Aleni bir ziyaretin gizemleri: Fransa İçişleri Bakanı Cezayir’de

Fransız İçişleri Bakanı, Cezayirli mevkidaşı ile ‘daha fazla bilgi almak’ amacıyla görüştüğünü açıkladı (Cezayir Radyosu)
Fransız İçişleri Bakanı, Cezayirli mevkidaşı ile ‘daha fazla bilgi almak’ amacıyla görüştüğünü açıkladı (Cezayir Radyosu)
TT

Aleni bir ziyaretin gizemleri: Fransa İçişleri Bakanı Cezayir’de

Fransız İçişleri Bakanı, Cezayirli mevkidaşı ile ‘daha fazla bilgi almak’ amacıyla görüştüğünü açıkladı (Cezayir Radyosu)
Fransız İçişleri Bakanı, Cezayirli mevkidaşı ile ‘daha fazla bilgi almak’ amacıyla görüştüğünü açıkladı (Cezayir Radyosu)

Ali Yahi
Fransa İçişleri Bakanı Gerald Darmanin’in Cezayir’e gerçekleştirdiği ziyaret, oluşturduğu gizemin yanısıra ardında birçok soru işaret bıraktı. Ziyaretin Fransa’da gerçekleştirilen terör saldırılarıyla bağlantılı olmasına rağmen iki ülke yetkililerinin açıklamaları, ziyaretin, özellikle göç ve terörle mücadele konusundaki sırlarını açığa çıkardı. Fransız Bakan’ın aile kökleri basın için zengin bir kaynak oluşturdu.

‘Gizemli’ ziyaret
Fransız Bakan, Cezayir’e özellikle de güvenlik, terörizm ve yasadışı göçle mücadele alanlarında devam eden işbirliğinden dolayı teşekkür etti. Her iki ülkenin iç istihbarat servisleri arasında devam eden bir bilgi alışverişine değindi. Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron’un iki ülke arasındaki ilişkilere bağlı olduğunun altını çizdi.
Darmanin yaptığı açıklamada, “Cezayir İçişleri Bakanı’na iki bakanlık arasındaki konularda tam işbirliği temin etmeye geldim” ifadelerini kullandı. Cezayir’in Akdeniz bölgesindeki büyük gücüyle ilgili önemli konuların ele alındığını vurgulayan Fransız Bakan, özellikle de Libya sorunu ve Cezayir’e yapılan yasadışı göç meselesine değinildiğini söyledi. Fransız Bakan, “Bununla başa çıkmalıyız çünkü paylaştığımız bu alandaki insan hareketleriyle mücadele ediyoruz. Aynı durum ikili ilişkiler ve göç sorunları için de geçerlidir.” dedi.
Cezayir İçişleri Bakanı Kemal Belcud da yaptığı açıklamada benzer ifadeler kullandı. Belcud, iki bakanlığın çeşitli organları arasında sivil koruma, mesleki eğitim konularında bir bilgi alışverişi olduğunun altını çizdi. Belcud, “Ele aldığımız tüm konularda görüş birliğine vardık. İlişkilerimizi daha da güçlendirmek için çalışacağız” ifadelerini kullandı.
Cezayir Başbakanı Abdulaziz Cerad’ın da Fransız Bakanı kabul ettiği bildirildi. Darmanin ayrıca Cezayir Dışişleri Bakanı Sabri Bukadum ve Din İşleri Bakanı Yusuf Belmehdi ile bir araya geldi. Görüşmelerde, terörizm ve yasadışı göç olgularıyla nasıl mücadele edileceği konusu ve işbirliği yolları ele alındı.

