ABD, müttefiklerini Suriye dosyalarına ve mülteciler konferansına hazırlıyor

Suriye’nin kuzeydoğusundaki İdlib’e bağlı Cebel ez-Zaviye’de yıkımın arasındaki Suriyeliler (AFP)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki İdlib’e bağlı Cebel ez-Zaviye’de yıkımın arasındaki Suriyeliler (AFP)
TT

ABD, müttefiklerini Suriye dosyalarına ve mülteciler konferansına hazırlıyor

Suriye’nin kuzeydoğusundaki İdlib’e bağlı Cebel ez-Zaviye’de yıkımın arasındaki Suriyeliler (AFP)
Suriye’nin kuzeydoğusundaki İdlib’e bağlı Cebel ez-Zaviye’de yıkımın arasındaki Suriyeliler (AFP)

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo, ülkesinin yanı sıra İngiltere, Fransa, Almanya, Suudi Arabistan ve Ürdün'ün üyesi olduğu Small Group (Küçük Grup)  ülkelerini, Rusya’nın önümüzdeki ayın ortalarında Şam’da düzenleme kararı aldığı mülteciler konferansı ve siyasi sürecin de yer aldığı Suriye dosyalarına hazırlamaya çabalıyor. Bu çaba, mevcut ABD yönetiminin gelecek ayın başlarında yapılacak ABD başkanlık seçimlerinden önce gösterdiği son çaba olacak.
ABD’nin bu çabası, Birleşmiş Milletler (BM) Suriye Özel Temsilcisi Geir Pedersen’in cumartesi ve pazar günleri Şam’a yapacağı ziyaretin öncesinde geldi. Pedersen, Şam ziyaretinde Suriye Dışişleri Bakanı Velid Muallim ve Anayasa Komitesi’nde Suriye hükümetini temsil eden heyetinin başkanı Ahmed Kuzberi ile bir araya gelecek. Ancak Pedersen ziyaretten önce BM Güvenlik Konseyi’ne (BMGK) Anayasa Komitesi’nin gerçekleştirdiği üç toplantının sonuçları hakkında brifing verecek. ABD’nin söz konusu çabası aynı zamanda, Rusya-Türkiye-İran üçlüsünün Fırat’ın doğusu, İdlib ve Hama’daki askeri düzenlemeler ile Anayasa Komitesi’ne yönelik koordinasyon oluşturma görüşmeleriyle eşzamanlı geldi.
Küçük Grup, Suriye krizine BMGK’nin 2254 sayılı kararı temelinde siyasi çözüm talep ediyor. Pedersen siyasi çözüm kapsamında “2011’den sonra Suriye’ye giren tüm yabancı güçlerin çekilmesi ve Suriye’nin toprak bütünlüğü ile egemenliğinin teminat altına alınması” için gayret gösteriyor.
ABD’li yetkililer daha önce birçok kez, İran dahil yabancı güçlerin Suriye’den çekilmesi çağrısında bulundu. Bununla birlikte, Rusya’nın Suriye ile anlaşma imzalamasının ardından Eylül 2015’te Suriye’ye giren Rus güçlerini ise bu çağrının dışında tuttu. Halihazırda Suriye topraklarında ABD, Rusya, İran, Türkiye ve İsrail’in orduları bulunuyor.
BMGK’nin 2254 sayılı kararının hayata geçirilmesinin ilk adımının, Anayasa Komitesi olacağı yönünde yaygın bir kanaat hakim. Komite yavaş ilerlemekle birlikte şu ana kadar 3 toplantı düzenledi. Pedersen, hükümet ve muhalefet heyetlerinin komitenin çalışma planı üzerinde ihtilaf etmesi sebebiyle tarafları 4’üncü toplantıya çağırmada bazı zorluklarla karşı karşıya kaldı. Bu ihtilaf konusu, Pedersen’in pazar günü Şam’da Muallim ve Kuzberi ile yapacağı görüşmenin merkezinde yer alacak. Batılı yetkililerin aktardığına göre, Küçük Grup üyesi ülkeler, Anayasa Komitesi’nin görev ve faaliyetleriyle uyumlu olarak anayasa ile ilgili tartışmalarda ilerleme kaydedilebilmesi için Komite ile işbirliğinin sürdürülmesini teşvik edecek. Küçük Grup ülkeleri ayrıca 4’üncü toplantıda siyasi sürecin diğer tüm boyutlarını güçlendirilmesi için ivme oluşturmak ve gerçek anlamda bir ilerleme sağlanması için 2254 sayılı karar uyarınca BM gözetiminde şeffaf ve özgür seçimlerin düzenlenmesi de dahil temel meselelerini görüşme zorunluluğuna vurgu yaptı.
Batılı ülkeler, Pedersen’i, son toplantının başarısız olması ve çalışmalarında ilerleme sağlanamamasından Suriye hükümeti başta olmak üzere belirli çevreleri sorumlu tutmaya ikna etmek için çaba göstermişti. Ancak mevcut tabloya göre, Pedersen’in temel meseleleri görüşmesi ile yetiniliyor.
