Macron "İslamcı ayrılıkçılıkla” yüzleşme planını açıkladı

Fransa Cumhurbaşkanı Macron dün “ayrılıkçılara” karşı oluşturulan stratejik planı açıkladı (Reuters)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron dün “ayrılıkçılara” karşı oluşturulan stratejik planı açıkladı (Reuters)
TT

Macron "İslamcı ayrılıkçılıkla” yüzleşme planını açıkladı

Fransa Cumhurbaşkanı Macron dün “ayrılıkçılara” karşı oluşturulan stratejik planı açıkladı (Reuters)
Fransa Cumhurbaşkanı Macron dün “ayrılıkçılara” karşı oluşturulan stratejik planı açıkladı (Reuters)

Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron, üzerinde bir süredir çalışılan “İslamcı ayrılıkçılık” ile ilgili projesini kamuoyuna sundu. Yanına 6 bakan ve yerel yetkilileri de alan Macron, bir saat boyunca içinde eğitim projelerinden cami imamlarının çalışmalarını organize etmeye kadar birçok konuyu kapsayan planını anlattı.
Bir süredir beklenen ancak defalarca ertelenen bu konuşma, laikliğin temel değer ama aynı zamanda İslam’ın da ülkede ikinci büyük din olduğu Fransa’da hassas bir dönemde gerçekleşti. Macron konuyla ilgili olarak aşırı sağcılar tarafından gevşek davranmakla suçlanırken sol kesim ise Müslümanları lekelemekle eleştirdi.
Macron haftalarca söz konusu konuşmayı gerçekleştirme konusunda tereddütteydi. Ardından nihayet konuşmasını yaptı ve sorunun esasının “İslamcı ayrılıkçılar” olduğunu bildirdi. Macron konuşmasında Müslümanları hedef almadığını da vurguladı.
Macron bir saat boyunca cumhuriyetin ve temsil ettiği değerlerin uygulamaların ve bir arada yaşama kurallarının düşmanı ve bunların hepsini farklı değerlerle değiştirmeye ve kendi değerleri ve pratiklerini yerine koymak isteyen “radikal İslam”a karşıt bir konuşma yaptı. Macron, radikal İslam’ın dini tahrif ettiğine dikkat çekti.
Macron'un bu stratejiyi açıklaması, 2022 baharında yapılacak cumhurbaşkanlığı seçimlerine bir buçuk yıl kalması nedeniyle oldukça önemli bir zamanda geldi. Siyasi analistler, seçim tartışmalarının ana eksenin bir arada yaşama, güvenlik, Fransız toplumunda İslam’ın yeri ve banliyölerin durumu gibi konularda yoğunlaşacağı görüşündeler. Konuşmasını ertelemesinin arkasında bu sorunlarla boğuşması var. Öyle görünüyor ki Macron’un stratejisi olgunlaştı, netleşti ve detaylara odaklanıldı. Böylece bu sorunlar üzerinden kendisine saldıracak aşırı sağ için arenayı boş bırakmadı.
Macron hedefinin Müslümanlar değil dini siyasi amaçları için kullanan radikal İslamcılar olduğunu söyledi. Radikal ya da siyasi İslamcıların her ikisinin de genellikle devlet hizmetlerinin aksayan yönlerinden istifade ederek alternatif bir toplum inşa etmek istediğini vurguladı.
Macron'un "kapsamlı ve bütüncül" olmasını istediği stratejisinin yürürlüğe girmesi için iki ay sonra Meclis’e sunulacak yasa tasarısının, devletin bu ayrılıkçı eğilimlerle mücadele etmesini sağlayacak hukuki araca dönüşmesi gerekiyor.
Strateji beş ana eksene dayanıyor. Bunların başında kamu tesislerinin "tarafsızlığını" sağlamak ve kamu kurumlarında veya uygulamalarda dini slogan ve Fransa’nın birlikte yaşam ilkesine karşıt dini sembollerin kullanılmasını önlemek geliyor.
Macron, erkekleri kadınlardan ayırma talebi veya okullardaki öğrenciler için özel yiyecekler ve kızlar için ayrı spor dersleri isteği gibi bir dizi örnek verdi. Fransa'daki kural ise cinsiyetler arasında ayrım yapılmaması yönünde.
