Kritik eyaletler Trump ile Biden arasında ‘savaş alanına’ dönüşüyor

Demokrat aday Cumhuriyetçi kalelere kur yaparken Trump ise kazancını pekiştirmeye çalışıyor

Başkan Trump Salı akşamı Omaha'daki destekçilerine seslendi (AP)
Başkan Trump Salı akşamı Omaha'daki destekçilerine seslendi (AP)
TT

Kritik eyaletler Trump ile Biden arasında ‘savaş alanına’ dönüşüyor

Başkan Trump Salı akşamı Omaha'daki destekçilerine seslendi (AP)
Başkan Trump Salı akşamı Omaha'daki destekçilerine seslendi (AP)

Çekişmeli seçim eyaletleri, 3 Kasım'daki ABD başkanlık seçimlerine günler kala Cumhuriyetçi Başkan Donald Trump ile Demokrat rakibi Joe Biden arasında savaş alanına dönüşüyor. İki aday da seçim faaliyetlerini yoğunlaştırırken, Florida Üniversitesi ABD Seçim Projeleri tarafından derlenen verilere göre posta ve sandık başında oy kullanma yoluyla şimdiye kadar 71 milyondan fazla kişi oy kullandı. Bu rekor rakam, 2016 Başkanlık seçimlerinde toplamda oy kullananların yarısından fazlasını temsil ediyor.
Trump, dün gece Florida'ya gitmeden önce Arizona'da iki seçim mitingi düzenlerken Başkan Yardımcısı Mike Pence ise Wisconsin'deki seçmenleri seferber etti. Delaware'deki konuğundan online bağış kampanyasına katılan Biden, Cumhuriyetçilerin kalesi olan ve 1992’den beri her seçimde Cumhuriyetçi Parti adayına oy veren Georgia’yı Salı akşamı ziyaret etti. Biden'ın seçim kampanyası, Biden’ın bu hafta yine Cumhuriyetçi bir eyalet olan, Trump’ın 2016’da ciddi bir farkla, Obama’nın ise 2008 ve 2012’de kazandığı, aynı zamanda seçiciler kurulunda 6 oya sahip Iowa'ya gidebileceğini söylüyor. Teksas ve Arizona'daki diğer Cumhuriyetçi kaleleri ziyaret eden Demokrat Parti'nin Başkan Yardımcısı Adayı Kamala Harris ise Cuma günü Wisconsin’e, Cumartesi günü de Michigan'a gidecek. Biden, Florida'dan seçmen toplamak için çoğunlukla Başkan Obama, Kamala Harris ve Bernie Sanders'a güveniyor. Başkanlık seçimlerini kazanmanın güçlü bir göstergesi olan Florida, seçiciler kurulunda 29 oya sahip.
Biden'ın seçim kampanyası, seçime günler kala Iowa ve Arizona gibi aslında Cumhuriyetçi Parti’nin geleneksel kalelerinden olan birçok eyaleti kendine çekerek seçim haritasının genişletilebileceğini iddia ediyor. Nitekim Texas, Arizona ve Iowa gibi Cumhuriyetçi eyaletler, 1992'den bu yana Cumhuriyetçi adaya oy veriyor.
Diğer yandan, Biden ile arasındaki kamuoyu anketleri farkını daraltan Başkan Donald Trump, dört yıl önce kazandığı çekişmeli seçim eyaletlerinin çoğunda aldığı desteği sürdürmeye çalışıyor. Bu nedenle önümüzdeki günlerde kendisini 2020’de de zafere götürmesini istediği beş eyaleti ziyaret edecek olan Trump, anketlerin Biden'ın çok az bir farkla önde olduğunu gösterdiği Georgia, Florida, Kuzey Carolina ve Arizona'da meydan okumayla karşı karşıya. Dün sabah yaptığı açıklamada seçim kampanyasının birçok eyalette ciddi bir zafer kazandığını söyleyen Trump, Twitter hesabından “Florida’da daha büyük harcayıp büyük kazanıyoruz. Aslında, ortaya olağanüstü bir kırmızı dalga çıkarken birçok eyalette büyük kazanıyoruz” ifadelerine başvurdu.
Hem Trump hem de Biden, Wisconsin ve Michigan'dan seçmen toplama çabalarını yoğunlaştırıyor. Trump, Salı günü bu yıl sekizinci ziyaretini yaptığı Wisconsin'de üç farklı miting düzenledi. Michigan ziyareti sırasında anketlerde 3 puan önde olduğunu vurgulayan Trump, eyaletin olağanüstü bir kırmızı dalgaya şahitlik edeceğini vurguladı. Diğer yandan, adayların hiçbiri Demokratlar’a sağlam destekte bulunan Kaliforniya'da ya da büyük ölçüde Cumhuriyetçilere oy veren Wyoming’de kapsamlı bir kampanya yürütmedi.
Trump'ın seçim kampanyası direktörü Tim Murtaugh, gazetecilere verdiği demeçte, ABD Başkanı'nın Minnesota, New Hampshire ve Nevada'yı ziyaret edeceğini (2016'da Clinton'ın kazandığı eyaletler), bu eyaletlerde ciddi bir farkla kazanmayı garantileyeceğini bildirdi. Aynı zamanda Biden'ın seçiciler kurulunda 16 oya sahip ve geleneksel bir şekilde Cumhuriyetçi Parti’ye oy veren Georgia eyaletindeki oyları kazanamayacağını vurguladı. Ancak analistler, Biden’ın son günleri Cumhuriyetçi eyaletlerde geçirerek aslında kazanmak için bahis oynadığını ileri sürüyor.
Biden’ın seçim kampanyası, kapsamında televizyon ve online reklamcılığa 51 milyon dolar harcandığını açıklarken Trump’ın seçim kampanyasında ise şu ana kadar 11 milyon dolar harcandı. Analistler, Demokrat adayın yalnızca para harcamaya değil, aynı zamanda seçim stratejisini aralarında Arizona ve Georgia gibi Cumhuriyetçi eyaletlerin ve Kuzey Carolina gibi çekişmeli seçim eyaletlerinin bulunduğu 12 eyalet ile genişletmeye odaklandığını düşünüyor. Biden'ın kampanyası, Teksas'ta milyon dolarlık bir reklam kampanyası düzenlemeyi planlıyor. Seçim kampanyasında harcanan miktarın yaklaşık yüzde 90’ını 2016’da Trump’ın kazandığı eyaletlerdeki reklamlara harcayan Biden, yaklaşık yüzde 10’unu ise Minnesota, Virginia ve Colorado gibi 5 mavi eyalete, aynı zamanda Nevada ve New Hampshire gibi çekişmeli eyaletlere harcıyor.
Şayet Joe Biden bir grup çekişmeli eyalette atılım gerçekleştirmeyi başarırsa, seçimin varacağı yön erkenden netleşebilir. Florida ve Kuzey Carolina gibi eyaletleri kazandığı taktirde, Trump’ın seçiciler kurulunda 538 oydan 270’ine giden yolunu kapatmış olacak. Diğer yandan, şayet çekişmeli eyaletlerde kazanan Trump olursa, seçim yarışının Michigan ve Pensilvanya gibi eyaletlere kalma durumu olacak ve posta yoluyla oylama belki de 3 Kasım sonrasına aksayacak. Bu da tartışmalı seçim sonucu olasılığını artıracak.