Cezayir'i siyasi olarak Fransa'ya yakın hale getirme
Ziyaretle ilgili değerledirmelerde bulunan Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Profesörü Samir Mahrez, Cezayir-Fransa ilişkilerinin ya büyük bir dalgalanmaya tanık olduğunu ya da birçok faktör nedeniyle son iki yılda iki ülke arasındaki ilişkilerin gücünde bir düşüş olarak nitelendirilebilecek bir durum yaşanıyor. Bu faktörlerden en önemlisi ise eski siyasi rejimin Fransa ile ilişkilendirilmesi olduğuna dikkat çeken Mahrez, bir yanda Cezayir vatandaşının manevi karakterini etkileyen Cumhurbaşkanı Macron’un tutumlarına duyulan halk öfkesi diğer yanda ülke tarihi olduğuna işaret etti. Mahrez, ziyaretin ‘diplomatik olmaktan ziyade siyasi olduğunu ifade etti. Terör ve yasadışı göçle mücadele konusunu ele almanın iki ülke arasındaki ilişkilerde yeni olmadığını da sözlerine ekledi. Profesör, “Fransa’nın konumunu korumak için iki taraf arasında çetrefilli konularda jeopolitik bir kumar oynayacağını düşünüyorum. Ancak ziyaretin temelinde, Cezayir Cumhurbaşkanı Abdulmecid Tebbun’un seçilmesinden bu yana iki ülke arasındaki siyasi soğukluğun ardından bir diplomatik yakınlaşma yatıyor” şeklinde konuştu. Mahrez, özellikle terörle suçlananların Cezayir’e sürülmesiyle ilgili olarak Cezayirli yetkililerin konuya açık ve doğrudan bir yanıt vermediğini ama bu güvenlik dosyasıyla, iki ülke arasında terörizm ve radikalizmle mücadele konusunda üzerinde anlaşılan tüzükler çerçevesinde ciddiyet ve egemenlikle ilgileneceklerini düşündüğünü ifade etti. Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Profesörü sözlerine, “Ziyaret, özellikle Cezayir İçişleri Bakanı ile sınırlı olmadığı, hassas sektörleri içerdiği için Cezayir'i siyasi olarak Fransa'ya yakınlaştırma girişimidir” ifadelerini ekledi.

Terör suçlularının sürülmesi
Fransız Bakan, Cezayir ve Tunus’a gerçekleştirdiği ziyaret öncesi BFM TV’ye verdiği demeçte amacının ‘daha fazla bilgi almak için mevkidaşları ve iki ülkedeki istihbarat servisleriyle konuşmak olduğunu ifade etti. Darmanin, bir ay içerisinde radikalizm şüphelisi 16 kişinin sınır dışı edildiğine işarette bulundu. Radikalizm yanlısı olduklarından şüphelenilen tüm yabancı yasadışı göçmenlerin idari gözaltı merkezlerine yerleştirilmesini talep ettiğini vurguladı. Mevcut durumda 182 kişinin cezaevinde olduğunu söyleyen Darmanin, aranan 51 kişinin de yakalanıp yargılanacağını söyledi.

Cezayir asıllı Fransız Bakan
Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere göre gazeteci Hakim Mesudi, ziyaretin önceden programlanmış olduğunu Fransa’nın Nice kentinde gerçekleştirilen saldırının yansımaları doğrultusunda öne çekildiğini düşünüyor. Saldırının Fransız kamuoyunda radikalizm ve göçmenliğin bununla ilişkisiyle ilgili tartışmaları alevlendirdiğini söyleyen Mesudi, iç baskıyı hafifletmek ve sorunun çözümü için Fransa’nın bir vizyonu olduğuna işaret etti. Bu önermeyi destekleyen şeyin, Fransız yetkililerin genellikle Cezayirli yetkililerle kurtuluş devriminin yıldönümüne denk gelen iş ziyaretleri veya ikili görüşmeler yapmaktan kaçınmaları olduğunu söyledi.
Mesudi, Darmanin’in söz konusu ziyaretten önce, içeriği köklere özlem ve Cezayir’e özel ilişkilerle bağlılık olan bir açıklamada bulunduğuna dikkat çekti. Bu açıklamanın elbette ki Cezayir kamuoyuna yönelik bir güzelleme olduğunu söyleyen Mesudi, yetkililerin açıklamalarında Libya dosyası, istihbarat işbirliği ve yasadışı göçe yapılan atfın, ziyaretin gerçek amacını örtbas ettiğine işaret etti. Bu amacın radikalizm suçuyla tutuklanan yasadışı göçmenlerin teslim edilmesi olduğunu söyledi. Hakim Mesudi, “Cezayirli yetkililerin, Paris'e aranan birkaç kişiyi teslim etmesi için baskı yapmak için uygun bir fırsat bulduğunu düşünüyorum” şeklinde konuştu.
Fransız Bakan Gerald Musa Darmanin Cezayir’de bulunduğu süre boyunca basında aile kökenleri ile ilgili çok sayıda habere yer verildi. Darmanin, bu gezide ayrıca annesinin babası olan Musa isimli dedesinin, ülkenin batısındaki Mosteganim ilinin Awlad el-Gallia bölgesindeki doğum yerine bir ziyarette bulundu. Bakan’ın dedesi aynı bölgede Fransız ordusuna katıldı. İkinci Dünya Savaşı’nda Nazi İlerleyişle Mücadele Eden Yerel Fransız Kuvvetleri ismi verilen bir grup içerisinde savaştı. Dede, daha sonra yaşamını Fransa’da sürdürdü. Ölünce de uğruna savaştığı Hasnon bölgesine defnedildi. Bu bilgiler, Cezayir’in yazılı ve görsel medyasından derlendi.



