Avrupa’da koronavirüsün “üçüncü sıçrayış” korkusu

İtalya’da en hızlı vaka oranları kaydediliyor

Avrupa’da Kovid-19 salgınının tekrar merkez üssü olmak üzere olan İtalya’nın Padova kentinde bulunan bir pazarda maske takan vatandaşlar (EPA)
Avrupa’da Kovid-19 salgınının tekrar merkez üssü olmak üzere olan İtalya’nın Padova kentinde bulunan bir pazarda maske takan vatandaşlar (EPA)
TT

Avrupa’da koronavirüsün “üçüncü sıçrayış” korkusu

Avrupa’da Kovid-19 salgınının tekrar merkez üssü olmak üzere olan İtalya’nın Padova kentinde bulunan bir pazarda maske takan vatandaşlar (EPA)
Avrupa’da Kovid-19 salgınının tekrar merkez üssü olmak üzere olan İtalya’nın Padova kentinde bulunan bir pazarda maske takan vatandaşlar (EPA)

Avrupa ülkelerinin çoğu yeni tip koronavirüs (Kovid-19) günlük vaka sayılarında rekor kırmaya başladığından beri Dünya Sağlık Örgütü’ndeki (WHO) uzmanlar ilk kez geçen yılın sonlarına doğru Güneydoğu Asya’da çıkarak Avrupa’ya ve daha sonra da ABD’ye yayılan Kovid-19 salgınının “ikinci dalgasından” söz etmeyi bırakıp “üçüncü sıçrayışından” söz etmeye başladılar. Şu anda Avrupa kıtasının bir kez daha dünya çapında salgının merkez üssü olmasına ramak kaldı.
Son veriler Avrupa’daki yeni vaka sayısının sadece geçtiğimiz hafta yüzde 34 oranında arttığına ancak buna karşılık aynı süre içerisinde ABD kıtasında bu oranın yüzde altıyı bile geçmediğine işaret ediyor. WHO Genel Direktörü Dr. Tedros Adhanom Ghebreyesus, “Batı Yarımküre’de kışın yaklaşmasıyla birlikte virüsün yayılmasının hızlanma ihtimalinin yüksek olduğuna” dair uyarıda bulundu. Ülkelere mümkün olan en kısa sürede gerekli tüm önlemleri alma ve sağlık sistemlerini güçlendirmek için tüm imkanları kullanma çağrısında bulundu. WHO uzmanları önümüzdeki haftalarda sağlık sistemleri üzerindeki baskının artmasını bekliyor.
Uzmanlar “üçüncü sıçrayış” hakkındaki konuşmalarını şu verilere dayandırıyor: En yüksek Kovid-19 vaka sayılarının kaydedildiği ilk 10 ülkenin içerisinde şu an ABD kıtasından altı ülke bulunuyor. Bunlar; ABD, Brezilya, Arjantin, Kolombiya, Peru ve Meksika. Avrupa ülkelerinden ise İspanya, Rusya ve Fransa olmak üzere üç ülke bulunuyor. Ancak son yedi gün içerisinde en fazla yeni vakanın kaydedildiği 10 ülke içerisinde Fransa, Rusya, İtalya, Çek Cumhuriyeti ve Hollanda olmak üzere beş Avrupa ülkesi bulunuyor. Polonya ise 12’nci sırada bulunuyor. Buna ilaveten şu an ABD kıtasındaki toplam vaka sayısı 18 milyonu aştı ve bunun yedi milyonu ABD’de, 5 milyonu ise Brezilya’da kaydedildi. Avrupa kıtasında ise toplam vaka sayısı 8 milyonu aştı ve bunun 1,2 milyonu yalnızca Rusya’da bulunuyor. Ancak geçen haftaki sayılar Avrupa’daki yeni vaka sayısının 700 bini aştığını gösteriyor ve bu aynı dönem içerisinde 800 bine ulaşan ABD kıtasındaki vaka sayısı ile neredeyse eşdeğer.
