ABD’li bir iş kadını Boris Johnson ile ilişkisi olduğunu iddia etti

ABD’li iş kadını Jennifer Arcuri (Reuters)
ABD’li iş kadını Jennifer Arcuri (Reuters)
TT

ABD’li bir iş kadını Boris Johnson ile ilişkisi olduğunu iddia etti

ABD’li iş kadını Jennifer Arcuri (Reuters)
ABD’li iş kadını Jennifer Arcuri (Reuters)

ABD’li teknoloji girişimcisi bir iş kadını, Londra Belediye Başkanı olduğu sırada  İngiltere Başbakanı Boris Johnson ile ilişkisi olduğunu söyledi.
Daily Mail gazetesinin haberine göre, Jennifer Arcuri, Johnson ile ilişkisi olup olmadığı hakkındaki bir soruya, “Bunun olduğunu düşünüyorum… Çok açık” şeklinde yanıt verdi.
Arcuri, gazeteye verdiği röportajda, o dönem Marina Wheeler ile ilişkisi olan Johnson'ın aşırı tutkulu olduğunu kaydetti.
Arcuri, iddiaların ortaya çıkmasının ardından bir dizi televizyon röportajı verdi ve Johnson ile "çok özel bir ilişkisi" olduğunu söyledi.
Johnson, 2008-2016 yılları arasında Londra Belediye başkanı olarak görev yaptı ve geçtiğimiz yıl Başbakan oldu.



Ozempic'i geride bırakan yeni zayıflama ilacı geliştirildi

İlaç şirketi Eli Lilly yakın zamanda yapılan bir çalışmada GLP-1 ilacı retatrutide'ın, insanların 32 kilodan fazla vermesini sağladığını açıkladı (Reuters)
İlaç şirketi Eli Lilly yakın zamanda yapılan bir çalışmada GLP-1 ilacı retatrutide'ın, insanların 32 kilodan fazla vermesini sağladığını açıkladı (Reuters)
TT

Ozempic'i geride bırakan yeni zayıflama ilacı geliştirildi

İlaç şirketi Eli Lilly yakın zamanda yapılan bir çalışmada GLP-1 ilacı retatrutide'ın, insanların 32 kilodan fazla vermesini sağladığını açıkladı (Reuters)
İlaç şirketi Eli Lilly yakın zamanda yapılan bir çalışmada GLP-1 ilacı retatrutide'ın, insanların 32 kilodan fazla vermesini sağladığını açıkladı (Reuters)

Eli Lilly'nin perşembe günü yaptığı açıklamaya göre ileri aşama deneylerde şirketin yeni nesil GLP-1 obezite ilacı retatrutide'ı kullananlar, diğer zayıflama ilaçlarına göre daha fazla kilo verdi.

Haftada bir verilen ilacın en yüksek dozunu 68 hafta boyunca alan hastalar, Faz 3 klinik deneyin sonunda ortalama 32,3 kilo verdi.

Deneme sırasında 12 miligramlık dozu alan katılımcılar vücut ağırlıklarının ortalama yüzde 28,7'sini kaybetti (Zepbound veya rakip Novo Nordisk'in Wegovy'siyle elde edilen ortalamadan daha fazla) ve yüzde 23'ünden fazlası başlangıçtaki kilolarının en az yüzde 35'ini verdi. Zepbound, Wegovy ve Ozempic, halihazırda piyasadaki en popüler zayıflama ilaçları arasında.

Eli Lilly, retatrutide kullanan hastaların yüzde 12'sinden fazlasının çok fazla kilo verdiği ve başka "yan etkiler" yaşadığı için ilacı almayı bıraktığını söyledi. Ayrıca Eli Lilly ilacının en yüksek dozunu alanların yüzde 20'sinden fazlasında, cilde dokunmanın acı verdiği bir rahatsızlık da görüldü. Yine de yan etkilerin çoğu, halihazırda piyasadaki zayıflama ilaçlarını alanların hissettikleriyle tutarlıydı.

Ancak tek önemli etki kilo kaybı değildi.

Eli Lilly'e göre retatrutide ayrıca artritik diz ağrısını ortalama yüzde 75,8 azalttı ve fiziksel becerileri kayda değer derecede iyileştirdi.

Obezite ve diz artriti (kireçlenme) olan 445 katılımcının 8'de birinden fazlası "deneyin sonunda diz ağrısından tamamen kurtuldu". Bu kişiler arasında daha düşük doz alan hastaların sayısı biraz daha fazlaydı. 

Georgia'daki Northside Hastanesi'ne göre yaygın bir rahatsızlık olan diz artriti, 45 yaş üstü Amerikalıların yaklaşık yüzde 20'sini etkiliyor. Obezite hastalarında daha sık görülüyor.

Eli Lilly and Company'nin başkan yardımcısı ve Lilly Cardiometabolic Health'in başkanı Kenneth Custer şöyle diyor:

2026'da 7 ayrı Faz 3 raporu beklendiğinden, retatrutide'ın ciddi kilo kaybı ihtiyacı duyan ve diz osteoartriti gibi belirli komplikasyonlardan muzdarip hastalar için önemli bir seçenek haline gelebileceğine inanıyoruz.

