Artık araç sahibi olmak 'lüks' hale gelebilir

Artık araç sahibi olmak 'lüks' hale gelebilir
TT

Artık araç sahibi olmak 'lüks' hale gelebilir

Artık araç sahibi olmak 'lüks' hale gelebilir

Sıfır otomobillerde yılbaşında çıkacak yeni modeller ikinci elde fiyat artışlarını devam ettirecek. Fiyatlardaki yükseliş araç sahibi olmayı lüks haline getirebilir.
İkinci el otomobil piyasasında önlenemeyen fiyat artışları devam ediyor. Pandemi sürecinde sıfır araç arzının talebe yetişmemesi, vatandaşların toplu ulaşımdan uzaklaşması, sıfır araç fiyatlarındaki yükseklik ve şahıslar arasındaki fiyat rekabetleri gibi birden çok etmen bu artışlarda rol alıyor. Fiyatlar için söylenen ‘otomobil fabrikalarının üretime başlayınca düşecek’, ‘kurban bayramı sonrası düşecek’ gibi beklentiler boş çıktı. Piyasa yılbaşında yeni modellerin çıkmasıyla ikinci eldeki fiyat artışlarının devam etmesini bekliyor.
Samsun İkinci El Otomobilciler Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Erol Aydın, “Pandemi başladığından beri fiyat artışları devam ediyor. İnsanlar artık toplu taşımayı kullanmak yerine kendi araçlarını satın almayı tercih ediyorlar. Sıfır araçlarda fiyatlar yüksek olduğu için bu talep daha çok ikinci ele gerçekleşiyor. Ben mart ayına kadar bu yükselişin devam edebileceğini tahmin ediyorum. Araç satışında problem yok ama almada sıkıntı çekiyoruz. Çünkü sattığımız fiyata geri yerine mal koyamıyoruz. Yılbaşında yeni araçlar çıktığında fiyatları yüksek çıkacak. Yeni araç çıktığı zaman model farkı, paket farkı, görünüm farkı olacak. O yüzden fiyat da yükselecek. Sıfır araç fiyatları arttığı zaman ikinci el fiyatları da artacak” dedi.
Havza Galericiler Sitesi Başkan Yardımcısı Lokman Selçuk Şahin, “Fiyatların yılbaşında da artmasını bekliyorum. Gelecek araçlar euro ve dolara endeksli olduğu için bunlar tabii ki yüksek fiyatlardan gelecek. Şu andaki liste fiyatlarından geleceğini düşünmüyorum. İkinci elde sıfıra endeksli olduğundan bunun da ikinci eli artış olarak olumlu yönde etkileyeceğini düşünüyorum. Şu anda piyasanın durumu çok yüksek, hala da yükseliş devam ediyor. Çünkü sıfır araçlar şu anda gelmiyor. Gidip bir bayiye sıfır araç almak istediğinizde 3 ay, 5 ay sonra teslimat olacağı, euro ve dolara göre fiyatın değişebileceği söyleniyor. İkinci elde bir de rekabet oluştu bu yüzden de artış devam ediyor. Bir parça boyalı, kusurlu A arabası 80 bin TL yazılmışsa mesela hatasız boyasız B arabasını ben de 90 bin yazayım diyor şahıslar. Tamamen birbirine endeksli bir durum” diye konuştu.

