Koronavirüs salgınında Avrupa ülkeleri çareyi karantinada buldu

Fotoğraf (İHA)
Fotoğraf (İHA)
TT

Koronavirüs salgınında Avrupa ülkeleri çareyi karantinada buldu

Fotoğraf (İHA)
Fotoğraf (İHA)

Dünya genelinde hızla yayılmaya devam ederek insanlar için tehdit oluşturan koronavirüsün yayılma haritası çıkarılarak ülke ve bölgelere göre analizi yapılıyor. En çok vaka sayısının ABD ve Avrupa ülkelerinde görüldüğü salgında, önlemleri arttıran Avrupa ülkeleri, çareyi karantina kararında buldu.
Dünya genelinde hızla yayılmaya devam eden yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınında, her geçen gün vaka ve can kaybı sayıları artıyor. Şimdiye kadar dünyada 48 milyon 487 bin 470 vakanın tespit edildiği koronavirüs nedeniyle 1 milyon 231 bin 825 kişi de hayatını kaybetti. İnsanlar için yaşamsal tehdit oluşturmaya devam eden koronavirüs dünyanın bazı bölgelerinde etkisini çok daha ağır sürdürüyor. Koronavirüsün yayılımıyla ilgili verileri, ülkelere, bölge ve eyaletlere göre sıralayarak raporlayan uzmanlar, koronavirüsün detaylı bir haritasını çıkardı. 64 ülkede koronavirüs vak'aları hala artmaya devam ederken 46 ülke enfeksiyon zirvesine yaklaşmaya devam ediyor. Her ülkede salgının boyutuna göre enfeksiyonların nerede arttığını veya düştüğünü çizelgelerle belirten uzmanlar, ülkelerin rapor ettiği yeni verilerin 7 günlük ortalamalarını hesaplayarak ülkelerin anlık koronavirüs analizini paylaşıyor ve virüsün yüksek olduğu bölgeleri belirtiyor.
Veriler büyük ölçüde resmi ülke, eyalet, ilçe ve bölge hükumeti ve halk sağlığı departmanı web sitelerinden alınırken, basın konferanslarından ve bültenlerinden, hükumet yetkilileri tarafından doğrulanmış sosyal medya gönderilerinden bilgiler de toplanıyor. Raporda her ülke için toplam enfeksiyon oranları ve ölüm rakamlarına dair veriler yer alıyor. Son 7 günlük verilerin ortalamalarını hesaplayan sisteme göre, her gün en fazla yeni enfeksiyon bildiren ülkelerin başında ABD, Hindistan, Fransa, İtalya ve İngiltere geliyor. Koronavirüs nedeniyle en fazla hayatını kaybeden sayısının ise sırasıyla ABD, Hindistan, Meksika, Brezilya ve İran'da olduğu belirtiliyor.

ABD'de her 100 bin kişiden 186'sında Kovid-19 tespit ediliyor
ABD, koronavirüs pandemisinin yayılmaya başlamasından bu yana en yüksek vaka ve ölüm sayısının tespit edildiği ülke olurken, ülkedeki toplam vaka sayısı 9 milyon 802 bin 234'e yükseldi. Hayatını kaybedenlerin sayısı ise toplamda 239 bin 842’ye ulaştı. ABD'de şu anda her gün ortalama 87 bin 500 yeni enfeksiyon rapor ediliyor. Dünya çapında rapor edilen her 17 enfeksiyondan birinin ABD'de tespit edilirken, ABD'de yaşayan her 100 bin kişiden 186'sında Kovid-19 tespit ediliyor. ABD'de Son 24 saat içinde toplam 102 bin 591 yeni vaka tespit edilirken koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı son 24 saat içinde 949 olarak kaydedildi.
Koronavirüsün yayılmasını engellemek amacıyla çeşitli önlemler alınan ABD'de, pandeminin yayılmaya başlamasından Temmuz ortasına kadar bazı istisnalar dışında evden çıkmanın yasak olduğu tedbirler uygulandı. Eyaletlere göre sokağa çıkma yasağının uygulandığı ABD'de pandeminin zirve yaptığı dönemde ülke sınırlarını kapatarak uluslararası uçuşları engelledi. Şu anda korona virüste enfeksiyonun zirvesinde olan ABD'de virüsün en fazla görüldüğü eyaletlere Texas, California, Florida ve New York olurken bu bölgelerde enfeksiyonun hala yükselme eğiliminde olduğu belirtiliyor.