Eli Lilly, ilacın kardiyovasküler riskin bilinen biyobelirteçlerini de azalttığını ve sistolik kan basıncını 14 milimetre cıva düşürdüğünü belirtti. Sistolik kan basıncı, kalp atışları sırasında atardamarlardaki basınç seviyesini ifade ediyor.

Bu deneyde test edilen 9 ve 12 miligramlık dozlara ve plaseboya ek olarak 4 miligramlık daha düşük bir dozun da inceleneceği çalışmanın sonuçları gelecek yıl bekleniyor.

Eli Lilly, yeni bir zayıflama hapı ve mevcut ilaçların yaygın bir yan etkisi olan kas kütlesi kaybını yaşatmadan kilo vermeyi sağlayacak bir amilin analog iğnesini aynı anda geliştiriyor.

Independent Türkçe 


Dinozorlar Çağı'nda korku salan sürüngen, nehirleri de esir almış

Hell Creek mosazorunun rekonstrüksiyonu (Christopher DiPiazza)
Hell Creek mosazorunun rekonstrüksiyonu (Christopher DiPiazza)
TT

Dinozorlar Çağı'nda korku salan sürüngen, nehirleri de esir almış

Hell Creek mosazorunun rekonstrüksiyonu (Christopher DiPiazza)
Hell Creek mosazorunun rekonstrüksiyonu (Christopher DiPiazza)

ABD'nin Kuzey Dakota eyaletinde keşfedilen bir diş fosili, dinozorlar döneminde denizleri kasıp kavuran dev bir okyanus avcısının nehirlerde de avlanıyor olabileceğini gösteriyor.

İsveç'teki Uppsala Üniversitesi'nden araştırmacılar, kertenkele benzeri soyu tükenmiş sürüngenin boyunun 12 metreye ulaştığını ve günümüzün tuzlu su timsahlarına benzer bir ortamda yaşamış olabileceğini söylüyor.

Bugüne kadar, iri kafatası ve güçlü çenesiyle bilinen bu korkunç dev su sürüngenlerinin, denizde yaşayan bir yırtıcı tür olduğu ve yalnızca okyanuslarda avlandığı düşünülüyordu.

Kuzey Dakota'daki Hell Creek Formasyonu'nda keşfedilen 66 milyon yıllık bir mosazor diş fosilinin, nehir suyuna maruz kaldığını gösteren izler taşıdığı saptandı.

Bilim insanları bu bulgunun "genellikle deniz sürüngenleri olarak kabul edilen mosazorların, tatlı su ortamlarında da yaşayabileceğine dair artan kanıtlara bir yenisini eklediğini" söylüyor.

Araştırmacılar, hakemli dergi BMC Zoology'de yayımlanan yeni çalışmada bu türe "Nehir Kenarının Kralı" adını verdi.

Bilim insanları son çalışmada incelenen diş fosilinde, mosazorun bir süre tatlı suda yaşadığını gösteren kimyasal belirtiler tespit etti.

Bilim insanları dişin bulunduğu yerin bir zamanlar, Batı İç Denizyolu diye bilinen eski bir denize bağlı bir nehir bölgesi olabileceğini düşünüyor.

u7ı8
Hell Creek'te bulunan mosazor dişi (Trissa Shaw)

Yapılan analizler dişin, mosazor grubu Prognathodontini'den geldiğine de işaret ediyor; fosilin yüzeyindeki pürüzlü desenlerle bu gruptaki diğer türlerin dişlerindeki desenler arasında benzerlikler saptandı.

Araştırmacılar diş fosilinde, tatlı su ortamlarıyla bağlantılı oksijen ve stronsiyum elementlerinin farklı versiyonlarını buldu.

Ekibe göre bu, mosazorun tatlı su hayvanlarıyla beslendiğinin ve denizden uzakta yaşayıp avlanabildiğinin göstergesi olabilir.

Ayrıca diş fosilinde yer değiştirdiğine dair hiçbir iz görülmemesi, mosazorun Hell Creek'te yaşayıp ölmüş olduğu anlamına gelebilir.

ı8
Mosazor dişinin farklı bölümleri (solda) ve T-rex dişinin yanında çekilmiş fotoğrafı (sağda) (Melanie During)

Daha önce bu bölgede aynı döneme ait başka mosazor dişi bulunmamıştı.

Batı İç Denizyolu bölgesinde keşfedilen daha eski mosazor dişleri ve diğer hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalar, deniz suyundan ziyade tatlı su habitatına işaret ediyor ve bu da tuz seviyelerinin zaman içinde giderek azaldığı sinyalini veriyor.

Bilim insanları, bölgedeki mosazorların Batı İç Denizyolu'ndaki tuz seviyelerinin düşmesi karşısında tatlı su ortamına uyum sağladığını ve yavaş yavaş Hell Creek nehir kanallarına girdiğini düşünüyor.

