ABD ile Rusya arasında Suriyeli mülteciler konulu konferans gerilimi

İdlib'in kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın bir bölgede, yerlerinden edilenler için kurulan kampın yakınlarından geçen bir Suriyeli (AFP)
İdlib'in kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın bir bölgede, yerlerinden edilenler için kurulan kampın yakınlarından geçen bir Suriyeli (AFP)
TT

ABD ile Rusya arasında Suriyeli mülteciler konulu konferans gerilimi

İdlib'in kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın bir bölgede, yerlerinden edilenler için kurulan kampın yakınlarından geçen bir Suriyeli (AFP)
İdlib'in kuzeyinde, Türkiye sınırına yakın bir bölgede, yerlerinden edilenler için kurulan kampın yakınlarından geçen bir Suriyeli (AFP)

Washington, 11-12 Kasım tarihlerinde Şam’da yapılması planlanan ‘Suriye Mülteciler Konferansı’ aracılığıyla Moskova’nın ‘Şam’a uygulanan tecriti delme, Suriye hükümetini meşrulaştırma ve askeri başarıları siyasi kabullere dönüştürme’ hedefine ulaşmasını engellemek ve bununla birlikte Avrupa ve Arap ülkeleri ile Birleşmiş Milletler (BM) kurumlarının Moskova’nın eylemlerini boykot etmesini sağlamak için diplomatik çabalarını yoğunlaştırıyor. Washington ayrıca, Rusya’nın mültecilerin geri dönüş süreci ile siyasi süreç ve BM Güvenlik Konseyi (BMGK) 2254 sayılı kararının uygulanması konularını bir birinden ayırma girişimini önlemeye çalışıyor.

