Libyalı taraflar Cenevre’de kalıcı ateşkes anlaşması imzaladılar

BM yetkilisi Stephanie Williams, 23 Ekim’de Cenevre’de LUO heyeti başkanı Tümgeneral Amir Muhammed el-Amami (solda) ve UMH heyeti başkanı Tümgeneral Ahmed Ebu Şahme arasında arabuluculuk yaptı. (EPA)
BM yetkilisi Stephanie Williams, 23 Ekim’de Cenevre’de LUO heyeti başkanı Tümgeneral Amir Muhammed el-Amami (solda) ve UMH heyeti başkanı Tümgeneral Ahmed Ebu Şahme arasında arabuluculuk yaptı. (EPA)
TT

Libyalı taraflar Cenevre’de kalıcı ateşkes anlaşması imzaladılar

BM yetkilisi Stephanie Williams, 23 Ekim’de Cenevre’de LUO heyeti başkanı Tümgeneral Amir Muhammed el-Amami (solda) ve UMH heyeti başkanı Tümgeneral Ahmed Ebu Şahme arasında arabuluculuk yaptı. (EPA)
BM yetkilisi Stephanie Williams, 23 Ekim’de Cenevre’de LUO heyeti başkanı Tümgeneral Amir Muhammed el-Amami (solda) ve UMH heyeti başkanı Tümgeneral Ahmed Ebu Şahme arasında arabuluculuk yaptı. (EPA)