Avrupa'da vak'a ve ölümler yükseliyor
Bölgelere göre en yüksek koronavirüs vaka ve ölüm sayılarının hesaplandığı verilere göre Avrupa'nın dünya genelindeki en yüksek sayılara sahip olduğu belirtiliyor. Avrupa'yı takiben Asya ve Orta Doğu bölgesi ikinci en yüksek ölüm ve vak'a bölgesi olarak kaydediliyor. Vaka sıralamasında en yüksek üçüncü bölge Kuzey Amerika, ölümlerdeki en yüksek üçüncü bölge Güney Amerika olarak belirtiliyor. Afrika ve Okyanusya bölgelerinde vaka ve ölüm oranı diğer bölgelere nadiren daha az görülüyor.
Avrupa'da şu ana kadar toplam Kovid-19 vaka sayısı 10 milyon 980 bin 998 olarak kaydedilirken toplamda 279 bin 63 ölüm olduğu bildirildi. Avrupa'da pek çok ülkenin koronavirüs enfeksiyonunda zirvede veya zirveye çok yakın olduğu belirtiliyor. Avrupa'da Rusya'dan sonra en yüksek toplam vaka sayısına ulaşan ülke Fransa olurken, en yüksek toplam ölüm sayısı ise İngiltere'de kaydedildi.

Fransa'da toplam vaka sayısı bir milyon 500'ün üzerinde
Avrupa'daki en yüksek vak'a sayısına ulaşan Fransa'da Kovid-19 enfeksiyonun zirveye ulaştığı ve son 7 gün içinde her 100 bin kişinin 453'ünde enfeksiyon görüldüğü tespit edildi. Fransa'da kaydedilen ortalama günlük vak'a sayısının 43 bin 438 olduğu belirtilirken ülkede toplam vaka sayısı ise 1 milyon 502 bin 763'e ulaştı. Fransa'da pandemi başladığından beri toplam 38 bin 674 koronavirüs bağlantılı ölüm bildirildi.
Pandeminin başından Haziran ayına kadar çalışma alanlarını ve okulları kapatan Fransa'da, koronavirüsün yayılmasını engellemek amacıyla yeniden sokağa çıkma yasağı kararı alındı. Fransa, Avrupa'da en yüksek vaka sayısına sahip ülke olurken dünya sıralamasında ise beşinci. Koronavirüs nedeniyle kaydedilen ölüm sayılarında ise Avrupa'da İngiltere ve İtalya'dan sonra üçüncü konumda Fransa yer alıyor. Fransa'da hükumetin bildirdiği en son günlük verilere göre günde 52 bin 518 yeni koronavirüs vakası olduğu ve koronavirüs kaynaklı 418 ölüm gerçekleştiği belirtiliyor.

İngiltere zirveye yaklaşıyor
İngiltere, Avrupa'da koronavirüsün en fazla görüldüğü ülkelerin başında gelirken, İngiltere'de son 7 günde her 100 bin kişinin 203'ünde Kovid-19 tespit edildiği belirtiliyor. Avrupa'daki en yüksek ölüm sayısının kaydedildiği İngiltere'de günde ortalama 19 bin 538 yeni enfeksiyon bildiriliyor. İngiltere'deki en yüksek günlük vak'a sayısı ise 21 Ekim'de 26 bin 684 olarak kaydedildi.
Koronavirüse karşı alınan önlemler doğrultusunda 23 Mart'tan 15 Haziran'a kadar sokağa çıkma yasağının uygulandığı İngiltere'de 5 Kasım tarihinden itibaren 4 haftalık ikinci bir ulusal sokağa çıkma yasağı uygulanacak. Pandemi başladığından beri ülkede 1 milyon 99 bin 59 vaka ve 47 bin 742 koronavirüs bağlantılı ölüm bildirildi. İngiltere'de son 24 saatte 25 bin 177 yeni koronavirüs vakası tespit edilirken son 24 saatte hayatını kaybedenlerin sayısı 492 olarak belirtildi.

Almanya
Kovid-19 enfeksiyonun artış gösterdiği Almanya'da pandeminin başlamasından bu yana toplam 593 bin 580 vak'a görülürken 10 bin 999 korona virüs bağlantılı ölüm meydana geldi. Enfeksiyondan zirvenin yüzde 94'ünde olan Almanya'da son 7 günde 100 bin kişi başına 131 enfeksiyon bildirildi. Son 24 saat içinde 16 bin 449 yeni vakanın tespit edildiği Almanya'da günlük ölüm sayısının 116 olduğu belirtildi. Koronavirüs önlemlerini yeniden ağırlaştıran Almanya'da 2 Kasım'dan itibaren bir aylık ulusal kısıtlamalar uygulanmaya başladı. Ülkedeki restoran, bar, spor salonu ve eğlence merkezlerinin kapalı tutulacağı kısıtlamalarda mağazalar, okullar ve diğer iş yerleri açık kalıyor.

Avusturya
Son 7 günde 100 bin kişi başına 380 enfeksiyon bildiren Avusturya, koronavirüs enfeksiyonlarında arış gösteriyor. Avusturya'da her gün bildirilen ortalama yeni enfeksiyon sayısı günde 5 bin 226 olarak tespit edilirken, Avusturya'da şu ana kadar en yüksek günlük ortalama 6 bin 600 olarak kaydedildi. Ülkede pandemi başladığından bu yana toplamda 125 bin 99 vak'a görülürken koronavirüs nedeniyle tespit edilen ölüm sayısı ise bin bin 227 olarak kaydedildi. Avusturya'da son 24 saatte 6 bin 901 yeni vaka kaydedilirken son 24 saatte 35 kişinin hayatını kaybettiği bildirildi.

