Devletlerin servetine sahipti ve çıkan isyanla ölüm fermanını imzaladı: Doğu Hindistan Şirketi

Londra’daki Doğu Hindistan Şirket binasının resmi (Getty)
Londra’daki Doğu Hindistan Şirket binasının resmi (Getty)
TT

Devletlerin servetine sahipti ve çıkan isyanla ölüm fermanını imzaladı: Doğu Hindistan Şirketi

Londra’daki Doğu Hindistan Şirket binasının resmi (Getty)
Londra’daki Doğu Hindistan Şirket binasının resmi (Getty)

Macid el-Macid
Bir şirket, tanımının sınırlarının ötesine geçerek sadece ticaret yapmakla kalmayıp, büyük bir ordu ve teçhizata sahip entegre bir kolonyal varlık haline gelene kadar kâr ve ayrıcalıklar elde etmede uzun bir yol kat etti. Bu şirket, vergiler toplayıp ülkeyi işgal ederek, katliamlar yaptı. Ülkelerin sahip olduklarına eşdeğer zenginlik ve imkana sahipti. Elbette Doğu Hindistan Şirketi’nden (East India Company) bahsediyoruz. Peki, bu şirketin hikayesi nedir?
16. yüzyıl dünya haritasında pek çok sürprizle dolu bir yüzyıldı. Hazinelerle dolu yeni keşfedilen birçok arazi bankalara ilhak edildi. Sonuç olarak, sömürge güçleri düşmanlarından daha fazla hazineye sahip olacaklarını umarak birbirlerine karşı savaşmaya başladılar. İspanya ve İngiltere en baskın ve rakip güçlerdi.
O dönemde hakimiyet, sömürgecilik ve rekabet hırslarına ek olarak İngiltere ile İspanya arasında pek çok anlaşmazlık vardı. İki ülke arasında mezhepsel bir çatışma söz konusuydu. İspanya, Roma Katolik mezhebini benimserken, İngiltere Protestandı. Bu durum çatışmaları körükledi. 
İspanyol donanması (Armada), 1588 yılının Ağustos ayında kendi evinde İngiliz donanmasına yaptığı saldırıda ağır bir yenilgiye uğradı. Bu durum, Britanya’nın siyasi ve ticari düzeyde varlığını daha da genişletmesine yol açtı. Doğu Hindistan Şirketi’nin kurulması için bundan daha iyi bir fırsat olamazdı.
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre, Britanya zenginliğine zenginlik kattı. Bu nedenle yeni pazarlara açılma ihtiyacı duydu. Mesele, Ümit Burnu'nun ötesinde yeni bir deniz yolu inşa etmeye karar veren birkaç tüccarın çabasıyla başladı. Birkaç gemi kaybetmelerine rağmen, genel olarak denizcilik konusundaki tecrübeleri başarıya ulaştı. O andan itibaren ticaret ve mal taşımacılığı ile ilgili bir şirket kurmaya karar verdiler.
31 Aralık 1600'de Kraliçe I. Elizabeth tüccarları resmileştirdi. Şirketlerine Ümit Burnu'nun doğusundaki ülkelerle ticarette tekel olmasını garanti eden bir kraliyet tüzüğü verdi. Tüzük 15 yıllık bir süreye sahipti. Tüzük şirkete, izinsiz Britanya Krallığı adına savaş başlatma ve hareket etme hakkı verdi.
İngiliz monarşisi, özellikle Hollanda ve Portekiz'e bağlı diğer Avrupalı ​​şirketlerle o dönemde bu yeni deniz yolu üzerinden ticaretten paylarını almak için verdikleri sert bir mücadele ışığında şirkete, ilk günden itibaren, ister denizde ister karada olsun, birçok riske sahip olduğu için savaş açma hakkı tanımadı.
Korsanlar, fırtınalar ve diğerleri tarafından çevrelenen ciddi tehlikelere ek olarak, şirketin her bir yolculuğunun Hindistan'dan İngiltere'ye veya tam tersi istikamete ulaşması bir ila iki yıl sürüyordu. Zor ve uzun bir yolculuk, bu nedenle herhangi bir yatırımcı, bir veya iki yıl sonra değil, kendi ticareti için anında kâr istiyor, ancak beklenen kâr tüm bu sabra değer miydi?