Papa Francis: Filistin devleti, İsrail ile yaşanan çatışmanın "tek" çözümüdür

Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
TT

Papa Francis: Filistin devleti, İsrail ile yaşanan çatışmanın "tek" çözümüdür

Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)
Papa 14. Leo, Beyrut Uluslararası Havalimanı'na varışında, (Vatikan- EPA)

Papa 14. Leo dün yaptığı açıklamada, İsrail ile Filistinliler arasında on yıllardır süren çatışmanın tek çözümünün bir Filistin devletinin kurulmasını içermesi gerektiğini belirterek, Vatikan'ın bu konudaki tutumunu teyit etti.

Vatikan'ın ilk Amerikalı Papa'sı Leo, Türkiye'den Lübnan'a gitmek üzere bindiği uçakta gazetecilere yaptığı açıklamada, "İsrail'in bu çözümü hâlâ kabul etmediğini hepimiz biliyoruz, ancak bunu tek çözüm olarak görüyoruz" dedi.

Şarku'l Avsat'ın Reuters'ten aktardığı habere göre Papa İtalyanca olarak yaptığı konuşmada, "Biz de İsrail'in dostuyuz ve iki taraf arasında arabulucu bir ses olarak, herkes için adaleti sağlayacak bir çözüme yaklaşmalarına yardımcı olmayı amaçlıyoruz" ifadelerini kullandı.

İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, en yakın müttefiki olan ABD'nin Filistin bağımsızlığını desteklediğini belirtmesine rağmen, Filistin devletine karşı olduğunu yineledi.

Papa, sekiz dakikalık kısa basın toplantısı sırasında yaptığı açıklamada,perşembe günü başlayıp pazar gününe kadar devam eden Türkiye ziyaretine odaklandı. Papa, mayıs ayında Katolik Kilisesi lideri olarak seçilmesinden bu yana ilk yurt dışı seyahatini gerçekleştirdi.

Papa, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile İsrail-Filistin ve Ukrayna-Rusya çatışmasını görüştüğünü belirterek, Türkiye'nin her iki savaşın da sona ermesinde önemli bir rol oynadığını vurguladı.

Papa Leo Türkiye ziyareti sırasında, dünyadaki olağanüstü sayıdaki kanlı çatışma nedeniyle insanlığın geleceğinin tehlikede olduğu konusunda uyarıda bulundu ve din adına işlenen şiddet eylemlerini kınadı.

Gazze'deki İsrail ordusuna eleştiri

Genellikle temkinli ve diplomatik bir dil kullanmayı tercih eden Papa Leo, bu yılın başlarında İsrail'in Gazze Şeridi'ndeki askeri harekatına yönelik eleştirilerini artırdı.

Türkiye, nüfusunun çoğunluğu Müslüman olmasına rağmen, aynı zamanda dünyadaki 260 milyon Ortodoks Hristiyan'ın ruhani lideri Patrik Bartholomeos'a da ev sahipliği yapıyor.

