Troyka ülkelerinden iki silahlı harekete Sudan’daki barışa katılma çağrısı

Hamduk: Ülkede istikrarı sağlamak için yeni bir sayfa açacağız

İki gün önce Sudan’da barış anlaşmasının imzalanmasının ardından yapılan kutlamalardan bir kare (EPA)
İki gün önce Sudan’da barış anlaşmasının imzalanmasının ardından yapılan kutlamalardan bir kare (EPA)
TT

Troyka ülkelerinden iki silahlı harekete Sudan’daki barışa katılma çağrısı

İki gün önce Sudan’da barış anlaşmasının imzalanmasının ardından yapılan kutlamalardan bir kare (EPA)
İki gün önce Sudan’da barış anlaşmasının imzalanmasının ardından yapılan kutlamalardan bir kare (EPA)

Troyka ülkeleri (ABD, Norveç, İngiltere) Sudan’daki barış müzakerelerine katılmayan silahlı gruplara ülkedeki çatışmalara bir son vermek için barış sürecine katılmaları çağrısında bulundu. Bu sırada Sudan Başbakanı Abdullah Hamduk, Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) lideri Abdulaziz Hulu ile barış sürecinin gidişatı hakkında müzakerelerde bulunduklarını söyledi.
Güney Sudan’ın başkenti Cuba’da iki gün önce geçiş hükümeti ile bir grup isyancı örgüt arasında nihai barış anlaşmasının imza töreni gerçekleştirildi. Söz konusu törene bir dizi Afrika ülkesinin cumhurbaşkanlarının yanı sıra Arap ülkelerinden elçiler ve diplomatik heyetler katıldı. Troyka ülkeleri dün yaptıkları açıklamada barış anlaşmasını memnuniyetle karşıladıklarını ve bu anlaşmanın Sudan halkı ve Darfur, Güney Kordofan, Mavi Nil ve ülkenin diğer bölgelerinde yaşanan savaşlardan ve çatışmalardan zarar gören herkes için barış, özgürlük ve adaleti sağlama noktasında önemli bir adımı temsil ettiğini belirttiler.
Troyka ülkeleri, SPLM-N’yi ve Abdulvahid Nur liderliğindeki Sudan Kurtuluş Hareketi’ni (SLM/AM) çatışmaları sona erdiren ve herkesin geçiş sürecine katılmasını sağlayan kapsamlı bir barış anlaşmasına varmak için daha geniş çapta müzakerelere başlamaya teşvik etti.
Troyka ülkelerinin açıklamasında kalıcı barışın, tüm Sudanlıların anlaşmayı işbirliği ve uzlaşma ruhu içinde uygulamak için samimi bir şekilde çaba sarf etmesini gerektirdiği belirtildi. Ülkeler kalıcı barışı sağlamak için anlaşmanın taraflarını desteklemeye devam edeceklerine dair taahhütte bulundu.
Açıklamaya göre Sudan Barış Anlaşması; uzlaşma, adalet ve kaynakların taksimi için mekanizmalar ve taahhütlerin yanı sıra ateşkes yapılmasını ve silahlı hareketlerin ve çatışmalarda zarar gören paydaşların geçiş hükümetinde yer almasını içeriyor.
Troyka ülkeleri Sudan taraflarının müzakere turları sırasında gösterdiği iyi niyetlere ve güney hükümetinin barış anlaşmasının imzalanması için gösterdiği çabalara ve arabuluculuğa övgülerde bulundu. Aynı zamanda Birleşmiş Milletler’in (BM) ve diğer bölgesel ve ikili ortakların oynadığı role de dikkat çektiler.
Ülkedeki geçiş otoritesinin, imza atan grupların barış anlaşmasının maddeleri uyarınca Egemenlik Konseyi, kabine, Geçici Yasama Meclisi ve vilayet hükümetlerine katılması için önümüzdeki günlerde düzenlemelere başlaması bekleniyor.
Aynı zamanda anlaşma silahlı hareketlerin Sudan ordusuna entegre edilmesinin yanı sıra geçiş döneminin, nihai barış imzalandıktan sonra başlamasını öngörüyor.
Sudan Başbakanı, anlaşmanın imza töreninin akabinde SPLM-N’nin lideri Abdulaziz Hulu ile görüştüğünü açıkladı. Başbakan Hulu ile birlikte geri kalan silahlı hareketlerle anlaşmaya varılmasında önemli bir aracı olan Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit’in de yer aldığı görüşmede barış sürecini ele aldıklarını belirtti.
