Ankara Hama’nın kuzeyinden çekilirken, İdlib’in güneyindeki askeri varlığını güçlendiriyor

İdlib’in güneyindeki Zaviye Dağı’ndaki Ahsem kasabasında yaşanan yıkım arasında Suriyeliler (AFP)
İdlib’in güneyindeki Zaviye Dağı’ndaki Ahsem kasabasında yaşanan yıkım arasında Suriyeliler (AFP)
TT

Ankara Hama’nın kuzeyinden çekilirken, İdlib’in güneyindeki askeri varlığını güçlendiriyor

İdlib’in güneyindeki Zaviye Dağı’ndaki Ahsem kasabasında yaşanan yıkım arasında Suriyeliler (AFP)
İdlib’in güneyindeki Zaviye Dağı’ndaki Ahsem kasabasında yaşanan yıkım arasında Suriyeliler (AFP)

Türk ordusu, bir yandan Suriye’nin kuzeybatısındaki Hama’nın kuzeyinde yer alan gözlem noktasını tahliye ederken,  bir yandan da İdlib’in güneyine askeri takviyeye devam ediyor.
Muhaleiflerin kontrolündeki bölgelerde 12 Türk noktasına dağıtılan 29 gözlem noktası yer alırken, rejim kontrolündeki bölgelerde ise 10 Rus ve 7 İran noktası bulunuyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre, İdlib'in kuzeyindeki Kefr Lusin’den giren ve Gerginliği Azaltma Bölgesi içinde konuşlandırılan Türk gözlem noktalarına doğru yola çıkan askeri konvoyda lojistik ve askeri teçhizat yüklü yaklaşık 75 araç yer aldı.
Türkiye’nin 2 Şubat’tan bu yana Gerginliği Azaltma Bölgesi’ne gönderdiği tanklar, zırhlı personel taşıyıcıları, zırhlı araçlar, kurşun geçirmez mobil 'güvenlik kabinleri' ve askeri radarlar taşıyan tır ve askeri araç sayısı 10 bin 600’ü aştı.
Muhaliflere ait Shaam News Network sitesi, Hama’nın kuzey kırsalındaki Morek bölgesinde yer alan Türkiye’ye ait gözlem noktasında tamamen çekilmek için düzenlemelere başlandığını bildirdi.
Rejime bağlı siteler ise gözlem noktası çitinin içindeki panel ve ekipmanların büyük bir kısmının söküldüğünü gösteren fotoğraflar yayımladı.
Shaam News Network sitesine göre söz konusu bilgiyi teyit eden şey, iki gün önce Türk noktasının tahliye operasyonlarına katılmak için Morek’e büyük tırların girmesi ve bu tırların Serakib’de rejim unsurlarının makineli tüfekli saldırısına hedef olması sonucu sivil bir kamyon şoförünün hayatını kaybetmesi oldu.
Söz konusu sitede, “Bu noktalardan ilkinin tahliye edilmesiyle binlerce yerinden edilmiş sivil büyük ölçüde hayal kırıklığına uğradı. Türk gözlem noktalarının tahliye edilmesinin, yakın gelecekte geri dönüş umutlarını kaybetmek anlamına gelmesinden korktuklarını ifade ettiler” denildi.
Shaam News Network’e konuşan muhalif askeri kaynaklar, Türk kuvvetlerinin gibi Morek, Sarman, Şer Maghar ve Maar Hatat gibi rejim kontrolündeki bölgelerdeki noktalardan çekilme niyeti olduğunu öne sürdü.
Kaynaklar, Türkiye’nin bölgeden çekilmesinin, bölgedeki durumun şu anda olduğu gibi kalması kaydıyla, Türk kuvvetlerinin Zaviye Dağı ve Gab Ovası’ndaki mevcut sınırlarda yeniden konumlandırılmasını öngören Rusya-Türkiye anlaşmalarına uygun olduğunu açıkladı.
Askeri kaynaklar, son dönemlerde Türk kuvvetlerinin, rejimin Türk noktalarına yönelik askeri operasyonları ile Rusya’nın söz konusu noktaların geri çekilmesi konusundaki ısrarı ile karşı karşıya kaldığını iddia etti.
Habertürk gazetesi, Moskova’nın Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki gözlem noktalarından çekilmesi için Ankara’ya baskı yaptığını öne sürdü.
Haberde, Rusya’nın sahada bir denge kurduktan sonra masada oturup çözüm arayışına girdiğine dikkat çekilerek, “Bu yöntem Türkiye ile İdlib’de ve ABD ile de Deyr-i Zor bölgesinde kullanıldı” denildi.
Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından alıntı yapılan haberde, Rusya’nın İdlib’deki Türk kuvvetlerini azaltmanın yanı sıra M4 karayolunun kuzeyindeki gözlem noktalarının geri çekilmesi taleplerini yinelediği ifade edilirken, Türkiye’nin bu talepleri reddettiği bilgisi verildi.
Rusya merkezli DEA Novosti ajansı da, Moskova ve Ankara arasında İdlib’deki Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki durumla ilgili istişarelerde, oradaki Türk askeri varlığının seviyesini düşürme konusuna değinildiğini ancak Türk tarafının bu öneriyi reddettiğini bildirdi.
Rejimin, 2019 sonunda gerçekleştirdiği saldırılarla Halep, Hama ve İdlib kırsalında geniş alanlara ilerlemesiyle birçok Türk gözlem noktası rejimin kontrolündeki bölgelerde kaldı.
Söz konusu bölgelerden çekilmeye zorlamak amacıyla Esed rejimi ve İranlı milislerin doğrudan top ateşine maruz kalan bu noktalardaki Türk askerleri arasında şehit olan ve yaralananlar oldu.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, geçtiğimiz Şubat ayında yaptığı bir açıklamada İdlib’deki gözlem noktalarından çekilmeyeceklerini dile getirerek, yapılan herhangi bir saldırıya misliyle karşılık vereceklerini vurguladı.
Akar, ayrıca Avrupa ülkeleri ve ABD’yi Suriye ile ilgili taahhütlerine uymaya ve somut adımlar atmaya çağırdı.
Rejim ve Rusya, İdlib ve Halep’in güneyindeki sivil bölgeleri sistematik olarak hedef almasının yanı sıra Halep ile Şam arasındaki uluslararası yolda ilerleyip kontrol ederken, Türkiye, son aylarda İdlib kırsalına tank ve ağır silahlar içeren askeri takviye sevkiyatını yoğunlaştırdı.



