Lübnan-İsrail sınır müzakerelerine Şii partilerden muhalefet

Lübnan-İsrail sınır müzakerelerine Şii partilerden muhalefet
TT

Lübnan-İsrail sınır müzakerelerine Şii partilerden muhalefet

Lübnan-İsrail sınır müzakerelerine Şii partilerden muhalefet

Lübnan Cumhurbaşkanı Mişel Avn’ın ihtilaflı Lübnan-İsrail sınırını belirlemek için harekete geçmesi siyasi müttefikleri olan Şii partilerle arasının açılmasına yol açtı.
Lübnan kamuoyunda “Şii İkili” olarak tanımlanan Emel Hareketi ve Hizbullah ittifakı “Lübnan heyetindeki sivillerin deniz sınırlarını çizmek için İsrail ile müzakere etmesini” eleştiriyor.
14 Ekim’de yapılan müzakerelerin başlamasına engel olmasa da konu, Şii İkili’nin müttefiği olan Cumhurbaşkanı Mişel Avn ile anlaşmazlığa düşmesine yol açtı.
Şii İkili’den kaynaklar, hafta başında sivilleri ve subayları içeren bir müzakere heyetinin kurulduğunu açıklayan Cumhurbaşkanı ile yaşanan anlaşmazlık noktalarına değinmedi. Kaynaklar, Şii İkili’nin tavrının, “görüşmelerin, kara ve deniz sınırlarını belirleyecek özel anlaşma çerçevesi dışına genişletilmesi endişelerinden” kaynaklandığını belirtti.
Ancak Cumhurbaşkanı Avn’ın partisi (Maruni Hristiyan) Özgür Yurtsever Hareketi’nin de (ÖYH) içinde yer aldığı 8 Mart Cephesi’ne yakın diğer kaynaklar, Avn ile Şii İkili arasındaki derin anlaşmazlıktan söz ederken, Şarku’l Avsat’a yaptıkları açıklamada, Cumhurbaşkanlığı ile temasların, ‘müzakere heyetinin değişmesini talep etmek için çarşamba günü sabah vaktinde bildirinin yayınlanmasına birkaç dakika kalana kadar’ devam ettiğini söyledi. Ancak kaynaklara göre Cumhurbaşkanı Avn, Emel lideri ve Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri’nin müzakerelere başlamak için iki hafta önce ilan ettiği çerçeve anlaşmasıyla tutarlı şekilde tavrını koruyarak, bu taleplere yanıt vermedi. Avn ile temasların bir kısmını üstlenen Hizbullah’ın, Cumhurbaşkanının yanıtına itimat ettiğini söyleyen kaynaklar, ancak yanıtın gelmediğini belirtirken, aynı zamanda Avn’ın tavrının Hizbullah ile ilişkisini etkileyip etkilemediğini sorguladı.
Hizbullah ve Emel Hareketi, 1996 yılında Lübnan heyetinin sivil isimlerin de yer aldığı bir formülle oluşmasının, ‘Lübnan ve İsrail’den gelen askerler arasında Nakura’da Birleşmiş Milletler (BM) himayesinde dolaylı görüşmelerin yapılmasını sağlayan çerçeve anlaşmasını ve Nisan anlayışının kapsamını’ ihlal ettiğini vurguladı. Hizbullah ve Emel, Lübnan heyetinin çerçeve anlaşmasına uygun olarak derhal yeniden oluşturulması çağrısı yaptı.