İkinci eksen, ister spor, ister sosyal, kültürel veya dil konusunda olsun, ayrılıkçı ideolojik eğilimlerin nüfuz ettiği alanları denetim altına almakla ilgili. Macron, devlet kontrolünü sıkılaştırmak ve kurumları “Cumhuriyet Değerlerine Saygı Bildirisi”ni imzalamaya mecbur etmek istiyor. Buna göre herhangi bir ihlalde dernekler yerel kurumlardan aldıkları mali yardımlardan mahrum kalacaklar.
Üçüncü eksen insanların kaynaşması için çok önemli olarak görülen eğitimle ilgili. Hükümetin istediği şey, halihazırda 50 bin çocuğun eğitimini evde aldığı sistemi değiştirmek. Macron buna son vermek istiyor ve üç yaşına gelmiş her çocuğun sağlık koşullarının elvermemesi hariç okulda eğitim eğitimi zorunlu hale getiriyor.
Eğitim alanında Macron’un endişesi rastgele ve denetimden uzak olan ve “paralel” olarak nitelenen okullar. Eğitim Bakanlığı’ndan ve gözlerden uzak bir şekilde Arapların ya da Türklerin açtığı okulları denetlemenin zor olacağı belirtiliyor. Özetle Fransa Cumhurbaşkanı’nın vardığı sonuç şu: Cumhuriyet, onu yok etmek isteyenlere okul aracılığıyla direnecektir.
Ancak Macron’un aslında ilgilendiği en önemli eksen “Fransa İslam”ı ile nasıl bir ilişki içinde olacağı ve bu yaklaşımı nasıl “Ilımlı İslam” anlayışına çevireceği. Yani ortak yaşam için uygun, aydın bir İslami anlayışa… Programın amacı din ve devlet ayrımı ilkesine saygı duymayan, İslam’ı siyasi amaçları için kullanan anlayışa karşı “barışçıl İslam”ın inşa edilmesini sağlamak olarak niteleniyor.
Bu amaçla Macron İslam’ı yabancı etkilerden kurtarmak istiyor. Bu nedenle dört yıl içinde dışarıdan imam gelmesini engelleyerek Fransız Müslüman imamların ülke içinde yetişmesini sağlamaya çalışacak.
Derneklerin çalışmalarını düzenleyen 1905 tarihli mali şeffaflığın sağlanması da Macron’un gündemindeki bir diğer konu başığı.
Macron, İslamcı ayrılıkçılıkla mücadelenin yalnızca yasalarla gerçekleşebileceğine inanmadığını belirterek gettolarda cumhuriyete ve cumhuriyetin değerlerine bağlılığı zorlayan teşviklere ihtiyaç olduğunu vurguladı. Fransa Cumhurbaşkanı devletin “gettolar” yarattığını ve buraları ihmal ederek aşırılık yanlısı örgütlerin mekanı haline getirdiğini itiraf etti. Bu nedenle ayrımcılıkla mücadele etmek için kültürel, sosyal ve eğitim alanında çalışmalar yapmanın gerekliliğine işaret etti.
Peki, bu yeterli olacak mı? Macron’un ortaya koyduğu sorunlar yeni değil. Aksine peş peşe gelen bütün hükümetler bu sorunlarla yüzleşti ancak çözüm bulmada başarısız oldular. Macron bu ay içinde gettoların ekonomik ve sosyal sorunlarını da ele alma sözü verdi. Cumhuriyete bağlılığın dışarıdan değil, ülke içindeki çalışmalarla gerçekleşeceği belirtiliyor. Bu ise Fransa için başka bir hikaye...



İsrail, Güney Lübnan'da Hizbullah'ı hedef alan saldırılarını yoğunlaştıracağını duyurdu

İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)
İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)
TT

İsrail, Güney Lübnan'da Hizbullah'ı hedef alan saldırılarını yoğunlaştıracağını duyurdu

İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)
İsrail'in Güney Lübnan'ın Cezzine ilçesine bağlı el-Mahmudiye köyüne düzenlediği hava saldırısının ardından olay yerinden yükselen dumanlar (EPA)

Lübnan Sağlık Bakanlığı'nın İsrail'in saldırısında dört kişinin öldüğünü açıklamasının ertesi günü, İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, İsrail ordusunun Lübnan'ın güneyindeki Hizbullah'a yönelik saldırılarını yoğunlaştıracağını duyurdu.