Petrol zengini Babnusa'dan sonra HDK’nin yeni hedefi Kadugli mi, el-Ubeyd mi?

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
TT

Petrol zengini Babnusa'dan sonra HDK’nin yeni hedefi Kadugli mi, el-Ubeyd mi?

Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)
Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) Kordofan eyaletindeki el-Ubeyd şehrine düzenlediği saldırının yol açtığı yıkım (Sosyal medya)

İki yılı aşkın süredir devam eden şiddetli çatışmaların ardından Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) geçtiğimiz pazartesi günü, Orta Sudan’daki Batı Kordofan eyaletinin merkezi Babnusa şehrinde, Sudan ordusunun son kalesi olan 22. Piyade Tugayı üzerinde ‘tam kontrol’ sağladığını duyurdu. Bu arada bazı askeri uzmanlar, petrol zenginliği ve süt ürünleri üretimi ile tanınan stratejik şehrin düşmesinin, kuzey ve güneydeki diğer bölgelere yönelik yeni saha kazanımları için bir sıçrama noktası haline gelebileceğini öngörüyor. Olayın üzerinden iki gün geçmesine rağmen Sudan ordusundan resmi bir açıklama gelmezken, orduya yakın platformlarda, şehirdeki birliklerin aynı eyaletteki Heglig bölgesine çekildiği iddiaları paylaşıldı.

Kordofan şehirleri sallantıda

Kordofan’daki büyük şehirler, HDK’nin baskılarının artmasıyla sallantıda. Sudan ordusunun elinde sadece, Batı Kordofan’da Nuhud ve Babnusa’nın düşmesinin ardından Kuzey Kordofan eyaletinin el-Ubeyd ve Um Ruvabe şehirleri ile Batı Kordofan’daki petrol zengini Heglig kaldı. Güney Kordofan eyaletinde ise ordu Kadugli ve Deleng’i kontrol ederken, HDK ed-Dubeybat’ta hakimiyet kurmuş durumda. Diğer yandan HDK’nin müttefiki olan Sudan Halk Kurtuluş Hareketi’nin Abdulaziz el-Hilu kanadı, Güney Kordofan’daki Nuba Dağları’ndaki Kauda şehrini kontrol ediyor.