Avrupa’da salgının bu şekilde hızlanması WHO’da büyük bir endişe uyandırıyor. WHO Avrupa Bölge Direktörü Hans Kluge konuya ilişkin yaptığı açıklamada “Günlük vaya sayıları ve ölü sayılarında hızlı bir yükseliş ile karşı karşıyayız ve hala mevsimsel virüslerin yayılması ile genelde sağlık kurumları üzerindeki baskının kayda değer bir biçimde artış gösterdiği kış mevsiminin başlamasına da iki ay var” dedi.
WHO, Kovid-19’un Avrupa’da ölüme sebep olan hastalıklar arasında beşinci sıraya yükseldiği bilgisini paylaştı. Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi (ECDC) Sözcüsü salgının Avrupa’daki durumuna ilişkin bu son yayılma hızıyla ilgili henüz yeterli bilimsel kanıt olmadığını ve yayılma hızının nedenlerden birinin soğuk hava olabileceğine dair baskın bir inanç olduğunu belirtti.
ECDC dün düzenli olarak yaptığı son açıklamada “Virüsün bulaşma oranının en çok arttığı yerlerin korunma gereksinimlerini sağlamayan evler ve kapalı alanlar olduğu görülüyor. Mesafeyi korur, testleri yoğunlaştırır, vakaları karantinaya altına alıp izlersek ve karantina önlemleri alır, ellerimizi yıkayıp maske takarsak önümüzdeki haftalarda bulaşma silsilesini kırmayı başaracağız” dedi.
ECDC açıklamasında “Avrupa’da salgının bulaşma oranlarında son zamanlarda yaşanan artıştan çıkarılabilecek ders, bugüne kadar izlenen kısıtlayıcı önlemlerin, ya düzgün uygulanmadıkları ya da yetersiz oldukları için istenen sonuçları vermediğidir” dedi. ECDC bu önlemlere doğru bir şekilde uyulması ve kamuya açık ve özel yerlerde toplanmaların kontrol altında tutulmasının, bugünden şubat ayının başına kadar merkeze üye olan 53 ülkede 281 bin kişinin hayatını kurtarabileceğini kaydetti. İtalya’nın güneyinde bulunan Calabria Üniversitesi tarafından mart ila mayıs ayları arasında yapılan bir araştırma sosyal mesafeye dikkat edilmesinin ve maske takılmasının virüsün yayılma oranını yüzde 1000 oranında azaltacağını ortaya koymuştu.
Günlerdir Avrupa’da görülen epidemiyolojik dalgalanmanın en bariz kanıtı İtalya’nın içinde bulunduğu durumdur. Zira İtalya salgının ilk aşamasında Avrupa’nın merkez üssü olan ancak salgını kontrol altına almayı başararak dünyada örnek teşkil eden ve günler öncesine kadar Avrupa’da en düşük vakaların kaydedildiği bir konumunu üç haftadan kısa bir sürede kaybederek en hızlı yayılma oranlarının kaydedildiği Avrupa ülkeleri arasında ilk sıraya oturdu.
İtalya hükümeti geçtiğimiz pazartesi akşamı gerektiğinde bölgeler tarafından alınan kararları aşan herhangi bir önlem alma hakkını saklı tutarak kriz yönetimi yetkilerini bölgesel otoritelere devretme kararı aldı. Bunun ardından Kuzey Lombardiya Bölge Valisi gece 23.00 ila sabah 05.00 saatleri arasında sokağa çıkma yasağı uygulanacağını duyurdu. Valinin duyurusu ile birlikte Campania Bölge Valisi de benzer bir karar aldı. Zira bölgenin başkenti Napolide günlerdir yeni vaka sayılarında hızlı bir artış görülüyor.