Libya Ulusal Ordusu (LUO) ve Ulusal Mutabakat Hükümeti (UMH) güçleri gelecek ay Tunus’un başkentinde yapılacak görüşmelerin önünü açan bir adımla, 23 Ekim’de, uluslararası, bölgesel ve yerel destek ile ülkenin dört bir yanında ‘kalıcı ateşkes’ hususunda uzlaşı sağladıklarını açıkladılar. 23 Ekim’de aynı saatlerde Trablus’taki (batıda) Mitiga Uluslararası Havalimanı’ndan Bingazi’deki (doğuda) Benine Uluslararası Havalimanı’na ilk ticari uçuş gerçekleşti.
İsviçre’nin Cenevre kentindeki 5+5 ortak askeri komitesinin görüşmelerine katılan LUO ve UMH heyetleri tarafından anlaşma imzalanması hususunda görüşmelerin başlamasıyla birlikte 23 Ekim sabahından bu yana Libya çevrelerine barış dili hakim.
Heyet, imza törenine ilişkin olarak sosyal medya üzerinden yaklaşık 10 dakikalık bir canlı yayın gerçekleştirdi. Ardından Libyalı taraflar, anlaşma metinlerini imzaladıktan sonra kararı ayakta alkışladı. Tören, Cenevre’deki Birleşmiş Milletler (BM) genel merkezinde gerçekleşti. Libya heyetleri ve Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri’nin Libya Özel Temsilci Vekili Stephanie Williams imzalanan anlaşma ile poz verdiler.
BM misyonu, Libyalılara askeri komitenin ulaştığı ‘tarihi başarıyı’ müjdelerken Williams da düzenlediği basın toplantısında Libya’da çatışan tarafların ‘ateşkes anlaşması imzaladığını’ duyurdu. LUO ve UMH’yi temsil eden iki askeri heyetin başkanlarına hitaben, “Burada başardığınız ve cesaret gerektiren adımlarınızdan dolayı sizi tebrik etmek istiyorum” dedi.
Williams, söz konusu uzlaşıyı ‘Libya halkı için güzel bir gün’ olarak nitelendirirken, anlaşmanın hemen yürürlüğe gireceğine dikkat çekti. “İki eksendeki (Sirte ve Cufra) savaş cephelerinde toplanan tüm güçlerin üslerine geri dönmeleri hususunda uzlaşı sağlandı” diyerek tüm paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların ülkeyi terk edeceğini bildirdi.
Stephanie Williams sözlerine şöyle devam etti:
“Taraflar, cephedeki tüm askeri birliklerin ve silahlı grupların kamplarına dönmeleri ve ortak bir askeri kuvvet oluşturulması konusunda anlaştılar. Buna tüm paralı askerlerin ve yabancı savaşçıların bugünden itibaren en fazla üç ay içinde tüm Libya topraklarından, karadan, havadan ve denizden ayrılması eşlik edecek. Ateşkes, BM tarafından belirlenmiş terörist gruplarla mücadeleyi kapsamıyor.”
Williams, alt komitelerin çalışmalarını da somutlaştırarak söz konusu anlaşmada yer alan yükümlülüklerin uygulanması çağrısı yaptı. “Libya halkına izolasyonuna yol açtığı pek çok zorluğu hafifletmek ve onlara daha iyi bir gelecek salamak üzere mümkün olduğunca hızlı şekilde çalışmaya devam etmek önemlidir” dedi.
Stephanie Williams, iyimserlik dozunu artırırken, ayrıca Ras Lanuf ve Sidre petrol tesislerinin yakın gelecekte üretime devam etmeye hazır olacağına dair iyi göstergeler olduğunu söyledi.
Söz konusu anlaşma, misyon tarafından desteklenen Siyasi Diyalog Forumu’nu 9 Kasım’a hazırlamak amacıyla gelecek hafta Tunus’ta yapılacak hazırlık toplantıları öncesinde BM’deki beş günlük görüşmelerin ardından geldi.
LUO Genel Komutanlığı heyeti başkanı Tümgeneral Muhammed el-Amimi anlaşmaya bağlı olacağı sözü verdi. 23 Ekim’de düzenlenen basın toplantısında konuşan Amimi şunları söyledi:
“Başardıklarımızdan memnunuz ve bu görüşmelerle tüm Libyalıların arzuladıkları şeyi, barış ruhunu yayarak başardık. Üzerinde uzlaşı sağlanan koşulların uygulanmasına da destek olacağız.”
UMH heyeti başkanı Tümgeneral Ahmed Ebu Şahme, anlaşmanın ‘Libya’daki kanı durduracak temel çözüm olduğunu’ kaydetti. Ebu Şahme, Libyalı siyasetçileri ‘siyasi ve askeri istikrar sağlanana kadar birlik olmaya’ çağırıdı. Anlaşmanın ülkeyi istikrara kavuşturacağına dikkat çekti.
“Yeterince acı çektik ve kan döktük. Şu anda Libya halkı değişimin gerçekleşmesini bekliyor. Tüm Libya topraklarında, özellikle de güneydeki acılar sona erecek” diyen Ahmed Ebu Şahme, “Libya ordusu subayları, askeri kurumu yeniden inşa etmek için çaba gösterecek ve ülkede güvenlik ve istikrarı bozmak isteyenlerle mücadele edilecek” ifadelerini kullandı.
UMH Başkanlık Konseyi Başkanı Fayiz es-Serrac da anlaşmaya ilişkin olarak 23 Ekim’de, 17 Şubat Devrimi’nin yıl dönümünde yaptığı açıklamada “Umarım kalıcı ateşkes anlaşmasının imzalanması, kanın durmasına, vatandaşların acılarının dinmesine, ekonomik ve siyasi müzakerelerin başarıya ulaşmasına vesile olur” değerlendirmesinde bulundu.
