Orhan Pamuk’un İstanbul hakkındaki yazıları ve anıları üzerine

Orhan Pamuk şehrinde. (Getty İmages)
Orhan Pamuk şehrinde. (Getty İmages)
TT

Orhan Pamuk’un İstanbul hakkındaki yazıları ve anıları üzerine

Orhan Pamuk şehrinde. (Getty İmages)
Orhan Pamuk şehrinde. (Getty İmages)

İbrahim el-Aris
2003, aykırı Türk yazar Orhan Pamuk'un hayatında ve eserlerinde olağanüstü hareketliliğin yaşandığı bir yıl oldu. Hatta Kürtlerin haklarını savunması ve Osmanlılar ile Osmanlı İmparatorluğu’nun halefleri tarafından Ermenilerden ciddi bir özür dilenmesini talep etmesi nedeniyle ülkesindeki yetkililerle arasında tartışmaların yaşandı. Buna rağmen 2003, yaratıcılığının zirveye ulaştığı bir yıldı. Söz konusu dönemdeki itibarı onu ceza almaktan korudu. Pamuk, yurt dışındaki faaliyetlerini artırdı, dünyayı hayrete düşüren edebi eserleriyle içinde bulunduğu durum arasında hassas bir denge kurdu. Böylece üç yıl sonra, yani 2006 yılında Nobel Edebiyat Ödülü'nü kazanan ilk (şu ana kadar kazanan başka vatandaşı olmadı) Türk oldu. Bu hiç de şaşırtıcı değildi. ABD’deki ve Avrupa’daki üniversitelerde konferanslar verdi. Ülkesinde peş peşe iktidara gelen hükümetlerin kendisine karşı öfkelerinin arttığı bir dönemde dünyaya kendisine saygı duyulmasını sağlayan siyasi tutumunu anlatmayı sürdürdü.

Verimli yıl
Pamuk 2003 yılında, o zamana kadar yayımlanan ‘Sessiz Ev’, ‘Benim Adım Kırmızı’, ‘Beyaz Kale’, ‘Kara Kitap’, ‘Yeni Hayat’ ve özellikle başyapıtı sayılan ‘Kar’ gibi romanlarının diğer dillere çevrilmesinden memnun olsa da henüz piyasaya sürülen ilk uzun romanı ‘Cevdet Bey ve Oğulları’nı yeniden yayımlamakta tereddüt etti. Uzun bir süre unutulduktan sonra yeniden canlanmasını istemedi. Tüm bu gelişmelerin ortasında aynı yıl basılacak, kurgusal olmayan yeni bir kitabın son rötuşlarını yaptı. Konusu, yazılarında, hayatında ve anılarında sıkça yer alan ‘İstanbul’du  ve kitapta İstanbul’u kendi gözünden anlattı. ‘İstanbul - Hatıralar ve Şehir’, en sübjektif kitabıydı. Bu nedenle en sevdiği kitaplardan biri olmaya devam etti. Nihayet İstanbul’un kendine ait bir kitaba sahip olmasının zamanının geldiğini düşündü.
Bir hatıralar kitabı olarak tanımlanan ‘İstanbul - Hatıralar ve Şehir’in aslında basıldığı yıl gecikmeden birçok dile çevrilmesi gerektiği ve aktarıldığı tüm dillerde çok iyi tepkiler alacağı biliniyordu. Kitabın, Pamuk'un Nobel Edebiyat Ödülü almasına büyük bir katkısı olduğu söylenebilir. O şehirde (İstanbul) kültürel hayata olan ilginin yeniden duyulmaya başlanmasındaki rolünden bahsetmiyorum bile...
Bununla birlikte belki de Fransızların bu kitaba diğer milletlerden daha fazla ilgi gösterdiklerini söyleyebiliriz. Çünkü kitap Fransızca olarak ilk kez 2007 yılında basıldığında ince ve sade bir yapısı vardı. Ancak Gallimard Yayınevi tarafından daha sonraki basımlarında kitaba, şehri tarihi boyunca çizenlerin veya fotoğraflayanların eserleri, Pamuk'un hatıraları, bazen anlatımları ve temalarıyla olan ilişkilendirilen çalışmaları eklendi. Daha kaliteli kağıt kullanıldı. Elbette kitap İstanbul’a dair Batı'daki en güzel eserlerden biri oldu.
81FGZq5x9DL.jpg
Kitabın İngilizce versiyonunun kapağı. (Faber & Faber Yayınevi)
İngilizler de kitabın İngilizceye çevrilmesini kutladılar

