Dünyanın koronavirüsle mücadelesi sürüyor: Can kaybı 1 milyonu aştı

Dünyanın koronavirüsle mücadelesi sürüyor: Can kaybı 1 milyonu aştı
TT

Dünyanın koronavirüsle mücadelesi sürüyor: Can kaybı 1 milyonu aştı

Dünyanın koronavirüsle mücadelesi sürüyor: Can kaybı 1 milyonu aştı

Şarku'l Avsat'ın Worldometers’den aktardığı verilere göre dünya genelindeki koronavirüs vakası sayısı 38 milyon 436 bine, can kayıpları ise 1 milyon 92 bine ulaştı. Diğer yandan, dün Çinli yetkililer ise salgının küçük bir odak noktasının keşfedilmesinin ardından tüm Qingdao şehri sakinlerinin koronavirüs testine tabi tutulması için hızlı davrandı.
Ölümcül koronavirüs dünya genelindeki etkisini hızla sürdürürken, başta Avrupa’dakiler olmak üzere salgının ilk dalgasını atlatan ülkeler ise salgına dair yeni sıcak noktalar ile mücadele ediyor.
Hükümetler, koronavirüs aşısının henüz bulunmaması dolayısıyla, salgının geniş çapta yayılmasından korkuyor. AFP’nin haberine göre, geçen yıl salgının patlak verdiği Çin’de Pazar günü salgının küçük bir odak noktasının keşfedilmesinin ardından ülkenin doğusundaki Qingdao şehrindeki tüm nüfusu toplu teste tabi tutma kararı aldı. Nitekim Çinli yetkililer, dün öğleden sonra en az 4 milyon kişiden test için örnek topladı. Qingdao yetkilileri, 1,9 milyon test sonucunun yayınlandığını, önceden teyit edilen vakalar dışında yeni vakaların kaydedilmediğini doğruladı.
Yetkililer, 9,4 milyon nüfuslu şehrin tümünü Perşembe gününe kadar teste tabi tutmayı planlıyor.
Diğer ülkelerin etkili test sistemleri kurma yönünde tökezleyen çabalarıyla çelişen sahnelerde, Qingdao'da koruyucu giysiler giyen sağlık çalışanları şehrin mahallelerinden numune toplama noktaları olarak çadırlar kurdu. Ebeveynler, çocuklarını da bu çadırlara getirdi.
Mart ve Nisan aylarında uygulanan tam kapanışlardan kaçınmaya çalışan Avrupalı hükümetler ise, yeni kısıtlamalar getirip incelemeleri yoğunlaştırarak vaka sayısındaki yeni artışı kontrol altına alma mücadelesi veriyor.
İngiltere, Fransa, Almanya, Polonya ve Çek Cumhuriyeti'nde son haftalarda vaka sayılarında yaşanan ciddi artış, şuanda düşüklerde seyreden can kaybı oranlarında da olası bir artış yaşanacağı korkusuna neden oldu.
Paris Hastaneler Genel Müdürü Martin Hirsch, yoğun bakım yataklarının önümüzdeki hafta Kovid-19 hastaları ile dolabileceği uyarısında bulundu.
Paris ve banliyölerindeki 39 hastaneden sorumlu Martin Hirsch, Le Parisien gazetesine verdiği demeçte, “24 Ekim tarihine kadar, yoğun bakımda en az 800 ila bin Kovid hastası olacağı, bunun da mevcut kapasitemizin yüzde 70 ila 90'ını temsil edeceği bekleniyor” ifadelerine başvurdu.
Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron'un Çarşamba akşamı bir televizyon röportajında ​​yeni kısıtlamalar açıklayacağı bekleniyor. Medya kuruluşları ise Paris ve diğer şehirlerde sokağa çıkma yasağı ilan edileceği öngörüsünde bulunuyor.
Tedbirlerin artırıldığı İtalya’da ise partiler, amatör futbol maçları ve geceleri barlarda yemek yemek yasaklandı. 
Diğer yandan, Polonya Başbakanı Mateusz Morawiecki, salgına yakalandığı anlaşılan bir kişiyle temasa geçmesinin ardından karantinaya girdi.
Avrupa'daki en yüksek can kaybı oranlarına sahip İngiltere, İskoçya, Galler ve Kuzey İrlanda’dan oluşan Birleşik Krallık’ta. Başbakan Boris Johnson salgını kontrol altına alma yönündeki yeni stratejinin parçası olarak daha önce Liverpool'daki barların kapatılması talimatını vermişti. Kapanma zorunluluğuyla karşı karşıya kalacak kurumların hükümetten destek alacağını söyleyen Johnson’ın ziyafet mekanlarının kapatılmasına odaklanması, öfkeye neden oldu.
