Şarku'l Avsat’a röportaj veren ABD'nin Trablus Büyükelçisi Norland: Rusya Libya’ya müdahil olmasaydı Türkiye de olmazdı

ABD'nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland
ABD'nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland
TT

Şarku'l Avsat’a röportaj veren ABD'nin Trablus Büyükelçisi Norland: Rusya Libya’ya müdahil olmasaydı Türkiye de olmazdı

ABD'nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland
ABD'nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland

ABD'nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland, ülkesinin Libya’daki politikasını savunarak bir tarafın diğerine göre daha çok desteklendiği iddiasını reddetti. ABD, Rusya'nın etkisini kontrol altına alma çabalarının bir parçası olarak Türkiye'nin bu ülkelerdeki nüfuzunu genişletmesine göz yumup Libya'daki siyasal İslamcılara destek vermekle suçlanıyor.
Norland, Şarku'l Avsat’a özel verdiği röportajda, Libya halkının savaştan ‘bıktığını’ söyledi. Çatışmanın askeri güçle değil siyasi diyalog yoluyla çözülmesi gerektiği konusunda aralarında ‘büyüyen bir fikir birliğine’ işaret etti. Trablus’taki Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) Başkanı Fayiz es-Serrac’ın görevinden ayrılma kararını olumlu karşıladıklarını belirtti. Bu adımı ‘cesur ve benzersiz’ olarak niteleyen Norland, ABD’nin Serrac’ın ayrılana kadar bir süre daha iktidarda kalmasını ‘istediğini’ söyledi.
İstihbarat servislerinin önde gelen liderleri de dahil olmak üzere yetkililerle görüşmelerde bulunduğu Mısır ve Türkiye ziyaretleri hakkında konuşan ABD’li Büyükelçi, Libya'da yanlış hesaplamaları önlemek için Kahire ve Ankara'yı doğrudan istişareye teşvik etmek istediğini açıkladı.
Ülkesinin Sirte ve Cufra şehirlerini silahsızlandırma teklifine değinen Norland, bölgeler silahsızlandırıldıktan sonra büyük olasılıkla “ortak bir polis gücü ve sivil güvenlik personelinin” bu alanlarda kalmasını istediklerine işarette bulundu. Özel askeri şirket Wagner Grubu da dahil olmak üzere herhangi bir silahlı grubun varlığını sürdürmesinin, UMH ile Libya Ulusal Ordusu (LUO) arasındaki güven artırıcı önlemleri baltalamaktan öteye gidemeyeceğini sözlerine ekledi.
ABD’li Büyükelçi, Rus Wagner paralı askerlerinin Libya’da konuşlandırılması konusunda ise “Wagner Grubu’nun Rus hükümeti adına hareket ettiğine şüphe yok. Faaliyetleri ise yalnızca Libya’nın istikrarını bozmaya katkı sağlıyor. Bunlar, Suriyeliler ve diğer savaşçıların Libya'nın batısından çekilmesi çağrısında buluyor. Ancak Wagner Grubu ülkenin doğusundaki varlığını sağlamlaştırmaya devam ettiği sürece bunun olmasını umut edemezler.
Norland, geçtiğimiz yıl Türkiye ile UMH’nın imzaladığı anlaşmanın meşruiyeti konusunda herhangi bir yorum yapmaktan kaçındı. Akdeniz'de karasuları konusundaki anlaşmazlığın uluslararası hukuka uygun olarak ve ilgili taraflar arasında diyalog yoluyla çözülmesi gerektiğini söyledi. Ayrıca bu konuda şu ifadeleri kullandı: “Anladığım kadarıyla UMH, LUO’nun saldırısından kurtulmak için gereken her şeyi yaptı.”
İşte ABD'nin Trablus Büyükelçisi Richard Norland röportajının tam metni:

-Libyalı taraflar, Fas, Tunus, Mısır, İsviçre ve muhtemelen başka yerlerde diyalog halinde. Çözüm yolunda ilerleme konusunda iyimser misiniz?
Libyalı taraflar siyasi bir çözüme doğru ilerleme kaydetti. Cenevre ve Montrö'de yapılan birkaç tur görüşmenin yanı sıra Mısır ve Fas'ta gerçekleşen faydalı güven artırıcı tartışmalar, Birleşmiş Milletler'in (BM) himayesinde yapılacak olan Libya Siyasi Diyalog Forumu'nun (LPDF) önünü açtı ve şimdi bu sürece odaklanmanın zamanı geldi. Birçok Libyalının bunu sadece politikacıların konuştuğu başka bir konferans olarak gördüğünü biliyorum. Önceki müzakerelerde olduğu gibi başarısız olacağını düşünebilirler. Ancak bu kez birçok farklı durum söz konusu. Her şeyden önce insanlar savaştan bıktı. Libyalı liderlerle yaptığım pek çok istişarede, çatışmayı çözmek için askeri gücün değil, siyasi diyaloğun önemi konusunda artan bir fikir birliği olduğunu sezdim. Aynı şekilde, Libyalılar da Libya’daki egemenliğini yeniden sağlamayı ve yabancı silahlı kuvvetleri ülkeden çıkarmak istiyor. Ayrıca LPDF, katılımcıların kurulacak yeni kurumlarda siyasi pozisyonlara aday olmamalarını beyan etmeleri gereken görüşmelerin ilki olacak. Aynı bağlamda Başbakan es-Serrac istifa edip iktidarın dizginlerini LPDF çerçevesinde kurulacak yeni yürütme otoritesine devretme niyetini belirttiğini ve bunun daha önceki çözüm bulma girişimlerinden ayrı cesur ve benzeri görülmemiş bir adım olduğunu belirtmekte fayda var.

ABD Türkiye ve Mısır’ı işbirliğine teşvik ediyor

-Son zamanlarda hem Mısırlılar hem de Türklerle, Libya üzerine toplantılar gerçekleştirdiniz. Aralarında bir ‘Libya ateşkesine’ arabuluculuk mu yaptınız? Kahire ve Ankara'nın Libyalı tarafları bir anlaşmaya doğru itmek için ne yapmalarını bekliyorsunuz?
ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo'nun Libya'da başarılı bir siyasi süreç için elverişli koşulları yaratmaya yardımcı olmak için ABD diplomatik araçlarını kullanma arzusu doğrultusunda geçtiğimiz Ağustos ayında ve bu ayın başlarında Kahire ve Ankara'da üst düzey yetkililerle yaptığım görüşmeler beni cesaretlendirdi. İstişarelerim, ABD, Mısır, Türkiye ve diğer uluslararası ortakların Libya siyasi diyaloğunu desteklemenin pratik yollarını aradıklarını gösteriyor. Bu tür istişareler, Libya ve bölgeyi tırmandırmak ve daha fazla istikrarsızlaştırmak yerine, çatışmaya barışçıl, müzakere edilmiş bir çözüm bulmanın ortak çıkarlarını anlamamıza yardımcı oluyor. Dolayısıyla, Mısır ve Türkiye'yi, yanlış hesaplamaları önlemek ve Libya'nın istikrarlı ve güvenli bir ülke olması konusunda ortak çıkarları için işbirliği inşa etmenin bir yolu olarak birbirleriyle doğrudan istişareye kesinlikle teşvik ediyorum.

Rus Wagner Libya’dan çekilmeli

-Sirte ve Cufra şehirlerini silahsızlandırma önerinizin anlamı nedir? Bu, Wagner Grubunun da onlardan çekildiği anlamına mı geliyor?
ABD, politikasının bir parçası olarak, paralı askerler ve sözleşmeli güçler de dahil olmak üzere tüm yabancı kuvvetlerin Libya’dan ayrılması çağrısında bulundu. Bu yabancı silahlı gruplar, Libya'yı daha fazla istikrarsızlaştırmaya ve çatışmayı tırmandırmaya hizmet etmekten başka bir şey yapmadı. Kremlin'e bağlı bir angajman şirketi olan Wagner Grubu, bu oyuncular arasında yer alıyor. Kısa vadede, önerdiğimiz şey, Sirte ve Cufra'dan silahsızlandırılmasının ardından bu bölgelerde, büyük olasılıkla ortak polis güçleri veya sivil güvenlik personeli ile kalacağı somut güven artırıcı önlemler almak. Libyalılar bu fikrin işe yaraması için daha ince ayrıntıları müzakere etmelidir. Bu, gerilimi azaltmaya yönelik ek adımları kolaylaştıran somut bir ilk adım olabilir. Wagner Grubu da dahil olmak üzere herhangi bir silahlı grubun varlığını sürdürmesi, yalnızca bu güven artırıcı önlemleri zayıflatacaktır.