İngiltere’nin kültür sahnesinde de kitabın İngilizceye çevrilip yayınlanması kutlandı. Kutlamalar arasında BBC tarafından özel programlar yayınlandı. Söz konusu dönemde haftalık olarak yayınlanan ve büyük beğeniyle izlenen edebiyat programlarından birinde sunucular, Pamuk’tan Nobel Edebiyat Ödülü’nü kazanmasından üç yıl sonra çıkan yeni kitabından ve İstanbul’dan bahsetmesini istediler. Pamuk o gün programda, yıllar önce kaleme aldığı ve 3-4 asır öncesinin İstanbul’unda geçen ‘Benim Adım Kırmızı’ romanını yazarken aklına gelenlerden de bahsetti.
Pamuk, kitabı yazarken aklına eleştirmenlerin bir gün bu kitap hakkında konuşurken neler yazabilecekleri de dahil birçok düşünce geldiğini söyledi. Pamuk bu kitapta James Joyce'un ‘Ulysses’ kitabında Dublin için yaptığını İstanbul için yapmıştı. Pamuk kitabı yazarken ve onu modern, iddialı bir kitap olarak hayal ederken, kafasında çok fazla düşünce olduğunu, James Joyce'un şehri için yaptıklarını düşündüğünü belirtti. Pamuk burada Joyce’u  anlayabilmek için kendisinin de şehrine Avrupa'nın kenarlarında bir şehir gözüyle baktığını kaydetti.
Pamuk sözlerini şöyle sürdürdü:
“Dünyanın bu köşesinde yaşadığınızda, milliyetçiliğin tüm kaygı ve endişelerine takılıp kalmanız ve kendinize ülkenizin ve şehrinizin çok önemli olduğunu söylemeniz gayet doğaldır. Yani bu duyguyu hissettiğinizde, şehrinizi hemen marjinal köşesinden çekip sanki Balzac’ın Paris’i ya da Charles Dickens’ın Londra’sıymış gibi görünmesini ve okunmasını sağlarsınız. Yani, edebiyat dünyası haritasında yerini hemen bulacaktır.”

“Şehir hayatı bir galakside yaşamaya benzer”
Şehirdeki hayatın aslında önemsiz, kararsız, aptal ve absürt imgelerden oluşan bir galakside yaşamak gibi olduğunu söyleyen Pamuk ancak sokaklara, asfalta ya da taş döşeli yollara, reklam panolarına, mağaza vitrinlerine, otobüs duraklarına, bacalara, pencerelere ve buralardaki küçük detaylara tuhaf ve gizemli bir anlam verenin bakış açısı olduğunu vurguladı. Küçük ya da büyük bütün bunların şehrin dokusunu oluşturduğunu ve bu bağlamda her şehrin diğerlerinden farklı göründüğünü belirten Pamuk, “Belki de tüm bunları şehrin kartpostalında vermenizi imkansız kılan da budur. Şehrin görüntüsü, bu dokunun verdiği zevkten geliyor. Benim de İstanbul'da yaptığım buydu” ifadelerini kullandı.
Pamuk sözlrine şöyle devam etti:
“Fransız şair ve yazar Gérard de Nerval’in İstanbul’a ‘Doğu'ya Yolculuk’ adını verdiği kocaman, kalın ve garip bir kitap yazmaya geldiğini hatırlıyorum. Hırslı bir kitaptı. Zaman zaman renkli ve birçok bölümü harikaydı. Nerval’in ardından arkadaşı Théophile Gautier de İstanbul hakkında ilginç bir kitap yazmak için buraya geldi. Ancak bugüne kadar bir yabancının İstanbul hakkında yazdığı en iyi eser, İtalyan yazar Edmondo De Amicis’in kitabıdır. Bu, gençlere yönelik kaleme alınmış bir seyahatnameydi. Kitap o kadar başarılıydı ki birçok dile çevrildi. Örneğin İstanbul'un sokaklarından veya sokak köpeklerinden bahseden bölümler benzersizdir.”