Hmeymim’den davet
Rusya’nın Suriye’de kullandığı Hmeymim Hava Üssü, Ekim ayı başlarında mültecilerle ilgili bir konferans düzenlemek üzere davetler göndermeye başladı. Şarku’l Avsat’a gönderilen davette de şu ifadeler yer aldı:
“Suriye Arap Cumhuriyeti'ndeki krizi çözmek ve durumu eski haline getirmek, uluslararası gündemin önceliklerinin başında geliyor. Bu bağlamda Rusya, dünyanın dört bir yanındaki mülteciler ve yerinden edilmiş kişilerin anavatanlarına dönmesinin önemli olduğuna inanıyor. Suriye'deki krizin nispeten istikrara kavuştuğu ve mültecilere ev sahipliği yapan ülkeler üzerindeki yüklerin arttığı göz önüne alındığında, uluslararası toplum, ülkelerine dönmek isteyen tüm Suriyelilere kapsamlı destek sağlamak ve yaşamları için uygun koşulları (altyapı, yaşam tesisleri ve insani yardımlar) yaratmak amacıyla çabalarını iki katına çıkarmalıdır. Rusya Federasyonu ve Suriye Arap Cumhuriyeti, dünyanın çeşitli ülkelerindeki mültecilere ve yerinden edilmiş kişilere destek ve Suriye’de barışı sağlamanın yollarını tartışmak üzere 10 - 14 Kasım tarihleri ​​arasında Şam’da uluslararası bir konferans düzenlemeyi öneriyor.”
Ayrıca Rus ve Suriyeli makamlarca yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınına karşı tüm koruma önlemlerinin alınması ve katılımcıların güvenliğinin sağlanması amacıyla gerekli tedbirlerin alınacağı belirtilen davette, ‘katılımcıların Rusya-Suriye insani faaliyetlerin yerinde görülmesi ve Humus'ta mülteciler için yapılan geçici barınakların ziyaret edilmesi’ gibi etkinliklerin de olacağı kaydedildi.
Fakat ‘gerek askeri operasyonlar gerekse Rusya’nın düzenlemeleri yoluyla ülkenin kuzeybatısını ve kuzeydoğusunu geri almak’ için bastıran Şam, Rusça metinde geçen ‘Suriye krizinin nispeten istikrarlı olduğu’ ifadesinden pek de memnun değildi. Bu nedenle 20 Ekim’de, Suriye Dışişleri Bakanlığı, Şam'daki diplomatik misyonlara, yurtdışındaki büyükelçilikleri aracılığıyla BM’ye ve diğer yerlere davetin başka bir nüshasını gönderdi. Şarku’l Avsat’a gelen davette ise şu ifadeler yer aldı:
“Suriye Arap Cumhuriyeti’nin geniş bölgelerine güvenlik ve istikrarın yeniden sağlanması, altyapının yeniden inşası ve yenilenmesi, Suriyeli mültecilerin ve yerlerinden edilmiş kişilerin, şehirlerine ve köylerine geri dönebilmeleri için gerekli koşulları sağlamaya yönelik temel bir adımdır. Ayrıca, savaş getirdiği şartlar nedeniyle yasadışı yollardan ülkeyi terk etmeye zorlanan vatandaşlar için bir dizi af ve yerleşim kararı çıkarıldı. Suriye hükümeti bu amaçla, yurt dışından dönen vatandaşlara insan onuruna yakışır bir yaşam sağlamak için her türlü desteği temin etmeye her zaman hazır olduğunu teyit etmektedir. Hükümet, Suriye'de devam eden savaşta en büyük kaybın, Suriye’nin evlatlarının ve usta kadrolarının anavatanlarından ayrılması olduğunu farkındadır. Bu da onların anavatanlarına dönüşlerini ve yeniden inşa çabalarına katılımlarını sağlamak için hiçbir çabadan kaçınılmamasını gerekmektedir. Bu bağlamda hükümet, vatandaşlarının, Suriye'ye dönüşünü kolaylaştırmanın yollarını tartışmak üzere sizi 11-12 Kasım 2020 tarihlerinde Şam'da düzenlenecek mültecilerin dönüşü konulu uluslararası konferansa katılmaya davet etmekten onur duyar. Kovid-19 salgınına karşı tüm sağlık önlemlerinin alındığını ve konferansın yurtdışındaki Suriyelilere ülkelerinin kendilerini beklediğine dair bir umut mesajı vermede başarısını sağlamayı teyit ediyoruz.”
Davette ayrıca 1 Kasım’dan önce konferansa katılım onayının bildirilmesi talep edildi.
Rusya’nın davetinin ardından, Avrupa ülkeleri ve ABD ortak bir toplantı düzenledi ve katılımcılar, oybirliğiyle konferansı boykot etme kararı aldılar. Avrupa Birliği (AB) Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi ve AB Komisyonu Başkan Yardımcısı Josep Borrell, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği (UNHCR) tarafından belirlenen standartlara uyulması gerektiğinin altını çizerek, mültecilerin geri dönüş koşullarının ‘sağlanmadığını’ açıkladı. BM tarafından yayınlanan belgede, “Mültecilerin geri dönüşü, genelde Suriye'deki, özelde ise geri dönüşlerin yapılması istenilen bölgelerdeki koşullara ilişkin ilgili ve güvenilir bilgilere dayanarak, özgürce alınan kararlarla ve gönüllü olarak gerçekleşmelidir” ifadeleri yer aldı. BM yetkilileri ayrıca, yerinden edilmiş kişilerin mal varlıklarına ve her bir Suriyelinin ülkesine döndükten sonra yüz dolar ödemesine ilişkin 10 sayılı kanunun kaldırılmasının yanı sıra güvenli bir ortamın sağlanması, geriye dönen mülteciler hakkında soruşturma başlatmama garantisi verilmesi ve BMGK’nın 2254 sayılı kararını uygulamaya yönelik siyasi süreçte ilerleme kaydedilmesi gerektiğini belirttiler.

