Guatemala’da Eta Kasırgası nedeni ile ölü sayısının 150’yi aşması bekleniyor

Fotoğraf (İHA)
Fotoğraf (İHA)
TT

Guatemala’da Eta Kasırgası nedeni ile ölü sayısının 150’yi aşması bekleniyor

Fotoğraf (İHA)
Fotoğraf (İHA)

Eta Kasırgası’nın etkili olduğu Guatemala’da hayatını kaybedenlerin sayısının 150’yi aşması bekleniyor.

Eta Kasırgası'nın vurduğu Orta Amerika ülkesi Guatemala’da meydana gelen toprak kaymasında bilanço artıyor. Guatemala’da kasırgasının neden olduğu şiddetli yağışın ardından meydana gelen toprak kaymasında ilk belirlemelere göre en az 50 kişi hayatını kaybetmişti. Guatemala Ordu Sözcüsü Ruben Tellez yaptığı açıklamada, ülkenin orta bölgelerinden Alta Verapaz'da bulunan Queja köyündeki 150 evin toprak kayması nedeni ile yıkıldığını aktardı. Tellez, Queja köyü çevresindeki bölgede on yıl önce bir yol geçidinde büyük bir heyelan meydana geldiğini ve düzinelerce insanın ölümüne yol açtığını hatırlattı.

Guatemala Devlet Başkanı Alejandro Giammattei ise yaptığı açıklamada, Queja köyündeki ölü ve kayıp sayısının 150’den fazla olduğunu tahmin ettiklerini ve bölgedeki can kaybının artabileceğini ifade etti. Giammattei önceki açıklamalarında ise, kötü havanın kurtarma çalışmalarını engellediğini ve ülkenin arama-kurtarma çalışmaları için yalnızca bir tane helikopteri olduğunu aktarmıştı. Devlet Başkanı Giammattei, “Ulaşamadığımız ve mahsur kalan pek çok insan var" ifadelerini kullanmıştı.
Ulusal Risk Yönetim Sistemi (SINAGER) Bakanı Max Gonzalez, yaklaşık 4 bin kişinin şu ana kadar kurtarıldığını açıkladı.

Orta Amerika’da can kaybının artması bekleniyor
Honduras ve Guatemala'daki kurtarma operasyonları, tahrip olan yollar ve köprüler nedeniyle aksarken, evlerinin çatısında mahsur kalan insanları kurtarmak için helikopter ve sürat tekneleri kullanılıyor.
Honduras'taki UNICEF Temsilcisi Mark Connolly, Eta nedeni ile bölgede yaklaşık 1,5 milyon çocuğun etkileneceğini tahmin ettiklerini ve Honduras'taki hasarın çok büyük olduğunu aktardı.
Eta, Nikaragua, Honduras, Guatemala ve Kosta Rika'nın çeşitli bölgelerinde şiddetli rüzgarlara ve yağışlara neden olurken, yüzlerce eve zarar verdi. Yetkililer, Nikaragua'da iki madencinin, Güney Kosta Rika'da meydana gelen heyelan sonucu bir Kosta Rikalı kadın ile bir Amerikalı erkeğin hayatını kaybettiğini aktardı. Yetkililer, ayrıca Panama'nın Chiriqui eyaletinde Kosta Rika sınırına yakın bir bölgede üçü çocuk olmak üzere beş kişinin sel nedeni ile hayatını kaybettiğini açıkladı. Orta Amerika’da şu ana kadar 70 kişi hayatını kaybederken, can kaybının artması bekleniyor.

Eta, Küba ve Florida’ya doğru ilerleyebilir
ABD Ulusal Kasırga Merkezi (NHC) tarafından yapılan açıklamada, Eta nedeni ile bölgedeki sellerin devam edeceği konusunda uyarı yapıldı. NHC, Eta’nın bu hafta sonu Küba ve Florida'ya doğru ilerlemesinin beklendiğini açıkladı.
NHC, Eta'nın Orta Amerika'nın bazı kısımlarında felaketlere, yaşamı tehdit eden ani sel ve nehir taşkınlarını meydana getirmeye devam edebileceği konusunda uyarıda bulundu. NHC, ayrıca Jamaika, Meksika’nın güneydoğusunda, Cayman Adaları ve Küba'nın batısında da ani sel ve nehir taşmalarına neden olabileceğini ifade etti.



Hamaney, Saddam, Kaddafi ve Jong-Un

Hamaney, Saddam, Kaddafi ve Jong-Un
TT

Hamaney, Saddam, Kaddafi ve Jong-Un

Hamaney, Saddam, Kaddafi ve Jong-Un

İbrahim Hamidi

İran-İsrail çatışmasının ortasında İran'ın üç ana nükleer tesisi olan Natanz, İsfahan ve Fordow'u vurma kararıyla, ABD Başkanı Donald Trump, sadece tabanı ve dış savaşlara dahil olmama vaatleriyle bağlarını koparmakla kalmadı, aynı zamanda, selefi Amerikan başkanlarının “diplomatik seçeneği” tercih ederek, kaçındıkları “askeri seçeneği” de benimsedi.