Şehirlerin kokuları ve sesleri
Pamuk’a göre çok sayıda insan İstanbul’u ziyaret etti ve onun hakkında eserler kaleme aldı. Ancak içlerinden sadece birkaçı hedefine ulaştı. Geriye kalanlar ise İstanbul'un egzotik, heyecan verici bir resmini çizmekle yetindiler. Şehrin gerçek dokusunu anlayamadılar. Anıtlara ve binalara, tuhaf olan ne varsa onlara dikkat kesildiler ve gerçek İstanbul’da yerleri olmayan tüm bu renkleri eserlerine eklediler.
Pamuk konuya dair şunları söyledi:
“Burada önemli bir şeyden, şehrin gerçek bir ziyaretçisinin veya yazarının duyabileceği seslerden bahsetmeliyim. Bu sesler genellikle o şehre özeldir ve onun karakterini yansıtır. Örneğin Batı’daki şehirlerde derinden gelen metronun sesi çok özeldir. Her an ruhunuzu ve zihninizi doldurmaya devam eder ve bunu yaparken bir filmden bir sahne hatırlatır. Hatta bir noktada zihninizde şehrin bir hatırası belirir. İstanbul'daki en belirgin sesler vapur düdüğünün, bacalardan dumanı tüten yanan kömürün, kaldırımlara çarpan Boğaz’ın dalgalarının, uçan martıların ve denizdeki küçük teknelerin sesleridir. Bunların hepsi gözlerimi kapatır kapatmaz hayalimde canlanır. Dünyanın öbür ucunda dahi olsam, İstanbul birden gözümün önünde belirir.”



Pandora'ya dönüş: Dev bütçeli Avatar 3'ün gişe bilançosu

Avatar serisine Ateş ve Kül'le katılan 39 yaşındaki Oona Chaplin, volkanlarda yaşayan Mangkwan kabilesinin lideri Varang'ı canlandırıyor (20th Century Studios)
Avatar serisine Ateş ve Kül'le katılan 39 yaşındaki Oona Chaplin, volkanlarda yaşayan Mangkwan kabilesinin lideri Varang'ı canlandırıyor (20th Century Studios)
TT

Pandora'ya dönüş: Dev bütçeli Avatar 3'ün gişe bilançosu

Avatar serisine Ateş ve Kül'le katılan 39 yaşındaki Oona Chaplin, volkanlarda yaşayan Mangkwan kabilesinin lideri Varang'ı canlandırıyor (20th Century Studios)
Avatar serisine Ateş ve Kül'le katılan 39 yaşındaki Oona Chaplin, volkanlarda yaşayan Mangkwan kabilesinin lideri Varang'ı canlandırıyor (20th Century Studios)

James Cameron'ın bilimkurgu destanı Avatar: Ateş ve Kül (Avatar: Fire and Ash), dünya genelinde 345 milyon dolar hasılatla gişeye güçlü bir giriş yaptı. Ancak bu başlangıç, serinin bir önceki filmine kıyasla kayda değer bir düşüşe işaret ediyor. 

Karşılaştırmak gerekirse, 2022'de defalarca ertelenen vizyon tarihinin ardından gösterime giren Avatar: Suyun Yolu (Avatar: The Way of Water), aynı dönemde 435 milyon dolar kazanmıştı.

2025'in en büyük ikinci açılışı

Disney ve 20th Century imzalı Avatar 3'ün ilk bilet satışları, 257 milyon dolar uluslararası ve 88 milyon dolar Kuzey Amerika olmak üzere gerçekleşti. Küresel ölçekte bu rakam, 2025'in en büyük ikinci açılışı anlamına geliyor. Listenin zirvesinde ise üç günde 500 milyon dolar hasılat elde eden bir başka Disney yapımı Zootropolis 2 (Zootopia 2) yer alıyor.