İsrail, Türkiye-Suriye askeri anlaşmasına nasıl yanıt verecek?

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
TT

İsrail, Türkiye-Suriye askeri anlaşmasına nasıl yanıt verecek?

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı
Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşmasının belgelerini imzaladı

Ömer Önhon

Suriye'de gerginlik, bir yandan Suriye ordusu ve Arap aşiretleri, diğer yandan Suveyda'daki Dürziler arasında şiddetlenen çatışmalarla devam ederken, Şam ile Kürtler arasındaki müzakereler de tıkanmış durumda.

8 Ağustos'ta, Kürt Halk Koruma Birlikleri’nin (YPG) omurgasını oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri'nin (SDG) girişimiyle Haseke'de düzenlenen, Dürzi lider Hikmet el-Hicri ile Suriye Alevileri Yüksek Konseyi Başkanı Gazal Gazal'ın video konferans yoluyla katıldığı “Ortak Tutum” konferansında, katılımcılar Suriye'de istikrarın ancak ademi merkeziyetçi bir yönetim sistemiyle sağlanabileceğini belirttiler.

 8 Ağustos 2025'te Haseke'de düzenlenen “Bileşenlerin Birliği” Konferansı (North Press)8 Ağustos 2025'te Haseke'de düzenlenen “Bileşenlerin Birliği” Konferansı (North Press)

Bu gelişmeler ışığında, birçok Suriyeli, ülkelerinin geleceği konusundaki tartışmanın artık Suriye'nin bölünüp bölünmeyeceği değil, yeniden birleşip birleşemeyeceği etrafında döndüğüne inanıyor.

Suriye arenası şu anda askeri ve diplomatik düzeyde aktif bir hareketliliğe tanık oluyor. Haseke toplantısının sonuçlarına yanıt olarak Suriye hükümeti, Şam dışında ister Paris'te ister başka bir yerde olsun, Kürtlerle herhangi bir toplantıya katılmayı reddettiğini açıkladı. Öte yandan Fırat Nehri kıyısında ve Deyrizor'da SDG ile aralıklı çatışmalar yaşandığına dair haberler arasında, Suriye ordusu, kuzeydoğudaki belirli bölgelere güçlerini konuşlandırdı.