Günlerdir salgının hızla yayıldığı Ligurya, Piyemonte ve Veneto bölgelerinde önümüzdeki günlerde buna benzer adımlar atılacağına dair bir duyuru yapılmıştı. İtalya Cumhurbaşkanı Sergio Mattarella vatandaşlarına, yapılan pek çok fedakarlık sayesinde son aylarda elde edilen başarıları sürdürmek için üst düzey bir sorumluluk gösterme çağrısında bulundu. Diğer taraftan Sağlık Bakanı Roberto Speranza, vatandaşlara evlerinde kalmaları ve temel ihtiyaçlar dışında evlerinden çıkmamaları çağrısında bulundu.
İlk dalga sırasında dünyada çapında salgının merkez üssü haline gelen Lombardiya bölgesi, ölümlerin ve hastanede tedavi görmesi gereken vaka sayısının sürekli artması ile tekrar İtalya’nın en çok vaka görülen bölgesi haline geldi. Bölgenin başkenti Milano şehrinde son 24 saat içerisinde bin 123 yeni vaka kaydedildi.
Campania Valisi geçtiğimiz pazartesi günü vaka sayılarının hızla artmasından dolayı okulların kapatılacağını duyurmuştu. Valinin bu kararı ebeveynlerin protestolarına ve Eğitim Bakanı’nın eleştirilerine yol açtı. Ancak vali dün kararında değişiklik yaparak ilkokul sınıflarında eğitimin devam etmesine karar verdi. Ligurya bölgesindeki yetkililer, lise derslerinin online olarak yapılmasına ve fiziksel sporların yapıldığı ve aynı şekilde üflemeli çalgıların kullanıldığı müzik dersleri gibi “tehlikeli derslerin” kaldırılmasına karar verdi.
Piyemonte bölgesi, tüm bölgede insanların toplu halde bulunmasını kesin bir şekilde yasaklamaya ve Cenova kıyı kenti içinde bulunan 4 “kırmızı semtte” sokağa çıkma yasağı uygulanmasına karar verdi.
İçişleri Bakanlığı, insanların toplu halde bulunmasını ve profesyonel olmayan spor faaliyetlerini yapmasını engelleyip sokaklarda maske takmasını sağlamak için merkezi hükümet ve bölge yetkilileri tarafından açıklanan son tedbir paketinin uygulanması için silahlı kuvvetlerin görevlendirildiğini duyurdu.
İtalya Başbakanı, ülkeyi genel olarak karantinaya almaktan kaçınmak için gerekli önlemlerin alınması konusunda ısrarcı olsa da İtalyan uzmanlar, önümüzdeki birkaç hafta içinde genel bir karantinadan kaçınmak için bir mucize olması gerektiği konusunda neredeyse hemfikir. Giuseppe Conte, aşının bu yılın bitiminden önce hazır hale geleceğini duyurmuştu, ancak ünü epidemiyolog Andrea Crisanti bunun doğru olmadığını söyleyerek aşıların önümüzdeki baharın başlangıcından önce hazır olmayacağını öne sürdü.
Hükümetin önümüzdeki birkaç gün içerisinde yeni bir katı kısmi izolasyon önlemleri paketi açıklayacağına dair beklentilerin ışığında Sağlık Bakanı Danışmanı ve WHO Yönetim Kurulu üyesi Walter Ricciardi, “Milano, Napoli ve Roma’daki epidemiyolojik durum kontrolden çıktı ve buna yalnızca kesin tedbirler yardımcı olabilir” dedi.



