Cezayir’de siyasilerle halkın yeni anayasaya yönelik söylemi farklı

Cezayir’in başkentinde dün yeni anayasa için oy kullanmadan önce ateşini ölçtüren bir Cezayirli (Reuters)
Cezayir’in başkentinde dün yeni anayasa için oy kullanmadan önce ateşini ölçtüren bir Cezayirli (Reuters)
TT

Cezayir’de siyasilerle halkın yeni anayasaya yönelik söylemi farklı

Cezayir’in başkentinde dün yeni anayasa için oy kullanmadan önce ateşini ölçtüren bir Cezayirli (Reuters)
Cezayir’in başkentinde dün yeni anayasa için oy kullanmadan önce ateşini ölçtüren bir Cezayirli (Reuters)

Cezayirliler, siyasi otoriteler tarafından atanan ve Abdulmecid Tebbun’un başkanlık ettiği bir uzmanlar ekibinin belirlediği yeni anayasa için halk referandumuna katılmak üzere dün sandık başına gitti. Siyasi otorite yeni anayasanın "yeni bir Cezayir" inşa edeceği konusunda ısrar ederken, yeni anayasaya yönelik halkın söylemi ayrımı daha da belirgin hale geldi.
Referanduma Cezayir’in merkezinde ve güneyinde yer alan yüksek plato alanı (Fransızca adı Hautes Plaines) gibi iç eyaletlerdeki kayda değer katılıma karşılık Kabylie bölgesi (doğu) gibi geleneksel muhalefet bölgelerinde zayıf katılım oranları dikkat çekti.
Kabylie bölgesinin en büyük iki eyaleti olan Tizi Ouzou ve Becaye’deki tüm seçim büroları, yerel Bağımsız Ulusal Seçim İdaresi temsilcilerinin katılımın gün boyunca zayıf olacağını açıklamasından saatler sonra, resmi zamanından (19:00) önce kapatıldı. İsminin verilmesini istemeyen bir üye Şarku’l Avsat’a yaptığı açıklamada, hükümet yetkilileri tarafından alınan kararın seçim bürolarının sabote edileceğinden korkarak alındığını belirtti. Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un eşinin başkentte bir seçim bürosunun içindeyken görüntülendiği sahne gazetecilerin dikkatini çekti. Cumhurbaşkanlığı sosyal medya hesaplarından Cumhurbaşkanı’nın eşinin seçim fotoğraflarını yayınlayarak şunları yazdı:
“Cumhurbaşkanı Sayın Abdulmecid Tebbun seçim görevini vekaleten yerine getiriyor. Cumhurbaşkanın tedavi için Almanya'daki bir hastanede bulunması nedeniyle, anayasa değişikliği için referandumda Staoueli’deki (başkentin batısında bir mahalle) Ahmed Urve İlkokulu’nda onun yerine eşi oy kullandı.”
Aynı gün yayınlanan ve 74 yaşındaki cumhurbaşkanının hastalığına dair açıklık getirilmeyen cumhurbaşkanlığı açıklamasına göre, Tebbun geçen Çarşamba gününden bu yana detaylı tıbbi muayene için Almanya'da bulunuyor. Cumhurbaşkanlığı tarafından daha önce yapılan açıklamada cumhurbaşkanlığı ve hükümet kadrolarına koronavirüs bulaştığı doğrulandıktan sonra Cumhurbaşkanı’nın gönüllü karantinaya girdiği bildirilmişti. Daha sonra durumu kötüye gidince başkentteki askeri hastaneye nakledildi.
Cumhurbaşkanı Tebbun, resmi haber ajansı tarafından Cumartesi akşamı yayınlanan mesajında şu ifadeleri kullandı:
“Cezayir halkı, Cezayirli kadın ve erkeklerin dayanışmasıyla yeni Cezayir'e köprü olacak arzu edilen gerçek değişim için bir kez daha şehitlerin umudunu gerçekleştirme ve ulusun gerçek zenginliği olan ve kutsanmış ve asil hareketin özlemlerini somutlaştırmaya doğru hareket etmek için bayrağını taşıyan genç kadınları ve erkekleriyle tarihle buluşacak. Bu, güçlü bir Cezayir inşa etmek için halkın seçkin ulusal iradesi sayesinde gerçekleşecek.”
Öte yandan referandumun, Fransız sömürgesine karşı bağımsızlık savaşının başladığı gün olan 1 Kasım'da yapılması dikkat çekti.