Liverpool'da bir bar sahibi Simon Ashdown, söz konusu kararı “felaket” değerlendirerek “Bu kapanıştan fazla kuruluşun sağ çıkacağını sanmıyorum” ifadelerine başvurdu.
Londra hükümeti ise, bilim uzmanlarının salgını durdurmak amacıyla Eylül ayı itibariyle acil kapanışa gitme önerilerini görmezden geldiği için dün yeni eleştirilerle karşı karşıya kaldı. Muhalefette önde gelen İşçi Partisi, hükümetin bu konuda tepkisiz kalmasının endişe verici olduğunu belirtti. Aynı zamanda salgını durdurmaya yönelik en son planının güvenilirliği hakkındaki soru işaretlerini gündeme getirdi.
Hükümet’in Sağlık Baş Danışmanı Prof. Dr. Chris Whitty, Başbakan tarafından açıklanan son önlemlerin salgının artışını durduracağından ‘emin olmadığını’ belirtti. Nitekim Başbakan Johnson, ülkede orta, yüksek ve çok yüksek olmak üzere üç farklı alarm seviyesine göre uygulanacak üç aşamalı kısıtlamaları açıklamıştı.
Alman Şansölyesi Angela Merkel, koronavirüs salgının Avrupa’daki gidişatından duyduğu endişeyi dile getirdi. Bölgeler Avrupa Komitesi’nde konuşan Merkel, Avrupa'nın neredeyse tüm bölgelerindeki vakaların yeniden artış gösterdiğini, tehlikeli durumun henüz değişiklik göstermediğini ifade etti. Merkel, DPA’nın haberine göre, varılan noktayı riske atmamak ve ikinci bir kapatmanın gerekmediğinden emin olmak için gereken her şeyin yapılması talebinde bulundu.
Söz konusu açıklamalarında aynı zamanda “Avrupa’da yaşayan insanlardan dikkatli olmalarını, kurallara uymalarını, sosyal mesafe ve maske takımına iltizam göstermelerini, salgını sınırlamak ve ekonomik faaliyetimizi sürdürmek için elimizden geleni yapmayı istemeliyiz” ifadelerine başvurdu.
Ekonomiyi kötü etkileyecek sancılı kapanmalar ve sosyal mesafe önlemleri karşısında, bazı ülkeler ise ‘sürü bağışıklığına’ ulaşılması için salgının insanlar arasında yayılmasına izin verme önerisinde bulundu. Ancak Dünya Sağlık Örgütü (WHO), bu tür planların uygulanabilir olmadığını, başarıya varmak için toplu aşılama yapılması gerektiğini söylüyor.
WHO Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, Pazartesi günü konuyla ilgili yaptığı açıklamada, sürü bağışıklığının insanları virüse maruz bırakmakla değil, onları virüsten korumakla olacağını vurguladı. Virüsün serbest dolaşımına izin verilmesi fikrinin bilimsel açıdan sorunlu ve gayriahlaki olduğunu söyleyen Ghebreyesus, “Bu bir seçenek değildir” dedi.
Akademik bilim dergisi The Lancet’te yayınlanan bir araştırmada ise, virüse maruz kalmanın gelecekte bağışıklığı garanti etmeyeceği, aksine daha şiddetli semptomlarla ikinci bir enfeksiyonun patlak verebileceğine değinildi.
ABD, toplamda 220 bin 939 can kaybı ile, koronavirüsün sebep olduğu ölümler açısından koronavirüs salgınından en çok etkilenen ülke sayılıyor. Ardından ise 151 bin 63 can kaybı ile Brezilya, 110 bin 686 ile Hindistan, 84 bin 420 can kaybı ile Meksika ve 43 bin 18 ile İngiltere geliyor.
Salgının yeniden patlak vermesi riskiyle karşı karşıya olan Rusya’da ise son 48 saat içerisinde koronavirüs kaynaklı 483 can kaybının kaydedildiği resmi olarak duyuruldu. Böylece salgın başlangıcından bu yana kaydedilen sayının üzerine çıkıldı. AFP’nin haberine göre, gözlemciler yetkilileri can kayıplarının tamamını açıklamamakla suçluyor; zirâ Rusya, salgının ölümlerin yalnızca ana nedeni olduğu vakaları sayıyor.



