İklim değişikliği ve koronavirüs salgını, Peru'daki en önemli kültürel festivali etkiliyor

Ausangate dağındaki Sinakara vadisinde düzenlenen dini festivale binlerce Perulu katılıyor
Ausangate dağındaki Sinakara vadisinde düzenlenen dini festivale binlerce Perulu katılıyor
TT

İklim değişikliği ve koronavirüs salgını, Peru'daki en önemli kültürel festivali etkiliyor

Ausangate dağındaki Sinakara vadisinde düzenlenen dini festivale binlerce Perulu katılıyor
Ausangate dağındaki Sinakara vadisinde düzenlenen dini festivale binlerce Perulu katılıyor

Koronavirüs salgının patlak vermesi ve dünya çapındaki seyahatlere kısıtlamaların getirilmesiyle birlikte, foto muhabirlerinin insanları gezegenin en güzel ve ilgi çekici mekanlarından bazıları ile sanal düzeyde buluşturmasını sağlayan yeni “Objektiften Dünya” (The World Through a Lens) serileri başladı.

Seyyahların güvenliğini sağlamaktan sorumlu Ukukular
Geçen hafta, Peru'nun güneydoğusundan birkaç farklı fotoğraf paylaştım. Soroche veya yüksek irtifa hastalığına dair korku ve uyarıları dikkate almadım; onun yerine eşek sırtından bacaklarımı sallayarak dik yollardan çıkmaya başladım. Beraberimdeki yüzlerce kişiyle birlikte yaptığım birkaç saatlik yürüyüşün ardından buzul çanağına ulaştım. Sonrasında ise önüme manzaralar serildi; konfetilerle bezenmiş gibi duracak derecede fazla seyyahın bulunduğu muazzam bir vadi. Her bir nokta; bir grup çadır ve insan topluluğunu temsil ediyordu.
Saatler sonra vücudumun her bir zerresini yükseklik korkusu sarmaya başladı. Öyle ki, gözbebeklerim bile acıdı. Ancak her görüntüyü ve sesi hissetmeye çalışan insan kalabalığı arasında yavaş yavaş dolanmayı hiç bırakmadım.

Vadi yolunda müzik aletleri çalan seyyahlar
Her yıl Mayıs ayı sonları, Haziran ayı başlarında binlerce seyyah, eski İnka İmparatorluğu’nun başkenti Cusco’nun 80 kilometre doğusunda dini Quyllurit'i Festivali’ne katılmak için Peru’daki And Dağları bölgelerinde hem at üzerinde hem de yaya olarak saatlerce yolculuk ediyor.
Yüzlerce yıldır her yıl gerçekleştirilen kutlamalar, Ülker Takımyıldızının (Pleiades) Güney yarımküreden gökyüzüne döndüğü hasat mevsimi başlangıcına işaret ediyor. UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirasının Temsili Listesi’nde yer alan sinkretik festival, yerli ve İnka geleneklerini And Dağları kozmolojisini baltalamaya çalışan İspanyol sömürgecilerinin getirdiği Katolik gelenekleriyle iç içe geçiriyor.
Söz konusu festival, bu yıl koronavirüs salgını nedeniyle ertelendi, vadiye giden yol ise tamamen kapatıldı. Ancak benim 2013'te katıldığım festival, oldukça kalabalıktı.

Kutlamalar, Ülker Takımyıldızının (Pleiades) Güney yarımküre gökyüzüne döndüğü hasat mevsimi başlangıcına işaret ediyor
Deniz seviyesinden yaklaşık 5 kilometre yükseklikteki buzul çanağı Sinakara Vadisi'nde düzenlenen festival; rengarenk görüntüler, kostümler, devasa bayraklar, enstrümanlar ve erzakla dolup taşıyor.
‘Quyllurit'i Tanrısı’ heykelinin yakınlardaki Mahuayani kasabasından vadideki tapınağa getirilmesiyle kutlamalar başlıyor. Davullar, flütler, ıslıklar, akordeonlar ve  ziller üç gün üç gece durmadan çalıyor, dansçılar tozu dumana katıyor, katılımcılar ise geleneksel kıyafetleri, taktıkları ışıltılı eşarplar, püsküller, kurdeleler ve tüylerle dikkat çekiyor.
Kökenlerine göre farklı uluslara mensup seyyahların çoğu, Quechua dilinin konuşulduğu tarım bölgelerinden veya güneydoğuda Aymara dilinin konuşulduğu bölgelerden geliyor. Paucartambo’dan gelenlerin seyyahlık ziyaretini diğerlerinden daha uzun süredir yaptıkları biliniyor.