Avatar: Ateş ve Kül, sinema salonlarındaki beklentiler açısından son derece yüksek bir çıtaya sahip. Zira Pandora'ya yapılan ilk iki yolculuk, dünya çapında 2 milyar doların üzerinde gişe yaparak büyük başarı yakalamıştı. Üstelik Disney'in prodüksiyon için 350 milyon dolar, pazarlama içinse yaklaşık 150 milyon dolar harcadığı belirtiliyor. Bu da dev bütçeli yapımın maliyetini karşılayabilmesi için uzun soluklu ve yüksek bir gişe performansına ihtiyaç duyduğu anlamına geliyor.

Bu noktada Avatar filmleri, gişedeki dayanıklılıklarıyla biliniyor. Ne 2009 yapımı Avatar ne de Suyun Yolu, açılışlarıyla Noel öncesinde rekor kırmıştı. Ancak her iki film de yeni yıl boyunca sinemaseverlerin ilk tercihi olmayı sürdürmüştü. Bugün bu iki yapım, sırasıyla 2,9 milyar dolar ve 2,3 milyar dolar hasılatla tüm zamanların en çok kazanan filmleri arasında yer alıyor.

Üçüncü filmin ticari başarısında uluslararası izleyici belirleyici olacak. İlk Avatar, gişesinin 2,1 milyar dolarını Kuzey Amerika dışı pazarlardan elde etmişti. Devam filmi ise yabancı pazarlardan 1,65 milyar dolar kazandı.

Çin'de Suyun Yolu'nu geride bıraktı

Sinema danışmanlık şirketi Franchise Entertainment Research'ün başındaki David A. Gross, "İlk iki film hasılatlarının yüzde 70'inden fazlasını yurt dışından elde etti. Şu ana kadar yabancı pazarlardaki açılışlar yine son derece güçlü" değerlendirmesini yaptı.

Bu tabloya öncülük eden ülke Çin oldu. Ateş ve Kül, Çin'de 57,6 milyon dolarla açılarak, Suyun Yolu'nun 56 milyon dolarlık başlangıcını az da olsa geride bıraktı. Çin dışındaki en güçlü uluslararası açılışlar ise Fransa'da 21,4 milyon dolar, Almanya'da 18 milyon dolar, Güney Kore'de 13,6 milyon dolar ve Birleşik Krallık'ta 11,9 milyon dolar olarak kaydedildi.

"Çok az serinin yapabildiğini başardı"

"Görsel şölen" diye tanınan Avatar filmlerinde izleyicilerin en yüksek görüntü kalitesini tercih etmesi de şaşırtıcı olmadı. IMAX ve 3D gibi formatlar, toplam hasılatın yüzde 66'sını oluşturdu. Yalnızca IMAX gösterimleri, dünya genelinde 43,6 milyon dolar gelir sağladı. Bu rakam, toplam küresel açılışın yaklaşık yüzde 14'üne karşılık geliyor. Bu sonuç, IMAX'in 2025'teki en büyük açılışı olmasının yanı sıra şirket tarihindeki en büyük 5. başlangıç olarak kayda geçti.

IMAX CEO'su Rich Gelfond, konuyla ilgili yaptığı açıklamada şunları söyledi:

James Cameron, Avatar'la yeni ufuklar açmayı sürdürürken, IMAX'le bu benzersiz seri arasındaki güçlü bağ da varlığını koruyor. IMAX, dünyanın neredeyse her pazarında hasılattan orantısız derecede büyük bir pay elde ediyor. Avatar filmleri, az sayıda serinin başarabildiği bir gişe dayanıklılığı sergiledi ve izleyicilerin bayram sezonu boyunca ve sonrasında Avatar: Ateş ve Kül'ü IMAX'te büyük ilgiyle izlemeye devam etmesini bekliyoruz.

