ABD’nin ‘bölgedeki askeri müttefiki’ Cezayir üzerine oynadığı bahis

USS Roosevelt gemisi Cezayir’de limana yanaştı. (ABD’nin Cezayir Büyükelçiliği)
USS Roosevelt gemisi Cezayir’de limana yanaştı. (ABD’nin Cezayir Büyükelçiliği)
TT

ABD’nin ‘bölgedeki askeri müttefiki’ Cezayir üzerine oynadığı bahis

USS Roosevelt gemisi Cezayir’de limana yanaştı. (ABD’nin Cezayir Büyükelçiliği)
USS Roosevelt gemisi Cezayir’de limana yanaştı. (ABD’nin Cezayir Büyükelçiliği)

Ali Yahi
ABD füze gemisi ‘USS Roosevelt’, bölgedeki NATO ortaklarıyla gerçekleştirdiği başarılı devriyenin ardından Cezayir’de limana yanaştı. Bu durum, ABD’nin askeri açıdan Cezayir ile sınırlı olan ilişkilerine sürpriz bir şekilde kapı açtı.

ABD’nin Cezayir’deki askeri varlığı
ABD deniz kuvvetlerinin Cezayir’deki varlığı, Pentagon’un üst düzey ismi Mark Esper’in ziyaretinden 20 gün, ABD’nin Afrika Kuvvetleri Komutanı (AFRICOM) Stephen Townsend’in ziyaretinden ise 26 gün sonra gerçekleşti. Sahel, Kuzey Afrika ve Akdeniz bölgelerinde her düzeyde yaşanan gergin koşullar ışığında durum, ABD’nin son dönemde Cezayir ile askeri ilişkisinin nedenlerine dair tartışmalara neden oldu.

ABD’nin faaliyetleri
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı haberde bir dizi uzmanın görüşlerine başvuruldu. Cezayir Üniversitesi’nde siyaset bilimi ve uluslararası ilişkiler profesörü İdris Atiyye yaptığı açıklamada, ‘ABD’nin Cezayir ile olan ilişkisinin, iki çerçevenin dışına sapmadığını’ ifade etti. Atiyye, bu çerçevelerin ‘70’li yıllarda başlatılan ve petrol sondajı ile ticari iş birliği’ ve ‘11 Eylül 2001 saldırılarının ardından başlatılan, terörizmle ve ortak güvenlik tehditleriyle mücadelede askeri ve istihbarat iş birliği ile ilgili güvenlik’ çerçevesi olduğunu kaydetti. İdris Atiye sözlerine şöyle devam etti:
“Cezayir’in bu rolü oynamayı veya ABD’nin bölgedeki koruyucusu olmayı reddetmesine rağmen Washington’ın Cezayir’i stratejik yönetim çerçevesi altına almak istediğini inkar etmiyoruz.”
İdris Atiyye, Cezayir’in özellikle istihbarat, taktiksel ve operasyonel koordinasyon alanlarında olmak üzere gerçek bir güvenlik ve askeri iş birliği konusunda samimi olduğuna dikkat çekti.
Atiyye, ordu birliklerinin barışı yeniden tesis etmeye ve güvenlik operasyonlarını sürdürmeye katılımı yoluyla bölgesel ve uluslararası barış ve güvenliğe aktif olarak katkıda bulunmak için bu askeri ziyaretlerin ‘Cezayir ordusunun araç ve yöntemlerinde bir kayma eğilimi göstermesi’ bağlamında gerçekleştiğini söyledi. Atiyye, yeni Cezayir’in Sahra sorunu da dahil başta Libya ve Fas olmak üzere tüm komşu ülkelerde koşulları düzenlemeyi ve ayrıca Sahel bölgesinde siyasi istikrarı korumayı amaçladığını belirtti. Profesör sert, yumuşak veya karışık tehditler olsun, tüm yeni güvenlik tehditlerinin tam olarak farkında olunmasıyla birlikte ABD askeri hareketlerinin Cezayir’in temellerini ve ilkelerinin gücünü değiştirmeyeceğini vurguladı.