Papa, Türkiye'yi dinsel birlikteliğin bir örneği olarak övdü. Papa Leo, yarına kadar Lübnan'ı ziyaretini sürdürecek ve ardından Roma'ya dönecek.

Papa Leo, "Farklı inançlara sahip insanlar barış içinde yaşayabilir... Sanırım bu, hepimizin dünya çapında dört gözle beklediği bir örnek" ifadelerini kullandı.


Libya merkezi yapıyı bırakıp federalizme mi geçiyor?

Libya Başbakanı Usama Hammad, özerkliğe doğru bir adım atılacağının sinyalinin verdi (Sosyal medya)
Libya Başbakanı Usama Hammad, özerkliğe doğru bir adım atılacağının sinyalinin verdi (Sosyal medya)
TT

Libya merkezi yapıyı bırakıp federalizme mi geçiyor?

Libya Başbakanı Usama Hammad, özerkliğe doğru bir adım atılacağının sinyalinin verdi (Sosyal medya)
Libya Başbakanı Usama Hammad, özerkliğe doğru bir adım atılacağının sinyalinin verdi (Sosyal medya)

Kerime Naci

Libya'nın 1951 ile 1963 yılları arasında uyguladığı federal sistemin geri getirilmesi yönünde çağrılar artmaya başladı. Gözlemciler, bu dönemi Libya tarihinin ekonomik ve siyasi açıdan en iyi dönemi olarak nitelendiriyorlar. Bu sistem, Trablus, Sirenayka (Kirenayka) ve Fizan eyaletlerini birleştiren federal sistemi sona erdiren anayasa değişikliğinin ardından 1963 yılında kaldırılmıştı.

Bu değişiklikle devletin adı ‘Birleşik Libya Krallığı’ndan ‘Libya Krallığı’na dönüştü. Bu durum, Libya Parlamentosu tarafından atanan Libya Başbakanı'nın acil bir şekilde özerkliğe doğru bir adım attığını işaret ediyordu. Buna yanıt olarak Başkanlık Konseyi, Ulusal Birlik Hükümeti (UBH) ve Devlet Yüksek Konseyi (DYK) tarafından, ülkede ‘en yüksek egemen otoriteyi oluşturan koordinasyon çerçevesi’ olarak hizmet etmek üzere ilan edilen ‘Başkanlıklar Yüksek Konseyi'nin kuruldu.

Tarihi model

Libya’nın güvenlik ve siyasi meseleleri uzmanı Saad ed-Dinali, federal sistemi, bir dizi tarihsel, coğrafi ve sosyal nedenden ötürü Libya için gerçekten uygun olan tek sistem olarak tanımlıyor.

Tarihi önemi ile ilgili olarak, Libya’nın 1951 yılında bir devlet olarak kurulduğunda Berka, Fizan ve Trablusgarp Bölgesi olmak üzere üç bölgeden oluşan bir federal sisteme sahip olduğunu belirten Dinali, bu dönemin ülkenin tarihindeki en iyi dönem olduğunu, bu dönemde siyasi istikrar ve ekonomik gelişme yaşandığını vurguladı.

Bu sistemin kaldırılmasının ardından Libya'nın bir kaos dönemine girdiğini, birçok şeyin değiştiğini ve bazı sorunların ortaya çıktığını ifade eden uzman, bunun da 1969 yılında Muammer Kaddafi'nin Kral İdris Senusi'ye karşı darbe yapmasına zemin hazırladığını belirtti. Dinali, Libya’nın o tarihten bu yana coğrafi ve tarihi gerçekliğine uygun bir denge kurmaya çalıştığını söyledi.

Libya’da 17 Şubat 2011 devriminden sonra, birçok sesin federal sistemi öngören, değiştirilmemiş 1951 anayasası altında ‘anayasal meşruiyete dönüş’ çağrısında bulunduğunu iddia eden Dinali, bu çağrıyı yapanların, federal sistemin Libya'nın birliğini, sürekliliğini ve istikrarını garanti altına alacak can simidi olduğuna inandığını aktardı.