Belçika
Belçika'da koronavirüs enfeksiyonu zirvenin yüzde 91'ine ulaşırken, son 7 günde 100 bin kişi başına 989 enfeksiyon tespit edildi. Her gün bildirilen ortalama ölüm sayısının son 3 haftada 130 kişide arttığı kaydedilen Belçika'da her gün ortalama 16 bin 233 yeni vaka kaydediliyor. Belçika'da pandeminin başlamasından bu yana 468 bin 213 vaka ve 12 bin 331 ölüm kaydedildi. Son 24 saatte 5 bin 955 kişide koronavirüs vakasının tespit edildiği Belçika'da 268 yeni ölüm bildirildi. Belçika'da ülke genelinde kısıtlamalar uygulanıyor. Kuaför ve güzellik salonları gibi hizmetler sunan birincil ihtiyaç olmayan işletmelerin Aralık ayı ortasına kadar kapalı kalacağı belirtildi.

Çekya
Çekya koronavirüs pandemisinde zirveye doğru yaklaşırken ülkede son 7 günde 100 bin kişi başına 714 enfeksiyon bildirildi. Çek Cumhuriyeti'nde her gün ortalama 10 bin 892 yeni enfeksiyon bildirdiği ve pandeminin başlamasından bu yana en yüksek günlük ölüm sayısının 250 olduğu belirtildi. Verilere göre ülkede toplam koronavirüs vaka sayısı 378 bin 716 olup, ölüm sayısı ise 4 bin 133 olarak kaydedildi. Çekya son 24 saat içinde 7 bin 300 vaka, ve 176 yeni ölüm tespit edildi.

Polonya
Polonya'da koronavirüs pandemisinde son 7 günde 100 bin kişi başına 369 enfeksiyon bildirildi. Polonya'da günde ortalama 20 bin 69 vakanın tespit edilmesiyle Kovid-19 enfeksiyonları yükselmeye devam ediyor. Enfeksiyonun zirvesinde olan Polonya, pandeminin başlamasından bu yana toplam 439 bin 536 vaka ve 6 bin 472 ölüm kaydetti. Polonya'da. Son 24 saatte 24 bin 692 vaka ve 373 yeni ölüm kaydedildi.

İtalya
Kovid-19 nedeniyle Avrupa'da İngiltere'den sonra en yüksek ölüm sayına ulaşan İtalya'da vakalar gün geçtikçe artmaya devam ediyor. Son 7 günde 100 bin kişi başına 332 vak'a kaydeden İtalya'da pandeminin başlamasından bu yana toplam 790 bin 377 vak'a kaydedilirken toplam ölüm sayısı ise 39 bin 764'e ulaştı. İtalyada son 24 saatte 30 bin 550 yeni vak'a tespit edilirken yeni ölüm sayısı ise 352 olarak belirtildi.

İspanya
İspanya'da son 24 saatte 25 bin 42 yeni koronavirüs vak'ası tespit edilirken toplam vaka sayısı 1 milyon 356 bin 798'e yükseldi. Son 24 saatte koronavirüs nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı bin 623 olarak tespit edilirken pandeminin yayılmaya başlamasından yana ölüm sayısı toplamda 38 bin 118'e ulaştı. İspanya'da son 7 günde 100 bin kişi başına 302 vaka tespit edildiği bildirildi.

Portekiz
Portekiz'de son 7 günde 100 bin kişi başına 277 enfeksiyon kaydedildiği belirtilirken son 24 saate 7 bin 497 yeni vakanın tespit edilmesiyle toplam vaka sayısı 156 bin 940'a ulaştı. 24 saat içinde 59 kişinin koronavirüs nedeniyle hayatını kaybetmesi toplam ölüm sayısını 2 bin 694'e yükseltti.