Cezayir’deki referandum, özellikle halka mesajla hitap etmesinden sonra, Cumhurbaşkanlığı tarafından Tebbun'un sağlık durumuna ilişkin yapılan açıklamaların gerçekliğine dair şüphelerin olduğu bir dönemde gerçekleşti. Eski Cumhurbaşkanı Abdulaziz Buteflika 6 yıllık hastalığı sırasında halkıyla iletişim kurmanın bir yolu olarak mesajlar göndermişti. Söz konusu mesajlarda her zaman durumunun endişe yaratmadığını ve bazen İsviçre'de, bazen de detaylı tıbbi muayeneler için Fransa'da olduğunu bildirmişti. Ancak gerçek şu ki hükümet işlerini yönetmekte tamamen aciz durumdaydı ve 22 Şubat 2019'da kendisine yönelik düzenlenen sokaktaki bir patlama bunun doğrudan nedeniydi. 
Başkentin güneyindeki Bin Şaban mahallesindeki seçim bürosundan bir kadın oylama süreciyle alakalı yaptığı açıklamada, “Beş çocuğumdan biri olan bulunduğum belediyenin başkanı, yeni anayasanın ülkenin kalkınmasına yönelik kapıları ardına kadar açacağına ve gençlerimiz için istihdam sağlayacağına dair güvence verdi. Aynı zamanda önceki rejimdeki yolsuzluk dönemini de sona erdirecek. Bu yüzden evet oyu vermeye karar verdim” diye konuştu.
Bağımsız Ulusal Seçim İdaresi Başkanı Muhammed Şerefi, medyaya yaptığı açıklamada katılım oranının öğlen saniyede yüzde 13,03'e ulaştığını ve bundan iki saat önce yüzde 5,88 olduğunu duyurdu. Şerefi açıklamasında, "Ülkedeki çeşitli oylama merkezlerinde neler olup bittiğine dair bilgilerime dayanarak bir veya iki bölge dışında hepsinin oy vermek için kapılarını açtığını söyleyebilirim" ifadesini kullandı. Şerefi, nedenini belirtmeden Buira bölgesindeki (başkentin 100 kilometre doğusu) oy kullanma şartlarına atıfta bulundu. Protestocuların bölgedeki bazı sandık merkezlerini güç kullanarak kapattığı biliniyor.
Vatandaşların seçim görevlerini iyi koşullarda yapmalarını sağlamak için gerekli kararları alma taahhüdünde bulunan Şerefi, "Seçim sürecinin birkaç ofiste başlatılamaması, sürecin genel seyrini etkilemiyor. Tüm oylama süreçlerinde çeşitli durumlar söz konusu oluyor. Genel olarak, oy verme ofislerinin yüzde 99'u açık kaldı ve seçim süreci normal bir hızda devam ediyor" açıklamalarında bulundu. Anayasa değişikliğine yönelik referandumu “Kasım için yeni bir soluk” olarak değerlendiren Şerefi bu sözleriyle Bağımsızlık Devrimi'nin patlak verdiği ayı kastetti. Ayrıca referandumu, Tebbun’un Buteflika dönemindeki iktidar uygulamalarından bir kopuşu vurgulamak için iktidarının başında seçtiği slogan olan "yeni Cezayir için yeni bir başlangıç" olarak değerlendirdi. Şerefi, "Tüm vatandaşları yeni bir Cezayir inşa etme yolunda tarihe iz bırakmaya ve gelecekte zarara uğramamak için tarih trenini kaçırmamaya çağırdı. Değişim için geri sayım aslında oylama sürecinin başlamasıyla başladı."
Diğer taraftan, Cezayir Ulusal Halk Meclisi (ilk parlamento odası) Başkanı Süleyman Şenin ise referandumun “Halkın işlerinin yürütülmesi için anayasal düzende seçim yapmasına ve karar vermesine izin verdiğini ve halka geri dönmenin kutlu hareketin taleplerinden biri olduğunu” belirterek, “Cezayir halkının ülkeyi çevreleyen zorlukların tehlikelerini ve boyutunu anlamak için tam farkındalık ve sorumluluğa sahip olduğunu” kaydetti.
Cezayir Başbakanı Abdulaziz Cerad basına verdiği demeçte şu ifadeleri kullandı:
“Bugün, her şeyi çocuklarımız ve torunlarımız için inşa etmek istediğimiz yeni Cezayir'in geleceği için bir gün. Bugünün sesi halkın ve yurttaşın sesidir. Her birimiz ülkesi için istediği ve dilediği tarafı seçme özgürlüğüne sahip. 1 Kasım'a denk gelen bu gün Cezayir halkının köklü tarihini yansıtıyor. Bugün, atalarımızın ve babalarımızın vatanı özgürleştirdiği şehitlerin ve mücahitlerin tarihi günüdür.”