Netanyahu: İran’ın son tatbikatlarından haberdarız

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs’te Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile düzenlenen basın toplantısından bir kare (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs’te Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile düzenlenen basın toplantısından bir kare (EPA)
TT

Netanyahu: İran’ın son tatbikatlarından haberdarız

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs’te Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile düzenlenen basın toplantısından bir kare (EPA)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Kudüs’te Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile düzenlenen basın toplantısından bir kare (EPA)

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, pazartesi günü Tel Aviv’in İran’ın son dönemde yürüttüğü “tatbikatlardan” haberdar olduğunu söyledi.

Netanyahu, Reuters’a göre yaptığı açıklamada, Tahran’ın nükleer faaliyetlerinin bu ayın ilerleyen günlerinde gerçekleştireceği ziyaret sırasında ABD Başkanı Donald Trump ile görüşüleceğini belirtti.

Şarku’l Avsat’ın Yedioth Ahronoth’un internet sitesi Ynet’ten aktardığı hbaere göre Yunanistan Başbakanı Kiryakos Miçotakis ve Kıbrıs Rum Kesimi Cumhurbaşkanı Nikos Hristodulidis ile yaptığı ortak açıklamada Netanyahu, “Durumu yakından izliyor ve gerekli hazırlıkları yapıyoruz. İran’a şunu açıkça ifade etmek isterim ki İsrail’e yönelik herhangi bir eylem son derece sert bir karşılıkla karşılanacaktır” dedi.

Netanyahu, İran’daki tatbikatlara ilişkin daha fazla ayrıntı paylaşmadı. Netanyahu’nun bu sözleri, ABD ve İsrail’in, haziran ayında taraflar arasında yaşanan savaşın ardından İran’ın füze ve nükleer kapasitesini yeniden inşa etmeye döndüğüne dair uyarılarını artırdığı bir dönemde geldi.

İsrail’de, İran’ın son dönemdeki füze faaliyetlerinin sıradan tatbikatlardan ibaret olmayabileceği, savaş sırasında zarar gören balistik füze cephaneliğini yeniden inşa etmeye yönelik daha geniş kapsamlı bir çabanın parçası olabileceği yönündeki endişeler artıyor.

Axios, dün İsrailli yetkililere dayandırdığı haberinde, 7 Ekim 2023’te Hamas’ın düzenlediği saldırı ve ardından yaşanan çok cepheli savaş tecrübesi ışığında, risk toleransının geçmişe kıyasla azaldığını aktardı.

Her ne kadar istihbarat değerlendirmeleri yakın bir İran saldırısına işaret etmese de, karşılıklı yanlış hesaplamaların istenmeyen bir çatışmaya yol açabileceği ihtimali üzerinde duruluyor.

Batılı güvenlik değerlendirmelerine göre, söz konusu savaş sırasında İran’daki hassas tesisleri hedef alan saldırılar tehdidi tamamen ortadan kaldırmadı; aksine Tahran’ı, kapasitesini daha korunaklı yöntemlerle yeniden inşa etmeye sevk etti.

İran Genelkurmay Başkanı Emir Hatemi ise silahlı kuvvetlerin rakiplerinin hamlelerini “yakından” izlediğini ve her türlü düşmanca eyleme “kararlılıkla” karşılık verileceğini söyledi.

İran’da resmî medya organları, ülkenin çeşitli eyaletlerinde füze denemelerine başlandığına dair haberler konusunda farklı açıklamalar yaptı. ABD ve İsrail ile gerilimin tırmandığı, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile anlaşmazlıkların sürdüğü bir dönemde, Devrim Muhafızları’na yakın Fars Haber Ajansı, sahadan gelen gözlemler ve vatandaş raporlarına dayanarak çeşitli noktalarda füze denemeleri yapıldığını bildirdi.

Buna karşılık, devlet televizyonunun resmî hesabı Telegram üzerinden yaptığı kısa açıklamada herhangi bir füze tatbikatının gerçekleştirilmediğini duyurdu.


ABD'de Demokrat temsilci, Epstein dosyaları için ifşacı çağrısı yaptı

FBI ve Adalet Bakanlığı ifşacılarını Denetleme Komitesi'ne başvurmaya çağıran Temsilci Robert Garcia, Jeffrey Epstein'le ilgili dosyaların içeriği hakkında bilgi sahibi olanların temsilcilerle konuşmasını istedi (Marvin Recinos/AFP)
FBI ve Adalet Bakanlığı ifşacılarını Denetleme Komitesi'ne başvurmaya çağıran Temsilci Robert Garcia, Jeffrey Epstein'le ilgili dosyaların içeriği hakkında bilgi sahibi olanların temsilcilerle konuşmasını istedi (Marvin Recinos/AFP)
TT

