İngiltere'nin Ortadoğu'dan Sorumlu Devlet Bakanı Cleverly, Şarku’l Avsat’a konuştu: Husiler, güven inşa etmeye teşvik edilmeli. Griffiths, hükümet tarafından göreve atanmadı

James Cleverly
James Cleverly
TT

İngiltere'nin Ortadoğu'dan Sorumlu Devlet Bakanı Cleverly, Şarku’l Avsat’a konuştu: Husiler, güven inşa etmeye teşvik edilmeli. Griffiths, hükümet tarafından göreve atanmadı

James Cleverly
James Cleverly

Yıllarca süren askeri harekatın ardından yerel siyasi koridorlarında kademeli bir ilerleme yaşanırken, İngiltere hükümetinde herhangi bir pozisyonda bulunmadan bir koltuk elde edebildi. Boris Johnson hükümeti altında Muhafazakar Parti’nin işlerini yönetti. Öyle ki İngiltere Dışişleri Bakanlığı’nda Ortadoğu ve Kuzey Afrika işleri görevini üstlenmesi için kader, James Cleverly’in kapısını çaldı. Cleverly şu an Ortadoğu ve Kuzey Afrika’dan Sorumlu Devlet Bakanı.
Batı halklarının hayallerinde 13 sayısı uğursuz kabul edilse de Cleverly Şubat 2020’de o gün bir tweet atarak, yeni görevinin heyecan verici olduğunu ve hükümet alanında çalışma fırsatı sağladığını söyledi.
Kovid-19 krizinin ortasında göreve gelmesinden sonraki 4 ay içerisinde Kalkınma Bakanlığı, Dışişleri Bakanlığı ile tamamen tek bir yapı halinde birleştirildi. Gelişme öncesinde geçen Eylül ayında 56 yaşına ulaşan bakana, görevi daha heyecanlı göstermek için bazı iç departmanlarda bu iki bakanlığın görevleri birleştirilmişti.
Cleverly, İngiltere diplomasisini temsil ederken, Güvenlik Konseyi’nde (BMGK) etkili bir oyuncu ve Ortadoğu’da nüfuz sahibi bir isim oldu. Onunla konuşmak;  ekonomik zorluklarla, siyasi çatışmalarla ve krizlerle dolu haritalardaki en önemli olayların ve Londra’nın sahip olduğu uzun süredir devam eden uluslararası ilişkilerin özet bir tartışması gibidir. Bölgede bazı kesimler bu ilişkileri takdirle karşılaşırken, diğerleri de bunu şeytanlaştırıyor.
İngiltere’nin Suudi Arabistan ile olan güçlü ilişkisinden ve Riyad’ın G20 zirvesine liderlik etme rolünden Yemen’e, Umman Sultanlığı’na ve İran’a kadar değinen sohbet, bakanın Arapça kelimeleri öğrenmeye başladığını, bölgeyle ilgili çok sayıda Arapça kitap aldığını ve bunları okumaya istekli olduğunu belirtmesiyle sona erdi.

