Hindi büyüklüğünde bir “pterozor” türü keşfedildi

Yeni pterozor türünün resmedilmiş hali.
Yeni pterozor türünün resmedilmiş hali.
TT

Hindi büyüklüğünde bir “pterozor” türü keşfedildi

Yeni pterozor türünün resmedilmiş hali.
Yeni pterozor türünün resmedilmiş hali.

İngiltere Portsmouth ve Bath üniversitelerinden bir paleontolog ekibi, hindi boyutlarında yeni bir pterozor türü keşfetti. Bu tür ince, uzun ve dişsiz gagasıyla daha önceden görülen diğer tüm pterozorlardan farklılık gösteriyor.
Pterozor türüne ilişkin, akrabaları sayılan dinozorlardan çok daha az bilgi mevcut. Söz konusu kanatlı sürüngenlerin bilinen 100’den fazla türü var. Bazı türleri savaş uçağı büyüklüğünde, bazıları ise serçe kadar küçük.
Bu türe dair çalışmalar Cretaceous Research dergisinin şubat sayısında yayımlandı.
Portsmout Üniversitesi’nde dün yayınlanan bir raporda, bu eşsiz türün keşif öyküsünün Fas’ın güneydoğusundaki Kem Kem bölgesinde fosilleşmiş bir gaga parçasının bulunmasıyla ortaya çıktığı belirtildi. Araştırma ekibi ilk etapta bunun bir balık yüzgecinin parçası olduğunu düşündüyse de incelemelerin ardından sadece pterozorlarda görülen olağan dışı bir doku keşfedildi. Parçanın bir gagaya ait olduğu anlaşıldı. Portsmouth Üniversitesi çalışma ekibinden Dr. David şöyle konuya dair yaptığı açıklamada “Daha önce bunlar gibi küçük sürüngenler görmemiştik. O kadar garip ve eşsiz bir gagaları var ki fosillerin ilk başta bir pterozora ait olduğu anlaşılamadı” dedi.
Araştırma ekibi, gaganın bir pterozora ait olduğunun anlaşılmasından sonra yaptıkları uzun çalışmalar sonucunda Kem Kem bölgesinde Kretase dönemine kadar uzanan hayvan fosillerine ulaştı. Böylece ekip kivi kuşuna benzeyen ince, uzun gagalı yeni bir türü keşfetti.
Baş araştırmacı Roy Simith de açıklmasında “Fas’taki çalışmalar sırasında meslektaşım Dr. Nicholas Longrich’in (araştırma ekibinden) hayvanın üst çenesiyle uyumlu alt çenesine ait kalıntıları bulduğu andaki mutluluğumu tarif edemem. Bu fosil gerçekten eşsiz” ifadesini kullandı.
Yeni tür (Leptosoma pegansis) morfolojik özelliklerinin ortaya çıkarılmasının ardından isimlendirildi. Yeni pterozor türü, günümüzde solucan, kabuklu böcekler ve hatta küçük sert kabuklu istiridyelerle besleniyor ve tıpkı kum ve kivi kuşları gibi uzun gagalarını kirli ve çamurlu yerlerde avlanmak için kullanıyorlardı.
Dr. Martell açıklamasında “Pterozorların beslenme sistemleri ve avlanma stratejileri çeşitliydi. Et, balık ve böcek yiyerek besleniyorlardı. 500 kiloluk dev pterozorlar ise muhtemelen buldukları her şeyi yediler” dedi.



Guatemala'daki "kan mağarası"nda vahşi Maya ritüelinin izleri ortaya çıktı

Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
TT

Guatemala'daki "kan mağarası"nda vahşi Maya ritüelinin izleri ortaya çıktı

Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)
Yucatán Yarımadası'ndaki bir mağarada Mayalara ait çanak çömlek bulundu (Medina-Elizalde/Eurekalert)

Arkeologlar Guatemala'daki bir mağarada, yağmur tanrısını yatıştırmak için insanların kurban edildiği vahşi bir Maya ritüelinden kalan parçalanmış kafataslarını ortaya çıkardı.

Cueva de Sangre ya da "kan mağarası" ilk kez 1990'larda Petén'deki arkeolojik kazı alanında yapılan bir araştırma sırasında keşfedilmişti.

Travmatik yaralanma izleri taşıyan kemikler zemine dağılmış halde bulunsa da yakın zamana kadar iyice incelenmemişlerdi.

Araştırmacılar, Maya halkının yaklaşık iki bin yıl önce mağarayı insan kurban etme ritüelleri için kullandığını gösteren kanıtlar sundu.

Aralarında Kaliforniya Eyalet Üniversitesi'nden Michele Bleuze'in de bulunduğu araştırmacılar, kemiklerin ritüel amaçlı parçalara ayrıldığına dair izler buldu.

Örneğin bir kafatası parçasının bir tarafında balta gibi bir aletle vurulduğunu gösteren bir iz var. Bir bebeğin kalça kemiğindeki benzer bir iz de muhtemelen ölüm anına yakın vakitte meydana gelmiş.

Araştırmacılar kemiklerin gömülmeyip yere saçılmış olmasının ve bazılarının tuhaf bir şekilde dizilmesinin, ritüelde kullanıldıklarına işaret ettiğini söylüyor.

Dahası arkeologlar, mağarada obsidyen bıçaklar ve kırmızı aşıboyası gibi ritüellerde kullanıldığı bilinen şeyler buldu.

Mağara alanı toplamda "yetişkin ve çocuklara ait 100'den fazla insan kemiği parçası" içeriyordu.

Araştırmacılar şöyle yazıyor:

Amerikan Yerlileri kozmolojisinde kutsal, canlı Dünya'nın önemi nedeniyle, insan kalıntılarının yeraltı boşluklarında biriktirilmesi Mezoamerika'da özel bir kültürel öneme sahipti.

Kemiklerdeki yaraların vahşi doğasını ve mağaradaki yüksek yoğunluğunu göz önüne alan araştırmacılar, Cueva de Sangre'nin yaklaşık MÖ 400 ila MS 250'de Mayaların ritüel amaçlı insan kurban etme alanı olduğu sonucuna vardı.

Bilim insanları "Mevcut iskelet unsurlarının türleri, travma, kemiklerin dizilişi ve kemiklerdeki değişiklikler, mağaradaki kalıntıların kurban niteliği taşıdığını güçlü bir şekilde destekliyor" diye yazıyor.

Mağaraya, bir su birikintisine açılan bir geçide inen küçük bir açıklıktan ulaşılabiliyor. Antik Mayalar için mağara muhtemelen sadece marttan mayısa kadar süren kurak mevsimde açıktı, sonrasında yağmurlar mağarayı erişilemez hale getirmiş olmalı.

Araştırmacılar, insan kurban edilen vahşi ritüellerin muhtemelen Maya yağmur tanrısı Chaac'ı yatıştırmak için yapıldığını ancak bu tür uygulamaların doğasını daha iyi anlamak için kemiklerin DNA analizinin yapılması gibi daha fazla çalışmaya ihtiyaç duyulduğunu söylüyor.

Gelecekteki araştırmaların, İspanyolların fethinden önce Orta Amerika'daki yaşama da daha fazla ışık tutabileceğini belirtiyorlar.

Independent Türkçe