ABD'de Demokrat temsilci, Epstein dosyaları için ifşacı çağrısı yaptı

FBI ve Adalet Bakanlığı ifşacılarını Denetleme Komitesi'ne başvurmaya çağıran Temsilci Robert Garcia, Jeffrey Epstein'le ilgili dosyaların içeriği hakkında bilgi sahibi olanların temsilcilerle konuşmasını istedi (Marvin Recinos/AFP)
FBI ve Adalet Bakanlığı ifşacılarını Denetleme Komitesi'ne başvurmaya çağıran Temsilci Robert Garcia, Jeffrey Epstein'le ilgili dosyaların içeriği hakkında bilgi sahibi olanların temsilcilerle konuşmasını istedi (Marvin Recinos/AFP)

ABD'de Kaliforniya Temsilcisi Robert Garcia, Trump yönetiminin Epstein dosyalarını sansürlemesinden dolayı öfkeli olan FBI ve Adalet Bakanlığı çalışanlarını çıkıp konuşmaya çağırdı. Garcia, gerçeğin ortaya çıkmasını sağlamak için ifşacı koruma mekanizmalarının bulunduğunu belirtti.

Denetim Komitesi'nin en üst düzey Demokrat üyesi Garcia, hükümlü cinsel suçlu Jeffrey Epstein'le ilgili dosyaların aylarca yayımlanmaya hazır olduğunu söyleyip, daha sonra içeriği büyük ölçüde sansürleyen ve ve dosyaların tamamını yasal süresi içinde yayımlamayan Trump yönetimini yerden yere vurdu.

Garcia, Pazar günü MS NOW'da yaptığı açıklamada, "Tüm bu zaman boyunca, son birkaç aydır dosyaların yayımlanmaya hazır olduğunu iddia etmek... Ve sonra bunları kamuoyundan saklamak, Kongre'nin iradesini engellemek, denetim celbine cevap vermemek için çok büyük çaba sarf etmek... Anlamaları gereken şu ki; bu dosyaları bir araya getirmek için çalışan yüzlerce FBI ajanı ve başka Amerikalı düzgün vatansever var. Dosyalarda ne olduğunu biliyorlar" dedi.

Garcia, FBI veya Adalet Bakanlığı'nda Epstein dosyaları üzerinde çalışan ve çalışmalarının gizlendiğine inanan herkesi Denetleme Komitesi'ne başvurmaya çağırdı.

Eğer FBI’da veya Adalet Bakanlığı’nda çalışıyor ve bilgi vermek istiyorsanız, dosyaları bir araya getirmek için çok çalıştıysanız ve çalışmalarınızın kendi Adalet Bakanlığınız tarafından gizlendiğini görüyorsanız, Denetleme Komitesi'yle iletişime geçin.

Kaliforniya'nın Demokrat Temsilcisi sözlerine şöyle devam etti:

İfşacı koruma programlarımız var. Gerçeğin ortaya çıkmasını, hayatta kalanların korunmasını sağlamak istiyoruz. Yönetimimizin farklı kademelerinden bu dosyalarda ne olduğunu gören veya bilen kişilerden haber alıyoruz ve korunacağınızı bilmenizi istiyoruz. Bu bilgiyi istiyoruz ve Amerikan halkı gerçeği bilmeyi hak ediyor.

Cumartesi günü, Adalet Bakanlığı'nın Epstein'le ilgili belgeler için oluşturduğu kamuya açık internet sayfasından, Trump'ı gösteren bir fotoğraf da dahil en az 16 dosya, yayımlanmalarının üzerinden bir gün geçmeden kayboldu.

Cuma günü erişilebilir olan ve cumartesi günü artık erişilemeyen kayıp dosyalar arasında çıplak kadınları tasvir eden resimlerin fotoğrafları ve bir masanın üzerinde ve çekmecelerde bir dizi fotoğrafın yer aldığı bir görüntü de bulunuyordu.

Bu görüntüde, bir çekmecenin içinde, diğer fotoğrafların arasında ABD Başkanı Donald Trump'ın Epstein, Melania Trump ve Epstein'in uzun süreli ortağı Ghislaine Maxwell'le birlikte çekilmiş bir fotoğrafı yer alıyordu.