Mevcut çatışmaların ve bölünmelerin, ülkenin kimsenin aşamayacağı coğrafi bir bölünmeye dayandığının açık bir kanıtı olduğuna inanan Libyalı güvenlik ve siyaset uzmanı, doğu, güney ve batıda devam eden çatışmalar, Libya'nın üç bölgeden oluştuğunu açıkça teyit ediyor. Çatışmanın asıl kaynağının bölgeler arasındaki çatışma olduğunun açık olduğunu belirten Dinali, bu krizin ideal çözümünün, üç bölgenin her birine kalkınma ve medeni haklarını garanti eden, kaynaklarını kullanma hakkı veren ve Libya devletinin himayesinde tüm bu hakları garanti eden bir anayasa kapsamında onlara yükümlülükler yükleyen federal sistemin geri getirilmesi olduğunu belirtti.

İki sistemli bir ülke

Libya Başbakanı Usame Hammad’ın Mareşal Halife Hafter'in genel liderliğiyle olan yakın ilişkilerinin ardındaki nedenleri, özellikle de ‘özerklik’ yönündeki adımları anlamak için, Birleşmiş Milletler (BM) kıdemli danışmanı ve Amazing Konferansı Yürütme Komitesi Başkanı İbrahim Grada, aralarında batı ve doğu Libya arasındaki uzun süredir devam eden siyasi ve coğrafi bölünme, ekonomik baskılar, bunların başında gelirlerin idari, kalkınma ve askeri yönetimin gereksinimlerini karşılayamaması ve gelirler üzerinde artan rekabetin olduğu birkaç noktanın dikkate alınması gerektiğini belirtti.

Mareşal Halife Hafter'in siyasi çıkmazı aşmak için halk ve toplum hareketine yönelmesinin, bunu spekülasyondan Libyalı tarafları aşan bir siyasi çözüme dönüştürdüğünü söyleyen Grada’ya göre Hafter’in ülkenin batı bölgesinden sosyal gruplarla arka arkaya yaptığı toplantılar ve görüşmeler bunu yansıtırken Hafter'in söylemleri, değişim için önemli bir siyasi aktör olarak halk hareketlerine başvurma eğilimini gösteriyor.

dfgtyh
UBH, ‘Başkanlıklar Yüksek Konseyi’nin kurulduğunu duyurdu (UBH resmi Facebook hesabı)

Hammad'ın Başkanlık Konseyi Başkanı Muhammed el-Menfi, DYK Başkanı Muhammed Tekale ve UBH Başbakanı Abdulhamid ed-Dibeybe’den oluşan Başkanlıklar Yüksek Konseyi'nin koordinasyon organı olarak kurulduğunun açıklanmasından hemen sonra ‘özerklik’ konusunda açıklamada bulunduğuna dikkati çeken Grada, konseyin duyurulduğu toplantıya davet edilen Temsilciler Meclisi Başkanı Akile Salih'in ise toplantıya katılmadığını belirtti. Bu tepkiler, Başkanlıklar Yüksek Konseyi'nin kurulması, ülkenin doğu bölgesindeki yetkililer tarafından memnuniyetsizlikle karşılandığına işaret etti.

Şarku’l Avsat’ın Independent Arabia’dan aktardığı habere  göre Grada, Berka bölgesinin tamamını ve Fizan'ın bir kısmını kapsayan ve Libya'nın batısında bağlantıları olan Libya'nın doğusundaki paralel hükümetin Başbakanı Usame Hammad tarafından ‘özerklik’ tehdidinde bulunulmasının, mevcut duruma bir yaklaşım olduğunu belirtti. Bu yaklaşıma göre Libya devleti içinde, Çin-Hong Kong durumunda olduğu gibi iki sistemli tek bir devletin ya da Rusya Federasyonu'nda olduğu gibi çeşitli federal sistemlerin kurulması yahut İtalya Cumhuriyeti içinde özel özerk statüye sahip Sicilya veya Danimarka Krallığı içinde genişletilmiş özerkliğe sahip Grönland gibi bir sistemin kurulması ya da Birleşik Krallık ve Birleşik Arap Emirlikleri’nde (BAE) olduğu gibi bir model olabilir.