Hamduk, dün Cuba’dan döndükten sonra Hartum Havaalanı’nda yaptığı basın açıklamasında anlaşmanın imza atmayanların barış kervanına yetişmek ve onlarla anlaşma imzalamak için yeni bir sayfa açtığını sözlerine ekledi. Hamduk bunun kısa sürede yapılacağını umduğunu dile getirdi.
Etiyopya’nın başkenti Addis Ababa’da geçtiğimiz eylül ayında yapılan kapalı toplantılarda hükümet ve Hulu’nun grubu, laik devlet ve Nuba Dağları ile Mavi Nil bölgeleri için kendi kaderini tayin etme hakkı gibi konularda aralarındaki anlaşmazlıkları çözmek için ortak bir bildiri imzalamışlardı. Aynı zamanda iki taraf arasındaki tartışmanın doğrudan müzakereler şeklinde yapılmasına karar verilmişti.
SLM/AM lideri Abdulvahid Nur, Cuba platformunda müzakerelere katılmak için kendisine uluslararası düzeyde baskı uygulandığını söylemiş ancak müzakerelere katılmayı reddedip yeni tip koronavirüs (Kovid-19) yüzünden ertelenen yolculuğunun ardından ülkeye döner dönmez krizi çözmek için bir girişim başlatacağını duyurmuştu.
Şarku’l Avsat’a konuşan Abdulvahid dün yayınlanan röportajında şu anki barış anlaşmasının ülkedeki krizi derinleştirdiğini ve köklü çözümler sunmadığını söyledi. Abdulvahid, hareketinin bağlı olduğu Darfur bölgesi için kendi kaderini tayin etme hakkına yönelik herhangi bir çağrıyı kabul etmediğini vurguladı.
Hamduk, geçiş sürecinin en önemli öncelikleri arasında bulunan barış anlaşmasının imzalanmasını, sahada uygulama sürecinin başlangıcı olarak nitelendirdi. Hamduk anlaşmanın ekonomiye, istikrarı sağlamaya ve geçiş dönemini güçlendirmeye olumlu etkisinin olacağını vurguladı.
Hamdok, söz konusu görüşmelerin uzun sürmesini müzakere masasındaki konuların karmaşıklığına bağladı. Müzakere taraflarının hepsine savaşın bir daha geri dönmemesi için krizin köklerini kurutma çağrısında bulunan Hamduk “Bunu başardık” dedi.
Sudan Başbakanı konuya ilişkin yaptığı açıklamada şu ifadeleri kullandı:
“Güney Sudan halkının barış anlaşmasının imza törenine katılması, Juba’nın (iki devlet bir halk) sloganının pratikte eyleme dökülmesi için bu barışı seçtiğinin sembolizmini teyit ediyor. Bu, Güney Sudan ile sınırsız stratejik ilişkiler için geniş bir alan açıyor.”
Hamduk, barış görüşmelerini başarıya ulaştırmada Güney Sudan Devlet Başkanı Salva Kiir Mayardit ve arabuluculuk yapan heyetin oynadığı büyük role övgülerde bulundu.
Diğer taraftan hükümet ve Devrimci Cephe heyetleri Juba’da dün ortak bir toplantı düzenledi. İki heyet görüşmeler sırasında Hartum tarafından anlaşmanın yürürlüğe konulmasına ilişkin prosedürlerin hızlandırılması ve zaman çizelgesine uymak zorunda oldukları için anlaşmanın herhangi bir şartının ertelenmemesi gerektiği konusunda uzlaşma sağladı.
Hükümet Heyeti Sözcüsü Muhammed Hasan et-Teayişi yaptığı basın açıklamasında durumunların, barış sürecinin taraflarının yakında Hartum’a geldikten sonra bir parçası olacağı hükümet kurma sürecinde gecikme yaşanmasını kaldıramayacağını söyledi.
Diğer taraftan Devrimci Cephe Başkanı El Hadi İdris toplantıda barış anlaşmasının iki haftadan kısa bir süre içerisinde anayasa belgesine dahil edilmesinin görüşüldüğünü söyleyerek, herkesin bu amaca ulaşmak için çaba harcadığının altını çizdi.