Orta Doğu ve Asya'da koronavirüs
Dünya çapında şu ana kadar bildirilen enfeksiyonların 13 milyon 989 bini ve ölümlerin 248 bininin Orta Doğu ve Asya'da kaydedilen veriler olduğu belirtildi. Verilere göre, bölgede en çok vaka ve ölüm sayısının görüldüğü ülke Hindistan olurken, Hindistan’ı İran, Ürdün ve Endonezya takip ediyor. Orta Doğu ve Asya'da virüsün zirveye ulaştığı ülkeler arasında İran, Azerbaycan, Gürcistan, Ürdün, Ermenistan, Lübnan ve Kıbrıs bulunuyor.
Hindistan Asya ve Orta Doğu'daki en yüksek vaka ve ölüm sayısına sahip ülke olurken dünya genelinde ABD'de sonra en yüksek vaka sayısına sahip ikinci ülke olmaya devam ediyor. Hindistan ayrıca günlük vaka ve ölüm sayılarındaki artışlarla da Asya ve Avrupa'da en yüksek rakamlara sahip olurken dünya genelinde ABD'de sonra geliyor. Hindistan'a son 24 saatte 50 bin 465 yeni koronavirüs vakası tespit edilmesiyle toplam vaka sayısı 8 milyon 364 bin 86’ya yükseldi. Son 24 saat içinde 704 yeni ölümün kaydedildiği Hindistan'a toplam ölüm sayısı 124 bin 354'e yükseldi.
Orta Doğu ve Asya'daki en yüksek ikinci vaka ve ölüm sayısına ulaşan İran'da son 24 saatte 8 bin 452 yeni vakanın kaydedilmesi ile pandeminin başlamasından bu yana toplam vaka sayısı 646 bin 164'e ulaştı. 419 yeni ölümün tespit edildiği İran' da toplam ölüm sayısı ise 36 bin 579 olarak belirtildi.

Aşı çalışmaları devam ediyor
Öte yandan, koronavirüsü kontrol altına almak ve yayılmasını engellemek amacıyla Oxford Üniversitesi aşı denemelerinin sonuçlarını bu yıl sunmayı planladığını duyurdu. Oxford Aşı Deneme Baş Araştırmacısı Andrew Pollard, aşının bu yıl içinde sonuçlanacağını söylerken ancak hayatın normale dönmesinin biraz zaman alacağı konusunda uyardı.



Trump, ‘sonsuz savaşları’ sona erdirmek ile soğuk savaş cephelerini kızıştırmak arasında

ABD Başkanı Donald Trump, 10 Aralık 2025'te Miami'de (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump, 10 Aralık 2025'te Miami'de (DPA)
TT

Trump, ‘sonsuz savaşları’ sona erdirmek ile soğuk savaş cephelerini kızıştırmak arasında

ABD Başkanı Donald Trump, 10 Aralık 2025'te Miami'de (DPA)
ABD Başkanı Donald Trump, 10 Aralık 2025'te Miami'de (DPA)

ABD Başkanı Donald Trump, ‘savaşlara hayır’ sloganıyla ikinci görev dönemine başladı. Trump, Rusya-Ukrayna savaşını 24 saat içinde bitirme ve ‘Önce Amerika’ ilkesini hayata geçirme vaadinde bulundu. Irak ve Suriye’den ABD askerlerini çekeceğini söyleyen Trump, sekiz savaşı sona erdirdiğini savundu ve nesiller sonra yeni bir savaş başlatmayan ilk ABD başkanı olmakla övündü.

Ancak çok kutuplu ve karmaşık bir dünyada söylemin eyleme dönüşmesinin kolay olmadığı görüldü. Trump, 2025 yılının sonuna yaklaşırken ve ikinci döneminin birinci yıl dönümüne sayılı günler kala, Rusya-Ukrayna savaşının hâlâ devam ettiği bir tabloyla karşı karşıya. Ortadoğu’da yaşanan önemli gelişmeler, ABD güçlerinin Irak ve Suriye’de yeniden konuşlanmasına yol açarken, Venezuela ile ‘uyuşturucuyla savaş’ başlığı altında yeni cephelerin açılmasıyla dikkatler Latin Amerika’ya çevrildi.

Trump tarzı bir dokunuşla Monroe Doktrini

Bu adımlar, hem içeride hem de dışarıda birçok kesimi şaşırttı. Zira Trump’ın sıkça dile getirdiği ‘Önce Amerika’ politikasıyla büyük ölçüde çelişiyor gibi göründü. Ancak Trump yönetiminin açıkladığı yeni ulusal güvenlik stratejisi, bu sorulara kısmen yanıt verdi. ABD’nin önceliklerini köklü biçimde değiştiren ve Trump’a özgü bir yorumla Monroe Doktrini’nin bazı unsurlarını yeniden gündeme getiren bu strateji, düzensiz göçle mücadele ve sınırların korunmasını güvenlik politikasının temel direkleri olarak öne çıkardı.

dfrg
ABD Başkanı Donald Trump, 15 Aralık 2025'te Beyaz Saray'da bir grup generalle birlikte (AFP)

Trump’a göre bu iki başlık, Venezuela cephesinin açılmasının başlıca nedenleri arasında yer alıyor. ABD’ye kaçak yollarla sokulan ve Amerikalılara zarar veren uyuşturucuyla mücadele de bu yaklaşımın önemli bir parçası olarak sunuluyor. Yönetim, söz konusu hamlelerin tamamının ‘Önce Amerika’ anlayışı çerçevesinde ABD’yi korumayı amaçladığını savunuyor.