Meclis’teki Kalkınma ve Kurtuluş Bloğu üyesi Milletvekili Eyyub Hamayyed, “Heyetin askerlerle sınırlı olması talebi; Fransız ve İngiliz mandalarının bölgeyi yönettiği 1923’te Lübnan ve işgal altındaki Filistin arasındaki sınırların çizilmesinde belirlenen kara noktalarına dayalı olarak, ekonomik bölgede hakkımızı teyit etmek ve bunun Lübnanlıların hakkı olduğunu vurgulamaktır” ifadelerini kullandı. “Bu, bu hakkı savunmanın bir ölçütüdür” diyen Hamayyed, düşman İsrail’in daha fazla adım atmaması için askeri heyet ve sivillerin yokluğu üzerinde ısrar edildiğini belirtti.
Hamayyed, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, İsrail tarafının ‘kurnaz’ olduğunu söylerken, ‘normalleşmeyi uygulamaya başlamak amacıyla karadan itibaren deniz sınırlarının çizilmesini suiistimal ederek görüşmelerin yapılmadığına’ dikkati çekti. Milletvekili, İsrail’in ‘başarısızlıkla sonuçlanan ve direnişin, onu siyasi kazanç sağlamadan geri çekilmeye zorladığı 1982’deki işgalden bu yana’ normalleşme üzerinde çabaladığını söyledi.
Emel Hareketi ve Hizbullah, Temsilciler Meclisi Başkanı Nebih Berri’nin ‘sınırları belirleme müzakerelerine ilişkin olarak’ ilan ettiği çerçeve anlaşmasının, 1996 yılındaki Nisan anlayışı ve 1701 sayılı kararın başlangıç noktasını teyit ettiğini ifade ederek, tavırlarına gerekçe sundu. Nisan anlayışı ve 1701 sayılı karar, yalnızca askeri görevliler arasında periyodik toplantıların yapılmasını içeriyor.
Şii İkili, yaptıkları açıklamada, ulusal sabitelere bağlılıklarını ve “düşman İsrail’in çoğunlukla siyasi ve ekonomik karakterdeki isimleri içeren müzakere heyetini oluşturarak istediği” koşulları reddettiklerini vurgularken, ‘yaşananları açıkça kabul etmediklerini, zira durumun anlaşmanın dayandığı anlayış çerçevesinden saptığını ve bunun da Lübnan’ın pozisyonuna ve üstün çıkarlarına zarar verdiğini’ kaydetti.
Öte yandan Meclis’teki Güçlü Lübnan Bloğu üyesi Milletvekili  Ziyad Esved, heyetin şeklinin önemli olmadığını, aksine müzakerelerin önemli olduğunu belirtti. Esved, “Şii İkili’nin tavrının haksız olduğunu ve konu kapsamında hiçbir değeri bulunmadığını” ifade ederken, Cumhurbaşkanı Avn’ın kullandığı yetkilerin ‘anayasada öngörüldüğüne’ dikkati çekti. Bir televizyon kanalına konuşan Ziyad Esved, tavra ‘bağımsız bir pazarlık kapısından’ bakıldığını ifade etti. Milletvekili ayrıca, Şii İkilinin ‘müzakerelerin şekli ve içeriğine karar vermek istediğini, kendilerinin esasen İsrail’e düşman olan Lübnanlıların maneviyatının yerini aldıklarına inandıklarını’ belirterek bunun haksız bir iç durum olduğunun altını çizdi.
Lübnan Cumhurbaşkanlığı, İsrail ile ihtilaflı olan güney sınırlarını belirlemek için teknik bir heyet oluşturulduğunu açıkladı. Heyet, yarın BM ve Amerika Birleşik Devletleri (ABD) gözetiminde ilk toplantısını gerçekleştirecek.
Cumhurbaşkanlığı yaptığı açıklamada, başkanlığını Pilot Kurmay Tuğgeneral Bessam Yasin’in yapacağı heyetin Lübnan Petrol Sektörü İdaresi üyesi Deniz Albay Mazen Basbus, Visam Şubat ve uluslararası hukuk uzmanı Necib Mesihi’den oluşacağını belirtti.