Bölgesel hesaplar

Öte yandan federal bir sistemin benimsenmesi halinde dış politika ve savunma alanlarının ortak kalacağını, kamu maliyesi, iç güvenlik ve yerel yönetim birimleri arasındaki ilişkilerin niteliği konusunda anlaşmalar yapılacağını söyleyen Grada, bunun gerçekte kolay olmadığını, çünkü bölgeler arasındaki sınırlar sorununu gündeme getireceğini vurguladı. Bunun kaynakların dağıtımı sorununu gündeme getireceğini ve devlet başkanının kim olacağı ve yetkilerinin ne olacağı konusundaki ikilemi artıracağını belirten Grada, Libya krizinin yakın tarihini ve bunun birikmiş köklerini, ayrıca Libya'nın güney komşularında, özellikle Sudan ve Mali'de olup bitenleri göz ardı etmemek gerektiği konusunda uyarıda bulunarak, bunların Libya üzerinde kara bir gölge oluşturduğunu belirtti.

Libya’daki herhangi bir bölgenin özerkliği meselesinin, özellikle devletin zayıflığı ve toplumun kırılganlığı göz önüne alındığında, yerel bir mesele olmayacağını, aksine bölgesel ve uluslararası bir mesele olacağını düşünen Grada’ya göre kendi çıkarları için bunu teşvik eden taraflar olabilir. Ancak bazı ülkeler, özellikle Libya'nın komşuları, bunu jeopolitik ve güvenlik tehdidi olarak görmeleri de mümkün. Hammad'ın özerkliğe geçme olasılığı hakkındaki açıklamasına bölgesel veya uluslararası düzeyde herhangi bir tepki veya yorum gelmediğini belirten Grada, bunun ya bu konunun ciddiye alınmadığı ya da ilgili ülkelerin Hammad'ın özerkliğe geçme tehdidini incelediği anlamına geldiğini açıkladı.

En etkili ve beklenen tepkilerden birinin, ister yönetiminden ister Başkan Donald Trump'ın Afrika'dan Sorumlu Kıdemli Danışmanı Massad Fares Boulos'tan olsun, ABD'nin tutumu olduğunu ve beklentilerin her türlü olasılığa açık olduğunu ifade eden Grada, Mısır ve Cezayir'in Libya'ya yakınlıkları ve bölgesel karışıklıklardan mustarip olmaları nedeniyle tutumlarının da önemli olduğunu hatırlatırken, Rusya'nın bu tehdide nasıl tepki vereceğini beklediğini söyledi. Grada, bunun yanında Suudi Arabistan, Türkiye, Tunus, BAE, Katar, İtalya, Fransa ve İngiltere gibi Libya krizinde etkili veya ilgili olan ülkelerin yanı sıra, yukarıda sayılan tüm ülkeler, kendilerini etkileyen ve Libya coğrafyasının ötesine geçen jeopolitik, güvenlik ve çıkar hesaplarına ve yönelimlere sahip.

Karşı tepki

Diğer yandan siyasi analist Hazım er-Rayis, ülkenin doğusundaki paralel hükümetin özerklik tehdidinin, batı Libya'daki egemenlik pozisyonlarını koordine etmek için oluşturulan Başkanlıklar Yüksek Konseyi’nin Trablus’ta kurulmasına doğrudan bir tepki olarak ortaya çıktığına inanıyor. Rayis’e göre bu gelişme, şu anda Trablus'taki pozisyonun birliğini zayıflatmak ve iç parçalanmaya neden olmak isteyen Hafter’i endişelendirdi.