Kovid-19 salgını , Suriye halkının acıların daha da derinleştirdi
ABD kendisiyle birlikte Suudi Arabistan, Mısır, Fransa, Almanya, Ürdün, Amerika ve İngiltere’den oluşan ‘Küçük Grup’ dışişleri bakanları toplantısında çalışmalarını sürdürdü. 20 Ekim’de yapılan toplantıda katılımcılar, Suriye halkının yaklaşık 10 yıl süren savaşın ardından Kovid-19 salgını ve ekonomik krizle çektikleri acıların ‘daha da derinleştiğine’ işaret ettiler. Tüm Suriyelilerin ‘insani yardımlara güvenli ve engelsiz bir şekilde erişmelerinin öneminin’ vurgulandığı toplantıda, uluslararası topluma ‘Suriyeli mültecileri ve onlara ev sahipliği yapan ülke ve toplumları desteklemeye devam edilmesi, böylece Suriyelilerin kendi ülkelerine güvenli ve onurlu bir şekilde gönüllü olarak dönmelerinin sağlanması’ çağrısında bulunuldu. Çağrıda ayrıca, ‘zorunlu demografik değişimin reddedilmesi ve Suriyeli mülteciler için UNHCR tarafından belirlenen standartlara uymayan herhangi bir çözüm sürecine hiçbir şekilde yardım edilmemesi’ istendi.

ABD: Rusya’nın girişiminde üç hata var
Washington'a göre Rusya’nın girişiminde ‘üç hatalı düşünce’ bulunuyor. Bunlardan birincisi Avrupa ülkelerine, rejimin kontrolü altındaki bölgelere fon temin etme karşılığında mültecilerin geri dönmesi şeklinde bir takas yapmaları için baskı yapılması. ABD’ye göre Rusya’nın Avrupa’nın tutumunun esnek olduğuna dair inancı yanlış, çünkü Avrupa bu konudaki tutumu sabit. İkincisi, ev sahibi ülkeler ile uluslararası toplum arasında bir sürtüşme yaratmak. Rusya ve İran’ın Suriye’nin komşusu olan ülkeler üzerinde baskı uygulamalarına rağmen Arap ülkeleri mültecilerin dönüşü için uygun koşulların oluştuğunu düşünmüyor. Üçüncü hatalı düşünce ise ABD seçimlerinden sonra Washington’da bir değişiklik olacağı iddiası. Çünkü böyle bir değişiklik olsa bile ABD’nin Suriye'ye yönelik politikası değişmeyecek ve yaptırımlar Sezar Yasası çerçevesinde devam edecek.
Batılı bir yetkili konuya ilişkin değerlendirmesinde, mültecilerinden iltica etmelerinin nedenlerini bildiklerini belirterek, “Suriye hükümetinin davranışları değişmedikçe mülteciler geri dönmeyecek. Sorunun sorumlusu Moskova, Tahran ve Şam'dır. Bu yüzden çözümden sorumlu olamazlar. Mültecilerin geri dönüşü için gerekli şartları sağlamanın bir yolu var. O da, BMGK’nın 2254 sayılı kararı çerçevesinde gerçek bir siyasi çözüm uygulamak ve rejimin halkına yönelik davranışlarını değiştirmektir” ifadelerini kullandı.