İsrail ile çerçeve anlaşmasına varılmıştı
Lübnan ve İsrail arasındaki sınır ihtilafının çözümü için 2010'dan bu yana ABD diplomatik heyeti ile birlikte süreci yöneten Lübnan Meclis Başkanı Nebih Berri, Birleşmiş Milletler (BM) gözetiminde İsrail ile hem kara hem deniz sınırlarını belirleme müzakereleri için "çerçeve anlaşmasına" varıldığını açıklamıştı.
Müzakerelerin Güney Lübnan'da görev yapan BM Geçici Görev Gücü (UNIFIL) merkezinde yürütüleceğini belirten Nebih Berri, yıllardır sürdürdüğü görevini de artık müzakerelerde Cumhurbaşkanı Avn'ın öncülüğünde Lübnan'ı temsil edecek orduya bıraktığını ifade etmişti.

Lübnan-İsrail sınır ihtilafı
Lübnan ile İsrail arasında 860 kilometrekarelik deniz sahası anlaşmazlığı bulunuyor.
İki ülke de Doğu Akdeniz’deki kıta sahanlığında hak iddia ediyor. İsrail, Lübnan hükümetinin lisanslama sürecine başladığı beş bloktan üçünün, İsrail kıta sahanlığı sınır bölgesinde yer aldığını öne sürüyor. Tel Aviv ayrıca, 87 kilometrelik Lübnan'ın kara sınırında da Şeba Çiftlikleri ile diğer bazı bölgelerdeki işgalini sürdürüyor.



İsrail’in Iraklı gruplara ait ayrıntılı veri tabanı Bağdat’ta şaşkınlık yarattı

Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
TT

İsrail’in Iraklı gruplara ait ayrıntılı veri tabanı Bağdat’ta şaşkınlık yarattı

Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)
Bağdat'taki Haşdi Şabi güçleri tarafından düzenlenen gösteriden bir kare (DPA)

Şarku’l Avsat’ın edindiği bilgilere göre, Iraklı yetkililer son günlerde, İsrail tarafından hazırlanmış son derece ayrıntılı bir güvenlik veri tabanını teslim aldı. Batılı bir istihbarat servisi üzerinden iletilen dosya; silahlı Iraklı gruplara ilişkin liderlik yapıları, askerî organizasyonlar, mali ağlar ve bu yapılara bağlı devlet kurumları hakkında geniş bilgiler içeriyor.

Kaynaklar, verilerin hacmi ve doğruluk düzeyinin Iraklı yetkilileri şaşırttığını ve olası bir askerî harekâta yönelik ciddi bir uyarı niteliği taşıdığını aktardı.

Dosyanın teslimi, Irak’a yakın dost bir Arap ülkenin Bağdat’ı uyardığı süreçle eş zamanlı gerçekleşti. Söz konusu ülke, İsrail’in, ABD’nin “yeşil ışık” yaktığı bir askerî operasyon seçeneğini açıkça konuştuğunu iletti. Washington’ın, devlet dışı silahlı yapılara ilişkin sabrının azaldığı belirtiliyor. Bir Iraklı yetkili de, bu mesajların Bağdat’a ulaştığını doğruladı.

Bilgilere göre muhtemel saldırılar; eğitim kampları, füze ve İHA depoları ile bu gruplar ve Haşdi Şabi’ye bağlı finansal ve askerî etki sahibi kurum ve kişileri hedef alacaktı.

Bu gelişmeler, Irak’taki Şii ittifakı “Koordinasyon Çerçevesi” içinde silahın devlet tekelinde toplanması yönünde hızlanan tartışmaları tetikledi. İlk aşamada ağır silahların teslimi ve bazı stratejik üslerin tasfiyesi gibi seçenekler masaya geldi. Ancak uygulamanın kim tarafından yürütüleceği ve güvenlik garantilerinin nasıl sağlanacağı konularında görüş ayrılıkları sürüyor.

Öte yandan, ABD yönetimi güvenlik iş birliğini, silahlı grupların operasyonel kabiliyetlerinin kaldırılmasına dair bağlayıcı bir takvim şartına bağladı.

Bölgesel düzeyde ise NBC News’in haberine göre, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, ABD Başkanı Donald Trump’a İran’ın balistik füze programındaki genişleme risklerini aktaracak ve yeni saldırı seçeneklerini görüşecek.


Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
TT

Türk Heyeti Şam’da: SDG’nin Suriye ordusuna entegrasyonu masada

Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)
Şam’da bir araya gelen Ahmed Şara ve Hakan Fidan görüşmesinden bir kare  (Arşiv-Reuters)

Dışişleri Bakanı Hakan  Fidan, Milli Savunma Bakanı  Yaşar Güler ve MİT Başkanı İnrahim Kalın, çalışma ziyareti için Suriye'nin başkenti Şam'a gitti. Heyetin gündeminde, iki ülke ilişkilerinin yanı sıra Şam yönetimi ile Kürtlerin öncülük ettiği YPG’nin ana omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) Suriye ordusuna entegrasyonu bulunuyor.

Türk Dışişleri Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, Dışişleri Bakanı Hakan Fidan ve Savunma Bakanı Yaşar Güler’in gerçekleştireceği ziyarette, Suriye Devlet Başkanı Ahmed Şara ile görüşüleceği bildirildi. Görüşmede, 8 Aralık 2024’te Beşşar Esad yönetiminin devrilmesinin ardından yürütülen ilişkilerin genel seyrinin değerlendirileceği belirtildi.