Husileri barışı kucaklamaya teşvik etmeye devam edeceğiz
Bakan, 21 Ekim akşamı Yemen hususunda Twitter üzerinden açıklama yaptı. Çok acil bir ateşkes sağlanması ve Birleşmiş Milletler (BM) Yemen Özel Temsilcisi Martin Griffiths’in acil bir barış önerisi sunması çağrısı yaptı.
“Yemen’deki yenilikler nelerdir?” Şarku’l Avsat’ın söz konusu sorusunu yanıtlayan Cleverly, “Başta İngiltere olmak üzere uluslararası toplum, Yemen halkı için yıllarca acı ve ıstıraba tanık oldu. Yemen’de büyük bir açlık riski var ve uluslararası toplumun koronavirüs ile ilgilenmesi gerekiyor. Aynı şekilde kolera ile uğraşmak zorunda kaldılar” diyerek, çatışmaya kesin bir askeri çözüm olmayacağının da açık olduğunu kaydetti. Yetkili, “Müzakere edilmiş bir çözüme tanık olmamız gerekiyor” dedi.
James Cleverly, “Yakın bir esir takasına tanık olmak, son derece cesaret verici” diyerek, “Bu durumun, farklı taraflar diyaloğa girdiklerinde olumlu sonuçlara ulaşabilme imkanını gösterdiğine inanıyorum. Olumlu çalışma ve ilerleme fırsatını yakalama zamanının geldiğini düşünüyorum” ifadelerini kullandı.
Bakan, İngiltere’nin Martin Griffiths ve BM tarafından aracılık edilen barış girişimlerini destekleme arzusunu dile getirdi. Ayrıca tüm tarafları ‘bu korkunç koşulları çözmeye çalışmak için’ pozitif bir ruh ve açık yürekle diyaloğa girmeye çağırdı.
Husilerle temasların olduğunu söyleyen Cleverly, “İngiltere, ilgili taraflarla açık bir diyalog sürdürmeye, onları birlikte çalışmaya teşvik etmeye çalışıyor. Yemen’deki çatışmaya dahil olan diğer taraflarla yaptığımız gibi, Husileri barışı benimsemeye teşvik etmeye devam edeceğiz. Husilerle doğrudan görüştüm. Onlara, güven inşa eden şeyleri yapmayı sürdürmelerini söyledim. Esir takasının, güven inşasına yardımcı olduğunu belirttim. Safer petrol tankerine erişim sağlamanın, Dünya Gıda Programı’ndan gelen gıda desteğinin ihtiyacı olan kişilere ulaştırılmasının ve bunları yapmaya devam etmelerinin, bunların güven inşa eden şeyler olduğunu söyledim. Uluslararası toplum, Yemen halkı ve bölge ülkeleri, olumlu bir davranış modeli görebilir. Olumlu bir yanıt verdiklerinde İngiltere de olumlu eyleme ışık tutacak. Ancak barışa ters etki yaptığını düşündüğümüz şeyler yaparlarsa, o zaman eleştirici olacağız. Ancak eleştirel olmaktansa olumlu olmayı ve olumlu davranışları pekiştirmeyi tercih ediyoruz” değerlendirmesinde bulundu.
Aynı şekilde Şarku’l Avsat, “Ama Husilere güvenmeyen ve herhangi bir anlaşmayı uygulayacak Yemenliler var. Savaşın 6 yılı boyunca bunları deneyimlediler. 2004’ten beri onlarla savaşıyorlar ve onlara güvenmiyorlar. İngiltere ve Yemen’in dostları bunu nasıl garanti edebilir?” diye sordu.
Bakan, “Bu yaz mevsiminde İngiltere, Suudi Arabistan liderliğindeki koalisyonun ilan ettiği tek taraflı ateşkesi memnuniyetle karşıladı. Bu çok hoş karşılandı ve insani yardım çalışmalarına gerçek bir bağlılığı yansıttı. Zor bir zamanda iyi niyet ve insanlık göstergesi olduğu için tüm tarafları bu ateşkese saygı göstermeye teşvik ettik. Ateşkes, Husiler dahil Yemen’deki herkes için bir fırsat olmalı dedik. Barışı kucaklamak, Martin Griffiths aracılığıyla BM tarafından öne sürülen önerileri kabul etmek, ortak bildiri imzalamak ve neredeyse ulaşacağımız barışın sağlandığından emin olmak için bu ateşkes bir fırsattı” ifadelerini kullandı.
Ancak Bakanın bahsettiği barış fırsatı Husiler tarafından kabul edilmedi. Bu çerçevede Cleverly, “Ateşkes ihlalleri olduğunda hayal kırıklığımızı dile getirdik. Barış, ancak güven olduğunda sağlanabilir” dedi.

