Ankara Hama’nın kuzeyinden çekilirken, İdlib’in güneyindeki askeri varlığını güçlendiriyor

İdlib’in güneyindeki Zaviye Dağı’ndaki Ahsem kasabasında yaşanan yıkım arasında Suriyeliler (AFP)
İdlib’in güneyindeki Zaviye Dağı’ndaki Ahsem kasabasında yaşanan yıkım arasında Suriyeliler (AFP)
TT

Ankara Hama’nın kuzeyinden çekilirken, İdlib’in güneyindeki askeri varlığını güçlendiriyor

İdlib’in güneyindeki Zaviye Dağı’ndaki Ahsem kasabasında yaşanan yıkım arasında Suriyeliler (AFP)
İdlib’in güneyindeki Zaviye Dağı’ndaki Ahsem kasabasında yaşanan yıkım arasında Suriyeliler (AFP)

Türk ordusu, bir yandan Suriye’nin kuzeybatısındaki Hama’nın kuzeyinde yer alan gözlem noktasını tahliye ederken,  bir yandan da İdlib’in güneyine askeri takviyeye devam ediyor.
Muhaleiflerin kontrolündeki bölgelerde 12 Türk noktasına dağıtılan 29 gözlem noktası yer alırken, rejim kontrolündeki bölgelerde ise 10 Rus ve 7 İran noktası bulunuyor.
Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne (SOHR) göre, İdlib'in kuzeyindeki Kefr Lusin’den giren ve Gerginliği Azaltma Bölgesi içinde konuşlandırılan Türk gözlem noktalarına doğru yola çıkan askeri konvoyda lojistik ve askeri teçhizat yüklü yaklaşık 75 araç yer aldı.
Türkiye’nin 2 Şubat’tan bu yana Gerginliği Azaltma Bölgesi’ne gönderdiği tanklar, zırhlı personel taşıyıcıları, zırhlı araçlar, kurşun geçirmez mobil 'güvenlik kabinleri' ve askeri radarlar taşıyan tır ve askeri araç sayısı 10 bin 600’ü aştı.
Muhaliflere ait Shaam News Network sitesi, Hama’nın kuzey kırsalındaki Morek bölgesinde yer alan Türkiye’ye ait gözlem noktasında tamamen çekilmek için düzenlemelere başlandığını bildirdi.
Rejime bağlı siteler ise gözlem noktası çitinin içindeki panel ve ekipmanların büyük bir kısmının söküldüğünü gösteren fotoğraflar yayımladı.
Shaam News Network sitesine göre söz konusu bilgiyi teyit eden şey, iki gün önce Türk noktasının tahliye operasyonlarına katılmak için Morek’e büyük tırların girmesi ve bu tırların Serakib’de rejim unsurlarının makineli tüfekli saldırısına hedef olması sonucu sivil bir kamyon şoförünün hayatını kaybetmesi oldu.
Söz konusu sitede, “Bu noktalardan ilkinin tahliye edilmesiyle binlerce yerinden edilmiş sivil büyük ölçüde hayal kırıklığına uğradı. Türk gözlem noktalarının tahliye edilmesinin, yakın gelecekte geri dönüş umutlarını kaybetmek anlamına gelmesinden korktuklarını ifade ettiler” denildi.
Shaam News Network’e konuşan muhalif askeri kaynaklar, Türk kuvvetlerinin gibi Morek, Sarman, Şer Maghar ve Maar Hatat gibi rejim kontrolündeki bölgelerdeki noktalardan çekilme niyeti olduğunu öne sürdü.
Kaynaklar, Türkiye’nin bölgeden çekilmesinin, bölgedeki durumun şu anda olduğu gibi kalması kaydıyla, Türk kuvvetlerinin Zaviye Dağı ve Gab Ovası’ndaki mevcut sınırlarda yeniden konumlandırılmasını öngören Rusya-Türkiye anlaşmalarına uygun olduğunu açıkladı.
Askeri kaynaklar, son dönemlerde Türk kuvvetlerinin, rejimin Türk noktalarına yönelik askeri operasyonları ile Rusya’nın söz konusu noktaların geri çekilmesi konusundaki ısrarı ile karşı karşıya kaldığını iddia etti.
Habertürk gazetesi, Moskova’nın Suriye’nin kuzeybatısındaki İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki gözlem noktalarından çekilmesi için Ankara’ya baskı yaptığını öne sürdü.
Haberde, Rusya’nın sahada bir denge kurduktan sonra masada oturup çözüm arayışına girdiğine dikkat çekilerek, “Bu yöntem Türkiye ile İdlib’de ve ABD ile de Deyr-i Zor bölgesinde kullanıldı” denildi.
Dışişleri Bakanlığı kaynaklarından alıntı yapılan haberde, Rusya’nın İdlib’deki Türk kuvvetlerini azaltmanın yanı sıra M4 karayolunun kuzeyindeki gözlem noktalarının geri çekilmesi taleplerini yinelediği ifade edilirken, Türkiye’nin bu talepleri reddettiği bilgisi verildi.
Rusya merkezli DEA Novosti ajansı da, Moskova ve Ankara arasında İdlib’deki Gerginliği Azaltma Bölgesi’ndeki durumla ilgili istişarelerde, oradaki Türk askeri varlığının seviyesini düşürme konusuna değinildiğini ancak Türk tarafının bu öneriyi reddettiğini bildirdi.
Rejimin, 2019 sonunda gerçekleştirdiği saldırılarla Halep, Hama ve İdlib kırsalında geniş alanlara ilerlemesiyle birçok Türk gözlem noktası rejimin kontrolündeki bölgelerde kaldı.
Söz konusu bölgelerden çekilmeye zorlamak amacıyla Esed rejimi ve İranlı milislerin doğrudan top ateşine maruz kalan bu noktalardaki Türk askerleri arasında şehit olan ve yaralananlar oldu.
Milli Savunma Bakanı Hulusi Akar, geçtiğimiz Şubat ayında yaptığı bir açıklamada İdlib’deki gözlem noktalarından çekilmeyeceklerini dile getirerek, yapılan herhangi bir saldırıya misliyle karşılık vereceklerini vurguladı.
Akar, ayrıca Avrupa ülkeleri ve ABD’yi Suriye ile ilgili taahhütlerine uymaya ve somut adımlar atmaya çağırdı.
Rejim ve Rusya, İdlib ve Halep’in güneyindeki sivil bölgeleri sistematik olarak hedef almasının yanı sıra Halep ile Şam arasındaki uluslararası yolda ilerleyip kontrol ederken, Türkiye, son aylarda İdlib kırsalına tank ve ağır silahlar içeren askeri takviye sevkiyatını yoğunlaştırdı.



Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
TT

Umman ve Lübnan, İsrail'in saldırılarını kınadı ve gerilimin artmasını önlemeye yönelik uluslararası çabaları destekledi

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)
Umman Sultanı Heysem bin Tarık ve Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn bugün Maskat'taki el-Alam Sarayı'nda özel bir görüşme gerçekleştirdi. (ONA)

Umman ve Lübnan, bugün yayımladıkları ortak bildiride, İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik süregelen saldırılarından ve Arap topraklarının işgalinden derin kaygı duyduklarını belirtti. Bildiride, bu adımların 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyete ilişkin kararların açık ihlali olduğu vurgulandı.

Taraflar ayrıca, 4 Haziran 1967 sınırları üzerinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız Filistin devletinin kurulmasını öngören Arap tutumunun değişmezliğini yineledi. Bildiride, Arap dayanışmasının güçlendirilmesinin, devletlerin egemenliğine saygının ve iyi komşuluk ilkeleri ile uluslararası hukukun öneminin altı çizildi.

Ortak bildiri, Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn’ın Umman’a gerçekleştirdiği ziyaretin sonunda yayımlandı. Avn, ziyareti sırasında Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile iki oturumdan oluşan görüşmeler yaptı.

Bildiride, Avn’ın ziyaretinin ‘Umman ile Lübnan arasındaki köklü kardeşlik ilişkilerinden’ kaynaklandığı ve ikili iş birliğini güçlendirme iradesini yansıttığı ifade edildi.

Sultan Heysem bin Tarık ile Cumhurbaşkanı Avn’ın gerçekleştirdiği resmi görüşmede, iki ülke arasındaki ilişkiler ele alındı; taraflar siyasi, ekonomik, yatırım, bankacılık, turizm, ulaşım ve lojistik hizmetler gibi alanlarda iş birliğini genişletme kararlılıklarını dile getirdi.

İki ülke, ikili iş birliğini güçlendirecek yeni anlaşmalar ve mutabakat zaptlarının imzalanması için çalışma yürütme konusunda mutabık kaldı. Ayrıca ticari, kültürel ve bilimsel değişimi destekleme; özel sektörün ortaklık ve kalkınma fırsatlarından daha geniş biçimde yararlanmasının teşvik edilmesi kararlaştırıldı.

Bölgesel gelişmeler

Bölgesel gelişmelere ilişkin bölümde, iki taraf İsrail’in Lübnan topraklarına yönelik devam eden saldırıları ile Arap topraklarının işgalinden duydukları derin kaygıyı dile getirdi. Bu adımların, 1701 sayılı kararın ve uluslararası meşruiyetin açık ihlali olduğu vurgulandı. Taraflar, saldırıların derhal durdurulması ve işgal altındaki tüm Lübnan ve Arap topraklarından tam çekilme çağrısında bulundu. Ayrıca gerilimin önlenmesi, istikrarın sağlanması, yerinden edilenlerin dönüşünün kolaylaştırılması ve yeniden imar çabalarına destek verilmesi gerektiği ifade edildi.

