ABD rakibi Çin’e karşı Tayvan’ı silahlandırıyor

Askeri personeller, Tayvan’daki gizli bir üste bir uçağın bakımını yapıyor (EPA)
Askeri personeller, Tayvan’daki gizli bir üste bir uçağın bakımını yapıyor (EPA)
TT

ABD rakibi Çin’e karşı Tayvan’ı silahlandırıyor

Askeri personeller, Tayvan’daki gizli bir üste bir uçağın bakımını yapıyor (EPA)
Askeri personeller, Tayvan’daki gizli bir üste bir uçağın bakımını yapıyor (EPA)

Washington, Pekin’i baş rakibi olarak görüyor ve Çin Komünist Partisi’ni ticaretten yararlanmak ve ‘Çin virüsü’ olarak gördüğü yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını hususunda gerçekleri saklamakla suçluyor. Bu nedenle Başkan Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı’na göre ABD’nin 21’inci yüzyıldaki çıkarlarına yönelik en büyük tehdidi oluşturuyor. Geçen çarşamba günü ABD, özellikle de Çin anakarasına sahip seyir füzeleri hususunda Çin Halk Cumhuriyeti’ni kızdıran bir hamleyle Tayvan’a (Milliyetçi Çin’e) yaklaşık 2 milyar dolar değerinde 3 silah sistemi sattı. Çin Dışişleri Bakanlığı, 22 Ekim’de yaptığı açıklamada, ABD’nin Tayvan’a 1,8 milyar dolarlık silah satışını onaylamasının, Çin - ABD ilişkileri üzerinde büyük bir etkisi olacağını söyledi. Bakanlık Sözcüsü Zhao Lijian’ın Pekin’deki günlük basın toplantısında belirttiği gibi bakanlık, Çin’in gelişmelere göre uygun tepkiyi göstereceğini belirtti.
ABD Başkanı Donald Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert O’Brien, üst düzey İngiliz ve Amerikan askeri istihbarat yetkililerine hitaben yaptığı 20 dakikalık konuşmada, Çin’in kendi halkına zulmeden, komşularına ve Batıya boyun eğdirmeye çalışan kaba bir güç olduğunu söyledi. Reuters’ın haberine göre Atlantic Future Forum’un İngiltere’ye ait HMS Queen Elizabeth uçak gemisinde düzenlendiği toplantıya video konferans aracılığıyla katılan O’Brien, “Çin Komünist Partisi, yeni bir hegemonya arıyor ve 21’inci yüzyıldaki en önemli sektörleri tekelleştirmeyi planlıyor” ifadelerini kullandı. O’Brien, son zamanlarda uluslararası iş birliğinin gerekliliğini teşvik eden Pekin yönetimini, Avrupa, İngiltere ve ABD’de Kovid-19 için aşı ve ilaç geliştiren şirketlere yönelik siber casusluk yapmakla suçladı. Ulusal Güvenlik Danışmanı ayrıca, Çin’e Batıdan Kovid-19 aşı araştırmalarını çalmaya çalışma suçlaması yöneltti. Öte yandan Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, Batıda ve ABD’de Çin karşıtı bir histerinin hakim olduğunu ve buralarda sömürgeci düşüncenin egemen olduğunu belirtirken, Çin’in dünyanın en büyük iki ekonomisinden biri olmasının Batıyı özellikle de ABD’yi kızdırdığını ifade etti.
Bu çerçevede ABD Savunma Bakanlığına bağlı Savunma Güvenlik İşbirliği Ajansı (SGIA), geçen çarşamba günü yaptığı açıklamada, menzili Çin’e ulaşmaya yetecek düzeyde 135 SLAM ER türü savunma seyir füzesini, 1 milyar dolarlık bir anlaşma ile Tayvan’a satmayı kabul ettiklerini duyurdu. SLAM ER, havadan karaya maksimum 270 km menzile sahip. Bu mesafe ise, Çin anakarasını Tayvan adasından ayıran Tayvan Boğazı’nın genişliğinden daha büyük. Bölgede artan Çin etkisini stratejik bir öncelik olarak gören Washington ayrıca, Tayvan’a 436 milyon dolara füze fırlatıcıları, 367 milyon dolara havadan keşif fotoğrafçılık ekipmanları satma kararı alarak, bu satışların toplam değerinin 1,8 milyar doları aştığını belirtti.
Anlaşmayı ilan eden ABD Dışişleri Bakanlığı, Tayvan’a söz konusu 135 füzeyi satma kararının, Taipei’nin silahlı kuvvetlerini modernize etmesine ve güvenilir bir savunma kabiliyetini sürdürmesine yardımcı olarak ABD’nin, ekonomi ve ulusal güvenlik alanlarında çıkarlarına hizmet ettiğini vurguladı.
Resmi adı Çin Cumhuriyeti olan Tayvan, 1949 yılından bu yana bağımsız bir hükümete sahip ve kendisini Çin anakarasında 1949’da yaşanan Maocu Sosyalist devrime karşı Milliyetçi Çin’in temsilcisi olarak görüyor.
Anakaraya hakim Çin Halk Cumhuriyeti ise Tayvan adasını kendi topraklarının ayrılmaz bir parçası olarak görüyor. Çin Halk Cumhuriyeti ayrıca, gerekirse adayı zorla ele geçirme tehdidinde bulunmuştu.
Washington, Pekin’i diplomatik olarak tanırken, Tayvan’ın da en önemli müttefiki. Hatta Kongre tarafından, kendisini savunma yeteneğini sağlamak için Tayvan’a silah satışı zorunlu görülüyor.
Taipei ve Washington arasındaki ilişkiler, ABD Başkanı Donald Trump döneminde daha da gelişirken, ABD - Çin arasındaki ilişkiler ise kötüleşti. ABD Dışişleri Bakanlığı tarafından geçen çarşamba günü açıklanan anlaşma uyarınca Tayvan ayrıca, Tayvan ordusunun hava keşif yeteneklerini geliştirmek için 6 MS-110 keşif hücrelerinin ve görüntüleme ekipmanlarının yanı sıra 11 HIMARS türü hareketli topçu fırlatıcı ve silah satın alabilecek. Aktarılana göre Tayvan’ın bu füzeleri satın alması, alıcının güvenliğini de artıracak ve bölgede siyasi istikrar, askeri denge ve ilerlemenin korunmasına yardımcı olacak.
Anlaşma, Tayvan’ın ABD’den satmasını istediği MQ9 Reaper insansız hava araçlarını içermiyor. Washington, Ağustos ayı ortasında sayısı 90’a yükseltme olasılığıyla birlikte 66 modern nesil F-16 savaş uçağını satmak için Tayvan ile büyük bir anlaşma imzaladı. Geçen hafta ise O’Brien, Tayvan’a, topraklarını “10 veya 15 yıl boyunca gerçekleşmeyeceğini umduğu” Çin Halk Cumhuriyeti’nin işgalinden korumak için kendisini güçlendirmesi tavsiyesinde bulundu.



Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
TT

Gazze savaşı nedeniyle gerginliğin arttığı bir ortamda Merz ilk ziyaretini gerçekleştirmek üzere İsrail'e geldi

Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)
Almanya Başbakanı Friedrich Merz'in Tel Aviv Havalimanı'na varış anı (DPA)

İsrail gazetesi Yediot Aharonot’un internet sitesi Ynet, dün yayımladığı haberinde Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in görevine başladıktan sonraki ilk resmi ziyaretini İsrail’e gerçekleştireceğini bildirdi.

Habere göre Merz, bugün (pazar) İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile bir araya gelecek.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Gideon Saar, X platformundaki paylaşımında Almanya’yı İsrail için ‘önemli bir ortak’ olarak niteledi. Saar, iki ülke ilişkilerinin sürekli geliştiğini belirterek Merz’in ziyaretinin bu ilişkilerin güçlenmesine katkı sağlayacağını ifade etti.

Saar ayrıca, Almanya’nın geçen hafta ilk kez kendi topraklarında İsrail’e ait Arrow balistik füze savunma sistemi bataryası konuşlandırdığını hatırlattı.

Şarku’l Avsat’ın AFP’den aktardığına göre Almanya Şansölyesi Friedrich Merz’in İsrail’e yaptığı ilk ziyarette, Berlin’in Gazze Şeridi’ndeki İsrail saldırılarına ve işgal altındaki Batı Şeria’daki şiddete yönelik son dönemdeki itirazlarına rağmen iki ülke arasındaki ‘özel’ ilişkiyi güçlendirmeyi hedeflediği bildirildi.

Merz, Ürdün’ün Akabe kentinde Kral 2. Abdullah ile yaptığı iki saatlik kısa görüşmenin ardından İsrail’e geçti. Şansölyenin bugün İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile görüşmesi planlanıyor.

Ziyaret, Gazze Şeridi’nde savaşın başlamasından bu yana iki yılı aşkın süredir uluslararası alanda yalnızlık yaşayan Netanyahu açısından dikkate değer bir gelişme olarak değerlendiriliyor.

Savaşa ve yarattığı sonuçlara rağmen Almanya Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille cuma günü yaptığı açıklamada, ‘Almanya-İsrail ilişkilerinin sağlam, yakın ve güvene dayalı’ olduğunu vurguladı.