Venezuela savaşı ve ‘arka bahçe’

Ancak stratejide öne çıkan unsur, Beyaz Saray’ın ifadesiyle ‘ABD’nin arka bahçesi’ olarak nitelendirilen Latin Amerika’ya verilen ağırlık oldu. Yeni yaklaşım, bu bölgede ABD dışı herhangi bir etkinin genişlemesine kırmızı çizgi çekiyor. Bazı raporlar ise Washington’un hedeflerinin yalnızca uyuşturucuyla ve düzensiz göçle mücadeleyle sınırlı kalmadığını, Venezuela’da Nicolas Maduro yönetiminden başlayarak Küba’daki Castro rejimine kadar uzanan bir yelpazede rejim değişikliğini de kapsadığını ortaya koyuyor. Bu adımlar, geçmiş yönetimlerin rejim değiştirme politikalarını eleştiren ulusal güvenlik stratejisiyle çelişir görünse de, Trump’ın Küba kökenli Dışişleri Bakanı Marco Rubio’nun siyasi vizyonuyla örtüşüyor.

df
New York'ta Venezuela'yla savaşa karşı düzenlenen protesto gösterisinden, 6 Aralık 2025 (Reuters)

Rubio, siyasi kariyerini Latin Amerika’daki solcu ve komünist yönetimlerle mücadele vaadi üzerine inşa etmiş bir isim olarak biliniyor. ABD’nin eski Honduras Büyükelçisi ve daha önce ABD Başkanı’nın Venezuela danışmanı olarak görev yapan Hugo Llorens, bu durumu şöyle değerlendirdi: “Rubio Küba kökenli ve Latin Amerika’daki sol yönetimlere karşı son derece sert. Onun için Venezuela bir düşman ve yönetimde Venezuela’da rejim değişikliğini isteyen isimler arasında yer alıyor. Buna karşılık, örneğin MAGA hareketi içinde bu tür bir çatışmaya girilmesi konusunda uyarıda bulunan isimler de var. Bu nedenle Trump, Venezuela ile askeri bir çatışmaya girmeden, uyuşturucu meselesini öne çıkaran popülist bir söyleme odaklanmayı ve Maduro’ya diplomatik baskı yaparak ülkeyi terk etmesini sağlamayı tercih ediyor.”

Savaş Bakanlığı

‘Barış Başkanı’ olarak anılan Trump, Latin Amerika cephesini açmakla yetinmedi; yönetiminde bir başka tartışmalı değişikliğe daha gitti. Bu kez adres, ikinci döneminde resmen Savaş Bakanlığı olarak adlandırılan ABD Savunma Bakanlığı oldu. Söz konusu adım, Trump’ın savaşları sona erdirme vaatleriyle çelişen mesajlar vermesi nedeniyle Washington’daki siyasi çevrelerde kafa karışıklığına yol açtı. Eski bir Pentagon yetkilisi olan Jim Townsend, bu tür adımların ABD’nin yapması gereken daha önemli işlerden dikkati uzaklaştırdığı uyarısında bulundu. Townsend, bunlar arasında ulusal güvenlik stratejisinin ayrıntılarının net biçimde uygulanması ve ‘içinde yaşadığımız son derece tehlikeli dünyada’ ABD kuvvetlerinin doğru şekilde konumlandırılmasının yer aldığını söyledi.

sdfr
Adının değiştirilmesinden sonra Savaş Bakanlığı'nın yeni amblemi (AP)

Buna karşılık, eski ABD Siyasi-Askeri İşlerden Sorumlu Dışişleri Bakan Yardımcısı emekli Tuğgeneral Mark Kimmitt, Savunma Bakanlığı’nın 1776’dan 1947’ye kadar Savaş Bakanlığı olarak adlandırıldığını hatırlattı. Kimmitt, “Yapılan şey yeni bir isim icat etmek değil, asıl isme geri dönmek. 175 yıl boyunca çok sayıda askeri Savaş Bakanlığı’ndan savaşa gönderdik. İsmin değiştirilmesinde benim için bir sakınca yok” dedi. ABD ordusunun eski istihbaratçısı ve Londra Araştırmalar Merkezi Direktörü Anthony Shaffer da değişikliğin, ABD’nin yeni kimliğini ortaya koymak açısından gerekli olduğunu savundu. Shaffer, bunun ‘meselelere bakışta ve onları ele alışta yeni bir tarzın’ altını çizdiğini belirtti. Bu adımların, Trump’ın sıkça dile getirdiği ve savunduğu ‘güç yoluyla barış’ anlayışını somutlaştırdığı yorumları yapıldı.