Temel soru şu: Dini Lider Ali Hamaney buna nasıl karşılık verecek?

Kitle imha silahlarına sahip olmaya çalışan diğer rejimlerin ve ülkelerin deneyimlerini ve nasıl sonuçlandıklarını gözden geçirelim.

Irak deneyimi. 1981 yılında İran-Irak Savaşı'nın ortasında İsrail, Saddam Hüseyin'in nükleer program inşa etmeyi amaçlayan gizli projesini bombaladı. 1991 yılında Kuveyt'in Saddam'ın işgalinden kurtarılmasının ardından, ABD'nin Saddam’ın muhaliflerine verdiği destek durdu. Bu durum Saddam'ın muhaliflerine karşı üstünlüğünü kanıtlayacak ve karşı devrimi ezecek silahlar kullanmasına olanak tanıdı. 11 Eylül 2001 saldırılarının ardından ABD, Irak'ta kitle imha silahları bulunduğunu ve Saddam'ın bunlara sahip olmaya çalıştığını gündeme getirdi. “Müfettişler” krizi ve daha sonra asılsız olduğu ortaya çıkan iddialar, ABD Başkanı George W. Bush'un 2003 yılında Irak'ı işgal ederek Saddam rejimini devirme kararının gerekçeleri arasında yer alıyordu.

Libya deneyimi. Saddam rejiminin silah zoruyla değiştirilmesi, domino etkisi endişesiyle Trablus'ta yankı buldu. Böylece Pan Am uçağına yerleştirilen bomba da dahil olmak üzere çeşitli maceraları nedeniyle zaten kendisine yönelik ablukanın altında ezilen lider Muammer Kaddafi, 2003 yılı sonunda kitle imha silahları programından vazgeçmeye hazır olduğunu açıkladı. Kaddafi rejimi ve ailesinin hayatta kalması karşılığında kitle imha silahlarından vazgeçildi. Böyle de oldu ve Kaddafi, Batı ve uluslararası çevrelere geçici bir süreliğine geri döndü. Çadırını sokaklara ve lüks sarayların yakınlarına kurdu. 2011 yılında “Arap Baharı”nın patlak vermesinin ardından NATO'nun devreye girmesiyle Kaddafi rejimi değişirken, “Albay”ın sayfası da muhalifleri tarafından kapatıldı.

Esed, 2013 yılında kimyasal silah programından vazgeçti. 2024 yılı sonunda muhalif güçler Şam'a doğru ilerledi ve Esed kaçtı. Rejim değişti ve yeni hükümet ondan kalan tüm kimyasal silah programlarından vazgeçti

Suriye modeli. İsrail uçakları, 2007 yılında Beşşar Esed'in ülkenin kuzeydoğusundaki Deyrizor kırsalında inşa ettiği küçük bir nükleer tesis programını imha etti. Ertesi yıl bir İsrail komando birliği, Esed'in danışmanı ve gizli nükleer programın sorumlusu olan General Muhammed Süleyman'ı öldürdü. Arap Baharı’nın patlak vermesinin ardından Beşşar, barışçıl gösterilere silahla karşılık verdi. Krizin büyümesiyle birlikte Başkan Barack Obama, kimyasal silahların kullanımına karşı uyarıda bulunarak, bunun aşılması halinde güçle karşılık verilecek bir “kırmızı çizgi” olduğunu söyledi. Esed güçleri 2013 yazında kimyasal silah kullandı. Obama neredeyse güç kullanacaktı, ancak diplomatik çözümden yana tavır aldı. Devlet Başkanı Vladimir Putin bunu hemen değerlendirdi ve bir ABD-Rusya anlaşması üzerinde çalıştı: Suriye rejiminin bekası karşılığında Esed’in kimyasal silah programından vazgeçmesi. Kimyasal silahlardan vazgeçilmesi programıyla, 2015'teki askeri müdahalenin ardından Rusya'nın desteğiyle Esed'in nüfuzunu yeniden tesis etmesi programı arasında paralellik vardı.

Suriye’de pek çok değişiklik yaşandı. 7 Ekim 2023'te Gazze Şeridi sınırındaki yerleşim yerlerine düzenlenen saldırının ardından, İsrail'in  Hizbullah ve Suriye'deki İran milislerinin gücünü yok etmesi ve Rusya'nın Ukrayna ile meşgul olmasıyla beraber, muhalif güçler Şam'a doğru ilerledi ve Esed 2024'ün sonunda Moskova'ya kaçtı. Suriye rejimi değişti ve yeni Suriye hükümeti ondan kalan tüm kimyasal silah programlarından vazgeçti.