Almanya, İsrail’e güçlü destek veriyor ve bunu Nazi dönemindeki Yahudi soykırımı nedeniyle taşıdığı tarihi sorumlulukla açıklıyor. Merz’in bugün, Nazi Almanya’sı tarafından öldürülen Yahudi kurbanların anısını yaşatan Yad Vashem Anma Merkezi’ni ziyaret etmesi bekleniyor.

Bununla birlikte Berlin, Gazze Şeridi’ndeki insani durumun ağırlaşmasıyla birlikte son aylarda İsrail’e yönelik söylemini sertleştirdi.

Geçtiğimiz ağustos ayında Merz, İsrail’in kuşatma altındaki ve büyük ölçüde yıkıma uğramış Gazze Şeridi’ndeki askeri operasyonlarını yoğunlaştırmasına tepki olarak, Almanya’nın İsrail’e silah ihracatına kısmi kısıtlama getirme kararı almış ve bu adım ülkede siyasi tartışmaya yol açmıştı.

‘Söylem farklılığı’

Hükümet Sözcü Yardımcısı Sebastian Hille, iki ülke arasındaki ‘söylem farklılığına’ dikkat çekti.

Şansölye ile İsrail Başbakanı’nın bugün Gazze Şeridi’nde yaklaşık iki ay önce yürürlüğe giren ateşkesin ikinci aşamasına geçiş için yürütülen çabaları ele alması bekleniyor.

Bu anlaşma, İsrail ile Hamas’ın neredeyse her gün karşılıklı ihlal suçlamaları yöneltmesi nedeniyle hâlâ kırılgan. Bu durum, ABD Başkanı Donald Trump’ın savaşın sona erdirilmesi ve Gazze Şeridi’nin yeniden inşasını öngören planının tam olarak uygulanıp uygulanamayacağına ilişkin soru işaretlerini artırıyor.

Hille cuma günü, ‘yerleşimci şiddetinde büyük artış’ yaşandığını belirterek, bu durumu tekrardan kınadı ve İsrail hükümetine ‘yerleşim inşasını durdurma’ çağrısını yineledi.

Geçtiğimiz ağustos ayında açıklanan silah ihracatı kısıtlaması, Netanyahu hükümetinden sert tepki çekmişti. İsrail yönetimi, geleneksel müttefiki Almanya’yı bu adımla ‘Hamas terörünü ödüllendirmekle’ suçlamıştı.

Şansölye Merz’in, kararını İsrail Başbakanı’na telefonla bildirmesi sırasında ‘tartışmanın alevlendiği’ bildirildi.

Ancak Alman solunun radikal kanadındaki Die Linke partisine bağlı Rosa Luxemburg Vakfı’nın Tel Aviv Ofisi Direktörü Gil Shohat, AFP’ye yaptığı değerlendirmede, bunun iki lider arasındaki ‘söylemsel bir ayrışmadan’ öteye gitmediğini söyledi.

Öte yandan Alman ordusunun çarşamba günü İsrail dışında ilk kez konuşlandırılan Arrow füze savunma sisteminin ilk bölümünü faaliyete geçirmesi, Almanya’nın uzun vadeli güvenliği açısından İsrail’e duyduğu bağımlılığın boyutunu ortaya koydu.

Berlin ayrıca son dönemde, insansız hava araçlarına (İHA) karşı savunmasını güçlendirmesi konusunda İsrail’den aldığı desteğe dikkat çekti.

Yüksek beklentiler

Almanya’nın Eurovision Şarkı Yarışması’na İsrail’in katılımına onay vermesi, perşembe günü alınan kararla ülkede geniş destek görürken, bazı diğer ülkelerde boykot çağrılarını tetikledi.

Gil Shohat, Almanya Şansölyesi’nin Gazze’de savaş suçları ve insanlığa karşı suç işlediği şüphesiyle Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM) tarafından aranan Binyamin Netanyahu’yu ziyaret etmesini, ‘normalleşmemesi gereken bir durumda olumsuz bir normalleşme işareti’ olarak değerlendirdi.

Friedrich Merz, şubat ayı sonunda parlamentoyu kazandıktan hemen sonra yaptığı açıklamada, UCM’nin hakkındaki yakalama kararına rağmen Netanyahu’nun Almanya’yı ziyaret edebileceğini söylemişti.

Ancak Şansölyelik makamı daha sonra bu meselenin ‘şu anda gündemde olmadığını’ bildirdi.

Konrad Adenauer Vakfı’nın Kudüs Ofisi Direktörü Michael Rimmel ise AFP’ye yaptığı açıklamada, Netanyahu’nun Berlin’den ‘sürekli bir destek işareti’ beklediğini ve kendisinin şu anda ‘yüksek beklentilere’ sahip olduğunu söyledi.