Arap, uluslararası ve yerel taraflar da anlaşmaya övgüde bulundu. Suudi Arabistan, Libya Ortak Askeri Komiteleri tarafından ateşkes anlaşmasının imzalanmasını memnuniyetle karşıladığını bildirdi. Dışişleri Bakanlığı, SPA’ya yaptığı açıklamada ülkenin siyasi ve ekonomik süreçlerdeki anlayışları başarıya ulaşmasının önünü açmak için anlaşmaya varma arzusunu dile getirdi. Bakanlık, “Böylece Libya ve kardeş halkı için güvenlik, barış, egemenlik ve istikrar sağlayan yeni bir dönemin başlangıcına katkı sağlanabilir” ifadelerini kullandı.
İslam İşbirliği Teşkilatı Genel Sekreterliği de Libya anlaşmasını memnuniyetle karşıladığını bildirdi. Anlaşmanın Libya halkı için siyasi ve ekonomik istikrarla yeni bir dönemin başlamasına katkı sağlayacağı yönündeki umudunu dile getirdi.
Diğer yandan Arap Birliği Genel Sekreteri Ahmed Ebu Gayt da Libya anlaşmasını memnuniyetler karşıladığını belirtti. Anlaşmayı ‘ülkenin her yerinde güvenlik ve istikrarı kanıtlayacak büyük bir ulusal başarı’ olarak nitelendirdi. Arap Birliği Genel Sekreteri, 23 Ekim’de yaptığı açıklamada, şu ifadeleri kullandı:
“Libyalı kardeşler, Libya krizini diğer tüm yollarla çözmek için özellikle BM misyonunun katıldığı ve sponsorluğunu yaptığı Libya Siyasi Diyalog Forumu’na hazırlık olarak bundan yararlanmalıdır.” 
Aynı şekilde Mısır Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Ahmed Hafız da 23 Ekim’de yaptığı açıklamayla anlaşmayı memnuniyetle karşıladıklarını duyurdu. “Bugün elde edilen başarı, geçen eylül sonunda Mısır’ın Hurgada şehrinin ev sahipliği yaptığı ilk doğrudan toplantının devamı olarak geldi” diyen Sözcü, Libya ordusunun ön saflarda sükuneti sürdürmeye ve gerilimi önlemeye yönelik uzlaşısını takdir etti.
AFP’nin haberine göre Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 23 Ekim’de iki tarafın Libya anlaşmazlığına dair imzaladığı ‘kalıcı’ ateşkesin ‘güvenilirliğini’ ve devamlılığını’ sorguladı.
UMH’ye destek veren Erdoğan, “Ateşkes anlaşması, en üst düzeyde bir ateşkes değil. Bunun kalıcılığı ne kadar olur, zaman gösterecek” diyerek anlaşmanın güvenilirlikten yoksun olduğuna inandığını kaydetti.
Erdoğan, Libya’da ilan edilen anlaşmayı, Azerbaycan ve Ermenistan arasında son haftalarda Dağlık Karabağ’da ilan edilen ancak daha sonra ihlal edilen benzer anlaşmalarla karşılaştırdı.
Avrupa Birliği (AB) Komisyonu Sözcüsü Peter Stano da gazetecilere yaptığı açıklamada, “Siyasi diyalogun yeniden başlaması için kalıcı bir ateşkes anlaşması şarttır” diyerek söz konusu anlaşmanın uygulanmasının son derece önemli olduğunu vurguladı. Libya’daki Fransız Büyükelçiliği de Libya’da kalıcı ateşkesin imzalanmasını memnuniyetle karşıladı. Facebook üzerinden 23 Ekim’de açıklama yapan Büyükelçilik, “Tüm Libyalı vatandaşlar için bu tarihi anlaşmanın taraflarını tebrik ediyoruz. Libyalılar arasındaki doğrudan görüşmelerin başarısı, Libya egemenliğinin dış müdahale karşısında üstünlüğünü doğruluyor” dedi.
Libyalı Milletvekili Salih Kalma anlaşmayı, ‘doğru yönde atılmış bir adım’ olarak nitelendirirken Libyalı siyasi analist Abdulazim el-Bişti de ülkedeki krizi çözmek için taraflar arasında ‘uzlaşıya, daha iyi, ciddi ve sağlam anlayışlara ulaşma yoluna’ girildiğini kaydetti. Bişti, “Umudumuz, seçilmiş bir devlet başkanının otoritesi altındai, hayalini kurduğumuz demokratik sivil devletin temellerinin inşa edilmesidir” ifadelerini kullandı. Analist, ‘parlamento seçimleri ve anayasa referandumu da dahil olmak üzere atılan bu adımların, onları takip eden ve tüm tarafları sonuçlarını kabul etmeye mecbur eden BM gözetiminde yapılması gerektiğine’ dikkat çekti.
Libya’nın doğusundaki yetkililer, gelecek günlerde Sirte Limanı’ndan petrol ihracatına devam etmeye hazırlanıyor. Bu çerçevede 23 Ekim sabahı Trablus’taki Mitiga Uluslararası Havalimanı’dan ülkenin doğusundaki Bingazi’de bulunan Benine Uluslararası Havalimanı’na yaklaşık 2,5 yıldan bu yana bir ticari uçuş gerçekleşti. Ekim ayı ortalarında da aynı rotada bir sefer düzenlenmişti.
Serrac, geçen perşembe günü İtalya Başbakanı Giuseppe Conte ile Libya krizinin siyasi çözümüne ilişkin olarak Roma’da bir araya geldi. İtalya hükümeti, Berlin sürecinde Libya krizini çözmek için öngörülen yol haritasına desteğini dile getirdi.
UMH Savunma Bakanı Salah Nimruş, Türkiye’nin Libya’da doğrudan veya dolaylı olarak askeri destek sağladığı yönündeki iddiaları yalanladı. Ayrıca bu konuda herhangi bir anlaşma imzalanmadığına dikkat çekti.
23 Ekim’de DPA’ya konuşan Nimruş şunları söyledi:
“Ancak yardım talebimize yanıt veren tek ülke olduğu için Türkiye’nin ticari yatırımlar açısından öncelikli olacağı kesindir. Diğer ülkeler, dünya tarafından tanınan meşru bir hükümet tarafından sunulmasına rağmen bu talebi dikkate almadılar.”



İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
TT

İsrail, önde gelen Hamas liderlerinden Raid Saad'a suikast düzenledi

Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)
Hamas lideri Raid Saad (sosyal medya)

İsrail Times gazetesine göre, İsrailli bir yetkili bugün, Hamas'ın üst düzey lideri Raid Saad'ın Gazze şehrinde düzenlenen bir hava saldırısında öldürüldüğünü doğruladı. Bu da İsrail'in ateşkes anlaşmasını ihlal etmesi anlamına geliyor.

Alman Basın Ajansı'na (DPA) göre görgü tanıkları ve sağlık kaynakları bugün, Gazze şehrinin güneybatısındaki Raşid Caddesi üzerindeki Nablusi kavşağı yakınlarında bir araca düzenlenen İsrail hava saldırısında dört Filistinlinin öldüğünü ve birçok kişinin de yaralandığını bildirdi.

Görgü tanıkları, İsrail uçağının Nablusi Meydanı yakınlarında bir araca birkaç füze ateşlediğini, aracı imha ettiğini ve can kayıplarına yol açtığını söyledi. Ambulans ekipleri, ölü ve yaralıları hastanelere taşımak için acilen olay yerine gitti.

İsrail askeri sözcüsü Avichay Adraee ise yaptığı açıklamada, ordu ve Şin Bet'in (İsrail Güvenlik Teşkilatı) Gazze Şehrinde üst düzey bir Hamas komutanını hedef alan bir saldırı düzenlediğini ve onu son zamanlarda hareket için silah üretimi ve yeniden yapılanma çalışmaları yapmakla suçladığını belirtti.

İsrail Ordu Radyosu, saldrırının hedefinin, İzzeddin el-Haddad'dan sonra "Hamas'ın ikinci adamı" ve askeri üretim dosyasından sorumlu kişi olarak tanımladığı Raid Saad olduğunu bildirdi. İsrail'in bugünkü operasyonu gerçekleştirmeden önce son haftalarda kendisine birkaç kez suikast girişiminde bulunduğunu belirtti.

Şarku’l Avsat’ın İbranice yayın yapan Ynet internet sitesinden aktardığına göre Raid Saad Hamas'ın askeri kanadı olan Kassam Tugayları'nın liderlerinden biri.

Hamas'tan hava saldırısının hedefinin kimliğiyle ilgili resmi bir açıklama yapılmadı.

Axios haber sitesi, İsrail'in saldırıdan önce Amerika Birleşik Devletleri'ni önceden bilgilendirmediğini ifade etti.


Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
TT

Suriye halkının merkezi mi yoksa federal devlet mi anlaşmazlığı üzerine bir okuma

Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)
Şam'da Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed'in devrilmesini kutlamak için düzenlenen havai fişek gösterileri arasında muhaliflerin bayrağını dalgalandıran bir Suriyeli (Reuters)

Macid Kıyali

Suriye’de Beşşar Esed rejiminin düşmesinin ardından geçiş dönemi liderliği ile muhalifleri arasında yaşanan iç çatışma, siyasi sistemin niteliği, özellikle de merkeziyetçilik mi yoksa ademi merkeziyetçilik mi, merkezi bir devlet mi yoksa federal bir devlet mi tartışmaları üzerine yoğunlaşıyor.

Bu konu meşru olmasına rağmen, tartışmaya katkı sağlamak amacıyla bazı temel gözlemler aşağıda sunuyorum.

İlk gözleme göre ademi merkeziyetçilik ya da federalizm meselesini gündeme getirmek, bu konuda kutuplaşmanın temel nedeninin Suriye’deki iç çatışmada kimlik, etnik, mezhepsel ve bölgesel özelliklerin baskın olması olduğu gerçeğini görmeyi zorlaştırdı.