Katz yaptığı açıklamada şunları söyledi:

“Lübnan hükümeti, Hizbullah'ı silahsızlandırma ve Lübnan'ın güneyinden çıkarma yükümlülüğünü yerine getirmeli. Hizbullah ateşle oynuyor ve Lübnan cumhurbaşkanı oyalanıyor.”

İsrail Savunma Bakanı sözlerini sürdürdü:

“Lübnan hükümetinin Hizbullah'ı silahsızlandırma ve Lübnan'ın güneyinden çıkarma taahhüdü yürürlüğe koymalı. Uygulama azami yoğunlukta devam edecek ve hatta daha da yoğunlaştırılacaktır. Kuzey İsrail'de yaşayanlara yönelik hiçbir tehdide izin vermeyeceğiz.”

İsrail ordusu ise bugün, Lübnan'ın güneyinde düzenlenen hava saldırısında dört Hizbullah üyesini öldürüldüğünü duyurdu. İsrail Ordusu Sözcüsü Avichay Adraee, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, “Ordu, Lübnan'ın güneyinde saldırı düzenleyerek Hizbullah'ın Rıdvan Birimi’nin aralarında gücün lojistik destek subayı da olmak üzere dört üyesini etkisiz hale getirdi. Ordu, Lübnan'ın güneyindeki Ramman bölgesine saldırı düzenleyerek terör örgütü Hizbullah'a bağlı Rıdvan gücünün lojistik destek subayını etkisiz hale getirdi.

Adraee, açıklamasını şöyle sürdürdü:

“Hizbullah'ın Rıdvan Birimi’nden üç terörist de baskında etkisiz hale getirildi. Teröristlerin faaliyetleri İsrail Devleti ve vatandaşları için tehdit oluşturuyordu ve İsrail ile Lübnan arasındaki mutabakatı ihlal ediyordu.”

Bu gelişme, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın cuma günü yaptığı açıklamada, İsrail'in Lübnan'ın müzakere çağrılarına daha fazla ‘düşmanlık göstererek’ karşılık verdiğini söylemesinin ardından yaşandı. İsrail, geçtiğimiz hafta Hizbullah’ın üyeleri ve tesislerini hedef aldığını söyleyerek saldırılarını yoğunlaştırmıştı.

İsrail ile Hizbullah arasında bir yıl süren savaşı sona erdiren ateşkesin birinci yıldönümü yaklaşırken, özellikle Lübnan'ın güneyinde, silah naklettiği ve son savaşta zayıflayan Hizbullah’ın gücünü yeniden inşa etmeye çalıştığı iddiasıyla Hizbullah’ın üyelerini ve askeri tesislerini hedef aldığını söyleyerek saldırılarını sürdüren İsrail, Lübnan'ın geri çekilmesini talep ettiği beş sınır noktasında askerlerini konuşlu tutmaya devam ediyor.


Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
TT

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani: Cumhurbaşkanı Şara, Trump ile yaptırımların kaldırılması ve Suriye ile ABD arasında yeni bir sayfa açılmasını görüşecek

ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)
ABD Başkanı Donald Trump, 14 Mayıs'ta Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile tokalaşırken (AP)

Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani bugün yaptığı açıklamada, Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara’nın bu ay Beyaz Saray'ı ziyaret edeceğini duyurdu. Bu ziyaret, bir Suriye cumhurbaşkanının Washington'a yaptığı ilk tarihi ziyaret olacak.

ABD’nin Suriye Özel Temsilcisi Thomas Barrack dün Şara’nın Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamıştı. Daha sonra Beyaz Saray’dan bir yetkili, Şara’nın 10 Kasım'da Washington'ı ziyaret edeceğini açıklamasında bulundu.