Griffiths, saygın bir uluslararası diplomattır
Husiler de dahil olmak üzere bazı Yemenliler, BM’nin Yemen Özel Temsilcisi’ni eleştirerek, Martin Griffiths’in Yemen’den çok ülkesinin çıkarları için çalıştığını söylüyor. Bu çerçevede James Cleverly, “Martin Griffiths, uluslararası arenada saygın bir diplomattır. En zor ve hassas durumda BM tarafından özel temsilci olarak seçilmesi, bana göre Martin’in sahip olduğu uluslararası saygınlığın büyük bir işaretidir. Tabi ki İngiltere doğumlu olduğu için bundan oldukça gurur duyuyoruz. Ancak görevi, İngiltere hükümetinden doğmadı. Aksine BM’den ve Yemen halkına olan amansız odağından doğdu. Kendisiyle konuştuğumda, açlık tehdidini önlemeye yardımcı olmak için barış getirme ve bu çatışmanın doğrudan bir sonucu olarak hastalık yoluyla ölen Yemenlilerin sayısını azaltmaya çalışma tutkusunu görebiliyorum. O, son derece saygın bir uluslararası diplomattır” açıklamasında bulundu.
Bakan, İngiltere tarafından sağlanan cömert bağışlar ve Dışişleri ile Kalkınma Bakanlıklarını birleştirerek insani yardım çalışmalarının etkisi ile ilgili bir soruyu yanıtlarken, iki departmanı bir araya getirmenin, ‘insani ve diplomatik çalışmaları bütünleştirme hususunda daha etkin bir çalışma sağlayacağına’ inanıyor. Cleverly, “Cömert bir bağışçı ve dünyada iyilik için bir güç olma konusunda belirttiğiniz nokta, gurur duyduğumuz bir şeydir. Yemen, iyi bir örnek. Bağışlarımızla milyonlarca Yemenlinin beslenmesine yardımcı oluyoruz, sağlık personeli ve öğretmenleri desteklemeye de katkıda bulunuyoruz. Bu yıl, 200 milyon sterlin ödeme taahhüdümüzü yeniledik ve çatışmanın başlangıcından bu yana tam taahhüdümüzü bir milyar liraya çıkardık. Ancak İngiltere’nin Yemen halkına verebileceği en iyi hediye, bu çatışmanın son bulmasıdır. Bu nedenle gururlu insani yardım çalışmalarımız, diplomasimizle el ele gitmelidir. İşimiz barışı inşa etmektir” dedi.

Suudi Arabistan’ın G20 zirvesine liderlik etme başarısı arzusu
“Körfez’deki son ziyaretlere geri dönebilir miyiz? Suudi Arabistan G20’ye liderlik ediyor. Umman Sultanlığı ziyaretinize ve oradaki yeni reformlara tanık oldu. Körfez’deki atmosferi nasıl değerlendirirsiniz?”
Körfez açısından son derece heyecan verici bir zamanın yaşandığını söyleyen Cleverly, “Koronavirüs nedeniyle bir baskı var ve tüm dünya bu baskıların bir kısmına şahit oluyor. Bu baskıların virüs kaynaklı olduğu doğru. Ama bununla birlikte Körfez’de petrol fiyatlarının düşük olmasından dolayı ek ekonomik zorluklar yaşanıyor. Ki bu durum, bazı ülkelerin mustarip olduğu bir durum. Bölgede heyecan verici değişiklikler yaşanıyor.
Suudi Arabistan’ın G20’ye liderlik etmesinin harika bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Başbakan Boris Johnson ve Dışişleri Bakanı Dominic Raab, İngiltere’nin G20 liderliğinin başarısını sağlamak için Suudi Arabistan ile yakın bir şekilde çalışacağını açıkça belirtmişlerdir. Çünkü İngiltere ve Suudi Arabistan arasındaki ikili ilişkiyi ciddi şekilde çok önemli görüyoruz. Suudi Arabistan’daki ekonomik ve sosyal değişimlerin hem onun açısından hem de İngiltere’nin çıkarı açısından başarılı olduğunu görmeyi ümit ediyoruz” ifadelerini kullandı.