Umman tarafı, Lübnan’ın egemenliğine, bağımsızlığına ve toprak bütünlüğüne tam destek verdiğini yinelerken, devlet kurumlarının -başta Lübnan ordusu ve meşru güvenlik güçleri olmak üzere- güçlendirilmesinin ve Lübnan liderliğinin yürüttüğü ekonomik, mali ve idari reformların desteklenmesinin önemini vurguladı.

Umman Sultanı Heysem bin Tarık ile Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn, bu sabah Maskat’taki el-Alam Sarayı'nda özel bir oturum gerçekleştirdi.

Şarku’l Avsat’ın Umman resmi haber ajansı ONA’dan aktardığına göre, görüşmede iki ülkeyi ilgilendiren çeşitli konularda görüş alışverişinde bulunuldu. Ayrıca, iki ülke ve iki halkın yararına olacak iş birliği ve ortaklık fırsatlarının güçlendirilmesinin önemine dikkat çekildi; kültürel, ekonomik ve kalkınma alanları da dahil olmak üzere çeşitli sektörlerde bağların daha da sağlamlaştırılması gerektiği belirtildi.


Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
TT

Tunuslu muhalif Şeyma İsa, hapishanede başladığı açlık grevinin dokuzuncu gününde

Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)
Siyasi aktivist Şeyma İsa (AFP)

Tunus ana muhalefet partisi Ulusal Kurtuluş Cephesi (NSFT) üyesi ve siyasi aktivist Şeyma İsa, tutukluluk koşullarını protesto etmek için başladığı açlık grevinde dokuzuncu gününe girdi.

1 Aralık'ta muhalefet tarafından düzenlenen yürüyüşe katılan İsa, devlet güvenliğine karşı komplo kurmak suçundan Temyiz Mahkemesi tarafından verilen bir kararla sivil polisler tarafından gözaltına alındı. Muhalif aktivist, hapishaneye girer girmez açlık grevine başladı.

Şeyma İsa (45), 2023 yılının şubat ayında yakalanmış, gözaltında tutulmuştu ve aynı yılın temmuz ayında serbest bırakılmıştı. Birinci Derece Mahkemesi tarafından 18 yıl hapis cezasına çarptırılan İsa’nın cezası temyiz sonucunda 20 yıla çıkarılmıştı.

İsa'nın yanı sıra aynı davayla bağlantılı olarak NSFT lideri, tanınmış siyasetçi Ahmed Necib eş-Şabi (82) de tutuklandı ve 12 yıl hapis cezasına çarptırdı. Muhalif Avukat Ayaşi Hammami (66) de terör suçlamasıyla beş yıl hapis cezasına çarptırıldı.

İnsan Hakları İzleme Örgütü (HRW) Ortadoğu ve Kuzey Afrika Bölümü Müdür Yardımcısı Bessam Havaci, “Tunus muhalefetinin önemli simalarının tutuklanması, Cumhurbaşkanı Kays Said'in tek başına iktidarına alternatif olan her şeyi ortadan kaldırma planının son adımıdır. Bu tutuklamalarla Tunuslu yetkililer, siyasi muhalefetin çoğunu etkili bir şekilde hapse atmayı başardı” değerlendirmesinde bulundu.

Tunus muhalefeti ve NSFT, 25 Temmuz 2021'de olağanüstü hal (OHAL) ilan edip ardından yeni bir siyasi sistem kurarak geniş yetkilerle iktidarını sürdüren Cumhurbaşkanı Kays Said'in yönetimine karşı çıkıyor ve demokrasinin yeniden tesis edilmesini talep ediyor. Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre buna karşın yetkililer tutuklananları hükümeti devirmeye ve devlet kurumlarını yıkmaya teşebbüs etmekle suçluyor. Muhalefet ise mevcut rejimi tutuklulara karşı siyasi suçlamalar uydurmak ve yargıyı emirlerine boyun eğdirmekle suçluyor.


Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
TT

Hamas, İsrail medyasına konuştu: “Filistin devleti kurulursa silah bırakırız”

İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)
İsrail'in 70 binden fazla Filistinliyi öldürdüğü savaşta Hamas, Gazze Şeridi'nin neredeyse yarısını hâlâ kontrol ediyor (AP)

Hamas, ateşkesin ikinci aşamasına geçilmesini desteklediklerini ve silah bırakmaya açık olduklarını duyurdu.

Adının paylaşılmaması şartıyla Times of Israel'e konuşan Hamas yetkilisi, Filistin devletinin kurulmasını sağlayacak müzakerelerin başlatılması halinde silah bırakacaklarını söylüyor:

Bu zorla veya ültimatomlarla yapılamaz. İsrail iki yıl boyunca Hamas'ı silahsızlandırmak için tüm askeri gücünü kullandı ama işe yaramadı. Silah bırakma meselesi siyasi bir sorunla bağlantılıdır ve bu nedenle siyasi bir çözüm gerektirir.