Görsel kaldırıldı.
Cumartesi günü internet sitesinden kaldırılan belgeler arasında Trump'ı gösteren bir fotoğraf da vardı (ABD Adalet Bakanlığı)

Beklenmedik bir şekilde kaybolan dosyalar, neyin kaldırıldığı ve bunun sonucunda neyin örtbas ediliyor olabileceği konusunda çevrimiçi spekülasyonları körükledi.

Kongre'nin Adalet Bakanlığı'na Epstein davasıyla ilgili tüm dosyaları cuma gününe kadar yayımlaması emrini vermesinin ardından Trump yönetimi, hem Cumhuriyetçi hem de Demokrat kanattan sert tepki aldı; bakanlıksa materyallerin yalnızca küçük bir bölümünü kamuoyuna açıkladı.

Cuma günü yayımlanan dosyalar, 2019'da Manhattan'daki hapishane hücresinde cinsel istismardan yargılanmayı beklerken intihar eden gözden düşmüş finansçı Epstein hakkında az sayıda yeni bilgi sunuyordu.

Başkanın yer aldığı fotoğrafın hafta sonu Epstein dosyaları arşivinden kaldırılmasının ardından, örtbas etme iddiaları yeniden ortaya çıktı.

Independent Türkçe


Yeni bir saldırıyı ihtimal dışı bırakmayan İran zenginleştirme konusunda ısrarcı

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, geçtiğimiz çarşamba günü Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü. (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, geçtiğimiz çarşamba günü Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü. (İran Dışişleri Bakanlığı)
TT

Yeni bir saldırıyı ihtimal dışı bırakmayan İran zenginleştirme konusunda ısrarcı

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, geçtiğimiz çarşamba günü Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü. (İran Dışişleri Bakanlığı)
İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, geçtiğimiz çarşamba günü Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile görüştü. (İran Dışişleri Bakanlığı)

İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi, Tahran’ın yeni bir saldırıya uğrama ihtimalini ‘dışlamadığını’, ancak şimdi ‘eskisinden daha hazırlıklı’ olduğunu söyledi. Arakçi, bu hazırlığın savaşı önlemeyi amaçladığını, savaşı teşvik etmediğini vurgulayarak, geçtiğimiz haziran ayında düzenlenen saldırılarda zarar gören unsurların yeniden inşa edildiğini belirtti.

Arakçi, Russia Today (RT) kanalına verdiği kapsamlı röportajda, İran’ın savaş istemediğini ancak ‘onu önlemenin en iyi yolunun hazır olmak’ olduğunu ifade etti. Olası yeni bir saldırının ‘başarısız bir deneyimin tekrarı’ olacağını dile getirdi.

Arakçi’nin açıklamaları, geçen hafta Moskova’ya yaptığı ve artan bölgesel gerilim ile İran’ın nükleer programının geleceğine ilişkin tartışmaların sürdüğü bir dönemde gerçekleşen ziyaretin ardından geldi. Arakçi, Moskova’da siyasi ve diplomatik temaslarda bulundu.

Arakçi, nükleer dosya konusunda daha önce ABD Özel Temsilcisi Steve Witkoff ile temaslar yürüttüğünü, ancak Tahran’ın bu görüşmeleri aylar önce durdurma kararı aldığını söyledi. İran’ın ‘müzakere süreci devam ederken’ hedef alınmasının ‘acı bir deneyim’ olduğunu belirten Arakçi, ABD’nin 2015 anlaşmasından ‘mantıklı bir gerekçe olmadan’ çekildiğini hatırlattı.

Son savaşın ardından Witkoff ile görüş alışverişinin sürdüğünü aktaran Arakçi, ABD’nin müzakereleri yeniden başlatma ısrarının ‘yanlış bir yaklaşıma’ dayandığını savundu. Tahran’ın ‘adil ve dengeli bir anlaşmaya müzakere yoluyla hazır’ olduğunu, ancak ‘dayatmaları kabul etmeyeceğini’ vurguladı.

Herhangi bir diyaloğun yeniden başlamasının ‘karşılıklı çıkarlara dayalı bir müzakere çözümü’ ortaya konmasına bağlı olduğunu belirten Arakçi, ABD’nin önünde ‘iki net seçenek’ bulunduğunu söyledi: Diplomasiye dönmek ya da ‘başarısızlığı kanıtlanmış’ bir çizgide ısrar etmek.

