğan çocuklara sahip ebeveynlerin, Hazine Bakanlığı’ndan bin dolar alınarak ‘Trump hesaplarına’ yatırılması yönündeki başvurularını işlemeye başladı.

Bu plan, Trump’ın daha fazla Amerikalıyı hisse senedi piyasasına çekmeyi ve düşük gelirli Amerikalılar için servet edinme fikrini güçlendirmeyi amaçlayan daha geniş kapsamlı çabalarının bir parçası olarak değerlendiriliyor. Aynı zamanda Trump’a, bu girişimi ‘kişisel bir başarı’ olarak tanıtma imkânı da sağlıyor.

sdfrg
ABD Başkanı Donald Trump, bir başkanlık kararnamesini imzalarken. (EPA)

Yönetim, vergiden muaf tasarruf ve yatırım hesaplarının, uygun şartları taşıyan her Amerikalı çocuk için ‘emanet fonları’ oluşturmayı hedeflediğini belirtiyor.

Trump altın kartı

Trump yönetimi, bu ayın başlarında ‘Trump Altın Kartı’ için başvuruları kabul etmeye başladı. Yeni kart, ABD İç Güvenlik Bakanlığı’na 15 bin dolar ücret ödeyen ve onaylanmaları halinde ilave 1 milyon dolar katkı sağlayan başvuru sahipleri için göçmenlik işlemlerini hızlandırıyor. Kartta, Trump’ın fotoğrafının yanı sıra Özgürlük Heykeli ve kartal görselleri de yer alıyor.

Aynı dönemde yönetim, mülteciler, sığınmacılar ve düşük gelirli kişilerin ülkede ikamet imkânlarını kısıtlamaya yönelik politikalar izledi.