Araştırmada şu ifadeleri kullanıyorlar:

Daha genç ve küçük bireylerin bu kıyı ve nehir habitatlarını kullanma olasılığı daha yüksek olmasına rağmen bu adaptasyon, Hell Creek Formasyonu paleoçevresindeki geniş nehirlerin, büyük gövdeli türleri destekleyebildiğini gösteriyor olabilir.

Araştırmacılar, "Bu adaptasyon yeteneği, Geç Kretase döneminde çeşitli ekolojik ortamlarda gelişebilmelerinin anahtar faktörü olabilir" sonucuna varıyor.

Independent Türkçe


Pompeii, Antik Roma betonunun sırlarını açığa çıkardı

Vezüv Yanardağı'nın MS 79'da patlaması sonucu Pompeii yerle bir olmuştu (Reuters)
Vezüv Yanardağı'nın MS 79'da patlaması sonucu Pompeii yerle bir olmuştu (Reuters)
TT

Pompeii, Antik Roma betonunun sırlarını açığa çıkardı

Vezüv Yanardağı'nın MS 79'da patlaması sonucu Pompeii yerle bir olmuştu (Reuters)
Vezüv Yanardağı'nın MS 79'da patlaması sonucu Pompeii yerle bir olmuştu (Reuters)

Pompeii'de keşfedilen bir inşaat alanı, Antik Roma betonunun nasıl üretildiğine ilişkin tartışmalara son noktayı koydu.

Beton, Romalıların Kolezyum ve Pantheon'un yanı sıra hamamlar, büyük binalar, su kemerleri ve köprüler gibi o döneme kadar eşi benzeri görülmemiş yapılar inşa etmelerine olanak sağladı. 

Öte yandan bu betonu nasıl elde ettikleri süregelen bir tartışma konusuydu. Mimar Vitruvius'un MÖ 1. yüzyılda yazdığı formüle göre Romalılar, kalsiyum hidroksit kullanıyor ve kireci suyla karıştırdıktan sonra  volkanik kül gibi diğer malzemeleri karışıma dahil ediyordu.

Ancak bu formülle hazırlanan beton, Roma mimarisinde görülen ve malzemeye kendi kendini onarma kapasitesi kazandıran "kireç topaklarını" oluşturmuyordu.

Vezüv Yanardağı'nın MS 79'da patlaması sonucu Pompeii'de zamanda donup kalmış bir inşaat alanı keşfeden bilim insanları betonun nasıl üretildiğini saptamayı başardı.

Araştırmacılar, yarım kalmış bina inşaatında bitmemiş duvarlar ve beton üretimi için önceden karıştırılmış kuru malzemeler buldu.

Bulguları hakemli dergi Nature Communications'ta 9 Aralık Salı yayımlanan çalışmayı yürüten Admir Masic, son derece iyi korunmuş alan hakkında "Malzemeler, patlamanın şehri zamanda dondurduğu andaki gibi kalmıştı" diyor. 

Bu alanı incelemek, MS 79'a zaman yolculuğu yapmışım ve beton karıştıran işçilerin yanında duruyormuşum hissi yarattı.

Beton karışımı üzerine yapılan kimyasal analiz, Romalıların Vitruvius'un anlattığından farklı bir şekilde, "sıcak karıştırma" denen bir yöntemle ürettiğini ortaya koydu.

Bu yöntemde kalsiyum oksit, doğrudan su ve volkanik kayayla kül karışımıyla birleştiriliyor ve kimyasal reaksiyon karışımı kendiliğinden ısıtıyordu. 

Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nden (MIT) Masic, "Kanıtlarımız, kalsiyum oksidin yapıların betonunda birincil rol oynadığını gösteriyor" diyerek ekliyor: 

Buna karşılık kalsiyum hidroksit genellikle işlenebilirlik ve pürüzsüz yüzeylerin önemli olduğu, harç ve sıvaların kaplamasında kullanılıyordu.

Ayrıca Vitruvius'un anlattığı yöntemin, Pompeii'deki inşaat zamanında artık pek kullanılmıyor olması da muhtemel.

Sıcak karıştırma yöntemi, betonun çatlakları kimyasal yolla onarması nedeniyle öne çıkıyordu. Bu yolla üretilen beton, yapımında kullanılan kirecin beyaz kalıntıları olan "kireç topakları" içeriyor. Bunlar çözünüp yeniden kristalleşerek suyun sızması sonucu oluşabilecek çatlakları onarıyor.

Masic, "Modern betonlar genellikle kendi kendini onarma özelliğinden yoksun" ifadelerini kullanıyor: 

Bu nedenle, bu antik yöntem modern standartlara doğrudan bir alternatif sunmasa da ortaya çıkarılan prensipler, yeni nesil dayanıklı ve düşük karbonlu betonların tasarımına ilham verebilir.

Independent Türkçe, Reuters, New Scientist, Scienc Alert, Nature Communications