Bu Rus paralı askerlerinin Moskova'daki en yüksek yetkili makam olan Kremlin'in onayı olmadan konuşlandırılamayacağını düşünüyor musunuz?
ABD, Wagner Grubu’nun varlığı dahil olmak üzere Libya’da herhangi bir yabancı askeri varlığa karşı çıkıyor. Gördüğünüz gibi ordumuz, yani AFRICOM, Rusya'nın askeri faaliyetlerini ve Rusya'nın silah ambargosunu ihlal ederek gelişmiş silahlar getirdiği vakaları kamuoyuna ifşa etti. Ne yazık ki, Wagner Grubu'nun Rus hükümeti adına hareket ettiğine dair hiçbir şüphe yok. Faaliyetleri Libya'nın istikrarını bozmaya yardımcı olmaktan öteye geçmiyor. Örneğin, Suriyeli ve diğer savaşçıların Batı Libya'dan çekilmesini isteyenler, Wagner Grubu ülkenin doğundaki varlığını pekiştirmeye devam ettiği sürece bunun olmasını umut edemezler.

-Rusya'nın Libya'da kendisine bir üs kurmaya çalıştığını düşünüyor musunuz ve doğruysa bu ne anlama geliyor?
Rusya'nın niyetini bildiğimi iddia etmiyorum ve bu Moskova'ya yöneltilmesi gereken bir soru. Bildiğim şey, Libyalıların ülkelerinde daha çok değil, daha az yabancı askeri varlık istedikleridir. Bu eğilimi paylaşıyoruz ve siyasi sürecin Libyalıların bunu başarmasına yardımcı olacak en iyi araç olduğuna inanıyoruz.

-Rusya geçtiğimiz günlerde oturup sizinle Libya hakkında konuşmayı teklif ettiğinden, ancak sizin bunu reddettiğinizden şikayet etti. Neden reddettiniz?
Rusya ile görüşmeyi asla reddetmedim. ABD, Libya da dahil olmak üzere Rusya ile düzenli temaslara sahiptir. Rus hükümeti, Wagner'in Libya'daki rolü ve siyasi sürece destek verme konusundaki tutumumuzun gayet farkında. Rusya içerisinde Libya siyasi çözümünü gerçekten destekleyen ve Rusya'nın Libya'daki meşru çıkarlarını siyasi diyalog yoluyla Rus ticaretini güçlendirmek ve terörle mücadele gibi elde edebileceğini fark eden bir kesim olduğunu düşünüyorum. Ancak Rusya'nın Libya'ya askeri yatırımı, bu tutuma zarar veriyor.

Wagner olmasaydı Türkiye müdahalesi olmazdı

-Libya'daki muhalifleriniz, Libya'daki Müslüman Kardeşler'i finanse ettiğinizi hatta desteklediğinizi ve Türk askeri müdahalesini görmezden geldiğinizi iddia eden muhalifleriniz tarafından sürekli eleştirilere maruz kalıyorsunuz. Buna yanıtınız nedir?
Libya çatışmasında herhangi bir tarafı desteklemiyoruz. Pratikte de LUO, Wagner paralı askerlerini Trablus’a saldırıya dahil etmeseydi Türklerin askeri bir müdahale gerçekleştirmesi mümkün olmazdı. Şimdi asıl zorluk, tüm Libyalılara -doğu, batı ve güney - egemenliklerini yeniden tesis etmek ve tüm yabancı savaş kuvvetlerinin ayrılışının önünü açmak için gerekli koşulları yaratmaları için yardım etmektir. ABD tüm taraflarla aktif diplomasi içindedir. Bu, Beyaz Saray’ın Libyalı taraflar arasındaki diyaloğu desteklemek için takınması gereken bir tutum. Artarak devam eden askeri hareketlilik, yanlış hesaplama riski ve yeni şiddet aşamalarıyla doludur. Libya'da yenilenen düşmanlıkların galip gelinemeyeceği herkes için açık olmalı, daha çok katliam, daha fazla suç faaliyeti, daha fazla yasadışı göç ve ortalama Libya vatandaşı için daha fazla sorun getirecektir. Dediğim gibi, Libya'ya herhangi bir yabancı askeri müdahaleye karşıyız ve teröristlere sıfır toleransımız var. Libyalılar arasındaki diyalog kapsamında bir siyasi çözüm tüm yabancı güçlerin çekilmesinin önünü açabilir ve Libya çatışmasının dayattığı istikrarsızlıkta gelişen sorunların çözümünü kolaylaştırabilir.
Aynı şekilde, milislerin silahsızlandırılıp terhis edilmesi veya mümkün olan her yerde sivil kontrol altındaki normal askeri veya güvenlik hizmetlerine entegre edilmesi gerekecektir. Bunun tam olarak nasıl olacağı, Libyalıların kendilerinin karar vereceği bir sorudur. Bu karar süreci, Libyalı taraflar arasındaki siyasi diyalog kapsamında siyasi bir çözümün ardından kurulacak olan egemen Libya'daki yeni siyasi kurumların ışığında daha etkili olacaktır.