İsrail, 13 Haziran’da İran içindeki stratejik tesislere geniş çaplı bir saldırı düzenlemiş, Devrim Muhafızları Ordusu’ndan (DMO) çok sayıda komutan ile nükleer programla bağlantılı yetkililer ve bilim insanlarının hayatını kaybetmesiyle sonuçlanan bu saldırı iki ülke arasında 12 gün süren bir savaşı tetiklemişti. ABD ise daha sonra üç İran nükleer tesisini bombalayarak çatışmalara dahil olmuştu.

Arakçi, ABD’nin Natanz ve Fordo’daki nükleer tesisleri hedef alan saldırılarının ‘ciddi hasara’ yol açtığını, ancak İran’ın teknolojik kapasitesini ve nükleer programını sürdürme iradesini ortadan kaldırmadığını söyledi. İran’ın nükleer programının ‘barışçıl’ olduğunu vurgulayan Arakçi, “Teknoloji bombalanamaz” dedi.

Arakçi, ABD Savunma Bakanlığı’nın İran nükleer programının bir ila iki yıl geciktiği yönündeki değerlendirmesini de sorguladı. İran’ın uranyum zenginleştirme dahil olmak üzere nükleer enerjinin barışçıl kullanımına ilişkin ‘meşru bir hakka’ sahip olduğunu belirten Arakçi, bu haktan ‘vazgeçmeyeceklerini’ ifade etti.

dc
Maxar uydusundan alınan bir görüntüde, ABD'nin İran'ın Kum kenti yakınlarındaki yer altı nükleer tesisine düzenlediği saldırıların ardından Fordo kompleksi görülüyor. (Arşiv – Reuters)

Arakçi, İran’ın 2015 anlaşmasında olduğu gibi nükleer programının barışçıl kalacağına dair ‘tam güvenceler’ vermeye hazır olduğunu, bunun karşılığında yaptırımların kaldırılması gerektiğini söyledi.

Daha geniş bölgesel bağlamda konuşan Arakçi, İsrail’in mevcut yaklaşımını 2026 yılında da sürdürmesini beklediğini ifade etti. ABD ve bazı Avrupa ülkelerinin sağladığı ‘hesap sorulmama dokunulmazlığının’ dünyayı yeniden ‘güç mantığına’ sürüklediğini, bunun da uluslararası ve insancıl hukuku zayıflattığını bildirdi.

Bu çerçevede NBC News, ABD Başkanı Donald Trump’ın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu’dan bir brifing alacağını aktardı. Brifingde, ABD saldırılarıyla hedef alınan uranyum zenginleştirme tesislerinin yeniden faaliyete geçirilmesine yönelik İsrail’in kaygılarının ve İran’ın balistik füze programını genişletme ihtimalinin ele alınacağı belirtildi.

Şarku’l Avsat’ın NBC News’ten aktardığı haberde, İsrailli yetkililerin zenginleştirme faaliyetlerinin yeniden başlamasından endişe duyduğu ve bu gelişmelere karşı ABD yönetimine yeni seçenekler sunmaya hazır oldukları ifade edildi.

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’na (UAEA) ilişkin değerlendirmelerde de bulunan Arakçi, İran’ın Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması’na bağlı kalmayı sürdürdüğünü ve UAEA ile iş birliğine hazır olduğunu söyledi. Ancak Arakçi, UAEA’nın denetimi altındaki nükleer tesisleri hedef alan saldırıları kınamamasını eleştirerek, bunun ‘tehlikeli bir emsal’ ve uluslararası hukukun ihlali olduğunu savundu.

Saldırıların ardından İran, UAEA ile bazı iş birliği alanlarını askıya aldı ve müfettişlerin hasar gören tesislere erişimini kısıtladı. İran parlamentosunun geçtiğimiz temmuz ayında kabul ettiği bir yasa uyarınca, müfettişlerin ülkeye girişinin Ulusal Güvenlik Yüksek Konseyi’nin onayına bağlandığı, bunun da Dini Lider Ali Hamaney’in tasdikini gerektirdiği bildirildi.