Şirket, Hindistan’ının batısındaki ‘Madras’ bölgesinin kıyılarını seçip ticari operasyonlarını yönetmek için ilk merkez ve limanını burada kurdu. Yerli pamuğa önem veren şirket işgücünü dokumasında kullandı. Ayrıca baharat ticaretiyle de ilgilenen şirket, 1601 yılında İngiltere’ye ilk olarak karanfil ihraç etmeyi tercih etti.
Karanfil gemileri İngiltere’ye ulaşmasıyla birlikte bu, ağrı kesici özelliğe ve farklı bir lezzete sahip olan  harika bitki altınla eş değer tutulup büyük bir coşkuyla karşılandı. Bu, şirkete, yatırımcıların payları için ödedikleri değerin yaklaşık yüzde 230'una denk gelen inanılmaz derecede yüksek kâr kazandırdı. Bu durum, herkesin gözünde büyüyen mesafelerin göz ardı edilmesine neden oldu.
1700 yılına gelindiğinde, ‘Madras’ bölgesi, nüfusun az olduğu ilkel bir kıyıdan, çoğu işçi ve tüccar olmak üzere 80 binden fazla insanla dolu bir şehir ve hayati bir ticaret merkezine dönüştü. Şirket, Hindistan alt kıtasındaki şehirlerdeki yaşamın doğasını değiştirdi. Şeker, çay ve kahve ile sıcak içecek alışkanlığı yayıldıkça İngiliz yaşamının doğası da değişti.
Gingham, ipek, muslin ve pamuklu kumaşlar, Hint dokumacıların üstün işçiliğinin yanı sıra düşük fiyatların da etkisiyle şirketin o dönemde İngiltere'ye ihraç ettiği en önemli tekstil ürünleri arasına girdi. İngilizler çıldırdı ve her geçen gün büyüyen şirkete muazzam kârların yolunu açan Doğu'dan gelen her şeye hayran oldular.
Şirket büyümeye başladığı ilk dönemde Basra Körfezi dikkatini çekti. Bunun ardından işlerin alanı genişletildi.  Arap bölgelerinde, Muskat ve Basra'da İran’da Şiraz ve İsfahan'da tamamen yeni ticaret merkezleri ve şehirler inşa etti. Şirketin malları pazarı neredeyse işgal ederken inci ticareti ve ihracatı gittikçe arttı.
1647 yılında şirket, Hindistan ve Bengal'deki 23'ten fazla bölgede ticari merkezleri açmaya başladı. Bunlardan en önemlileri Surat, Bombay ve Kalküta idi. Şirket İngiliz çalışanları ve aileleri için entegre bir yaşam sağlama umuduyla modern toplumlar kurmaya önem verdi. Serbest ticarette çalışanlarına büyük rahatlık sağlayarak kâr elde etmeyi devam etti.
18. yüzyılın başında Hindistan hala 200 yıl önce tüm kıtayı yöneten güçlü Babür İmparatorluğu'nun bir parçasıydı ve şirket Hindistan için yeni bir pazar açmayı başardı. Ayrıca mali durumunu usta bir şekilde kurulan imparatorluğun yöneticileriyle denk hale getirdi. Ancak 1707 yılına gelindiğinde beklenmedik bir olay oldu, imparatorluk yavaş yavaş dağıldı. Bu durum kaosa ve birbirine rakip devletlere bölünmeyle sonuçlandı. Tüm bunların ortasında şirket kendini askeri yönden güçlendirmeye başladı. Yıllık bir meblağ ödeme karşılığında, onu Bengal bölgesinde kalıcı olarak vergilerden muaf tutan bir anlaşma imzaladı.
18. yüzyıla gelindiğinde, Doğu Hindistan Şirketi ile Portekizli ve Hollandalı rakipleri arasındaki rekabet tamamen sona ermişti. Ancak bölgenin hazinelerinden ticari bir pay almak isteyenlerin sonuncusu olarak Fransa, Hindistan sahnesinde ortaya çıktı. Bu nedenle Hindistan ve Bengal'de iki ticaret merkezi kurdu. Bunları bölgede güçlendirdi.
İngiliz-Fransız çatışmasının ortasında, Fransızlar, Bengal ve Orissa yöneticileriyle ittifak kurdular. Robert Clive komutasındaki Doğu Hindistan Şirketi ordusu ile aralarında bir dizi çatışma başladı. 1757 Plassey ve 1764 Puscar savaşları şirket açısından ezici bir zaferle ile sonuçlandı. Bu, şirketin Hindistan Yarımadası üzerindeki tam kontrolünün kapısını açtı.