Öte yandan Rimmel’e göre Berlin’in son aylarda yaptığı çağrılar, Donald Trump’ın ‘daha güçlü etkisi’ karşısında sınırlı kalıyor. Rimmel, Trump’ın Gazze’de ateşkes sağlanması için İsrail’i baskı altına alabilen ‘tek aktör’ olduğunu belirtti.


ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
TT

ABD Savaş Bakanı: Tıpkı diğerleri gibi nükleer silah testleri yapacağız

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)
ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth (Reuters)

ABD Savaş Bakanı Pete Hegseth, dün akşamı yaptığı açıklamada, ABD'nin nükleer silahlar ve bunların fırlatma sistemleri üzerinde "tıpkı herkes gibi" testler yapacağını duyurdu; bu açıklama açıkça Rusya'ya atıfta bulunuyordu.

Kaliforniya'daki bir savunma forumunda konuşan Hegseth, ABD'nin Tayvan ile ilgili mevcut durumu değiştirmeye çalışmadığını da belirtti.

Bakanlığının, Başkan Donald Trump'ın Pasifik bölgesinde güçlü bir konumdan müzakere edebilmesini sağlamak için çalışacağını belirten Hegseth, ABD yönetiminin Hint-Pasifik bölgesindeki müttefiklerinin savunma bütçelerini artırmaları konusunda iyimser olduğunu kaydetti.

ABD Savunma Bakanı, İsrail, Güney Kore, Polonya ve Almanya'yı "ideal müttefikler" arasında sayarken, kolektif savunma konusunda harekete geçmeyen müttefiklerin vahim sonuçlarla karşı karşıya kalacağını vurguladı.


İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
TT

İsrail Cumhurbaşkanı: Trump'ın Netanyahu'ya af talebine saygı duyuyorum, ancak biz egemen bir devletiz

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, geçtiğimiz ekim ayında Ben Gurion Havalimanı'nda ABD Başkanı Donald Trump ile İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog’un arasında, (AP)

İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, ABD Başkanı Donald Trump'ın Başbakan Binyamin Netanyahu'nun yolsuzluk davasında affedilmesi gerektiği yönündeki görüşüne saygı duyduğunu söyledi, ancak "İsrail egemen bir devlettir" diyerek ülkenin hukuk sistemine saygı duyduğunu vurguladı.

Herzog, Politico haber sitesine verdiği demeçte, "Herkes, önleyici bir affın davanın esasına göre değerlendirilmesi gerektiğini anlıyor" dedi.

Şarku'l Avsat'ın The Times of Israel'den aktardığına göre şöyle devam etti: "İncelenmesi gereken birçok konu var. Bir yandan kanun önünde tam eşitlik, diğer yandan her bir davanın kendine özgü koşulları."

Trump'ın Netanyahu için tekrar tekrar yaptığı af çağrılarına atıfta bulunarak, "Başkan Trump'ın dostluğuna ve görüşüne saygı duyuyorum" ifadesini kullandı.

Sözlerini şöyle tamamladı: "Çünkü Gazze'deki rehinelerimizi geri getirmesini istediğimiz ve bu rehineleri geri getirmek ve BM Güvenlik Konseyi kararını geçirmek için cesurca muazzam bir adım atan aynı Başkan Trump'tır. Ancak İsrail elbette egemen bir devlettir ve İsrail hukuk sistemine ve gerekliliklerine tam saygı duyuyoruz."

Trump, ekim ayında İsrail'e yaptığı ziyarette, Kudüs'teki parlamentoda yaptığı konuşmada Herzog'u başbakanı affetmeye çağırdı. Netanyahu, 2019'dan beri iş adamlarından yaklaşık 700 bin şekel (211.832 dolar) değerinde hediye aldığı iddiaları da dahil olmak üzere, üç davayla karşı karşıya. İsrail cumhurbaşkanının büyük ölçüde törensel bir rol üstlenmesine rağmen, Herzog istisnai durumlarda cezai suçlardan hüküm giymiş kişileri affetme yetkisine sahip.

2020'de başlayan Netanyahu'nun davası hâlâ devam ediyor ve tüm suçlamalardan masum olduğunu savunuyor. Başbakan davayı, sol tarafından demokratik olarak seçilmiş bir sağcı lideri devirmek için düzenlenen siyasi amaçlı cadı avı olarak nitelendirdi.

Netanyahu geçtiğimiz ayın sonunda, yıllardır süren yolsuzluk davasında Herzog'dan resmen af ​​talep etti ve cezai sürecin İsrail'i yönetme yeteneğini engellediğini ve af talebinin, ulusal çıkarlara hizmet edeceğini savundu.

Ülkenin kuruluşundan bu yana İsrail'de en uzun süre başbakanlık yapan Netanyahu, uzun süredir rüşvet, dolandırıcılık ve güveni kötüye kullanma suçlamalarını reddediyor.