‘Kötü niyetli faaliyetler’
ABD’nin Cezayir Büyükelçiliği’nden yapılan açıklamaya göre Washington’ın Avrupa ve Afrika’daki Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Michael Baze, Cezayir’in Akdeniz’in güvenliğinde merkezi bir rol oynadığını belirtti. Baze “Akdeniz’in Afrika kıyısındaki kötü niyetli faaliyetlerle mücadeledeki ortak çıkarlarımızı geliştirmek ve Cezayir ile denizcilik alanındaki ilişkilerimizi güçlendirmek için sabırsızlanıyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

Güçlü bir kol arayışı
ABD’nin Avrupa ve Afrika’daki Deniz Kuvvetleri Komutanı Amiral Michael Baze, Washington’ın Mali, Libya ve Akdeniz’de yaşananlara dair güvenlik görüşünü ortaya koydu. Akdeniz’in Afrika kıyısındaki hamleleri ‘kötü niyetli faaliyetler’ olarak nitelendirdi. Afrika kıyısının ‘yoksulluk, yolsuzluk ve çatışmalardan mustarip olan Sahel ülkelerinde kalkınma çarkını döndürmek için diyalog, destek ve yardım yoluyla siyasi ve barışçıl ilişkilere odaklanmak yerine terörizm, yasa dışı göç, organize suç ve hatta askeri darbelere yöneldiğini söyledi. Baze bu nedenle ABD’nin bölgedeki çıkarlarını korumak için politikasını paylaşacak deneyime sahip güçlü bir kol aradığını kaydetti.
ABD’nin Cezayir Büyükelçiliği maslahatgüzarı Gautam Rana da “ABD-Cezayir ortaklığı derin ve karşılıklı saygı ile karakterize edilir. İki taraf, birbirlerinden bir şeyler öğrenmek için birlikte çalışıyor. Bölgede istikrar ve refahı teşvik etmek için yakın iş birliği yapıyor” açıklamasında bulundu. Rana, destroyer Roosevelt’in ziyaretinin Cezayir ile bir dizi iş birliğinin bir parçası olduğunu söylerken, daha önce de AFRICOM Komutanı Stephen Townsend’ın 23 Eylül’de ve ABD Savunma Bakanı Mark Esper’in de 15 yıldan bu yana ilk kez 1 Ekim’de Cezayir’i ziyaret ettiğine dikkat çekti. ABD’li yetkililer, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun ile ‘iki ülke arasındaki askeri iş birliğini genişletme yollarını, bölgedeki ve çevresindeki şiddet yanlısı radikal örgütlere yönelik tehditler meselesini’ görüşmüştü.

İttifaklar
Diğer yandan modern ve çağdaş tarih profesörü Rabeh Lounisi, Cezayir’in bölgede askeri bir güç olarak kabul edildiğini ve terörle mücadelede büyük bir deneyime sahip olduğunu kaydetti. Lounisi, AFRICOM’un beş bölgeye dağılmış ABD kuvvetlerini dünyanın dört bir yanına yeniden konuşlandırmak amacıyla oluşturulduğunu ve Afrika Kıtası’nda önceki askeri durumun Fransa ve İngiltere lehine olduğunu hatırlattı. Bugün ABD politikasının değiştiğini ve özellikle petrol bakımından zengin Afrika’ya önem göstermeye başladığını belirten Lounisi ancak Kıta’nın aynı zamanda başta ABD, Çin ve daha az ölçüde de olsa Avrupa Birliği (AB) olmak üzere büyük güçler arasında, uluslararası çatışmalar karşısında en savunmasız yer olduğunu kaydetti.
Rabeh Lounisi, yukarıda belirtilenler çerçevesinde ABD’nin terör tehdidinin büyük olduğu bölgelerdeki ülkelerle ittifaklar ve askeri savunma anlaşmaları yapmak için çalıştığını belirtti. Lounisi, söz konusu ülkeler arasında terörle mücadele konusunda büyük deneyime sahip olan ve Washington’ın yararlanmak istediği Cezayir’in de bulunduğunu kaydetti. Profesör ayrıca Cezayir’in de ekonomik ve askeri açıdan ABD ile ilişkilerini geliştirmekten fayda sağlayacağı vurguladı.



ABD Federal Havacılık İdaresi, Venezuela üzerinde uçmanın tehlikeleri konusunda uyardı

ABD Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro (AFP)
TT

ABD Federal Havacılık İdaresi, Venezuela üzerinde uçmanın tehlikeleri konusunda uyardı

ABD Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro (AFP)
ABD Başkanı Donald Trump ve Venezuela Devlet Başkanı Nicolas Maduro (AFP)

ABD Federal Havacılık İdaresi (FAA), kötüleşen güvenlik durumu ve artan askeri faaliyetler nedeniyle pilotları Venezuela hava sahasında dikkatli olmaları konusunda uyardı.