Manama’daki Diyalog Forumu sırasında açıklamalarda bulunan Şeybani, ülkenin yeniden inşasının Şara’nın bu ay Washington'a yapacağı ziyaret sırasında tartışılacak konular arasında yer alacağını belirterek “Suriye'nin kutuplaşmanın merkezi olmasını istemiyoruz, aksine herkesle aynı yolda ilerleyerek iş birliği ve açıklığa dayalı ilişkiler kurmasını istiyoruz” ifadelerini kullandı.

Suriye Dışişleri Bakanı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptırımların kaldırılması ve ABD ile Suriye arasında yeni bir sayfa açılması başta olmak üzere birçok konu tartışılıyor. İki ülke arasında çok güçlü bir ortaklık kurulmasını istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı'na göre daha önce hiçbir Suriye cumhurbaşkanı Washington'a resmi ziyarette bulunmadı. Şara, eylül ayında New York'ta Birleşmiş Milletler (BM) Genel Kurulu'nda bir konuşma yapmıştı.

ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan'da Şara ile bir araya gelmişti. Bu buluşma, 25 yıldır bir Suriye cumhurbaşkanı ile ABD başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi.

ergty
ABD Başkanı Donald Trump, geçtiğimiz mayıs ayında Suudi Arabistan Veliaht Prensi Muhammed bin Selman'ın da katılımıyla Riyad'da Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ile bir araya geldi (SPA)

Ülkesinin ‘kabul edilebilir’ bir iç güvenlik istikrarına sahip olduğunu ve Suriye'nin terör ve uyuşturucu ile mücadelede bölgesel bir ortak haline geldiğini belirten Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani, “Bazı zorluklarla karşılaştık, ancak pes etmedik ve eski rejim tarafından 250 binden fazla kişi kayıp” dedi. Suriye halkının tüm kesimleri için yasanın temel alınmasını istediğini vurgulayan Şeybani, “Suriye'de sivil barışı teşvik etmeye kararlıyız” diye ekledi.

Trump ile Şara arasında geçtiğimiz mayıs ayında Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) üyesi ülkelerin liderleriyle yaptığı toplantının oturum aralarında gerçekleşen görüşme, Suriye için önemli bir dönüm noktası olarak değerlendirildi.

Associated Press'e (AP) konuşan ABD’li bir yetkiliye göre Şara’nın, Washington ziyareti sırasında ABD öncülüğündeki DAEŞ’la Mücadele Uluslararası Koalisyonu’na (DMUK) katılmak için bir anlaşma imzalaması bekleniyor.


Araştırma: İsrail, savaşlar ve krizler sırasında uzun süreli elektrik kesintilerine maruz kalabilir

İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
TT

Araştırma: İsrail, savaşlar ve krizler sırasında uzun süreli elektrik kesintilerine maruz kalabilir

İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)
İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentindeki Bazan Petrol Rafinerisi Kompleksi yakınlarında meydana gelen saldırının ardından yükselen alevler (Reuters)

Yeni bir araştırma, İsrail'in savaş ve kriz dönemlerinde tam bir karanlıkta kalabileceği konusunda uyardı. İsrail gazetesi The Jerusalem Post'a göre Ariel Üniversitesi Ortadoğu Çalışmaları ve Siyaset Bilimi Bölümü'nden Dr. Erez Cohen tarafından yürütülen bir araştırma, enerji sistemindeki bazı ciddi zayıflıklara işaret ediyor. Bu zayıflıklar arasında doğalgaza aşırı bağımlılık, depolama kapasitesinin yetersizliği ve elektrik sektöründe aşırı merkezileşme yer alıyor. Tüm bunlar kritik anlarda ciddi kesintilere yol açabilir.

xhy
İsrail'in Hayfa kentinde İran’ın füze saldırısının gerçekleştiği bölgeye giden acil müdahale ekipleri (Reuters)

Dr. Cohen, 2018 yılından 2024 yılına kadar olan dönemde üretim ve tüketim verilerinin nicel analizi ile politika ve düzenlemelerin niteliksel incelemesi yoluyla güvenlik acil durumlarında enerji sektörünün dayanıklılığını inceledikten sonra, son olarak Gazze’deki savaşı bir vaka çalışması olarak kullanarak, sonuçların ‘İsrail'in uzun süreli kesintilere hazırlıklı olmadığını gösterdiğini’ belirtti.