Açıklamada, tarafların ayrıca Türkiye’nin ulusal güvenlik öncelikleriyle doğrudan bağlantılı olan ve 10 Mart’ta Şam ile SDG arasında imzalanan anlaşmanın uygulanmasındaki ilerlemeyi ele alacağı ifade edildi.

Dışişleri Bakanı Fidan geçen hafta SDG’ye yönelik açıklamasında, entegrasyon adımlarının yeniden ertelenmesinin “ülkenin ulusal birliğini tehdit edeceğini” söylemiş, anlaşmaya tarafların “sabırlarının tükendiği” mesajını vermişti.

Ankara’nın görüşmelerde ayrıca, İsrail saldırıları nedeniyle Suriye’nin güneyinde oluşan güvenlik risklerini ve Şam yönetiminin yakın zamanda DEAŞ karşıtı uluslararası koalisyona katılımını da gündeme taşıması bekleniyor.

ABD, 13 Aralık’ta Suriye’nin Palmira kentinde düzenlenen ve iki Amerikan askeri ile bir tercümanın hayatını kaybettiği saldırıdan DEAŞ’ı sorumlu tutuyor.

Türk Dışişleri, Ankara-Şam temaslarının amacının, Suriye’de oluşabilecek güvenlik boşluklarını değerlendirmeye çalışan DEAŞ’ın geri dönüşünü engellemek olduğunu vurguladı.

Türkiye, 2016–2019 yılları arasında Suriye’nin kuzeyinde SDG ve DEAŞ’e karşı üç askeri operasyon gerçekleştirmişti. Ankara, SDG’nin sınır hattındaki varlığını ulusal güvenlik tehdidi olarak tanımlıyor.

Şam yönetimi ile SDG arasında 10 Mart’ta imzalanan anlaşma, SDG’ye bağlı askeri ve sivil kurumların yıl sonuna kadar ulusal yapıya entegre edilmesini öngörüyor. Ancak taraflar arasında yaşanan görüş ayrılıkları sürecin ilerlemesini yavaşlatmış durumda.

Suriye’nin kuzeydoğusunda geniş alanları kontrol eden SDG, yıllar içinde oluşturduğu yerel yönetim modeliyle bölgedeki ekonomik, askeri ve idari kurumları denetliyor. Bölge, ülkenin en büyük petrol ve gaz sahalarını da barındırıyor.


Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
TT

Sarı hattı etkisiz hale getirmek... Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını tehdit eden bir pazarlık kozu

Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)
Gazze şehrindeki enkaz yığınları arasında Hamas mensupları ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) üyeleri (AFP)

ABD’nin Miami kentinde yapılan Gazze anlaşması çerçevesindeki dörtlü arabuluculuk toplantısının sonuçları, haftalar sürebilecek istişarelere işaret ediyor. İsrail kaynaklarından sızan bilgiler, Gazze Şeridi’nin kontrol altındaki alanının yüzde 50’sinden fazlasını kapsayan ve Hamas’ın bulunmadığı bölgede silahsızlandırma olasılığına dair ipuçları veriyor.

Sızıntılar, sarı hat bölgesinde ikinci aşamadan bağımsız kısmi bir yeniden imar planının hazırlandığını öne sürüyor. Uzmanlar, bu hamleyi, arabulucular ve Hamas üzerinde baskı kurmak için bir araç olarak değerlendiriyor; amaç, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahlarını bırakmasını sağlamak.

Uzmanlar, tek taraflı girişimlerin, Gazze anlaşmasının ikinci aşamasını aksatabileceğini ve İsrail’in bölgeyi bölme ve tamamen çekilmeme hedeflerine hizmet edebileceğini belirtiyor. İlk aşaması 10 Ekim’de uygulamaya konulan barış planının maddeleri de bu olasılıklara işaret ediyor.

İsrail Kanal 12 televizyonuna konuşan bir güvenlik kaynağı, ordunun sarı hat bölgesinde silahsızlandırma çalışmalarını tamamlamak üzere olduğunu belirtti. Kaynağa göre, söz konusu bölge Gazze Şeridi’nin doğusunda yer alıyor ve toplam alanın yaklaşık yüzde 52’sini kapsıyor.

Ekim ayında imzalanan Gazze anlaşmasından bu yana, sarı hat içinde faaliyet gösteren altı tugay, yer üstü ve yer altındaki altyapının onlarca kilometresini yok etti. Aynı kaynak, Hamas’ın kontrol ettiği bölgelerde silahsızlandırmanın önemine dikkat çekti.