Trump ile Husiler arasındaki anlaşmanın tam hikayesi: Şaşırtıcı ve gizemli

İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
TT

Trump ile Husiler arasındaki anlaşmanın tam hikayesi: Şaşırtıcı ve gizemli

İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)
İsrail'in bir elektrik santralini ve Sana Uluslararası Havalimanı'nı vurmasının ardından yükselen dumanlar (Reuters)

İsa en-Nehari

Ortadoğu gözlemcilerinin beklediği son şey, ABD Başkanı Donald Trump'ın Kanada Başbakanı Mark Carney ile görüşmesinde Husilere yönelik askeri operasyonların durdurulacağı yönündeki açıklamasıydı. Kanada'nın satın alınması konusunda yaşanan tartışmanın ardından Trump hızla Ortadoğu’ya yöneldi ve Husilerin teslim olduğunu duyurdu. Böylece anlaşmanın niteliği, arabulucunun kim olduğu, tavizlerin neler olduğu ve Husilerin Kızıldeniz'deki tüm gemileri mi yoksa sadece Amerikan gemilerini mi hedef almayacağı ile ilgili pek çok soruyu gündeme getirdi.

 

Karışıklık ve sorular

Trump açıklama yapar yapmaz Umman bir açıklama yaparak, belirsiz anlaşmaya biraz açıklık getirdi. Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi, ülkesinin her iki tarafla yaptığı görüşmeler ve temaslar sonucunda, Washington ile Husiler arasında ateşkes anlaşmasına varıldığını söyledi. “X” platformu üzerinden yayınladığı ilk açıklamada, anlaşma kapsamında, iki tarafın “karşılıklı hedef alma eylemlerini durduracaklarını, özellikle de seyir özgürlüğünü ve uluslararası ticari taşımacılığın sorunsuz akışını sağlamak amacıyla, Husilerin, Kızıldeniz ve Bab’ul Mendeb Boğazı'nda ABD gemilerine yönelik eylemlerini durduracağını” belirtti.

Ancak Ummanlı bakan, ardından bir paylaşımda daha bulunarak arabuluculuk çabalarının iki taraf arasındaki “çatışmayı sona erdirdiğini” ifade etti. Bu, muhtemelen ABD'nin Husilere karşı operasyon sayfasını kapatma yolunda ilerlediğinin bir göstergesi. ABD Başkanı'na, Husilerin İsrail gemilerini hedef almaya son verme niyetinde olmadığı yönündeki haberler sorulduğunda, kendisinin bundan haberi olmadığını, Husilerin Amerikan çıkarlarını veya onun deyimiyle “bizimle ilgili herhangi bir şeyi” hedef almaya son vereceğinden emin olduğunu söyledi.

İsrail'e yeni bir sürpriz

ABD'nin açıklaması İsrail için sürpriz oldu. Nitekim Axios sitesine konuşan üst düzey bir İsrailli yetkili, ABD'nin kendilerine ateşkes konusunda bilgi vermediğini söyledi. Bu, ABD Başkanı’nın ülkesinin Ortadoğu'daki müttefikine ilk sürprizi değildi. Geçtiğimiz ay Binyamin Netanyahu, Trump'ın Beyaz Saray'da kendisi ile yaptığı görüşmenin üzerinden 24 saat geçmeden Tahran ile yeni bir nükleer anlaşma müzakere etme niyetini açıklamasıyla şoke olmuştu. İsrail Başbakanı, Trump ile görüşmesinde Washington'u İran'ın nükleer programına karşı askeri seçeneği benimsemeye zorlamaya çalışmıştı.