Türkiye Dışişleri Bakanı, SDG ve İsrail'i eleştirerek, Kürt güçlerinin mart mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmediğini ve oyalandığını belirtti

 Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan'ın 7 Ağustos'ta Şam'ı ziyaret edip Cumhurbaşkanı Ahmed eş-Şara ve Suriye Dışişleri Bakanı Esad eş-Şeybani ile görüşmesinden bir hafta sonra, dışişleri ve savunma bakanları ile istihbarat teşkilatı başkanının da aralarında bulunduğu bir Suriye heyeti Ankara'ya doğru yola çıktı. İki ülkenin savunma bakanları, silahlı kuvvetler arasında “ortak eğitim ve danışmanlık koordinasyonu” konusunda bir mutabakat zaptı imzaladı.

 Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam, 7 Ağustos 2025 (AFP)Suriye Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Türkiye Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Şam, 7 Ağustos 2025 (AFP)

Mutabakat, askeri personel değişimi ve terörle mücadele, mayın temizleme, lojistik ve barışı koruma operasyonları alanlarında uzmanlık eğitimi yoluyla Suriye ordusunun kabiliyetlerini geliştirmeyi ve modernize etmeyi amaçlıyor.

İki bakan, yoğun görüşmelerin bağlamını özetledikleri bir basın toplantısı düzenlediler ve mutabakatın imzalanmasının önünü açan ortak cephe oluşturduklarını gösterdiler. Türkiye Dışişleri Bakanı, SDG ve İsrail'i eleştirerek, Kürt güçlerinin 10 Mart mutabakatı kapsamındaki taahhütlerini yerine getirmediğini, oyalandığını ve İsrail'in Suriye dosyasındaki en büyük engel olduğunu belirtti. Türkiye'nin kurnazlık olarak nitelendirdiği şeye daha fazla müsamaha göstermeyeceği konusunda uyardı ve olası askeri seçeneklere açıkça işaret etti.

Suriye Dışişleri Bakanı Şeybani ise İsrail saldırılarının Suriye'nin egemenliğini hedef aldığını ve Suriye içinde mezhep çatışmalarını alevlendirmeyi amaçladığını söyledi.

Suriye krizi, iç içe geçmiş üç eksende kendini gösteriyor:

Birinci eksen, idari ve hukuki, zira Suriye hükümeti, tüm Suriyeli unsurların haklarını güvence altına alacak temeller kurma sözü vermesine rağmen, bu söz henüz pratik adımlara dönüştürülmedi.

İkinci eksen, Selefi olan Heyet Tahrir eş-Şam'a güvenmeyen, aşırılıkçı uygulamalarından korkan ve otoritesine boyun eğmek istemeyen azınlıkların endişeleriyle ilgili.

Üçüncü eksen ise İsrail, Türkiye, ABD ve bazı Arap ülkelerinin olayların gidişatını kendi çıkarlarına göre yönlendirmeye çalıştığı dış güçlerin müdahaleleriyle ilgili.

Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkiler, son 15 yıldır tekrarlanan krizlere tanık oldu ve özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgalinden bu yana en düşük seviyelerine geriledi

İsrail, Beşşar Esed'i devirmeyi ve İran'ı Suriye'den çıkarmayı başarmış olsa da Cumhurbaşkanı Ahmed Şara ve Heyet Tahrir eş-Şam'a (HTŞ) güvenmiyor. HTŞ'nin büyük bir savaşa hazırlık olarak geçici ateşkes uyguladığına ve yeterince güçlü hissettiğinde silahlarını İsrail'e çevireceğine inanma eğiliminde. Bu nedenle Tel Aviv, Suriye'yi zayıf ve parçalanmış halde tutmanın kendi çıkarlarına hizmet ettiğine inanıyor ve bu amaçla bazı azınlık gruplarını destekliyor ve onları merkezi hükümetten uzaklaşmaya teşvik ediyor.

Türkiye ise farklı düşüncelerle hareket ediyor. Merkezi olmayan bir sistem kurulmasının veya Kürtlere özel statü tanıyan anlaşmaların imzalanmasının, özellikle “Terörsüz Türkiye” girişimi ve anayasa değişikliği tartışmaları ışığında, Türkiye'nin iç koşullarını olumsuz etkileyeceğine inanıyor.

Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşması belgelerini imzalıyor (Dışişleri)Suriye Savunma Bakanı Murhaf Ebu Kasra ve Türkiye Savunma Bakanı Yaşar Güler, 13 Ağustos 2025'te Ankara'da savunma anlaşması belgelerini imzalıyor (Dışişleri)

Suriyeli taraflar çözümlerini güç kullanarak dayatmaya çalışırsa yeni bir iç savaş riski devam ediyor ve bu da olası bölünmeye yol açabilir. Daha da kötüsü, Türkiye ve İsrail gibi bölgesel güçler bu çatışmaya doğrudan dahil olabilir.

İki ülke birbirlerinin hareketlerini şüpheyle takip ediyor. İsrail, Ankara'nın Hamas'ı desteklediğine ve Suriye arenası aracılığıyla kendisini çevrelemeye çalıştığına inanırken, Türkiye, İsrail'in Kürt kartını kullandığına, Doğu Akdeniz'de Yunanistan ve Kıbrıslı Rumlarla ittifaklar kurduğuna ve Kongre ile ABD yönetimindeki nüfuzunu baskıyı artırmak için kullandığına inanıyor.

Ankara ve Tel Aviv arasındaki ilişkiler son 15 yılda tekrarlanan krizlere tanık oldu ve özellikle İsrail'in Gazze Şeridi'ni işgalinden bu yana en düşük seviyelerine geriledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Başbakan Binyamin Netanyahu arasındaki ilişkiye kişisel ve ideolojik husumet hakim. Ankara, Netanyahu'nun “Büyük İsrail” planına bağlılığı hakkındaki açıklamalarını doğrudan bir tehdit olarak görüyor.

İsrail ise Türkiye'nin Suriye'deki artan nüfuzunu ve Ahmed Şara hükümetiyle ilişkilerini, İran'ın önceki nüfuzuyla karşılaştırıyor ve Ankara'yı daha büyük bir tehdit olarak görüyor.

İki taraf arasındaki yoğun düşmanlığa rağmen, İsrail ve Türkiye genellikle doğrudan bir çatışmaya girme eğiliminde değiller. Ancak, dar bir bölgedeki çok sayıda taraf ve çatışan çıkarlar göz önüne alındığında, çatışma riski varlığını sürdürüyor

ABD, Suriye dosyasında birincil aktör olmaya devam ediyor ve Başkan Donald Trump'ın Şara hükümetini destekleme kararı, en azından şimdilik yürürlükte. Suriye Özel Temsilcisi Büyükelçi Tom Barrack, onun talimatıyla devam eden krizlere çözüm bulma çabalarını sürdürüyor.

Washington ayrıca iki müttefiki Türkiye ve İsrail arasında doğrudan bir çatışmayı önlemek için çalışıyor ve bu amaçla perde arkasında aktif bir diplomasi yürütüldüğü söyleniyor.

Süveyda’da yaşanan çatışmalar sırasında aşiret savaşçıları,17 Temmuz 2025 (Reuters)Süveyda’da yaşanan çatışmalar sırasında aşiret savaşçıları,17 Temmuz 2025 (Reuters)

İsrail, Suriye içinde Türk askeri üslerinin kurulmasına şiddetle karşı çıkıyor. Ankara ve Şam'ın askeri iş birlikleri kapsamında böyle bir adım atıp atmayacakları ve İsrail'in buna nasıl tepki vereceği sorusu hâlâ cevapsız.Şarku'l Avsat'ın al Majalla'dan aktardığı analize göre bu, bölgesel güç dengesi açısından gerçek bir sınav niteliğinde.

Trump'ın iktidara gelmesinden bu yana Türk-Amerikan ilişkileri önemli ölçüde iyileşti ve Erdoğan, Trump'ın en sevdiği liderlerden biri olmaya devam ediyor. Ancak Trump, kararsızlığıyla tanınıyor ve görüşleri her an değişebilir.

Üst düzey Türk yetkililer, Ankara'nın iç veya dış müdahale durumunda Şam'ın destek talebini görmezden gelmeyeceğini defalarca vurguladı. Ancak, herhangi bir Türk askeri müdahalesi, özellikle halihazırda toparlanma mücadelesi veren bir ekonomi için önemli maliyetler doğurabilecek ABD ile çatışma riskini de taşıyor.

Birden fazla cephede aynı anda zorluklarla ve hem içeride hem de dışarıda artan baskılarla karşı karşıya olan İsrail’e gelince, doğrudan bir çatışmaya girerse kendini zor bir durumda bulacaktır. İki taraf arasındaki yoğun düşmanlığa rağmen, İsrail ve Türkiye genellikle doğrudan çatışmaya girme eğiliminde değiller. Ancak, dar bir bölgedeki çok sayıda taraf ve çatışan çıkar göz önüne alındığında, çatışma riski sınırlı da olsa devam ediyor.

*Bu analiz Şarku'l Avsat tarafından Londra merkezli al Majalla dergisinden çevrilmiştir.