Babnusa’nın önemi

Batı Kordofan eyaletinde, Doğu Darfur sınırına yakın konumda bulunan Babnusa, başkent Hartum’a yaklaşık 600 kilometre uzaklıkta yer alıyor. Sudan demiryolu ağının en önemli kavşaklarından biri olan şehir, ülkenin batısı ile doğusu ve kuzeyini birbirine bağlıyor. Babnusa, Sudan’ın önde gelen süt fabrikalarına ev sahipliği yapmasının yanı sıra petrol zenginliği ile ekonomik açıdan stratejik bir şehir olarak kabul ediliyor.

dfvg
El-Faşir'in Hızlı Destek Kuvvetleri'nin (HDK) eline geçmesinin ardından şehirden kaçmak zorunda kalan yerlerinden edilmiş Sudanlılar, 26 Ekim 2025 (AFP)

HDK, Babnusa’nın düşüşünün ardından izleyeceği net stratejiyi henüz açıklamamış olsa da, eski Sudan ordusu askerleri olası senaryolar üzerinde değerlendirmelerde bulundu. İsminin açıklanmasını istemeyen eski bir Sudan ordusu subayı, Babnusa’nın hem askeri hem de coğrafi açıdan büyük öneme sahip olduğunu, düşmesinin savaşın gidişatında kritik bir dönüm noktası oluşturabileceğini ve bunun, Güney Kordofan’ın başkenti Kadugli, Deleng ve ordunun hâlâ kontrolünde tuttuğu diğer bölgelerin ele geçirilmesine kapı açabileceğini belirtti. Subay, “HDK, Kuzey Kordofan eyaletinin başkenti el-Ubeyd’i öncelikli askeri hedefleri arasına almış ve sürekli saldırılar düzenlemeye devam etmiştir. Kuvvetlerini stratejik noktalara yaymaları, şehre yönelik bir saldırının her an gerçekleşebileceğini gösteriyor” dedi.

HDK ateşkese uymadı

Kaynak, HDK’nin tek taraflı bir ateşkes ilan etmiş olmasına rağmen buna uymadığını ve 22. Piyade Tugayı’na bağlı askerlerin mevzilerine yönelik saldırılarına devam ederek şehri ele geçirdiğini belirtti. Bu durum, grubun askeri hedeflerinin henüz tamamlanmadığını ortaya koyuyor.

Askeri uzmanlara göre HDK’nin bu bölgeyi ele geçirmesi, ona daha fazla askeri operasyon için iyi bir üs sağlıyor. Uzmanlar, kuvvetlerin müttefiki olan Abdulaziz el-Hilu liderliğindeki Halk Kurtuluş Hareketi’ni destekleyerek, Güney Kordofan eyaletinin başkenti Kadugli’yi ele geçirmeye çalışmasının muhtemel olduğunu belirtiyor. Bu, ordunun eyaletteki önemli bazı kasabaları ele geçirmesinin ardından gelen stratejik bir adım olarak değerlendiriliyor.

Sudan ordusunun eski Genelkurmay Başkan Yardımcısı ve sözcüsü Tümgeneral Muhammed Beşir Süleyman, Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, Babnusa’nın HDK’nin eline geçmesinin beklenen bir gelişme olduğunu ve kenti kontrol eden tarafın operasyonel manevra alanını büyük ölçüde genişleteceğini söyledi. Süleyman, “Babnusa, petrol zenginliğiyle ekonomik açıdan önemli bir eyalette yer alıyor. Ayrıca demografik yapısı, HDK’nin sosyal tabanlarını oluşturuyor. Bu durum, onlara siyasi bir boyut kazandırıyor; özellikle Darfur bölgesi ile bağlantılı olarak kontrol alanlarını genişletmek ve Kordofan’da savaşçılar için lojistik destek sağlamak amacıyla bir tür geçici yönetim oluşturma stratejisi izliyorlar” ifadelerini kullandı.

efrf
El-Faşir'den gelen Sudanlı mülteciler, Tine Mülteci Kampı (Reuters)

Süleyman, HDK’nin Babnusa’yı ele geçirmesinin, ordunun Kuzey Kordofan eyaletindeki operasyonel ilerleyişine karşı onu daha avantajlı bir askeri konuma getirdiğini, buna rağmen ordunun el-Ubeyd’in batısı ve Nuba Dağları’nda elde ettiği zaferlerin önemini koruduğunu belirtti.