ABD Doğu Akdeniz’de tarafsız

-Akdeniz'de petrol arama çalışmalarına ilişkin olarak Ulusal Mutabakat Hükümeti ile Türkiye arasındaki mutabakat ve güvenlik anlaşmasının meşruiyeti konusundaki görüşünüz nedir?
ABD, karasuları konusunda rekabet iddiaları içeren ikili deniz anlaşmazlıkları konusunda bir tavır almamaktadır. Bu, taraflar arasındaki bir uluslararası hukuk ve müzakere meselesidir. Anladığım kadarıyla UMH, LUO saldırısından kurtulmak için yapması gerekeni yaptı.

-Sayın Serrac size bu ayın sonunda görevden çekilmek istemesinin sebebini açıkladı mı? Hala bunun yakın bir zaman da gerçekleşmesini bekliyor musunuz?
Sorunuz için teşekkür ederim. Başbakan Serrac’ın istifa edeceği yönündeki açıklamasının gönüllü olarak istifa etme konusundaki tarihi kararı, Libya halkının çıkarlarını, kişisel çıkarlarının üzerinde tutmaya hazır olduğunu gösteriyor. Bu, saygı duyulması gereken bir tutum. Kesin zamanlamayla ilgili olarak, itiraf etmeliyim ki, duyurusu sırasında, Ekim ayı sonunda iktidarı yeni bir yöneticiye devredebileceğini umuyorduk. Ancak, Libya'daki Birleşmiş Milletler Destek Misyonu (UNSMIL), koronavirüs (Kovid-19) salgını ve diyaloğun düzenlenmesindeki diğer zorluklar nedeniyle Libyalı taraflar arasındaki diyalog toplantılarının mevcut tarihinin, bu konuyu Kasım ayına erteleyeceğini belirtti. Bu nedenle, en azından bu iktidar devri mümkün olana kadar Başbakan konumunda biraz daha kalmasını umuyor ve bekliyorum.

Hafter de siyasi çözümün parçası olabilir

-Birkaç ay önceki bir basın açıklamanızda,  Halife Hafter’e işaret ederek, Mısır’daki bazı kesimlerin Libya’da yanlış tarafa destek verdiğini ima ettiniz. Mısırlılar hala onu destekliyor mu veya Libya’nın doğusunda bulunan kabileler başta olmak üzere başka gruplar onu destekliyor mu? Ve ABD’nin onunla şu an bir bağlantısı var mı? 
Doğunun siyasi bakış açısını genişleten Kahire Bildirgesi ve Mısır’ın Hurgada güvenlik görüşmelerine ev sahipliği yapmak gibi önemli adımlarla müzakere ve diyaloğa verdiği destek, Mısırlıların askeri bir çözüme değil Libya çatışmasına siyasi bir çözüm sağlamaya yatırım yaptıklarına kanıttır. Mısırlılar adına konuşmak istemiyorum ancak; üst düzey yetkililerle yaptığım görüşmelerde, askeri tırmanışın yalnızca Libya’da istikrarsızlığa yol açtığını ve muhtemelen bölgeyi daha geniş çapta tehdit edeceğini kabul eden pragmatik bir yaklaşım sergilendi. Libya’nın komşusu olarak bu onların görmek istediklerinin tam tersi bir durum. Bu nedenle Mısır’ın siyasi çözüme destek vermek üzere attığı somut adımlar için duyduğum minnettarlığı burada tekrar etmek istiyorum.
Sorunuzun ikinci kısmına gelince; Halife Hafter ve LUO ile temaslarımız var. Tamamen siyasi bir yol izlemeye istekli olurlarsa çözümün bir parçası olabileceklerini kabul ediyoruz. LUO’nun petrol üretimine Libyalılar lehine devam edebileceğine söylemesi iyiye işaretti. Buradan temsilcilerinin bu hafta Cenevre’de 5+5 müzakerelerinde yapıcı bir tutum sergileyeceklerini anlıyoruz. LUO ile iletişimimiz tüm taraflarla geniş kapsamlı diplomatik ilişkilerimizin önemli bir parçasıdır. Taraf tutmakla karıştırılmamalıdır.



Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
TT

Hizbullah savaşçılarını Lübnan ordusuna entegre etme fikri gerçeklerle çarpışıyor

21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)
21 Mayıs 2023 tarihinde Lübnan'ın Aramta kasabasında bir askeri tatbikata katılan Hizbullah savaşçıları (Reuters)

Lübnan Cumhurbaşkanı Joseph Avn'ın Hizbullah savaşçılarının, 1990 iç savaşından sonra olduğu gibi Lübnan ordusuna entegre edilmesi önerisi siyasi çevrelerde ve uzmanlar arasında tartışma konusu oldu.

Ordunun çeşitli sebeplerle bu savaşçıları bünyesine katamaması nedeniyle öneri henüz yaygın kabul görmezken, uzmanlar bu meselenin doğuracağı sonuçlar konusunda uyarıda bulundu. Bunun ‘silahlarını devlete teslim etmesi karşılığında Hizbullah için bir teselli ödülü’ olduğunu belirten uzmanlar, ‘dini emir alan ve ideolojik inanca sahip olan unsurların orduda yer alamayacağını’ vurguladı.

Cumhurbaşkanı Avn basına verdiği demeçte, “Ordu içinde Hizbullah savaşçılarından oluşan bağımsız bir birim oluşturmak mümkün değil. Ancak 1990'ların başında Lübnan'daki iç savaşın sonunda çeşitli taraflarla olduğu gibi üyeleri orduya katılabilir ve kurslara tabi tutulabilir” ifadelerini kullandı.

Bu öneriyi yorumlayan Güçlü Cumhuriyet Bloğu Milletvekili Giyas Yazbek, ordunun ‘Hizbullah'ın dış uzantılarla ordusunu oluşturduğunu iddia ettiği 100 bin savaşçıyı absorbe edemeyeceğini’ söyledi. Şarku’l Avsat'a konuşan Yazbek, “Hizbullah'ın 25 bin savaşçısı olsa bile, şu anda subaylarının ve üyelerinin maaşlarını dış yardımlarla güvence altına almaya çalışan askeri kuruma bunları dahil etmek imkânsız” dedi.

Yazbek, ‘ordunun cumhurbaşkanı ve hükümetle birlikte geliştirdiği ulusal güvenlik stratejisinin henüz Lübnan'ın ordu ve güvenlik güçlerinin sayısına olan ihtiyacını belirlemediğini’ vurguladı. Yazbek, “Sınırlarımızı çizdiğimizde, savaşın nedenlerini ortadan kaldırdığımızda ve Lübnan'da siyasi bir çözüme doğru ilerlediğimizde, ordunun mevcut subay ve personel sayısı yeterli olacak ve artacaktır” şeklinde konuştu.

Hizbullah savaşçılarının durumu

Askeri uzman Halid Hamade'ye göre, ‘Taif Anlaşması'ndan sonra silahlı milislerin dağıtılmasında olduğu gibi bugün de Hizbullah savaşçılarının orduya alınması önerisi, Cumhurbaşkanı'nın Hizbullah'ı silahlarını devlete teslim etmeye ikna etme çabaları bağlamında Hizbullah için bir teselli ödülüdür.’

Hamade, ‘Hizbullah savaşçılarının orduya entegre edilmesinin, özellikle ateşkes anlaşmasının imzalanmasının ardından yaşanan gelişmelerden sonra, birçok engelle karşı karşıya olduğunu’ savundu.

fvdgh
Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in 24 Şubat 2025 tarihinde Lübnan'ın güneyindeki Deyr Kanun en-Nahr kasabasında düzenlenen cenaze töreni sırasında Hizbullah üyeleri (Reuters)

“İç savaşın sona ermesinin ardından Lübnan devletinin yüzlerce milisi orduya ve güvenlik güçlerine katmayı başardığı doğrudur, ancak Hizbullah'ın durumuyla karşılaştırma yapmak artık mümkün değildir” diyen Hamade, Şarku’l Avsat'a yaptığı açıklamada şunları söyledi: “Ulusal Mutabakat Belgesi imzalandığında milis liderleri belgeyi tanıdı, milislerin feshedildiğini duyurdu, silahlarını gönüllü olarak devlete teslim etti ve siyasi sürecin bir parçası oldu. Hizbullah ise ateşkes anlaşmasını tanımıyor ve silahlarını teslim etmeyi kabul etmiyor. Dolayısıyla siyasi sürecin bir parçası haline geldiğini ve artık askeri bir kanadı olmadığını kabul etmeden milislerini orduya dahil etmekten bahsetmek bağlamdan kopuktur.”