Mesajda, belirtilmeyen tehditlerin, Venezuela'dan kalkış ve iniş yapanlar ile yerdeki uçaklar da dahil olmak üzere tüm irtifalardaki uçaklar için potansiyel bir risk oluşturabileceği belirtildi.

Bu uyarı, Washington'un Venezuela Devlet Başkanı Nicolás Maduro üzerindeki baskısını artırmasıyla birlikte geldi. Amerika Birleşik Devletleri, Venezuela kıyılarına kadar güneyde bombardıman uçuşları gerçekleştirdi ve bölgeye bir uçak gemisi konuşlandırdı.

Eski bir Ulaştırma Bakanlığı müfettişi, Federal Havacılık İdaresi'nin askeri bir çatışma olduğunda bu tür bir bildirim yayınladığını söyledi.

Mary Schiavo, "Bunu yakın bir saldırının işareti olarak algılamam, çünkü bu raporları daha önce birçok kez gördüm. Ancak bir pilot olarak kesinlikle dikkate alırdım" dedi.

Schiavo, ABD'nin Venezuela'dan askeri bir harekat beklediğini veya uyuşturucu gemilerine karşı ek önlemler planladığını, bu duyuruyu okuyup arkasında ne olduğunu anlamanın zor olduğunu ifade etti.


Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
TT

Amerikan bankalarından Arjantin'e soğuk duş

Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)
Milei - Trump yakınlığının ekonomik boyuta taşınması, Arjantin'de "ABD içişlerimize karışacak" korkusunu büyüttü (AFP)

Wall Street Journal'ın (WSJ) özel haberine göre JPMorgan Chase, Bank of America ve Citigroup, Arjantin'e 20 milyar dolarlık kredi vermekten vazgeçti.

Amerikan gazetesinin kaynakları, Arjantin Devlet Başkanı Javier Milei'yi desteklemek isteyen Donald Trump yönetiminin çağrısıyla harekete geçen bankaların bunun yerine daha küçük bir paket hazırladıklarını söyledi. 

WSJ, geçen ay ad ve görevlerini açıklamadığı kaynaklara dayandırdığı haberde bankaların kendilerini riske atmadan kredi vermeye çalıştığını bildirmişti. 

Normalde bu tarz işlemleri kendileri yürüten bankaların ABD Hazine Bakanlığı'na Buenos Aires yönetiminin kendilerine nasıl bir teminat verebileceğini sorduğu ve yeterli güvenceyi alamazlarsa ekonomik istikrarsızlığın sürdüğü Arjantin'e kredinin çıkmayabileceği aktarılmıştı. 

WSJ'nin yeni haberinde 20 milyar dolarlık krediden vazgeçen üç bankanın yaklaşık 5 milyar dolarlık bir repo anlaşması hazırladığı ve bu parayı birkaç ay içinde geri almayı planladığı belirtildi. 

Ancak müzakerelerin daha başlangıç aşamasında olduğu ve koşulların değişebileceği ya da anlaşmanın hiç yapılmayabileceği de vurgulandı. 

Buenos Aires yönetiminin ocakta ödemesi gereken 4 milyar dolarlık borcunu bu anlaşmayla kapaması bekleniyor. 

Arjantin, ABD Hazine Bakanlığı'yla yaptığı döviz takası anlaşmasıyla 20 milyar dolara erişmişti. Bu miktarın ne kadarının kullanıldığı net değil. 

ABD Hazine Bakanlığı'ndan WSJ'ye yapılan açıklamada "Birleşik Devletler, Başkan Milei ve Bakan Caputo'nun Arjantin'i Yeniden Harika Yapma konusundaki temel prensiplere bağlılığına güvenmeyi sürdürüyor" dendi. 

Diğer yandan Hazine Bakanlığı'nın bazı eski yetkilileri, ABD'nin Arjantin'e maddi desteğinin boyutlarının net bir şekilde kamuoyuna açıklanmadığını söylüyor. 

Barack Obama dönemi yetkililerinden Brad Setser da bunlardan biri:

Esasen bu paranın nasıl kullanıldığına dair hiçbir bilgi yok. Vergi mükelleflerinden alınan paranın verildiği düşünüldüğünde, bu sıradışı bir durum.