Birkaç yıl içinde, şirket refahının zirvesine ulaştı ve ihracat için yeni bir pazar aramaya başladı. İlk hedef içine kapanık olan Çin’di. Hindistan'ın orta ve kuzey bölgelerinde afyon yetiştirmeye ve daha sonra Çin'e kaçırmaya başladı. Çin'e ilk büyük afyon sevkiyatı 1781'de yapıldı.
Afyon, Çin toplumunda rakipsiz hale geldikçe, şirket ile içine kapanık olan Çin arasındaki gizli ticaretin çarkı döndü. Çinlilerin çoğu bu bitkiye bağımlı hale geldi. Bu, bireylerin üretim düzeyiyle ilgili sorunlara ek olarak ciddi sosyal sorunlara neden oldu. Bu sorunlar, Çin imparatorunu bu ticareti önleme ve takip altına almaya sevk etti.
İngiltere, Çin İmparatorunun bu ticarete karşı direnişinden ve afyon yüklü İngiliz gemilerini yakmasından büyük ölçüde rahatsız oldu. Çin'i, kapılarını zorla afyona açmaya zorlamak için işgal etmeye karar verdi ve bu savaş, 1840 ile 1860 yılları arasında birinci ve ikinci olmak üzere iki savaşa bölünerek onlarca yıl devam etti.
19. yüzyılın başlarında Doğu Hindistan Şirketi’nin 260 bin kişilik bir ordusu vardı. O tarihlerde ki İngiliz ordusundaki asker sayısının iki katı kadardı. Şirket, 60 milyondan daha fazla nüfusu kontrol etmekte ve bunu Londra’daki Leadenhall caddesinde bulunan küçük bir şirket binasından gerçekleştirmekteydi.
100 yıllık hakimiyeti süresince Şirket vahşi bir melez canavar gibi görünüyordu. Şirketin, egemenliği altındaki Hindistan alt kıtasında yaşayan halktan keyfi şekilde vergi toplaması halkın fakirleşmesine neden oldu. Yoksulluğun hakim olduğu ülkede 1770 yılında gerçekleşen kıtlık Bengal şehrinde 10 milyondan fazla insanın ölümüyle sonuçlanan bir felaket yaşanmasına sebep oldu.
Şirket askerlerinin arasında isyanlar çıkmaya başladı. Özellikle Meerut kasabasında bulunan garnizonda çıkan isyan, şirkete ait diğer garnizonlara da kıvılcımlar sıçramasına neden oldu. Sivil halk, Şirketin ülkeyi kötü yönetmesi, sürekli adaletsizlik, fakirlik, ciddi sosyal ve dini sorunları ele almaması nedeniyle şirkete karşı bir isyan başlattı.
Şirket’e karşı başlatılan isyan, tam bir yıl sonra 800 bin Hindistanlının acımasız bir şekilde öldürülmesinin ardından kontrol altına alınabildi. Fakat bu olaylar şirket için bir ölüm fermanı oldu. Britanya krallığı ülkesi için tehdit oluşturan şirketi,  yaşanan olayları bahane ederek hissedarlarının paylarını ödeyerek 1858 yılında kapattı.
Doğu Hindistan Şirketin’in bütün yetkileri, ordusu, toprakları ve bütün mülkleri doğrudan İngiltere Kralı’na devredildi. Hindistan için yeni bir dönem başladı. Bu dönemde Hindistan halkının yetenekleri baltalandı, servetlerini yağmalayan İngilizlerin halk arasında adaletsizliği 15 Ağustos 1947 de ülkenin bağımsızlığını kazanmasına kadar sürdü.
Refahının zirvesinde Doğu Hindistan Şirketi’nin harcamaları İngiliz hükümetinin harcamalarının dörtte birine ulaşmıştı. Şirket rüşvet ve hileyle İngiliz yasama organlarına nüfuz etti. Böylece 1693 yılında parlamento temsilcilerinin dörtte birinden fazlasının şirkette hisseleri vardı.
Şirket, serveti dağıtmak ve yağmalamaktan çok, Hindistan'ın ilkel çehresini bir şekilde modern bir şekilde değiştirdi. Aynı zamanda pek çok insanın alışkanlıklarını ve doğasının değişimine neden oldu. İngiliz dilinin dünya çapında, özellikle de bugün hala yerel bir ikinci dil olarak kullanan Hindistan'da yayılmasına büyük katkıda bulundu.