Trump ve sekiz savaş

Savunma Bakanlığı’nın isminin değiştirilmesine, Latin Amerika’da yeni bir cephenin açılmasına ve Trump’ın uyuşturucuyla savaş ilanına rağmen, ABD Başkanı ikinci döneminde sekiz savaşı sona erdirmeyi başardığını savunuyor. Trump, bu çabalarının karşılığı olarak Nobel Barış Ödülü’nü alamamış olmasından duyduğu rahatsızlığı da sık sık dile getiriyor. Peki Trump’ın sona erdirdiğini söylediği bu savaşlar hangileri?

fgthy
ABD Başkanı Donald Trump, 4 Aralık 2025'te Washington'da iki ülke arasında imzalanan barış anlaşmasının ardından Kongo ve Ruanda devlet başkanlarıyla birlikte (Reuters)

Trump, Kongo ile Ruanda, İsrail ile İran, Hindistan ile Pakistan, Ermenistan ile Azerbaycan, Kamboçya ile Tayland, Sırbistan ile Kosova, Etiyopya ile Mısır ve Hamas ile İsrail arasındaki çatışmaları örnek gösteriyor. Ancak bu ihtilafların sona erdirildiğine dair iddialar, geniş ve muğlak bulunuyor. Zira söz konusu dosyaların büyük bölümü, kökleri derinlere uzanan, karmaşık ve uzun süreli tarihsel anlaşmazlık niteliği taşıyor. Bu çatışmalar, ABD’nin doğrudan müdahil olduğu ve ‘ebedi savaşlar’ olarak tanımlanan süreçlerle de kıyaslanamıyor. Bunların başında, Irak ve Afganistan savaşlarıyla somutlaşan terörle mücadele geliyor. Bu süreç, Suriye’ye uzanmış, DEAŞ’la mücadele ve örgütün yeniden güç kazanmasının engellenmesi hedefiyle sürdürülmüş ve hâlen de devam eden bir misyon niteliğini koruyor. Bu çerçevede, Trump’ın söz konusu anlaşmazlıkları gerçekten sona erdirip erdirmediği sorusu, Washington ve uluslararası çevrelerde tartışılmaya devam ediyor.

Demokratik Kongo Cumhuriyeti–Ruanda

Trump yönetimi, Haziran 2025’te Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Ruanda arasında onlarca yıllık çatışmayı sona erdirmeyi amaçlayan bir barış anlaşmasının imzalanmasını memnuniyetle karşıladı. Ancak buna rağmen, Demokratik Kongo Cumhuriyeti ordusu ile M23 silahlı hareketi arasındaki şiddet olayları sahada devam ediyor.

İsrail–İran

İsrail ile İran arasındaki çatışma konusunda ise Trump, İran’daki nükleer tesislere yönelik hava saldırılarıyla Tahran’ı dizginlemeyi başardı. Buna karşın, somut bir barış anlaşmasının yokluğunda iki taraf arasındaki gerilim sürüyor.

Hindistan–Pakistan

Hindistan ile Pakistan arasındaki gerilimde Trump, Mayıs 2025’te ateşkes anlaşmasının imzalanmasını sağlayarak savaşa dönüşebilecek bir tırmanışı durdurdu. Ancak iki nükleer güç arasındaki tarihsel anlaşmazlıklar varlığını koruyor.

Ermenistan–Azerbaycan

8 Ağustos 2025’te Beyaz Saray’da Ermenistan ile Azerbaycan arasında bir barış anlaşması imzalandı. Bu anlaşma, 30 yılı aşkın süredir devam eden çatışmayı ve Dağlık Karabağ üzerindeki ihtilafı sona erdirdi.

Tayland–Kamboçya

2025 yazında Tayland ile Kamboçya arasında sınırda yaşanan çatışmaların ardından Trump, tercih ettiği araçlardan biri olan gümrük tarifelerini devreye sokarak iki ülkeyi geçici bir ateşkese razı etti. 26 Ekim 2025’te Kuala Lumpur’da düzenlenen Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) Zirvesi sırasında, taraflar arasında genişletilmiş bir gerilimi düşürme anlaşması imzalandı.

Sırbistan–Kosova

Trump, 27 Haziran’da Truth Social platformunda yaptığı paylaşımda, “Sırbistan ve Kosova çatışmanın eşiğindeydi ve büyük bir savaş çıkabilirdi. Onlara, eğer çatışırsanız ABD ile ticaret olmaz dedim. Onlar da ‘Peki, belki yapmayız’ dedi” ifadelerini kullandı. Ancak iki ülke arasında uzun süredir devam eden bir ihtilaf bulunmakla birlikte, fiili bir savaş durumu söz konusu değildi. Beyaz Saray, Trump’ın ilk döneminde 2020 yılında Oval Ofis’te imzalanan ve ekonomik ilişkilerin normalleştirilmesini öngören anlaşmaları diplomatik bir başarı olarak hatırlatıyor; ancak o dönemde de iki ülke savaş halinde değildi.

Etiyopya–Mısır

İki ülke arasında sona erdirilecek bir savaş bulunmuyor. Taraflar arasındaki anlaşmazlık, Büyük Rönesans Barajı etrafında yoğunlaşıyor ve bu dosyada şu ana kadar somut bir ilerleme sağlanmış değil.