Şarku’l Avsat’ın Times of Israel’den aktardığına göre İsrail ordusu cumartesi günü, Han Yunus’un güneyinde sarı hattın İsrail tarafında Hamas’a ait tünellerin patlatıldığını ve yıkıldığını gösteren görüntüler paylaştı.

Bu adımlar, Yedioth Ahronoth gazetesinin yaklaşık bir hafta önce aktardığı habere göre, Tel Aviv’in, ABD talebi üzerine Gazze Şeridi’nde enkaz kaldırma maliyetlerini karşılamayı ve geniş çaplı mühendislik çalışmalarını üstlenmeyi ilk etapta kabul etmesinin ardından geldi. Haberde, Refah bölgesinde yeniden imar için bir alanın boşaltılmasının planlandığı ifade edildi.

Buna karşılık Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati cumartesi günü yaptığı açıklamada, Gazze Şeridi’nde yeniden imar çalışmalarının acilen başlatılması gerektiğini vurguladı. Abdulati, tek taraflı çözümleri veya Filistin topraklarının demografik ve coğrafi yapısını değiştirme girişimlerini reddettiklerini ve Filistin halkının topraklarından zorla çıkarılmasına izin verilmeyeceğini belirtti.

dcfr
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki el-Bureyc'de İsrail ordusu tarafından çizilen sarı hattı temsil eden beton blok (AFP)

Mısır Dış İlişkiler Konseyi üyesi ve İsrail konularında uzman akademisyen Ahmed Fuad Enver, sarı hattın silahsızlandırılmasıyla ilgili açıklamaların İsrail tarafından yapılan belirsiz ve baskı amaçlı beyanlar olduğunu belirtti. Enver, bu adımların ikinci aşamayı etkilemeyi amaçladığını vurguladı.

Filistinli siyasi analist Nizar Nazzal ise sızıntıları, arabulucular ve Hamas üzerinde ‘doğrudan baskı’ kurma girişimi olarak nitelendirdi. Nazzal, Hamas’ın silahsızlandırılmasının zaman alacağını ve uygulanmasının zorluklar içereceğini, ayrıca İsrail içinde sahte zafer algısı yaratmayı hedeflediğini ifade etti.

Söz konusu tartışmalar, Miami’de yapılan toplantının sonuçlarıyla eş zamanlı olarak gerçekleşti. Mısır, Katar, Türkiye ve ABD’yi temsil eden arabulucuların açıklamasına göre, ABD’nin gönderdiği diplomat Steve Witkoff’un X hesabından aktardığı mesajda, ikinci aşama görüşmelerinde Gazze’de birleşik otorite altında sivil ve kamu düzeninin korunmasını sağlayacak bir yönetim organının güçlendirilmesine vurgu yapıldığı belirtildi. Arabulucular, geçiş sürecinde sivil ve güvenlik alanları ile yeniden inşayı yönetmek üzere Barış Konseyi’nin kurulması ve aktif hale getirilmesine destek verdiklerini açıkladı.

xscdfg
Gazze Şeridi’ndeki Sivil Savunma Müdürlüğü mensupları, 2023 yılında er-Rimal mahallesinde yıkılan bir binanın enkazı arasında ceset arıyor. (AFP)

Arabulucular, tüm taraflara yükümlülüklerini yerine getirme, itidal gösterme ve denetim mekanizmalarıyla iş birliği yapma çağrısında bulundu. Ayrıca ikinci aşamanın uygulanmasını ilerletmek amacıyla önümüzdeki haftalarda görüşmelerin devam edeceği açıklandı.

Ahmed Fuad Enver, ikinci aşama için geri sayımın başladığını belirterek, “İsrail’in bu aşamaya girmesi için zorunlu bir süreç olacak… Ocak ayında bunu görebiliriz” dedi.

Nizar Nazzal ise Miami toplantısının ikinci aşamanın ana hatlarını çizdiğini, Barış Konseyi, Gazze Yönetim Komitesi ve istikrar güçlerinin oluşturulmasının uygulamaya konduğunu söyledi. Nazzal, buna bağlı olarak İsrail’in, silahsızlandırma ve saldırıların devamı gibi engellere rağmen ABD baskısı altında ikinci aşamaya katılmak zorunda kalacağını ifade etti.