Independent Türkçe, Deadline, Variety


38 yıllık kült bilimkurgunun devamı geliyor: Hayallerim gerçek oldu

Yıldız Savaşları serisinden ve 1970-1980'de seyirciyle buluşan benzer bilimkurgulardan mizahi olarak beslenen yapımda Lone Starr ve Barf, Prenses Vespa'yı Dark Helmet'ın pençesinden kurtarmak için uçan Winnebago'da görevlendiriliyor (Metro-Goldwyn-Mayer)
Yıldız Savaşları serisinden ve 1970-1980'de seyirciyle buluşan benzer bilimkurgulardan mizahi olarak beslenen yapımda Lone Starr ve Barf, Prenses Vespa'yı Dark Helmet'ın pençesinden kurtarmak için uçan Winnebago'da görevlendiriliyor (Metro-Goldwyn-Mayer)
TT

38 yıllık kült bilimkurgunun devamı geliyor: Hayallerim gerçek oldu

Yıldız Savaşları serisinden ve 1970-1980'de seyirciyle buluşan benzer bilimkurgulardan mizahi olarak beslenen yapımda Lone Starr ve Barf, Prenses Vespa'yı Dark Helmet'ın pençesinden kurtarmak için uçan Winnebago'da görevlendiriliyor (Metro-Goldwyn-Mayer)
Yıldız Savaşları serisinden ve 1970-1980'de seyirciyle buluşan benzer bilimkurgulardan mizahi olarak beslenen yapımda Lone Starr ve Barf, Prenses Vespa'yı Dark Helmet'ın pençesinden kurtarmak için uçan Winnebago'da görevlendiriliyor (Metro-Goldwyn-Mayer)

Uzay Topları'nın (Spaceballs) uzun süredir beklenen devam filminin çekimlerini tamamlayan Lewis Pullman, deneyimi "kozmik ölçekte" diye tanımladı.

People dergisine verdiği yeni röportajda konuşan Thunderbolts* yıldızı, "Bir hayalin gerçekleşmesi gibiydi. Çekimleri yeni bitirdik ve her gün tam anlamıyla baş döndürücüydü. Garip bir simülasyonun içindeymişim gibi geldi. Şansıma hâlâ inanamıyorum" dedi.

32 yaşındaki aktör, ilk filmin yıldızlarından Bill Pullman'ın oğlu.

Dönem dizisi Lessons in Chemistry'yle de tanınan oyuncu sözlerini şöyle sürdürdü:

Babamla birlikte çalışmayı çok uzun zamandır istiyorduk ama bunun mümkün olup olmayacağını hiç bilmiyorduk. Bunu Uzay Topları 2 (Spaceballs 2) gibi bir filmde yapmak ise 'Bu nasıl bir simülasyon, şu an hangi dünyadayız?' dedirtecek bir şeydi.

Geliştirme aşamasında olduğu ilk kez 2024 yazında duyurulan Uzay Topları 2, 1987 tarihli kült uzay parodisinin geleneğini sürdürecek. 

Filmde Rick Moranis, Bill Pullman ve Daphne Zuniga; sırasıyla Dark Helmet, Lone Star ve Prenses Vespa rollerine geri dönüyor. 

İlk filmin yaratıcısı Mel Brooks da projede yer alıyor. Lewis Pullman'ın yanı sıra Keke Palmer, Anthony Carrigan ve aynı zamanda senaryoya da imza atan Josh Gad da kadroya katılan yeni isimler arasında. 

Filmi Emmy adayı Josh Greenbaum yönetirken, senaryoda Benji Samit ve Dan Hernandez'in de imzası bulunuyor. Çekimler eylülde başlamış ve kısa süre önce tamamlanmıştı.

Bilimkurgu türünün parodisi olan ve Yıldız Savaşları'ndan (Star Wars) 2001: Uzay Macerası'na (2001: A Space Odyssey) uzanan ikonik filmlere göndermelerle dolu bir parodi niteliğindeki Uzay Topları, dünya genelinde 38,1 milyon doların biraz üzerinde hasılat elde etmiş; yıllar içinde bir kült klasiğe dönüşmüştü.