Bununla birlikte, gündemdeki asıl konu, Rusya ve Suriye hükümetlerinin 11-12 Kasım’da Şam’da düzenleme çağrısını yaptıkları mülteciler konferansıdır. Suriye Dışişleri Bakanlığı’nın hazırladığı ve Şarku’l Avsat’ın bir nüshasına ulaştığı davet metninde, “Suriye Arap Cumhuriyeti topraklarının geniş alanlarına istikrar ve güvenliğin geri gelmesi ve aynı şekilde yeniden imar ve altyapı yenileme çalışmaları, Suriyeli mültecilerin ve yerinden edilmiş kişilerin normal yaşamlarını sürdürmeleri için köy ve şehirlerine dönmeleri konusunda gerekli koşulları sağlamak için temel bir adımı temsil ediyor” ifadelerine yer verildi.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin (UNHCR) verilerine göre Türkiye, Lübnan, Irak, Ürdün ve Mısır’daki Suriyeli mültecilerin sayısı 5 milyon 637 bin 50’ye ulaştı. Sığınmacıların 3,5 milyonu Türkiye’de (yüzde 63,8), 952 bini Lübnan’da ve 673 bini Ürdün’de yaşıyor. Buna ek olarak ülke içinde yaklaşık 7 milyon kişi yerinden edildi.
Şam’ın mültecilerin dönüşüyle ilgili çıkardığı af kararına işaret edilen konferansın davet metninde “Devam eden savaşta verilen en büyük kayıp, Suriye’nin evlatlarının ve deneyimli kadrolarının anavatanlarından ayrılmasıdır. Bu da, anavatanlarına dönmelerini ve imar çabalarına katılmalarını sağlamak için hiçbir çabadan kaçınılmamasını gerektiriyor” ifadeleri kullanıldı. Batı ve Arap ülkeleri ile uluslararası örgütlerin temsilcileri, Şam’da 11-12 Kasım’da düzenlenecek konferansa katılım çağrısında bulunuyorlar.
Şam ve Moskova, mülteciler konferansının, batılı ülkeleri iki seçenek arasında bırakmasını bekliyor. Batılı ülkeler buna destek vermemesi halinde BMGK’da Şam ve Moskova’nın boykotuna ve çifte standart suçlamalarına maruz kalacak. Batılı ülkelerin destek vermesi halinde ise Suriyelilerin büyük bir bölümü geri dönecek ve Brüksel Konferansı’na katılan bağışçı ülkelere, yardımları komşu ülkeler yerine doğrudan Şam’a aktarma baskısı uygulanacak.
Buna karşılık olarak, Washington ve batılı başkentler, yeniden imar dahil olmak üzere birçok sebepten ötürü Şam’da düzenlenecek konferansla ilgili çekincelerini dile getiriyor. Zira ABD ve Avrupalı ülkeler, yeniden imar için güvenilir bir siyasi sürecin uygulanmasını şart koşuyor. Suriyeli uzmanlara göre, 9 yıl boyunca devam eden savaşta Suriye ekonomisi yarım trilyon ABD doları kaybetti.
Küçük Grup, Suriye’deki ekonomik durum karşısında tutarlı bir dil kullanmalı. Zira Suriye’de savaşla geçen 10 yılın ardından koronavirüs salgını ve ekonomik krizin olduğu bir ortamda Suriye halkının ‘derin sıkıntılarına’ işaret eden ve akabinde ‘insani yardımların hiçbir yaptırıma takılmadan güvenli bir şekilde tüm Suriyelilere ulaştırılması’ gerektiğini vurgulayan Grup, bununla birlikte uluslararası topluma Suriyeli mültecilerin gönüllü ve güvenli bir şekilde ülkelerine dönmesi için mültecilere ve onları misafir eden ülkelere yardımları sürdürme çağrısı yapıyor. Fakat aynı Grubun zorunlu demografik değişimi reddederek, Suriyeli mültecilerin yerleştirilme sürecine herhangi bir yardımda bulunmayacağını dile getirmesi BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin belirlediği ilkelerle uyuşmuyor.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin hazırladığı bir belgede, “Mültecilerin geri dönüşü, ancak kendilerinin özgür ve bireysel olarak beyan ettiği kararlarının bir sonucu olarak, Suriye'deki genel koşullar ve özellikle geri dönüş için belirlenen hedef bölgelerdeki koşullarla ilgili güvenilir bilgilere dayanarak gerçekleştirilmelidir” ifadelerine yer veriyor. Küçük Grup toplantısında yer alan bazı yetkililerin de belirttiği gibi, sığınmacıların mülkiyetlerini ilgilendiren ve ülkeye dönen mültecilerin 100 dolar ödemesini zorunlu hale getiren 10 numaralı olarak bilinen kanunun iptal edilmesi talepleri tekrarlanmalıdır. Buna ek olarak dönen kişilerin ‘kovuşturmaya maruz kalmamasına, güvenli bir ortam sağlanmasına ve BM Mülteciler Yüksek Komiserliği’nin belirlediği ilkelere uyulmasına’ dair güvence verilmelidir.
Özetle, başlıca Arap ve batılı devletlerin yer aldığı Küçük Grup ülkelerine göre ‘askeri çözüme yer yok’ ve çözümün kapısı ‘2254 sayılı karara uygun siyasi çözümdür’. Çünkü bu çözüm yolu, yerinden edilenlerin ve mültecilerin gönüllü ve güvenli bir şekilde dönmelerini ve onları misafir eden ülkelerin desteklenmesini sağlayacak.