Çatışmanın önde gelen tarafları, siyasi veya sınıfsal güçleri ya da tarafları temsil etmekten ziyade kimlik temelli yahut mezhepsel, etnik ve bölgesel kimliği vurgulayan taraflar olduklarından, bu konunun siyasi niteliği göz ardı ediliyor.

Dikkati çeken ikinci gözleme göre ise federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet için mücadele eden güçler, bunu demokrasi meselesinden daha öncelikli tutuyorlar. Bunun nedeni, söz konusu güçlerin (SDG, Suveyda'daki Hicri Hareketi ve kıyı şeridinde Esed rejiminin çöküşünden etkilenen güçler) demokratik olmayan güçler olmaları. Prensipte pozisyonları, politikaları ve tercihleri ve temsil ettiklerini iddia ettikleri gruplarla olan ilişkileri göz önüne alındığında bu güçlerin Esed rejimi altında kendilerini ifade etmedikleri ve bu konuyu bu kadar yoğun bir şekilde gündeme getirmedikleri unutulmamalı.

Üçüncü ve belki de en önemli gözleme göre federal bir devlette kimlik statüsü konusundaki çatışmaya öncelik verilmesi, devletin kurulması ve vatandaşlık taleplerini ya gölgeliyor ya da ön plana çıkarıyor. Bunların, 54 yıllık Esed döneminde eksik olan iki temel unsur olduğu ve özellikle mevcut koşullarda, yani devletin kurumlar ve hukuk devleti olarak yeniden kurulması ve vatandaşların güçlendirilmesi, böylece Suriyelilerin gerçek anlamda özgür ve eşit vatandaşlar olarak bir halk haline gelmeleri için ülke genelinde Suriyelilerin en çok ihtiyaç duyduğu unsurlar olduğu unutulmamalı.

Bu yüzden iki temel sorunla karşı karşıyayız. Bunlardan birincisi, artık var olmayan Esed rejiminin Suriye'nin birliğini zayıflatıp bozmayı başarması, Suriyelileri mezhep, din, etnik köken, bölge ve aşiret aidiyetlerine göre sınıflandırması ve ‘böl ve yönet’ politikası uyarınca onları birbirlerine düşürmesinden kaynaklanıyor.

İkinci sorun, Suriyelilerin kendi koşullarını kontrol edememeleri. Bu durum, Suriye’nin geleceğinin, Suriye halkının aleyhine, uluslararası güçlerin, özellikle ABD ve bölgesel tarafların meselesi haline gelmesine neden oldu. Bu durum, kimlik çatışmaları, özellikle de silahlı çatışma veya silahlı milisler şeklinde ortaya çıkan çatışmalar için de geçerli.

Federalizm, bir ülkeyi bölmek değil, aksine ülkenin birliğini organize etmek ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevre bölgelere müdahale etmesini önlemek için daha uygun bir yöntem. Böylelikle karşılıklı güven temelinde hükümete daha geniş katılım sağlanır.

Suriye geçiş dönemi yönetimi ve Suriye muhalefetinin geri kalanı, gelecekteki siyasi sistemin nasıl olacağı ve otoriterliğin ve marjinalleşmenin geri dönüşünü önlemeye katkıda bulunanlar da dahil olmak üzere yeni konsensüsler oluşturmak için neyin uygun olduğu konusunda kafa karışıklığı ya da netlik sağlanamaması ortaya çıkan federalizm ve ademi merkeziyetçilik konusundaki tartışmalardan sorumlu.

Aslında, yeni yönetime bağlı olanlar ve geleneksel Suriye muhalefeti tarafından federalizmin reddedilmesinin sebebi, aceleci davranışlar, duygusal ve milliyetçi coşku ve önyargılar.

Söz konusu tartışmayı kapatmak yerine açmalı, tüm soruları sormalı. Çünkü Suriye’nin geleceği tartışmaya açık. Tüm Suriyeliler bu tartışmayla ilgileniyor ve bu konuda cevaplar bulmaya katkıda bulunuyor.

Daha spesifik olarak, federal ya da ademi merkeziyetçi bir devlet tartışmasıyla ilgili olarak, federalizmin herhangi bir ülkenin bölünmesi anlamına gelmediği, aksine birliğin daha uygun bir şekilde örgütlenmesi ve merkezin statü, egemenlik ve kaynaklar konusunda çevreyi kötü yönde etkilemesini önlemek için, karşılıklı güvene dayalı yönetişime daha geniş katılımı garanti eden bir sistem olduğunun anlaşılması gerekiyor.

Toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlik çözümleri getirilemedi. Çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyaya, topluma, egemenliğe ve devlete sadece bölünmeler getirir.

Tüm bunlar bölünmek değil, federalizm gücün paylaşılması anlamına gelir. Dışişleri, savunma ve genel ekonomi yönetimi gibi devlet egemenliği ile ilgili konularda merkezileşme söz konusu. Bunların tümü birleşik parlamento ve merkezi hükümetin sorumluluğunda. Öte yandan iç güvenlik, eğitim, sağlık ve yerel kalkınma konularının yönetimi eyaletlerin veya yerel yönetimlerin yetki alanına girer.

Burada bazılarının endişelerini hafifletebilecek en önemli nokta, federalizmin etnik köken/milliyet veya din/mezhep yerine coğrafyaya dayalı olmasıdır. Çünkü herhangi bir kimlik meselesi, demokratik karakterini zayıflatır ve eşit vatandaşlık haklarının ve vatandaşların devletinin güçlenmesini engeller. Tıpkı Lübnan'da ve Irak'ta olduğu gibi.

Elbette, birçok alanda idari meselelerle ilgili olan ademi merkeziyetçi bir devleti, anayasaya göre yetkileri paylaşan federal bir devletle karıştırmak bir sorundur. Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre federal devleti ayrılıkçı bir devlet olarak görmek de bir tür karışıklık veya yanılgı olarak adlandırılabilir, ancak bu doğru değil, çünkü merkezi devletler, yönetim, temsil ve kaynak dağıtımında esnekliğe sahip federal devletlere göre ayrılmaya çok daha yatkındır, zira günümüzün en büyük, en güçlü ve en zengin devletleri federal devletlerdir.

Bu yüzden herhangi bir kimlik grubuyla anlaşmazlık, kavramların karışmasına veya çarpıtılmasına yol açmamalı. Örneğin, İsrail'in siyasi sistem olarak demokrasiyi benimsemesi, demokrasiye karşı düşmanlığı teşvik etmemeli. Ayrıca, belirli bir önermeye elverişli olmayan koşullar olduğunu gözlemlememiz, bu kavramın tartışmaya açılmaması, geliştirilmemesi ve belirli bir ülkede devlet kurulması için ulusal birliği oluşturmaya hizmet eden bağlamlara yerleştirilmemesi gerektiği anlamına gelmez.

Son olarak, bu alanda, özellikle Suriye bağlamında, dikkate alınması gereken iki konu var. Öncelikle ülkenin toprakları üzerinde devlet egemenliğinden söz edilmesi için bunun halkın birliği gerçeğine dayanması gerekiyor. İkinci olarak ise toplumun yönetimini etkileyen sorunlara güvenlikle ilgili bir çözüm bulunmuyor, çünkü herhangi bir güvenlik çözümü coğrafyanın, toplumun, egemenliğin ve devletin bölünmesine yol açar.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir


Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
TT

Tedmür'de ortak devriyeye düzenlenen saldırıda Suriyeli ve Amerikalı personel yaralandı

 Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)
Suriye polisi (Suriye İçişleri Bakanlığı)

Suriye güvenlik kaynakları bugün, Suriye güvenlik güçleri ile ABD kuvvetlerinin, ülkenin orta kesimindeki Tedmür kentinde ortak devriye sırasında silahlı saldırıya uğradığını bildirdi.

Suriye resmi haber ajansı SANA’ya konuşan bir güvenlik kaynağı, saldırıda Suriye güvenlik güçlerinden iki kişinin ve bazı ABD askerlerinin yaralandığını, saldırıyı gerçekleştiren kişinin ise öldürüldüğünü açıkladı.

Kaynak, olayın ardından ABD’ye ait helikopterlerin yaralıları et-Tanf Üssü’ne tahliye ettiğini belirterek, saldırının nedenleri ve koşullarına ilişkin henüz bilgi bulunmadığını ifade etti.

Olay nedeniyle Deyrizor-Şam uluslararası kara yolunda trafiğin geçici olarak durdurulduğu, bölge semalarında ise yoğun hava hareketliliği yaşandığı kaydedildi.