Trump, ABD otomobil üretimine yönelik gümrük muafiyetlerini onayladı

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
TT

Trump, ABD otomobil üretimine yönelik gümrük muafiyetlerini onayladı

ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)
ABD Başkanı Donald Trump (Reuters)

ABD Başkanı Donald Trump, dün ABD merkezli otomobil ve motor üretimine önemli gümrük muafiyetleri sağlayan ve 1 Kasım'dan itibaren ithal orta ve ağır hizmet tipi kamyon ve parçalarına %25 oranında yeni gümrük vergileri getiren kararnameleri imzaladı.

Trump ayrıca ithal otobüslere %10 gümrük vergisi getirdi.

Trump, otomobil üreticilerine, 2030 yılına kadar ABD'de montajı yapılan araçların önerilen perakende fiyatının yüzde 3,75'ine eşit bir krediyi, yedek parçaya uygulanan gümrük vergilerini dengelemek amacıyla alma yetkisi verdi.


IMF: Ortadoğu'da büyüme 2025'te hızlanacak

Uluslararası Para Fonu (IMF) logosu (Reuters)
Uluslararası Para Fonu (IMF) logosu (Reuters)
TT

IMF: Ortadoğu'da büyüme 2025'te hızlanacak

Uluslararası Para Fonu (IMF) logosu (Reuters)
Uluslararası Para Fonu (IMF) logosu (Reuters)

Uluslararası Para Fonu (IMF) Ortadoğu ve Orta Asya Departmanı Direktörü Cihad Azur, bölgenin çeşitli zorluklarla karşı karşıya olduğunu vurguladı. Ortadoğu ülkelerinin çoğunda enflasyonun yüksek seviyelerde seyrettiğini ve bu durumun politika açısından sürekli dikkatli olunmasını gerektirdiğini belirtti. Aynı zamanda, Bölgesel Ekonomik Görünüm raporunun sunumunda belirttiği gibi, Ortadoğu'da büyüme hızının 2025 yılında hızlandığını ve tahminlerin önceki yıla göre daha iyi bir bölgesel büyüme oranı gösterdiğini belirterek, bölgenin ekonomik görünümünün olumlu işaretler gösterdiğini ifade etti. Bu durum, bölgenin halen incelenmekte olan borç sorununa rağmen, Körfez ülkelerindeki petrol dışı sektörlerin dayanıklılığı tarafından destekleniyor.

Bazı ülkelerdeki toparlanma zorluklarına ilişkin olarak Azur, Lübnan ve Suriye'nin toparlanma yolunun derin reformlardan geçtiğini belirtti. İstikrarın sağlanması ve yeniden yapılanma sürecinin hızlandırılması için temel bir unsur olarak finansal istikrarın önemini vurguladı. Sonuç olarak Azur, son dönemde alınan ticaret önlemlerinin bölge üzerindeki etkisinin şu ana kadar sınırlı olduğunu söyledi.

Mısır ile ilgili olarak Azur, IMF'nin programının ekonomik istikrarın sağlanmasında ilerleme kaydettiğini belirterek, Mısır ekonomisinin son iki yılda somut bir iyileşme gösterdiğini kaydetti.


Altın, bankaların endişeleri ve faiz indirimi beklentileriyle 17 yılın en iyi haftasına doğru yükselişini sürdürüyor

Üst üste dizilmiş altın külçeleri (Reuters)
Üst üste dizilmiş altın külçeleri (Reuters)
TT

Altın, bankaların endişeleri ve faiz indirimi beklentileriyle 17 yılın en iyi haftasına doğru yükselişini sürdürüyor

Üst üste dizilmiş altın külçeleri (Reuters)
Üst üste dizilmiş altın külçeleri (Reuters)

Altın parlamaya devam ederek ons başına 4 bin 300 dolar seviyesini aşarak tarihindeki en yüksek fiyatını kaydetti ve 17 yıldan fazla bir süredir en iyi haftalık performansına doğru ilerledi. Bu keskin artış, ABD'deki bölgesel bankaların güvenliği konusundaki endişeler, artan küresel ticaret gerilimleri ve ABD faiz indirimlerine yönelik artan bahislerin birleşimiyle tetiklendi ve bu da güvenli liman yatırımı olarak sarı metale olan talebi artırdı.