Pakistan’ı son anayasa değişikliğinin ardından bekleyen tehlikeli sonuçlar

Cumhurbaşkanı Zerdari'nin yanı sıra, Pakistan'ın en güçlü adamı olarak kabul edilen mevcut Genelkurmay Başkanı Asım Munir ömür boyu dokunulmazlık elde ettiler (AFP)
Cumhurbaşkanı Zerdari'nin yanı sıra, Pakistan'ın en güçlü adamı olarak kabul edilen mevcut Genelkurmay Başkanı Asım Munir ömür boyu dokunulmazlık elde ettiler (AFP)
TT

Pakistan’ı son anayasa değişikliğinin ardından bekleyen tehlikeli sonuçlar

Cumhurbaşkanı Zerdari'nin yanı sıra, Pakistan'ın en güçlü adamı olarak kabul edilen mevcut Genelkurmay Başkanı Asım Munir ömür boyu dokunulmazlık elde ettiler (AFP)
Cumhurbaşkanı Zerdari'nin yanı sıra, Pakistan'ın en güçlü adamı olarak kabul edilen mevcut Genelkurmay Başkanı Asım Munir ömür boyu dokunulmazlık elde ettiler (AFP)

Pakistan'da tartışmalı bir anayasa reformunun kabul edilmesinin ardından uzmanlar, dünyanın en kalabalık beşinci ülkesinde siyasi, askeri ve yargı alanlarında radikal değişiklikler olacağı konusunda uyardı.

Cumhurbaşkanın beklediği değişiklikler neler?

Pakistan'ın üst meclisi Senato ve alt meclisi Milli Meclis, cumhurbaşkanlığı makamındaki kişiye ömür boyu dokunulmazlık tanıyan 27. anayasa değişikliğini onayladı. Değişiklik birkaç saat içinde Cumhurbaşkanı Asıf Ali Zerdari tarafından imzalanarak yasalaştı.

Hakkında çok sayıda yolsuzluk davası olan Asif Ali Zerdari, sadece cumhurbaşkanlığı görev süresi boyunca dokunulmazlıktan yararlanıyordu. Ancak son değişiklikle birlikte artık ömür boyu hakkında açılacak her türlü yasal soruşturmadan muaf olmuş durumda. Fakat bu dokunulmazlık, gelecekte üstleneceği diğer kamu görevlerini kapsamıyor.

Askeri dokunulmazlık

Ömür boyu dokunulmazlık, Pakistan'ın en güçlü adamı olarak kabul edilen mevcut Genelkurmay Başkanı Asim Munir'i de kapsıyor.

Değişiklik, geçtiğimiz mayıs ayında Hindistan ile yaşanan kısa süreli çatışmanın ardından Munir'in terfi ettirildiği ‘mareşal’ rütbesindeki herhangi bir subayın, rütbesini ve buna eşlik eden ayrıcalıkları ömür boyu muhafaza edeceğini ve hakkındaki her türlü cezai kovuşturmadan muaf olacağını öngörüyor.