Rusya’dan karşı kampanya
Rusya, ABD kampanyasına karşı bir kampanya başlatırken Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin'in Suriye Özel Temsilcisi Alexander Lavrentiev, Amman, Beyrut ve Şam'ı ziyaret ederek Arap ülkeleri ve ‘üçüncü taraf ülkeler’ ile konferansa katılmaları için diplomatik temaslarda bulundu. Suriye hükümetinden yapılan resmi açıklamaya göre Lavrentiev, bölgede çok sayıda Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapan bir dizi ülkeye yaptığı ziyaretlerin sonuçları ile ilgili Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esed’e bilgi verdi. Lavrentiev ayrıca Rusya’nın bu insani yardım dosyasının kapatılmasına yardımcı olmak için Suriyeli kurumlarla ortak çalışmaya devam etme konusundaki kararlılığını teyit etti. Açıklamada Esed’in, heyet üyelerine ve Rusya Federasyonu'na, konferansın başarıya ulaşması için verdikleri destek ve sarf ettikleri çabalardan dolayı teşekkür ettiği belirtildi. Açıklamada söz konusu konferansın, ‘Suriyeli mültecilerin acı çekmeye devam etmelerine ve anavatanlarına dönmelerinin önlenmesine katkıda bulunan bazı Batılı ülkelerin herhangi bir siyasi istismarından uzak bir şekilde, herkesin bu dosyaya sadece insani bir açıdan bakmaya başlaması için bir fırsat oluşturduğuna’ dair fikir birliği olduğu belirtildi.
İlgili bağlamda Suriye Dışişleri Bakanı Velid el-Muallim, BM Suriye Özel Temsilcisi Geir O. Pedersen ile geçtiğimiz hafta yaptığı görüşmede, Batı’nın ‘temelsiz argümanlara dayanarak Suriyeli mültecilerin anavatanlarına dönüşlerini engellediğini’ ve bunun ‘insani dosyanın tamamen siyasallaştırılması ve siyasi gündemler için kullanılan bir kart haline getirilmesi’ olduğunu söyledi.

Lavrentiev’in ziyaret turu Türkiye’yi kapsamadı
Öte yandan Lavrentiev’in ziyaret turu, Astana Süreci’nin garantörlerinden biri olduğu için kendisi ile koordine edilmeden yapılacak düzenlemelerin ‘hayal kırıklığı’ yarattığını ifade eden ve dünyada en fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan Türkiye'yi kapsamadı. UNHCR istatistiklerine göre Türkiye, Lübnan, Irak, Ürdün ve Mısır'daki toplam Suriyeli mülteci sayısı 5,6 milyonu bulurken 3,5 milyonu (yüzde 63,8’i) Türkiye'de, 952 bini Lübnan'da ve 673 bini Ürdün'de bulunuyor. Bununla birlikte yaklaşık 7 milyon kişi ülke içinde yerinden edilmiş durumda.
Bu arada Tahran, konferansı desteklediğini açıklayarak Beyrut'a da konferansa katılmasını ‘tavsiye etti’. İran Dışişleri Bakanı'nın Siyasi İşlerden sorumlu Özel Asistanı ve Suriye ile Yemen Özel Temsilcisi Büyükelçi Ali Asgar Haci, pazartesi günü ‘uluslararası toplumu konferansa aktif olarak katılmaya’ çağırarak, BM Suriye Özel Temsilcisi Pedersen’e, mülteci sorununa insani bir sorun olarak çözüm bulmanın ve Suriyeli taraflar arasında güveni yeniden inşa etmenin yanı sıra bu krize siyasi bir çözüm bulmanın önemi vurgulanan bir mesaj gönderdi.



HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
TT

HDK, Güney Kordofan'daki BM karargahına saldırdı: Altı Bangladeşli asker öldürüldü

Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)
Sudan'ın kuzeyindeki bir beldede devriye gezen HDK üyeleri (Arşiv - AP)

Sudan’da Hızlı Destek Kuvvetleri (HDK) dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine insansız hava aracı (İHA) ile düzenlediği bir saldırıyla şehirdeki Birleşmiş Milletler (BM) karargahını hedef aldı. Saldırıda en az altı Bangladeşli asker öldürüldü. Öte yandan şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

BM Abyei Geçici Güvenlik Misyonu (UNISFA) tarafından yapılan açıklamada, Kadugli'deki BM merkezine düzenlenen İHA’lı saldırıda ‘altı askerin öldürüldüğü ve altı askerin yaralandığı’ duyuruldu. UNISFA tüm kurbanların Bangladeşli olduğunu ekledi.

Öte yandan Bangladeş Başbakanı Muhammed Yunus, yaptığı açıklamada olaydan dolayı ‘derin üzüntüsünü’ dile getirdi.