Ordu neye ihtiyaç duyuyor?

Süleyman, ordunun Kuzey ve Batı Kordofan’daki tüm cephelerde operasyonları yönetebilmesi için doğru planlamaya ihtiyaç duyduğunu vurguladı. Bunun, kuvvetler, lojistik destek ve yedeklerin sağlanması gibi büyük askeri kaynakları gerektirdiğini ifade ederek, “Operasyonel başarısızlığa yer yok. Stratejik hedef, Darfur’un yeniden kontrolünü sağlamak” dedi.

Eski asker, HDK’nin Babnusa’yı ele geçirerek başarmayı hedeflediği askeri amaçların başında, Sudan ordusunu Batı Kordofan’daki sosyal tabanlarından uzaklaştırmak olduğunu söyledi.

Süleyman, “Bu bölgeyi kontrol etmek HDK’ye, operasyonlarında asker ve teçhizat tedarikini sürdürme imkânı sunuyor, böylece daha fazla toprak kazanabiliyor, aynı zamanda Darfur’u güvence altına alıyor ve stratejik öneme sahip el-Ubeyd şehrine yönelik operasyonlarını geliştirebiliyor” dedi.

Süleyman ayrıca, HDK’nin kenti ele geçirme çabasının, askeri ve siyasi olarak konumunu güçlendirme, kara hakimiyetini genişletme ve böylece daha güçlü bir müzakere pozisyonu elde etme amacı taşıdığını vurguladı. Bu çerçevede, ABD, Suudi Arabistan, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) ve Mısır’ın dahil olduğu Dörtlü’nün Sudan’da üç aylık bir insani ateşkes sağlama çabaları da devam ediyor.


Gazze halkı, savaşın neden olduğu yıkımın ardından kültürel mirasını korumak için zamanla yarışıyor

Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
TT

Gazze halkı, savaşın neden olduğu yıkımın ardından kültürel mirasını korumak için zamanla yarışıyor

Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)
Gazze şehrinde yaşanan savaş sırasında İsrail bombardımanı sonucu hasar gören Büyük Ömer Camii'nin iç restorasyon çalışmaları sırasında çekilmiş bir fotoğraf, 17 Kasım 2025 (Reuters)

Gazze Şeridi’nde 70 bin kişinin hayatını kaybetmesi, çok sayıda kişinin yaralanması, yüz binlerce insanın yerinden edilmesi ve neredeyse bütün mahallelerin yok olmasının ardından, yeniden inşa artık hayal gücünü zorlayan, neredeyse tasavvur edilemez bir görev haline geldi.

Buna rağmen, bölgede en değerli tarihi yapılar arasında yer alıp ağır hasar gören az sayıdaki noktada, işçiler şimdiden çalışmaya başladı. Amaç, geçmişten geriye kalan az sayıdaki kalıntıyı toprak altından çıkarmak.

Bu alanlar arasında, Gazze’nin eski kent merkezinde bulunan ve savaş sırasında İsrail güçlerinin hedef aldığı en önemli kültürel miras olan Büyük Ömer Camii de bulunuyor. İsrail ordusu, avlularının altında savaşçılar tarafından kullanılan bir tünel bulunduğunu öne sürerek yapıyı bombaladığını açıklamıştı. Filistinliler ise böyle bir tünelin varlığını reddediyor ve saldırının Gazze’nin dini ve kültürel mirasını yok etmeye yönelik olduğunu savunuyor.

dfrgt
Gazze şehrinde bulunan Büyük Ömer Camii'nin içindeki enkazı temizleyen bir işçi, 17 Kasım 2025 (Reuters)

Batı Şeria’daki Beytüllahim’de bulunan Miras Koruma Merkezi’nde mimar ve kültürel miras uzmanı olarak görev yapan ve şu anda savaşta zarar gören alanları kurtarmak için Gazze’de çalışan Hammude ed-Dehdar, İsrail’in bu yapıların yıkımının Filistin tarihini silebileceğini düşünerek ‘yanıldığını’ söyledi.