Temsilciler Meclisi’nin atadığı hükümet başkanı Usame Hammad'ın kendi inisiyatifiyle özerkliği gündeme getirmediğini, aksine yaptığı açıklamanın Hafter'in kampının politikasını yansıttığını, bu kampın Libyalı aşiretleri kendi şemsiyesi ve koruması altında bir halk hareketi başlatmak için harekete geçirdiğini vurgulayan Rayis, “Dolayısıyla Hammad hükümetinin Libya halkına açıkça ‘ya tüm ülkeyi yönetmemizi ve kalkınma projelerimizin tüm bölgelere ulaşmasını sağlayan bir girişimin etrafında birleşin ya da özerkliğe gideceğiz ve ülkenin geri kalanından idari olarak ayrılacağız’ mesajını verdi. Bu tutum, ABD’nin bütçe ve ardından yürütme birliği için baskı yapma girişimleri çerçevesinde şu anda doğu ve batı arasında tırmanan kutuplaşmayı yansıtıyor. Bu durum, her iki tarafın da yaklaşan müzakerelerde daha fazla manevra alanı sağlayacak yeni bir avantaj elde etmeye çalıştığı orduya da uzanıyor” ifadelerini kullandı.

Libya gibi geniş coğrafyaya sahip bir ülkede ademi merkeziyetçiliğin hayati bir gereklilik olduğunu, ancak bu yaklaşımın benimsenmesinin herhangi bir siyasi veya askeri parti tarafından tek taraflı olarak alınabilecek bir karar olamayacağını, özerklik veya federal sistemin de tek taraflı olarak önerilemeyeceğini belirten Rayis, “Bu seçenekler, anayasa taslağı üzerinde oy kullanma ve açık ve meşru anayasal mekanizmalar aracılığıyla devletin yapısına karar verme yetkisine sahip olan Libya halkının münhasır hakkı” diye ekledi.


Sisi: Filistin trajedisi, uluslararası sorumluluk gerektiriyor

Abdulfettah es-Sisi ve Mahmud Abbas, (Arşiv-EPA)
Abdulfettah es-Sisi ve Mahmud Abbas, (Arşiv-EPA)
TT

Sisi: Filistin trajedisi, uluslararası sorumluluk gerektiriyor

Abdulfettah es-Sisi ve Mahmud Abbas, (Arşiv-EPA)
Abdulfettah es-Sisi ve Mahmud Abbas, (Arşiv-EPA)

Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah es-Sisi, Filistin halkının acılarının sadece Gazze'de yaşananlarla sınırlı olmadığını, dünyanın orada tanık olduğu vahşete rağmen Batı Şeria ve Kudüs'e de uzandığını söyledi.

Sisi, Filistin Halkıyla Uluslararası Dayanışma Günü dolayısıyla Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'a (Ebu Mazen) gönderdiği mektupta, Batı Şeria ve Kudüs'teki Filistinlilerin her gün hareket kısıtlaması, topraklara el konulması ve yerleşimcilerin silahsız sivillere yönelik saldırıları gibi sistematik uygulamalara maruz kaldığını belirterek, bu ve diğer ihlallerin, zor koşullara rağmen Filistinlilerin yaşamlarını sürdürmelerini engellemediğini kaydetti.

Cumhurbaşkanlığından yapılan açıklamaya göre Sisi, "Yetmiş yılı aşkın süredir devam eden bu insani trajedi, uluslararası topluma Filistin halkına her türlü imkânı kullanarak destek olma yönünde insani ve ahlaki bir görev yüklemektedir" ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı sözcüsü, Sisi'nin uluslararası toplumu "Gazze'de savaşın yok ettiği yerleri yeniden inşa etme ve Filistin halkına insan onurunu geri kazandırma konusunda sorumluluğunu üstlenmeye, erken iyileştirme ve yeniden yapılanma çabalarına katkıda bulunmaya" çağırdığını belirterek, "Filistin Yönetimi'ni desteklemenin, Filistin halkına karşı yükümlülüklerini yerine getirebilmesi ve onlara hak ettikleri saygı ve takdirle kamu hizmetleri sunabilmesi için temel hedef olmaya devam ettiğini" vurguladı.

Mısır Cumhurbaşkanı, mesajının sonunda "Kahraman Filistin halkına saygı ve hayranlıkla övgüler yağdırdı ve Mısır'ın Filistin halkının davasını içtenlikle desteklediğini, desteklemeye devam edeceğini ve 4 Haziran 1967 sınırları içinde başkenti Doğu Kudüs olan bağımsız bir devlet kurma yönündeki meşru hayalleri gerçekleşene kadar her platformda ve her düzeyde Filistin halkının yanında olacağını" vurguladı.