Hamas–İsrail

Gazze savaşı ve İsrail ile yaşanan çatışma ise son derece karmaşık bir başlık olmayı sürdürüyor. Trump, yoğun çatışmaların ardından ateşkese ulaşılmasını sağladı. Ancak önerilen kapsamlı barış planı ciddi engellerle karşı karşıya ve bölge ülkelerinin talep ettiği iki devletli çözüme herhangi bir atıf içermiyor.

Sudan iç savaşı

Sudan’daki çatışma, Trump ve ekibi açısından çözülemeyen bir dosya olarak öne çıkıyor. ABD Başkanı’nın krizi şahsen çözeceğine dair verdiği sözlere rağmen, iki yılı aşkın süredir devam eden savaşta ateşkes sağlanmasına yönelik girişimler kayda değer bir ilerleme kaydedebilmiş değil.

Barış Başkanı

Trump’ın ikinci döneminde kendisini, savaşları sona erdirmekte kararlı bir ‘Barış Başkanı’ olarak sunma çabası açık biçimde görülüyor. Ancak bu kamuoyuna verilen mesajın arkasında, ABD’nin küresel ölçekteki angajmanını sürdüren pragmatik bir askerî konumlanma öne çıkıyor. Trump, bitmeyen savaşları sona erdirmekten ziyade, ABD’nin bu savaşları nerede ve nasıl yürüteceğini yeniden tanımladı. Bu çerçevede Washington’un dış müdahalelerinin hedefleri de değişti. Demokrasi yayma söyleminin yerini, daha belirgin şekilde ekonomik çıkarlar ve stratejik menfaatler aldı. Böylece Trump yönetimi, ABD’nin küresel rolünü azaltmak yerine, askeri ve siyasi angajmanını farklı öncelikler doğrultusunda yeniden şekillendirmiş oldu.

dfvg
ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, 15 Nisan 2025'te Alaska'da (AP)

 


İsrailli yetkililer uyarıyor: İran hakkında medyada yer alan sızıntılar yeni bir savaşı tetikleyebilir

 İsrail hava savunma sistemleri, geçtiğimiz haziran ayında Tel Aviv üzerindeki İran füzelerini önledi. (AP)
İsrail hava savunma sistemleri, geçtiğimiz haziran ayında Tel Aviv üzerindeki İran füzelerini önledi. (AP)
TT

İsrailli yetkililer uyarıyor: İran hakkında medyada yer alan sızıntılar yeni bir savaşı tetikleyebilir

 İsrail hava savunma sistemleri, geçtiğimiz haziran ayında Tel Aviv üzerindeki İran füzelerini önledi. (AP)
İsrail hava savunma sistemleri, geçtiğimiz haziran ayında Tel Aviv üzerindeki İran füzelerini önledi. (AP)

İsrailli istihbarat yetkilileri, son günlerde İsrail’den sızan haberler ve basın brifinglerinin, İran ile olası çatışmaların yeniden başlamasına dair tartışmaların, Tahran tarafından düşüncesiz bir tepkiye yol açabileceği ve daha geniş çaplı bir savaşın çıkmasına neden olabileceği konusunda uyarıda bulundu.

İsrail'den sızan bilgiler gerçek bir savaşı tetikleyecek mi?

İsrail’in Yedioth Ahronoth gazetesinin internet sitesi Ynet, yetkililere dayandırdığı haberinde, “Bu sızdırmalar ve basın brifingleri, genellikle üst düzey bir diplomatik yetkiliye veya Batılı istihbarat kaynaklarına atfediliyor; İsrail’deki diğer önemli konulardan dikkatleri saptırmanın yanı sıra (bunlar arasında 7 Ekim saldırılarına yönelik hükümet soruşturması ve Gazze’de Hamas ile varılan ateşkes anlaşmasının ikinci aşamasının gecikmesi de bulunuyor) gerçek bir savaş çıkarma riski taşıyor” ifadelerine yer verdi.

Yetkililer ayrıca, İran ile iletişimin yanlış yönetilmesinin, ‘her iki tarafın da şu an göğüslemeyi istemediği yıpratıcı bir çatışmanın fitilini ateşleyebileceği’ konusunda uyardı.

İsrail ordusundaki kıdemli subaylar, özellikle haziran ayında İsrail ile İran arasında patlak veren savaşın ardından, bu yıl defalarca uyarıda bulundu. Subaylar, İran meselesinin yanlış yönetilmesinin, iki ülke arasında düşmanlıkların yeniden başlamasının başlıca kıvılcımı olabileceğini belirtti.

İran'ın önleyici bir saldırı düzenleyebileceği uyarısı

Şu anda İran’ın tehdit değerlendirmeleri büyük ölçüde İsrail medyasına dayandırılıyor. İran istihbarat ajanları, İsrail içinde sahada faaliyet göstermekte giderek daha fazla zorluk yaşıyor. Savaşın başlangıcından bu yana, İsrail içinde 34 casusluk girişimi engellendi.