Bu rütbe, Pakistan tarihinde daha önce sadece bir başka askere, 1958 yılının ekim ayında bir darbeyle iktidara gelen diktatör Eyub Han’a verilmişti.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı habere göre İslamabad'da avukatlık yapan Usame Malik, şu değerlendirmede bulundu:

“Bu dokunulmazlık genellikle mutlak monarşilerde tanınır, demokrasinin gerektirdiği şekilde hesap vermesi gereken seçilmiş liderlere tanınmaz. Sivil hükümetler altında bunu hiç görmedik, sadece sıkıyönetim altında gördük.”

Değişiklik ayrıca, Asim Munir’e onu donanma ve hava kuvvetleri komutanlarının üstünde konumlandıracak yeni bir pozisyon olan ‘Savunma Kuvvetleri Komutanlığı’ oluşturma yetkisi veriyor.

Avukat Malik, ‘ordunun tüm organizasyon yapısının değiştiğini ve bunun tehlikeli iç bölünmelere yol açacağını’ düşünüyor.

Peki ya yargı?

Bu bağlamda, ‘Federal Anayasa Mahkemesi’ adında yeni bir mahkeme kuruldu. Bu mahkeme, şimdiye kadar yetkisi elinden alınan Yüksek Mahkeme'nin yargı yetkisi altında olan anayasal meseleleri ele alabilecek tek organ olacak.

Öte yandan uzmanlar, yürütme organının Yüksek Mahkeme hakimlerini ülke içinde nakletmesine izin verilmesi nedeniyle yargı bağımsızlığının zedeleneceğinden endişe ediyor.

Şimdiye kadar iki Yüksek Mahkeme yargıcının istifa etmesi buna verilen en dikkat çekici tepkilerden biri oldu.

Bu yargıçlardan biri olan Yargıç Mansur Ali, Pakistan Cumhurbaşkanı Zerdani’ye sunduğu istifa mektubunda “27. Yasa Değişikliği Pakistan Anayasası’na bir hakarettir” yazdı. Yargıç Ali, mektubunda ayrıca “Ülkenin en yüksek mahkemesini parçalayarak yargının bağımsızlığı ve bütünlüğü zedeleniyor” diye ekledi.

Federal Anayasa Mahkemesi'nin yeni hakimleri, Cumhurbaşkanı Zerdani, Başbakan Şahbaz Şerif ve Genelkurmay Başkanı Asim Munir dahil olmak üzere üst düzey sivil ve askeri yetkililerin huzurunda cuma günü yemin ettiler.

Uzmanlar, bu yargı değişikliklerinin muhalefet lideri İmran Han aleyhine açılan yaklaşık 200 davanın görülmesinde etkili olabileceğini düşünüyor.

Analistlere göre eski Başbakan Han, ordunun desteğini kaybettikten sonra hapse atıldı, ancak ordu siyasete müdahale ettiğini reddediyor. Pakistan Adalet Hareketi (PTI) tarafından temsil edilen muhalefet, değişikliğin oylaması sırasında bunu ‘yargının bağımsızlığına ve demokrasinin düzgün işleyişine ölümcül bir darbe’ olarak nitelendirerek Milli Meclis'te protesto etti.

Sırada ne var?

Genelkurmay Başkanı Asim Munir, 2027 yılında görevinden ayrılacağına karar verildikten sonra, 2030 yılına kadar ordunun başında kalabilecek.

Pakistan ordusu hakkında bir kitap yazan siyasi analist Ayşe Sıddıka, Munir’in Savunma Kuvvetleri Komutanı olarak yeni görevine atanarak 2030 yılı kasım ayına kadar beş yıl görevde kalacağını ve bu sayede 2029 yılındaki bir sonraki seçimleri kontrol etme fırsatı bulacağını söyledi.


Trump askeri saldırıları savunuyor: Uyuşturucu gemilerini durdurmak "boşa"

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)
TT

Trump askeri saldırıları savunuyor: Uyuşturucu gemilerini durdurmak "boşa"

ABD Başkanı Donald Trump (AP)
ABD Başkanı Donald Trump (AP)

Associated Press'e göre, Başkan Donald Trump, uyuşturucu kaçakçılığı yaptığından şüphelenilen tekneleri hedef alan ABD askeri saldırılarını haklı çıkarırken, ABD'nin bu tekneleri denizde durdurma yönündeki uzun süredir devam eden stratejisinin tamamen başarısız olduğunu ileri sürdü.