BM Genel Sekreteri António Guterres ise Sudan'daki UNISFA askerlerine yönelik saldırıların ‘haksız ve savaş suçu niteliğinde’ olduğunu vurguladı.

Guterres, sosyal medya platformu X hesabından yaptığı paylaşımda, UNISFA askerlerini hedef alanlardan hesap sorulması çağrısında bulundu.

Sudan Egemenlik Konseyi saldırıyı kınadı

Öte yandan Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi.

Konsey tarafından yapılan açıklamada, ‘korunan bir BM tesisini hedef almanın, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanış ve suç teşkil eden bir davranış olduğu, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe saydığı’ vurgulandı.

sd
Sudan ordusu komutanı Korgeneral Abdulfettah el-Burhan (AFP)

Saldırıdan HDK’yı sorumlu tutan konsey, BM ile uluslararası topluma BM tesislerinin korunması için ‘kararlı tutumlar ve caydırıcı önlemler almaları’ çağrısında bulundu.

HDK dün, kuşatma altındaki Güney Kordofan eyaletinin yönetim şehri Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenleyerek BM karargahını hedef aldı ve en az altı sivili öldürdü. Bunun üzerine şehirdeki bazı insani yardım kuruluşları ve BM ajansları, kötüleşen güvenlik durumu nedeniyle personelini tahliye etmeye başladı.

Sudan Geçiş Dönemi Egemenlik Konseyi, saldırıyı ‘uluslararası insani hukukun ciddi bir ihlali ve açık bir ihlali’ olarak nitelendirdi. Konsey tarafından yapılan açıklamada şu ifadeler yer aldı:

“Korunan bir BM tesisini hedef almak, organize terörizme eşdeğer tehlikeli bir tırmanma ve suç teşkil eden bir davranış olup, uluslararası hukuku kasıtlı olarak hiçe sayma ve insani yardım ve uluslararası misyonların çalışmalarını doğrudan tehdit etme anlamına gelir.”

dfrgt
BM Genel Sekreteri António Guterres (Reuters)

HDK, bu saldırıyı, BM Genel Sekreteri António Guterres’in HDK’yı ‘kötü güçler’ olarak nitelendirdiği, HDK’nın ise BM'yi ‘çifte standart’ uygulamakla suçladığı açıklamasından iki sonra gerçekleşti.

Birçok kaynak, HDK'nın Kadugli şehrine İHA’lı saldırı düzenlediğini bildirdi. Şehirde dumanlar yükseldiği görüldü. Fransız Haber Ajansı AFP’ye konuşan bir sağlık kaynağı, BM karargahına düzenlenen İHA’lı saldırıda en az altı sivilin öldüğünü söyledi.

Bölge sakinleri kaçıyor

Sudan merkezli bir haber sitesi, HDK'ya bağlı Sudan Kurucu İttifakı’nın (Te’sis) perşembe günü Kadugli sakinlerine askeri çatışma ve operasyon bölgelerini terk etmeleri çağrısında bulunduğunu aktardı. Haberde, bu çağrının bölge sakinleri tarafından geniş çapta dikkate alındığı, bu göç dalgasının savaşın patlak vermesinden bu yana en büyük dalga olduğu ve bölgeden kaçanların çoğunluğunun kadınlar, çocuklar ve yaşlılar olduğu belirtildi.

Al Sudania News sitesi, Sudan Kurucu İttifakı liderinin yaptığı açıklamada, ittifakın ‘sivilleri korumaya ve Kadugli'den gönüllü tahliyeleri kolaylaştırmaya tam olarak kararlı olduğunu’ söylediğini aktardı.

İttifak lideri, ‘tüm vatandaşlara hayatlarını korumak için çatışmalardan uzak durmaları çağrısını’ yineledi.