Yanlış eleştiriler adil değil
Özellikle de muhalefetin Suudi Arabistan ile olan iyi ilişkileri hususunda olmak üzere İngiltere’nin karşı karşıya olduğu eleştirilere ilişkin bir soruyu da yanıtlayan Bakan, “Suudi Arabistan, küresel arenada önemli bir ekonomidir ve İslam’ın en kutsal yapılarının koruyucusu olduğu için bölgede büyük bir etkiye sahiptir. Onunla kesinlikle güçlü ve olumlu bir ilişki sürdürmemiz gerekiyor. Eleştirilerin, çoğu zaman haksız olduğunu ve çoğu zaman yanlış bilgilere dayandığını düşünüyorum. Eleştiri veya kaygı için meşru nedenler olduğunda, İngiltere’nin Suudi Arabistan ile bakanlar ve İngiltere’deki liderler olarak, çok güçlü bir çalışma ilişkisi var ve Suudi Arabistan ile dostça görüşmeler yürütebiliyoruz. Ekonomik ve sosyal reformun, Suudi Arabistan’ın çıkarlarına hizmet edeceğine gerçekten inanıyoruz. Bu değişiklikleri alkışlamaktan mutluluk duyuyoruz ve dostların yaptığı da budur. Ülkelerin birbirlerine bağırmaları oldukça kolaydır. Ama nihayetinde, övgü zamanı geldiğinde ve eleştiriler adil olduğunda gelişmeler ve daha güçlü ilişkiler, övgü yeteneğinden gelişir. Ama mutlu zamanlarda her zaman yakın çalışıyoruz, hatta bazen kötü zamanlarda da. Bence bu, İngiltere’yi Suudi Arabistan ile bağlayan güçlü ve uzun süreli ilişkinin ayrıcalığıdır” değerlendirmesinde bulundu.

Umman ve iddialı plan
Bölgede başka değişiklikler de yaşanıyor. Bu çerçevede konuşma Umman’a kayarken, Şarku’l Avsat da “İngiltere’nin Umman ile uzun ve yakın bir dostluğa sahip olduğu ve merhum Kâbus bin Said ile oldukça yakın bir ilişkisi olduğu tüm dünya ve bölgede bilinmektedir” ifadelerini kullandı.
Bakan ise “Umman’ı ziyaret ettim ve yeni Sultan Heysem bin Tarık, Umman ekonomisini çeşitlendirmek, özel sektöre teşviki artırmak, girişimcileri ve yeni şirketleri desteklemek için çalışan ‘Vizyon 2040’ belgesi aracılığıyla son derece heyecan verici öneriler sundu ve bu, İngiltere’nin desteklemeye istekli olduğu bir çalışmadır” dedi.
Cleverly, “Sultan Kâbus’un ölümüne üzüldüm. Ancak ziyaretim sırasında Sultan Heysem’in sunduğu iddialı planlar hakkında da büyük bir coşku yaşandığını fark ettim. Bu nedenle Umman’ın bu değişiklikleri gerçekleştirmesine yardımcı olmak istiyoruz” değerlendirmesinde bulundu.

İran’ın müdahalesini değil, güvenini istiyoruz
İran ve bölgedeki rolü hakkında son zamanlarda yapılan açıklamalar üzerine İngiliz yetkili, ülkesinin İran’ın iyi bir komşu olmasını istediğini ifade etti. James Cleverly, “İran’ın, sınırları dışındaki ülkelere müdahale etmemesini istiyoruz. İran halkı bilimde, sanatta ve kültürde güçlü bir geçmişe sahip, ancak sınırları dışındaki ülkelere müdahale buna uygun değil” dedi.
Cleverly, sözlerinin devamında ise “İngiltere, son derece netti. Nükleer silah elde etmeye yönelik faaliyetleri kabul edilemez buluyoruz. Ancak İran, uluslararası arenada iyi bir komşu ve sorumlu bir aktör olma konusundaki istekliliğini gösterebilirse bu, memnuniyetle karşılanır. Bölgedeki nüfuzundan endişe etmek yerine, bahsettiğim gibi tarihi, sanatı ve kültürüyle ünlü, barışçıl ve iyi bir komşu görene kadar çabalamaya devam edeceğiz” açıklamasında bulundu.



‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’... Gazze Şeridi'ni neler bekliyor?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
TT

‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’... Gazze Şeridi'ni neler bekliyor?

Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)
Gazze Şeridi'nin orta kesimindeki Deyr el-Balah'ta yerinden edilmiş Filistinliler için kurulan çadırlar (AP)

Son iki gündür Gazze Şeridi'ne ilişkin dosyada ‘Yeşil Refah’ ve ‘Yeni Gazze’ gibi yeni isimler öne çıkmaya başladı. Bu gelişme, ABD’nin arabuluculuğu ile Arap ve uluslararası desteğe rağmen İsrail ile Hamas arasındaki ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasına geçişin sekteye uğradığı bir dönemde yaşanıyor.

İsrail basınındaki haberlere göre hükümet, ABD’nin kararına boyun eğerek orduya Refah’ın doğusunda ‘Yeşil Refah’ adıyla yeni bir kent kurulmasına yönelik saha çalışmalarına başlaması için izin verdi. İlk hazırlıklar kapsamında ağır iş makinelerinin bölgeye sokularak molozların temizlenmesi ve arazinin düzenlenmesi planlanıyor.

İsrail’in geciktirme girişimleri

İsrail medyasında yer alan bilgilere göre Tel Aviv yönetimi, bu çalışmaların henüz geçiş yapılmamış olan anlaşmanın ikinci aşamasına dahil olduğu gerekçesiyle haftalarca süren bir geciktirme çabasına girişti. Ancak Washington’un artan baskıları sonucunda İsrail, planın bir sonraki etabına yönelik hazırlıkları başlatmak zorunda kaldı.

Bu çalışmalar; işgal altındaki topraklarda Refah’ın doğusunda bir insani bölge ve yeni bir kent inşasını içeriyor. Washington yönetimi, söz konusu adımla Filistinlilere ‘umut şehri’ modelini sunmayı ve ‘Hamas’ın kontrolündeki eski, yıkılmış ve karanlık Gazze’nin’ karşısına ‘yeni, modern ve gelişen bir Gazze’ örneği koymayı hedefliyor.

İsrail, planın ikinci aşamasında atılacak bu tür adımların Refah Sınır Kapısı’nın açılmasına yol açacağı, ayrıca Gazze Şeridi’nin başka bölgelerinden çekilmeyi ve yerlerine uluslararası güçlerin konuşlanmasını gerektireceği gerekçesiyle itiraz etti. Söz konusu ülkeler, İsrail’in taleplerini karşılamanın zorluğu ve bölgedeki işgal koşulları nedeniyle kuvvet göndermeyi reddetti.

Şarku’l Avsat’ın İsrail Kanal 12 televizyonundan aktardığına göre, İsrail’in bu tutumu üzerine Washington yönetimi Tel Aviv’i süreci oyalamakla suçladı ve çok uluslu güce katılmaktan çekilen ülkelerin sorumluluğunu İsrail’e yükledi. Bu baskının ardından İsrail geri adım atarak yeni kentin inşasına başlanmasını kabul etti.

İsrail Kamu Yayın Kuruluşu KAN, İsrail’in ‘gelecek hafta bölgede geniş çaplı moloz temizliği başlatmak üzere ağır iş makinelerini Refah’a sokmaya hazırlandığını’ ve bunun ‘Hamas unsurlarından arındırılmış yeni insani bölgenin oluşturulması’ amacıyla yapıldığını bildirdi.

Silahlı milislerden destek

Habere göre İsrail ordusu, ‘İsrail’le koordineli çalışan silahlı milislere’ atılacak adımlar konusunda bilgi verdi. ABD planına göre bir sonraki aşama, ‘İsrail’in kısmen kontrol ettiği bölgelerde yabancı bir askeri gücün faaliyete geçmesini’ öngörüyor.

i24NEWS ise İsrail ordusunun Refah’ın doğusunda Filistinliler için ‘Yeşil Refah’ adıyla yeni bir kent kurulmasına yönelik geliştirme çalışmalarına fiilen başladığını bildirdi. Kanal, bölgede gelecek hafta kapsamı genişletilecek hazırlıkların sürdüğünü, bunların ‘moloz ve patlayıcı kalıntılarının temizlenmesini’ içerdiğini aktardı.

sdfrt
Gazze Şeridi'nin Refah kentindeki İsrail askerleri (Arşiv – Reuters)

Maariv gazetesinin haberine göre, Refah’ta faaliyet gösteren Yaser Ebu Şebab milisleri, söz konusu yeni kentin bulunduğu bölgede İsrail güçlerinin temsilcileriyle ve ayrıca İsrail’in güneyindeki Kiryat Gat’ta bulunan ABD komuta merkezi adına bölgede bulunan sivil temsilcilerle birlikte görülmeye başladı.

