İslam âlemi ve dünyanın karşı karşıya olduğu zorluklar Çin ve Fransa’dan büyüktür

Fransız Ortadoğu Uzmanı Kepel: Müslüman zihinleri kazanmak için verilen en önemli savaş, artık Filistin, Irak ve Afganistan’da değil, Paris, Londra ve diğer Avrupa şehirlerindeki Müslüman topluluklardadır.

Totaliter rejimlerin tam tersi olan Fransa gibi demokratik bir ülke, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘İslamcı ayrılıkçılık’ olarak nitelediği şeyle mücadele için bir yasa çıkarıyor (Reuters)
Totaliter rejimlerin tam tersi olan Fransa gibi demokratik bir ülke, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘İslamcı ayrılıkçılık’ olarak nitelediği şeyle mücadele için bir yasa çıkarıyor (Reuters)
TT

İslam âlemi ve dünyanın karşı karşıya olduğu zorluklar Çin ve Fransa’dan büyüktür

Totaliter rejimlerin tam tersi olan Fransa gibi demokratik bir ülke, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘İslamcı ayrılıkçılık’ olarak nitelediği şeyle mücadele için bir yasa çıkarıyor (Reuters)
Totaliter rejimlerin tam tersi olan Fransa gibi demokratik bir ülke, Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un ‘İslamcı ayrılıkçılık’ olarak nitelediği şeyle mücadele için bir yasa çıkarıyor (Reuters)

Refik Huri
Fransız oyun yazarı Moliere'in kaleme aldığı tiyatro oyunlarından birinin sonunda karakterlerden biri ‘yaşasın farklılık’ diye haykırır. Bugün ise Fransa’da bir farklılık korkusu söz konusu. Küresel bir köy haline gelen dünyada, Samuel Huntington, savunduğu tezi ‘medeniyetler çatışması’ konusunda uyarırken milliyetçiliğe dönüşle ilişkili çok kültürlülük konusunda da endişesini dile getiriyor. Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ndeki Müslüman Uygur azınlıktan korkan Çin'in ihtişamına ve büyüklüğüne sahip bir ülke, Uygur erkeklerini ideolojik eğitim kamplarına gönderirken kadınlarını da Han Çinlileriyle evlenmeye zorluyor. Çin'de ‘Müslümanların Çinlileştirilmesi’ için Devlet Başkanı ve Komünist Parti Lideri Şi Cinping tarafından bizzat denetlenen bir program uygulanıyor. Bu gibi totaliter ve otoriter rejimlerin tam tersi olan Fransa gibi demokratik bir ülke ise Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un ‘İslamcı ayrılıkçılık’ olarak nitelediği şeyle mücadele için bir yasa çıkarıyor. Bu ifade, tıpkı Çin'de Sincan Uygur Özerk Bölgesi’nin veya Tibet Özerk Bölgesi’nin anakaradan ayrılmasına ilişkin korkunun temelini oluşturan coğrafi bir ayrılık anlamında kullanılmıyor.  Daha ziyade, toplumsal ayrılık ve Cumhuriyetin değerlerine ve laik sisteme karşı çıkma anlamına geliyor. Amaç ‘Müslümanların Fransızlaştırılması’ ve ‘Fransa İslamı’na götüren dönüşümlerin önünün açılmasıdır.

Sorunun ta kendisi
Köktendinci terörün yarattığı şiddetten duyulan korku başka,  kılık-kıyafet, peçe ve kültürel çeşitlilik açısından görünüşle ilgili farklılıktan duyulan korku başkadır ve işte sorun da tam olarak budur. Pakistanlı eski diplomat Hüseyin Hakkani, “İslam dünyasının karşı karşıya olduğu asıl sorun kafalarının içindekilerdir, üstlerindekiler değil” derken abartmış sayılmazdı.
Bunun nedeni, ‘eritme potası’ teorisinin kökenlerinden ayrı bir Amerikan kimliği üretmekte başarısız olmasıdır. Halen Latin, İtalyan, İrlandalı, Arap, Müslüman, Çinli, Hint ve diğer kökenlerine ve kültürlerine bağlı kalmaya devam eden Amerikalılar var. The Atlantic dergisinin ABD'de ‘kabilecilik’ hakkında özel bir araştırma dosyası hazırlaması hiçte şaşırtıcı değil. Hayır, Huntington dahi “Who Are We?” (Biz Kimiz?) adlı kitabında, “Amerikan kimliğine yönelik yakın ve en tehlikeli tehdit, Latin Amerika'dan, özellikle de Meksika'dan sürekli olarak devam eden göçtür” diyor. Ancak İslam, İngiliz kimliğinin bir parçasıdır. Almanya Başbakanı Angela Merkel'e göre Alman kimliğinin de bir parçası haline geldi. Geçtiğimiz yüzyılın dörtte üçü boyunca yeni bir ‘Sovyet vatandaşı’ yaratmaya çalışan Sovyetler Birliği'nden aldığımız en büyük ders, birliğin dağılmasının ardından herkesin orijinal kimliğine geri dönmesi oldu. Ayrıca eski İtalya Başbakan Romano Prodi’nin dediği gibi, “Avrupa bir azınlıklar federasyonudur.”