Savaş gibi dramatik bir şekilde yeni Ortadoğu'ya doğru

Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
TT

Savaş gibi dramatik bir şekilde yeni Ortadoğu'ya doğru

Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)
Netanyahu’nun iki hafta içinde bölgedeki sonraki adımlara ilişkin mevcut temasları tamamlamak üzere Washington'ı ziyaret etmesi bekleniyor (AFP)

Emel Şehade

Washington ve Tel Aviv arasında, ABD Dışişleri Bakanı Marco Rubio ve Stratejik İşler Bakanı Ron Dermer'in de katılımıyla İran'a karşı savaşın nihai hedefini gerçekleştirmek için bu günlerde yüksek ve hızlı bir tempoda çalışmalar ve koordinasyonlar yürütülüyor. Gazze'deki savaşının sona ermesini ve Suriye'nin İbrahim (Abraham) Anlaşmalarına dahil edilmesini öngören kapsamlı bir anlaşmayla Lübnan meselesini sona erdirecek adımların atılmasına başlandı. Batı Şeria ise, bazı bölgelerinin ilhakı ve İsrail'in bu bölgeleri ilhakının tanınmasıyla İsrail'e verilen bir hediye olacak.

Bağımsız bir Filistin devletinin kurulması meselesine gelince İsrail'in raporuna göre ikincil bir konu olarak ele alındı. İsrail, Filistinlilerle olan savaşın iki devletli çözüm fikri çerçevesinde çözülmesine hazır olduğunu belirtirken bunun için Filistin Yönetimi'nde reformlar yapılmasını şart koştu. ABD ise Batı Şeria'da belirli bir İsrail egemenliğini tanıyacağını bildirdi.

‘Büyük anlaşmanın’ gerçekleşmesi umuduyla, Netanyahu'yu yargılanmaktan kurtarmak ve İsraillilerin onun için öngördüğü hapishaneden uzak bir siyasi hayat sürmesini sağlamak için her türlü çaba gösteriliyor. Bu, yıllardır onu takip eden ve savaşları uzatmasına neden olan bir kabus.

İki hafta içinde Netanyahu’nun Washington’ı ziyaret etmesi ve orada Ortadoğu'da atılacak dramatik adımlarla ilgili mevcut görüşmeleri sonuçlandırması bekleniyor.

Netanyahu, ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff, İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesine ilişkin iyimserliğini dile getirmesinin ardından İsrail halkına seslendiği kısa bir videoda şunları söyledi:

"İran'a karşı cesurca savaştık. Savaşta büyük ve önemli bir zafer elde ettik. Bu zafer, barış anlaşmalarının dramatik bir şekilde genişletilmesi için bir fırsat yaratacak. Kaçırılan vatandaşlarımızın kurtarılması ve Hamas'ın yenilgiye uğratılması için büyük bir gayretle çalışıyoruz. Ek barış anlaşmalarını ilerletmek için kaçırılmaması gereken stratejik bir fırsat yakaladık, bir günü bile boşa harcamamalıyız.”

Gazze'den başlıyor

İsrail kaynakların görüşmelerin gidişatını yakından takip eden siyasi ve güvenlik kaynaklarından aktardığı bilgilere göre Netanyahu, Gazze’deki savaşı iki hafta içinde sona erdirme önerisine karşı çıkmadı. Anlaşma, İsrailli rehinelerin serbest bırakılmasını da içeriyor. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Mısır ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) de dahil olmak üzere dört Arap ülkesinin, Gazze'nin yönetimine müdahil olması öngörülüyor. İsraillilere göre bu ülkeler Gazze Şeridi'nin yönetiminden uzaklaştırılacak olan Hamas’ın yerine Gazze'nin işlerini yönetecek.

Siyasetçiler ve konuyla ilgili gelişmeleri yakından takip edenler, böyle bir adımın İsrail’deki mevcut hükümet koalisyonu iktidardayken kolayca geçmeyeceğini tahmin ediyorlar. İbrahim Anlaşmalarının genişletilmesi olasılığı hakkında yorum yapan İsrail Maliye Bakanı Bezalel Smotrich, “Bu harika bir şey, ancak ülkenin bölünmesi, düşmana toprakların teslim edilmesi ve Filistin terör devletinin kurulması şeklinde varlığımı tehdit eden parlak bir ambalaj. Biz bunu istemiyoruz, teşekkürler” ifadelerini kullandı.

Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir de Smotrich’e katılarak, “Başbakanın geçmişteki hataları tekrarlamasına ve Filistin terör devletinin kurulmasına veya tehlikeli tavizlere yol açacak müzakerelere girmesine inanmak zor. İsrail halkı zafer istiyor, barış kisvesi altında teröristlerle uzlaşı girişimleri değil” dedi.

İsrailli analist Itamar Eichner, yaptığı değerlendirmede şunları söyledi:

“Trump, İsrail muhalefetini de bölgesel adımlarla ilişkilendirebilir. Naftali Bennett, Yair Lapid ve Benny Gantz gibi isimler, Smotrich ve Ben-Gvir'in hükümetten ayrılması durumunda Netanyahu'ya siyasi bir güvenlik ağı oluşturmak için daha sonraki bir aşamada Beyaz Saray'a davet edilebilir.”

Anahtar ülke Suriye

İsrailliler, Suriye'nin Abraham Anlaşmalarına katılan ilk ülke olacağını düşünüyorlar. Hatta İsrail Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Tzachi Hanegbi'nin bu konuyu bizzat takip ettiği ve Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara yönetimiyle doğrudan görüşmelerde bulunduğu ortaya çıktı. Hanegbi’nin İsrail parlamentosu Knesset’in Dışişleri ve Güvenlik Komitesi'ndeki konuşmasından, Suriye'nin ötesinde daha büyük hedefleri olduğu anlaşılıyor. Suriye ile barışın sadece zaman meselesi olduğunu söyleyen Hanegbi, Lübnan ile anlaşmanın çok yakında imzalanabileceğini belirtti.

İsrailliler, Hanegbi’nin Lübnan ile ilgili sözlerine hassas bir konu olduğundan itiraz ettiler. Öte yandan Hizbullah, askeri gücünü artırmaya devam ederken siyasi açıdan da halen önemli bir konuma sahip. Suriye konusunda ise İran ve Hizbullah'ın Suriye'de yeniden kontrolü ele geçirmesine izin vermemek konusunda İsrail ve Suriye ortak çıkarları olduğunda hemfikirler.

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, İsrail televizyonu KAN’a verdiği röportajda Suriye ile barış konusunda sorulan bir soruya, Şara ile İsrail'in güvenliğini garanti altına alacak şekilde barış görüşmeleri başlatabileceklerini ve Suriye'nin artık kendileri için stratejik bir tehdit olmadığını, şu anda tehdidin İran olduğunu ve diğer ülkelerinse İsrail’in uyum sağlaması gereken zorluklar olduğunu söyledi.

Katz, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Witkoff’un Arap ülkeleriyle yapılan anlaşmalar konusundaki iyimserliği, 10 yılı aşkın bir süredir ortaya koyduğumuz vizyonu yansıtıyor ve İran böyle bir barışı engellemeye çalışıyor. Bugün durum daha kolay çünkü bu ülkelerin bazıları İsrail ile yakınlaştı. Bizim büyük bir güç olduğumuzu anladılar. Bu yüzden bölgedeki barış konusunda iyimserim.”

ABD’li bir kaynağa göre İsrail, Suriye konusunda kırmızı çizgilerini ortaya koydu. Bunlar arasında Türkiye’nin Suriye’de asker bulundurmaması ve İran ile Hizbullah'ın geri dönmelerinin engellenmesi yer alıyor. İsrail ayrıca Suriye’nin güneyinin silahsızlandırılmasını talep etti. İsrailli üst düzey bir yetkiliye göre İsrailliler ABD'li Temsilci Witkoff’a İsrail’in ülkenin güneyindeki silahsızlandırma tamamlanana kadar Suriye'deki güçlerini muhafaza edeceği mesajını iletti. İsrail'in, kuzey sınırında konuşlu Birleşmiş Milletler (BM) güçlerine ABD askerlerinin de eklenmesini istediği belirtildi. Buna karşılık, İsrailli yetkili, Suriye hükümetinin müzakereler sırasında Golan Tepeleri konusunu gündeme getireceğini, ancak Beşşar Esed rejiminden daha esnek davranacağını tahmin ettiklerini ifade etti.