"Herkes zamdan dolayı sorup kaçıyor"
Piyasayı yakından takip eden Okan İmamoğlu ise “Piyasada fiyatlar yüksek ve yeni araç üretilmediği içinde hep çıkışta. Piyasada aynı araçlar dönüp duruyor. Alan 10 lira üzerine koyuyor satmaya çalışıyor. Ben de iki aracımı satmak için buraya getirdim ama herkes zamdan dolayı sorup kaçıyor. Çünkü piyasayı bilmeyen bir vatandaş 2 hafta önce geliyor fiyat 120 lira, 2 hafta sonra geliyor fiyat 130 lira. Şaşırıp geri dönüyor. Şu anda piyasada dönen araçların tamamı bayi ve galerilerde. Piyasadaki malların iyisini hep bayiler, galeriler topluyor. Ondan dolayı piyasada araba yok. Bayiye gidiyorsun adam artık sıfır satmayı bırakmış elinde 100 tane ikinci el var. Bu sefer piyasada bir daralma oluyor. Bir araca 10 talip, 20 talip ister istemez fiyatı yükseltiyor. İkinci el araçların yüzde 80’i bayi ve galerilerde, yüzde 20’si şahıslarda. Onlara da bakıyorsun bir gün Mardin’de, bir hafta sonra Ankara’da, bir hafta sonra Bursa’da. Aynı arabalar dönüyor. Bundan 30 sene önce bir Şahin bir Doğan almak çok lüks sayılıyordu. Böyle devam ederse bir iki sene içinde araba almak çok aşırı lükse girecek” şeklinde konuştu.



Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP
TT

Trump kabul etmez ama Çin'le ticaret savaşında gözünü ilk kırpan o oldu

Fotoğraf: AFP
Fotoğraf: AFP

ABD Masters Turnuvası'nda golf izleme, bu oyunu bizzat oynama, masaları gezme ve Mar-a-Lago'da yemek yiyenleri selamlama arasında Donald Trump'ın Bertrand Russell'ı incelemek için çok az zaman bulduğunu tahmin etmek makul olur.

Bu üzücü çünkü Britanyalı filozofun 1922'de yayımlanan Çin Sorunu kitabını özümsemek, sadece bu pasajla bile ona ve Amerika'ya fayda sağlayabilir:

Çin ulusu dünyadaki en sabırlı ulus, yüzyılları diğer ulusların on yılları gördüğü gibi görüyor. Temelde yok edilemez ve beklemeye gücü yeter.

Mandarin dilinde Donald Trump'ın bile dikkatini çekebilecek bir başka kısa ifade de var: Birebir çevrildiğinde "Acı yemek" anlamına gelen "chi ku", şikayet etmeden acı çekmek manasında kullanılıyor.

Russell'ın gözlemlediği gibi, Çin'in kültürünü ve yaklaşımını böyle özdeyişler tanımlar. Bugün Pekin'in, ABD'nin dünyanın en kalabalık ülkesiyle ekonomik rekabetini çarpıcı bir şekilde tırmandırmasına karşı kullandığı stratejinin ardında onlar yatıyor.

ABD Başkanı halihazırda göz kırptı ya da göz kırpıyormuş gibi göründü. Cuma günü Çin, ABD'den ithal edilen mallara uygulanan vergiyi yüzde 84'ten yüzde 125'e çıkararak Trump'ın tarifelerine karşılık verdi. Hafta sonu ABD'nin akıllı telefonları, bilgisayarları ve diğer tüketici elektroniği ürünlerini kendi vergi artışlarından muaf tuttuğu açıklandı. Bu bir geri adım gibi görünüyordu.

ABD Ticaret Bakanı Howard Lutnick ise "Hayır" dedi. Bu ürünler belirli ülkelere uygulananların haricindeki vergilerle yakında karşılaşacaktı. Daha sonra Trump, bir sosyal medya paylaşımında bu ürünlere muafiyet tanınmadığını iddia ederek kararlı bir tavır sergiledi. Büyük harfler ortaya çıktı:

Tarifelere yönelik yürüteceğimiz ulusal güvenlik soruşturmalarında Yarı İletkenlere ve TÜM ELEKTRONİK TEDARİK ZİNCİRİNE bakıyoruz.

Yine de mevcut muafiyet, bir geri adım gibi görünüyordu.

Başkan Şi her zamanki gibi hiçbir şey söylemedi. Gelecek günlerde ve haftalarda daha fazlasını bekleyebiliriz: Bir tarafta kas gösterme ve bağırma, karşı cephede sakin metanet.