Bu gelişmeler yaşanırken Güney Kordofan eyaletinde askeri çatışmalar daha fazla bölgeye yayılıyor ve bunların sivillerin insani durumuna etkisi konusunda endişeler artıyor.

Sudan Ordusu, Güney Kordofan eyaletindeki Kadugli, Dilling ve Abu Jubayhah olmak üzere son üç şehri kontrol ediyor.

Sudan Kurucu İttifakı, geçtiğimiz temmuz ayında, Muhammed Hasan et-Taişi liderliğinde paralel bir hükümetin kurulduğunu açıklayan HDK'nın da dahil olduğu bir siyasi ittifak.

Hartum'da kitlesel gösteriler düzenlendi

Öte yandan dün binlerce Sudanlı, başkent Hartum ve ülkenin diğer şehirlerinde kitlesel gösteriler düzenleyerek, HDK'ya karşı savaşan orduyu destekledi. HDK ise, ülkedeki savaşı sona erdirmek için gösterdiği çabaları boşa çıkarmak amacıyla uluslararası toplumun önünde vatandaşları istismar etmemesi konusunda uyarıda bulundu.

Yürüyüşler, Sudan ordusu ile birlikte savaşan silahlı gruplar ve İslamcı hareketlerle koordineli olarak Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi’nin çağrısı üzerine düzenlendi.

efrgt
Cumartesi günü Port Sudan'da ordu yanlısı yürüyüş (AFP)

Seferberlik ve Halk Direnişi Yüksek Komitesi lideri Korgenereal Beşir Mekki el-Bahi, geçtğimiz ay, Kordofan’ın tüm cephelerinde orduyu desteklemek için genel seferberlik ilan edildiğini ve bazı eyaletlerde eğitim kamplarının açıldığını duyurdu.

Bahi, komite tarafından yayınlanan açıklamasında şunları söyledi:

“Bu yaygın halk ayaklanması, Sudan halkının gerçek iradesini yansıtıyor ve ulusal devlet kurumlarının üzerinde hiçbir meşruiyet olmadığını teyit ediyor.”

Şarku’l Avsat, aralarında Hartum, Port Sudan, Medeni, Dongola, Sennar ve Halfa’nın bulunduğu, Sudan ordusunun kontrolündeki eyaletlerin başkentlerinde düzenlenen yürüyüşleri yerinde takip etti.

HDK'nın yaygın ihlallerine tanık olan El Cezire eyaletinin merkezindeki onlarca belde ve küçük köyde de dayanışma gösterileri düzenlendi.

Protestocular, Sudan ordusuna destek çağrısı yapan pankartlar açarken ‘Tek ordu, tek halk’ sloganları attı. Bazı protestocular ise HDK'nın terör örgütü olarak sınıflandırılması çağrısında bulunan sloganlar attı.

Öte yandan başta Sivil Demokratik Devrimci Güçler İttifakı (Sumud) olmak üzere savaş karşıtı güçler, ‘Barışa ve demokrasiye evet. Savaşa, askeri yönetime hayır’ sloganıyla sosyal medyada yaygın olarak paylaşımların yapıldığı bir kampanya başlattı.


Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
TT

Polis şiddeti iddiası Tunus sokaklarını karıştırdı

Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)
Başkent Tunus'ta Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'in politikalarına karşı düzenlenen protesto gösterisinden bir kare (EPA)

Tunus’ta bir adamın polis kovalamacasının ardından ailesinin ifadesine göre kendisine uygulanan şiddet sonucu hayatını kaybetmişti. Reuters'a konuşan görgü tanıkları, Tunus polisi ile bir kişinin uğradığı şiddet sonucu hayatını kaybetmesini protesto eden öfkeli gençler arasında dün gece üst üste ikinci kez çatışmaların çıktığını söylediler.

Tunus’taki bu tür şiddetin karıştığı protesto gösterileri, ülkede 2011 yılındaki Arap Baharı ayaklanmalarını tetikleyen devrimin yıl dönümü yaklaşırken yetkililer arasında protestoların diğer bölgelere de sıçrayabileceği endişesini artırıyor.