ABD'nin eski Ortadoğu temsilcisi Dennis Ross da son anlaşmayı sorgulayarak X hesabından şu paylaşımda bulundu: “Başkan Trump, onlar da savaşmayı bırakacağı için Husilere saldırmayı bırakacağımızı söylüyor. Ancak arabulucu ülke Umman, anlaşmanın Amerikan gemilerine yönelik saldırıları kapsadığını söylüyor. Peki, diğer ülkelerin gemileri ve İsraillilere yönelik saldırılar ne olacak, durum kesinlikle net değil.”

Ross'un paylaşımından 16 dakikadan az bir süre sonra Umman Dışişleri Bakanı üçüncü bir paylaşımda bulunarak, “Bugün Kızıldeniz'deki durumla ilgili haberlerin, diplomatik çabaların ABD ile Yemen'deki Ensarullah arasındaki çatışmanın sona ermesiyle sonuçlandığı anlamına geldiğini bir kez daha yineliyorum” dedi. “Bu, her iki tarafın da artık birbirini hedef almayacağı ve Kızıldeniz'de uluslararası ticari taşımacılık için seyrüsefer özgürlüğünün sağlandığı anlamına geliyor” diye ilave etti.

Ummanlı bakanın üçüncü paylaşımı da ilk paylaşımıyla aynı doğrultudaydı, karşılıklı saldırıların sona erdiğini teyit ediyordu, ancak bu kez ilk açıklamadaki gibi açıkça Amerikan gemilerinin hedef alınmayacağını belirtmiyordu. Bu durum, Husilerin gizlice Amerikan veya başka ülkelerin gemilerine yönelik saldırılarını durdurma sözü verip vermedikleri sorusunu akla getiriyor.

Husiler adına Siyasi Büro üyesi Abdulmalik el-Acri AFP’ye açıkça “İsrail gemilerinin hedef alınacağını, Amerikan gemileri ile diğer gemilerin ise anlaşmaya tabi olduğunu” söyledi. Husilerin önümüzdeki günlerdeki davranışlarına bakılarak bu açıklamanın sadece medyaya yönelik popülist bir söylem mi olduğu yoksa Washington ile varılan anlaşmanın gerçekten Kızıldeniz'deki çeşitli gemilere yönelik saldırıların sonu anlamına mı geleceği ortaya çıkacak.

Bu bağlamda Amerikalı Ortadoğu araştırmacısı Firas Maksad, aylardır hiçbir Amerikan veya İsrail gemisi Boğaz'ı geçmediği için Husilerin anlaşmadan önce bile Kızıldeniz'deki gemilere yönelik saldırılarını durdurduğunu belirtti. Trump'ın askeri operasyonları durdurduktan sonra istediğini zekice elde ettiğine işaret etti.

Anlaşma tüm gemileri kapsıyor mu?

New York Üniversitesi Hukuk Fakültesi'nden akademisyen Rob Hawes, “Umman Dışişleri Bakanı Bedr el-Busaidi'nin açıkça belirttiği gibi, anlaşma seyrüsefer özgürlüğünü ve uluslararası ticari taşımacılığın sorunsuz akışını güvence altına almayı içeriyor” diye yazdı. Umman’ın Amerikan veya yabancı herhangi bir gemiye saldırının anlaşmayı ihlal anlamına geleceğini ima ettiğine işaret ederek, “Başka ülkelerin bayrağını taşıyan gemilere saldırmak bununla çelişmiyor mu?” diye sordu.

Independent Arabia, ABD Dışişleri Bakanlığı'yla temasa geçerek, son anlaşmanın şartlarını ve Husilerin anlaşmayı ihlal etmesi veya İsrail gemilerini hedef alması halinde ABD'nin askeri operasyonlara yeniden başlayıp başlamayacağını sordu. Ancak Bakanlık, sorularımızı Ulusal Güvenlik Konseyi'ne yönlendirdi. Bu, anlaşmaya ne kadar hızlı varıldığından da anlaşılacağı üzere bu dosyanın doğrudan Beyaz Saray tarafından yönetildiğine işaret ediyor.