Kabinede itirazlar

Siyasi kaynaklar, İsrail’in bu adımına kabinenin büyük bölümündeki bakanların karşı çıktığını, hatta tepkinin öfkeye dönüştüğünü aktardı. Bakanların, İsrail’in ‘sarı hat üzerinde inşaat yaparak Gazze çevresindeki yerleşimleri tehlikeye atmaması gerektiğini’ savunduğu belirtildi. Bazı sağ görüşlü medya organları haberi ‘utanç’ başlığıyla duyurdu.

Başbakan Netanyahu ise kararını savunarak hazırlık çalışmalarının ‘tünellere büyük miktarda beton dökme ve geniş bölgeleri izole etme’ işlemlerini içerdiğini söyledi. Netanyahu, söz konusu adımların ‘Hamas’ın askeri altyapısını yok etme yönündeki İsrail çıkarlarına hizmet ettiğini’ ifade etti.

gthy
Başbakan Binyamin Netanyahu, Ocak 2025'te İsrail kabine toplantısına başkanlık ediyor. (DPA)

Netanyahu, uluslararası güce katılmaktan vazgeçen Arap ve İslam ülkelerinin tutumunun Katar ve Türkiye’nin çıkarlarına hizmet ettiğini savundu. Bu nedenle İsrail’in ABD yönetiminin taleplerine yanıt vermesi ve Washington’la çatışmaya girmemesi gerektiğini kaydetti.

Filistin Yönetimi ve Hamas’ın itirazları

Filistin Yönetimi, İsrail’in ‘Gazze’yi yeniden inşa’ başlığı altında yürüttüğü çalışmalara karşı çıkıyor. Yönetim, farklı düzeylerde yaptığı açıklamalarda bu dosyadaki rolünü korumakta kararlı olduğunu ve Arap planına desteğini sürdürdüğünü vurguluyor.

Filistin Başbakanı Muhammed Mustafa, perşembe günü bir İtalyan heyetini kabul ederken yaptığı açıklamada, “Gazze Şeridi için bir yeniden imar ve toparlanma planımız var. Bu planın bir icra programı bulunuyor ve Arap ile İslam ülkeleri tarafından benimsendi. Uluslararası toplum da New York Bildirgesi aracılığıyla destek veriyor. Kardeş Mısır’la birlikte Kahire’de bir yeniden imar ve toparlanma konferansı düzenlemek için çalışıyoruz” dedi.

Hamas, söz konusu projeyi ‘İsrail’in ateşkes anlaşmasını açık biçimde ihlal etmesini gerekçelendirmeye yönelik yeni bir aldatmaca’ olarak nitelendirdi. Hareket, yayımladığı açıklamada, “İsrail’in anlaşmayı çiğnediğini ve günlük ihlallerle daha ilk aşamayı ortadan kaldırdığını” belirtti.

Geçtiğimiz salı günü konuya ilişkin bilgi veren Mısırlı bir kaynak, Gazze’nin erken toparlanması ve yeniden inşasına yönelik Kahire Konferansı’nın kasım ayı sonunda yapılmasının planlandığını ancak toplantının erteleneceğini söyledi. Kaynak, “Konferans ay sonunda düzenlenmeyecek; biraz gecikmesi muhtemel. Özellikle şu anda paralel bir çaba yürütülüyor. Görünen o ki ABD, Refah’la ilgili kendi özel girişimini planlıyor” değerlendirmesinde bulundu. Bu açıklama, İsrail’in kontrolündeki bölgelerde oluşturulması öngörülen ‘yeşil bölgeye’ işaret olarak yorumlandı.

Gazze İnsan Hakları Merkezi, ateşkesin başlamasından bu yana geçen 47 günde İsrail tarafından işlenen ihlallerde 350 Filistinlinin öldürüldüğünü açıkladı. Ölenler arasında 130 çocuk ve 54 kadın bulunuyor.