Spot altın, seansın erken saatlerinde 4.378,69 dolarlık yeni bir rekor seviyeye ulaştıktan sonra, saat 06:15'te ons başına yüzde 0,8 artışla 4.359,31 dolara yükseldi. Aralık teslimi ABD altın vadeli işlemleri yüzde 1,6 artışla 4.372,10 dolara yükseldi.

Hafta boyunca altın fiyatları yaklaşık yüzde 8,6 artışla Eylül 2008'den bu yana en iyi haftalık performansını sergiledi ve her işlem seansında arka arkaya rekor seviyelere ulaştı.

Spot gümüş, altın fiyatlarındaki artış ve spot piyasada kısa pozisyonların kapatılmasıyla desteklenerek, 54,35 dolarlık tüm zamanların en yüksek seviyesine ulaştıktan sonra, yüzde 0,1 artışla ons başına 54,26 dolara yükseldi ve haftalık yüzde 8'lik bir kazanç elde etti.

KCM Trade'in kıdemli piyasa analisti Tim Waterer, “Altın yakında ons başına 4 bin 500 dolara doğru hızlı bir yükseliş görebilir, ancak yükselişin hızı büyük ölçüde ABD-Çin ticareti ve ABD hükümetinin kapanma olasılığı konusundaki endişelerin devam etmesine bağlı olacak” dedi.

İlgili bir gelişmede Çin, nadir toprak elementleri ihracatına uyguladığı kontroller konusunda ABD'yi ‘korku yaymakla’ suçladı ve Washington'un kısıtlamaların kaldırılması yönündeki taleplerini reddetti. Bu da iki taraf arasındaki ticaret geriliminin kötüleştiğine işaret ediyor.

Bu arada, Fed Yönetim Kurulu üyesi Christopher Waller, işgücü piyasasındaki yavaşlamaya ilişkin artan endişeleri gerekçe göstererek faiz oranlarının daha da düşürülmesini desteklediğini açıkladı.

Yatırımcılar, Fed'in 29 ve 30 Ekim'deki toplantısında faiz oranlarını 25 baz puan düşürmesini ve ardından aralık ayında bir başka indirim yapmasını bekliyor.

ABD piyasalarında Wall Street, bölgesel bankalardaki zayıflama işaretlerinin Washington ile Pekin arasındaki gerginliğin artmasıyla zaten zor durumda olan yatırımcıların endişelerini artırmasıyla perşembe gününü düşüşle kapattı.

Waterer, “ABD'deki bölgesel bankalarda kredi endişelerinin artması, yatırımcılara altın alımlarını artırmak için ek bir gerekçe sağladı” ifadesini kullandı.

Getiri sağlamayan bir varlık olan altın, yıl başından bu yana çeşitli faktörlerin etkisiyle yüzde 65'in üzerinde değer kazandı. Bu faktörlerin başında şunlar geliyor: jeopolitik gerilimler, agresif faiz indirimleri beklentileri, merkez bankalarının agresif alımları, doların kullanımının azaltılması politikaları ve altın borsa yatırım fonlarına güçlü girişler.

Jeopolitik cephede, ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin dün Ukrayna'daki savaşla ilgili yeni bir zirve düzenlemeyi kararlaştırdı. Bu arada Batı ülkeleri, Birleşik Krallık'ın büyük Rus petrol şirketlerine karşı önlemler açıklamasının ardından, yeni yaptırımlar uygulayarak Moskova'ya baskı yapmaya devam etti.

Diğer metaller arasında platin yüzde 0,7 düşüşle 1.699,45 dolara, paladyum ise yüzde 0,2 düşüşle 1.611,24 dolara geriledi, ancak her iki metal de haftalık bazda kazanç kaydetmeye devam ediyor.