Uzay Topları 2'nin 2027'de vizyona girmesi planlanıyor.

Independent Türkçe, Deadline, People


Netflix'teki Güney Kore yapımı distopya seyirciyi nefessiz bıraktı

30 yaşındaki Güney Koreli aktris Kim Da-mi, Kim Byung-woo imzalı Tufan'da, küçük oğlu Ja-in'i kurtarmaya çalışan bilim insanı Gu An-na rolünde (Netflix)
30 yaşındaki Güney Koreli aktris Kim Da-mi, Kim Byung-woo imzalı Tufan'da, küçük oğlu Ja-in'i kurtarmaya çalışan bilim insanı Gu An-na rolünde (Netflix)
TT

Netflix'teki Güney Kore yapımı distopya seyirciyi nefessiz bıraktı

30 yaşındaki Güney Koreli aktris Kim Da-mi, Kim Byung-woo imzalı Tufan'da, küçük oğlu Ja-in'i kurtarmaya çalışan bilim insanı Gu An-na rolünde (Netflix)
30 yaşındaki Güney Koreli aktris Kim Da-mi, Kim Byung-woo imzalı Tufan'da, küçük oğlu Ja-in'i kurtarmaya çalışan bilim insanı Gu An-na rolünde (Netflix)

Netflix izleyicileri, cuma günü (19 Aralık) platformda yayına giren yeni felaket filmi karşısında adeta büyülendi.

Distopik bir gelecekte geçen sürükleyici film, devasa bir sel felaketinin yutmak üzere olduğu bir dünyanın kasvetli tablosunu çiziyor.

Milyarlarca insanın hayatı pamuk ipliğine bağlıyken, dünyayı kurtarmaya yönelik bir planı olan anne, çocuğunu hayatta tutabilmek için apartman binasında yükselen sulara ve zamana karşı amansız bir mücadele veriyor.

Güney Kore yapımı Tufan (Daehongsu), İntikam'la (Manyeo) tanınan Kim Da-mi ve Netflix fenomeni Squid Game'in ilk sezonunda rol alan Park Hae-soo'nun başını çektiği oyuncu kadrosuyla dikkat çekiyor.

Mirror'ın aktardığına göre gerilim filmi, yayımlandığı günden bu yana izleyicileri nefessiz bırakırken, karakterlerin verdiği yoğun hayatta kalma mücadelesiyle bazılarını da gözyaşlarına boğdu.

Bir izleyici sosyal medyada, "Az önce Tufan'ı izledim... Şu an hıçkıra hıçkıra ağlıyorum. Bu kadar duygusal olmasını beklemiyordum! Kim Da-mi'nin rol seçimleri her zaman ustalık dersi gibi!" diye yazdı.

Bir başka izleyici ise filmi bitirir bitirmez, "Nasılsınız bilmiyorum ama ben tekrar tekrar izlemek istiyorum. Kim Da-mi'nin anne performansı olağanüstüydü!" paylaşımında bulundu.

Bir diğer kullanıcı da deneyimini şöyle aktardı: 

Yemek yerken izlemek için Netflix'te film arıyordum ve Tufan'ı açtım. Kısacası, yemek yerken izlemek için iyi bir film değil ama güzelce ağlamak istiyorsanız kesinlikle izlenmeli.

Film, Letterboxd'da da övgü topladı. Bir kullanıcı Tufan'a 5 yıldız vererek şu yorumu yaptı:

Görseller en iyi anlamda çılgıncaydı. Başta Yarından Sonra (The Day After Tomorrow) hissi veriyordu, sonra yavaş yavaş Yıldızlararası (Interstellar) sularına girdi. Ortalarda Wonderland'i hatırlattı, finaldeyse aklımdan Distant Sky çıkmadı. Film, bittikten sonra bile aklımdan çıkmıyor.

Bir başka izleyici ise yapımı "2025'in açık ara en iyi filmlerinden biri" diye tanımladı.

Independent Türkçe, Daily Record, Mirror