Yetkili, Filistinlilerin 78 yıllık İsrail işgaline karşı silahlı mücadele hakkının olduğunu belirterek, 1967 sınırlarının esas alınacağı bir Filistin devleti kurulması taleplerini yineliyor.

Gazze savaşının sonlandırılması için ABD öncülüğünde hazırlanan 20 maddelik barış planı 10 Ekim'de devreye girmişti. Anlaşmanın garantörleri arasında Türkiye, Mısır ve Katar var.

Plan kapsamında Hamas'ın silah bırakması ve Gazze'nin geleceğinde söz sahibi olmaması isteniyor. Bunun yerine Gazze Şeridi'nin yönetiminin Filistinlilerin yer alacağı bir teknokratlar komitesine geçici olarak devredilmesi planlanıyor. ABD Başkanı Donald Trump'ın başkanlık edeceği Barış Kurulu'na ek olarak bölgeye Uluslararası İstikrar Gücü (ISF) konuşlandırılması öngörülüyor.

Anlaşmanın ilk aşamasında Hamas ve İsrail arasında rehine takası gerçekleştirilmişti. Ayrıca İsrail askerleri belirlenen "sarı hatta" geri çekilmişti. Haberde, İsrail ordusunun Gazze Şeridi'nin yüzde 53'ünü kontrol ettiği belirtiliyor.

İsrail, Hamas'ın elindeki 28 rehinenin hepsini teslim etmeden ikinci aşamaya geçilmeyeceğini duyurmuştu. Filistinli örgüt şimdiye dek 27 rehineyi İsrail'e gönderdi. Ancak 7 Ekim saldırısında öldürülen İsrailli polis memuru Ran Gvili'nin naaşı hâlâ Gazze'de. Hamas yetkilisi, cesedin yerini bulmak için çalışmaların sürdüğünü söylüyor.

İkinci aşama kapsamında Barış Kurulu üyelerinin belirlenmesi ve Gazze'ye güvenlik gücü konuşlandırılması hedefleniyor. Bu aşamaya geçiş için Hamas'ın silah bırakmayı kabul etmesi gerekli. Bunun ardından İsrail askerleri daha gerideki bir hatta çekilecek.

Trump ikinci aşamaya "çok yakında geçileceğini" söylemiş fakat bir takvim açıklamamıştı. Ocak itibarıyla Gazze'ye ISF askerlerinin gönderilmesi planlanıyor.

Hamas yetkilisi, 7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nda esir alınan kişileri ilk etapta operasyondan kısa süre sonra bırakmayı düşündüklerini söylüyor.

Ancak İsrail'in saldırıları durdurmaması ve arabulucular tarafından savaşın sonlandırılacağına dair garantiler sunulmaması nedeniyle bu plandan vazgeçtiklerini ifade ediyor.

ABD Başkanı Donald Trump'ın öncülüğünde hazırlanan plana göre ISF, Hamas'ın silahsızlandırılmasında da rol oynayacak.

Öte yandan Hamas yetkilisi, ISF kontrolündeki böyle bir sürece yanaşmayacaklarını belirterek, güvenlik gücü askerlerinin Gazze'de İsrail ordusuyla Filistin halkı arasında "tampon bölge" görevi görmesi gerektiğini savunuyor.

Ayrıca silahsızlanma karşılığında İsrail ordusunun tamamen Gazze'den çekilmesini talep ettiklerini aktarıyor.

7 Ekim 2023'te düzenlenen Aksa Tufanı'nın sonuçlarından pişmanlık duymadıklarını söyleyen Hamas yetkilisi, dünya kamuoyunun İsrail'in gerçek yüzünü görmesini sağladıklarını vurguluyor:

Tarihi değiştirmeyi başardık. Dünya gözlerini açtı, Filistinlilerin yaşadıklarını ve İsrail'in ne suçlar işlediğini gördü.

IDF ve Yahudi yerleşimciler işbirliği yapıyor

Diğer yandan İsrail Savunma Kuvvetleri'nin (IDF), Batı Şeria'daki Yahudi yerleşimcilerle aktif işbirliği yaptığı aktarılıyor.

İsrail'in kamu yayıncısı Kan'ın hazırladığı Zman Emet (Gerçek Zamanlı) programına katılan Tuğgeneral Avi Bluth, ISF'nin "sınır bölgelerinde çiftlikler kurmaları için yerleşimcilerle tam işbirliği içinde hareket ettiğini" söyledi.

Bluth, bu işbirliğinin özellikle geçen yıl temmuzda hızlandırıldığını belirtti.

Independent Türkçe, Times of Israel, Haaretz