Independent Türkçe, WSJ, AP


Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
TT

Çin'in Japonya'ya öfkelenmesinin asıl sebebi ne?

Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)
Çin lideri Şi Cinping, göreve geldiğinden beri orduyu modernize etmeye çalışıyor (Reuters)

Çin'le Japonya arasında Tayvan meselesi nedeniyle çıkan gerginlik sürüyor. 

Pekin ve Tokyo'yu karşı karşıya getiren gerginlik, Japonya Başbakanı Sanae Takaiçi'nin Parlamento'da 7 Kasım'da düzenlenen oturumda yaptığı açıklamayla patlak vermişti. 

Takaiçi, Tayvan Boğazı'na yönelik muhtemel müdahaleyi "ülkesini tehdit eden bir hareket" olarak göreceğini, böyle bir durumda askeri güç kullanılabileceğini belirtmişti. Böylelikle ilk kez bir Japon başbakanı, Tayvan'ın işgali halinde ülkenin askeri müdahalede bulunacağını açıkça söylemişti. 

Pekin yönetimiyse Takaiçi'den sözlerini geri almasını istemiş, başbakan bunu reddedince Japonya'nın Pekin Büyükelçisi Kenji Kanasugi'yi çağırarak Tokyo'ya protesto notası vermişti.

Çin Dışişleri Bakanlığı, güvenlik koşullarının uygun olmadığı gerekçesiyle Japonya'ya seyahat uyarısı da yayımlamıştı. Çin Eğitim Bakanlığı da öğrencilere, güvenlik riskleri nedeniyle Japonya'da "eğitim koşullarının uygun olmadığı" uyarısında bulunmuştu.

Pekin'in Osaka Başkonsolosu Şüe Cien'in "kendilerine saldıran kirli bir boynu tereddüt etmeden kesmeleri gerekeceğini" yazdığı sosyal medya gönderisi de krizi körüklemişti. Japonya, diplomatın "gönüllü olarak ülkesine dönmesini" talep etmişti. 

Ancak CNN'in analizinde, Pekin'in asıl "Asya'daki askeri dengelerin değişme olasılığından endişelendiği" yorumu yapılıyor. 

Tokyo yönetimi, II. Dünya Savaşı'nda 1937-1945'te Çin'i işgal etmişti. İmparatorluk Ordusu, 1895-1945'te de Tayvan'ı da kolonileştirmişti. 

Geçen ay göreve gelen Takaiçi, Japonya'nın savunma harcamalarını marta kadar Gayri Safi Yurtiçi Hasıla'nın (GSYH) yüzde 2'sine çıkaracaklarını duyurmuştu. Merkez sağ Liberal Demokrat Parti (LDP) lideri, Parlamento'da yaptığı ilk konuşmada Asya-Pasifik bölgesinde Çin, Kuzey Kore ve Rusya'yla artan gerilimlere dikkati çekmişti. 

Analizde, Pekin yönetiminin "Japonya'nın Çin'in yükselişini tehdit edebilecek askeri emelleri olduğunu" düşündüğüne dikkat çekiliyor. 

Çin Komünist Partisi'nin (ÇKP) resmi gazetesi Halkın Günlüğü'nde 17 Kasım'da yayımlanan bir köşe yazısında şu ifadeler kullanılmıştı: 

İlk kez bir Japon lider Tayvan'a silahlı müdahale niyetini dile getirdi ve Çin'e karşı askeri tehditte bulundu. Bunun arkasında, Japonya'nın sağcı güçlerinin pasifist Anayasa'nın kısıtlamalarından kurtulup ‘askeri güç' statüsü elde etme yönündeki tehlikeli girişimi yatıyor.

CNN'in analizinde, Takaiçi'nin savunma bütçesini artırdığı gibi ABD Başkanı Donald Trump'la daha yakın ilişkiler kurmayı hedeflediğine de dikkat çekiliyor. 

Singapur Ulusal Üniversitesi'nden Chong Ja Ian, Çin'in "ilk baştan Takaiçi'yi köşeye sıkıştırmayı" hedeflediğini ve Japonya'ya savunma harcamalarını artırmaması için gözdağı vermeyi istediğini söylüyor. 

Independent Türkçe, CNN, Reuters