Vadi, yukarıdan bakıldığında konfetilerle bezenmiş gibi görünüyor
Paucartambo’dan gelen ve yarı insan yarı ayı görünümündeki mitolojik yaratık ‘ukuku’ kılığına giren genç bir seyyah, “Bu geleneği sürdürmek bizim için önemli, zirâ inanç ile dolup taşıyoruz” diyor. Kırmızı, beyaz ve siyah alpaka yünü kıyafetler giyen ve seyyahların güvenliğini sağlamaktan sorumlu olan ukukular, Quyllurit'i Tanrısı ile insanlar arasındaki aracılar gibi davranıyor.
Başlarına süs takan ve Amazon'daki Yerli toplulukları temsil eden ‘ch'unchu’lar, örgü maskeleriyle güney Altiplano bölgesi sakinlerini temsil eden ‘qhapaq qolla’lar, yapma kamburları üzerine uzun paltolar giyip And Dağları'nın ilk nüfusu olan mitolojik halkı temsilen ‘machula’lar da festivale katılıyor.

Deniz seviyesinden yaklaşık 5 kilometre yükseklikteki Sinakara Vadisi'ne giden yol
Üç gün süren festival boyunca yüzlerce tören düzenleniyor. Ancak asıl etkinlik, son gün sabah erken saatlerde ukukular tarafından gerçekleştiriliyor. Devasa haçlar ve mumları ellerinde tutan her ulustan ukukular, canlı ve hisli olduğu varsayılan bir buzulun yakınlarına doğru Jolljepunco dağına çıkıyor. Vadiyi çevreleyen karla kaplı dağların, dağ tanrıları veya koruma sağlayan Apus olduklarına inanılıyor.
Sözlü geleneklere göre, buzlu yamaçları tırmanan ukukular, bir zamanlar, daha sonradan Katolik Kilisesi tarafından yasaklanan ritüel savaşlara katılıyordu.
Ukukular birkaç yıl öncesine kadar, erimiş hali şifa sayılan buzullardan levhalar çıkarıyor, bu buz blokları kutsal su olarak kullanılmak üzere tapınak yolu üzerine yerleştiriyordu. Seyyahlar ise ukukuların yamaçlardan gelişini dört gözle bekliyordu. Bu buzlar bazen de Quyllurit'i Festivali sona ererken Cusco’nun ana meydanına kadar taşınıyordu.
Birçoğu, buzları taşımanın günahlara kefaret sayılacağına, bu ritüeli gerçekleştirmenin Apus'un çeşitli nimetler sunacağı anlamına geldiğine inanıyordu. Ancak büyük bir kısmı eriyen buzulun küçülmesiyle, kutsal addedilen buz parçalarının dağdan aşağı taşınması geleneği yasaklandı.
İklim bilimcileri, tropikal And Dağları'ndaki buzulların son 40 yıl içerisinde neredeyse dörtte bir oranında azaldığını söylüyor. Bazıları ise bu tür buzulların 2070 yılına kadar tamamen yok olacağını öngörüyor.
İklim değişiklikleri yalnızca And Dağları'ndaki tarımsal uygulamaları etkilemekle kalmıyor, aynı zamanda Quyllurit'i seyyahlarının da tanık olduğu gibi kültürel etkinlikleri etkiliyor.                       
Dağdan aşağı indikleri sırada artık yalnızca tahta haçlar taşıyan ukukular, iklim değişikliğinin neden olduğu yıkım karşısındaki insan direncinin kanıtı olarak büyük bir neşeyle karşılanmaya devam ediyor.