Trump, birkaç hafta önce, "Bunu 30 yıldır yapıyoruz ve tamamen etkisiz oldu" demişti.

Trump'ın bu açıklamaları, ABD Sahil Güvenlik'in bir önceki yıl 225 tonluk rekor oranda kokain ele geçirdiğini duyurmasının ardından geldi. Ancak bu başarı, Cumhuriyetçi başkanı ABD'nin onlarca yıllık uyuşturucu karşıtı politikasını altüst etmekten alıkoymadı.

Şarku’l Avsat’ın AP’den aktardığı habere göre Trump yönetimi altında, ABD ordusu Pasifik Okyanusu ve Karayip Denizi'nde 20 şüpheli uyuşturucu kaçakçılığı gemisini imha ederek 80 kişiyi öldürdü.

Trump ve diğer üst düzey yetkililer, bu teknelerin uyuşturucu-terör örgütleri ve kartel üyeleri tarafından kullanıldığına ve ABD'ye gönderilmek üzere ölümcül uyuşturucularla dolu olduğuna inanıyor.

Bu saldırılar, yabancı liderler, insan hakları grupları, Demokratlar ve hatta ABD'nin yargısız infazlara girişerek uluslararası itibarını zedeleyebileceği endişesini dile getiren bazı Cumhuriyetçiler tarafından uluslararası alanda kınandı.

"Uyuşturucuyla mücadele" gazileri, özellikle uzun vadede, uyuşturucu kaçakçılığı yapan teknelerin durdurulması için geleneksel yaklaşımın yoğunlaştırılması halinde, Amerikan kaynaklarının daha etkili kullanılacağını savunuyorlar. Bu teknelerin mürettebatı, genellikle yetkililerin çete üyelerini ve kaçakçılık şebekelerini daha iyi hedeflemesine yardımcı olabilecek değerli istihbarat bilgilerine sahip.

Dedikleri gibi, "Ölüler masal anlatmaz"

Sahil Güvenlik, onlarca yıldır uyuşturucuya karşı uzun bir savaş yürütüyor ve kaçak uyuşturucu taşıdığından şüphelenilen küçük tekneleri durduruyor.

Bu çalışmanın büyük bir kısmı, çoğunluğu Kolombiya ormanlarında üretilen kokain sevkiyatlarını durdurmaya odaklanıyor.

Sahil Güvenlik, ortak ülkeler ve Uyuşturucuyla Mücadele Dairesi ile Dışişleri ve Adalet Bakanlıkları gibi diğer federal kurumlarla iş birliği yaparak, kaçakçılara önemli kayıplar verdirmeyi ve Amerika Birleşik Devletleri'ne ulaşan uyuşturucu miktarını azaltmayı hedefliyor.

Sahil Güvenlik'in yetersiz finansman nedeniyle daha da büyük miktarlarda uyuşturucu ele

Sahil Güvenlik'in uyuşturucuyu daha büyük miktarlarda ele geçirmesini sağlayacak fon eksikliğine ilişkin şikayetlerine rağmen, bu kampanya en azından bir ölçüte göre hiç bu kadar başarılı olmamıştı.

Sahil Güvenlik, son dönemde kokain ele geçirme konusunda rekor kırdı; ele geçirilen miktar son on yılın ortalamasından yaklaşık yüzde 40 daha fazla.

Çoğu durumda kaçakçılar yargılanmak üzere ABD'ye transfer edildi ve kaçakçılık rotaları ve üretim yöntemlerindeki değişiklikler hakkında önemli bilgiler toplandı; tüm bunlar herhangi bir can kaybı olmadan ve Amerikan vergi mükelleflerine çok daha düşük bir maliyetle gerçekleşti.

Uzmanlar, şu anda gerçekleştirilen her füze saldırısının maliyetinin, gemilerdeki kokain sevkiyatının değerinden daha fazla olduğunu söylüyor.