Hızlı Destek Kuvvetleri ile Güney Sudan güçleri arasında gerilim yaşanıyor

Nisan 2023'te Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından dağıtılan bir videodan alınan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesindeki savaşçıları gösteren bir fotoğraf (Arşiv- AFP)
Nisan 2023'te Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından dağıtılan bir videodan alınan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesindeki savaşçıları gösteren bir fotoğraf (Arşiv- AFP)
TT

Hızlı Destek Kuvvetleri ile Güney Sudan güçleri arasında gerilim yaşanıyor

Nisan 2023'te Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından dağıtılan bir videodan alınan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesindeki savaşçıları gösteren bir fotoğraf (Arşiv- AFP)
Nisan 2023'te Hızlı Destek Kuvvetleri tarafından dağıtılan bir videodan alınan ve Hartum'un Doğu Nil bölgesindeki savaşçıları gösteren bir fotoğraf (Arşiv- AFP)

Juba'daki haberler, Güney Kordofan eyaletinin Heglig petrol bölgesinde Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) ile Güney Sudan Savunma Kuvvetleri arasında gerginlik olduğunu doğrularken, HDK iki taraf arasında herhangi bir silahlı çatışma yaşandığını reddetti.

Juba Post gazetesi, cumartesi gecesi ile pazar sabahı arasında, Juba, Port Sudan ve Nyala arasında yapılan üçlü bir anlaşma uyarınca Heglig petrol sahalarını korumakla görevli Güney Sudan güçleri ile Sudan ordusunun komşu ülkeye çekilmesinin ardından bölgenin kontrolünü ele geçiren HDK arasında keskin bir gerginliğin arttığını bildirdi.

Ancak HDK komutanının danışmanı Paşa Tabik, Facebook'ta yaptığı bir paylaşımda, Sudan yanlısı gazete ve medya kuruluşlarında Heglig'deki çatışmalarla ilgili çıkan haberlerin asılsız olduğunu belirtti. Bu arada, Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre HDK’nin müttefiki Abdulaziz el-Hilu liderliğindeki Sudan Halk Kurtuluş Hareketi-Kuzey (SPLM-N) fraksiyonuyla birlikte kuşattığı Güney Kordofan eyaletinin başkenti Kadugli'den insani yardım ve BM çalışanlarının tahliyesi devam etti.


ABD, Hizbullah'ı yeniden silahlanmaya çalışmakla suçladı

Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA
Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA
TT

ABD, Hizbullah'ı yeniden silahlanmaya çalışmakla suçladı

Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA
Hizbullah üyeleri, Mayıs 2023'te Güney Lübnan'da düzenlenen bir askeri tatbikat sırasında (DPA

Lübnan hükümetinin ordunun Litani Nehri'nin güneyindeki bölgeyi tamamen silahsızlandırma planını uygulamaya yakın olduğunu açıklamasından bir gün sonra, Cumhuriyetçi ABD Senatörü Lindsey Graham dün Hizbullah'ı yeniden silahlanmaya çalışmakla suçladı.

İsrail ziyaretinde, "Hizbullah'ın daha fazla silah üretmeye çalıştığını görüyorum... ve bu kabul edilemez" dedi. Bu arada, savaş ve İsrail'in ateşkes anlaşmasını sürekli ihlal etmesi nedeniyle yerlerinden edilen yaklaşık 90 bin kişi, Lübnan'ın güneyindeki sınır köylerinden iki yıl sonra yeni evlerine yerleşti ve iş yerlerini oraya taşıdı.

Yerlerinden edilenlerden bazıları güneydeki şehir ve köylerde, diğer bir grup ise Beyrut'un güney banliyölerine ve bölgelerine taşınmış, bir kısmı da başkente yakın Lübnan Dağı banliyölerinde yaşamayı tercih etmiştir.