Babası Kim Jong-İl ve büyükbabası Kim İl-Sung'dan “ertesi günü” miras alan Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un, nükleer testleri tekrarlıyor. Onları taşıyacak füzelerle birlikte nükleer bombalarının sayısı 60'ı aştı

Kuzey Kore. Mart 1994'te Washington, Pyongyang'ın nükleer silah geliştirmesine izin vermeyeceğini açıkladı. Kuzey Kore, Mayıs 1994'te nükleer programı konusunda tansiyonu yükselten bir adım atarak, Nükleer Silahların Yayılmasının Önlenmesi Anlaşması'ndan çekildiğini duyurdu.

Başkan Bill Clinton askeri seçenekten vazgeçip, diplomatik seçeneği benimsemeyi kabul etti. 21 Ekim 1994'te Kuzey Kore ile Washington, Tokyo ve Seul'ün Pyongyang'a iki nükleer reaktör temin etmeyi, yaptırımları kaldırmayı ve enerji için yakıt temin etmeyi taahhüt ettiği, karşılığında Pyongyang'ın nükleer tesislerini uluslararası müfettişlere açmayı kabul ettiği bir anlaşma imzaladı.

ABD, 2002 yılında Kuzey Kore'nin 1994 tarihli anlaşmayı ihlal ederek nükleer silah üretmeye çalıştığını açıkladı. Ülkeye yakıt ihracatını durdurdu. Pyongyang ise anlaşmadan vazgeçip, uluslararası nükleer anlaşmadan çekilerek buna yanıt verdi. 2005 yılında nükleer silah programına sahip olduğunu itiraf etti. 9 Ekim 2006'da ilk nükleer testini başarıyla gerçekleştirdiğini duyurdu. O tarihten bu yana, babası Kim Jong-İl ve büyükbabası Kim İl-Sung'dan “ertesi günü” miras alan Kuzey Kore lideri Kim Jong-Un, nükleer testleri tekrarlıyor. Onları taşıyacak füzelerle birlikte nükleer bombalarının sayısı 60'ı aştı

Hamaney'in önünde, Irak, Libya, Suriye ve Kuzey Kore deneyimleri var ve bunlar çözüm, gerilimi tırmandırma ve sabır arasında İran'ın kaderinin nasıl olabileceğine dair bir fikir veriyorlar

İran senaryosu. Obama yönetimi ve Avrupalı ​​müttefikleri, iki yıl süren müzakerelerin ardından 2015 yılında Tahran ile nükleer programın sınırlandırılması ve askeri nitelik kazanmasının önlenmesi karşılığında yaptırımların kaldırılmasını içeren bir anlaşma imzaladı. Anlaşma, İran'ın istikrarsızlaştırıcı bölgesel rolüne ve balistik füze programına değinmediği için Netanyahu ve Arap devletlerini kızdırdı. Trump 2018 yılında anlaşmadan çekilerek İran’a yönelik “azami” yaptırımları hayata geçirdi. İran, uranyum zenginleştirme oranını yüzde 3,7'den yüzde 60'a çıkararak, bir bomba üretmek için gereken yüzde 90 oranına yaklaşarak karşılık verdi.

Trump'ın Beyaz Saray'a dönmesinin ardından, “direniş ekseni”ndeki vekillerini, özellikle de Esed rejimi ile Hizbullah'ı kaybeden Hamaney’e anlaşma için  60 günlük bir süre verdi: “Ya nükleer anlaşma ya da askeri saldırı” dedi. 13 Haziran 2025'te verilen sürenin dolmasıyla İsrail, İran'a hava saldırıları düzenlemeye başladı. İran da insansız hava araçları ve balistik füzelerle karşılık verdi. Çatışmaların ortasında Trump, güçlerine İran tesislerini vurma emri verdi ve Hamaney'e “diplomatik çözüm”ü kabul etmesi çağrısı yaptı, aksi takdirde gerilimin daha da yükselmesi tehdidi ile yüzleşeceğini söyledi.

Hamaney'in önünde, Irak, Libya, Suriye ve Kuzey Kore deneyimleri var ve bunlar çözüm, gerilimi tırmandırma ve sabır arasında İran meselesinin kaderinin nasıl olabileceğine dair bir fikir veriyorlar. Birinci yol, Tel Aviv ile Tahran arasındaki askeri saldırıların devam etmesi, İran'ın bölgedeki Amerikan çıkarlarını hedef alması, “yıpratma savaşı”na girişilmesi ve İsrail'in “rejimi değiştirmeye” çalışması. İkinci yol, rejimin bekası ile nükleer emellerden vazgeçme arasında bir tercih yapılmasını içeren bir mutabakat zaptının imzalanması. Üçüncü yolsa bilhassa Hamaney yetkilerinin bir kısmını Devrim Muhafızları'na devrettiğinden, İran'ın uluslararası nükleer anlaşmalardan çekilme ve kalan uzmanları ile önümüzdeki yıllarda programını yeniden canlandırmaya çalışma kararı alması. İran ve bölge hangi yolu izleyecek?

Bu makale Şarku’l Avsat tarafından Londra merkezli Al Majalla dergisinden çevrilmiştir.