Bilim dergisi Energy Sources'ta yayınlanan araştırmaya göre İsrail'in enerji sektörü başlıca dört zayıflıktan mustarip:

1- Doğalgaza aşırı bağımlılık:

İsrail'in elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 70'i, rezervi veya stratejik stokları bulunmayan Tamar ve Leviathan doğalgaz sahalarından çıkarılan açık denizden gelen doğalgaza dayanıyor.

Cohen, bu bağımlılığın sistemi füze saldırıları, terörizm veya siber saldırılara karşı özellikle savunmasız hale getirdiğini söyledi.

2- Arz-talep açığı:

Devlet Denetleme Kurumu’nun 2024 yılı raporu, 2026 yılına kadar elektrik sektörü için doğalgaz sıkıntısı yaşanabileceği ve bunun da yüz milyonlarca şekel tutarında ekonomik zarara yol açabileceği uyarısında bulundu.

3- Yetersiz depolama kapasitesi:

İsrail, yenilenebilir enerji kaynaklarından elektrik üretiminin yaklaşık yüzde 12'sine ulaşmış olsa da kriz zamanlarında arzın sürekliliğini sağlamak için depolama sistemlerinden yoksun.

4- Yüksek merkeziyetçilik:

Ulusal elektrik şebekesi oldukça merkezi bir yapıya sahiptir; bu nedenle, tek bir büyük elektrik santralinin veya gaz platformunun hasar görmesi, ülke genelinde yaygın kesintilere neden olabilir.

Acil bir durumda elektrik ve su tesisleri ile hastanelerin elektriksiz kalabileceği endişe verici bir senaryodan bahseden Dr. Cohen, “Gazze’deki savaşta, doğalgaza bağımlılığımızın bizi ne kadar savunmasız hale getirdiğini gördük. Merkezi bir tesisteki herhangi bir kesinti veya hasar, kritik bir anda tüm ekonomiyi felç edebilir” diyerek uyardı.

Dr. Cohen'e göre bu sorunun bazı çözümleri mevcut, ancak hükümetin kararlı bir müdahalede bulunması gerekiyor. Bu yüzden Dr. Cohen politika yapıcıları, az sayıda açık deniz gaz platformuna dayanan merkezi sistemi terk edip, daha merkezi olmayan ve esnek bir modele geçmeye çağırdı.

fgrt
İran'ın 15 Haziran'da İsrail'in kuzeyindeki Hayfa kentinde düzenlediği füze saldırısında hasar gören bir tesisten yükselen dumanlar (Reuters)

Dr. Cohen, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Ulusal elektrik ağı çökse bile hastaneler, su tesisleri ve uzak topluluklar gibi hayati öneme sahip alanların çalışmaya devam etmesini sağlayan küçük yerel elektrik şebekelerine ihtiyacımız var.”

İsrail'in enerji depolamaya yönelik yatırımları daha fazla erteleyemeyeceğini vurgulayan Dr. Cohen, “Çünkü bu çevresel bir lüks değil, ulusal bir güvenlik ağıdır. Depolama kapasitesi olmadan, kriz zamanlarında yenilenebilir enerji bile bizi kurtaramaz” diye ekledi.

Fiziki ademi merkeziyetçiliğin yanı sıra, İsrail'in kapsamlı bir dijital ve güvenlik savunma ağı kurması ve kriz durumlarında elektrik sektörünü anında yönetmek için savunma kurumları, Enerji Bakanlığı ve Siber Güvenlik Otoritesini bir araya getiren ortak bir acil durum koordinasyon birimi oluşturması gerektiğini söyleyen Dr. Cohen, “Elektriği bir tüketim ürünü olarak görme eğilimindeyiz, ancak aslında elektrik stratejik bir silahtır. Yedekleme, depolama ve ademi merkeziyetçiliği sağlamazsak, tam da ışığa ihtiyaç duyduğumuz anda kendimizi karanlıkta bulabiliriz” ifadelerini kullandı.