Dehdar, Gazze’de Reuters’a yaptığı açıklamada, bu yapıların kadim bir halkın ortak hafızasını temsil ettiğini belirterek, “Bu miras, korunması ve savunulması için ortak çaba gerektiren bir bellektir” dedi.

İsrail ordusu ise Hamas hedeflerine yönelik her saldırının, bu tür alanları tehlikeye atabilecek olması nedeniyle sıkı bir onay sürecinden geçtiğini açıkladı.

fgt
Gazze şehrinde savaş sırasında hasar gören tarihi Paşa Sarayı'nda restorasyon çalışmaları yürüten işçiler, 11 Kasım 2025 (Reuters)

İsrail ordusu tarafından yapılan açıklamada, “İsrail ordusu, kültürel miras alanları ile tarihi ve kültürel önemi bulunan mekânlara azami hassasiyetle yaklaşmaktadır. Bu alanlar ve sivillerin zarar görmesini en aza indirmek, saldırı planlamasında temel bir önceliktir” ifadeleri yer aldı.

Zamansız hikayeler

Nüfusunun büyük bölümü, bugün İsrail sınırları içinde kalan şehir ve köylerden zorla göç ettirilmiş mülteciler ya da onların çocuklarından oluşan Gazze Şeridi’nde, Büyük Ömer Camii, Gazze halkını kendi kültürel mirasına ve Ortadoğu’nun zengin mimari tarihine bağlayan temel unsurlardan biriydi.

Halk arasında anlatılan geleneksel hikâyelere göre Samson’un onu esir alanların üzerine tapınağı yıktığı yer olduğu söylenen bu alan, İslam’ın 7. yüzyılda Halife Ömer bin Hattab döneminde Akdeniz’e ulaşmasından önce bir Bizans kilisesine de ev sahipliği yapıyordu. Bölge İslam hâkimiyetine girdikten sonra yapı camiye dönüştürüldü.

Sonraki yüzyıllar boyunca yapı; Memlükler, Haçlılar ve Osmanlılar tarafından pek çok kez yeniden şekillendirildi ve Orta Çağ’da bölgenin mimari harikalarından biri olarak ün kazandı.

Caminin minaresi, Gazze siluetinin en belirgin unsurlarından biriydi. Cemaat, kubbeli tavanlar altında ve cilalı taşlarla döşeli avlularda ibadet eder; namazın ardından caminin görkemli cephesinin önünden geçerek kapılarından dışarı çıkar ve eski kentin çevresindeki çarşı sokaklarına doğru akardı.

frgt
Gazze şehrinde savaş sırasında hasar gören tarihi Paşa Sarayı'nda restorasyon çalışmaları yürüten işçiler, 11 Kasım 2025 (Reuters)

Yakındaki Kayseriyye Çarşısı, dükkânlarıyla ünlüydü; esnafı ve komşuları, âşıkların düğün takılarından kıskanç kayınvalidelerin hikâyelerine uzanan unutulmaz öyküler anlatırdı. Bugün bunlardan geriye neredeyse hiçbir iz kalmadı.

Ağır hasar gören bir diğer yapı da 13. yüzyıla uzanan tarihi Paşa Sarayı oldu. Bir müzeye ev sahipliği yapan yapının sergilediği eserler artık kayıp.

Dehdar, kültür ve miras söz konusu olduğunda bunun yalnızca eski bir bina ya da tarihi taşlardan ibaret olmadığını vurgulayarak, “Her taş bir hikâye anlatır” dedi.

Filistin’in Batı Şeria merkezli Turizm ve Eski Eserler Bakanlığı Müsteşarı Cihad Yasin ise Filistinli yetkililer ve Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü’nün (UNESCO) tarihi alanların restorasyonu için üç aşamalı bir plan hazırladığını, ilk maliyetin 133 milyon dolar olarak öngörüldüğünü belirtti.