İngiltere mültecilere yönelik korumayı azaltıyor ve yardımlara otomatik erişimlerini durduruyor

Göçmenler İngiliz Kanalı'nı geçerek Britanya'ya ulaşmaya çalışıyor (Arşiv- AFP)
Göçmenler İngiliz Kanalı'nı geçerek Britanya'ya ulaşmaya çalışıyor (Arşiv- AFP)
TT

İngiltere mültecilere yönelik korumayı azaltıyor ve yardımlara otomatik erişimlerini durduruyor

Göçmenler İngiliz Kanalı'nı geçerek Britanya'ya ulaşmaya çalışıyor (Arşiv- AFP)
Göçmenler İngiliz Kanalı'nı geçerek Britanya'ya ulaşmaya çalışıyor (Arşiv- AFP)

İngiliz hükümeti dün geç saatlerde, iltica sisteminde yapılan bir değişiklik kapsamında mültecilere sağlanan korumada önemli bir azalma ve sığınmacıların otomatik olarak aldıkları sosyal yardımlarda bir sınırlama getirildiğini duyurdu.

 Bu duyuru, aşırı sağa verilen desteğin artmasıyla birlikte İşçi Partisi Başbakanı Keir Starmer'ın düzensiz göçü engelleme yönündeki baskıların arttığı bir dönemde geldi.

İçişleri Bakanı Shabana Mahmood yaptığı açıklamada, "Birleşik Krallık'a sığınmacı başvurusunda bulunanlar için altın bilet uygulamasını sona erdireceğim" dedi.

Şu anda mülteci statüsü verilenler ülkede beş yıl kalma hakkına sahip olup, bu sürenin ardından süresiz ikamet başvurusunda bulunarak ardından vatandaşlık başvurusunda bulunabiliyorlar.

Ancak İçişleri Bakanlığı bu sürenin 30 aya indirileceğini belirterek, bu koruma süresinin "düzenli olarak gözden geçirileceğini" ve mültecilerin, menşe ülkelerinin güvenli kabul edilmesi halinde ülkelerine geri dönmeleri gerekeceğini belirtti.

frt5y6
İngiltere İçişleri Bakanı Shabana Mahmood (Reuters)

Bakanlık ayrıca, mülteci statüsü verilen kişilerin Birleşik Krallık'ta uzun süreli ikamet başvurusunda bulunabilmeleri için mevcut beş yıllık süre yerine 20 yıllık bir bekleme süresine tabi tutulmayı planladığını belirtti.

Ayrıca hükümet, sığınmacıların otomatik olarak aldıkları sosyal yardımları azaltacağını duyurdu.

İçişleri Bakanlığı, bu adımın, Danimarka'nın katı göç politikalarını örnek alan kapsamlı bir sığınma sistemi revizyonunun parçası olduğunu etti.

Geçtiğimiz yaz seçimleri kazanan Starmer, Fransa'dan küçük teknelerle Manş Denizi'ni geçerek İngiltere'ye gelen göçmen akışını durdurması için baskı altında. Bu uygulama, özellikle seçimler açısından önceki Muhafazakar Parti hükümeti için sıkıntı yaratmıştı.

dfgthy
Göçmenler bir tekneyle Manş Denizi'ni geçiyor (Arşiv- AFP)

Yılbaşından bu yana 39 binden fazla kişi güvenli olmayan teknelerle Manş Denizi'ni kaçak yollarla geçti. Bu rakam, 2024 yılındaki toplam rakamı aşsa da 2022'de belirlenen rekor sayının altında kalıyor.

Bu geçişler, bu yıl yapılan çoğu kamuoyu yoklamasında İşçi Partisi'ni önemli bir farkla geride bırakan Nigel Farage'ın Reform UK partisinin popülaritesini artırıyor.

İçişleri Bakanlığı'nın son verilerine göre, Haziran 2024 ile Haziran 2025 arasında Birleşik Krallık'ta 111 binden fazla kişi sığınma başvurusunda bulundu. Bu sayı, istatistiklerin 2001'de başlamasından bu yana kaydedilen en yüksek başvuru oldu.