Hizbullah'ın ideolojisi

Yazbek'e göre Hizbullah'ın ideolojisi, savaşçılarının orduya entegrasyonunun önündeki en büyük engel. Yazbek, “Hizbullah, Lübnan'ı İran'ın uzantısı olan coğrafi bir nokta olarak görüyor. Hizbullah Genel Sekreteri Naim Kasım'ın silahları teslim etmeyeceğini ve silahların devletin elinde olmasıyla ilgili konuşmalarla ilgilenmediğini açıklamasının da gösterdiği gibi bu doktrin halen varlığını sürdürüyor” ifadelerini kullandı.

ukıo
24 Şubat 2025 tarihinde düzenlenen cenaze töreninde eski Hizbullah Genel Sekreteri Haşim Safiyuddin'in tabutunu taşıyan Hizbullah savaşçıları (AP)

‘Lübnan iç savaşı sırasında milisleri olan ve devlet şemsiyesi altına giren liderlerin Lübnanlı liderler olduğunu, kararlarının Lübnanlıların kararı olduğunu’ hatırlatan Hamade, “Hizbullah ise organik olarak bölgesel bir otoriteye bağlıdır ve hem Lübnan içinde hem de dışında tehlikeli askeri ve güvenlik rolleri oynamıştır” dedi. Hizbullah'ın ‘Tahran'dan ayrıldığını, yerel bir siyasi bileşen olmayı kabul ettiğini ve askeri kolunu feshettiğini açıklamadığına, böylece savaşçılarının ordu içinde absorbe edilmesi konusunun tartışılabileceğine’ dikkat çeken Hamade sözlerini şöyle sürdürdü: “Veliyyül Fakih tarafından verilen ve uygulanması gereken meşru yetki çerçevesinde faaliyet gösteren askeri bir grup ile anayasal makamlar tarafından demokratik mekanizmalar çerçevesinde alınan siyasi bir karar çerçevesinde faaliyet gösteren başka bir grubu uzlaştırmak nasıl mümkün olabilir? İster sivil idarelerde ister güvenlik kurumlarında milislerin devlete entegre edilmesi deneyimi tekrarlanabilecek kadar başarılı oldu mu?”

Ordu disiplini

Bazılarının iddia ettiği gibi iç savaş sürecindeki milislerin orduya alınmadığını belirten Yazbek, ‘güvenlik ve askeri kurumlara alınanların Lübnan'ı yöneten Suriye rejimine yakın olduğunu, ülkenin egemenliği için savaşan ve Suriye işgaline karşı çıkanların ise kovalandığını, hapsedildiğini ve birçoğunun Lübnan'ı terk etmek zorunda kaldığını’ vurguladı. Yazbek ayrıca, ‘ordu personeli tarafından uygulanan disiplinin Hizbullah savaşçıları için geçerli olmadığını, çünkü milislerin orduyla, ordunun da onlarla uyumlu olmadığını’ belirtti.

Hamade, “Hizbullah savaşçılarının Lübnan ordusuna ve diğer devlet kurumlarına dahil edilmesinin artıları ve eksileri ne olursa olsun, doğru yol Hizbullah'ın silahlarını devlete teslim etmesiyle başlamalı. Hizbullah üyeleri Lübnan toplumundan izole edilmiş bir grup değildir ve topluma entegre edilmelidir. Ancak Hizbullah’ın silahlarını teslim etmesi için bir tür ayartma olarak özümsenmeleri konusunu gündeme getirmekte acele etmek hedefe ulaşılmasını sağlamayacaktır. Gerekli olan, Hizbullah’ın öncelikle devleti, silahların yalnızca devletin elinde olmasını, savaş ve barış kararının devletin elinde olduğunu ve bu konuda meydana gelebilecek herhangi bir düzenlemenin başlangıcı olarak uluslararası kararları uygulama ihtiyacını tanımasıdır” dedi.