Onuncu kez... Netanyahu hükümeti, yabancı basının Gazze'ye giriş yasağının uzatılmasını talep etti

Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
TT

Onuncu kez... Netanyahu hükümeti, yabancı basının Gazze'ye giriş yasağının uzatılmasını talep etti

Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)
Filistinli sivil savunma personeli, cumartesi günü Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta yıkılan bir evin enkazını kaldırarak Filistinli cesetleri arıyor (EPA)

İsrail hükümeti, uluslararası medyanın Gazze Şeridi'ne özgür ve bağımsız erişimine izin verilmesi için Yabancı Basın Birliği tarafından verilen dilekçeye yanıt verme süresinin uzatılması talebini dün Batı Kudüs'teki Yüksek Mahkemeye üst üste onuncu kez resmi olarak iletti.

Gazze savaşının başlangıcından bu yana, İsrail'deki Yabancı Muhabirler Birliği'ni ve yüzlerce uluslararası medya kuruluşunu temsil eden Tel Aviv'deki Yabancı Basın Birliği, saha gazetecilerini Gazze Şeridi'ne ve savaştan etkilenen diğer Filistin ve hatta İsrail bölgelerine getirmeye çalıştı; ancak İsrail yetkilileri, yabancı gazetecilerin yanı sıra İsrailli gazetecilerin de girişinin ordu tarafından düzenlenen ve sıkı askeri refakat ve yayınlanmadan önce gazetecilik materyallerinin askeri sansüre tabi tutulması zorunluluğunu içeren koşullar altında gerçekleştirilen sınırlı turlarla sınırlandırıldığı istisnai durumlar dışında, sürekli olarak reddetti.

Savaşın başlamasından birkaç ay sonra, dernek İsrail mahkemelerine başvurmak zorunda kaldı ve hükümetten gazetecilerin askeri refakat olmadan Gazze'ye bağımsız olarak girmelerine izin vermesini talep etti. Ancak mahkeme, askeri operasyonları gerekçe göstererek bu talebi reddetti.

Geçtiğimiz ağustos ayında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail baskınında öldürülen beş gazeteciden birinin naaşını taşıyanlar... (AFP)Geçtiğimiz ağustos ayında Gazze Şeridi'nin güneyindeki Han Yunus'ta bulunan Nasır Hastanesi'ne düzenlenen İsrail baskınında öldürülen beş gazeteciden birinin naaşını taşıyanlar... (AFP)

Eylül 2024'te yeni bir dilekçe sunuldu ve bunun üzerine mahkeme hükümete gazetecilerin erişimine izin verecek bir plan sunması kararını verdi. Ancak hükümet, konuyu atlatmanın başka bir yolunu buldu ve mahkemeden kararın ertelenmesini ve daha fazla süre verilmesini defalarca talep etti.Şarku’l Avsat’ın aldığı bilgiye göre bunu şimdiye kadar 10 kez yaptı.

Mahkeme, ertelemeyi kabul ederek İsrail'i yatıştırmaya çalışıyor gibi görünüyordu. Bu yaklaşım, İsrail politikasını bağımsız haberciliği engellemeye yönelik sistematik bir girişim olarak gören uluslararası medya çevrelerinde geniş çaplı öfkeye yol açtı.

ABD Başkanı Donald Trump'ın arabuluculuğuyla sağlanan ateşkesin 10 Ekim'de yürürlüğe girmesinin ardından eleştiriler yoğunlaştı ve yabancı basının erişim talebi daha da acil hale geldi.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, konuyu yakın zamanda iki kez ele aldı. Fox News'e verdiği bir röportajda, orduya bu konuya "hazırlıklı olması" talimatı vereceğini söyledi.

İsrail Yabancı Basın Birliği, özellikle mahkemenin görünüşte "hoşgörülü" tavrından dolayı bu politikadan "derin hayal kırıklığı" duyduğunu ifade etti.

Filistinli Gazeteciler Sendikası bu yasağı "İsrail'in Gazze ve Batı Şeria'daki suçları hakkındaki gerçeği gizleme politikasının ayrılmaz bir parçası" olarak görüyor.

Sendika başkanı Nasır Ebu Bekir'e göre, 7 Ekim 2023'ten bu yana Gazze'de İsrail'in eliyle yaşananlar "tarihteki en büyük gazeteci katliamı"dır.

Açıklamasında, yaklaşık bin 500 Filistinli gazetecinin şu anda bombalamalar altında çalışmaya devam ettiğini, yüzlercesinin yaralandığını ve yaklaşık 200'ünün İsrail tarafından tutuklandığını, ayrıca birçok medya kuruluşunun da İsrail tarafından tahrip edildiğini belirtti.