Netanyahu'nun yargılanması

İsrail sahnesine gelince iktidardaki koalisyon ortaklarından Likud Partisi tarafından Netanyahu'nun yargılanmasını iptal etmeyi amaçlayan bir hareketlilik başlatıldı. Parti ayrıca, Netanyahu'nun yargılanmasını iptal edebilecek bir yasa tasarısı hazırlayarak Knesset'e sunmaya hazırlanıyor. Netanyahu ise, ‘bölgesel, uluslararası ve güvenlikle ilgili son derece önemli gelişmelerle’ meşgul olduğu gerekçesiyle, önümüzdeki iki hafta içinde görülmesi planlanan hakkında davanın ertelenmesi için mahkemeye acil bir talepte bulundu.

Mahkemeye sunulan dilekçede, İran'a karşı savaşın ve bölgesel ve uluslararası gelişmelerin ardından, Başbakan Netanyahu’nun tüm zamanını ve enerjisini birinci dereceden siyasi, ulusal ve güvenlik meselelerine ayırması gerektiği, bunların arasında Gazze'ye karşı savaşın yönetimi ve rehinelerin kurtarılması dosyasının ele alınmasının da bulunduğu belirtildi.

Dilekçede ayrıca, “Bu olağanüstü koşullar altında, saygın mahkemenin, İran'a karşı savaşın ardından önümüzdeki iki hafta içinde Başbakan’ın ifade vermesi planlanan duruşmaları iptal etmesi talep ediliyor” ifadesi yer aldı. İsrail yargısı bu talebi reddetti.

İsrailli analist Eichner, ABD Başkanı Trump'ın Netanyahu'nun yargılanmasının iptalini talep ettiği dramatik paylaşımının, yargılamanın iptal edilmesi çağrısının bağlamından kopuk olmayan, aksine bir ‘paket anlaşmanın’ parçası olabileceği ihtimalini göz ardı etmemek gerektiğini belirterek “Trump, Netanyahu’ya açıkça ve muhtemelen pratik olarak da destek sağlarken, Başbakan Netanyahu’nun da Gazze’deki çatışmayı sona erdirmesi ve bölgesel hedeflerine doğru ilerlemesi için elinden geleni yapması bekleniyor. Bu daha geniş bir bağlamda atılan ilk adım olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Netanyahu da Trump'ın sözlerine yanıt verdi. Muhtemelen böyle bir anlaşmayla bağlantılı olabilir, çünkü Trump'ın paylaşımına katılarak “Başkan Trump, bana, İsrail’e Yahudi halkına verdiğiniz büyük destek için teşekkür ederim” yazdı. Netanyahu “Ortak düşmanlarımızı yenmek, kaçırılanlarımızı kurtarmak ve barış çemberini hızla genişletmek için birlikte çalışmaya devam edeceğiz” diye ekledi.

Affetmek yok

Öte yandan İsrail'de, Trump'ın Netanyahu'nun yargılanmasının iptal edilmesi talebiyle iç işlerine müdahale etmesini reddeden birçok ses yükseldi. Ayrıca, İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog'a, iddianamede yer alan ağır suçlamalar nedeniyle Netanyahu hakkında af çıkarmaması çağrısında bulundular.

İsrail gazetesi Haaretz geçtiğimiz cuma günü yayınlanan sayısını bu konuya ayırdı. Gazete Cumhurbaşkanı Herzog'dan baskıya boyun eğmemesini ve ‘rüşvet almak ve görevini kötüye kullanmakla’ suçlanan Başbakan hakkında af çıkarmamasını istedi. Trump'ın talebini büyük bir hata olarak değerlendiren gazeteye göre bu hem İsrail'in yasaları uygulama mekanizmasını zayıflatıyor hem kutuplaşmayı derinleştiriyor hem de Trump’ın bu ‘kaba’ müdahalesi İsrail'i ABD’ye bağlı bir devlet olarak gösteriyor.

Gazete ilgili haberinde şu ifadelere yer verdi:

“Netanyahu ise her zamanki gibi İran'a karşı mücadelede ulusal birliğin oluştuğu bir anı, hakkındaki davanın iptal edilmesi şeklinde kişisel çıkar sağlamak için kullanıyor. Aralarında Gideon Sa'ar, Yoav Kisch ve ve Shlomo Deri'nin bulunduğu bazı bakanların Başkan Trump'ın talebini desteklemesi, egemenlik, ulusal onur ve yönetim gibi kavramları bayrağına yazan hükümeti gülünç bir duruma düşürürken bu adımın gerçekte Netanyahu'nun yargılanmasının iptalini amaçlayan planlı bir siyasi hamle olduğunu gösteriyor.”