Bu, Çin'in sarsılmayacağı anlamına gelmiyor. Trump ve çevresinin hesaplarına göre Çin'in ABD'ye ihtiyacı var. Trump'ın sürekli atıfta bulunduğu bu devasa ticaret dengesizliği olmadan, Çin'in ihracatı için buna denk bir pazar yok. Şi ve çalışma arkadaşlarının, ülkelerinin hızla artan refahı, nüfusunu beslemesi ve aynı zamanda şişen orta sınıfın servetindeki artışı körüklemesi için ABD'ye bel bağladığını düşünüyorlar.

Ticaret söz konusu olduğunda, ABD-Çin mücadelesi yeni bir mesele değil. Hatta Trump ilk döneminde ikisi arasındaki eşitsizliğin üstesinden gelmeye çalıştı. Çin, dış ticareti teşvik etmeyi sürdürürken iç tüketimi ve kendi kendine yetmeyi artırma anlamına gelen "ikili dolaşım" veya "yeni kalkınma modeliyle" yanıt verdi.

Trump ikinci kez şansını deniyor. Ancak daha az odaklanmış bir şekilde, üç hedefi tek bir saldırıya dönüştürüyor: Federal geliri artırmak, Kanada ve Meksika gibi ülkeleri uyuşturucu tedariki gibi finansal olmayan nedenlerle cezalandırmak ve daha eşit bir ticaret dengesi sağlamak. Bu, üç danışman grubunu içeriyordu ve bir karmaşa reçetesi oluşturdu.

Aynı zamanda ekonomiyi siyasetle harmanlamaya çalıştı ve tarifeler söz konusu olduğunda ikisi birbiriyle kaynaşmıyor. Ekonomistlere her zaman tarifelerin kötü bir fikir olduğu, dayatılmaması ve bunlara cevap verilmemesi gerektiği öğretilir. Ancak Trump, Amerika'nın siyasi onayını aldığına ve çoğu Amerikalının kendisini destekleyeceğine inanıyor.

Trump bu hamlenin yaklaştığının sinyalini defalarca verdi. Çinliler hazırlık yapabilmiştir. Trump ilk salvoyu yaptığına göre, Amerika'nın üç hedefi vurmak için bir füze ateşlemeye çalışmasını izleyebilirler.

Trump, Çin'in ticaret fazlasına odaklanırken, ABD yönetiminin kendilerine önemli miktarda borçlu olmasından kaynaklanan kilit bir karta sahip olduklarının bilincindeki Çin, öncesinde Trump'ı ikinci bir devlet ziyaretine davet ederek muhtemelen eldeki tek kartını oynayan Birleşik Krallık'ın aksine, metanetini koruyup güvende kalabilir.

Çin, Amerikan dolarlarını doğrudan elden çıkarmasa da sertliğini başka yollarla ifade edebilir: ABD yatırımlarını yavaşlatarak, daha az yatırım yaparak ve sermayeyi başka yerlere yönlendirerek. Çin'in elindeki bir diğer güvence de üretimdeki küresel hakimiyetinin Amerika'nın finansal hizmetler ve yapay zekadaki hegemonyasıyla eşleşmesi. Dağınık ABD yaklaşımının artırdığı bölünmeden de faydalanabilirler. Avrupa, Pekin'e yaklaşmaya hazırlanma işaretlerini halihazırda gösteriyor.

Her iki süpergücün de canı yanacaktır, bunu yapmayacak kadar birbirlerine bağımlılar. Ancak ABD'nin yüksekten atmasını da bir zafer olasılığı gibi yorumlamak da bir hata olabilir. Bir uzlaşma sağlamak zorundalar. Bunun her iki lidere de itibar kaybettirmeden başarılması kritik önemde.

Trump ne söylerse söylesin ve Şi de ne söylemezse söylemesin, rekabetlerinin nereye varacağı neredeyse kesin.

Independent Türkçe