İsrailli üst düzey güvenlik yetkilileri, “Eğer İranlılar savaş rüzgârlarının tekrar buradan estiğini hissederse, önleyici bir saldırı düzenlemeyi düşünebilirler” uyarısında bulundu.

Yetkililer ayrıca, “Amaç, saldırıları yeniden başlatmak veya mevcut ateşkesi sürdürmekse, medyayı bu tür büyük haberlerle doldurmak yerine sessiz kalmak daha iyidir. Batılı istihbarat ajanslarının İran’da gözlemlediği olağandışı hareketler, kısmen İsrail Telegram kanallarında yayılan ve tırmanış hazırlıklarıyla ilgili temelsiz söylentilerden kaynaklanıyor olabilir” değerlendirmesinde bulundu.

Yetkililer, İran’ın toparlanmasının herhangi bir engelle karşılaşmadan devam ettiğini vurguladı.

Ayrıca, “Uluslararası bir uygulama mekanizması veya Tahran’ın etkisini sınırlayacak herhangi bir diplomatik düzenleme bulunmadığı için, İran güçleri yazın İsrail ile yaşanan tarihi çatışmanın hemen ardından füze kapasitesini yeniden inşa etmeye başladı. Son aylarda, ileri füze üretim teknikleri ve büyük finansal destek, Yemen’den Lübnan’a İran’ın vekil güçlerine düzenli olarak aktarıldı” denildi.

İsrail ordusundaki yetkililer, bu eğilim devam ederse İran ile yeni bir düşmanlık döneminin olası olduğunu belirtti. İsrail’in yalnızca Tahran belirli sınırları aştığında herhangi bir saldırı düzenlemesi tavsiye edildi.

Ordu, siyasi liderlerin açıklamalarını sorguluyor

Şu anda İsrailli askeri yetkililer, İran’ın belirlenen sınırları henüz aşmadığı görüşünde. İsrail ordusundaki kaynaklar dün, siyasi liderlikten gelen son dönemdeki açıklamalara karşı şüphelerini dile getirdi. Örneğin, bu ay yapılan İran askeri tatbikatlarının, İsrail’e yönelik yakın bir saldırı hazırlığına işaret etmediği kaydedildi.

İsrailli güvenlik yetkilileri, İran’ın bu aşamada İsrail’e karşı stratejik bir çıkarının bulunmadığını düşünüyor. Yetkililer, Tahran’ın ‘yaz dönemindeki başarısızlıklarından ders çıkararak askeri kapasitesini geliştirmeye, istihbarat yeteneklerini güçlendirmeye ve Hizbullah ile Husi güçlerini donatmaya odaklandığını’ belirtti. Ayrıca, İran rejiminin mevcut dönemde intikam arzusundan çok kendi varlığını koruma motivasyonunun öne çıktığı vurgulandı.


İsrail Savunma Bakanı: Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğiz

Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
TT

İsrail Savunma Bakanı: Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğiz

Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)
Filistinliler, İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği hava saldırılarının ardından kalan yıkımın ortasında yürüyor (AP)

İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz, bugün salı günü yaptığı açıklamada, İsrail’in “Gazze Şeridi’nden asla çekilmeyeceğini” söyledi. Katz, 2005 yılında İsrail’in Gazze’den çekilmesi kapsamında boşaltılan yerleşimlerin yerine, Gazze’nin kuzeyinde yeni askerî-tarımsal noktalar kurulacağını belirtti.

İsrail basınının aktardığına göre Katz, Beyt El’de düzenlenen bir törende yaptığı konuşmada, “Bunu doğru şekilde ve doğru zamanda yapacağız. Bazıları itiraz edebilir, ancak ipleri elinde tutan biziz” ifadelerini kullandı.

sdcds
İsrail Savunma Bakanı Yisrael Katz (DPA)

Katz’ın açıklamaları, Hamas ile varılan ateşkesin ardından İsrail’in Gazze’ye yönelik uzun vadeli planları hakkında artan spekülasyonların ortasında geldi. Açıklamalar, ABD Başkanı Donald Trump’ın kısa süre önce bu konudaki bir soruya yanıt verirken İsrail’in Batı Şeria’yı ilhak etme ihtimalini dışlamasıyla da aynı döneme denk geldi.

Bu konuya atıfta bulunan Katz, “Bu hükümet bir yerleşim hükümetidir. Egemenliği uygulamak mümkün olursa, bunu uygularız. Şu anda fiili bir egemenlik aşamasındayız. 7 Ekim’deki korkunç felaketin ardından İsrail’in ortaya koyduğu tutum ve güç sayesinde, uzun zamandır görmediğimiz fırsatlar önümüzde duruyor” dedi.

Katz’ın ardından konuşan Maliye Bakanı Bezalel Smotrich ise, son yıllarda Batı Şeria’da yürütülen “geniş çaplı yerleşim kampanyasıyla” övündü.