Tunus, çeşitli alanlarda artan protestolar ve grevlerin yanı sıra Tunus Genel İşçi Sendikası'nın gelecek ay ülke çapında grev çağrısı yapmasıyla birlikte, siyasi ve sosyal gerilimin tırmandığı bir dönemden geçiyor.

Son haftalarda, binlerce protestocu, ülkenin güneydeki Gabes kentinde hava kirliliğinin başlıca kaynağı olduğunu söyledikleri bir kimya fabrikasının kapatılması talebiyle protesto gösterisi düzenledi.

Öte yandan polis şiddeti sonucu öldüğü iddia edilen adamın yakınları, şahsın ehliyetsiz motosiklet sürerken polis tarafından takibe alındığı, dövüldüğü ve hastaneye kaldırıldığını, ancak daha sonra hastaneden kaçtığını, ancak dün kafasındaki bir kanama nedeniyle hayatını kaybettiğini söyledi.

Olayla ilgili henüz resmi bir açıklama yapılmadı.

Yerel kaynaklar ve basın, Kayravan Valisi’nin durumu yatıştırmak amacıyla, dün hayatını kaybeden kişinin ailesini ziyaret ettiğini ve hangi şartlarda öldüğünü belirlemek ve sorumluları tespit etmek için soruşturma açma sözü verdiğini bildirdi.

İnsan hakları örgütleri, Tunus Cumhurbaşkanı Kays Said'i muhaliflerini bastırmak için yargı ve polisi kullandığını iddia ediyor. Ancak Cumhurbaşkanı Said, hakkındaki bu suçlamaları kategorik olarak reddediyor.


(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
TT

(Video haber) Avustralya'da Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında silahlı saldırı: En az 10 ölü

Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.
Medyada dolaşan bir fotoğrafta saldırının failleri görülüyor.

Avustralya'nın Sidney kentinde bir plajda Yahudilerin Hanuka Bayramı kutlamaları sırasında meydana gelen silahlı saldırıda en az 10 kişi öldü, çok sayıda  kişi yaralandı. İsrail gazetesi Yedioth Ahronoth'a göre olay sırasında yaklaşık 2 bin kişi panik içinde tahliye edildi ve birçoğu sığınaklara sığındı.

Öte yandan Avustralya polisi tarafından bugün yapılan açıklamada, olay nedeniyle Bondi Plajı'ndan uzak durulması çağrısı yapıldı. Polis daha sonra, silahlı saldırının ardından iki kişinin gözaltına alındığını duyurdu.

Şarku’l Avsat’ın Fransız Haber Ajansı AFP’den aktardığı  habere göre bir görgü tanığı, ‘siyah giysili iki kişinin’ plajda ateş açtığını söyledi.

dfgthy
Avustralya medyasında yayınlanan, saldırganlardan birine ait bir fotoğraf.

Avustralya medyası tarafından yayınlanan saldırganlardan birinin fotoğrafı

Öte yandan İsrail Cumhurbaşkanı Isaac Herzog, saldırıyı ‘Yahudilere yönelik acımasız bir saldırı’ olarak nitelendirerek kınadı.

uı89o
Kurtarma ekipleri, Sidney sahilinde meydana gelen silahlı saldırının ardından yaralı bir kişiyi taşıyor (AP)

Herzog, açıklamasında şunları söyledi:

“Sidney'deki kardeşlerimiz, Bondi Plajı'nda Hanuka'nın ilk mumunu yakmaya giden Yahudilere yönelik acımasız bir saldırıda kötü niyetli teröristler tarafından saldırıya uğradı.”

Görgü tanıkları, kutlamaya katılanların saldırı mahallinden panik halinde kaçtıklarını söylerken yerel medya, silahlı saldırganların olay yerinden kaçtığını ve yetkililerin yoğun bir arama çalışması yürüttüğünü bildirdi.