Siyasal İslamcılığın radikalleşmesi
Başta Fransa ve Almanya olmak üzere Avrupa ülkelerinde siyasal İslamcılığın radikalleşmesinin diğer faktörlerle birlikte aşırı sağcı hareketlerin ortaya çıkmasına yol açtığı konusunda bir anlayış söz konusu. Ancak ‘İslamcı ayrılıkçılık’ yasasının ‘Fransa İslamı' projesinin başarıya ulaşması için atılan son adım olduğu anlaşılıyor. Fransız Ortadoğu Uzmanı Gilles Kepel ‘The War for Muslim Minds: Islam and the West (Müslüman zihinleri kazanma savaşı: İslam ve Batı) adlı kitabında “Müslüman zihinleri kazanmak için verilen en önemli savaş, artık Filistin, Irak ve Afganistan’da değil, Paris, Londra ve diğer Avrupa şehirlerindeki Müslüman topluluklardadır” diyor.
Avrupa'da Müslümanların gelişimi ve modernizmin reddinde değil, İslam dünyasındaki Müslümanlara yansıyacak şekilde bir rol üstleneceklerine inanan tek Müslüman düşünür Muhammed Arkun değildi.
‘Globalized Islam: The Search for a New Ummah’ (Küresel İslam: Yeni bir Ümmet Arayışı)kitabının yazarı, ünlü Fransız siyaset bilimci ve İslami hareketler uzmanı Olivier Roy ise ‘yeni nesil İslamcı aşırılık yanlılarının dinle ilgilenmediklerini ve savunduklarını iddia ettikleri İslam toplumlarında kendilerine yer olmadığını’ savunuyor. Roy’a göre Fransa'nın yaptığı şey, İslam'ı radikalleştirmek değil, radikalizmi İslamlaştırmaktır.

Antitez
Ancak Rihletu'ş-şeyh Rifa'a et-Tahtavi’nin Paris'teki çalışmaları ve Kahire'ye döndükten sonra “Orada İslam'ı gördüm, fakat Müslümanları görmedim” diyerek dile getirdiği izlenimi bunun tersini yansıtıyordu.  El Kaide örgütü, ardından DEAŞ ve Ortadoğu, Afrika ve Asya'daki bazı örgütlerde giderek somut bir hal alan radikalizm, Avrupa veya ABD’de doğan ve buralardaki üniversitelerde eğitim gören Müslüman nesle yansıdı. Böylece yaklaşık iki bini Fransa'dan olmak üzere Avrupa'dan 6 bin genç, DEAŞ’ın ‘hilafet devleti’ne katıldı.
Başında da sonunda da sorun kimlik siyasetiydi. Her ülkede ırk, köken, dil ve din kimlikleri çatışmasına girilme riski vardır.  Hepsi de 1928'de Müslüman Kardeşler'in kurucusu Şeyh Hasan el-Benna'nın hilafeti yeniden kurmak için söylediği, “Vatandaş kavramı yoktur, Müslüman kavramı vardır” türünden keskin kimliklerdir. Burada karşı karşıya kalınan asıl zorluk, insanlığın gelişmesi ve bilimsel, teknolojik ve ekonomik ilerlemenin yanı sıra kültürel ve sanatsal yaratıcılık savaşına, insan kardeşliğini kolektif kimlik yapacak şekilde katılabilmektir. Manevi eksikliğin tezahürlerinden biri, tek bir kültürden memnun olmamızdır. Oysa zenginlik, medeniyetler arasındaki açık diyalogdur.
*Bu makale Şarku’l Avsat tarafından  Independent Arabia’dan çevrilmiştir.