Yasin, önceliğin çökme riski taşıyan yapıların hızlı müdahaleyle desteklenmesi olduğunu söyledi. Ancak beyaz çimento ve alçı sıkıntısı yaşandığını, Gazze’deki kaynakların sınırlı olduğunu ve restorasyon malzemelerinin fiyatlarının ciddi şekilde arttığını ifade etti.

sdfgt
Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta İsrail hava saldırıları sırasında hasar gören, kısmen yıkılmış Berkuk Kalesi, 16 Kasım 2025 (Reuters)

Gazze Şeridi’nde kültürel mirasın yıkımı, evlerini ve geçim kaynaklarını kaybetmiş yaslı aileler arasında bile ayrı bir acı yaratmaya devam ediyor.

Münzir Ebu Asi, küçük kızı Kenzi’nin Büyük Ömer Camii’nin vurulduğunu duyunca hissettiği derin üzüntü nedeniyle onu teselli etmek zorunda kaldığını söyledi.

Ebu Asi, “Küçük kızım Kenzi çok üzüldü. Camiye saldırı haberini duyduğumuzda biz de şaşırdık; neden böyle bir şey yapıldı?” dedi.

Sözlerini sürdüren Ebu Asi, Paşa Sarayı’nın da bombalanmasının ardından artık kesin bir kanaate vardıklarını belirterek, “Bu işgalin, Filistin kimliğini yok etmek, her türlü Filistin eserini silmek istediği artık bizim için kesinleşti” ifadesini kullandı.


Etiyopya, Mısır'ı Afrika Boynuzu'nda ‘istikrarsızlaştırma kampanyası’ yürütmekle suçluyor

Rönesans Barajı (Reuters)
Rönesans Barajı (Reuters)
TT

Etiyopya, Mısır'ı Afrika Boynuzu'nda ‘istikrarsızlaştırma kampanyası’ yürütmekle suçluyor

Rönesans Barajı (Reuters)
Rönesans Barajı (Reuters)

Etiyopya Dışişleri Bakanlığı dün yaptığı açıklamada, Mısır’ı Afrika Boynuzu bölgesinde ‘Etiyopya’yı hedef alan bir istikrarsızlaştırma kampanyası yürütmekle’ ve ‘gerilimi artırmaya zemin hazırlamakla’ suçladı.

İki ülke arasında Mavi Nil üzerindeki Rönesans Barajı konusunda süren anlaşmazlığa atıfta bulunan bakanlık, açıklamasında Mısır’ın ‘Afrika Boynuzu’nda Etiyopya’yı merkeze alan, ancak onunla sınırlı olmayan bir istikrarsızlaştırma kampanyası yürüttüğünü’ savundu.

Bakanlık, Mısır’ın ‘diyaloğu reddettiğini ve gerilimi artırma niyetini açıkça ortaya koyan düşmanca söylemini yoğunlaştırdığını’ iddia etti.

Mısır Dışişleri Bakanı Bedr Abdulati ise dün yaptığı açıklamada, ülkesinin Etiyopya’nın Rönesans Barajı’na ilişkin tek taraflı adımlarını reddettiğini yineleyerek, “Etiyopya’nın uygulamaları tüm Afrika kıtasının istikrarını tehdit eden ciddi bir tehlike oluşturuyor” dedi.

Mısır Su Kaynakları ve Sulama Bakanlığı da geçen ay yaptığı açıklamada, Etiyopya’nın baraj yönetiminde ‘tek taraflı ve kontrolsüz uygulamalarını’ sürdürdüğünü, bunun ‘havza ülkelerinin hak ve çıkarlarını tehdit eden ciddi riskler barındırdığını’ vurguladı.

Etiyopya, milyarlarca dolara mâl olan dev Rönesans Barajı’nın inşasına Nil Nehri üzerinde 2011 yılında başladı. Mısır ise projeyi, Afrika’nın en uzun nehrindeki tarihi su haklarını tehdit eden bir girişim olarak görüyor.

Afrika Birliği (AfB) arabuluculuğunda Mısır ile Etiyopya arasında yürütülen müzakereler Nisan 2021’de sonuçsuz kalmış; bunun üzerine Kahire, Addis Ababa’ya baskı uygulanması için konuyu Birleşmiş Milletler (BM) Güvenlik Konseyi’ne taşımıştı.