İran, geçtiğimiz eylül ayında Mısır’ın arabuluculuğuyla UAEA ile yeni bir iş birliği çerçevesine ulaşmış, ancak Tahran daha sonra Avrupa’nın Birleşmiş Milletler (BM) yaptırımlarını yeniden devreye sokma girişimi sonrası bu çerçevenin geçersiz olduğunu açıklamıştı.

Arakçi, Tahran’ın bombardımana maruz kalan tesislerdeki denetim mekanizmalarının gözden geçirilmesini talep ettiğini, ancak askeri saldırılar sonucu zarar görmüş nükleer tesislerin nasıl denetleneceğine dair bir emsal bulunmadığını söyledi. Bu konuda UAEA ile net bir çerçeve oluşturmak üzere istişarelerin sürdüğünü belirtti.

Aynı bağlamda İran Atom Enerjisi Kurumu Sözcüsü ve Başkan Yardımcısı Behruz Kemalvendi, ‘güvenlik açısından mevcut aşamada nükleer malzemelerin ve tesislerin ne ölçüde zarar gördüğüne dair düşmana bilgi vermenin uygun olmadığını’ söyledi.

Kemalvendi, cumartesi günü İranlı Öğrenciler Haber Ajansı’na (ISNA) yaptığı açıklamada, “İran’a yönelik saldırı, UAEA müfettişlerinin ülkede bulunmasından sadece bir gün sonra gerçekleşti” dedi.

Kemalvendi, savaş öncesi iş birliği düzeyine dönüşün, İran’ın nükleer tesislerine yönelik askeri tehditlerin sona ermesine ve özellikle zenginleştirme konusunda olmak üzere İran’ın nükleer dosyadaki haklarına saygı gösterilmesine bağlı olduğunu vurguladı. ‘Sıfır zenginleştirme’ söylemini ise reddetti.

rgt
ABD saldırılarının ardından Natanz Nükleer Tesisi’nde oluşan kraterleri gösteren uydu görüntüsü (Arşiv – Reuters)

Ayrıca İran’ın nükleer dosyada ‘artık bilinmeyen hiçbir unsurun kalmadığı bir aşamaya ulaştığını’ söyleyen Kemalvendi, bir nükleer santral inşa etmenin ‘karmaşık ve teknik bir süreç’ olduğunu belirterek programın ‘barışçıl’ niteliğine işaret etti.

UAEA Genel Direktörü Rafael Grossi ise geçen hafta yaptığı basın açıklamasında, ajansın İran’daki bazı denetim faaliyetlerini yeniden başlatabildiğini, ancak bunun hâlâ ‘son derece sınırlı’ olduğunu söyledi. Grossi, Natanz, İsfahan ve Fordo’daki ‘kritik’ ana tesislere erişimin sağlanamadığını kaydetti.

Grossi, bu tesislere tam erişimin yeniden sağlanmasının ‘şu anki en büyük zorluk’ olduğunu vurgulayarak, iş birliğinin önceki seviyesine dönmemiş olmasına rağmen İran’la temasların ‘sürdüğünü’ ifade etti.

Nükleer tesislerine yönelik saldırılardan önce İran, uranyumu yüzde 60 oranında zenginleştiriyordu. Bu oran, askeri kullanım seviyesine yakın kabul ediliyor. UAEA, savaşın başlaması sırasında İran’ın yaklaşık 441 kilogram bu düzeyde zenginleştirilmiş uranyuma sahip olduğunu bildirmiş, ancak 13 Haziran’dan bu yana stokları doğrulamanın mümkün olmadığını açıklamıştı.

Batılı ülkeler, bu seviyede zenginleştirmenin sivil bir ihtiyaç olmadığını savunurken, UAEA İran’ın yüzde 60 oranında uranyum zenginleştiren, nükleer silaha sahip olmayan tek ülke olduğunu belirtiyor.