Merkez, aynı dönemde günlük ortalama 11’i aşan 535 ihlal kaydettiğini bildirerek ateşkesin yürürlüğe girdiği ilk andan itibaren ihlallerin sürdüğünü vurguladı.

Açıklamada, İsrail’in insani yardım girişlerini kısıtladığı, günde yalnızca 211 kamyonun geçişine izin verdiği, oysa 600 kamyona izin verildiği yönünde iddialarda bulunduğu aktarıldı. Ayrıca İsrail’in üzerinde mutabık kalınan çekilme haritasına uymadığı ve sivil bölgelere yönelik ateş kontrolünü sürdürerek zaman zaman bölgeye girdiği belirtildi.


İsrail’den Suriye'nin Beyt Cin kasabasına baskın: En az kişi 9 öldü

Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
TT

İsrail’den Suriye'nin Beyt Cin kasabasına baskın: En az kişi 9 öldü

Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)
Golan Tepeleri'nde iki İsrail askeri (Arşiv fotoğrafı - Reuters)

Suriye kaynakları, İsrail devriyesinin bölgeye girmesi sonrası çatışma çıktığını; hava saldırılarının ardından yoğun sivil göç yaşandığını bildirdi.

Suriye medyası, Şam’ın güneyindeki Beyt Cin kasabasına düzenlenen İsrail baskının  ve hava saldırısının ayrıntılarını açıkladı. Suriye kaynakları, saldırılarda en az 9 kişinin öldüğünü aktardı.

Suriye’nin “El-İhbariyye” kanalı, kasabanın İsrail savaş uçaklarının yoğun bombardımanına hedef olduğunu, çok sayıda ölü ve yaralı bulunduğunu bildirdi.

Açıklamalara göre olay, İsrail’e ait bir askeri devriyenin bölgeye kara yoluyla girmesi, sakinlerle çatışma yaşanması ve devriyenin geri çekilmesi sonrası hava saldırılarının başlamasıyla tırmandı. Bölge üzerinde İsrail uçaklarının yoğun şekilde uçtuğu belirtildi.

Saldırıların ardından Beyt Cin’de büyük bir sivil göç hareketi yaşandı; çok sayıda kişi çevre kasabalara yöneldi.


Washington milislere: Irak'ta yeriniz yok

Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
TT

Washington milislere: Irak'ta yeriniz yok

Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)
Süleymaniye ilindeki Çamçemal yakınlarında füze saldırısının ardından Kormor gaz sahası (Reuters)

aIrak'ın kuzeyindeki Süleymaniye'de bir doğalgaz sahasının insansız hava aracıyla (İHA) bombalanması öfkeli tepkilere yol açtı ve ABD'nin silahlı gruplara uyarıda bulunması ve hükümetin faillerin yakalanması için harekete geçmesiyle sonuçlandı.

Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne göre çarşamba akşamı Dana Gas tarafından işletilen Khor Mor gaz sahasını hedef alan bir İHA saldırısı, elektrik santrallerine gaz arzının tamamen kesilmesine neden oldu. ABD'nin Irak Özel Temsilcisi Mark Savaya, saldırıyı "düşmanca dış amaçlarla hareket eden yasadışı grupları" gerçekleştirmekle suçladı.

Savaya, Bağdat'ı "bu saldırının sorumlularını tespit etmeye ve adalete teslim etmeye" çağırdı ve "tam egemen bir Irak'ta bu tür silahlı gruplara yer olmadığını" vurguladı.

Kürdistan Bölgesi Başbakanı Mesrur ​​Barzani ise Washington'a "sivil altyapıyı korumak için gerekli savunma ekipmanını sağlama" çağrısında bulundu. Barzani, "Bu tür saldırıların faillerinin geçmişte olduğu gibi cezadan kaçmaması gerektiğini" vurguladı.

Saldırıyı henüz üstlenen olmadı ancak Irak yetkilileri dün saldırıyı araştırmak üzere bir komite kurulduğunu duyurdu ve askeri bir sözcü de saldırıda yer alanların "cezalandırılacağına" söz verdi.