Yılda 7 milyon insan ölüyor… Dünya nüfusunun çoğunluğu kirli hava soluyor

Hindistan havası en kirli ülkeler arasında (Reuters)
Hindistan havası en kirli ülkeler arasında (Reuters)
TT

Yılda 7 milyon insan ölüyor… Dünya nüfusunun çoğunluğu kirli hava soluyor

Hindistan havası en kirli ülkeler arasında (Reuters)
Hindistan havası en kirli ülkeler arasında (Reuters)

Bugün yayınlanan yeni bir rapor, dünya şehirlerinin çoğunun hava kirliliğinden mustarip olduğunu ve küresel olarak şehirlerin yalnızca yüzde 17'sinin hava kalitesi yönergelerine uyduğunu ortaya koydu.

Hava kalitesi izleme konusunda uzmanlaşmış İsviçreli IQAir veritabanı, 138 ülkedeki 40 bin izleme istasyonundan elde edilen verileri analiz etti ve en kirli havaya sahip ülkelerin şunlar olduğunu tespit etti: Çad, Kongo, Bangladeş, Pakistan ve Hindistan.

Hindistan'daki altı şehir dünyanın en kirli dokuz şehri arasında yer alırken, Hindistan'ın kuzeydoğusundaki sanayi şehri Burnihat listenin başında yer aldı.

Uzmanlar, birçok bölgede izleme cihazlarının bulunmaması nedeniyle gerçek hava kirliliği miktarının daha yüksek olabileceğini, örneğin Afrika'da her 3,7 milyon kişiye sadece bir izleme cihazı düştüğünü belirtti.

Bununla birlikte, sorunu ele almak için daha fazla hava kalitesi izleme istasyonu kuruluyor. Rapora bu yıl 8 bin 954 yeni sahadan ve binden fazla yeni izleme cihazından elde edilen veriler eklendi.

Sadece yedi ülke Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) standartlarını karşıladı. (Reuters)Sadece yedi ülke Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) standartlarını karşıladı. (Reuters)

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) hava kirliliği nedeniyle her yıl 7 milyon kişinin öldüğünü tahmin ediyor.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığına göre WHO tarafından yapılan açıklamada, “Kirlenmiş suyunuz varsa, insanlardan günde yarım saat (arıtılması için) beklemelerini isteyebilirsiniz, ancak kirlenmiş havanız varsa, insanlardan nefes almayı bırakmalarını isteyemezsiniz” ifadesi yer aldı.

Sadece yedi ülke WHO'nun standartlarını karşıladı

Veriler, geçen yıl sadece yedi ülkenin Dünya Sağlık Örgütü'nün (WHO) hava kalitesi standartlarını karşıladığını gösterdi.

IQAir'e göre sadece Avustralya, Yeni Zelanda, Bahamalar, Barbados, Grenada, Estonya ve İzlanda standartları karşıladı. Özellikle Asya ve Afrika'daki büyük veri boşlukları küresel tabloyu etkiliyor. Birçok gelişmekte olan ülke, duman seviyelerini takip etmek için ABD büyükelçilikleri ve konsolosluk binalarına yerleştirilen hava kalitesi sensörlerine güveniyordu. Ancak ABD Dışişleri Bakanlığı kısa bir süre önce bütçe kısıtlamalarını gerekçe göstererek bu programı sonlandırdı ve geçen hafta ABD hükümetinin resmi hava kalitesi izleme web sitesi AirNow.com'dan Çad'da kaydedilen veriler de dahil olmak üzere 17 yıldan fazla veri silindi.

Dünya genelinde şehirlerin yalnızca yüzde 17'si hava kalitesi yönergelerine uyuyor. (Reuters)Dünya genelinde şehirlerin yalnızca yüzde 17'si hava kalitesi yönergelerine uyuyor. (Reuters)

PM2.5 olarak bilinen havadaki tehlikeli küçük partiküllerin ortalama konsantrasyonu geçen yıl Çad'da metreküp başına 91,8 mikrogramdı ve 2022'deki ortalamanın biraz üzerindeydi. WHO, geçen yıl şehirlerin yalnızca yüzde 17'sinin karşıladığı bir standart olan metreküp başına beş miligramdan fazla olmayan seviyeler öneriyor.

Malezya merkezli Sunway Gezegen Sağlığı Merkezi'nde kıdemli bilim insanı ve hava kirliliği uzmanı olan Fatıma Ahmed'e göre, kirli havanın uzun süre solunması solunum yolu hastalıklarına, alzheimera ve kansere neden olabilir.