Haberlere göre ABD'nin Ortadoğu Özel Temsilcisi Steve Witkoff son birkaç gündür Umman tarafıyla sürdürülen bu müzakerelere başkanlık etti. Witkoff, aylardır hem Ortadoğu’daki müzakerelere hem de Rusya ve Ukrayna ile hassas müzakerelere liderlik etmesine rağmen salı günü Beyaz Saray'da yemin ederek resmen görevine başladı.

Top İsraillilerin sahasında

Trump son açıklamasıyla topu, geçtiğimiz pazar günü Husilerin Ben Gurion Havalimanı'nı hedef alan füze saldırısının ardından Sana Havalimanı'nı hedef alarak karşılık veren İsrail'in sahasına atmış gibi görünüyor. Washington ile varılan anlaşmadan bir gün sonra İsrail medyası, Husilerin Yemen'den fırlattığı bir balistik füzenin Kızıldeniz üzerinde düşürüldüğünü duyurdu. Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı analize göre Amerikalı araştırmacı Firas Maksad, son açıklamanın Trump tarafından akıllıca hesaplanmış bir hamle olduğunu söylüyor. Trump son açıklama ile bölgeye yapacağı ziyaret öncesinde Husilerden resmi bir zafer elde ederken, o da İsrail'e yönelik doğrudan saldırılarını sürdürüyor. Maksad, anlaşmanın Başbakan Netanyahu veya Trump ile ilişkileri açısından “hayırlı olmadığını” ifade etti.

İsrail, bu hafta Husilerin Ben Gurion Havalimanı'nı hedef almasının ardından ona yönelik doğrudan saldırılarını yoğunlaştırdı. İsrail ordusu pazartesi günü, Hudeyde Limanı da dahil olmak üzere Yemen'in batısındaki Husi hedeflerini bombaladığını duyurdu. Salı günü Sana Uluslararası Havalimanı'nı hedef alan hava saldırıları düzenleyerek, havalimanını ve Sana etrafındaki birçok elektrik santralini hizmet dışı bıraktı.

Washington “stratejik bir tuzaktan” kurtuldu

Atlantik Konseyi birkaç gün önce, ABD'nin Kızıldeniz'de “stratejik bir tuzağa” düştüğü uyarısında bulunan analitik bir rapor yayınladı. Rapora göre ABD seyrüseferi güvence altına almak için askeri kaynaklarını kullanırken, Çin, askeri müdahalede bulunmadan, sessizce bundan faydalanıyor. Raporda ayrıca Washington'un Kızıldeniz gibi stratejik bölgelerden Çin'i çıkarmak için çalışması gerektiği de belirtildi. Pekin'in Husileri hesaplı bir politika ile desteklediği, bu sayede bölgedeki gemilere yönelik saldırıların etkilerinden kendisini koruyabildiği ve ticari kazanç elde etmeye devam edebildiği vurgulandı. Rapora göre Husiler bugün Çin uydu teknolojisini kullanıyor ve saldırılarını Çin elektroniği üzerine kurulu güdüm sistemlerini kullanarak gerçekleştiriyor. Bu, Pekin'in bölgesel nüfuzunu artırmak için teknolojik araçları kullanırken, kendisini doğrudan çatışmalardan güvenli mesafede tutan bir modeli benimsediğini gösteriyor.

ABD güçleri yılbaşından bu yana 800'den fazla hava saldırısı gerçekleştirdi. Bu da haftada ortalama 50 hava saldırısında bulunduğu anlamına geliyor. CNN'in haberine göre, operasyonun maliyeti üç haftadan kısa bir süre içinde yaklaşık 1 milyar doları aştı. Ancak son anlaşma, ABD’yi uzun ve maliyetli savaşlara dahil etmeye karşı çıkmasıyla bilinen Trump dönemindeki ender ve en kapsamlı askeri operasyonlardan birini bitiriyor.

*Bu analiz Şarku’l Avsat tarafından Independent Arabia’dan çevrilmiştir.