Savaşın, çocukların DNA'sı üzerindeki etkisi ortaya kondu

Suriye'de 2011'de patlak veren iç savaşın ardından milyonlarca çocuk mülteci oldu veya ülke içinde yerinden edildi (Reuters)
Suriye'de 2011'de patlak veren iç savaşın ardından milyonlarca çocuk mülteci oldu veya ülke içinde yerinden edildi (Reuters)
TT

Savaşın, çocukların DNA'sı üzerindeki etkisi ortaya kondu

Suriye'de 2011'de patlak veren iç savaşın ardından milyonlarca çocuk mülteci oldu veya ülke içinde yerinden edildi (Reuters)
Suriye'de 2011'de patlak veren iç savaşın ardından milyonlarca çocuk mülteci oldu veya ülke içinde yerinden edildi (Reuters)

Bilim insanları savaşın çocuklarda DNA düzeyinde olumsuz etkiler yaratabildiğini ortaya koydu. 

Savaş ve çatışma ortamının çocukların ruh sağlığı üzerinde ciddi, uzun süreli bir yansıması olabileceği biliniyor. 

Diğer yandan biyolojik açıdan nasıl bir hasar aldıkları hakkında daha az araştırma yürütüldü.

Birleşik Krallık'taki Surrey Üniversitesi'nin liderliğindeki araştırma ekibi, Lübnan'daki gayriresmi yerleşimlerde yaşayan Suriyeli mültecilerle bir çalışma yürüttü.

JAMA Psychiatry adlı hakemli dergide dün (20 Kasım) yayımlanan çalışmada, 6-19 yaşındaki 1507 mülteciden tükürük örnekleri alındı. 

Bilim insanları daha sonra bu örneklerdeki DNA metilasyonunu (DNAm) inceledi. DNA'daki biyolojik bir süreç olan metilasyonda DNA kodu değişmeden genler açık veya kapalı duruma geçiyor.

Normal gelişimde önemli bir rol oynayan DNAm, beslenme biçimi, stres ve travmadan etkilenebiliyor.

Araştırmacılar ayrıca çocuklar ve onların bakımını üstlenen kişilerle anketler yaparak savaşla ilgili olaylara ne kadar maruz kaldıklarını belirlemeye çalıştı.

Bulgular, savaşın DNAm'de değişikliklere yol açtığını ve bunun çocukların fiziksel ve zihinsel sağlığı üzerinde uzun vadeli bir etki bırakabildiğini gösteriyor. 

Değişimlerden bazıları, sinir hücrelerinin iletişim kurması ve hücrelerdeki materyallerin taşınması gibi kritik işlevlerde yer alan genlerle bağlantılıydı.

Sözkonusu değişimler DNA dizilimini değiştirmiyor. Ancak yoksulluk ve zorbalık gibi travmatik olaylarda benzer etkilere bugüne kadar rastlanmadı. Bu da savaşın çocukların biyolojisinde çok daha farklı bir etki yarattığını ortaya koyuyor.

Bilim insanları DNAm değişimlerinin kız ve oğlan çocuklarındaki farklılıklarını da analiz etti. 

İki cinsiyet de durumdan etkilenmesine karşın savaş olaylarına maruz kalan kız çocuklarının, özellikle stres tepkisi ve beyin gelişimiyle bağlantılı genlerde daha ciddi DNA değişiklikleri gösterdiğini saptadılar.

Makalenin başyazarı Michael Pluess "Savaşın çocukların ruh sağlığı üzerinde olumsuz bir etki yarattığı yaygın bir bilgi olsa da çalışmamız, bu etkinin altında yatan biyolojik mekanizmalara dair kanıtlar buldu. Ayrıca savaşın daha yavaş epigenetik yaşlanmayla bağlantılı olduğunu keşfettik; bu da savaşın çocukların gelişimini etkiliyor olabileceği anlamına gelebilir" diyor:

Sonuç olarak çalışmamız, savaşın ortasında kalan milyonlarca çocuk için zihinsel stresin ötesinde, savaşın trajik maliyetinin daha net bir resmini çiziyor.

Independent Türkçe, Science Daily, National News, JAMA Psychiatry